Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22.Bölüm: Hayalim

@mlkshnn

Elini yavaşça çengeline bırakıp itti, kapıyı kendine doğru çektiği anda gözleri birine kaydı. Genç bir adam vardı karşısında, 24 - 25 yaşlarındaydı, yağmurun etkisiyle sırılsıklam olmuştu. Oldukça kısa saçları, koca gözleri ve esmer teni vardı, soluk soluğa nefes alıp veriyordu.

 

"Zeyno musun sen?" Diye sordu merakla, ses tonu düz ve netti. Gözlerini önünde duran genç kızın üzerinde gezdirdi, onu son görüşü 10 yıl önceydi.

 

Zeynep yavaşça bir adım geriye gitti, bu adam da kimdi? Neden kapıdaydı? İsmini nereden ve nasıl biliyordu? Sessizce adamın yüzüne bakıyordu ki geriden bir ses ulaştı kulağına, "Okan!"

 

Kafasını yavaşça geriye çevirdi genç kız, ninesini gördü, iç kapının önünde durmuş kapıdaki genç adama şaşkınlıkla bakıyordu. "Babaanne!" dedi Okan, genç kızın gözleri büyüdü, bu tahmin ettiği kişi miydi? "Okan.." dedi fısıltıyla. Bu.. çocukken ondan nefret eden, babaannesini elinden aldığını söyleyip her defasında tepki gösteren ve canını yakmak için her uğraşı veren torunlardan sadece bir tanesiydi.

 

İstem dışı geriye birkaç adım attı, olabildiğince ondan uzaklaşmak istiyordu. Kalbi deli gibi çarpmaya başladı, onunla yakın durmak yapamayacağı bir şeydi. Yavaşça arkasını döndü, ninesinin yanına yaklaştı. Yıllardır her korktuğu anda sığındığı tek limandı.

 

Yaşlı kadının gözleri kızına döndü, gözlerine bakıp bir elinden sıkıca tuttu. Yıllar önce kalabalık meydanda tuttuğu eli, yine sıkı sıkı tutmuştu. "İçeri geçebilirsin" dedi fısıltıyla. Zeynep kafasını hızla olumlu anlamda sallayıp arkasını döndü, terliklerini çıkarıp arkasına bile bakmadan odasına girdi, kapıyı kilitleyip sırtını yasladı.

 

....

Kapının tam önünde, kaldırımın üzerinde duruyordu Okan. Yanında ufak bir valiz vardı, eğilip tuttuktan sonra bahçeye girdi. Balkonun basamaklarını tırmanıp babaannesini önünde durdu. "Babaanne" valizi yeniden yere indirip yaşlı kadının bir elinden tutup sırt kısmına ufak bir öpücük kondurdu.

 

Esma Nine şaşkın ve merak doluydu. Kollarını yavaşça torununun bedenine doladı. Buraya geleceğinden hiç haberi yoktu, yüzünü canlı olarak en son 10 yıl önce görmüştü. "Geleceğini bilmiyordum." Dedi, Okan gözlerini yavaşça babaannesinin gözlerinden ayırdı, "Babaanne çok soğukmuş burası." İki elini çapraz bir şekilde omuzlarında aşağı yukarı hareket ettirdi. İnce bir tişört vardı üzerinde.

 

"Gel" dedi Esma Nine, kapıyı yavaşça gösterdi. Genç adam bir hışımla koştu, ayakkabılarını çıkarıp içeri girdiğinde gözleri istem dışı genç kızı aradı, göremedi. Üstelemeden oturma odasına yürüdü, koltuğa yavaşça oturduğunda babaannesi kapıyı örtüp arkasından geldi.

 

"Hastalanacaksın, üstünü değiştir önce"

 

Valizi önüne bırakıp arkasını döndü, odadan çıkarken gözleri sadece kızının odasına kaydı, gitmesine izin verdiği andan beri yüzünü görmemişti. Ufak bir soluk verdiği anda bir ses ulaştı kulağına. "Babaanne çok açım, yiyecek bir şeyler var mı?"

