Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25.Bölüm: Emanet

@mlkshnn

 

Aslan gözlerini yavaşça genç kıza çevirdi, yüzünde koca bir tebessüm oluştur. Gözleri gözlerine değdiği anda kalbi deli gibi çarpıyor, yüzünde istemsiz bir gülümseme oluşuyordu. Kısık bir soluk verip gözlerini yaşlı kadına çevirdi.

"Esma Nine.." dedi, alt dudağını yavaşça ısırdı. "Biz evlendik." diye ekledi.

Yaşlı kadının gözleri büyüdü, "Ne?" dedi anında. Şaşkındı, duyduğuna inanmaya çalışıyordu. Elini yavaşça genç kızın elinden çekip Esma Nine'ye yaklaştı, çok yakınında durup gözlerine baktı. Yüzünde mahçup ama pişmanlık barındırmayan bir ifade vardı. Geçirdiği son dakikalar tıpkı bir mucizeydi. Gözlerine baktığında içinin kıpır kıpır titrediği kız, ona evet deyip karısı olmuştu. Bakışlarını yavaşça eğdi Aslan, derin bir soluk alıp yaşlı kadının elini tutarak tersini çevirdi, kemikli sırtına öpücük kondurarak alnına dayadı. Bu sadece habersiz evlendiği için bir özür, bir aftı.

 

"Haber vermeliydik ama vakit olmadı."

 

Esma Nine'nin gözleri torununa kaydı, bir adım geride durmuş sessizce genç adamı ve ninesini izliyordu. Yavaşça yaklaşıp önünde durdu, elini genç kızın yanağına bıraktı. "Bunu.." dedi, gözlerini bir an bile gözlerinden ayırmıyordu, çok merak ettiği bir şey vardı. "Bunu... Öğretmenin karısı olmayı istedin mi?" diye ekledi.

 

Zeynep'in gözleri genç adama kaydı, ninesinin bir adım gerisinde durmuş gözlerine bakıyordu. Özenle şekillendirilmiş saçları, parıldayan gözleriyle duruyordu. Ufak bir soluk verdi, bir eli ile yavaşça diğer elindeki bilekliği sıktı, avucunda sonsuzluk sembolünü hissetti. Kafasını tereddütsüz onaylayarak salladığında ninesinin gözleri dolu dolu oldu.

 

Elini yavaşça yanağından çekip iki elinden sıkıca tuttu. "Çok sevindim, çok mutlu oldum yavrum." kollarını iki yana açtığı anda genç kız hızla kollarına sığındı. Yıllardır her üzüntüsündü her mutluluğunda yanında sadece bu yaşlı kadın vardı. Yaptığı hiçbir hata için yargılamamış, her anda en iyisini en güzel şekilde ifade etmişti. Esma Nine yavaşça geriye çekilip gözlerini iki gence çevirdi, "Mutlu olun, bir ömür ikinizde çok mutlu olun. Asla ayrılmayın, asla birbirinizi üzmeyin."

 

Genç adamın yüzünde gülümseme belirdi, derin bir nefes verip genç kızın yanında yaklaştı. Elini eline bırakıp parmaklarını parmaklarının içerisinde geçirdi. Gözleri anında buluştu, derin bir sessizlik oldu. Tüm dünya durdu, sadece ikisi var oldu. "O halde bunu kutlamalıyız." dedi yaşlı kadın, Selin adımlarını hızlandırıp hızla yanına yaklaştı. "Pastalar benden. Hava soğuk değil, bahçede kutlamalıyız" diyerek bakışlarını iki gence çevirdiğinde Aslan ve Zeynep'in yüzünde gülümseme oluştu. Bu kız her daim yanlarında olacaktı.

 

Esma Nine arkasını dönüp bahçeye yürüdü, Zeynep'in gözleri Okan'a kaydı. Hızla bakışlarını ayırdığında Aslan'ın yüzü asıldı, genç kız bu adamdan oldukça çekiniyordu. Elini sıktı, hiçbir şeyden korkmamasını, bir ömür yanında güvende olacağını hissettirmek istedi. Selin arkasını dönüp heyecanla evine koştu, bir an önce hazırlıklara başlamalıydı.

 

Kısık bir tebessüm aldı Aslan, bakışlarını çevrede gezdirdiğinde bakışları yan komşuya kaydı. Emine Hanım tıpkı bir heykel gibi duruyordu, yüzü solgun, gözleri dolu doluydu. Tüm bedeni titriyordu, bir eli boynundaki kolyeyi deli gibi sıkıyordu. Gözleri genç adamın gözlerine kaydığında hızla arkasını dönüp evine girdi. Bir an önce kaybolmak, yok olmak istedi.

 

......

"Benim karım" dedi Aslan fısıltıyla, bir sandalyede oturuyordu. Bahçenin ortasına masa kuruluydu, etrafında ise 4 kişi vardı. Zeynep ve Selin yan yanda, Esma Nine ve Aslan da yan yana ve karşılarındaydı. Genç adam gözlerini her kaldırdığında tek odağı karşısında bulunan kızdı. Sessizce yemek yiyor, bazen arkadaşının sorularına fısıltıyla cevap veriyordu.

 

Selin'in gözleri genç adama kaydı, her defasında bakışlarını yakalıyor, tebessüm ediyordu. Kısık bir soluk verdi, "Anlatın bakalım, nasıl oldu bu iş?" Zeynep elinde tuttuğu bardağı yavaşça indirip masaya bıraktı, gözleri genç adamın gözleriyle buluştu. Rüya gibi saatler geçirmiş, bir nikah masasında bir nikah memuru ve iki şahidin karşısında 'evet' diyerek deftere imza atmıştı. "Ne işi?" diye sordu çekinerek. Genç adamın yüzünde koca bir gülümseme belirdi, diline gelen her kelime aklını başından alıyor, kalbinini deli gibi çarpma sebebi oluyordu.

