Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13.Bölüm: Hediye

@mlkshnn

"Senden istediğim bir şeyi yerine getirecektin." Diye ekledi. Zeynep kafasını yavaşça aşağı yukarı hareket ettirdi.

 

Aslan derin bir nefes verdi, "Begüm'ü geldiği gibi bu semtten göndermeni istiyorum."

 

Genç kızın bakışlarında şaşkınlık belirdi, sessizce genç adamın yüzüne bakıyordu. "Yardım edecek misin?" Diye sordu adam, Zeynep'in yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, o kızı zaten hiç sevmemişti, bu anlaşmayı zevkle yerine getirecekti.

 

Kafasını onaylar anlamında salladığında, Aslan gülümsedi, elini yavaşça uzattı, Zeynep anında karşılık verdiğinde el sıkıştılar, artık ortak bir amaçları vardı, Begüm'ü geldiği yere geri göndermek.

 

"Kolay gelsin o halde" dedi Aslan, yüzünde ufak tebessüm vardı. Genç kıza güveni tamdı, Begüm'ü göndermeden durmayacaktı. Ayağa kalkıp gözlerini genç kıza çevirdi. "Derse geç kalmamalıyım"

 

Genç kız bakışlarını gözlerine çevirdi, kafasını onaylar anlamında salladığında genç adam tebessüm ederek arkasını döndü. Tek adım attı, derin bir soluk aldı.

 

....

"Ne? Yine mi?" Dedi Bahadır, sabahın oldukça erken vaktiydi. Semtin tek pansiyonunun önünde duruyordu, yanında arkadaşı Eray vardı. İkisi de önemli bir görevi yerine getirmek için genç kızın işbirlikçisi olmuştu.

 

"Evet ama sana söylediklerimi hiç kimseye söylememelisin"

 

İşaret parmağını dudağına bırakıp önemli bir haberi paylaşırcasına dikaktle fısıldıyordu. Bahadır'ın gözleri sahte bir şaşkınlığa ve endişeye büründü. "Zeyno'ya yaklaşmamalıyız kesinlikle."

 

Eray kafasını olumlu anlamda salladı, alt dudağını sertçe ısırmış, kendine hakim olmaya çalışıyordu. "Yine Zeyno'nun çevresindeler!?" Diye haykırdı, sesi tam da istediği kişiye ulaştı.

 

Begüm pansiyondan çıkış yapıyordu. yağında bir çift ince topuklu ayakkabı vardı, saçları özenle şekillendirilmşti. Kolunun birinde küçük bir çanta asılıydı. Kapıdan çıktığı anda iki çocuğun sohbetine istem dışı şahit olmuş, Zeynep'in duyduğu anda da pür dikkat kesilmişti.

 

İki çocuk bir zafer elde edercesine, sesini özellikle duyurmaya çalışarak konuşuyordu. "Zeyno'dan uzak durmalıyız."

 

Bahadır kafasını olumlu anlamda hızla salladı, "Yaklaştığı kişiye de musallat oluyorlarmuş bu hayaletler"

"Evet, o yüzden Zeyno'dan da pansiyonundan da uzak durmalıyız."

 

Bahadır gözlerini kısıp genç kızı görmüyorcasına bakışlarını ufak pansiyona çevirdi. "Hemen buradan uzaklaşalım, Zeyno'ya buradan musallat oldular." Eray kafasını olumlu anlamda salladı, iki çocuk pansiyona korku dolu birer bakış atıp genç kızın önünden koşarak okula gitmek üzere uzaklaştı.

 

....

Kaldırımın kenarında sessizce oturuyordu Zeynep, kafasını yavaşça kaldırdığında gözleri tam aradığın kişi ile buluştu. Begüm tam sokağın başında durmuş, bakışlarını genç kıza dikerek bekliyordu. Sokağa attı ilk adımda onu fark etmiş, ayakları olduğu yere sabitlenmişti. Zihninde sadece iki küçük çocuğun pansiyondan çıkarken söylediği kelimeler vardı.