"Var.. var oğlum." Kısık bir soluk alıp mutfağa yürüdü, çaydanlığı yavaşça doldurup ocağın üzerine bıraktı.

 

Arkasını döndüğü anda torununu gördü, genç adam üstünü değiştirdiği anda soluğu mutfakta almıştı. "Yol çok uzundu" buzdolabının kapağını açıp gördüğü ilk kavanozu açtı, çıkardığı bir zeytin tanesini ağzına bıraktı. Sandalyeye yavaşça oturup kafasını geriye çevirdi, gözleri genç kızı arıyordu.

 

"Zeyno nerede?" Diye sordu, Esma Nine'nin gözleri ona döndü. Gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı, yavaşça torununa yaklaşıp bakışlarını bakışlarına çevirdi. "Neden buradasın?"

 

Genç adam umursamadan bir zeytin tanesi daha ağzına bıraktı, "Seni ziyarete geldim babaanne"

"Buraya gelişini yasaklamıştım diye hatırlıyorum."

 

Derin bir nefes aldı Okan, "Babaanne üstünden 10 yıl geçti, hala mı unutmadın?"

Esma Nine kafasını iki yana salladı, 10 yıl daha geçse yine de unutmayacağı bir şey vardı.

 

İşaret parmağını yavaşça torununun gözlerine salladı, "Zeyno'ya hiç yaklaşmayacak, tek kelime etmeyeceksin"

"Ne?" Dedi genç adam şaşkınlıkla.

"Bu sana tek uyarım olacak. Onu ufak da olsa rahatsız ettiğini hissedersem seni zorla da olsa götürmesi için babanı ararım"

 

Ufak bir soluk verdi Okan, babasıyla arası pek iyi değildi. Ailenin en sorunlu torunuydu, her daim babasının başına bir iş açar, babasının tepkisiyle karşı karşıya kalır, yine bildiğini yapardı. "Artık o haylaz çocuk değilim babaanne, bunu sana da kanıtlayacağım"

 

Yavaşça geriye çekildi Esma Nine, torununa hiç güvenmiyordu. Çocuklarıyla her konuştuğu anda ona dair bir sorundan söz ediliyordu,. Durmak, uslanmak bilmeyen biriydi.

 

"Göreceğiz" diyerek arkasını döndü yaşlı kadın, masayı kurmaya başladı.

 

...

"Zeyno" dedi yaşlı kadın, kapının önünde durmuştu. Genç kız sesini duyduğu anda yavaşça ayağa kalktı, yatağın kenarında oturuyordu. Kapının kilidini açıp ninesinin gözlerine baktı, tek kelime etmeden kollarını boynuna doladı. Kalbi dur durak bilmeden çarpıyordu.

 

Esma Nine elinin birini saçlarına bırakıp yavaşça okşadı, endişesini çok iyi anlıyordu. "Kahvaltı hazır"

"O.." dedi genç kız kısık bir tonda.

 

Ninesi iki elinden sıkıca tuttu. "Güzel kızım.. sana bir söz vermiştim. Hatırlıyor musun?"

 

Genç kız yavaşça geriye çekilip ninesinin gözlerine baktı, kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. Ninesinin ona büyük bir sözü vardı, 'Her daim arkanda ve yanında olacağım. Sakın, sakın hiçbir şeyden korkma" elinin birini yavaşça kızının yanağına bıraktı. "Hadi gel."

İtiraz etmedi Zeynep, ninesi vardı. Her daim olduğu gibi yine yanında olacaktı.

 

Ağır adımlarla onu takip edip mutfağa girdiğinde genç adamın gözleri anında ona döndü. Saçları açık ve hala yağmurun etkisiyle nemliydi, üstünde ince bir tişört ve bir tayt vardı. Son hatırladığının aksine, boyu uzamış, gerçek bir genç kız olmuştu. Yüzüne baktı, tem rengi daha da açılmıştı.

 

"Zeyno.." dedi fısıltıyla, babaannesinin uyarı dolu bakışlarını gördüğü anda kısık bir soluk verdi. "Nasılsın Zeyno? Hatırlıyor musun beni?"

