@mlkshnn
|
Parmaklarını yavaşça sembollerin üzerinde gezdiriyordu. "Nedir bu Zeynep, biliyor musun?" Diye sordu Berrin Hanım, usulca karşısına oturdu. Bakışlarını bir an ondan ayırmıyor, her anını zihnine kayıt ediyordu.
Elini yavaşça durdurdu Zeynep, "Son.. Sonsuzluk.." dedi fısıltıyla. Aslan'ın gözleri Berrin Hanım'a döndü, derin bir nefes almıştı, sonunda doktorun sorduğu bir soruya cevap vermişti.
"Sen.. " dedi doktor, "Sen bu sembolü çok mu seviyorsun?"
Zeynep parmaklarını geriye çekip sırtını koltuğa yasladı. Zihni çok zorlansa da uzun bir yolculuğa çıkıyordu. Yavaşça kafasını eğdi, avucunu açıp içine dikkatle baktığında bir anda koca parmakları küçüldü, küçülüp minicik bir kızın eline döndü. 'Avucunda sonsuzluk sembolü bulunan minicik bir el'
"Yok.." dedi Zeynep kendine gelerek fısıltıyla. Minicik el büyüdü, içerisindeki sonsuzluk sembolü kül olup yok oldu.
"Ne yok?" Diye sordu Berrin Hanım. Genç kız yavaşça avucunu ona doğru uzattı. Minik avuçların içerisinde var olan sonsuzluk sembolü bu koca avucun içerisinde bir anda yoktu. "İçinde... yok"
Aslan'ın gözleri dolu dolu oldu, hızla bakışlarını ona çevirip iki elinden sıkıca tuttu. "Birtanem..." dedi fısıltıyla, elinin birini dikkatle yanağına bıraktı. "Elinde ne olması gerekiyordu?" genç kızın yanaklarına usulca yaşlar süzülmeye başladı, kalbinde bir kor vardı, o taşı eline alıp yere çizdiği her anda ufak da olsa rahatlıyordu. Kafasını yavaşça iki yana salladı, "Yok.." dedi yeniden. Dudakları kıvrık, sesi titrekti.
Doktor yavaşça geriye çekilip sırtını koltuğa yasladı. Nefessiz onu izliyor, her mimiğini dikkatle süzüyordu. Bu kızın sembol ile ilgili dile getiremediği bir anı vardı. Öyle bir anıydı ki geçmişine dair unutamayıp geçen yıllara rağmen hala bilincinde tutmayı başarıyordu. Ne söyleyecek ne de ifade edecek kadar güçlüydü, kalbini rahatlatan, bedenini ayakta tutan tek şeydi. Elleri tir tir titriyor, gözleri yanaklarına yaşları durmaksızın akıtıyordu.
Genç adam tam yanındaydı, ellerinden sıkıca tutmuş çaresizliğini izliyordu. Bir eli ile yanağındaki yaşları silmeye çalıştı, kalbindeki sızının tek sebebi bu kızın ifade edemeyişiydi. İki dudağının arasından tek kelime alabilmek adına delice çırpınıyordu.
"Avucunda.." dedi Aslan, ufacık bir öpücük yavaşça kondurdu avuçlarına. "Ne vardı?"
Genç kız kafasını yavaşça eğip gözlerini avucuna çevirdi. Koca eli yeniden küçülüp küçük bir çocuğun eline dönüştü, minik parmakların arasına bir zincir dolanıp avucunda sonsuzluk sembolü belirdi. Parmaklarını yavaşça birleştirip elini deli gibi sıktığı bir yumruğa çevirdi.
"Son..." dedi, minik el büyüdü, sonsuzluk yok oldu. "Sonsuzluk.." "Sonsuzluk mu vardı avucunda?" Diye sordu anında heyecanla, genç kız alt dudağını yavaşça ısırıp kafasını onaylar anlamında hızla salladı. Çocukluğuna dair bir an'dı bu, avucunun içerisinde her daim bir sonsuzluk sembolünün bulunduğu bir kolyeyi sıkıca tutardı.
