@mlkshnn
|
Kafasını heyecanla olumlu anlamda salladığında genç adamın yüzünde koca bir tebessüm belirdi. "Sana öğretmen sözü veriyorum Zeynep. Anneni en kısa zamanda karşına getireceğim. Sende bana bir söz ver, onu getirdiğim gün artık bana öğretmen değil Aslan diyeceksin."
Genç kız alt dudağını yavaşça ısırdı, kafasını olumlu anlamda salladı. Kalbi heyecanla çarpıyordu. Bu adam çok başkaydı, çok güzel hissettiriyordu.
Sıkıca tuttuğu elini yavaşça kaldırıp sırt kısmına ufak bir öpücük kondurdu genç adam. "Seni Seviyorum Zeynep.. Seni çok seviyorum. Bir arkadaşın, bir arkadaşı sevdiği gibi değil. Bir adamın, bir kadını sevdiği gibi."
Genç kızın gözleri yavaşça onun gözlerine döndü, ellerini sıkıca tutan ellerin etkisindeydi. Kalbi deli gibi çarpıyor, bedeni tir tir titriyordu. Aslan yavaşça bir elini kaldırıp yanağına bıraktı. "Seni çok seviyorum Zeynep.. seni hep seveceğim."
Genç kız sessiz ve tepkisizdi, hissettiği şeylere anlam vermek için çabalıyordu. Kalbinin duracağını hissetti, sebebi elini avuçlayan eldi. Yavaşça elini geriye çekip gözlerini adamın büyüleyici gözlerinden ayırdı. "Gitmeliyim.." diyerek arkasını döndü, hızlı adımlarla kapıdan çıkıp arkasına bakmadan evine yürüdü.
Aslan'ın yüzünde koca bir gülümseme oluştu, her sıkıştığı anda kaçışına alışmıştı. Bakışlarını ellerine çevirdi, genç kızınkileri tuttuğu anda deli gibi titriyor ve ter atıyorlardı. "Zeynep..." Dedi fısıltıyla. "Ah Zeynep.."
.... Koşar adımlarla bahçeye girdi genç kız, gözleri kulübeye kaydı. Hızla kapısına yaklaşıp önüne eğildi. "Boncuk.." minik kedi sesini duyduğu anda kafasını yavaşça dışarı çıkardı. Zeynep'in açılan ellerini gördüğü anda hızlı hızlı kollarına yaklaştı.
Yavaşça ayağa kalktı genç kız, bir eliyle sıkıca tuttuğu minik kediyi diğer eliyle de dikkatle okşuyordu. Arkasını dönüp kapıya çıktı yeniden, kaldırımın kenarına yavaşça oturup Boncuk'u da dizine bıraktı.
Cebinden ufak taşını çıkardı, her daim yanında bir tane taşıyordu. Kafasını yere eğip yavaşça şekil çizmeye çalışırken gözleri eline kaydı, genç adam az önce sıkıca tutup onu 'bir adamın bir kadını sevdiği gibi sevdiğini' söylemişti. Ne demekti ki bu? Bir adam, bir kadını nasıl severdi ki?
Aklı karmakarışık, zihni çok meşguldü. İlk defa burada böylece otururken acı geçmişini değil de başka bir şeyi düşünüyordu. Elini yavaşça yerden ayırıp doğruldu. Taşını kenara bırakıp gözlerini minik kediye çevirdi.
"Bir adamın.. " Dedi fısıltıyla. Avucunu yavaşça Boncuk'un sırtında gezdirdi. "bir kadını sevdiği gibi." Diye ekledi. Alt dudağını yavaşça ısırdığı anda ufak bir soluk aldı. Aklı karmakarışıktı, sevginin türü mü vardı? Öğretmen neden bir kadın ve bir adam diye belirtmişti? O halbuki, kız erkek çocuk fark etmeden herkesi aynı düzeyde aynı şekilde severdi.
"Ne demek istedi?" Diye fısıldadığında, tam yanında bir nefes hissetti. Gözlerini telaşla kaldırıp çevirdiği anda Selin'in yanına yavaşça oturduğunu gördü. "Bir adamın.. bir kadını sevdiği gibi." Diye fısıldadı Selin, yüzünde ufak bir tebessüm vardı. Genç kıza yavaşça yaklaştığı anda sesini ve fısıltısını duymuştu. "Bunu sana Aslan Öğretmen mi dedi?" Diye sordu.