 

Kolundaki çantayı sıkıca tuttu kalbinin delice çarpan ışığına engel olmaya çalışarak hızla geriye tek adım attı. Bir an önce ona yaklaşmadan buradan uzaklaşmak zorundaydı, yoksa iki çocuğun dediği gibi o hayaletler ona da musallat olabilirdi ki en çok korktuğu şey onlardı. Bu yaşına değin o tür filmlerde bile asla seyirci olmazdı.

 

Zeynep yüzünde ufak bir tebessüm belirdi çocuklar kendi görevlerini tam da onun istediği gibi yerine getirmişti, şimdi sıra ondaydı. Alt dudağını yavaşça ısırıp doğrularak ayağa kalktı. Bakışlarını bir an bile Begüm'ün üzerinden ayırmıyordu, yanına doğru tek adım attı, genç kız da karşılık olarak bir adım geriye gitti. Bir adım daha attı, Begüm bir adım daha geri gitti. Zeynep inatla bir adım daha attı ve Begüm bir adım daha gitti, attığı her adıma genç kız geri bir adım atarak karşılık veriyordu

 

Benim pes etmeye niyetli değildi aklında sadece genç adamın ondan istediği şey vardı. Ne olursa olsun Begüm'ü bu semtten geri yollayacaktı. Bir daha adım daha attı, Begüm yavaşça arkasını döndü ve koşmaya başladı. Zeynep'in yüzünde gülümseme oluştu ve kurmuş oldu oyunu inandırmanın mutluluk zaferi ile koşmaya başladı. Sokağın orta yerinde iki kızın koşuşu yankılanmaya başladı. Zeynep'in inadı Begüm'ün korkusu ve ikisinin koşturması sokakların arasından yavaş yavaş herkes tarafından görülmeye başlamıştı.

 

Begüm'ün kalbi hızla çarpıyordu, kızın ona yaklaşması, yakın bir temasta bulunması ve delice korktuğu hayaletlerden birinin ona musallat olmasını düşünmek bile istemiyordu. Bir an önce kaçmak, ondan olabildiğince uzağa gitmek zorundaydı.

 

Yavaşça kafasını geriye çevirdi, soluk soluğa kalmıştı. Bakışlarını onun gözlerine sabitledi "Yaklaşma" dedi, "Ne istiyorsun?" diye sordu. Zeynep tek kelime etmedi, sadece kafasını yavaşça iki yana salladı. Bu, senin peşinden gelmeye devam edeceğim demekti.

 

Begüm, kızın ona yaklaşmaya başladığını hissettiğinde yeniden koşmaya çok çalıştı fakat önünde büyük bir engel vardı ayağındaki ince topuklu ayakkabı vardı biri koşuşa dayanamayıp ayağından düşmüştü. Hızla yaklaşıp eğildi, eline aldığı gibi tekrar koşmaya başladı.

 

....

Begüm delice koşuyordu, nefes nefeseydi, adım atacak takati kalmamıştı. Yaklaşık yarım saattir bu kız tarafından semtin ortasında kovalanıyordu. Hızla genç adamın kapısına yaklaştı, "Aslan" dedi, sığınabileceği tek kişiydi. Ellerini yumruk yapıp kapıya vurmaya başladı.

 

Genç adam kapıyı bekliyormuşçasına anında açtı, gözleri Begüm'e kaydı. Üstü başı perişandı, saçları hiç olmadığı kadar dağılmıştı. Bir ayağı çıplaktı, topuklu ayakkabısının biri elindeydi. Kızdan kaçarken giymeye fırsat bile bulamamıştı.

 

"Yardım et, bana yardım et Aslan. Bu kız gerçekten deli." Dedi yalvarırcasına.