Aslan tek kelime edemedi, kollarını hızla iki yana açıp bedenine sıkıca sardı. Kalbini kalbine dayadı, deli gibi çarpıyordu. İyileşiyordu, onun mu ilaçların mı tedavinin mi etkisiydi emin değildi ama genç kız artık geçmişine dair ufak da olsa bir şeyleri dile getirebiliyordu.
Kapı yavaşça tıklandı o anda, Berrin Hanım pür dikkat izlediği çiftten gözlerini ayırıp kapıya döndü, 'Gir' yavaşça aralanan kapıda genç bir hemşire göründü, ismi Merve'ydi, elinde bir dosya vardı, doktora uzattı. "Test sonuçları" dedi. "Teşekkür ederim"
Hızla eline alıp gözlerini üzerindeki yazılara çevirdi Berrin Hanım, tek tek dikkatle okuyup hemşireye kafasını sallayarak genç çifte döndü. "Zeynep'ciğim, Merve sana bizim hastanenin diğer kedilerini göstermek istiyor, ister misin?"
Genç kız kafasını hızla olumlu anlamda salladı, kesinlikle geri çevirmeyecekti. Yavaşça ayağa kalktığı anda gözleri genç adama kaydı, bu yabancı yerde onsuz kalmaktan deli gibi korkuyordu. Aslan da ayağa kalktı, iki elinden sıkıca tutup alnına ufak bir öpücük kondurdu. "Hemen arkandan geliyorum"
Zeynep kafasını onaylar anlamında salladı, ona güveni sonsuzdu. Geleceğini söylediyse muhakkak gelecekti. Yavaşça arkasını dönüp ağır adımlarla hemşireyi takip etti, odadan çıktıkları anda Berrin Hanım'a döndü genç adamın endişeli gözleri, elindeki kağıtlara merakla bakıyordu.
"Durum nedir?" "Zeynep'in uyku düzeni nasıl?" Diye sordu Berrin Hanım. "Biraz daha iyi." "İştahı nasıl?" "İlaca başladığı ilk günler kötüydü ama o da düzeliyor."
Doktor kısık bir soluk aldı, bakışlarını ellerindeki kağıtlardan ayırıp genç adama döndü. "İlaç ilk günlerden etkisini gösteriyor, vücudunda herhangi bir yan etkiye sebebiyet vermemiş."
Genç adam derin bir nefes aldı, iyiye gidiyordu. "Çok iyi" "Evet, bu iyi haber. İlacın dozunu biraz arttıracağız." "Neden?" "Yeterli değil, bu tür ilaçlarda başlangıç düşük doz ile olur, sonra yavaşça arttırılır." "Her defasında mı artacak?" "Hayır, tek sefer. Bundan sonra ilacı kesene kadar bu doz ile devam edecek."
Kısık bir soluk verdi Berrin Hanım, aklında bir şey daha vardı, bir an önce yerine getirip sürece daha fazla hakim olmak, genç kızı daha hızlı iyileştirmek istiyordu. Heba olan 15 yılın daha fazla sürmesine için vermeyecek, en kısa sürede sonuç almak için elinden geleni yapacaktı.
"Ninesiyle de görüşmek isterim" "Neden?" "Biraz sohbet etmemizin sürecin hızlanmasına faydası olacak" "Tamam, ayarlayacağım." diyerek yavaşça ayağa kalktı, aklı sadece genç kızdaydı, geleceğini söylemişti, daha fazla bekletmek istemiyordu. Doktorun uzattığı reçeteyi alıp hızlı adımlarla odadan çıktı.
....
