Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17.Bölüm: Kalbimin Sahibi

@mlkshnn

"Zeynep!!" Diye haykırıyordu genç adam, marketi alt üst etmiş yine de onu bulamamıştı. Endişe doluydu, nereye gitmiş, nereye kaybolmuştu?

 

"Yok anne! Yok!"diye haykırdı. Güler Hanım endişeyle etrafa bakınıyordu. Caddenin bir köşesinde durmuş kontrol ediyordu.

 

Aslan hızla karşıya geçti, gözleri bir kalabalığa kaydı. İnsanlar bir çember gibi toplanmış, tek bir yere bakıyordu. "Deli galiba" diyen bir çocuğun sesiyle hızla o yöne koştu.

 

Kalabalığın arasından çarpa çarpa koştu, tam orta yerde adımları durdu. Genç kız karşısındaydı, yere çömelmiş, gözlerini sıkı sıkı kapatmış, kulaklarına ellerini bastırmış, öne arkaya doğru gözyaşlarıyla sallanıyordu.

 

"Zeynep.."

 

Fısıltıyla yanına yaklaştı, alt dudağını ısırdığında yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. Ne olmuştu? Ne olmuştu da bu hale gelmişti?

 

Cesaretini toplayarak önüne eğildi, "Zeynep.." diye fısıldadı. Genç kız gözlerini deli gibi bastırmıştı. Onu duymuyordu, tek korktuğu bir yeşil daha görmek ve takip edememekti.

 

Elini yavaşça uzatıp omzuna dokunmaya çalıştı, genç kız kafasını iki yana salladı. Yanaklarına durmaksızın yaşlar süzülüyordu. "Zeynep.. Aslan ben." Dedi, gözlerini açıp yüzüne bakmasını istiyordu.

 

Genç kız kafasını hızla iki yana salladı. Genç adamın gözlerinden usulca iki damla yaş süzüldü. Ufak bir soluk verdi, "Zeynep.. öğretmen ben." Diye yineledi. Zeynep göz kapaklarını deli gibi bastırmıştı, onu duymuyor, algılamıyordu.

 

Güler Hanım şaşkın ve endişeliydi, koştur koştur kalabalığın arasına girmişti. Hızla izleyen insanlara yaklaştı, hepsi tek tek de olsa dağıttı, genç kızı bakışlarıyla daha fazla rahatsız etmelerini istemiyordu.

 

Aslan'ın gözleri annesine döndü, ne yapması gerektiğini bilmiyor, yardım bekliyordu. Güler Hanım yavaşça yaklaşıp genç kızın önüne, tıpkı oğlu gibi eğildi. "Kızım.." Elini yavaşça genç kızın yüzüne yaklaştırıp yanağına dokundu. "Güzel kızım" diye ekledi.

 

Genç kızın anında yanakları yaşla doldu, zihninde tek bir şey yer aldı. Küçük, çok küçük yaşlarda iken ona hep bu şekilde sesleniliyordu. Kalbi deli gibi çarpmaya başladı, nefessiz kaldığını hissediyordu.

 

Genç adam endişeyle yaklaştı, bir gariplik olduğunu fark ediyordu. "Zeynep!" Dedi, daha fazla uzak kalamayarak yaklaşıp kollarını bedenine sıkı sıkı sardı. Genç kız burnuna sinen kokuyla, önce ellerini gevşetip kulaklarından ayırdı. Burnunu adamın tek omzuna dayadı, gözlerini usulca araladığı anda yaklaşık beş veya altı metrelik bir mesafede bir kadın gördü, üzerinde yeşil bir ceket vardı. Arkası dönüktü, hızla ilerliyordu, genç kız bakışlarını ona sabitledi, uzaklaştığı her adımda kalbi ritmini şaşırıyor, deli gibi çarpıyordu. "Git.. ti." dedi fısıltıyla, gözleri usulca kapanıp elleri boşluğa düştü.

 

"Zeynep!"

 

Hızla geriye çekildi genç adam, yere düşmesine izin vermeden sıkı sıkı tuttu. "Zeynep!!"

 

....

Bir hastane koridorundaydı Aslan. Bakışları tek bir kapının üzerindeydi, yerinde duramıyordu. Yaklaşık bir saattir bir an bile oturmamış, bir an bile durmamıştı, tüm bedenini deli gibi bir endişe mesken tutmuştu.

