Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26.Bölüm: Kimsin Sen?

@mlkshnn

Yaşlı kadının gözleri ona döndü, elini yavaşça uzatıp sakallarının üzerine bıraktı, baş parmağı sağ yanağındaki ufak morarmaya kaydı. "İyi misin?" Kafasını olumlu anlamda salladı genç adam, çok daha iyi hissediyordu, öfkesini biraz da olsa dindirmişti indirdiği yumruklar. "Biraz konuşalım mı seninle?" diye sordu, Aslan kafasını olumlu anlamda salladı, merak doluydu. Ayağa kalkmasına destek olup bahçeye yürüdü, Selin gözlerini ikisine çevirip hızla iki sandalye oturmaları için yaklaştırıp eve girdi, ikisini kısa bir süreliğine de olsa yalnız bırakmak en uygunu olacaktı.

 

"Oğlum, sana söylemediğim önemli bir ayrıntı var." dedi, bunca yılda içinde tuttuğu, hiç dile getiremediği bir gerçek vardı. Kafasını yavaşça eğip kısık bir soluk verdi.

"Nedir Esma Nine?"

"Zeyno'yu bana emanet eden annesiydi."

 

Genç adamın gözleri büyüdü, bakışlarını hızla ona çevirdi. "Ne??" Yaşlı kadın kafasını yavaşça yere eğdi, zihninde sadece 15 yıl öncesi vardı. "Annesi.. onu bana emanet etti."

"Ne diyorsun Esma Nine? Ne demek bu? Annesi Zeynep'i terk etmedi mi?"

 

Kısık bir soluk alıp elini genç adamın elinin üzerine bıraktı. "Ben onu bir meydanda gördüm. Çok küçüktü, hıçkırıklarla ağlıyordu. Korkudan tir tir titriyen küçük bir kız çocuğuydu."

 

Gözlerini yavaşça kapadı, zihni anında 15 yıl öncesine gitti, tıpkı dün gibi hatırlıyordu her anını.

 

.... 15 yıl önce ....

 

"Anne" diye bir hıçkırık duyuldu meydanın orta yerinde, akşam üzeriydi. Çevrede insanların sayısı oldukça azalmış, herkes koştur koştur akşam yemeğine yetişmek adına evine gitmiş, küçük bir kız çocuk tek başına kalmıştı.

 

Koca meydanda, annesinin onu beklemesini istediği yerde duruyordu. Bir adım ileriye bir adım geriye hiç gitmemişti. En büyük korkusuydu, saatlerdir yolunu beklediği annesinin geri gelip onu bulamaması. İki kolunu delice sardığı peluş kediye sarıp göğsüne bastırmıştı, onu koruyacağını öylesine inanıyordu ki buradaki yalnızlıl korkutmuyordu.

 

Gözleri her daim çevredeydi, yeşil giyinen birini gördüğü anda sevinçle yanına koşup annesinin boynuna atlayacak, bir daha asla elinden bırakmayacaktı. Saatlerdir bir başına beklediği meydanda annesine dair tek bir iz yoktu.

 

Kalbi bazen deli gibi çarpıyor bazen de kendi kendini ikna etmeye çalışıyordu. Annesi onsuz bir gece bile geçiremezdi ki, dondurma bulduğu anda geri dönüp kızına, incisine sarılacaktı.

 

Bakışlarını yeniden aynı yöne çevirdi, hiç kimse yoktu. Ayaklarına eğdi kafasını, ayak tabanları artık acımaya başlamıştı, saatlerdir hareketsiz bekliyordu. Minik bedenini minik ayakları daha fazla kaldıramıyordu, yavaşça yerinden bir adım bile sendelemeden yere eğildi.

 

Kafasını yavaşça gökyüzüne çevirdi, bugün yakıcı bir güneş vardı. Gözlerini yavaşça kıstığında yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Bu sabah gözlerini açtığı anda güneşi görmüş, koşarak balkona çıkıp annesine heyecanla parka gitmek istediğini söylemişti. Annesi her sabah olduğu gibi onu özenle giydirmiş, hazırlamıştı.

 

Minik oyuncağını hızla göğsüne bastırıp burnunu kafasına dayadı. Kokusunu yavaşça içine çekti, annesi gibi kokuyordu. Kısık bir soluk alıp kafasını kaldırdığı anda bakışları birine çarptı. Yaşlı bir kadındı, gözlerinde hüzün, bedeninde bitkinlik vardı.

 

....

Esma Nine kısık bir soluk aldı, "Eşimi o günlerde kaybetmiştim, semtten çocuklarımın zoruyla uzaklaşıp o büyük şehire gitmiştim. Geri dönmeye cesaretim yoktu, evin her köşesinde onun sesi, nefesi ve kokusu vardı. Onsuzluk çok zordu oğlum."