Arabayı kaldırımın kenarında durdurdu Aslan, gözlerini genç kıza çevirdi. Yol boyunca gözlerini bir an bile yoldan ayırmamış, gelip geçtiği her sokağı, her caddeyi heyecanla izleyişine şahit olmuştu. İlk defa genç kız yolu uyuyarak değil, merakla çevreyi süzerek tamamlayabilmişti.
"Yolculuk hoşuna gitti mi?" diye sordu, genç kızın gözleri yavaşça ona döndü. Kafasını hızlı olumlu anlamda salladı, araba ile seyahat ederken etrafı, gelip geçtikleri çevreyi izlemek oldukça hoşuna gitmişti.
Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, "Daha sık yolculuk yaparız o halde." Gözleri büyüdü Zeynep'in, heyecanla yüzüne bakıyordu. "Ne.. zaman?"
Aslan elini direksiyondan ayırıp iki elinden sıkıca tuttu, "İstediğin her anda." kısık bir soluk alıp elinin kemikli tersine ufak bir öpücük kondurdu. "Yeter ki benden bir şeyler iste."
Genç kızın gözlerini öne doğru çevirdiğinde, bakışları sokağa kaydı. Semtin kız çocukları orta yerinde vardı. İki tanesi bir ipin iki ucundan tutarak çeviriyor, diğerleri de çarpmasına dikkat ederek sırasıyla atlamaya çalışıyordu.
Yüzünde ufak tebessüm belirdi Zeynep'in, hızla kapıyı açıp çıktığında çocukların gözleri ona döndü. "Zeyno!" "Zeyno sende bizimle oyna!" "Zeyno hadi!"
Genç kız itiraz etmeden yanlarına yaklaştı, ipin orta yerine geçtiğinde iki çocuk ipi sallamaya başladı. Onların ipi her çevirişinde genç kız dikkatle zıplıyor, temas etmesine kesinlikle izin vermiyordu. Bu oyunda da oldukça iyiydi, dakikalarca hiç yanmadan devam ettirebilirdi.
Köşeye çekilen tüm çocukların yüzünde gülümseme vardı, günler sonra oyun arkadaşları yeniden aralarına katılıyor, oyunlarına eşlik ediyordu. Hepsi iki elini birbirine heyecanla çarpıyor, "Zeyno! Zeyno!" Diye tezahürat yapıyordu.
Aslan arabayı park edip yavaşça indi, yüzünde koca bir gülümseme vardı. Bakışlarını genç kızın parıldayan yüzünden hiç ayırmadan kaldırıma geçti, gözleri Esma Nine'ye kaydı. Arabanın durduğunu gördüğü anda koşturarak kapıya gelmişti.
"Oğlum." Dedi yaşlı kadın, ses tonunda endişe vardı. Doktor kontrolünü oldukça merak ediyordu.
"Sorun yok Esma Nine.." ufak bir soluk aldı, bugün her şey çok iyiydi. "Testler yapıldı, ilaç herhangi bir zarar vermiyor, devam edebilir. Ayrıca.." diyerek bakışlarını hızla ona çevirdi. Yüzünde rahatladığını gösteren bir ifade belirdi. "Zeynep ilk defa doktora cevap verdi."
Yaşlı kadın yüzündeki gülümseme ile derin bir soluk aldı. Kızı ilk defa bir yabancıya cevap vermişti, oldukça büyük bir adımdı. "Faydası oluyor oğlum"
Aslan kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, her şey çok iyi gidiyordu, çok yakında tamamen düzelecek, yeşili takip etmeyi de bırakacaktı. "Az kaldı Esma Nine, her şey düzelecek." "Sayende oğlum.. sayende" diyerek minnetle yüzüne baktı. Bu adam gelişi ile bir mucize olmuştu. Kızının 15 yıllık derdinin tek dermanıydı.
"Öğretmenim!!" Diye sesler duyuldu. Çocukların ve genç kızın bakışları ona dönüktü. Onu da oyuna dahil etmek istiyorlardı.