 

Genç kız duymazlıktan geldi, onu unutması mümkün değildi. Yavaşça ninesinin gösterdiği sandalyeye oturdu, sessizce kahvaltısını edecekti.

 

Okan'ın gözleri önce babaannesine sonra yeniden genç kıza döndü, "Okan ben Zeyno, yıllar önce gelmiştim buraya" diye ekledi.

 

Zeynep umursamamaya çalıştı, bir an önce kahvaltı edip odasına girmeyi düşünüyordu. Yavaşça önündeki çatala dokunduğunda yine aynı sesi duydu. "Cevap vermeyecek misin?" Diye soruyordu Okan, Esma Nine hızla gözlerini torununa çevirdi, bakışlarıyla da olsa büyük bir uyarı yaptı, genç adam kısık bir soluk alıp dikkatini önündeki kahvaltıya çevirdi. Ağzına yavaş yavaş attığı her lokmada gözleri genç kıza kayıyordu, tam karşısında oturmuş, sessizce bir şeyler yemeye çalışıyordu.

 

....

Hızla masadan kalktı genç kız, gözleri saate kaymıştı. "Öğretmen.." dedi fısıltıyla. Genç adamın okula gitmek için evden çıktığı vakitti, onu kesinlikle görmesi gerekiyordu. Okan'ın gelişi ve şırıl şırıl yağan yağmur öncesinde çıkmasına engel olmuştu.

 

Esma Nine'nin gözleri ona kaydı, saati fark ettiği anda yüzünde tebessüm belirdi. Okula gitmeden önce öğretmeni görmek için acele ediyor olmalıydı. Hızlı adımlarla Okan'ın önünden geçip kapıya koştu genç kız. Gözlerini sokakta gezdirdi, hala görünürde yoktu. Kafasını yavaşça gökyüzüne kaldırdı, semtin havası oldukça dengesizdi, bir saat önce şırıl şırıl yağmur yağmıyormuşçasına güneş açmıştı.

 

Yüzünde ufak tebessüm belirdi genç kızın, yavaşça nemli olmasına rağmen kaldırıma oturdu. Eline taşını alıp yere dikkatle şekiller çizmeye başladığı anda bir nefes hissetti. Gözlerini yavaşça kapayıp açtı, bu nefes, istediği tek kişiye aitti.

 

Kafasını hızla çevirdiğinde onu gördü, Aslan tam karşısındaydı. Yüzünde koca bir gülümseme vardı, "Günaydın" deyip yavaşça yanına oturdu. Çantasını da yanına bırakıp elini yavaşça yaklaştırıp genç kızın bir elinden sıkıca tuttu. Dünden bu yana bu anın hayalini kurmuştu, bir an önce sabah olmalı, yanına oturup ellerinden sıkıca tutarak kalbini rahatlatmalıydı.

 

"Nasılsın Zeynep?" Diye sordu, endişe doluydu. Annesinden ilacın tüm etkilerini öğrenmişti, artık her evreyi çok iyi biliyordu. Genç kızın vücudu ilaca alışana kadar biraz zorlanacak, sonra toparlanmasını sağlayacaktı.

 

"İyi.." dedi genç kız kısık bir tonda. Düne göre daha kendindeydi.

"Kahvaltı ettin mi?"

Kafasını olumlu anlamda salladı.

"Rahat uyudun mu?"

Yeniden kafasını onaylayarak salladı, hem kahvaltı edebilmiş hemde gece uyuyabilmişti.

 

"Sevindim" dedi genç adam, derin bir soluk alıp. İlaca beklediğinden daha hızlı alışıyordu. Bakışlarını yavaşça çevirdi Aslan, "Annem bugün dönüyor" diye ekledi. Dün gece annesinin acil bir işi çıkmıştı, artık dönmek zorundaydı.

 

Genç kızın yüzü yavaşça asıldı, yeni yeni varlığına alışmış, ısınmışken gitmesini kesinlikle istemiyordu. Aslan'ın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, annesini böyle seviyor olması oldukça hoşuna gitmişti.

