@mlkshnn
|
Genç adam yavaşça genç kızın elinden tuttu, ağır adımlarla alanın orta yerine getirdi. İki elini yavaşça beline bıraktığında, Zeynep duraksadı. Ellerini tam olarak nereye koyması gerektiğini bilmiyordu. Aslan tebessüm edip onun ellerini dikkatle kendi omuzlarına bırakıp yeniden ellerini belinde birleştirdi.
Müzik yavaşça semtte yankılanırken genç kız gözlerini kapattı, genç adamın yönlendirmesi ile yavaşça sallanırken bu yakınlık kalbinin deli gibi çarpmasına sebep oluyordu. Kısık kısık soluk alırken Aslan bakışlarını bir saniye bile yüzünden ayırmıyordu. Bu gözler, bu dudaklar, bu kirpikler, bu yüz kalbinin baharı, ömründe açan en güzel çiçeklerin mevsimiydi.
Burnunu yavaşça çenesinin altında duan saçlara dayadı, sessizce kokusunu tüm ciğerlerine çekti. Nasıl bir şeydi bu? Kokusu, nefesi, tek kelimesi ile aklını başından alıyordu. Gerçek aşk bu muydu? Önceki ilişkisi neydi o halde? Yıllarca aşk diye adlandırdığı şey sadece bir yanılsama, bir alışkanlıktan ibaret miydi? Öyleydi, öyle olmalıydı.
Selin bir köşedeydi, yüzünde hayranlık dolu bir gülümseme vardı. Bir elini yavaşça sıkmıştı, önünde eşsiz bir manzara vardı. Yıllarca kimseye yaklaşmayan, tek kelime etmeyen kimsesiz kız bir adamın semte gelişi ile değişmeye, iyileşmeye başlamıştı. Bir adamın boynunda iki elini birleştirmiş, gözlerini kapatarak kafasını omzuna bırakmıştı.
Kısık bir soluk aldı, bunca yıl çok hata yapmıştı. Her daim ona yanlış yaklaşmış, bazen yadırgamış, bazen kızmış bazen de tepki göstermiş fakat hiçbir zaman yalnızlığını, kimsesizliğini sorgulayamamıştı. Kafasını yavaşça iki yana salladı, bundan sonra çok başka olacaktı. Ona bir arkadaş değil bir kardeş olacak, iyileşmesi için her şeyi yapacaktı.
Gözleri dolu dolu oldu, oyunlarına dahil olmadığı her anda ona öfke duymuş, bazen de sinirle ağzından kırıcı kelimeler çıkmıştı. "Özür.. dilerim." Dedi fısıltıyla, geçmişte yaptığı tüm hataların pişmanlığıyla doluydu. Yanağına ufak bir damla yaş süzüldü, "Çok özür dilerim Zeynep"
Gözlerini yavaşça kapatıp açtığında gözleri birine kaydı, Esma Nine'nin kapısında duruyordu. Bakışlarını kısıp dikkatle inceledi, bu.. o muydu? 10 yıl önce her yaz tatilinde semte gelen torunlardan biri. "Okan.." dedi kısık bir tonda.
Adımlarını önce yavaş sonra hızla ilerletip yanına yaklaştı. Dikkatle yüzünü inceledi, keskin yüz, hiç değişmeyen var yok arasındaki kısa saçlar ve o bakışlar kesinlikle ona aitti. "Okan" dediği anda genç adam bakışlarını dans eden çiftten ayırıp sesin geldiği yöne çevirdi.
Bakışlarıyla yavaşça süzüp gözlerini kıstı, "Evet?" Diye sordu mimikleriyle. Kısa bir duraksama yaşayıp yüzünde anında koca bir gülümseme oluşturdu. "Selin!"
Hızla yaklaşıp tepki beklemeden kollarını boynuna sıkıca doladı. Her yaz tatili boyunca birlikte oyun oynayan, gece gündüz birlikte zaman geçiren çocuklardı. "Uzun zaman oldu" dedi Selin, yavaşça geriye çekildi.
Genç adam kafasını olumlu anlamda salladı, babaannesi ona burayı sert bir dille yasaklamıştı. "Yasaktı, biliyorsun" gözlerini genç kızın üzerinde gezdirdi, oldukça değişmiş, güzelleşmişti.