Genç adamın yüzünde gülümseme oluştu, çocuklar ipin iki ucundan tutarak bekliyordu. Kafasını yavaşça iki yana salladı, daha önce hiç oynamadığı oyundu bu. "Beceremem" dedi, çocuklar hızla yaklaşıp ellerinden sıkıca tuttular.
"Hadi öğretmenim, hadi"
Kafasını yavaşça iki yana sallamaya çalışıyordu Aslan, kendine hiç güvenmiyordu. Girdiği anda ilk zıplayışta yanacaktı. Çocuklar çekiştirerek oyun alanına getirse de oynamaya kesinlikle niyeti yoktu.
"Olmaz çocuklar" dedi, Zeynep'in bakışları çocuklara döndü, hepsi heyecanla öğretmeni çekiştirerek oyuna dahil etmeye çalışıyordu. Alt dudağını yavaşça ısırıp gözlerini genç adama çevirdi.
"Sende..." kısık bir soluk aldı, "Oyna" diye ekledi fısıltıyla. Aslan'ın gözleri duyduğu anda hızla ona döndü. "Oynayayım mı?" Genç kız kafasını yavaşça olumlu anlamda salladığında genç adam gülümseyerek çocuklara döndü. O yeter ki istesin, asla geri çevirmeyecekti. "Tamam. Bende oynuyorum. Ama beceremezsem gülmek yok"
Tüm çocuklar alkışlarla koşturdu, ipin iki ucundan tuttukları anda genç adam ortaya geçti. Zeynep bir adım geriye gittiği anda ipin ucundaki iki çocuk çevirmeye başladığı ilk anda genç adamın ayaklarına çarptı. Sokağın orta yerinde çocukların kahkahaları yankılandı, gerçekten de öğretmenleri bunu beceremiyordu.
"Olmadı. Bir daha." Dedi Aslan, çocuklar yeniden çevirmeye başladı, genç adam birkaç saniye erken zıplama ile yeniden ipin ayaklarına çarptığını hissetti. Aynı anda tüm çocukların ve genç kızın gülüşü yankılandı.
"Bir daha" dedi genç adam, bir daha çevirdi çocuklar, yine ayaklarında ipi hissetti. Derin bir nefes aldı, "Bir daha" gözlerini ipin dönüş hızına çevirdi, yaklaştığını gördüğü anda hızla zıpladı, ilk defa ayaklarının altından geçtiğini hissetti. Zaferle gülümsedi, "Oldu!" dediği anda ikinci çevirmede ip ayaklarına çarptı.
Kaldırımın kenarında sessizce duruyordu Zeynep, yüzündeki gülümseme ile genç adamı izliyordu. Okan göründü bahçe kapısında, gözlerini sokakta gezdirdi. Bakışları ilk olarak genç kıza kaydı, gülüşünü sessizce izleyip baktığı yöne döndü, genç adamı gördü. Aslan çocukların çevirdiği bir ipin ortasında zıplıyordu. Gözlerini istem dışı kısıp adımlarını genç kıza çevirdi, "Zeyno" dedi, genç kızın gözleri ona döndü. Yüzündeki gülümseme soldu, gözlerinde endişe belirdi. Geriye doğru tek adım attığında Okan tek adımla yanına yaklaştı.
"Bir tek benden mi kaçıyorsun?" diye sordu, gözlerini kısmış yüzüne bakıyordu. Genç kız duymazlıktan gelip kafasını yavaşça yere eğdi, kalbi duracakmışçasına çarpıyordu. Yavaşça bir adım daha yaklaştı genç adam, genç kızın tam yanında durmuştu. Gözlerini önce çevrede gezdirdi, babaannesi görünürlerde yoktu. Çocuklar ve öğretmen de oyuna dalmıştı, hiç kimse onları fark etmiyordu bile.
"Zeyno bu kadar mı kincisin? Çocukken yaptığım hatayı hala mı unutmadın?"