 

Uzun ince bir koridordu, bir başınaydı. Gözlerini yeniden sağ en baştaki beyaz kapıya çevirdi, ufak bir hareketlenme duymuştu. Hızla o yöne yaklaştığı anda kapı açıldı. "Anne!" Dedi, gözlerini gördüğü ilk kişiye, annesine çevirdi. Yanında bir doktor ve bir hemşire vardı. Uzun bir değerlendirme yapmışlardı.

 

"Zeynep nasıl anne?"

 

Güler Hanım bakışlarını doktordan ayırmadan ufak bir tebessümle kafasını olumlu anlamda sallayıp "Teşekkür ederim" dedi. Doktor da gülümseyerek karşılık verip hemşireyle birlikte uzaklaştı.

 

Gözlerini annesine çevirdi genç adam yeniden, endişe doluydu. "Anne durum nedir? Niye bu kadar uzun sürdü?"

"Önemli bir şey yok oğlum, lütfen sakinleş."

"Sonuçlar çıktı mı?"

"Evet, hepsini kendim de kontrol ettim. Endişelenecek bir şey yok, Zeynep gayet iyi."

 

Genç adam kafasını yavaşça iki yana salladı, anlamıyordu. Bir şey yok ise genç kız neden böylesine bir kriz geçirmişti? "Neden.. neden böyle bir şey oldu?" Diye sordu.

 

Güler Hanım'ın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, oğlunu biraz da olsa sakinleştirmeye gayret ediyordu. Ellerini ellerinin içine koyup sıkıca tuttu. "Rahat ol, bir şey yok."

"Kendine geldi mi?"

"Hayır ama.. görebilirsin"

 

Aslan'ın gözleri anında odaya kaydı, kapı çok az aralıklıydı. Kafasını hızla olumlu anlamda sallayıp kapıya yaklaştı, derin bir soluk alıp ittirdi. Bakışları anında yatağa kaydı, genç kız sırt üstü bir pozisyondaydı. Bir elinde serum vardı, oldukça yavaş damlıyordu. Yüzü solgun, sararmıştı.

 

Ufak bir soluk verip yatağa yaklaştı genç adam, "Zeynep.." Uyandırmamaya gayret ederek izliyordu. Yüzünde huzursuz bir ifade vardı, bunu ilk defa böylesine derinden fark ediyordu. Ne olmuştu acaba, ne hissetmişti de böylesine kötüleşmişti bir anda?

 

Elini yavaşça eline yaklaştırıp üstüne bıraktı. Yüzünde sıkıntılı ufak bir tebessüm belirdi, "Arkadaşlar birbirine destek olabilmek için ellerine dokunabilirler." Diye fısıldadı. Kısık bir nefes verip yatağın kenarına çektiği sandalyeye oturdu. Gözlerini açtığını, ürkek bakışlarıyla yeniden yüzüne baktığını görmediği sürece buradan ayrılmayacaktı.

 

....

"Zeyno!!" Diye bir haykırış duyuldu hastane koridorunda. Yaşlı bir kadın zoraki adımlarla koşuyordu, yaşlı kalbi deli gibi çarpıyor, hissettiği endişenin altında bedeni eziliyordu. Kızına ne olmuştu? Neden merkezde ve bir hastanedeydi?

 

Güler Hanım'ın gözleri hızla o yöne döndü, "Esma Hanım."

 

Yaşlı kadın tam önünde durdu, nefes nefeseydi. Buraya nasıl geldiğini hiç hatırlamıyordu, haberi aldığı gibi apar topar evden çıkmıştı. "Zeyno nerede? Kızım nasıl?" Diye

 

"Endişe etmeyin, gayet iyi." Diyerek bulunduğu odanın kapısını işaret etti. Yaşlı kadın duymuyordu bile, arkasını dönüp hızla odaya yöneldi. Kapıyı bir hışımla açtığında gözleri önce genç adama kaydı, yatağın yanında oturuyordu. Kızına baktı, derin bir uykudaydı. Dolu gözleriyle hızla yanına yaklaştı.

 

"Yavrum.." dedi, yanakları anında ıslandı. Yüzü oldukça solgundu, kırışık elini yavaşça önce saçlarında yavaşça gezdirdi. "Zeyno.." diye fısıldadı.

 

Genç adam yavaşça ayağa kalkıp bir adım geriye gitti, annesinin yanında durdu. "Her şey bir anda oldu Esma Nine."

 

Yaşlı kadın ayakta durmakta oldukça zorlanıyordu, sendelemeye başladığı an genç adam sandalyeyi yaklaştırıp oturması için yardımcı oldu. "Endişe edecek bir şeyi yok, merak etmeyin" diye ekledi Güler Hanım.