"Muhteşem gözüküyorsun"
Selin gözlerini kıstı, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. "Artık çocuk değilim" genç adamın da yüzünde aynı gülümseme oluştu. "Haklısın, koca insanlar olduk. Artık çocuk değiliz." Bakışlarını yavaşça düğünün boş alanına çevirdi, iki genç dünyadan kopmuşçasına dans ediyordu.
"Bu adam.." dedi, Selin ona döndü. "Semtin öğretmeni Aslan." "Zeyno..."
Selin gözlerini iki gence çevirdi. "Aslan geldiği anda farklı olduğunu gösterdi. Zeynep için çabalıyor, çabaları işe de yarıyor." Okan'ın şaşkın gözleri arkadaşına döndü. "Zeynep mi?" Diye sordu, bunca yılda ona hiç kimse bu şekilde hitap etmemişti.
Genç kız kısık bir soluk verdi, "Evet o artık Zeyno değil, Zeynep." "Neler oluyor Selin? Ne değişti? O yine benim hatırladığım, bildiğim Zeyno"
Kafasını yavaşça iki yana salladı Selin, "Değişiyor.. bunun mimarı da Aslan oluyor." "İkisi sevgili mi?", "Zeynep daha tam farkında değil ama evet." "Öğretmen daha gerçekleri görmemiştir, Zeyno'dan nasıl sevgili olunur?"
Selin'in bakışları hızla ona döndü, gözleri kısıldı. "Aslan her şeyi biliyor ve görüyor. Zeynep çok yakında onun gayretiyle düzelecek. İnanıyorum."
İkisinin de gözleri yeniden düğün alanına döndü, müziğin etkisiyle iki genç sessiz sessiz sallanıyordu. Selin'in yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, "En büyük deva Aşk'mış." Dedi fısıltıyla. Okan'ın gözleri arkadaşına döndü, "Aşk.. herkese uygun değil." Dedi, konuşmayı bile bilmeyen biri için aşk uygun değildi, olamazdı.
Selin tek kelime etmedi, kısık bir soluk verip arkasını döndü. Tek adım attığında gözleri yan komşuya kaydı. Emine Hanım da tüm komşuların arasında oturmuştu, gözlerini tıpkı herkes gibi dans eden çifte sabitlemiş, izliyordu.
Müziği durmasıyla genç adam yavaşça geriye çekilip alnına ufak bir öpücük kondurdu. Ellerini genç kızın elinin birine bırakıp sıkı sıkı tuttu. Gözlerini oturacak bir yer bulabilmek adına çevrede gezdirdiği anda telefonunun çaldığını duydu. Cebinden çıkarıp ekrana baktığında annesinin ismini gördü. Bakışlarını genç kıza çevirdi, "Annem arıyor, hemen geleceğim" diyerek arkasını döndü, müzik sesinin etkisiyle duyabilmesi mümkün değildi. Bir an önce sessiz bir yere geçmeliydi.
Gözlerini genç adama çevirdi, hızlı hızlı adımlarla arkasını dönmüş ilerliyordu. Bakışlarını gözden kaybolana kadar izleyip yavaşça ayırdı. Çevresine baktı, gözleri büyüdü. Oldukça kalabalıktı, ilk defa fark ediyordu. Genç adamın yakınında olduğu her anda dünya öyle bir duruyordu ki kalabalığın farkında bile olmuyordu.
Geriye tek adım attı, kalbi hızla çarpmaya başladı. Kafasını hızla yere eğip arkasını döndü, bakışları anında Okan'a kaydı. Gözlerini bir hışımla ayırıp hızlı hızlı adımlarla evine yürüdü, bahçeye girdiği anda arkasını kontrol etti, genç adam arkasından gelmemişti.
Bir ses ulaştı o anda kulağına, Boncuk ayaklarının önünde durmuş miyavlıyordu. "Boncuk" Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi genç kızın, yavaşça bir köşeye oturup kucağına aldı. Elini şevkatle tüylerinin üzerinde gezdirmeye başladı.
"Kızım" diyen ses ile bakışlarını yavaşça kaldırdı, ninesini gördü. Yaşlı kadın yavaşça yanına yaklaşıp oturdu, düğün alanında görmeyince deli gibi korkmuştu. "Seni arıyordum"
Genç kız kısık bir soluk verip bakışlarını minik kediye çevirdi. "Öğretmen.. gitti." Dedi fısıltıyla. Esma Nine'nin yüzünde gülümseme oluştu, öğretmenin gidişiyle o da kalabalıktan kaçmayı seçmiş, en sevdiğine, minik kedisine sığınmıştı.