Genç kız yavaşça geriye çekildi, kalbi hızlı hızlı çarpıyor, nefesi kesiliyordu. İki elini yavaşça kulaklarına dayadı, hatırlamak istemiyordu. Gecelerini zehir eden, uykularını bölen, en büyük korkusuyla yüz yüze getiren anlardan biriydi. Küçük bir kız çocuk, bir meydanda tek başına duruyordu. Hıçkırıklarla korkuyla ağlıyordu. Kalabalıktı. Etrafında onu tanıyan, yüzüne gülümseyen, ağlayışına çare arayan tek insan yoktu. Dudaklarında tek bir kelime vardı, defalarca olduğu gibi titrek dudaklarının arasında tekrarlıyordu. "Nine.."
Arkasını yavaşça döndü, adımlarını yavaş yavaş hızlandırıp bahçeye girdiğinde Aslan'ın gözleri ona kaydı. "Zeynep" dedi fısıltıyla. Ellerini yavaşça ipi sallayan iki çocuğa uzatıp oyunu durdurdu. "Zeynep" hızlı adımlarla kapıya yürüdü, genç kız eve girdiği anda kapıyı örtüp odasına geçti.
Yatağının yanına yere oturup ayaklarını uzattı, sırtını yavaşça yaslamıştı. Elini yavaşça cebine bırakıp ufak taşını buldu, üzerinde isimler vardı, 'Aslan' yazan tarafı sıkıca tutup yere sürtmeye çalıştı, deli gibi çarpan kalbini rahatlatmaya, sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Zeynep" dedi genç adam, kapının önünde duruyordu. Elini yavaşça kapıda vurdu, Esma Nine'nin gözleri dış kapıdaki pervazda duran torununa kaydı. Gözlerini kısıp yanına yaklaştı. "Bir şey mi yaptın?" diye sordu, ses tonu kısık, endişeli ve sertti.
Genç adam kollarını göğsünde birleştirmiş izliyordu. Gözlerini Aslan'dan ayırıp babaanesine döndü. "Hayır, hayır tabii ki" diye fısıldadı. "Her zamanki Zeyno" diye ekledi. "Hep yaptığı gibi kaçıyor."
Esma Nine kolundu sıkıca tuttu, gözleri deli gibi büyümüştü. Kısık kısık soluk aldı, durumu öğretmenden gizlemeye gayret ediyordu. Yavaşça bedenini çevirip bakışlarını torununa çevirdi. Gözlerinde büyük bir öfke ve uyarı vardı. "Zeyno'dan uzak duracaksın!"
"Ben hiçbir şey yapmadım" dedi Okan umursamazca. Aslan sessizce durdu, fısıltılara rağmen duymaya gayret ediyordu. Esma Nine işaret parmağını hızlıca salladı, "Babanı arayacağım, buradan hemen gideceksin!"
Yavaşça yutkundu Aslan, geriye çekildi. Genç kız ne kadar seslense de tepki vermiyordu. Gözlerini Esma Nine'ye çevirdi, odaya girebilmek adına izne ihtiyacı vardı. Yaşlı kadın endişeli gözleriyle ona döndü, "Sonra oğlum.. " dedi, kızının şu anda sadece kafasını toplamaya, dinlenmeye ihtiyacı vardı.
Aslan kafasıyla onayladı, aklı, kalbi, ruhu geride kalarak dış kapıya yürüdü. Bahçeden çıkmadan önce son defa genç kızın odasına ait pencereye döndü, gitmeden bir kez bile yüzünü görmek istedi, göremedi.
.... Yavaşça doğruldu genç adam, sabahın erken vakitleriydi. Gözüne gece boyunca hiç uyku uğramamış, gözlerini kapattığı anda genç kızı hatırlayıp yeniden uyanmıştı. Oturma odasında, koltuğun üzerindeydi, ayaklarını yere indirip oturdu. Kafasını yere eğdi, elleriyle yüzünü avuçladı. Ufak bir soluk aldığı anda telefonunun çaldığını duydu, gözlerini ekranına çevirdiğinde annesinin ismini gördü.