 

Aslan'ın yüzünde tebessüm oluştu, çantasını omzuna takıp kafasını iki yana salladı. "Üzgünüm, okula geç kalıyorum. Sana kolay gelsin." Deyip genç kızın seslenişlerine rağmen arkasını dönüp umursamazca okula ilerledi.

Attığı tek adımla kafasını çevirmeden elini havaya kaldırdı, Zeynep'in gözleri o yöne döndü, genç adam baş parmağını kaldırmış başarı diliyordu. Gülümseyip kafasıyla onayladı, pes etmeyecek, onu semtten kesinlikle gönderecekti.

 

....

Sabahın erken vakitleriydi, Aslan göründü sokağın başında. Erkenden uyandığı gibi hazırlanıp evden çıkmıştı. Gözlerini kaldırıma çevirdiği an genç kızı gördü. Sessizce oturuyordu Zeynep, kucağında Boncuk vardı, kafasını eğmiş şefkatle okşuyordu.

 

Genç adam yanına yaklaştı, genç kız onu hissettiği anda kafasını kaldırdı, iki gencin gözleri deli gibi birleşti. Aslan yavaşça eğildi, elini minik kediye uzatıp okşamaya çalıştı.

 

"Nasılsın bakalım?" Bakışlarını kediye çevirmiş, bir insanmışçasına soruyordu. "Çok iyi ve çok uslu görünüyorsun" diye eklendiğinde, Zeynep'in yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, bu adamın Boncuk'a sevgisi çok başkaydı. Boncuk da onu çok seviyordu, yanına yaklaştığı anda ya kucağına atlıyor ya da miyavlıyordu.

 

"Gitti." Dedi Zeynep fısıltıyla. Genç adamın gözleri ona döndü, yüzünde aklına gelen bir şeyle bir tebessüm oluştu. Begüm gitmiş olabilir miydi? Bu kadar çabuk mu pes etmişti?

 

"O.. kaçtı." Diye ekledi genç kız, Aslan şaşkınlıkla yüzüne bakıyordu. Bu kadar çabuk ve kolay olabileceğini hiç düşünmemişti.

 

"Gerçekten mi?"

 

Genç kız kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, en son Begüm pansiyona girip valizini aldığı gibi arkasına bakmadan kaçmıştı.

 

Genç adam elini yavaşça kaldırdı, genç kız kısa bir bakış attı, çakmasını mı istiyordu? Reddetmedi, bu sonuçta onun zaferiydi. Elini genç adamın eline vurdu, ikisinin de yüzünde gülümseme oluştu. Bir görevi titizlikle yerine getirip kazanmışlardı. Begüm arkasına bile bakmadan kaçarak gitmişti.

 

....

"Zeynep'in doğum günü mü?" Diye sordu genç adam, çocukların heyecanlı sohbetinde dikkatini çeken ilk şey bu olmuştu. Bakışlarını Küçük öğrencilerine çevirdi. Teneffüs arasında, okul bahçesindeydiler, bir çardakta oturuyorlardı. Bugün en yakın arkadaşlarının doğum günüydü.

 

"Evet öğretmenim, bu akşam Zeyno'nun doğum günü."

 

Genç adam kafasını yavaşça salladığında, çocuklardan bir diğeri ona döndü. "Öğretmenim sizde gelecek misiniz?"

 

Aslan sessizce duraksadı, kendisine bir davet gönderilmemişti. Doğum günü olduğundan bile haberi yoktu. "Davetli değilim sanırım." Dedi. Gitmeyi, o anda orada olmayı delice istiyordu.

 

"Esma Nine söylemedi mi size?"

"Hayır" dedi, sustu, bu sabah da genç kızla birkaç dakika bile olsa kaldırımda oturmuştu ama doğum günü konusu hiç açılmamıştı.

 

"Zeynep de söz etmedi." Yüzünde gizlemeye çalıştığı ufak bir hayal kırıklığı oluştu, bu kutlamada bulunamayacaktı. "Hadi herkes sınıfa" diyerek geriye çekildi, çocuklar koşturarak sınıfa koşarken genç adam sessizce takip etti. Aklı sadece akşamdaydı, davetli olmayan tek kişi kendisi olmalıydı.