"Tamam yavrum, öğretmen gelene kadar burada kalabilirsin."
Yavaşça ayağa kalktı yaşlı kadın, elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı, düğün boyunca gözlerini hiç üzerinden ayırmamış, bir anlık yokluğunu hissedince deli gibi endişelenmişti.
Kapıya yaklaştığı anda gözleri torununa kaydı, Okan bahçeye girmek için tek adım atmıştı. Babaannesi kolundan tuttu, "Nereye?" "Dinleneceğim babaanne" diyerek bahçeye girdi, babaannesinin gözden kaybolduğunu gördüğü anda yavaşça yaklaşıp genç kızın arkasında durdu.
"Vay vay.." dedi, Zeynep'in gözleri hızla ona döndü, gördüğü anda bakışlarını ayırıp dikkatini Boncuk'una çevirdi. Genç adam gözlerini sokağa çevirdi, babaannesinin görünürlerde olmadığını görüp yanına oturdu.
Elini yavaşça kediye uzattı, Zeynep hızla geriye çekti, dokunmasını kesinlikle istemiyordu. Gözlerini kıstı genç adam, ufak bir soluk alıp bakışlarını genç kıza çevirdi. Kafasını kediye eğmiş, sessiz sessiz soluk veriyordu. Saçları yüzünü tamamen kapatmış, üzerindeki elbiseyle çok başka gözüküyordu.
"Sen o öğretmene aşık mısın?" Diye sordu, Zeynep duymamazlıktan gelmeye büyük gayret ediyordu. Kalbinde deli gibi çarpan atışlar vardı, bir an önce ondan olabildiğince uzaklaşmak istiyordu.
"Aşk nedir Zeyno?" Diye ekledi cevabı beklemeden, sorduğu her sorunun cevapsız kalmasına çocukluktan bu yana alışkındı.
"Aşk diye bir şey yok Zeyno? O öğretmenin de niyeti çok farklı olabilir. Sen de babaannem nasıl güvenirsiniz?"
Genç kız istem dışı kulağına ulaşan kelimelere rağmen tek cevap vermiyordu. Aklında sadece Selin'in uzun zaman önce söyledikleri vardı. Aşk vardı, her gördüğünde, her temasında öğretmen için böyle deli gibi çarpıyorsa kalbi, bu aşktan başka bir şey değildi.
"Var.." dedi fısıltılı ve ürkek bir ses tonunda.
Okan'ın gözleri büyüdü, tek kelime etmeyi bilmeyen bu kız, söylediğine karşı mı geliyordu şu anda. Kafasını iki yana sallayıp bakışlarını kıstı. Dediğini kabul ettirmeye kararlıydı. "Kandırıyorlar seni Zeyno, aşk aptallıktan başka bir şey değil. Sadece iki tarafa da zarar veriyor."
Zeynep bakışlarını yavaşça ona çevirdi, aşk nasıl zarar verebilirdi, ne demek istemişti ki? "Zarar mı?" Endişeyle yüzüne bakıyordu.
Genç adam kafasını iki yana salladı, "Evet, aşk hem öğretmene de sana da zarar verecek. İyi bir şey değil yani"
Genç kız şaşkındı, kalbinde ufak bir sızı hissetti. Aşk gerçekten öğretmene zarar mı verecekti? Nasıl yapacaktı bunu? "Nasıl..?" Diye sordu, Okan'ın yüzünde gizlemeye çalıştığı ufak bir tebessüm belirdi. Düşüncesini değiştirmeyi başarıyordu.
Kısık bir soluk alıp ona döndü, öyle bir açıklama yapmalıydı ki genç kız bir daha öğretmene yaklaşmamalıydı. "Anlatacağım, iyi dinle beni." Dediği anda bir ses duyuldu.
"Zeynep" dedi Aslan, tam bahçe kapısının önünde durmuştu. Gözleri yanındaki adama kaysa da bakışlarını sadece genç kıza çevirdi. Genç kız sessizce yüzüne bakıyordu, ilk defa onu gördüğü anda ayağa kalkmamış, yanına koşmamıştı.