 

"Gizli gerçekleştirdiğiniz iş'ten söz ediyorum. Her şeyi geçtim hadi, beni nasıl nikah şahidi yapmazsınız?" yüzünde sitem belirten bir tesebbüm vardı.

 

Aslan elindeki çatalı yavaşça önündeki tabağa bıraktı. "Her şey bir anda oldu."

"Nikah şahidi kim oldu?" diye sordu Selin, gözlerini kısmıştı. Genç adam kafasını yavaşça iki yana salladı, nikaha şahit ettiği kişileri hiç tanımıyordu bile. Nikah dairesinin önünden geçen iki yabancıydı sadece. Alt dudağını yavaşça ısırdı, "İki yabancı"

Selin'in gözleri büyüdü, "Ne??" derin bir nefes aldı, "Benim yerime iki yabancı mı nikah şahidi oldu?"

 

Bakışlarını Zeynep'e çevirdi, genç kız kafasını olumlu anlamda salladı. Her şey öylesine hızlıydı ki seçim yapma şansları olmamıştı. "Şu anda ikinize de küsüp hiç konuşmamam gerek ama yapmayacağım, çünkü çok mutluyum." yüzünde anında tebessüm belirdi, iki genç de aynı anda gülümsedi.

"Ama oradaymışım gibi her şeyi bilmek istiyorum. Nasıl verildi bu karar?"

 

Aslan bir yudum su içti, gözleri genç kızın gözleriyle buluştu, ikisinin de zihninde rüya anları yer aldı.

 

.......

Selin'den duyduklarıyla sarsılıyordu Aslan, zihninden bir an bile çıkmıyordu. Nasıl olurdu aklı almıyordu? Nasıl olurdu da bu kadar acımasız olunurdu? Gözlerini kapatmaya cesareti yoktu, kırptığı anda zihninde genç kızın yaşlı gözleri yer alıyordu. Kafasını hızla iki yana salladı, saatlerdir odaklanmakta oldukça zorluk çekiyordu. Evinde, oturma odasındaydı. Karşısında ufak bir televizyonun siyah ekranı vardı, nereye baksa zihninde onlarca sahne yer alıyordu. Bundan sonra nasıl rahat uyuyacak, nasıl gözlerini kapatabilecekti. Bakışına, sesine titrediği kızı öylesine tehlikeli bir adamın insafına nasıl bırakırdı?

 

Derin bir nefes alıp hızla ayağa kalktı, evden çıkıp arabasına bindi. Son sürat uzaklaşırken nereye gideceği hakkında hiçbir fikri yoktu. İlerledikçe ilerledi, semt dışına çıktığı anda bir sahilde durdurdu. Hızla indi, sırtını kaputa yaslayıp denizin eşsizliğine daldığı anda önünde birkaç araba durdu. Bir gelin arabasıydı, genç bir kız bembeyaz gelinliğiyle, genç bir adam da özenle giydiği takım elbisesiyle göründü. Arkalarında bulunan araçtan ise ellerinde fotoğraf makinesi olan iki genç adam indi. Sahilin en güzel yerinde bir düğün çekimi yapılacaktı.

 

Arslan'ın gözleri sessizce çifte yoğunlaştı, yüzlerinde mutluluk vardı, dakikalarca farklı farklı pozlar eşliğinde fotoğraf çektiriyorlardı. Bakışlarını ayırıp arabasına yaklaştı, sürücü koltuğuna oturduğu anda zihninde tek bir şey yer aldı. Genç kızı o adamdan uzak tutabilmenin kalbini deli gibi çarptıran bir yolu vardı. Tıpkı önündeki bu çift gibi evlenmek..

 

Hızla arabanın torpido gözünü açtı, genç kızın kimliği orada duruyordu. Sık sık hastaneye gidip geldikleri için bir süredir yanında bulunuyordu. Alt dudağını yavaşça ısırdı, cebinden kendi kimliğini de çıkardı. Bu mümkün müydü? Yıldırım nikahıyla evlenebilmek için tüm şartlar uygun muydu?

 

Hızla cebinden telefonunu çıkarıp Berrin Hanım'ın numarasını buldu. Şu anda ona destek olabilecek en yakın kişiydi. Derin bir nefes alıp isteğini dile getirdi. Kadının yüzünde önce ufak bir şaşkınlık sonra da tebessüm oluştu, yardımını eksik etmeyecekti. Tüm evraklar ve eksikler için destek olacaktı.

....

Arabayı Esma Nine'nin kapısında durdurdu Aslan, saatler sonra semte geri dönmüştü. Her şey zorlukla da olsa tamamdı, genç kız kabul ettiği anda evleneceklerdi. "Zeynepp!" dedi, sokağın ortasında duruyordu. Onu iki gündür görmüyordu, deli gibi özlemişti.

 

Derin bir nefes aldı, sesini tüm semt duyuyordu. "Zeynep!! diye yineledi. Genç kız duyduğu sesle hızla ayağa kalktı, odasındaydı. Günlerdir dört duvar arasında oturuyordu, elinden taşını hiç eksik etmeden pencereye yaklaştı. Perdeyi yavaşça aralayıp gözlerin sokağa çevirdiğinde genç adamı gördü, kapının önündeki kaldırımda duruyordu. "Öğretmen.. " dedi fısıltıyla, elindeki taşı delice sıktı, üzerinde genç adamın ismi yazılıydı.

 

Yavaşça doğrulup odanın kapısını açtı, önce bahçeye sonra da sokağa çıktı. Genç adamın önünde durdu, kalbi deli gibi özlemle çarpıyordu. Elini yavaşça kaldırıp titrekçe yüzüne bıraktı, baş parmağını dikkatle yanağında gezdirirken delice özlem hissetti.