 

Aslan oldukça sessizdi, yaşlı kadının hüzün gözlerine bakıp tepkisiz dinliyordu.

 

"Günlerce bir odaya kapandım. O gün de zorlukla evden çıkarılmıştım, çocuklar hastalanacağımdan endişeliydi. O meydana gidene kadar nefes almıyordum, ta ki bir başına sessizce oturan küçük bir kız çocuğunu görene kadar"

 

Gözleri dolu dolu oldu, onu gördüğü o an hayatının en büyük mucizesiydi. Karşısında, meydanın orta yerinde bir kız çocuğu vardı, elindeki peluş kediye sıkı sıkı sarılmış bekliyordu.

 

"Yanına yaklaştım, kafası yerdeydi. Kafasına dokunduğum anda ilk tepkisi 'anne!" oldu. Beni gördüğü anda yüzü asıldı, gözlerinden sessiz sessiz yaşlar süzülmeye başladı."

 

Kafasını yavaşça yere eğdi Esma Nine, "Gözlerinde korku, yüzünde bitkinlik vardı. Yavaşça yanına, yere tıpkı onun gibi oturdum. Hava kararmak üzereyken bu yaşta bir çocuğun tek başına dışarıda olması hiç normal bir durum değildi."

 

Yavaşça yanına oturdu yaşlı kadın, gözleriyle dikkatle süzdü. Giyimi oldukça iyi, saçları iki yandan bağlıydı. Bileğinde ve kulaklarında oldukça değerli takılar vardı. Gözleri ilk önce elindeki bilekliğe kaydı, üzerinde 'Zeynep' yazıyordu.

 

"Zeynep demek ismin" dedi Esma Nine, küçük kızın gözleri hızla ona döndü. "Bilekliğin çok güzelmiş."

 

Yavaşça kafasını olumlu anlamda salladı küçük kız, "Annem aldı" dedi kısık ve ürkek bir tonda. "Annen seni çok seviyor olmalı" kafasını yeniden salladı Zeynep, annesi onu mis kokulum diye severdi.

 

"Evet, dondurma almaya gitti, gelecek."

 

Yaşlı kadın gözlerini çevrede gezdirdi, hava kararmıştı, etrafta gelip giden hiç kimse yoktu. Şaşkınlıkla ona döndü yeniden, "Annen burada mıydı?"

"Evet, dondurma alacak bana"

 

Esma Nine'nin gözleri büyüdü, bu saatte bir çocuk tek başına bırakılmazdı. Aklında tek bir ihtimal yer aldı, annesi tarafından terk edilmiş olabilir miydi? Gözlerini üzerinde gezdirdi, küçük kız yere bağdaş kurarak oturmuştu.

 

"Yoruldun mu?" Diye sordu, ne kadar süredir beklediğini merak ediyordu. Küçük kız kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, saatlerce ayakta beklemişti.

 

Gözlerinin dolduğunu hissetti yaşlı kadın, tahmin ettiği gibi bu küçük kız annesi tarafından dondurma bahanesiyle terk edilmişti. Alt dudağını sertçe ısırıp yavaşça yanına yaklaştı.

 

"Anneni mi bekliyorsun?"

 

Zeynep anında kafasını onaylar anlamında salladı, "Dondurma alacak." Deyip bakışlarını hızla kaldırdı, gözlerini çerçevede gezdirdi, annesini görebilmek umuduyla inceledi, üzerinde yeşil renklerde hiç kimse yoktu.

 

"Bekleyelim o halde dondurmayı" dedi Esma Nine, bakışlarını tıpkı küçük kız gibi meydanın boş alanına çevirdi.

 

....

"Geceye kadar onunla birlikte bekledim, sokaklar, caddeler ıssızlaştı, o kadar küçüktü ki beklerken kafasını göğsüme bıraktığı anda uyudu. Onu orada bırakamazdım, kucağıma alıp eve getirdim." Dedi, kısık bir soluk aldı.

 

"Oğlum.. Günlerce Zeyno'yla beraber o meydana gittik. Beni öylesine sıkı tutuyordu ki polislere gitmeyi bile düşünemedim, onu benden alacaklarından korktum" dedi, kafasını yavaşça eğdi, bundan hiç pişman değildi. Günlerce her sabah gidip her gece yarısı eve dönmüş, annesini yeniden görebilmeyi beklemişlerdi.