Aslan'ın yüzünde ufak bir şaşkınlık oluştu. Ağır adımlarla genç kızın yanına yaklaşıp önünde durdu. "Seni arıyordum." Dedi, Okan'ın gözleri ona döndü. Yavaşça ayağa kalkıp gözlerini ona çevirdi. Elini hızla ona uzattı.
"Okan ben, Zeyno'nun kuzeniyim."
Gözleri genç kıza kaydı Aslan'ın, oldukça mesafeli duruyordu. Bakışlarını yavaşça uzatılan ele çevirip sıktı. "Aslan" diye karşılık verip gözlerini yeniden genç kıza çevirdi. "Zeynep" diye yineledi. Yavaşça önüne eğildi, "İyi misin?"
Genç kız yavaşça ayağa kalktığında Aslan ellerinden tuttu. Zeynep'in gözleri hızla ona döndü, kalbi her temasta deli gibi çarpıyor, aklını başından alıyordu. Nasıl.. böylesine güzel bir his nasıl zarar verebilirdi ki?
"Eve mi gideceksin? Düğün bitmedi."
Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı genç kız, bir an önce odasına girmek istiyordu. Yanında olduğu her saniyede ona zarar verebilirdi, aşk nasıl zarar verirdi bilmiyordu fakat ufak bir ihtimali bile aklını alıyordu. Öğretmenin üzülmesine, zarar görmesine müsaade edemezdi.
"Peki.." dedi Aslan, onu zorlamayı da üstüne gitmeyin de düşünmüyordu. Yaklaşıp alnına ufak bir öpücük kondurdu, "Sonra görüşürüz" diye ekledi.
Elini yavaşça geriye çekip arkasını döndü genç kız, gitmemek için direnen kalbine rağmen ağır ve zoraki adımlarla eve yürüdü. Kapıyı yavaşça kapattığı anda Okan'ın bakışları Aslan'a döndü, anlam vermeye çalışan bakışlarıyla bahçenin orta yerinde durmuş evi izliyordu. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, onun zaferiydi bu, şimdi dönüp düğünün ve 10 yıl sonra dönebildiği semtin tadını çıkarabilirdi.
.... Karşı kaldırımda duruyordu Selin, gözleri iki genç adama kaydı. Arka arkaya bahçeden çıkıyorlardı. Yüzünde ufak bir şaşkınlık belirdi, Zeynep neredeydi ki? Merak dolu bakışlarla Okan'ı sollayarak Aslan'a yaklaştı.
"Zeynep nerede?" "Eve girdi." Elini yavaşça saçlarının ön kısmında gezdirdi, şaşkındı. Genç kız neden böylesine uzak davranıp ondan kaçmıştı ki?
"Neden?" "Sıkıldı sanırım" "Büyük ihtimalle."
Selin bakışlarını çevrede gezdirdi, iki boş sandalye vardı. Gözleriyle işaret etti, Aslan onaylayarak yaklaşıp oturdu. İkisinin de gözleri tam karşıdaki kapıya kaydı, Esma Nine'nin evinindi.
"Esma Nine'nin torunu mu?" Diye sordu Aslan, gözleri Okan'a kaydı. Kapının önünde durmuş, semtin çocuklarıyla muhabbet ediyordu.
"Evet, en büyük torunu." "Yeni mi geldi?" "Evet, tanıştınız mı?" "Bahçede, Zeynep'in yanındaydı."
Selin'in gözleri ona döndü, "İkisi yalnız mıydı?" "Evet" Kısık bir soluk aldı genç kız, alt dudağını yavaşça ısırdı. Gözlerinde ufak da olsa bir endişe belirmişti. "Zeynep'i Okan'dan uzak tutmalısın."
Aslan'ın bakışları hızla ona döndü. "Ne? Neden?" "Şöyle ki.. Esma Nine'nin torunları Zeynep'i sevmiyor." "Ne?" "Çünkü Esma Nine getirdiğinden beri onun üstüne daha çok düştü. Ne yazık ki çocukken bende torunlara hak verenlerden biriydim. Bir an bir çocuk geliyor, tüm ilgi ona yöneliyordu."