 

Esma Nine elini yavaşça kızının eline bırakıp sıkıca tuttu. Kafasını iki yana sallıyordu, yıllardır korktuğu en büyük şey buydu. Kızının birkaç yeşili bir anda görüp kriz geçirmesi. "Affet yavrum, benim hatam"

 

Aslan'ın gözleri annesiyle buluştu. İkisi de yaşlı kadının ağzından çıkan kelimelere anlam vermeye çalışıyordu. Bu kadın neden kendini suçluyordu, olay gerçekleşirken orada bile değildi.

 

"Affet beni güzel kızım" yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. Her şey onun suçuydu, kızının merkeze gideceğini tahmin etmeli, müsaade etmemeliydi. Nasıl inanmıştı arkadaşına gideceğine, nasıl hemen kabullenmişti?

 

"Esma Hanım iyi misiniz?" Dedi Güler Hanım, endişeyle yanına yaklaştı. Yaşlı kadın eliyle gözlerini silip ayağa kalktı. Kızının elini dikkatle pikenin altına bırakıp arkasını döndüğünde genç adam bir adım gerisinden ilerliyordu. Ufak bir sendeleme hissederse anında destek olacaktı.

 

Odanın kapısı yavaşça kapandı, Esma Nine koridordaki banklardan birine oturdu. Güler Hanım da sağına geçtiği gibi Aslan kantine ilerledi. Sadece dakikalar içerisinde elinde ilk çay ile döndü. Birini yaşlı kadına birini de annesine uzatıp ikisinin tam önüne yere çömeldi.

 

Yaşlı kadın çaydan tek yudum bile alamadı, bardağı ellerinin arasında sıkıca tutmuştu. Genç adam ufak bir soluk verdi, olanlardan tamamen kendini sorumlu tutuyordu, onu merkeze getirmekle büyük hata etmişti.

 

"Özür dilerim" dedi fısıltıyla. Esma Nine'nin gözleri ona döndü, kafasını yavaşça iki yana salladı. "Kızım semtin dışına çıkamaz oğlum."

 

Aslan suçluluk barındıran bakışlarını onun yorgun gözlerine çevirdi, merak doluydu. "Ne.. neden?"

"7 yaşından bu yana engel olmak için çok çaba sarf ettim."

"Neden. Neden 7 yaş?"

 

Yaşlı kadın alt dudağını yavaşça ısırdı, yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. "Çünkü annesi onu terk ettiğinde sadece 7 yaşındaydı."

"Ne?" Dedi Aslan, gözleri anında annesinin gözleriyle buluştu. Annesi Zeynep'i çocuk yaşta iken terk mi etmişti?

 

"Annesi dondurma alacağını söyleyerek gitmiş. Zeyno saatlerce annesinin dönmesini tek başına beklemiş ama hiçbir şekilde dönen olmamış."

 

Elinin tersiyle yanağını yavaşça sildi, o günü, o çaresiz korku dolu bakışları olan miniği hatırladıkça da buna engel olamıyordu.

 

"Annesinin üstünde yeşil bir bluz varmış, Zeyno da o gün annesini sadece gözleriyle takip ettiği için hep pişmanlık duyuyor. Beklemeyip arkasından gitseydi, terk edilmeyecekti. İnandığı gerçek bu."

 

Aslan'ın elleri titremeye başladı, gözleri dolu dolu olmuştu. "Ama.."

"Oğlum.. o gün buldum ben Zeyno'yu. Annesini gözyaşlarıyla bekleyen küçük bir kız çocuğuydu."

"Senin.. Torunun değil" dedi sarsıldığı gerçekle. Gözlerinden usulca bir damla yaş süzüldü.

 

Esma Nine kafasını onaylar anlamda salladı. "Zeyno o günden sonra gördüğü her yeşili takip ediyor. Sonucunu düşünemiyor o anlarda, sadece rengine odaklanıyor."

 

Aslan duraksadı, semte geldiği ilk gün yeşil bir tişört giymek zorunda kalmıştı, genç kız bu yüzden gördüğü anda onu takip etmişti ve caddede önünde yeşil giyen bir kadın vardı, bu yüzden arabalara aldırmadan karşıya geçmeye çalışıyordu.

 

Ve bugün meydanda da aynı şey olmuştu, genç kız birkaç yeşili bir arada görmüş, takip edemediği için de fenalaşmıştı.