 

....

"Aslan" dedi Selin, genç adamın bakışları geriye döndü, yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Bu kız Zeynep'ten sonra semtte yakın olduğu tek kişiydi. Elinde ufak bir poşet vardı, merkezden gelirken okulun önünden geçmek zorunda kalmıştı.

 

"Selam.. Nasılsın Selin?"

 

Genç kız gülümsedi, derin bir nefes verip elindeki poşeti yavaşça kaldırıp genç adamın bakışlarına çevirdi. "Zeyno için ufak bir hediye aldım"

 

Aslan'ın bakışları hızla ona kaydı, o da mı davetliydi. "Doğum günü için mi?"

Genç kız kafasını olumlu anlamda salladı, saatlerce gezindikten sonra güzel bir hediye seçebilmişti.

 

"Evet, bu akşam kutlama yapılacak. Sen de gelecek misin?"

 

Genç adam derin bir nefes aldı, "Davetli değilim" dedi, sesi kısık ve fısıltılıydı. Selin'in yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, alt dudağını ısırıp gözlerini yola çevirdi, birlikte yürüyorlardı.

 

"Biliyor musun ben ilk defa Zeyno'nun doğum gününde yer alacağım."

"İlk defa mı?" Yüzünde şaşkın bir ifade belirdi, bunca yıl aynı semtte yaşamalarına rağmen bu ilk mi oluyordu?

 

Selin derin bir nefes aldı, genç kız semte geldiği ilk günlerden beri herkesten uzaktı, sığındığı tek kişi Esma Nine'ydi. Zamanla çocuklara saflığına ve ilgisine dayanamayıp arkadaşları olmayı seçmiş ama yaşıtlarına hiç yaklaşmamıştı. Ailesine, terk edilişine dair sorulacak sorulardan en büyük kaçış yoluydu bu, birkaç yıl sonra ise tamamen uzaklaşmıştı.

 

Kalbinde büyük kilitli bir kutu vardı, içerisinde de sadece semtin çocukları ve Esma Nine girebiliyordu. Selin ve diğerleri arkadaş olmak işin her yolu denemiş ama genç kız hep kaçmayı seçmişti, çünkü hepsinin yaklaşma yolu çok başlaydı. Her reddedildiklerinde tepki veriyor olmaları, genç kızı onlardan daha çok uzaklaştırıyordu.

 

Selin derin bir nefes aldı, bunca yıl hata yapmıştı. Arkadaş olmak için çabalarken empati kuramamış, acısını, kimsesizliğini, anne ve aile özlemini görememişti. Ama geç değildi, artık yanında olacak, bunun için de elinden geleni yapacaktı.

 

"Zeyno'nun etrafında bir çember var" dedi, genç adamın merak dolu gözleri ona döndü. "Onu aşıp yanına yaklaşabilmek çok zor." Diye ekledi.

 

"Neden? Neden böyle?" Diye sordu genç adam, sonunda aklındaki soruları rahatlıkla sorabileceği vardı. Merak ettiği çok şey vardı, genç kız çocuk yaşta ailesiz kaldığı için mi böyleydi.

 

Selin derin bir nefes verdi, onun da tıpkı semtin diğer üyeleri gibi bu konuda konuşma hakkı yoktu, ağzından tek kelime kaçırdığı anda Esma Nine'nin gazabına uğrayacaktı. "Zamanı geldiğinde her şeyi öğreneceksin." Dedi, gözlerini elindeki poşete çevirdi.

 

"Bir kolye aldım, beğenir umarım" dedi konuyu değiştirmeye çalışarak.

 

Aslan ısrar etmedi, aklında sadece akşam vardı. Kutlamaya davetli değildi ve çocuklardan duymasa haberi bile olmayacaktı. "Gitmeliyim, akşam için hazırlanmam gerek." bakışlarını genç adama çevirdi, kendi evinin önünde duruyordu.