Zeynep'in gözleri sessizce onun gözlerindeydi, bir açıklama bekliyordu. Kafası o kadar karışıktı ki hiçbir şey düşünemiyor, anlam veremiyordu. Başını usulca olumlu anlamda salladığında, Selin'in gözleri parıldadı, tahmininde haklı çıkmıştı.
"Aslan.. seni seviyor Zeynep. Beni, Esma Nine'yi veya öğrencilerini sevdiği gibi değil. Çok daha farklı bir şekilde."
Genç kız sessizdi, merakla arkadaşının ağzından çıkan kelimeleri dinliyordu. "Nasıl.. nasıl farklı?" Diye sordu fısıltıyla.
Selin'in yüzünde ufak bir gülümseme belirdi. "Aşk bu, yanında olduğun her anda mutluluk duyuyor. Eline, yüzüne dokunduğunda bedeni titriyor demek, sesini duyduğunda kalbi ritmini şaşırıyor demek."
Alt dudağını yavaşça ısırdı, elini yavaşça Zeynep'in elinin üzerine bırakıp dikkatle kaldırdıktan sonra kalbine dayadı. "Sen.. ne hissediyorsun peki? Onun yakınında olmak hoşuna gidiyor mu?"
Zeynep bakışlarını yavaşça arkadaşının gözlerinden ayırdı, kedinin tam o anda kucağından inip uzaklaşmasını fırsat bilip ayağa kalktı. "Boncuk!" Diyerek hızla arkasından ilerleyip uzaklaştı. Selin'in yüzünde koca bir gülümseme oluştu, "Aşkı öğreniyorsun" dedi fısıltıyla.
.... Gümbür gümbür çalınan kapının sesiyle hızla ayağa kalktı Zeynep, soğuk havaya rağmen bugün yakıcı bir güneş vardı. Ceketle bile olsa dışarıda güzel zaman geçirilebilirdi. Koşar adımlarla bahçe kapısına yaklaşıp açtı, gözleri o anda tek birine kaydı. Karşısında genç adam vardı, yüzünde her daim olduğu gibi yine gülümseme bulunuyordu.
"Öğretmen.." dedi fısıltıyla, kalbinin istem dışı deli gibi çarpmaya başladığını hissettiği anda zihninde dün arkadaşının ona söylediği cümleler vardı. Genç adamın yakınında iken kalbi ritmini şaşırıyordu.
Genç adam deri kahverengi bir ceket giymiş, altına da siyah bir tişört çekmişti. Koyu mavi bir kot pantolon ve kahverengi kısa deri bir botla kombini tamamlamıştı. Siyah saçlarının ön kısımlarını özenle yana yatırmış, parıldayan gözleriyle genç kıza bakıyordu.
"Hadi gel." Deyip arkasındaki arabasını işaret etti. Kapının önünde park edilmiş, bekliyordu. Genç kızın gözleri arabadan, genç adama kaydı. Nereye gidiyordu ki?
"Hadi Zeynep, gidiyoruz." Diye ekledi. Gözleri evin iç kapısında duran yaşlı kadına kaydı, elini kaldırarak selam verdikten sonra kısa bir baş sallama gerçekleştirdi, genç kızı götürebilmek için aldığı ufak bir izindi.
"Nine.." dedi Zeynep, bakışlarını yavaşça geriye çevirdi, gitmek için iznini bekliyordu. Esma Nine tebessüm ederek kafasını olumlu anlamda salladı. "Çok geçe kalmayın." İçeri girip sadece birkaç dakika sonra geri çıktı, bahçeye inip kızın yaklaştı.
"Bunu yanına al, hava soğuyabilir." Elindeki ceketi uzattı, Aslan hızlı davranıp eline aldıktan sonra boştaki eliyle genç kızın elinden tuttu. Zeynep duraksadı, tüm bedeni ufak temasla deli gibi çarpmaya başkanıştı, anında zihninde Selin'in söylediği cümle yeniden yer aldı.