 

"Bu.." Dedi Aslan, gözleri dolu dolu oldu. "Bu çok tehlikeli." diye ekledi, kafasını iki yana sallıyordu. Nasıl olurdu? Nasıl olurdu da yeşil gördüğü anda hiçbir şeyi düşünmeden takip etmeye odaklanırdı.

 

Kim bilir neler neler yaşamış, neler başına gelmişti, ne tehlikeler atlatmıştı?

 

Gözleri Esma Nine'ye kaydı, aklındaki onlarca sorunun cevabından deli gibi korkuyordu. Yaşlı kadın bakışlarını yavaşça eğdi, bunca yıldır genç kızı elinden geldiğince korumuş, korumaya çalışmıştı. Her türlü tedbiri almışsa da genç kız defalarca kazalara, yaralanmalara maruz kalmıştı.

 

"7 yaşındaydı, yeşil giyen bir kadının peşinden giderken bir taşa takılıp yere düşmüştü. Dudağını başka bir taşa sertçe vurarak yaralanmıştı."

 

Aslan'ın gözleri dolu dolu oldu, tek kelime etmeye cesareti yoktu. Duyduğu her kelime canını bir öncekinden daha çok yakıyordu.

 

"10 yaşındayken bir arabanın altında kaldı. Günlerce bir hastanede tedavi gördü, hala vücudunun belli yerlerinde kazanın izleri var."

 

Yanağına tek damla yaşın süzüldüğünü hissetti Aslan, alt dudağını sertçe ısırdı. "12 yaşındayken yeşil giyen bir adamı takip etti, yetişmemiş olsaydık olacakları düşünmek bile istemiyorum. Evine kadar girmişti."

 

Elini genç adamın elinde bırakıp sıkıca tuttu. Üçünün de gözleri dolu doluydu.

 

"Geçen her gün daha çok yaşlanıyorum oğlum, hareketlerim bile artık çok kısıtlı. Bir gün ona yetişememekten çok korkuyordum, hep tıpkı benim gibi onu koruyabilecek, her anında yanında olabilecek biri için dua ettim. Görüyorum oğlum, o sensin. Sen benim dualarımın karşılığı, kızımın da en büyük ilacı, desteğisin."

 

Yanaklarına süzülen yaşları elinin tersiyle sildi Aslan, yaklaşıp yaşlı kadının ellerini sıkıca tuttu. Önce birinin tersine ufak bir öpücük kondurup alnına bıraktı. Minnet doluydu, bunca zaman ona sahip çıktığı için. Kimsesiz bir çocuğa bunca yıl anne olduğu için.

 

"Böyle olmaz.. Böyle bir ömür geçemez Esma Nine. Ben.. Her gün her an başına bir şey gelecek korkusuyla yaşayamam ve onu eve yada semte hapsedemem."

"Tek çare bu oğlum" dedi Esma Nine, çaresiz hissediyordu.

 

"Bir çaresini bulacağım. Başka yolu yok, Zeynep'in bu şekilde acı çekmesine bundan sonra izin vermeyeceğim."

 

Esma Nine dolu gözleriyle elini yavaşça genç adamın yüzüne bıraktığı anda bir hıçkırık duyuldu. Güler Hanım hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, kalbinin en derininde yıllardır sönmek bilmeyen bir evlat acısı vardı. Ani ölümü ile sarsıldığı kızının tek bakışı için ömrünü vermeye razı iken başka bir anne nasıl bile isteye yavrusunu terk ederdi?

 

"Anne.." dedi Aslan, hızla yanına yaklaştı. Sönmek bilmeyen kor yeniden alevlenmiş, annesinin tüm bedenini ele geçirmişti. "Aslı.. " dedi annesi fısıltıyla. "Aslı'yı çok özledim" diye ekledi.

 

Genç adamın gözleri anında dolu dolu oldu, "Anne.." dedi, kızını her hatırladığında hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, Zeynep'in gerçeği ile yine o anı dün gibi hatırlamıştı. "Aslı'nın veya senin tek nefesin için ömrümü veririm. Annesi.. nasıl böyle acımasızca terk edebilmiş?"

 

Genç adam tek kelime edemeden dolu gözleriyle ona sıkıca sarıldı. Annesinin acısı yıllara rağmen hiç dinmiyordu. Esma Nine şaşkın ve merak doluydu, Aslı da kimdi? Neden böylesine acıyla ismi anılıyordu.

 

Aslan yavaşça geriye çekilip annesinin iki yanağını yavaşça sildi. Toplarlanmasına destek olurken gözleri yaşlı kadının gözleriyle buluştu. "Aslı ablamdı, 15 yıl önce bir trafik kazasında kaybettik." Dedi, Güler Hanım alt dudağını sertçe ısırdı. "17 Haziran 2007" diye ekledi. Ömrünün en acı günü zihninde saklıydı.