 

"Gelmeyeceğini biliyordum ama ona kıyamıyordum. Her sabah o meydana yeni bir umutla gidip bekliyordu. Gözleri gördüğü her yeşil giyen biriyle parıldıyor, yanına koşuyordu ama her defasında sonu hüsran oluyordu. Annesi 10 gün boyunca gitmemize ve beklememize rağmen hiç gelmedi."

 

Gözleri dolu dolu oldu kadının, bakışlarını genç adama çevirdi. "Son gün.. " dedi, yavaşça yutkundu. Düşündükçe gözlerindeki yaşlara engel olamıyordu. "Gelmeyeceğini anlamıştı belki de artık. Elimden tuttu ve 'annem belki de burayı bulamıyor' dedi ve ilk defa akşam olmadan meydandan çıktık."

 

Alt dudağını yavaşça ısırdı genç adam, duyduklarının şokuyla sessizleşmişti. Aklı kesinlikle almıyordu, bir anne öylesine küçük bir çocuğa bu yükü nasıl verirdi? "Sonra gördüğü her yeşili annesini bulabilmek için takip etmeye başladı." diye ekledi. Esma Nine kafasını olumlu anlamda salladı, genç kızın zihninde annesine dair kalan tek şey bu renkti.

 

Kısık bir soluk verdi yaşlı kadın, kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. "Bir süre sonra da toparlanıp birlikte semte döndük ama o annesinden hiç vazgeçmedi."

 

Aslan yavaşça doğruldu, merak ettiği çok önemli bir şey vardı. Bakışlarını yaşlı kadının gözlerine çevirdi. "Annesinin onu sana emanet ettiğini söyledin. Bu, onu gördüğün anlamına mı geliyor Esma Nine?" yaşlı kadın kafasıyla yavaşça onayladı, "Gördüm.." dedi, sesi titredi. "Günlerce meydanda yolunu beklediğimiz o anne, meydana gitmediğimiz ilk gün karşıma çıktı."

"Ne?" dedi Aslan, gözleri deli gibi büyüdü, onu bulabilmek için deli gibi çırpınıyordu, ufak bir bilgi bile ulaşabilmek için destek olacaktı.

 

Esma Nine gözlerini kapadı, o anı dün gibi hatırlıyordu. Meydanda bulduğu küçük çocuğu ilk anda sahiplenmiş korumuştu. Eşinin acı kaybıyla baş ederken ona gönderilen büyük bir ödül gibiydi.

 

Küçük kız meydana gitmeyi bıraktıkları ilk günde bir kaldırımın kenarında oturuyordu. Bulunduğu evin içerisinde yaşıtları vardı ama hiçbiri onunla oynamıyor, görmek bile istemiyordu. Tek başına kaldırım kenarında otururken aklında sadece kendi evi vardı, annesinin yüzü gün geçtikçe silinmeye başlıyordu.

 

Esma Nine bir hafta diye geldiği bu büyük şehirde küçük kız çocuğu için dönmeyi unutmuştu. Tek isteği annesi tarafından terk edilen bu çocuğa destek olup korumaktı. Torunları ve çocukları ilk anda yabancı çocuğu reddetmiş, aileye kabul etmeyeceklerini söylemişlerdi. Yaşlı kadının kimseyi dinlemeye niyeti yoktu, bu çocuk ona bir sebepti, hayatta kalmasına, yeniden yaşam sevinci olmasına.

 

Bütün gün karşı kaldırımda durup onu izliyor, torunlarının tek kelime ederek bile onu üzmesine engel olmaya çalışıyordu. Yine o anlardan birindeydi, elinde bir çay bardağı vardı, gözleri dolu dolu onu izliyordu. Bakışlarını sokakta gezdirdi, sokağın tüm çocukları oyun oynuyor, o ise bir köşede sessizce oturuyordu. Kısık bir soluk aldı yaşlı kadın, gün geçtikte bu çocuk sessizleşiyor, kelimeleri azalıyordu. İnsanlardan kaçmaya başlıyor, sadece yaşlı kadına sığınıyordu.

 

"Zeynep.." dedi kadın fısıltıyla, böylesine sessizleşmesi onu oldukça üzüyordu. Bakışlarını yavaşça kaldırdığı anda gözleri bir köşeye kaydı, sokağın başında biri vardı, genç bir kadındı, kafasını çıkarmış gizlice orayı izliyordu. Yaşlı kadının dikkatle izledi, tıpkı küçük kızın tarif ettiği gibi biriydi, kahverengi uzun saçları ve oldukça zayıf bir bedeni vardı. Gözleri büyüdü, aklında tek bir ihtimal yer aldı. Annesi olabilir miydi? Hızla elindeki çay bardağı yere düştü, umursamadan o yöne yaklaşıp kolundan tuttuğu gibi köşeye çekti.