 

Ufak bir soluk aldı Aslan, teması bedeninin deli gibi titremesine sebep oluyordu. Yavaşça yanağındaki eli tutup gözlerini gözlerine sabitledi. "Seni bir yere götürmek istiyorum, benimle gelmek ister misin?"

 

Genç kız itiraz etmedi, kafasını anında olumlu anlamda salladı. Genç adam ufak bir tebessüm ederek arabanın ön kapısını açtı, binmesine yardım edip kemerini sıkıca bağladı. Sürücü koltuğuna yürüğünde gözleri yaşlı kadına kaydı, yanına yaklaşıp bir çift kelime söyledi. Esma Nine gülümseyerek kafasını olumlu anlamda salladı, bu adam her anda kızına iyi geliyordu.

 

Arabayı ıssız bir köşede durdurdu genç adam, gözlerini genç kızın gözlerine çevirdi. Kalbi öylesine hızlı çarpıyordu ki dilindeki kelimeler zar zor çıkıyordu. Ellerini yavaşça ellerine yaklaştırıp sıkıca tuttu. Alt dudağını yavaşça ısırdı, "Zeynep.." dedi, genç kız sessizce yüzüne bakıyordu. Onu öylesine özlemişti ki bir an bile bakışını yüzünden ayırmıyordu.

 

"Benimle evlenir misin?"

 

Genç kızın tepksizliğinin yerini anında şaşkınlık aldı, gözleri büyüdü. "Ne?"

 

Aslan dudaklarına yaklaştırdığı avuçlarına sırasıyla öpücük kondurdu. "Şu anda benim karım olur musun?"

 

Zeynep sessizdi, duyduklarına anlam vermeye çalışıyordu. "Benim karım ol, bir ömür birlikte ve yanyana olalım. Hiç ama hiç ayrılmayalım."

 

Gözlerini yavaşça eğdi genç kız, zihninde sadece genç adamın söyledikleri vardı. Görmediği bir an bile kalbinin titrediği bu adamla bir ömür yanyana ve birlikte olma fikri oldukça heyecanlıydı. Bakışlarını yavaşça kaldırdığında Aslan kapısını açıp arabadan indi. Önünden dolanıp onun kapısında durdu. Yavaşça açıp elini uzattı, Zeynep itiraz etmeden elinden tutup indi. Gözleri önündeki manzaraya kaydı. Bir kaldırım kenarındaydı, sağ tarafı tamamen denizle kaplı, bir tarafı caddeydi.

 

Genç adam elini pantolonun cebine bırakıp ufak bir kutu çıkardı. Elini genç kızın elinden ayırıp önüne diz çöktü. "Ben geriye kalan ömrünü senin yakınında ve seninle geçirmek istiyorum. Evim, senin evin. Kalbim, senin kalbin ve ömrüm, senin ömrün olsun."

 

Zeynep gözlerini yavaşça çevrede gezdirdi, gelip geçen birkaç kişi vardı, onları gördükleri anda adımlarını durdurmuş merakla izliyorlardı. Hepsinin yüzünde heyecan ve tebessüm vardı, şahit oldukları evlilik teklifinin sonucunu bekliyorlardı.

 

"Evlen benimle Zeynep, öğretmenin karısı ol."

 

Genç kız yavaşça elini kaldırıp genç adamın yüzüne bıraktı. Sakallarındaki kısa tutamları avuçlarında hissetti, yanağına dokunmak bile çok güzel hissettiriyordu. "Olur..." Dedi fısıltıyla. Sesini sadece genç adam duyuyordu. "Öğretmenin... Karısı olurum."

 

Aslan'ın yüzünde koca bir gülümseme belirdi, hızla yüzüğü genç kızın parmağına takıp ayağa kalktı. Kollarını bedenine dolayıp izleyenlerin şahitliğinde mutlulukla ayaklarını yerden kesip döndürdü. Bundan sonra her şey hayal ettiğinden bile güzel olacaktı. Bundan sonra ömrüne ortak bir kız vardı, onun için ömrünü vermeye hazırdı. "Seni seviyorum, seni çok seviyorum."

 

Zeynep kollarını adamın boynuna dolayıp gözlerini kapatmıştı. Burnunu boyun boşluğuna dayadığında gözleri parmağındaki yüzüğe kaydı, üzerinde çok ufak bir sonsuzluk sembolü vardı. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, bu adam semte geldiği ilk andan beri çok farklıydı, hep de kalbinde farklı olmaya devam edecekti. Bu adam, gördüğü her anda kalbinin ritmini bozan tek kişiydi. Kollarını sıktı, genç adam hissettiği anda tebessüm etti. Yepyeni bir yola ilk adımı atıyorlardı, bundan sonra her şey çok daha güzel olacaktı.

 

....

Bir nikah masasında yanyana oturuyorlardı. Genç adam yanındaki kızın elinden sıkıca tutmuştu. Karşısında nikah memuru, çaprazında nikah dairesindeki iki görevli vardı, şahit olacaklardı. Nikah memuru orta yaşlı bir adamdı, saatlerdir fırsat bulduğu her anda genç adamın yanında olmuş, işlemlerini en hızlı şekilde halletmesi için elinden geleni yapmıştı.

 

Önündeki koca defteri açıp gözlerini iki gence çevirdi. Nikah sözlerinde genç adamın ricasıyla ufak bir değişiklik yapılmış, annelerin ismi kaldırılmıştı. Kızıl bir soluk alıp gözlerini önce Aslan'a çevirdi.

 

"Yaptığımız araştırmada evlenmenizde bir sakınca görülmemiştir.

bana verilen yetki ile sizi evlendirmek için görevlendirildim. İyi günde kötü günde, sağlıkta hastalıkta, zenginlikte, yoksullukta, sonsuza kadar sayıp severek, kimsenin etkisi altında olmadan bu genç kızı eşin olarak kabul ediyor musun?"