 

Genç adam kafasını onaylar anlamında salladı. Genç kız arkasını dönüp tek adım attıktan sonra durdu, gözlerini genç adama çevirdi. Akşamki kutlamada yer almayacağı için durgun olduğunu gördüğü ilk anda anlamıştı. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, "Bu arada.." dedi, adamın gözleri ona döndü. "Zeyno'nun doğum gününe kimse davet edilmedi, çünkü gidecek olanlar kendini biliyor." Diyerek arkasını dönüp hızla eve girdi.

 

Genç adam şaşkındı, cümleyi anlamlandırmaya çalışıyordu. Kutlamaya kimse davet edilmiyor muydu? Gidenlerin hepsi davetsiz miydi? Ve katılması gerekenler kendini biliyor muydu? Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, o zaman o da kutlamada yer almalıydı. Zeynep'in yakın olduğu kişilerden biriydi, orada bulunmaya kesinlikle hakkı vardı.

 

....

Bahçede ufak bir masa kuruluydu. Akşam vakitleriydi, havanın karanlığına rağmen hem balkonun hemde kapının önündeki elektrik direğinin faydasıyla oldukça aydınlıktı.

 

Semtin tüm çocukları toplanmıştı. Kimileri bir köşede grup oluşturmuş derin bir sohbetin içerisindeydi, kimileri de balkonun basamağında oturuyordu. Davetlilerin arasında Esma Nine'nin dışında sadece iki yetişkin vardı, biri Selin biri de yan komşu Emine Hanım'dı.

 

Zeynep odasındaydı, yanında Selin vardı. Genç kız kendi dolabından birkaç parça giysi yanına alarak soluğu burada almıştı, bugün genç kızın hazırlanmasında destek olmak istiyordu. Çekingenlikle odanın önünde durup kapıyı tıklamış, Zeynep onu gördüğünde ufak bir tebessümle odasının kapısını açarak kabul etmişti.

 

Elindeki poşeti yatağın üzerinde açıp genç kıza çok yakışacağını düşündüğü bir elbise çıkarmıştı, gri renk diz hisasına yetişen spor bir elbiseydi. Genç kız başta giymemek için dirense de arkadaşımın ısrarıyla pes etmek zorunda kalmıştı. Omuzları kalın askılı ve boynunun ön kısımları simit yakaydı.

 

Ayaklarına siyah taşlı bir babet ayakkabı geçirdi Selin, itirazlarını görmezden geliyor, sadece kendi istediği şekilde giydiriyordu. Bugün doğum günü kızı, her zamankinden çok daha başka olmalıydı.

 

Zoraki bir şekilde banyoya getirip aynanın karşısında oturtmuş, kendiyle getirdiği maşayla saçlarının uçlarını çok az kıvırmıştı. Hafiften de olsa makyaj yapmak istemiş, Zeynep kesinlikle reddetmşti. O boyaları hiç sevmiyordu.

 

Aynanın önüne geçti Zeynep, kendini gördüğü anda gözleri büyüdü, bu o değildi. Bu kesinlikle başka biriydi, daha önce aynada hiç görmediği biri. Kafasını iki yana salladı, bunu hiç sevmemişti.

 

"Olmadı.." dedi, Selin gülümseyerek yanına yaklaştı. Önünde durup gözlerinin içine baktı, çok başka biri olmuştu. "Zeyno.." deyip durdu. Alt dudağını ısırdı, "Zeyno değilsin şu anda, sen Zeynep'sin."

 

Genç kızın bakışları ona kaydı, söylediğini anlamlandırmaya çalışıyordu. Bunca yıl da herkes ona Zeyno demişti, ilk defa Zeynep diyen önce öğretmen sonra da Selin oluyordu.

 

"İzin verirsen ben bundan sonra sana hep Zeynep demek isterim."