Genç adam şaşkındı, onlara da hak veriyordu ama bu durum çok başkaydı. "Zeynep gibi terk edilmiş, kimsesiz küçük bir çocuk için nasıl böyle düşünülür?" "Haklısın.. biraz geç farkına varmış olsam bile çok haklısın."
Kısık bir soluk aldı, pişmanlıkla doluydu. "Okan bu sebeple yasaklıydı. Esma Nine 10 yıl önce ona semti yasakladı. Buraya o zamandan sonra ilk gelişi." "Hala... Hala aynı düşüncede olamaz değil mi?" Diye sordu genç adam endişeyle. "Emin değilim.. sen her ihtimale karşı Zeynep'e dikkat et."
Bakışlarını hızla ona çevirdi Aslan, "Ne demek bu?" "Okan torunların en sorunlusuydu, bunu bilmek yeterli şimdilik."
Genç adam gözlerini karşıya çevirdi. Bakışları Okan'a kaydı, semtin çocuklarıyla birlikteydi hala. Ufak bir soluk alıp bir anda ayağa kalktı, az önce bahçeye girdiğinde onu genç kızın yanında otururken görmüştü. Bir şey mi demiş, bir şey mi yapmıştı da genç kız böylesine garip davranmıştı?
"Zeynep'e bakmalıyım"
Hızlı hızlı adımlarla Esma Nine'ye yaklaştı önce. Ufak bir onay alıp eve yürüdü. Okan'ın önünden geçip bahçeye girdi, iç kapının gerisinde durup elini kapıya vurdu. "Zeynep" diye seslendi.
"Zeynep.. Aslan ben, kapıya çıkabilir misin?" Yumruk yaptığı elini çok sert olmamaya gayret ederek kapıya vuruyordu. "Zeynep" diye tekrarladı.
Endişeli bir nefes verip cebinden anahtarı çıkardı, az önce Esma Nine her ihtimale karşı eline vermişti. Kapıyı yavaşça açıp içeri adım attı, genç kız görünürlerde yoktu. Odasının tam önünde durup yumruk yaptığı elini yavaşça vurdu. "Zeynep.."
Ses yoktu, "Zeynep.. kapıyı açabilir miyim?" Diye sordu, cevap gelmedi. Elini kulpuna bırakıp dikkatle indirdi. Yavaşça ittiği anda gözleri genç kıza kaydı, pijamalarını giymiş yerde oturuyordu, sırtı yatağa dayalıydı. Kafasını yere eğmiş, sessizce elindeki taşla şekil çizmeye çalışıyordu. Ahşap zeminde oluşmamasına rağmen parmaklarının arasında sıkıca tuttuğu ufak taşı yere sürtüyordu.
Genç adam sessiz adımlarla yaklaşıp aynı şekilde yanına oturdu. Bakışlarını genç kızın elindeki taşa çevirdi, üzerinde ikisinin ismi yazıyordu. İlk zamanlarda ona isim yazarak kendisi hediye etmişti.
"Düğün sıkıcı oldu.." dedi, ilgisini biraz da olsa çekmek adına. Genç kız duymadı, duyacak durumda değildi, zihninde sadece Okan'ın söyledikleri vardı.
Genç adam ufak bir soluk alıp cebindeki ufak taşı çıkardı. Her ihtimale karşın sesini duyarabilmek adına eve girerken kendiyle getirmişti. Parmaklarının arasında sıkıca tutup genç kızın elinin yanında sonsuzluk çizdiği anda Zeynep'in gözleri önce eline sonra da ona kaydı. Bakışları onun koyu renk gözleriyle buluştuğu anda kalbinin deli gibi çarptığını hissetti.
"Öğretmen.." dedi, elini yavaşça kaldırıp yüzüne bıraktı, yanağındaki kısa sakalların etkisi bile oldukça iyi hissettiriyordu.
"Kaçma benden Zeynep.. lütfen." dedi sıkıntılı ve endişe dolu bir ses tonunda Aslan. Yanağındaki eli sıkıca tutup avucuna ufak bir öpücük kondurdu.
Ufak bir nefes alıp kafasını yavaşça omzuna dayadı genç kız, ondan uzak durmaya gayret ettiği dakikalar çok zordu, kalbi ilk defa bir hisle tanışmış, yokluğunun sızısını göstermişti.