 

"Kimsin?" diye sordu öfkeyle, gözlerine bakıyordu. Genç kadının gözleri kızarık, yüzü solgundu. Tek kelime edemiyordu, yanakları hızla ıslandı, hızla yaşlı kadının dizlerinin önüne çöktü. Kafasını eğip iki avucunu yere bıraktı. "Yalvarırım..." dedi titrek sesinin arasında, "Yalvarırım onu hiç bırakmayın, hiç kimseye vermeyin." Esma Nine'nin gözleri büyüdü, yavaşça önüne tıpkı onun gibi eğildi. Kadının yaş dolu gözlerine baktı, "Neden... Onu neden bıraktın?" diye sordu, genç kadın kafasını iki yana sallayıp "Onu hiç kimseye vermeyin." dedi, ayağa kalktığı gibi arkasını dönüp koşarak uzaklaştı.

 

.....

"Bu kadar mıydı Esma Nine?" dedi Aslan, şaşkındı. Yaşlı kadın kafasını olumlu anlamda salladı, "Öylesine hızlı gitti ki, tek kelime edemedim. Sonrasında beklemeden Zeyno'yu alıp semte döndüm."

 

Hızla ayağa kalktı Aslan, aklı almıyordu. Annesi bile isteye neden bırakmış olabilirdi? Hızlı bir iki adım atıp hızla döndü, bakışlarını yaşlı kadın çevirdi. "Onu kimseye vermemeni söyledi, neden?"

Yaşlı kadın kafasını iki yana salladı, söyleyecek tek kelimesi yoktu. Genç adam derin derin nefes aldı, aklından birçok ihtimal geçiyordu. Genç kızın terk edilmesinin altında hiç düşünmediği şeyler olabilirdi. "Bildiğin başka bir şey var mı Esma Nine? Zeynep tehlikede mi? Annesi neden böyle bir şey söyledi?"

 

Bir ses duyuldu o anda, Selin hızlı adımlarla evden çıkıp bahçeye geldi. "Zeynep uyandı." dedi fısıltıyla. Genç adam susup bakışlarını geriye çevirdiğinde onu gördü, yüzünde tebessüm belirdi, onu gördüğü her anda bu ifade istisnasız oluyordu. "Zeynep" dedi, genç kız yanına yaklaşıp gözlerini ninesine çevirdi, merak doluydu.

 

"Nine.."

 

Yaşlı kadın yavaşça doğrulup yanına yaklaştı. Ellerini sıkı sıkı tuttuğunda parmağındaki ufak yarayı görüp yüzüne baktı. "Seni sokakta göremeyince merak ettim."

Genç kız gözlerini geriye çevirip bulunduğu eve sonra da genç adama baktı. "Burası.. benim ve öğretmenin evi." dedi. Aslan'ın yüzünde koca bir gülümseme oluştu, alt dudağını heyecanla ısırdı. Esma Nine gülümseyerek elini kızının yanağına bırakıp yavaşça gezdirdi. "Evet yavrum. Siz artık evlisiniz, burası da sizin eviniz." Derin bir nefes alıp elini yavaşça indirdi. "Ve kızım.. O artık sadece öğretmen değil. Senin en yakının. Dostun, arkadaşın, hayat yoldaşın, ömür eşin ve kocan."

 

Zeynep gözlerini yavaşça genç adama çevirdi, gözleri anında parıldadı, ona bakmak bile çok güzeldi. Kafasını olumlu anlamda salladı, ninesi çok haklıydı, bu adam artık onun en yakınıydı. "Evet" alt dudağını yavaşça ısırdı. "Bu güzel.." diye ekleyip gözlerini hızla genç adamın gözlerinden ayırdı, yanakları istemsiz kızarmıştı. Aslan derin bir nefes aldı, kalbi bir kuşun kanatları gibi çırpıyordu, hızla yanına yaklaşıp parmağını parmaklarının arasına geçirdi.

 

"Gidelim mi?" diye sordu, genç kız itiraz etmeden kafasını onaylar anlamında salladı. Onunla olduğu sürece nereye gideceğinin bir önemi yoktu. Bahçeden yavaşça çıkarken Aslan ona döndü, "Yeni bir evimiz olacak. Bundan sonra ikimiz orada olacağız" deyip sustu, onu daha fazla o evde, o adamın yanında bırakmak istemiyordu. Gölerini yavaşça onun gözlerine tepkisini ölçebilmek adına çevirdi, endişeli bir soluk verip 'Tabii istersen." diye ekledi, Kalbi deli gibi çarpıyor, genç kızdan ufak da olsa bir red görmekten endişe ediyordu.