 

Zeynep'in yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, kafasını olumlu anlamda salladı. O geçen her gün de daha çok Zeynep oluyordu.

 

Selin gülümseyerek bakışlarını kapıya çevirdi, artık pastayı üfleme zamanıydı. "Hadi bahçeye geçelim" dedi, Zeynep derin bir soluk aldı, ağır adımlarla arkadaşını takip ederek bahçeye geçtiğinde tüm çocukların bakışı ona döndü.

 

"Zeyno'ya bakın" dedi bir tanesi, kendine hakim olamamıştı. Gözleri şaşkınlıkla büyümüştü, yıllardır oyun arkadaşı olan kız nasıl da değişmişti. "Zeyno" dedi bir diğeri. Hızla yanına yaklaşıp etrafını bir çember edasında sardılar. Bir saniye bile bakışlarını üzerinden ayırmıyorlardı, nasıl bu kadar değişebilmişti?

 

Esma Nine mutfaktaydı, kafasını pencereye koymuş bahçeyi izliyordu. Yüzünde hüzün dolu bir tebessüm vardı, kızı öylesine farklı görünüyordu ki duygularına hakim olamıyordu. Selin'in arkadaşlığı ona çok iyi geliyordu.

 

Yavaşça geriye çekildiğinde gözleri başka birine kaydı, Emine Hanım. Saatlerdir buradaydı, hazırlığın her aşamasında yardımda bulunmuştu. Yaşlı kadının uzaklaştığı pencereye merakla yaklaştığı anda gözleri genç kıza kaydı, çok çok başka görünüyordu. Üstündeki elbise, yapılmış saçları ve ayağındaki ayakkabı ile tıpkı yaşıtları gibi olmuştu.

 

Yüzünde ufak bir tebessüm, gözlerinde ufak bir yaş belirdi. Avucunda delice sıktığı bir şey vardı, bu gece genç kıza doğum günü hediyesi olarak verecekti. Yavaşça geriye çekilip avucunu açtı, Esma Nine'nin bakışları oraya kaydı, bir kolyeydi. Gözleri endişeyle büyüdü, kafasını şiddetle iki yana sallayıp avucunu hızla kapatmasını sağladı.

 

"Hayır!" Dedi, Emine Hanım'ın gözleri ona kaydı, yanakları yaşla dolu olmuştu.

 

Yaşlı kadın şiddetle kafasını olumsuz anlamda salladı, kızının bu kolyeyi görmesine izin veremezdi. "Bunu yapma" diye ekledi, Emine Hanım alt dudağın sertçe ısırdı. Başını onaylayarak sallayıp ceketinin cebine bıraktı. Zamanı değildi, hala ait olduğu yere gitmek için bekletmeliydi.

 

...

"Pasta geldi." Dedi Emine Hanım, iki avucunu birleştirmiş, bir pastayı tutmuştu. Her şeyiyle kendisi ilgilenip özenle yapmış, süslemişti. Üzerinde üç uzun ince mum vardı, üçü de yanıyordu.

 

"İyi ki doğdun Zeyno"

 

Hep bir ağızdan diyerek ellerini heyecanla birbirine çırpıyordu çocuklar, Zeynep masaya bırakılan pastaya yaklaştı, önünde duruyordu. Çevresi çocuklarla sarılıydı, bir adımlık çaprazında Selin vardı, ellerini yavaşça birine çırparak gülümsüyordu. Karşısında iki kadın vardı, ikisi de sessizce izliyordu.

 

"Hadi üfle" dedi Selin, Zeynep'in ufak bir soluk alıp öne doğru eğildi. Gözlerini kapadı, "Annem..." Dedi kalbinin en derinlerinde. "Anneni bulmak istiyorum" diye ekleyip tüm nefesini mumlara üfledi, hepsini aynı anda söndürmeyi başardı.