 

"İşlerini hallettiği gibi ilk fırsatta yine gelecek" genç kızın iki elinden sıkıca tuttu, gözlerinin içine hayranlıkla bakıyordu. "Ama bu defaki gelişi benim için değil, sadece senin için olacak."

 

Ufak bir soluk aldı, elinin birini yavaşça yüzüne bırakıp yanağını okşadı. Çok büyük bir hayali vardı, bir gün elinden sıkıca tutacak, arabaya bindirip tüm illeri geze geze onu büyüdüğü, ömrümü geçirdiği memlekete, eve götürecek, babasıyla, arkadaşlarıyla tanıştırıp koskoca şehri göstererek en baştan hiç görmemişçesine yeniden gezecekti.

 

"Bir gün... Belki birlikte de gideriz."

 

Genç kız yüzüne sessizce bakıyordu, bu semtin dışına çıkamıyordu. Böyle bir düşünce, rüyalarında bile gerçekleşmezdi. Kafasını yavaşça eğdi, Aslan elini çenesine bırakıp kafasını kaldırdı, gözleri anında buluştu. "İmkansız değil Zeynep.. hiç imkansız değil. Biraz daha zaman geçsin, söz veriyorum ki bunu birlikte yapacağız."

 

Alt dudağını yavaşça ısırdı genç kız, ihtimal bile vermiyordu. Bu semtte ömrünü geçirmeye mahkumdu. "Bana güven Zeynep.. Bir an bile şüpheye düşme, seni semtin dışına çıkaracağım."

 

Tuttuğu elini iki dudağına yaklaştırıp avuçlarına öpücük kondurdu. "Güveniyorsun değil mi?"

 

Genç kız kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, onun ağzından çıkan her kelimeye güveni sonsuzdu, hiç şüphesi yoktu, olmayacaktı. Kolundaki saate kaydı adamın gözleri, okul vakti geliyordu.

 

"Şimdi gitmem gerek, görüşürüz sonra."

 

Yavaşça yaklaşıp alnına öpücük kondurduktan sonra ayağa kalktı. Zeynep anında kafasını kaldırıp gözlerine çevirdi. Her an yanında olmasını deli gibi istiyordu. Kısık bir soluk verdi, genç adam elini sallayarak arkasını döndü. Attığı her adımda aklı daha çok geride kalıyordu, onu böyle her defasında bırakmak kalbinde büyük bir sızıya sebep oluyordu.

 

"Kim o adam?" Diye sordu Okan, bahçede durmuş izliyordu. Bakışlarını babaannesine çevirdi, yaşlı kadının gözleri torununa kaydı. "Semtin yeni öğretmeni, Aslan."

"Zeyno ile yakınlık derecesi nedir?" Diye sordu, Esma Nine'nin bakışlarını genç kıza çevirdi, kaldırımda sessizce oturmuş, sokaktan çıkana kadar genç adamı izleyip yeniden taşlarına yoğunlaşmıştı.

 

"Aslan... Zeyno'nun ilacı." Dedi, Okan'ın gözleri hızla ona döndü. Şaşkındı, "Ne?"

"Zeyno onun sayesinde iyileşmeye başlıyor."

"Sen buna nasıl izin verdin babaanne?" Diye sordu merakla. Babaannesi Zeyno'yu gözünden koruyor, bir kişinin bile zarar vermesine izin vermiyordu.

 

"Yabancı bir adamın ona yaklaşmasına izin mi veriyorsun?"

"Aslan yabancı değil, benden bile daha yakın ona. Zeyno tam farkında olmasa bile ikisi birbirini çok seviyor."

 

Okan'ın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi istem dışı. Böyle bir kız aşkı ne bilebilirdi? "Zeyno aşkı bilecek durumda mı? Daha tek kelime etmeyi bile bilmiyor."