 

Esma Nine elini yavaşça uzatıp kadının ellerinin içine bıraktı. Onu şaşırtan bir gerçek o anda oluştu. "Zeyno aynı tarihte terk edildi."

"Ne?" Dedi Güler Hanım, merakla ona bakıyordu. "Sıcak bir yaz mevsimi, Ataşehir meydanıydı. Zeyno tek başına orta alanda duruyordu, elinde minik bir peluş kedi vardı." Dedi, Güler Hanım her anını zihninde tuttuğu o günü hatırlamaya çalıştı. Aslı'sını o meydana yakın bir caddede kaybetmişti.

 

"O.." dedi bir anda, zihninde tek bir şey belirdi. Kaza günü iki çocuğu önden yürüyorlarken o da hayat arkadaşıyla geriden takip ediyordu. Meydanda yürürken küçük bir kız çocuğunun ağladığını fark etmişti. Eşini geride bırakıp merakla o yöne yaklaşıp küçük kızın önünde durdu. Böylesine ağlayışının sebebini öğrenip yardım etmek istiyordu.

 

Yavaşça önüne doğru eğildiğinde iki çift bakış buluştu. Küçük kıza yaklaşan, yalnızlığını fark eden ilk kişiydi bu kadın. "Merhaba.. " dedi Güler Hanım korkutmamak adına çok yaklaşmayarak.

 

Zeynep bakışlarını yavaşça kaldırdığı anda feci bir ses duyuldu. Bir arabanın fren sesi, insanların çığlıklarıydı. Kadının gözleri deli gibi büyüdü, kafasını kaldırıp o yöne döndüğünde çocuklarının o tarafta olduğunu fark etti. Hızla arkasını dönüp koşmaya başladı. "Aslı!!! Aslan!!!"

 

"Sen miydin?" Diye sordu Güler Hanım fısıltıyla, gözlerinden usulca yaşlar süzülmeye başaldı. O gün meydanda ağlayan küçük kız Zeynep miydi gerçekten? Kızının ani kazasıyla onu tamamıyla unutmuştu. O gün o meydanda bir başına korkuyla bekleyen küçük bir kız çocuğu vardı.

 

"Zeynep'ti.." yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. Bakışlarını oğluna çevirdi, "Zeynep'ti oğlum, Aslı'nın kaza geçirdiği gün karşılaştığım o küçük kız Zeynep'ti."

 

Genç adamın gözleri hızla büyüdü, annesi yıllardır ona küçük bir kızdan söz ediyordu. Ablasının kazası sebebiyle ilgilenemediği, suçluluk hissettiği, ağlayış sebebini öğrenemediği küçük bir kız çocuğu.

 

"Onu bulduk.." dedi Güler Hanım, gözleri yaşla doldu. Hayat o küçük kızı yıllar sonra yeniden karşısına çıkarmıştı. Aslan alt dudağını ısırıp annesine sıkıca sarıldı. Bu kız ömrülerine hediyeydi, yıllar boyunca annesinin söz ettiği, yeniden görmeyi dilediği kızdı.

 

....

"Anne" dedi küçük bir kız çocuğu, bir meydanda duruyordu. Çevresi insan topluluğu ile doluydu, herkes ayrı bir telaş içerisinde bir yerlere yetişmeye çalışıyordu.

 

Minik bir kız onca insanın ortasında bir heykel gibi durmuştu. Gözleri geçen her dakika daha korku barındırıyordu. Elinde minik bir peluş kedi vardı, kollarını sıkı sıkı sarıp göğsüne bastırmıştı. Gelip geçen insanların arasında bakışlarını gezdirirken aradığı tek bir kişi ve tek bir renk vardı. Annesi yaklaşık yarım saat önce ona burada beklemesini söyleyip arkasını dönmüş, üzerindeki yeşil giysi ile gözden kaybolmuştu.

 

"Anne" sesi fısıltılı, endişeli ve korku doluydu. İlk defa bu kadar zaman bir başına ve savunmasızdı. Annesi görünürlerde hala yoktu, babasını da günlerdir hiç görmemişti.

 

Gözleri anında dolu dolu oldu, kalbi deli gibi çarpmaya başlamıştı. "Anne" dedi, yanaklarına sessiz sessiz yaşlar süzülmeye başladı. Kafasını yavaşça iki yana salladı, ağlamayacaktı. Kocaman kız olmuştu, kesinlikle ağlamak ona yakışmıyordu.