 

Çocuklar sevinçle zıplıyor, alkışlıyordu. Selin gülümseyerek yanına yaklaştı, "Mutlu yıllar" dedi, elindeki küçük paketi uzattı, Zeynep'in gözleri önce ona sonra da elindeki pakete kaydı. Eline yavaşça aldığında kulağına bir ses ulaştı, bir el çırpma sesiydi.

 

"Öğretmen" dedi fısıltılı bir tonda genç kız. Gözleri kapının pervazındaydı, genç adam duruyordu. Siyah bir kot pantolon ve siyah bir triko ince kazak vardı üzerinde. Kahverengi deri ceketi, ayağındaki kısa notla uyum içerisindeydi. Saçlarını ön kısımdan özenle sağa yatırmıştı. Gözlerinde, tıpkı yüzünde olduğu gibi aynı parıldama vardı, kısa kirli sakalları onu daha ilgi çekici yapıyordu.

 

Genç kız çocukların arasındaydı, adamı kapıda gördüğü anda yüzünde gizlemeye gayret ettiği bir tebessüm belirdi. Gelmeyecek olması düşüncesini hiç aklına bile getirmek istememişti, tüm arkadaşları gibi o da bugün, burada olmalıydı.

 

Ağır adımlarla yanına yaklaştı, Aslan'ın yüzünde gülümseme oluştu, bakışlarını ondan hiç ayırmadı, ayırmaya da niyeti yoktu. Yüzünde hayranlık belirten bir ifade vardı, her daim pijamaları ve terlikleriyle gördüğü genç kız, bugün çok başka görünüyordu. Hiç ses çıkarmadan dakikalarca izlemiş, pastayı üflediğini gördüğü anda da iki elini yavaşça birbirine çırpmıştı.

 

"Aslan" diye düzeltti genç adam sabırla. Işıkların altından yansıyan yüzü, aklını alırcasına parıldıyordu. Yavaş bir soluk aldı, "İyi ki doğdun Zeynep" dedi, elini yavaşça kendi ensesine bırakıp ovdu, kalbi şu an da hiç olmadığı kadar hızla çarpıyordu.

 

"İyi ki seni tanıdım" diye ekledi, Zeynep'in yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, adamın bakışlarında, kelimelerinde bir sihir vardı, onu etkisi altına alıyordu. Kafasını yavaşça yere eğdi, genç adamın yüzünde tebessüm oluştu.

 

Elini yavaşça çenesine bırakıp bakışlarını yeniden buluşturdu. Derin bir nefes alıp boştaki eliyle ceketinin iç cebinden bir bileklik çıkardı. İnce, zarif bir bileklikti, en ortasında ufak bir sonsuzluk sembolü vardı. Genç kızın gözleri şaşkınlıkla büyüdü, bu her fırsatta yere taşlarla çizdiği semboldü.

 

Dikkatle genç kızın bileğini tuttu Aslan, çevredeki bakışları bile görecek durumda değildi. Yavaşça takarak çengelini kapattı. Elini usulca yaklaştırıp yaklaştırıp genç kızın elini sıkı sıkı tuttu, parmaklarını parmaklarının içine geçirdi, kalbi öylesine hızla çarpıyordu, her an buraya yığılabilirdi.

 

Zeynep sessiz bir soluk aldı, elini saram elin, parmaklarını sarma parmakların etkisindeydi. Kalp ritmi deli givi vuruyordu. Bedeni, elinden tüm vücuduna yayılan sıcaklığın etkisindeydi. Ömrü boyunca böylesini hiç görmemiş, tatmamıştı.

 

"İyi ki hayatıma girdin Zeynep." Dedi Aslan, yavaşça bir soluk alıp izleyen meraklı bakışlara rağmen tek adımla aradaki mesafeyi kapattı. Dudaklarını yavaşça alnına bastırdı, genç kız tüm bedeninin tirediğini hissetti.

 

...

Oy ve yorumları eksik etmeyelim 💚

Loading...
0%