Genç adam arabanın önünden dolanıp ön kapıyı açtı, genç kızın binmesine yardımcı olup kemerini sıkı sıkı bağladı. Sürücü koltuğuna yerleştikten sonra arabayı yavaşça çalıştırdı. Güzel planları vardı, bugün ikisi içinde çok eşsiz olacaktı.
.... Arabayı durdurdu genç adam, genç kızın gözleri anında pencereye kaydı. Önünde küçük bir orman vardı, oldukça sessizdi. Orta yerinde ufak bir göl ve etrafında çeşit çeşit ağaçlar bulunuyordu.
Aslan kapıyı açıp indi, kaputun önünden dolanıp diğer kapıyı açtı. Gözleri genç kızın bir çift merak dolu gözlerine kaydı. "Hadi.." diyerek elini yavaşça uzattı. Zeynep'in gözleri önce onun gözlerine sonra da uzatılan eline kaydı, tereddüt etmeden elini, elinin içerisine bıraktığında kalbinin deli gibi çarptığını hissetti. En ufak temas bile dengesini şaşırtıyordu.
Dikkatle arabadan indiğinde genç adamın yüzünde koca bir tebessüm belirdi, tuttuğu eli deli gibi sıkıp iki dudağına yaklaştırdı, arka kısmına küçük bir öpücük kondurdu. Onu öyle çok seviyordu ki, her dokunuşunda kendinden geçiyordu.
Zeynep yavaşça gözlerini çevrede gezdirdi, ıssız bir yerdi, ikisi dışında hiç kimse yoktu. Genç adam arkasını dönüp bagaja yaklaştı. İçerisinden önce iki katlanır sandalye ve bir masa çıkardı. Göle yakın bir yere kurup yeniden bagaja yaklaştı. İçerisinden koca bir sepet çıkardı, annesi tarafından hazırlanan yiyeceklerle donatılmıştı. Önce masanın üzerinde ufak bir örtü örttü, sepeti açıp tek tek her şeyi özenle yerleştirdi.
Genç kız sessiz ve tepkisizdi, bir heykel gibi durmuş adamın özenli hazırlığını izliyordu. Adamın gözleri ona döndü, aralarında üç veya dört metrelik bir mesafe vardı. Elini yavaşça uzattı, "Zeynep.." dedi fısıltıyla. Yanına yaklaşıp sandalyelerden birine oturmasını bekliyordu.
Zeynep ağır adımlarla yaklaşıp önünde durduğunda, genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Sandalyelerden birine oturup gözlerine ona çevirdi, genç kız da diğerine oturdu. Bakışları masaya kaydı, çeşit çeşit yiyecekler, termos kahve, meyveler ve kurabiyeler vardı.
İki sandalye yan yana duruyordu, genç adam bakışlarını yavaşça ona çevirdi. Bir elini avuçlarının arasına bırakıp diğer elini yavaşça yanağına bıraktı. İkisinin aynı anda kalbi deli gibi çarpmaya başlamıştı. "Zeynep.." dedi Aslan. Elini yavaşça ceketinin cebine bırakıp bir telefon çıkardı.
"Bu artık senin.." dedi genç adam, genç kızın bakışları önce telefona sonra da ona döndü. Bu yaşına değin hiç telefon kullanmamış, ihtiyaç duymamıştı. "Benim mi?"
Aslan kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, "Bunun çok büyük bir amacı var Zeynep, bundan sonra her yeşil gördüğünde buradaki tek tuşa dokunmanı istiyorum." "Neden?" "Çünkü sen tuşa her dokunduğun anda, ben yanına geleceğim."
Genç kızın yüzünde hem şaşkınlık hemde tebessüm belirdi, bundan sonra tek tuşla yanında mı olacaktı?
Elini yavaşça yanağında gezdiriyordu genç adam, "Bundan sonra yeşili takip ettiğin her anda seninle olacağım. Bundan sonra anneni birlikte arayacağız."
Zeynep'in yüzünde ufak bir gülümseme oluştu, bu durum oldukça hoşuna gitmişti, bunca yılda annesini bulmak için her yeşili takip ettiğinde yapayalnızdı, tıpkı yıllar önce meydanda terk edildiği gün gibi.