 

Genç adam bakışlarını yavaşça genç kıza çevirdi, yüzündeki tebessümle elini deli gibi sıktı. "Evet.. Ömrümün sonuna kadar evet"

 

Bakışlarını genç kıza çevirdi nikah memuru, durumunu az çok biliyordu. "İyi günde kötü günde, sağlıkta hastalıkta, zenginlikte yoksullukta, sonsuza kadar sayıp severek, kimsenin etkisi altında olmadan bu genç adamı eşin olarak kabul ediyor musun?"

 

Zeynep durdu, gözlerini yavaşça genç adama çevirdi, bakışları anında buluştu. Gözleri tıpkı bir bahar gibiydi, ömründen kışın etkisini siliyor yazı getiriyordu. Yavaşça alt dudağını ısırdı, sevmek buydu, her bakışında, her temasında kalbi deli gibi haykırıyordu.

 

"Ediyo..rum"

 

Aslan'ın yüzünde koca bir gülümseme oluştu, bir an bile olsa reddetmesinden deli gibi korkmuştu. Elini sıkıca tuttu, şahitlerin de imzasıyla ellerine bir evlilik cüzdanı verildi. Genç adam cüzdanı yavaşça genç kıza uzatıp dudaklarını alnına bastırdı, artık sadece sevdiği kız değildi, artık karısıydı, hayat ortağıydı. Ömrünün en güzel baharıydı.

 

....

Evlendirme dairesinin karşısında bir sahil vardı. Önünde banklar duruyordu, iki genç sessizce oturuyordu. Zeynep denizin berraklığına dalmıştı, kafasını yavaşça adamın omzuna dayadı.

 

"İki.." dedi Aslan, bundan sonrasını düşünüyordu. Bundan sonra ne olacaktı? "Bundan sonra iki evin var."

 

Genç kız sessizce duruyordu. Elini tutan adamın ellerini sıktı. "Bundan sonra istediğin her anda iki evde de kalabilirsin." Diye ekledi Aslan, elini cebine bırakıp bir anahtar çıkardı. "Bu.. evin yedek anahtarı. Sadece sana ait."

 

Anahtarı yavaşça genç kızın avucuna bıraktı, gözleri buluştu. Zeynep tek kelime edemedi, kollarını yavaşça boynuna doladı. Burnunu boynuna gömdü, bu adam iyi ki vardı, iyi ki ömrüne dahil olmuştu.

 

....

"Kızgınım" dedi Selin, gözlerini iki gencin üzerinde gezdirdi. Duyduğu hiçbir ana şahit olamamıştı. "Şahit olamadım"

 

Aslan'ın yüzünde gülümseme belirdi, derin bir nefes aldı, ömrünün en güzel anlarından biriydi. Bir ömür de zihninde saklı tutacak, hatırladıkça mutlu olacaktı.

 

"Pasta çok iyi olmuş" dedi, Selin tebessüm etti. Kendi elleriyle oldukça özenerek hazırlamıştı. "Afiyet olsun. Özel güne özel pasta olmalıydı."

 

....

Bahçeden çıkış yaptı genç adam, gecenin bir yarısıydı. Kaldırıma geçtiğinde gözleri Okan'la buluştu, saatlerdir evde yoktu. Tek kelime etmeden arkasını döndüğünde aklı sadece gerideydi, her şeye rağmen genç kızın yine bu adamla aynı evde olması aklını alıyordu. En yakın zamanda buna bir çare bulmalı, genç kızı kendi evine ikna etmeliydi.

 

Attığı birkaç adım sonrası durdu, gözleri yan evin bahçesine kaydı, Emine Hanım sessizce bir başına oturuyordu. Elinin biri boynundaydı, kolyesini sıkı sıkı tutmuştu. Gözlerini yavaşça ayırıp evine ilerledi.

 

Üstünü değişmeden yatağına bıraktı bedenini, oldukça yorucu bir gün geçirmişti. Yarın sabah okul vardı, bir an önce dinlenmesi gerekiyordu. Yan pozisyonu aldığında zihninde tek bir şey yer aldı, annesine evliliği haber bile verememişti. Aramak istedi, saate baktı, oldukça geç vakitlerdi. Mesaj kısmını açtı, "Zeynep'le evlendik." yazıp telefonu sessize aldıktan sonra gözlerini kapattı. Sabah annesine detayları anlatırdı.

 

....

Gözlerini yumruklarla çalınan kapının sesiyle araladı genç adam, şaşkınlıkla doğrulduğunda zihninde sadece genç kız yer aldı, eve mi gelmişti acaba? Sabahın oldukça erken vaktiydi, "Zeynep.." dedi fısıltıyla, hızla ayağa kalkıp ilerledi. Kapıyı bir hışımla açtığında karşısında gördüğü kişiyle gözleri büyüdü.

 

Kısa saçları, gözlerindeki güneş gözlüğü ve özenle giyimiyle annesi duruyordu. "Anne" dedi şaşkınlıkla.

 

Güler Hanım gözlerindeki gözlüğü çıkarıp bakışlarını kıstı. Oğlunu sollayıp içeri geçti. Koltuğa oturduğu gibi telefonunu çıkarıp mesajı açtı. "Doğru mu?"

 

Aslan'ın yüzünde koca bir gülümseme oluştu, annesini buraya apar topar getiren bu haber miydi?

"Doğru.. Zeynep artık benim karım." Yaklaşıp annesinin tam karşısındaki koltuğa oturdu.

 

"Bunun için mi geldin?"

"Elbette. Oğlum evleniyor ve benim bundan haberim bile olmuyor."

"Çok hızlı oldu her şey, hiç kimseye söyleyemedik."

 

Gözlerini evin içerisinde gezdirdi Güler Hanım, gözleri sadece gelinini arıyordu. "Zeynep nerede?"

"Esma Nine'yle hala."

"Evlendiniz."

"Evet, önce bu duruma alışması gerek."