 

Kafasını yavaşça sağa çevirdi, insanların arasında annesini seçmeye çalışırken tek bir rengi aramaya çalıştı. Yeşil gördüğü anda rahatlayacak, annesi geliyor olacaktı ama yoktu. Sola döndü, gözleriyle dikkatle izledi, yeşile dair tek bir şey yoktu. Kafasını usulca geriye çevirip inceledi, kalabalığın arasında her renk vardı ama istediği, beklediği renk yoktu.

 

Başını yavaşça yere eğip kollarını minik kediye daha sıkı sardı. Onun varlığı ile cesaretini biraz da olsa korumaya çalışıyordu. Annesi gelene kadar ona sarılarak cesaret alabilirdi.

 

"Anne.." dedi yeniden. Yaklaşık iki saat olmuştu, hala bekliyordu. Gözlerini yeniden çevresinde gezdirdi, gelip geçen insanların hiçbiri önünde durmuyor, yalnızlığını sorgulamıyordu. Küçük kız tutmaya direndiği gözlerinden yanağına yavaşça yaşların süzülmeye başladığını hissetti, artık direnemiyordu. Annesi gideli çok olmuştu, artık gelip onu almalıydı. Hem dondurma da istemiyordu artık, sadece yanına gelmeliydi.

 

Bir kadın gördü o anda, kalabalığın arasında varlığını fark eden ilk ve tek kişiydi. Oldukça bakımlı, özenliydi. Ayaklarında bir çift topuklu ayakkabı vardı. Diz hizasında gri kısa bir etek ve askılı bir bluz giyiliydi. Yanında bir adam vardı, kadının uzun saçları beline kadardı, özenle makyaj yapılıydı, özel bir güne hazırlanmışçasınaydı.

 

Oldukça ince bir bedeni vardı, yanındaki adamı birkaç adım geride bırakarak hızlı adımlarla küçük kızın önünde durdu. "Merhaba.." dedi, Zeynep bakışlarını yavaşça ona çevirdi. Kadının bir çift merhamet dolu gözlerine baktığı sırada feci bir ses duyuldu. Sağ tarafta, sadece birkaç metre uzaklıkta bir cadde vardı. Bir arabanın fren sesiyle insanlar telaşla o yöne koşmaya başlamış, bu kadının gözleri deli gibi büyümüştü.

 

Hızla o yöne döndüğü gibi Zeynep'i geride bırakarak topuklularına rağmen yanındaki adamla birlikte caddeye koştu, attığı her adımda deli gibi iki isim haykırıyordu. "Aslı!! Aslan!!"

 

Derin bir uykudaydı Zeynep, zihni karmakarışıktı. Bedeni geçmişiyle büyük bir savaş veriyordu. Kolundaki serum bitmek üzereydi, nerede olduğunun bile farkında değildi. Odanın kapısını yavaşça araladı, Aslan girdi.

 

Arkasında annesi ve yaşlı kadın vardı, itirazlarına rağmen hiç dinlemeden yatağa yaklaştı. Önce seruma baktı, bitmek üzereydi. Dikkatle koluna yaklaşıp canını yakmamaya gayret ederek çıkardı.

 

"Yapma oğlum, kendini gelmesini beklemeliyiz"

 

Genç adam duymadı, duyacak durumda da değildi. Tek isteği onu uyanmadan arabaya bindirmek, bu kalabalık merkezden uzaklaştırmaktı. Önce pikeyi kaldırdı, sonra da uyandırmamaya dikkat ederek kucağına aldı.

 

Arkasını döndüğü gibi koridordan hızlı adımlarla ilerleyip asansöre yöneldi. Bahçeye geçtiği gibi dikkatle arabaya yerleştirdi. Kemerini sıkıca bağlayıp annesi ve Esma Nine'yi de bindirip hızla uzaklaştı. Bir yeşili daha görmesine izin vermeden semte geri götürecek, sonra da hızla geri dönecekti. Aklında gerçekleştirmek istediği tek bir şey vardı, bir an önce yapmalıydı.

 

.....

Sessizdi Zeynep, sabahın erken vakitleriydi. Dünden sonra kendine yeni yeni gelebilmişti. Ağzından tek kelime çıkmıyordu, dünün etkisi öylesine ağırdı ki hiç gücü yoktu. Kaldırımın kenarında sessizce oturuyordu, elinde ufak taş vardı. Yere ufak ufak sonsuzluk sembolleri çizerken zihni çok başka yerlerdeydi. Kalbinin en derinlerinde koca bir kırgınlık, hayal kırıklığı vardı, meydanda gördüğü üç yeşilden biri annesi olabilirdi ama o takip bile edememişti.