Doğrularak eline aldı, 'Anne' dedi, Güler Hanım arabasındaydı. Görev aldığı hastanenin önünde park edip dikkatini oğluna çevirdi. "Oğlum.. nasılsın?"
"İyiyim anne"
"Zeynep nasıl? Arıyorum fakat açmıyor."
"Telefona hala alışamadı, yanında bile taşımıyor"
Arabanın kapısını açıp dikkatle indi annesi, kapıları uzaktan kumandası ile kilitleyip yönünü koca hastanenin kapısında çevirdi. Ağır adımlarla ilerlerken aklında sadece oğlu vardı, sesi çok durgun ve endişeli geliyordu.
"Bir sorun mu var?"
Genç adam kısık bir soluk aldı, "Sorun var ama ne olduğunu bilmiyorum. Zeynep bir an çok iyi, bir an ne olduğunu bile anlamadığım şekilde kötü."
Adımlarını yavaşça durdurdu Güler Hanım, "Ne oldu?"
"Bilmiyorum anne, bilmiyorum."
"Oğlum.. Bu süreç hiç kolay değil, bunu hepimizde biliyoruz. Zeynep'in 15 yıllık hayatı bir anda değişemez. Yavaş yavaş, sabırla, azimle ve sevgiyle her şey değişecek ve düzelecek."
"Biliyorum anne. Beklemem, sabretmem gerek ama onu bu şekilde görmek beni yıkıyor."
"Yapma oğlum, sen onun gücüsün. Sabret, her şey çok güzel olacak."
"Olur.. değil mi?" dedi, ufak bir umuda ihtiyacı vardı.
"Olur tabii ki. Çok güzel olur. Önünüzde güzel uzun bir ömür var. Daha evleneceksiniz, torunlarım olacak. "
Aslan'ın yüzünde gülümseme oluştu, onunla evlilik hayali bile çok güzeldi. "Evet.." dedi heyecanla. Güler Hanım tebessüm etti, oğlunun mutluluğuna mutlu oluyordu. Ufak bir soluk aldı, odasının önünde durmuştu. "Sonra yine arayacağım oğlum, şimdilik kapatmam gerek."
"Görüşürüz anne."
"Görüşürüz oğlum."
Telefonu hızla cebine yerleştirdi genç adam, aklında bir süredir gerçekleştirmek istediği bir şey vardı, artık zamanı gelmişti. Daha fazla beklememeli, bir an önce halletmeliydi. Eline ince ceketini alıp evden çıktı.
.... 'Selin" dedi genç adam, soluğu kapılarında almıştı. Genç kızın gözleri ona döndü, bahçede duruyordu. Yüzünde şaşkın bir tebessüm belirdi. "Aslan"
Kapıyı açıp yanına yaklaştı. "Taze çayımız var, ister misin?" Diye sordu, genç adam kafasıyla onaylayıp bahçeye girdi. Genç kız hızlı adımlarla evden getirdiği iki sandalyeyi bahçeye bırakıp iki çay bardağıyla geri döndü. Birini genç adama uzatıp diğer sandalyeye oturdu. Yan yana iki sandalyede, ellerinde tuttukları çay fincanlarıyla oturuyorlardı.
Ufak bir soluk aldı Selin, gözlerini yavaşça genç adama çevirdi. Merak doluydu, kapıya dayanmasının çok önemli bir sebebi olmalıydı. "Okul nasıl geçiyor?" Diye sorduğu anda Aslan derin bir nefes verdi.
"Esma Nine burayı neden Okan'a yasakladı?" diye sordu bir hışımla, daha fazla beklemek istemiyordu, bir an önce sorunun cevabını öğrenmeliydi.