"Haklısın" deyip ayağa kalktığında telefon sesi duyuldu.

 

Güler Hanım ekrana bakıp bakışlarını oğluna çevirdi. "Baban evi bulamadı sanırım."

"Ne? Babam da mı geldi?" Diye sordu genç adam şaşkınlıkla.

"Ne bekliyordun oğlum? Tek evladımızın evliliğini öğrenip uzaktan tebrik mi edecektik?"

"Yok.. doğru. Haklısınız" deyip sustu. Ailesinin böylesine heyecanlanacağını tahmin bile edememişti. Güler Hanım telefonu kulağına bırakıp eşine evin konumunu iletti.

 

....

Kapının sesiyle hızla ayağa kalktı Güler Hanım, eşinin yolunu bekliyordu. İş gezisine gittiği bir anda ona haberi göndermiş, yolunu buraya çevirmesini sağlamıştı. "Baban geldi"

 

Oğlunun önünden geçip kapıyı açtı, karşısında hayat arkadaşı, ömrünün tek yoldaşı vardı. Orta yaşlarda bir adamdı, ismi Murat'tı. Gözlerinde her daim olduğu gibi bir gözlük, üzerinde de gri kusursuz ütülenmiş bir takım elbise vardı. Gözleri ela renkti, saçlarının ön kısımlarına aklar düşmüştü.

 

"Hoş geldin canım" dedi Güler Hanım, dün gece gezi için vedalaşmışlardı. "Nerede bizim oğlan?" Dedi Murat Bey, gözleri oğlunu arıyordu. Aslan göründü o anda, elinde çantası vardı, okul vaktiydi.

 

"Baba" yaklaşıp yavaşça boynuna sarıldı. "Hoş geldin"

 

"Hoş mu geldim bilemem. Bizden gizli evlenmişsin"

 

Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, 'evlilik' kelimesi her duyduğunda oldukça hoşuna gidiyordu.

"Evlendim baba."

 

Babasının gözleri oğluna yoğunlaştı, gözleri parlıyordu. Alt dudağını ısırıp gülümsedi, buraya gelirken iyi bir azar hazırlamıştı ama şu anda hepsinden vazgeçti. Oğlu bu evlilik için oldukça mutluydu, habersiz yapması hiç önemli değildi.

 

"Tebrik ederim." Dedi, Aslan'ın yüzünde gülümseme oluştu. "Baba" deyip kollarını açan babasının kollarına sığındı. En büyük şansı bu aileydi, her anda destekleriyle yanında olmuş, hiçbir kararını sorgulamamıştı.

 

"Şimdilik okula gitmeliyim, dönüşte seni Zeynep'le tanıştıracağım"

 

Ayakkabılarını giyip evden çıktı, hızlı hızlı adımlarla sokağı geçtiğinde Murat Bey'in gözleri hayat arkadaşına döndü. "Ders bitişini bekleyeceğimizi düşünüyor" dedi ufak bir tebessümle. İkisi de oldukça sabırsızdı.

"Elbette ki beklemeyeceğiz, hadi gidelim." Diye ekledi Murat Bey. Karısının onayladığını görüp gülümsedi.

 

....

Esma Nine'nin kapısında adımlarını durdurdu Güler Hanım, elini yumruk yapıp vurduğu anda genç kız göründü. Kafası yerdeydi, hızlı hızlı adımlarla yaklaşıyordu. Kapıyı yavaşça açtığında gözleri ilk olarak Güler Hanım'a kaydı, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi.

 

Güler Hanım gülümseyip kollarını iki yana açtı, genç kız tereddüt etmeden kollarına sığındı. Gözlerini yavaşça kapadı, ne çok özlemişti onu. Elini genç kızın saçlarında şevkatle gezdirip yavaşça geriye çekildi. "Gelinim olmuşsun" dedi, Zeynep hızla kafasını eğdi. Ne demesi gerektiğini hiç bilmiyordu.

 

Güler Hanım ellerini sıkıca tuttu, gözleri ilk olarak parmağında duran yüzüğe kaydı. "Ben buna çok sevindim. Sen artık benim gerçek kızımsın, artık ailemizin bir üyesisin."

 

Genç kız yavaşça alt dudağını ısırdı, gözlerine doya doya bakmak istedi. Bakışlarında öylesine büyük bir merhamet vardı, tıpkı hiç bilmediği anne sevgisi gibi.

 

Bakışlarını yavaşça hayat arkadaşına çevirdi Güler Hanım, sesssizce durmuş ikisini izliyordu. Genç kızı dikkatle süzmüştü, tıpkı karısının hep söz ettiği bir melek gibiydi. 'İsmin hep evimizdeydi kızım, ailemize hoş geldin."

 

"Murat.. Aslan'ın babası. ." diye açıkladı Güler Hanım. Zeynep kafasını yavaşça eğdi, yabancılar hep onu korkutuyordu. Sadece başını yavaşça sallamakla yetindi.

Esma Nine göründü kapının gerisinde, gözleri Güler Hanım'a kaydığında yüzünde tebessüm belirdi, ağır ağır adımlarla yanına yaklaştı.

"Hoş geldin kızım."

"Evlenmişler" dedi ufak sitemle kadın. Esma Nine kafasını yavaşça iki yana salladı, "Yapmışlar bir delilik, habersiz."

Gözlerini Ahmet Bey'e çevirip kafasıyla selam verdi, elini evine çevirdi. "Buyurun içeri geçelim." dedi. Bahçeye tek adım attıkları anda Ahmet Bey'in gözleri yan komşuya kaydı, Emine Hanım sessizce bir köşede oturuyordu.

.....