 

Gözleri dolu doluydu, döndüğünden bu yana ağzına tek lokma girmemişti. Ne iştahı ne hevesi vardı. Tek isteği burada bu şekilde tüm zamanını geçirmek, ömrünü bitirmekti.

 

Esma Nine kapının önünde duruyordu, yanakları yaş doluydu. Kızı dünden bu yana kötü durumdaydı. Konuşmuyor, uyandığı anda gözlerine bakıp tekrar uyuyor, yemiyor içmiyor, eve hiç girmiyordu. Çaresizliği kalbinin en derinlerinde sızım sızımdı. Yaşlı haliyle yapabildikleri oldukça sınırlıydı. Geçen her günde de daha da azalıyordu.

 

Ağır ağır adımlarla yanına yaklaştı, "Kızım" dedi. Zeynep duymadı, duyacak durumda da değildi. Yaşlı kadın yavaşça yanına oturdu, temas ettiği beton buz gibiydi, anında üşüdüğünü hissetti. Gözlerini kızına çevirdi, bu tür zamanlarda ne soğuğu ne sıcağı hissedebiliyordu.

 

"Annen değildi yavrum."

 

Dudaklarının arasından, işe yaramayacağını bile bile fısıltılar çıkıyordu. Elini yavaşça taş tutan ince parmakların üzerine bıraktığında, bakışları kızının kırgın bakışlarıyla buluştu.

 

"Onların hiçbiri annen değildi."

 

Genç kızın usulca yanağına bir damla yaş süzüldü. İnanmıyordu, o kişilerle yüz yüze gelmediği sürece de hiç kimseye inanmayacaktı.

 

Elini yavaşça kızının yüzüne bıraktı. Baş parmağıyla yanağındaki yaşı dikkatle sildi. "Nine..." Yavaş yavaş soluk alıp verdi. "Burada.. bir şey var." Elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı. Dünden bu yana deli gibi çarpıyor, bedenini tir tir titretiyordu.

 

"Geçmiyor.. hiç geçmiyor."

 

Esma Nine'nin iki yanağına hızla yaşlar süzüldü. Kızının kalbindeki acıyı hafifletip ateşi söndüremiyordu. "Geçecek yavrum.. sen o kadar güçlüsün ki bunu da atlatacaksın."

 

Genç kız kafasını dolu gözlerle hızla iki yana salladı. "İstemiyorum, geçmesini istemiyorum." Annesini bulmadan, bu sızı dinmemeli, kalbini söküp parçalara ayırmamalıydı.

 

"Nine.. annem nasıl görünürdü?" Diye sordu, yıllar sonra ninesine ilk defa bunu soruyordu. Annesinin görünüşü nasıldı, saçları uzun muydu, ne renkti, zayıf mıydı, boyu kısa mıydı?

 

Esma Nine yavaşça bir soluk aldı, minik kızı ilk gördüğü günlerde annesini anlattığı her anda pür dikkat dinlemişti. Yıllar boyunca unutmamak için zihninde tekrarlamış, bu soruyu hep beklemişti.

 

"Tıpkı senin gibi.. " dedi fısıltıyla. Genç kız yıllar geçtikçe annesine daha çok benziyordu. "Saçları siyahtı, gözleri kahverengiydi. Uzun ve zayıftı."

 

Genç kız yavaşça alt dudağının kenarını ısırdı, gözleri dolu doluydu. "Güzeldi.. annem çok güzeldi."

"Evet kızım, annen de senin gibi çok güzeldi."

 

Bir ses duyuldu o anda, "Zeynep.." ikisinin de gözleri o yöne döndü, sokağın başında genç adam vardı. "Misafir var." Dedi Aslan, arabasının önünde durmuştu. Ufak bir soluk alıp arka kapıya yaklaştı. Yavaşça kendine doğru çektiğinde önce bir kadın gördündü, yeşil bir gömlek vardı üzerinde.

 

Zeynep'in gözleri büyüdü, yavaşça ayağa kalktığında bakışları diğer kapıya kaydı. Başka bir kadın indi, yeşil bir kazak vardı üzerinde. Ön kapıya çevirdi gözlerini, bir başka kadın daha indi, yeşil bir ceket giyiliydi. Üçü de merkezdeki meydanda gördüğü yeşillerdi.