Genç kızın gözleri büyüdü, elindeki çayı yavaşça yudumlayıp avuçlarının arasında sıkıca tuttu. "Önemli bir şey değil-" dedi, Aslan anında sözünü kesti. "Gerçek sebebi öğrenmek istiyorum. Selin lütfen."
Yavaşça kafasını eğdi Selin, zihninde sadece yıllar öncesi yer aldı. "Söylememem gerekir belki ama sorduğun için cevap vereceğim"
Genç adamın gözleri anında ona döndü, merak doluydu. Selin kısık bir soluk aldı, "Sebebi Zeynep'ti" "Bunu tahmin edebiliyorum ama neden?" "Çünkü Okan, Zeynep'e karşı çok acımasızdı." "Bir şey mi yaptı?" Diye sordu Aslan yavaşça yutkunarak. Kalbi deli gibi çarpmaya başladı, aklından türlü türlü ihtimaller geçiyor, cevabından deli gibi korkuyordu.
Selin gözlerini gözlerine çevirip kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, gözleri anında dolu dolu oldu. "Zeynep çok savunmasızdı, Okan da bunun çok iyi farkındaydı. Onu semtten göndermek için elinden gelen her şeyi yapıyordu." Yavaşça yutkundu genç adam, nefessiz onu dinliyordu. "Sonra.." diye sordu, ses tonu kısık ve fısıltı doluydu. "Sonra.. Esma Nine'nin evde olmadığı bir gün Zeynep'i semtten çıkardı."
"Ne?" dedi genç adam, gözleri anında dolu dolu oldu. Sessizce Selin'in gözlerine bakıyordu. "Geri dönemeyeceğinden emin olduğu uzak bir yere götürdü. Bir caddeydi, oldukça kalabalıktı. Bir anlık dalgınlığından faydalanıp orada bıraktığı gibi geri döndü."
Kalbinin deli gibi çarpmaya başladığını hissetti Aslan, "Tıpkı.. " dedi, sesi titredi. "Tıpkı.. çocukken annesinin yapmış olduğu gibi onu orada bir başına bıraktı." dedi, gözünden usulca bir damla yaş süzüldü.
"Evet.. onu orada bırakıp geri döndü. Saatlerce tüm semt Zeynep'i deli gibi aradı. Hava kararmak üzere iken bir caddede bulundu. Bir kaldırımın kenarında sessizce oturuyordu, elinde bir taş vardı, yere şekiller çiziyordu." Kısık bir soluk verdi genç kız.
"Bulunduğunda hiç tepki vermedi, yüzü solgun, gözleri kızarıktı. Kalabalığın içerisinde Esma Nine'yi gördüğü anda yanına yaklaşıp hıçkırıklarla sarıldı. O caddenin ortasında hem Esma Nine'nin hem de Zeynep'in gözyaşları yankılandı."
"Acımasızca.." dedi genç adam, iki elini deli gibi sıkmıştı. Bu çok acımasızcaydı. Terk edilen bir çocuğu, yeniden terk edilme korkusuyla nasıl baş başa bırakabilirdi? Kafasını hızla iyi yana salladı, bu adam çok tehlikeliydi.
"Esma Nine gerçeği öğrenince Okan'a burayı yasakladı. O günden sonra da bu ilk gelişi oldu."
Hızla ayağa kalktı Aslan, oturamıyor, yerinde duramıyordu. Duyduğu gerçekler kalbinin orta yerine büyük bir alev sarmıştı, ne yapsa ne etse geçmeyecek, durmayacak, sönmeyecekti.
"Aslan!" diye geriden seslenen genç kıza rağmen koşar adımlarla evden çıktı. Hızlı hızlı adımlarla yürüyordu, nereye gideceği hakkında hiçbir fikri yoktu, sadece kalbindeki koru söndürecek soğuk suya, bir havaya ihtiyacı vardı.