"Hoşuna mı gitti?" Diye sordu genç adam, yüzündeki tebessümü görüp. Genç kız kafasını yavaşça olumlu anlamda sallayıp elini yavaşça elinin arasından çekti. Avucunu açıp titreyen elini deli gibi çarpan kalbine rağmen genç adamın yüzüne yaklaştırdı. Yanağına, kısa sakallarının üstüne bıraktığı anda genç adam kalbinin duracağını hissetti. Ne güzeldi teması, ne güzeldi narin parmakları yanağında hissetmesi..
"Ben seni deli gibi seviyorum" dedi fısıltıyla, sessizce gözlerine bakıyordu. Genç kızın yüzünde duyduğu gibi ufak bir tebessüm belirdi, oldukça hoşuna gitmişti.
.... Duyduğu seslerle hızla kafasını geriye çevirdi genç kız, birkaç çocuk gülüşüydü. Elindeki kahve bardağını yavaşça önündeki masaya bıraktı. Küçük çocuklar kendi etrafında toplanmış, bir şeyler konuşuyorlardı. "İlk ebe.. Ahmet olacak" dedi bir tanesi, kısık siyah gözleri vardı. Karşısındaki arkadaşını işaret ediyordu.
Tüm çocuklar kafasını olumlu anlamda salladı, Ahmet arkasındaki ağaca yaklaşarak yüzünü dayadı, "Başlıyorum" diyerek saymaya başladığında tüm çocuklar etrafa koşturup saklanmaya başladı.
Zeynep sessizce tüm çocukları sırasıyla izliyordu, yüzünde ufak bir tebessüm vardı. Ahmet'in saymayı bırakıp saklanan arkadaşlarını aramasıyla heyecanla izlemeye başladı.
Ebe çocuk önündeki ağaçları tek tek kontrol etmeye başladığında, arkasındaki çocuklardan biri hızla koşarak ağaca yaklaştı, "sobe!!" Diye haykırdı, Zeynep'in yüzünde gülümseme oluştu.
"Bu oyunu biliyor musun?" Diye sordu Aslan, kızın meraklı gözlerine bakıyordu. Genç kız kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, semtteki çocuklarla bunu defalarca oynamıştı, en sevdiği oyunlardandı.
"Bizde oynayalım o halde." Diyerek ayağa kalktı genç adam, çocukların oyun alanına yaklaştı. "Bizde sizinle oynayabilir miyiz çocuklar?" Diye sorup elini genç kıza yanına gelmesi için uzattı. Tüm çocukların bakışları ikisine döndü, daha önce hiç yetişkinlerle oynamamışlardı.
"Ebe ben olacağım" dedi Aslan, çocukların tek tek isimlerini öğrenip ağaca yaklaştı, arkasını döndükten sonra yüzünü dayadı. Yavaş yavaş saymaya başladığında tüm çocuklar aynı anda koşturmaya başladı.
Zeynep arkasını döndü, gizlenebileceği tüm yerler dolmuştu. Gözlerini çevrede gezdirdiğinde bakışları çıkış kapısına kaydı, alt dudağını yavaşça ısırıp hızlı hızlı adımlarla o yöne ilerledi. Kapıdan çıktığı gibi karşısına bir cadde çıktı, oldukça sakindi. Gelip geçen pek araç yoktu, etrafı süzdü, gizleneceği bir yer bulamadı. Bakışları karşıya kaydı, bir ev vardı, bahçesine veya yanındaki ağacın arkasına saklanabilirdi.
Aslan 'önüm arkam sağım solum ebe! Saklanmayan sobe!" diye bağırarak saymayı bitirdi, yüzünü ağaçtan ayırıp döndü. Gözleri anında ufak ormanın içerisinde gezinmeye başladı. Bulduğu tüm çocukları tek tek ebeledi, geriye bir tek genç kız kalmıştı.