Öğlen vakitleriydi, köşe başında genç adam göründü. Tek omzunda evrak çantası vardı, gözleri her daim olduğu gibi ilk olarak kaldırıma kaydı, yüzünde gülümseme belirdi, genç kız tam da tahmin ettiği gibi bir başına kaldırımda oturuyordu. Ufak bir soluk verdi Aslan, ömrünün en güzel görüntüsü olmuştu bu, gözleri onu orada gördüğü her anda parıldıyordu. Ağır adımlarla yanına doğru yaklaşırken bakışlarını bir an bile üzerinden ayırmıyordu, sadece birkaç metrelik mesafe oldukça uzundu. Yavaşça yaklaşıp yanına oturdu, çantasını kenarına bıraktığı anda genç kızın gözleri ona döndü.

 

"Öğretmen.." dedi fısıltıyla, gözleri anında parıldamış, yüzünde ufak bir gülümseme belirmişti.

Genç adam elini yaklaştırıp elinden sıkıca tuttu, gözlerini önüne çevirdi, birkaç metreden oluşan bir yol ve karşı kaldırımdaki evler vardı. "Seni özledim." dedi, kısık bir soluk almıştı.

Zeynep sessizce bakışlarını ona çevirdi, elini deli gibi sıktı, her tuttuğu anda ömrüne güneş doğuyordu. "Annem ve babam evliliği duyduğu anda buraya geldiler, birazdan seni görmeye geleceklerdir." diye ekledi.

 

Genç kız gözlerini önce yavaşça eve sonra da ona çevirdi, "İçeride.." dedi, genç adam da eve döndü, gözleri kapının önünde bulunan ayakkabılara kaydı, biri annesine biri de babasına aitti. Gözlerinde şaşkınlık dolu bir tebessüm belirdi, ailesinin sabırsılığını nasıl unutmuş, onu bekleyeceklerini düşünmüştü. Yüzünde gülümseme oluştu, "Çok heyecanlılar ikisi de." dediği anda sesler ulaştı ikisinin de kulağına. Aynı anda bakışlarını geriye çevirdiklerinde Esma Nine önde, Güler Hanım ve Murat Bey de bir adım geri yürüyerek ikisinin önüne geçti. Üçünün de yüzünde heyecan vardı, dakikalardır plan yapıyorlardı.

 

"Çok işimiz var." dedi Güler Hanım, yüzünde mutluluk barındıran koca bir gülümseme vardı. İki genç merakla karşılarında duran kişileri izliyorlardı. "Düğünümüz var."

"Ne?" dedi Aslan, genç kızın gözleri büyüdü, bakışlarını hızla genç adama çevirdi. "Düğün mü?" diye ekledi anında genç adam. Bakışlarını annesine çevirmişti.

"Evet oğlum, düğün yapacağız."

 

Aslan duraksadı, gözlerini anında genç kıza çevirdi. Tepkisini oldukça merak ediyordu. "Ama anne, önce bize de sormanız gerekmiyor muydu?"

Güler Hanım gözlerini kıstı, "Siz evlenirken bize sordunuz mu?" diye sordu sitemle, hatırladıkça gizli yapılan nikahı hatırlatacaktı. "Hemen hazırlıklara başlamalıyız, ev işini ben halledeceğim." dedi Murat Bey, heyecanla.

"Ev mi?" diye sordu Aslan babasına merakla dönüp.

"Evet, artık tek kişi değilsin oğlum. O ev sizin için çok küçük."

"Ama baba?"

"İtiraz yok, bir hafta içerisinde her şey tamamlanacak ve düğün olacak." Arkasını dönüp hızla telefonunu çıkardı. "Şimdiden davetlilere haber vermeliyim." rehberinde yakın arkadaşlarının ismini buldu, şimdiden haber vermeliydi, düğüne katılmaları için uzun bir yolculuk yapmak zorunda kalacaklardı.

 

Güler Hanım gözlerini genç kıza çevirip elini uzattı. Zeynep anında karşılık verip desteğiyle ayağa kalktı, kadının ellerini yüzüde hissetti. "Çok.. çok güzel bir gelin olacaksın." baş parmağını yavaşça yanağında gezdirip gözlerini gözleriyle buluşturdu. "Gelinliği birlikte seçeceğiz, her şey istediğin gibi olacak." diye ekledi.

 

Genç kız tek kelime etmedi, şaşkındı, zihninde sadece semtte yer alan düğünler yer aldı. Bir gelin ve bir damat olurdu, herkes ikisi için bir araya gelip oyunlar oynardı. Yüzünde ufak bir gülümseme belirdi, yanında yer alacak olan damat, öğretmen olacaktı, düşünmesi bile çok güzeldi. Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladığında, hem Aslan'ın hem Güler Hanım'ın hem de Esma Nine'nin yüzünde koca bir gülümseme oluştu.

 

"Hadi oğlum, çok işimiz var, takip et beni." diyerek arkasını döndüğü anda gözleri yan komşuya kaydı, Emine Hanım kapısının önünde durmuş sessizce elindeki süpürgeyle etrafı süpürüyordu. Bakışları usulca buluştuğu anda kafasını eğip yönünü çevirdi, her daim kapınını özenle süpürürdü. İkisini gizli bakışlarıyla gözden kaybolana kadar izleyip bakışlarını hızla çevirdi. Zeynep arkasını dönüp eve girmiş, Esma Nine de sessizce durmuş, o yöne bakıyordu. Derin bir nefes alıp hızla doğruldu Emine Hanım, hızla süpürgeyi yere bırakıp yaşlı kadına yaklaştı.

 

"Düğün mü olacak gerçekten?" diye sordu, Esma Nine kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. Kızının da itirazı yoktu, güzel bir düğün yapılacaktı. Emine Hanım elini yavaşça boynundaki kolyeye uzatıp sıkıca parmaklarının arasında sıktı. Gözleri dolu dolu olmuştu, arkasını döndü. Tek kelime etmeden koşar adımlarla bahçeye ilerleyip evine girdi. Kapıyı sertçe çarpıp sırtını kapıya yasladı. Dizleri bedenini taşımakta zorluk çekiyordu, usulca yere çöktü. Avucunda tuttuğu boynundaki kolyeyi deli gibi sıktı, kalbi deli gibi çarpıyordu. Yanakları anında yaşla doldu, ne yapsa ne etse yaşlara engel olamıyor, direnemiyordu.