.... Hızla arabasını kapının önünde durdurdu Aslan, gözleri yaşlı kadının evine kaydı. Sabahın erken vakitlerinde evden çıkıp merkeze gitmiş, işlerini hallettiği gibi de soluğu burada almıştı. İki gündür genç kızın yüzünü hiç görememiş, sesini duyamamıştı. Kalbi deli gibi çarpıyordu, özlem doluydu. Daha fazla uzak kalmaya dayanamıyor, bu uzaklığa son vermek istiyordu.
"Zeynepp!" dedi, kapının önünde durdu. Derin bir nefes aldı, sesini tüm semt duyuyordu. "Zeynep!! diye yineledi. Genç kız duyduğu sesle hızla ayağa kalktı, odasındaydı. Günlerdir dört duvar arasında oturuyordu, elinden taşını hiç eksik etmeden pencereye yaklaştı. Perdeyi yavaşça aralayıp gözlerin sokağa çevirdiğinde genç adamı gördü, kapının önündeki kaldırımda duruyordu. "Öğretmen.. " dedi fısıltıyla, elindeki taşı delice sıktı, üzerinde genç adamın ismi yazılıydı.
Yavaşça doğrulup odanın kapısını açtı, önce bahçeye sonra da sokağa çıktı. Genç adamın önünde durdu, kalbi deli gibi özlemle çarpıyordu. Elini yavaşça kaldırıp titrekçe yüzüne bıraktı, baş parmağını dikkatle yanağında gezdirirken delice özlem hissetti.
Ufak bir soluk aldı Aslan, teması bedeninin deli gibi titremesine sebep oluyordu. Yavaşça yanağındaki eli tutup gözlerini gözlerine sabitledi. "Seni bir yere götürmek istiyorum, benimle gelmek ister misin?"
Genç kız itiraz etmedi, kafasını anında olumlu anlamda salladı. Genç adam ufak bir tebessüm ederek arabanın ön kapısını açtı, binmesine yardım edip kemerini sıkıca bağladı. Sürücü koltuğuna yürüğünde gözleri yaşlı kadına kaydı, yanına yaklaşıp bir çift kelime söyledi. Esma Nine gülümseyerek kafasını olumlu anlamda salladı, bu adam her anda kızına iyi geliyordu.
.... Akşamüstüydü, arabayı sokağın ortasında durdurdu Aslan, gözlerini genç kıza çevirdi, yanındaki koltukta oturuyordu. Gülümsemeyle arabadan inip önünden dolandı. Kapısını açıp gözlerini gözlerine çevirerek elini uzattı. Zeynep tereddüt etmeden elinden sıkıca tutup ayağını yere indirdi.
Semtin çocukları göründü, saatlerdir ne öğretmenlerini ne de oyun arkadaşlarını görebilmişlerdi. Özlemle yanlarına koşup önlerinde durdular. "Zeyno!"
"Öğretmenim!"
Genç adam genç kızın elinden sıkıca tuttu, gözlerini çocukların üzerinde gezdirip bakışlarını yaşlı kadının evine çevirdi. Esma Nine arabanın sesini duyduğu anda kapıda çıkmıştı, gözleri ikisinin üzerindeydi. Aslan elini hiç bırakmadığı kızla birlikte yaşlı kadının önünde durdu. Etrafta yan komşu Emine Hanım, karşı komşu Esra Hanım ve Selin; karşısında yaşlı kadın, onun bir adım gerisinde Okan ve çevrelerinde de semtin çocukları vardı. Herkes pür dikkat onları izliyordu.
Aslan gözlerini yavaşça genç kıza çevirdi, yüzünde koca bir tebessüm oluştu, Gözleri gözlerine değdiği anda kalbi deli gibi çarpıyor, yüzünde istemsiz gülümseme oluşuyordu. Kısık bir soluk verip gözlerini yaşlı kadına çevirdi.
"Esma Nine.." dedi, alt dudağını yavaşça ısırdı. "Biz evlendik." diye ekledi.
.... Oy ve yorumları eksik etmeyelim ❤️ |
0% |