"Zeynep.." diyerek boşta olan tüm ağaçların arkasını tek tek kontrol etmeye başladı fakat yoktu. Ormanın içerisinde bakınmadığı, kontrol etmediği tek yer kalmadığında gözlerini çocuklara çevirdi. "Zeynep.. sen kazandın" diye seslendi. Bir an önce saklandığı yerden çıkmasını istiyordu.
"Aslan Abi, Zeynep Abla dışarı çıktı." Diyen çocuklardan birinin sesiyle gözleri deli gibi büyüdü. "Ne?" Diyerek hızla arkasını dönüp kapıya koştu. Kaldırımın kenarında durup gözlerini caddede gezdirdi, "Zeynep!"
Önce sağa sonra sola baktı, cadde oldukça sakindi. Orta yerine geçip durdu, "Zeynep sen kazandın" diye seslendi, karşı kaldırıma geçip önce ağacın arkasına sonra da evin bahçesine baktı, yoktu.
"Zeynep! Neredesin? Oyun bitti"
Elini yaklaştırıp ensesini sertçe ovdu, nereye gitmişti, nereye gitmiş olabilirdi? Hızla telefonunu cebinden çıkarıp genç kız için aldığı numarayı çevirdi, telefon defalarca çaldıktan sonra durdu, cevap yoktu.
Kaskatı kesilmişti genç adam, nereye bakması gerektiğini hiç bilmiyordum. Delice endişe yaşıyordu, başına bir şey gelirse kendini asla affetmeyecekti. Onu buraya getirerek, gözünden kaçırarak, saklambaç gibi bir oyunu oynayarak en büyük hatayı yapmıştı.
Hızla önündeki tek sokağa girdi, gözlerini çevrede gezdirerek sesleniyordu. Sesini duyduğu anda ortaya çıkacak, bir ses verecekti. "Zeynep!"
Koşarak ilerlediği sokakta bir anda adımı durdu, bir kadın gördü. Üzerinde yeşil bir kazak vardı. Hızla gözlerini çevrede gezdirdi genç adam, genç kızda yeşilin izinin olduğu yerde olmalıydı. Anında bakışları ona kaydı, kadının birkaç adım gerisinden yürüyordu. "Zeynep.." dedi, hızla yanına koştu.
"Zeynep! Seni çok merak ettim" dedi, genç kız duymadı, duyacak durumda bile değildi. Gözlerini bir an bile karşısındaki yeşilden ayırmıyordu, tıpkı yıllar önce meydanda olduğu gibi görüş açısından kaybolmasına kesinlikle müsaade etmeyecekti.
Elini yavaşça elinin içine geçirdi Aslan, ona engel olmayı düşündüğü anda Esma Nine'nin söylediklerini hatırlamıştı. Engel olunduğunda daha kötüleşiyordu. Tek kelime etmeden ufak bir soluk alıp ağır ağır adımlarla onunla birlikte yürümeye başladı.
Önlerinde yeşil giyen bir kadın vardı, iki genç elele takip ediyordu. Kadının adımları caddede durdu, sağ ve solu takip edip karşıya geçti. Genç kızın gözleri büyüdü, onu gözden kaçırmak üzereydi. Elini hızla genç adamın elinden çekti, adımlarını hızlandırmak istiyordu. Aslan'ın gözleri caddeye kaydı, bir araba yaklaşıyordu. Hızla caddenin ortasında durup elini arabaya kaldırdı, sürücü anında şaşkınlıkla durdurduğunda genç kız farkında bile olmadan karşıya geçti. Genç adam sürücüye teşekkür edip yeniden genç kıza yaklaştı, bir gerisinden gelebilecek her tehlikeye engel olmak isteyerek yavaşça takip etmeye başladı.
Önünde yeşilli bir kadın, birkaç adım gerisinde de genç kız vardı. Çevresinden, olanlardan bir haber takip ediyordu, önünden geçen birkaç kişiye çarpsa da umursamadan kadını takip etmeye devam etmişti. Bir adam tam yanında yürüyordu, elinde alışveriş poşetleri vardı. Genç kız hızla ona çarptı, poşetler yere düştü. Adamın öfkeli gözleri kıza döndüğü anda Aslan hızla koştu. Yere eğilip tüm poşetleri toplamasına yardım edip adamdan defalarca özür dileyerek yeniden genç kızı takip etmeye başladı.