 

Yaşlı kadının gözleri hızla torununa döndü, kolundan sıkıca tutup eve çekti. "Bana bak Okan, söylediğin her şeye dikkat edeceksin. Torunum bile olsan onu üzecek, kıracak tek bir söylemeyezsin, yapamazsın. Sana tek bir şans veriyorum, bunu iyi kullanamazsan babanı ararım."

 

Kısık bir soluk aldı genç adam, kelimeler istem dışı iki dudağının arasından çıkmıştı. "Özür dilerim babaanne, gerçekten" dedi, yaklaşıp yaşlı kadının yanağına öpücük kondurdu. "Çok özür dilerim" diye ekleyip arkasını döndü. Lavaboya ilerleyip kapıyı örttü, sırtını kapıya yasladı. İki elini deli gibi sıkmıştı, çocukluğundan bu yana her bir araya geldiklerinde hep bu yabancı kız yüzünden azar işitiyordu.

 

....

"Zeynep"

 

Bakışlarını duyduğu sesle hızla o yöne çevirdi genç kız, öğleden sonraydı, saatlerdir kaldırımda bir başına oturuyordu. Karşısında bir kadın gördü, Güler Hanım'dı. Diz hizasında dar bir kalem etek, askılı bir bluz gitmiş, üzerine ince bir ceket çekmişti. Saçları özenle açılmış, kafasının üzerine gözlük takmıştı. Ayağında bir çift ince topuklu ayakkabı, gözlerindeki hüzne karşın yüzünde koca bir tebessüm vardı.

 

Sokağın orta yerinde durmuştu, aralarında sadece birkaç metre duruyordu. Kısık bir soluk aldı, veda vaktiydi. Oğlu okuldan geldiği gibi onu yolcu edecekti. "Dönüyorum, dönmek zorundayım." Dedi.

 

Zeynep yavaşça ayağa kalkıp yanına yaklaştı. Adımları kadının tam önünde durdu. Gözlerine sessizce bakıyordu. Tek kelime etmeye gücü yoktu, bir annenin sıcaklığını, samimiyetini ve merhametini onda ilk günlerden bu yana görebilmişti. Titrek elini yavaşça kaldırıp yüzüne bıraktı, Güler Hanım'ın anında gözleri doldu.

 

"Çok yakında geri geleceğim, sadece senin için."

 

Genç kızın da tıpkı onun gibi gözleri istem dışı doldu. Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, yeniden geleceğinden şüphesi yoktu. "Oğlumu sana, seni de oğluma emanet ediyorum. Birbirinize çok iyi bakın."

 

Kısık bir soluk alıp elini yanağında narin elin üzerine bıraktı. Sıkıca avuçlarının arasına aldı. "Sen benim kızımsın. Sen Aslı'mın bana gönderdiği bir evlatsın."

 

Genç kızın yanağına yavaşça tek damla yaş süzüldü, silmeye bile uğraşmadı. Bu kadın, ona kısa sürede anne olmuş, şimdi de ölen evladının yerine koymuştu. "Üzülmek yok, artık sana üzülmek yasak Zeynep."

 

Derin nefes verip çantasından telefonunu çıkardı. "Telefon numaranı kayıt ettim. Kurtuluşun yok, bundan sonra seni de her gün arayacağım."

Zeynep ufak bir tebessüm etti, kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı.

 

"Anne.. Zeynep" diyen genç adamın sesiyle ikisi de o yöne döndü. Adamın yüzünde tebessüm vardı, ikisini bir arada görmek oldukça mutlu ediyordu. Hızlı adımlarla ikisinin yanına yaklaştı, annesinin yanağına öpücük kondurup genç kızın bir elinden sıkıca tuttu.

 

"Vedalaştınız mı?"

"Evet oğlum, artık gitmeliyim. Uçağa geç kalacağım"

 

Genç adam kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, annesi daha sonra aldırmak adına arabasını burada bırakıp acil olarak uçakla dönüyordu. "Arabamı getireceğim."

 

Arkasını dönüp hızlı adımlarla sokaktan çıktı, kendi sokağına yaklaşıp kapının önünde park ettiği arabaya bindi. Annesini havalimanına bırakacaktı, valizlerini de sabah yerleştirmişti. Yönünü sokağa çevirip yeniden ikisinin önünde durdu.