 

Genç adam derin bir soluk aldı, saatlerdir bunun için uğraşıyordu. Bu üç kişiyi bulabilmek adına merkezde gitmediği, bakmadığı, sormadığı hiç kimse hiçbir şey kalmamıştı. Sonunda zaferle üçünü de ikna edip buraya getirmeyi başarabilmişti.

 

Sırtını yavaşça geriye çekilip arabanın kaputuna yasladı. Üç yeşili ve deli gibi sevdiği kızı merak ve endişeyle izlemeye başladı.

 

Genç kız sessiz ve şaşkındı, üç kadından da gözlerini ayırmıyordu. Birinin bile uzaklaşma ihtimali aklını başından alıyordu. Kadınlar yavaş ve ağır adımlarla yanına yaklaştı. Üçünün de gözleri dolu doluydu, gencecik bir kızın bulunduğu durum onları oldukça üzmüştü.

 

"Ben.." dedi en önce duran yeşil kazaklı olan. "Keşke annen olsaydım, sana sıkı sıkı sarılsaydım." Diye ekledi. Birkaç yıl önce yavrusunu kaybetmiş acılı bir anneydi.

 

Yeşil ceketli olan ufak bir soluk verdi, "Benim hiç çocuğum olmadı kızım, annnen değilim ne yazık ki."

 

Gözlerini kapayıp açtı gömlekli olan kadın, elini genç kızın eline yaklaştırıp sıkıca tuttu. "Sadece 32 yaşındayım, iki tane küçük çocuğum var."

 

Zeynep'in gözlerinden usulca yaşlar süzülmeye başladı, takip edemediği üç kişi annesi değildi. Dünden bu yana hakim olan kalbindeki alev biraz da olsa durulmuştu. Kafasını onaylar anlamında olumlu anlamda salladı.

 

Esma Nine'nin gözleri genç adama kaydı, bakışları minnetle buluştu. Yüzünde ufak bir tebessüm, kalbinde koca bir huzur belirdi. Bu adam kızının en büyük gücü, dayanağı olacaktı. Geriye kalan ömründe hep onun için çaba gösterecek, mutluluğu için elinden geleni yapacaktı. Rahattı, artık çok rahattı. Göçüp giderse dünyadan kızını emanet edebileceği bir insandı. Ruhu, aklı ve kalbi geride kalmayacaktı.

 

Genç kız bakışlarını kadınlardan rahatlıkla ayırdı, annesi değillerdi. Gözleri ileriye kaydı, genç adam sessizce bekliyordu. Yüzünde nşraz da olsa kızı rahatlatmış olmanın huzuru vardı. Zeynep'in bakışlarını hissettiği anda sırtını arabadan ayırdı, kalbi deli gibi çarpıyordu. Ufak bir temas bile aklını başından almaya yeterdi.

 

"Zeynep.. " dedi fısıltıyla. Genç kız ağır adımlarla yürüyüp önünde durdu. Aralarındaki mesafe oldukça azdı, sessizce birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı.

 

Genç kız kalbinin adamın ufak bakışıyla titrediğini hissetti, çok yabancı bir his vardı son zamanlarda benliğinde. Sadece bu adama yakın olduğu anda fark ediyordu. "Değil.." dedi fısıltıyla.

 

Aslan merakla yüzüne bakıyordu. Pür dikkatti, ağzından çıkacak her kelime dünyaya bedeldi. "Ne.. değil?"

"Annem.. değil."

 

Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. "Senden tek bir şey isteyebilir miyim?" Diye sordu.

 

Zeynep sessizce yüzüne bakıyordu, kafasını onaylayarak salladı. İsteğini çok merak ediyordu.

 

"Sana.. bir kez sarılabilir miyim?"

 

Genç kızın gözleri büyüdü, adamın tek isteği gerçekten bu muydu? Kafasını yavaşça eğdi, daha önce sarıldığı tek insan ninesiydi. Başka hiç kimse ile böylesine yakın bir teması olmamıştı.

 

"Arkadaşlar sarılabilir." Diye ekledi Aslan, kalbi tek sahibi için deli gibi çarpıyor, ona yakın olmak adına çırpınıyordu.

 

Zeynep ufak ve gizli bir soluk verdi, genç adamın sessiz nefesini hissediyordu. Yavaşça alt dudağını ısırdı, bakışlarını kaldıramadan tek adımla yaklaşıp kollarını adamın boynuna sıkı sıkı doladı.

 

....

Oy ve yorumları eksik etmeyelim 💚

Loading...
0%