Zeynep sessizce yürüyordu, tüm dünya durmuş, sadece önündeki kadın hareket ediyordu. Kalbi deli gibi çarpıyordu, onu bir an bile kaybetme ihtimali kalbinin durma derecesine getiriyordu.
Alt dudağını sertçe ısırdı genç adam, yanağına ufak bir damla yaş süzüldü, ilk defa bu kadarına böylesine şahit oluyordu. Gerçekten de Esma Nine'nin dediği gibi yeşili takip ettiği anlarda gözleri hiçbir şeyi göremiyordu. Bu.. çok tehlikeliydi.
Yeşilli kadın bir eve doğru yürüdü, kapıdan girdiğinde genç kızın adımları durdu. "Anne.." dedi fısıltıyla. Aslan adımlarını hızlandırıp yanına yaklaştı. Hızla önünde durdu, "Zeynep.." dedi aynı ses tonunda.
"Gitti.."
Genç adam dolu gözleriyle kafasını yavaşça olumlu anlamda. "Gitti.. annen değil." Kafasını olumsuz anlamda salladı genç kız, "Annem değil.." gözleri dolu dolu olmuştu, çabası yine boşa çıkmış, yeşilin izinde annesini bulamamıştı.
Ellerini sıkıca tuttu Aslan, "Gördüğün her yeşil, annen değil." Bir elini yavaşça yanağına bıraktı, gül yüzünde dikkatle gezdirdi. "Güzelim.. ben sana söz verdim, anneni getireceğim. Sen artık bu tehlikeli arayışı bırakabilirsin."
Zeynep'in gözleri ona döndü, tek kelime edecek gücü yoktu. Yeşili takip ettiği her anda vücudu boşalırcasına hissizleşiyor, yoruluyordu. Ellerini yavaşça ellerinin arasından çekip adamın boynuna doladı. Yüzünü boyun boşluğuna gömdü. Bunu neden yaptığını hiç bilmiyordu, sadece kalbini onu hissetmek için deli gibi çırpınıyordu. İyi ki yanındaydı, iyi ki bu semte gelmişti.
"Gitme.." dedi fısıltıyla.
Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, burnunu saçlarına gömüp kokusunu içine çekti. "İstediğin her anda ben senin yanında olacağım Zeynep."
Yavaşça geriye çekilip elinden sıkı sıkı tuttu. "Gidelim mi artık?" Genç kız tereddütsüz kafasını olumlu anlamda salladı. Yavaş yavaş yürürlerken Zeynep'in gözleri ellerine kaydı, sıkı sıkı tutuşmuşlardı. Ufak bir soluk aldı, zihninde arkadaşının dedikleri vardı. Şu anda kalbi bu yakınlıkla deli gibi çarpıyordu.
"Selin.." dedi fısıltıyla, Aslan'ın gözleri merakla ona döndü. İki dudağının arasından çıkan her kelime oldukça değerliydi. "Aşk.. dedi." Diye ekledi. Genç adamın yüzünde koca bir gülümseme belirdi.
"Bir adamın.. bir kadını sevdiği gibi dedin. Aşk mı bu?"
Alt dudağını yavaşça ısırıp derin bir soluk aldı Aslan. Adımlarını durdurup önüne geçti. Tuttuğu elini yavaşça kaldırıp kendi kalbinin üzerine bıraktı, deli gibi çarpıyordu.
"Aşk bu işte.. sen dokunduğun için kalbim duracak gibi çarpıyor."
Genç kızın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, elini yavaşça geriye çekip genç adamın elinden tutarak, tıpkı onun yaptığı gibi kendi kalbinin üzerine bıraktı. Aynı şekilde hızlı hızlı çarpıyordu. Aslan'ın anında gözleri parıldadı, ilk defa onun da hislerine şahit oluyordu.
"Ne yapmamız gerek? Hep böyle mi olacak?" Diye sordu merakla, kalbi hep böyle deli gibi mi çarpacaktı?
Aslan gülümseyip elinden yeniden tuttu, yürümeye başladıklarında derin bir soluk aldı. Büyük hayalleri vardı, önce genç kızı tamamen iyileştirecek, ailesini bulacak sonra da ömürlerine birlikte devam edeceklerdi.