 

Gözleri yavaşça karşısındaki küçük fotoğraf karesine kaydı, köşesi kül olmuştu. Anne babasının ortasında kameraya gülümseyen minik bir bebek vardı, öndeki iki dişi gözüküyordu. Ellerinin titrediğini hissetti kadın, zorlukla ayağa kalkmaya çalıştı. Fotoğrafı eline alıp bebeğinin yüzüne dokundu, kor alevlerin içerisinden çıkarıp onu koruyamamış, minik bedenini kurtaramamıştı. "Annem.. affet beni." dedi.

 

....

Kapıyı yavaşça araladı Aslan, okuldan bugün resmi tatil sebebiyle erkenden çıkış yapmıştı. Omzunda çantası vardı, sokağı dikkatle inceleyerek geçmiş, kalbinin tek sahibini arayan gözleri ona görememişti. Çantasını girişteki askıya astı, duş almak üzere banyoya ilerlediği sırada gözleri bir yere kaydı. Oturma odası tam banyonun karşısındaydı, ağır ve merak adımlarla içeri yöneldiğinde yüzünde koca bir şaşkınlık belirdi. Büyük koltuğun üzerinde genç kız yatıyordu, yan pozisyondaydı, kafasını koltuğun kopçağına dayayarak uyuyordu.

 

Genç adam şaşkın bir tebessümle odaya tek adım attı, gözleri ilk olarak köşedeki dolabın üzerinde duran yedek anahtara kaydı, nikah kıydıkları gün ona vermiş, artık bu evin de kendisine ait olduğunu, istediği her anda girebileceğini söylemişti. Yavaşça yanına yaklaşıp koltuğun önüne eğildi, elini dikkatle kaldırıp yüzüne bıraktı. Baş parmağını yanağında yavaşça gezdirdi, kalbinin deli gibi çırpınışını hissetti. Öyle bir etkiye sahipti ki her yakın temasında kalbinin çarpma sebebi oluyordu.

 

"Hoş geldin.." dedi, kısık bir soluk aldı, uyandırmamaya oldukça dikkat ediyordu. "Evine hoş geldin."

Yavaşça doğruldu, hava soğuktu, üşümesine izin vermemeliydi. Bir pike getirip üstüne örtmeli, sonra duşa girmeliydi. Ayağa kalktığı anda gözleri tek bir şeye takıldı. Genç kızın sağ elinin işaret parmağında ufak bir yara vardı, üzerinde durulmuş kan damlaları gözüküyordu. Gözleri hızla zemine kaydı, birkaç damlası yerde iz bırakmıştı. Bakışları endişeyle büyüdü, hızla yeniden yere çömeldi. Eline dikkatle dokunduğunda kalbinin sızladığını hissetti, derin bir yaraydı ve bir süre kan akıttıktan sonra durmuştu.

 

Bakışlarını genç kızın yüzüne çevirdi, bir şey mi olmuştu? Bir şey mi olmuştu da kaçıp bu eve sığınmıştı? Alt dudağını sertçe ısırdı, her zor anında ninesine sığınan bu kız bu defa sadece bu eve gelmişti? Tek bir sebebi olabilirdi? Bu zor anın sebebi o adam olmalıydı, yine onu üzecek, kıracak ve canını yakacak bir şey mi yapmıştı? Hızlı ayağa kalktı Aslan, daha fazla buna müsaade etmeyecekti, Esma Nine için gösterdiği direnişe artık göz yummayacaktı.

 

Arkasını dönüp hızlı adımlarla evden çıktı, öylesine hızlıydı ki önünden geçtiği hiçkimseyi görmüyordu. Öfkeli ve sert adımları sokağın başında durdu, Okan'ı gördü. Genç kızın her daim oturduğu kaldırımdaydı, sırtını duvara yaslayıp yanındaki çocuklarla şakalaşıyordu. Adımlarını hızla önünde durdurup bakışlarını küçük öğrencilerine çevirdi, öfkesine hakim olmakta oldukça zorlanıyordu. "Çocuklar.. Matematik 37. sayfadaki soruları hemen yapmanızı istiyorum." dedi, bir an önce onları uzaklaştırmak istiyordu.

 

Çocukların yüzünde şaşkınlık belirdi, öğretmenlerinin gözlerin onları görmüyor sadece karşısındaki adama bakıp bir robot gibi tepkisiz konuşuyordu. Küçük çocuklar itiraz etmeden arkasını dönüp tek tek evlerine yürüdüler, sadece iki dakika içerisinde sokaktan tamamen kaybolmuşlardı. Genç adam gözlerini sokakta gezdirip Okan'a yaklaştı, dakikalardır deli gibi sıktığı yumruğunu yüzünün orta yerine tüm gücüyle geçirdi. Okan ufak bir sendelemeyle geri geri gitti, sırtı duvara çarptı, burnunda kanama oluştu. Gözlerini kısıp doğrulduğu anda Aslan ikinci yumruğu da sertçe yüzüne geçirdi. Yakasından sıkıca tutup sırtını olağan gücüyle duvarla birleştirdi, gözleri öfke doluydu, içinde biriktirdiği büyük bir öfke vardı, genç kıza yaptıklarını hatırladıkça da asla dinmeyecekti.

 

"Bu seni ilk ve son uyarışım olacak!" diyerek boştaki eliyle yüzüne bir yumruk daha geçirdi. "Zeynep'ten uzak duracaksın!"