"Zarar..." Dedi fısıltıyla. Genç adamın bakışı yavaşça ona döndü, pozisyonunu bozmamaya dikkat ederek burnunu saçlarına gömdü. "Zarar mı?" "Aşk.. zarar mı verir?" "Ne?" Dedi Aslan, ellerini sıkıca tuttu. Kısık bir soluk aldı, kalbi delice bir kuşun kanat çırpınışları gibi atıyordu. Ona her yakın olduğunda istem dışı gerçekleşirdi. Böylesine bir duygu nasıl zarar verirdi? Böylesine bir duygu hayatın verdiği en güzel şeydi.
"Hayır.. hayır Zeynep aşk zarar vermez."
Bedenini yavaşça ona çevirip iki elinden sıkıca tuttu, gözlerinin içine bir an bile ayırmadan bakıyordu. "Aşk yaşatır, aşk mutlu eder."
Elini yavaşça yanağına bırakıp dikkatle gezdirdi. "Aşk hayatın yaşanılası yönüdür. Ben.. sana aşığım Zeynep. Sadece senin yanındayken yaşadığımı hissediyorum, senin yakınında iken mutlu oluyorum."
Genç kız yavaşça kafasını olumlu anlamda salladı, çok haklıydı. O da sadece genç adamın yanında ve yakınında iken iyi hissediyor, mutlu oluyor, acılarını, terk edilmişliğini unutuyordu. Aşk zarar vermiyordu, aşk gerçekten de yaşatıyordu.
Yüzünde çok ufak bir tebessüm belirdi. Yavaşça bedenini yanına yaklaştırıp kollarını adamın boynuna doladı. Burnunu boyun boşluğuna gömüp kokusunu içine çekti. Aşk böyle bir şeydi, kokusunda bile huzur bulunabiliyordu.
... "Yarın.. " dedi genç adam, genç kızın odasında ve aynı pozisyondalardı. Yerde oturuyorlardı, ikisinin de sırtı yatağın başlığına dayalıydı. Zeynep kafasını omzuna dayamıştı.
"Yarın okul çıkışında hastaneye gitmemiz gerek." Diye ekledi. "Berrin Teyze anneme seni yeniden görmek istediğini söylemiş" kısık bir soluk aldı, yarın tedavinin ve ilacın etkileri kontrol edilip yeniden testler yapılacaktı. Gözlerini yavaşça ona çevirdi, genç kız sessiz sessiz soluk alıyordu, gözleri ise tamamen kapalıydı.
Yüzünde ufak tebessüm belirdi genç adamın, gözlerini kapayıp burnunu kafasının üst kısmına dayadı. "İyi uykular.." yavaşça geriye çekilip kucağına aldı, yatağa dikkatle bıraktı.
Uyandırmamaya gayret ederek köşedeki battaniyeyi de üstüne örttü. Yavaşça önüne eğilip alnına ufak bir öpücük kondurdu. Parmak uçlarında odadan çıkıp kapıyı örttüğü anda gözleri Okan'ın gözleriyle buluştu.
"Zeynep uyudu." Dedi Aslan, tek adım attığı anda bir ses ulaştı kulağına, "Buraya kendi evin gibi girebilme hakkını nasıl bulabiliyorsun?"
Genç adam adımını durdurdu, gözlerini ona çevirdiği anda bir ses ulaştı ikisinin de kulağına. "Benden! O hakkı benden buluyor" dedi Esma Nine, ses tonu sert ve öfke doluydu. Zoraki ve ağır adımlarıyla Aslan'a yaklaştı. "Kusuruna bakma oğlum, lütfen"
Aslan kafasını yavaşça iki yana salladı, "Esma Nine yarın öğleden sonra Zeynep'le hastaneye gideceğiz." "Hastaneye mi? Neden oğlum? Bir sorun mu var?" "Endişe etme, sadece sık kontrol yapılmasını özellikle istemiştim." "Tamam oğlum." "İyi geceler" diyerek hızlı adımlarla önce evden sonra da bahçeden çıktı. Yaşlı kadının gözleri torununa kaydığı anda Okan bakışlarını çevirerek banyoya ilerledi. "Duş alacağım" babaannesinin tek kelime etmesine izin vermeden hızla yürüdü.
.... Kapının önünde arabayı durdurdu genç adam, gözleri kaldırıma kaydı. Genç kız hazırlanmış onu bekliyordu. Yüzünde koca bir gülümseme oluşarak arabadan inip yanına yaklaştı.