"Hep böyle olacak ama çok daha güzel bir şekilde."
Zeynep yavaşça bakışlarını ona çevirdi, merakla yüzüne bakıp ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordu. "Bir ömür birlikte olabilmek için evleneceğiz." Genç kız gözlerini yola çevirdi, önünden tıpkı onlar gibi bir çift daha geçiyordu.
"Sonra bebeğimiz olacak. Bir süre sonra dünyaya bir bebek getireceğiz. Kız olsun isterim, tıpkı senin masum bir kız."
Genç kız yavaşça kafasını eğdi, "Olmaz.." dedi fısıltıyla. "Olmaz." Diye ekledi. Elini yavaşça genç adamın elinden çekti. "Bebek olmaz."
Adımlarını hızlandırıp ilerlemeye başladı, kalbi deli gibi çarpıyordu. Dünyaya kesinlikle bir bebek getirmeyecekti. O da annesi gibi yapıp onu terk edecek, bir ömür acı çekmesine sebep olacaktı. Buna müsaade edemezdi, dünyaya bir bebek getirip ona da aynı hayatı veremezdi.
"Zeynep!" Dedi Aslan, adımlarını hızlandırıp yanına yaklaştı. Elinden sıkıca tuttu. "Bir şey mi oldu?" Genç kız dolu gözleriyle kafasını iki yana salladı, "Bebek olmaz.." diye ekledi. Elini geriye çekti, "Aşk'ı sevmedim. Hiç sevmedim!"
Yeniden sırtını dönüp hızla ilerlemeye başladığında genç adam duraksadı, anlam vermeye çalışıyordu. Neden bebek dediği anda tepki gösterip reddetmişti? Bir anda gözleri parıldadı, tabii her bebeğin kendisi gibi, her annenin de annesi gibi olacağını düşünüyordu. Bunu nasıl tahmin edememişti?
Koşar adımlarla yanına yaklaştı, "Bebek yok." Dedi, genç kız duraksadı. Gözlerini yavaşça gözlerine çevirdi. "Bebek yok Zeynep, sen istemediğin sürece de olmayacak." Yeniden elinden tuttu, hava kapanmaya başlamıştı, yakıcı güneş yerini bulutlara bırakıyordu. "Eve dönelim mi?" Genç kız kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, bir an önce odasına, kedisine ve ninesine gitmek istiyordu.
..... Gözlerini genç kıza çevirdi Aslan, evinin önünde bekliyordu. İçeri girdiğinden emin olduktan sonra derin bir nefes verip telefonunu çıkardı. Annesinin ismini bulup merakla kulağına yaklaştırdı.
"Alo oğlum" "Gelişme var mı anne?"
Güler Hanım kısık bir soluk verdi, oğlunun evinde bir masada oturuyordu. Önünde bir laptop vardı, saatlerdir detaylı bir taramanın içindeydi. Yanakları kızarık, gözleri yaş doluydu. Karşısındaki laptopta kızının kaza anındaki görüntüleri duruyordu. Her gördüğünde kalbine büyük bir hançer saplanıp acısını derinleştiriyordu.
"Yok oğlum.. annesine dair tek iz hala yok."
Genç adam derin nefes verip elini saçlarının ön kısmından geçirdi. "Tüm kayıtları izledin mi?" Diye sordu çaresizce. Güler Hanım kafasını yavaşça iki yana salladı, önünde kızının ölüm gününe dair onlarla video vardı, kaza anının her görüntüsünü o günlerde bulup yıllarca korumuştu.
"Geliyorum, sen bırak. İzleme daha fazla." Annesinin titrek dudaklarını ve ses tonunu hissetmişti. Kaza anı her defasında annesine evlat acısını en derinden hissettiriyordu.
Yavaşça telefonu kapatıp iki elini direksiyona bıraktı, sıkı sıkı tutmuştu. "Ne olursa olsun genç kızın annesine dair iz bulacaktı, artık başka yolu da beklemeye zamanı da yoktu."
.... Oyları ve yorumlarınızı etmeyin lütfen 💚 |
0% |