 

Okan öfkeli bir soluk verip yakasındaki eli tüm gücüyle geriye çekti, yumruğunu genç adamın yüzüne geçirdiğinde bir haykırış duyuldu. "Aslan!" diye sesleniyordu Selin, sessizce ikisini izliyordu, Okan'ın yumruğunu gördüğü anda izlemeye daha fazla dayanamamıştı. Koşar adımlarla iki adamın yanına yaklaştı, Aslan duymuyordu, duyacak durumda bile değildi. Hızla tüm gücüyle bir yumruk geçirdi, Okan sarsılarak yere düştü.

 

"Bir daha ona üzmeyecek, kırmayacak, canını asla yakmayacaksın!!!" deyip önüne eğildi, işaret parmağını şiddetle gözlerine çevirip salladı. "O artık senin insafında değil! Sen artık onun yakınından bile geçeceği biri değilsin. O artık kimsesiz olduğu için sana mevcur değil"

 

Yumruğunu bir daha yüzüne geçirdi, Selin'nin haykırışı ile önce Esma Nine sonra da Emine Hanım dahil tüm komşular tek tek kapılara koştu. Yaşlı kadın zar zor ve hızlı adımlarla yaklaştığında Aslan yere serdiği genç adamın önüne eğilmişti. "Zeynep'in yakınında bile durmayacak, asla tek kelime bile etmeyeceksin!"

 

"Oğlum.." dedi Esma Nine, gözleri iki genç adamın üzerindeydi. Aslan yavaşça ellerini geriye çekti, gözlerini yaşlı kadına çevirdi. Bunu yapmayı hiç istemezdi ama kesinlikle hak etmişti, genç kızın canını yakan kim olursa da karşısında duracaktı. "Yapmak zorundaydım Esma Nine" diyerek arkasını döndü, hızlı adımlarla ilerlediğinde Selin arkasından koştu.

 

Okan yavaşça doğrulmaya çalıştı, yüzünün birçok kısmı kana bulanmıştı. Elini babaannesine uzattı, Esma Nine kalkmasına destek oldu. Eve girmesine yardımcı olup salondaki koltuğa oturttu. Ecza poşeti ile sadece birkaç dakika sonra yanına yaklaşıp oturdu. "Ne yaptın yine?" diye sordu merakla. Genç adam gözlerini babaannesine çevirip kıstı, "Ben mi ne yaptım babaanne? Yüzümün halini görmüyor musun, ben mi suçlu oldum yine?"

 

Yaşlı kadın çıkardığı pamukla yüzünü yavaşça temizleye çalışıyordu, ufak bir soluk aldı. "Aslan bunu sebepsiz yapacak biri değil."

"Ne demek istiyorsun babaanne? Öz torununa değil de yabancı bir adama mı güveniyorsun?"

"Ben sana güvenimi yıllar önce Zeyno'yu o meydanda tek başına bırakıp döndüğünde yitirdim, ağzımı açtırıp bana yaptıklarını hatırlatma"

 

Genç adam sinirle geriye çekildi, ayağa kalkıp banyoya ilerledi. Kapıyı kapattığı anda elini sertçe duvara geçirdi, bu kız babaannesiyle karşılaştığı andan beri sorun çıkarıyor, huzurunu bozuyordu. Derin derin nefes alıp gözlerini kapadı, sakinleşmeye çalışıyordu.

 

....

"Esma Nine" dedi Aslan, bahçesinde oturuyordu. Yanında Selin vardı, sessizce konuşuyorlardı, yaşlı kadını kapıda gördü. Hızla ayağa kalkıp yanına yaklaştı, önünde durduğu gibi kafasını eğdi, torununa böylesine şiddet uyguladığı için pişman değildi, sadece ona böylesine mahçup olmak kötü hissettirmişti.

"Yapmak zorundaydım." dedi kısık bir tonda. Yaşlı kadının gözlerini bahçede gezdirdi, bakışları sadece genç kızı arıyordu. "Zeyno nerede?"

"Uyuyor, içeride." kafasını olumlu anlamda sallayıp içeri girdi Esma Nine, gözleri ilk olarak karşısındaki koltuğa kaydı, sessizce uyuyordu, üzerine bir örtü örtülmüş, parmağı ufak bir sargıyla dikkatle sarılmıştı. Kısık bir soluk alıp yanına yaklaştı, yavaşça önüne eğildi.

 

"Kızım.." elini yavaşça yanağına bırakıp okşadı. "Bunun sebebi Okan mı?" diye sordu parmağına bakıp. Aslan kafasını olumlu anlamda salladı, sıkıntı doluydu. "Öfkesi dinmiyor, koca adam oldu ama hala ondan nefret ediyor."

Genç adam kafasını iki yana salladı, "Bu öfkenin Zeynep'e zarar vermesine müsaade etmeyeceğim."

 

Yaşlı kadının gözleri ona döndü, elini yavaşça uzatıp sakallarının üzerine bıraktı, baş parmağı sağ yanağındaki ufak morarmaya kaydı. "İyi misin?" Kafasını olumlu anlamda salladı genç adamı, çok daha iyi hissediyordu, öfkesini biraz da olsa dindirmişti indirdiği yumruklar. "Biraz konuşalım mı seninle?" diye sordu, Aslan kafasını olumlu anlamda salladı, merak doluydu. Ayağa kalkmasına destek olup bahçeye yürüdü, Selin gözlerini ikisine çevirip hızla iki sandalye oturmaları için yaklaştırıp eve girdi, ikisini kısa bir süreliğine de olsa yalnız bırakmak en uygunu olacaktı.

 

"Oğlum, sana söylemediğim önemli bir ayrıntı var." dedi, bunca yılda içinde tuttuğu, hiç dile getiremediği bir gerçek vardı. Kafasını yavaşça eğip kısık bir soluk verdi.

"Nedir Esma Nine?"

"Zeyno'yu bana emanet eden annesiydi."

 

....

Esma Nine neler biliyordur?

Loading...
0%