 

Güler Hanım son defa genç kıza döndü, kollarını yavaşça bedenine doladı. "İyi ol Zeynep, iyi ol güzel kızım." Yavaşça uzaklaşıp oğlunun açtığı kapıdan ön koltuğa oturdu. Aslan kapıyı örtüp arabanın önünden dolandı. Genç kız yaklaştı, yüzünde oluşturduğu ufak tebessümle alnına öpücük kondurdu. "Hemen döneceğim."

 

....

Arabayı kapının önünde durdurdu Aslan, annesini gönderip geri dönmüştü. Hızla arabadan indi, genç kızı bir an önce görmek istiyordu. Hızlı hızlı adımlarla yürüdüğünde sokak başında durdu. Bugün sokakta ayrı bir telaş vardı, genç kızın evinin çaprazında bulunan bir evde büyük bir hareketlilik bulunuyordu. Giren çıkan dışında bir de kamyonet durmuştu. Arka kısmı onlarca plastik sandalye ile doluydu, tüm semtin gençleri tek tek indirip sokağın köşelerine tek tek sıra ile yerleştiriyordu. Zeynep de bir köşede durmuş izliyordu, yanında Selin vardı. Bir şeyler söylüyor, genç kız sadece dinliyordu.

 

Gözlerini yavaşça yanından geçen küçük çocuğa çevirdi Aslan, öğrencilerinden biriydi. "Efe" dedi, çocuğun gözleri öğretmenine döndü. "Nedir bu telaş?"

"Akşam düğün var öğretmenim."

"Sokakta mı yapılacak?"

"Evet öğretmenim."

"Tamam" dedi, küçük çocuk koşturarak sandalyelere koştu. Davetliler gelene kadar onlar için büyük bir eğlence alanı olmuştu.

 

Gözlerini yeniden genç kıza çevirdi, Zeynep arkasını dönmüş evine yürüyordu. Engel olmak istemedi, sessizce o yönü izliyordu, gözleri Selin'in gözlerine kaydı. Genç kız tebessüm edip yanına yaklaştı. "Zeynep eve girdi" dedi tebessümle.

 

Genç adam kafasıyla onayladı, içeri girdiğini görmüştü. Selin gözlerini düğün sahibinin olduğu eve çevirdi. "Akşam düğün var, davetlisin"

"Davetli miyim?"

"Semtteki düğünlerde davetiye bulunmaz, herkes her zaman davetli olduğunu bilir"

 

Yüzünde ufak tebessüm belirdi Aslan'ın, bu durumu sevmişti. "Erken gel, sana bir sürprizim olacak." Dedi Selin, arkasını dönüp evine yürüdü. Düğüne çok az vakit kalmıştı, bir an önce hazırlanmalıydı.

 

....

Kapıyı yavaşça açtı Aslan, akşam vakitleriydi. Hava yeni yeni kararmıştı. Çalgıların sesi sadece kendi evinde değil tüm semtte yankılanıyordu. Bu düğün bir evin değil tüm semtin düğünüydü. Özenle hazırlanmıştı, siyah kumaş bir takım elbise, beyaz bir gömlek giymişti. Ayağında siyah bir kundura vardı, saçlarını ve sakallarını özenle düzeltmiş, oldukça yakışıklı olmuştu.

 

Ağır adımlarla bir alt sokağa yürüdü, sokağın her köşesine sandalyeler ve ışıklar konulmuş, en orta alan ise oynama alanı olarak boş bırakılmıştı. Davetlilerin çoğu sandalyelere yerleşmiş, tüm çocuklar oyunlara sevinçle başlamıştı.

 

Aslan'ın gözleri kalabalığın arasında bir tek evde durdu, çaprazda bulunan Esma Nine'nin evi. Kapısı tamamen açıktı, ağır adımlarla o yöne döndüğü anda Selin göründü. Aralarında sadece birkaç adım vardı, gözlerini genç adamın gözleriyle buluşturdu. "Süprize hazır mısın?" Diye sordu, genç adam kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, kalbi deli gibi çarpmaya başlamıştı.