"Zeynep.." iki elinden tutup alnına ufak bir öpücük kondurdu. "Hazır mısın?"
Genç kız ellerini tutan elleri sıkıp kafasını olumlu anlamda salladı, yaklaşık bir saattir hazırdı. Kaldırımda oturmuş, okul çıkışını bekliyordu. "Gidelim o halde" deyip ön koltuğun kapısını açtı. Zeynep itiraz etmeden yaklaşıp oturdu.
Kapıyı yavaşça örtüp sürücü koltuğuna yürüdüğünde gözleri yaşlı kadına kaydı genç adamın. Yavaşça yanına yaklaşıp yaşlı ellerini sıkıca tuttu, gözlerindeki telaşı biraz da olsa dindirmek istiyordu.
"Hiç merak etme Esma Nine, hemen döneceğiz." "Onu çok zorlamayın oğlum."
Kafasını yavaşça iki yana salladı Aslan, kimsenin onu zorlamasına izin vermeyecekti. "Merak etme, buna izin vermeyeceğim. Görüşürüz şimdilik, geç kalacağız."
Yaşlı kadın kafasıyla onayladığında genç adam tebessümle sürücü koltuğuna oturdu. Kemerini bağlayıp genç kızınki için de yardımcı oldu. Derin bir soluk alıp arabayı çalıştırdı.
....
Yavaşça koltuktan kalktı genç kız, tetkikler için kolundan kan vermek zorunda kalmıştı. Genç adam bakışlarını gözlerine çevirdi, "İyi misin?" diye sordu endişeyle. Kafasını olumlu anlamda salladı Zeynep, bir sorunu yoktu. Bakışlarını yavaşça kaldırdığı anda gözleri Berrin Hanım'a kaydı. Tam karşıda, bir adım uzağındaydı. Yüzünde geldikleri andan beri tebessüm vardı.
İnce topuklu bir çift ayakkabı ile dar ve diz hizasında bir etek giymişti. Yüzünde özenle yapılmış makyaj vardı, önündeki hemşireye bakışlarını çevirip sonuçların olabildiğince erken çıkmasını iletti.
"Odama gidelim mi? Bir çay ikram etmek isterim."
Aslan'ın gözleri anında Zeynep'e döndü, onayı ondan almak istiyordu. "Olur mu?" Diye sordu, genç kız kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, öğretmen yanında iken hiçbir şeyden korkmasına gerek yoktu.
Berrin Hanım arkasını dönüp odaya yürüdü, kapıyı açıp gözlerini iki gence çevirdi. El ele içeri adım attıkları anda Zeynep'in gözleri orta alandaki koltuğun ortasında bulunan sehpaya kaydı. Üzerinde birkaç çizgisiz kağıt vardı, boyutları birbirinden farklı olmak üzere birkaç sonsuzluk sembolü özenle çizilmişti.
Elini yavaşça genç adamın elinden çekip sehpaya yaklaştı. Önündeki koltuğa oturup en üstteki kağıda dokundu. Parmaklarını yavaşça sembollerin üzerinde gezdiriyordu. "Nedir bu Zeynep, biliyor musun?" Diye sordu Berrin Hanım, usulca karşısına oturdu. Bakışlarını bir an ondan ayırmıyor, her anını zihnine kayıt ediyordu.
Elini yavaşça duudurdu Zeynep, "Son.. Sonsuzluk.." dedi fısıltıyla. Aslan'ın gözleri Berrin Hanım'a döndü, derin bir nefes almıştı, sonunda doktorun sorduğu bir soruya cevap vermişti.
"Sen.. " dedi doktor, "Sen bu sembolü çok mu seviyorsun?"
Zeynep parmaklarını geriye çekip sırtını koltuğa yasladı. Zihni çok zorlansa da uzun bir yolculuğa çıkıyordu. Yavaşça kafasını eğdi, avucunu açıp içine dikkatle baktığında bir anda koca parmakları küçüldü, küçülüp minicik bir kız çocuğunun eline döndü. 'Avucunda sonsuzluk sembolü bulunan minicik bir el' tüm zihnini kapladı.
.... Zeynep geçmişini hatırlamaya mı başlıyor? Oy ve yorumları eksik etmeyelim 💚 |
0% |