 

Evin kapısında Selin'in seslenişiyle bir genç kız göründü. Uzun pudra renk bir elbise giymişti, kolları kalın askılıydı. Boyun kısmı çok ufak dekolteliydi. Elbisenin kuyruk kısmı çok az yere temas ediyordu. Saçları özenle şekillendirilip tamamen maşayla kıvrılmıştı. Yüzünde çok az makyaj olsa da dudakları ruj ile elbisenin renk tonlarında pembeleşmişti. Dışarıya tek adım atıp kaldırıma çıktığı anda semtin tüm çocukları etrafına toplandı.

 

"Zeyno" dedi şaşkınlıkla bir tanesi. "Zeyno değil o" diye itiraz etti anında bir başka çocuk. "Evet doğru" diye anında kabul etti diğeri de. Selin'in yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, çocuklara yaklaştı. "Evet o Zeyno değil, Zeynep. Hadi dağılın çabuk" diyerek çocukları uzaklaştırdı.

 

Okan göründü, sokağın başında. Sabahın erken vaktinde çıktığı eve dönmek için kapıya yaklaştığı anda gözleri genç kıza kaydı. "Zeyno" dedi şaşkınlıkla kısık bir tonda. Bakışları deli gibi büyümüştü. Bu.. konuşmayı bile doğru düzgün bilmeyen, babaannesinin yıllar önce sokakta bulup getirdiği kız mıydı gerçekten?

 

Genç kız onu gördüğü anda tek adım attı, olabildiğince uzaklaşmak istiyordu. Aslan göründü, hızlı hızlı adımlarla genç kızın önünde durdu, güzelliğinde öylesine büyülenmişti ki tek kelime etmeye gücü yoktu. "Zeynep.." dedi fısıltıyla, kalbindeki coşkuyu biraz da sakinleştirmeye çalışıyordu.

 

Zeynep'in gözleri ona döndü, üstündeki siyah takım elbiseyi gözleriyle inceledi. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, ne çok yakışmıştı öğretmene. Elini yavaşça uzatıp avucunu göğsüne bıraktı. Ceketine yavaşça dokundu, "Güzel.." dedi, Aslan'ın yüzünde koca bir gülümseme oluştu. "Zeynep.. bambaşka olmuşsun. Çok, çok güzel" dedi, onu baştan aşağı inceledi, gözlerine dikkatle bakıyordu.

 

Müzik değişikliği oldu aynı anda, canlı müzik yerini bir slow müziğe bıraktı. Selin çalgı ekiplerinin yanında durmuş, bu müzik için istekte bulunmuştu. Yavaşça ikisine yaklaştı, "Bence ilk dansı yapabileceğiniz çok güzel bir ortam var." Deyip uzaklaştı. Bir köşeye yavaşça geçip izlemeye başladı. Karşısında tamamen onun eseri olan bir kız ve an vardı. Şimdi de izleme vaktiydi.

 

Genç adam yavaşça genç kızın elinden tuttu, ağır adımlarla alanın orta yerine getirdi. İki elini yavaşça beline bıraktığında, Zeynep duraksadı. Ellerini tam olarak nereye koyması gerektiğini bilmiyordu. Aslan tebessüm edip onun ellerini dikkatle kendi omuzlarına bırakıp yeniden ellerini belinde birleştirdi.

 

Müzik yavaşça semtte yankılanırken genç kız gözlerini kapattı, genç adamın yönlendirmesi ile yavaşça sallanırken bu yakınlık kalbinin deli gibi çarpmasına sebep oluyordu. Kısık kısık soluk alırken Aslan bakışlarını bir saniye bile yüzünden ayırmıyordu. Bu gözler, bu dudaklar, bu kirpikler, bu yüz kalbinin baharı, ömründe açan en güzel çiçeklerin mevsimiydi.

 

....

Dans şarkımız : İlyas Yalçıntaş - Rüzgarım seninle esse 🎶

 

Loading...
0%