 

"Boncuk.." dedi fısıltıyla Zeynep, onu geride bırakmayı düşünmek bile istemiyordu. Genç adamın yüzünde ufak bir gülümseme oluştu, ağır ağır adımlarla yürüyorlardı. "Boncuk da elbette bizimle olacak."

Zeynep hızla bakışlarını ona çevirdi, "Ninem.." diye ekledi. Ondan çok uzaklaşmak istemiyordu, her sıkıştığı anda yanında olmaya çok ihtiyaç duyuyordu. Aslan tebessüm etti, "Ev semtte olacak."

Genç kız derin bir nefes verdi, yüzünde anında koca bir gülümseme oluştu. Genç adam ve Boncuğuyla aynı evde, ninesine de çok yakın olacaktı, düşünmesi bile çok güzeldi.

 

...

Bir caddede yürüyordu iki genç, semt gibi oldukça ufaktı. İki ayrı yolu vardı, karlı kaldırım denize bakıyor, sap tarafında ise bir çocuk parkı duruyordu. Genç kız gözlerini ilk anda o yöne çevirdi, semtteki küçük arkadaşlarıyla burada çok fazla zaman geçirmişti.

 

Aslan'ın bakışları ona döndü, yüzünde tebessüm oluştu. Öylesine masumdu ki çocuk parkı bile onu heyecanlandırmaya yetiyordu. "Girelim mi?" Diye sordu, genç kız kafasını hızla olumlu anlamda salladı. Oraya girmeyi çok istiyordu.

 

Genç adam elinden sıkı sıkı tuttu, yolu kontrol edebilmek adına önce sağa döndü, bir araç vardı, geçmesini bekleyip bakışlarını sola çevirdiğinde gözleri tek bir şeye yoğunlaştı. Genç bir kadın yaklaşıyordu, bir bisiklet üzerindeydi, üzerinde yeşil bir bluz vardı.

 

Kalbinin deli gibi çarptığını hissetti, genç kızın görmesine engel olmalıydı, bisikleti takip edebilmeleri mümkün değildi. Bisikletin yaklaştığını gördüğü anda genç kızın kolundan tutup çevirdiği gibi yüzünü göğsüne yapıştırdı. Elinin birini kafasının arka kısmından saçlarına bırakıp diğerini de beline dayadı.

 

Zeynep sessiz ve şaşkındı, anlam vermeye çalıştığı sırada burnunu genç adam büyülü kokusu ulaştı. Tek kelime edemeden gözlerini kapadı, nasıl böyle büyüleyici olabilirdi, nasıl böyle kokabilirdi. Sessiz sessiz soluklarının arasında elini yavaşça kaldırıp adamın göğsüne dayadı, tıpkı onunki gibi deli gibi çarpan atışları hissediyordu. Aşk ne güzel bir şeydi, ne eşsiz hissettiriyor, dengeleri şaşırtıyordu.

 

Bisikletin gözden kaybolduğunu gördü genç adam, bakışlarını yavaşça eğdiğinde yüzünde koca bir gülümseme belirdi, genç kız sessizce göğsünde bekliyordu. Elinin yavaşça belinden indirip elinden tuttuğu anda parmağındaki ufak yarayı gördü.

 

"Bunu.." dedi sıkıntılı, Zeynep bakışlarını eline çevirdi sessizce.

"O yaptı değil mi?" diye ekledi.

 

Kafasını yavaşça eğdi genç kız, bu sabah erkenden uyanıp mutfağa gitmişti. Kahvaltı hazırlamak adına bıçağı eline aldığı anda karşısında Okan belirmişti. Elindeki bıçağı ve bir domatesi görünce yüzünde bir tebessüm belirmişti.

 

"Vay vay.. Domates mi doğrayacaksın?" diyerek yanına yaklaşmış, küçümseyici ve nefret dolu bakışlarıyla bıçağı aniden elinden çekmeye çalışınca parmağının kesilmesine sebep olmuştu. Genç kız parmağında gördüğü kırmızılığa aldırmadan bir an önce kaçmak istemiş, arkasını döndüğü gibi genç adamın ona verdiği yedek anahtarı alıp evine koşmuştu.

 

....

"Bir daha.." dedi Aslan, sessizliği bile onun için yeterli bir cevaptı. Parmağındaki yaraya canını yakmamaya dikkat ederek yavaşça dokunmaya çalıştı. "Bir daha asla sana yaklaşamayacak."

 

Genç kız alt dudağını ısırdı, ondan delice korkuyordu. Her fırsatta yanına yaklaşıp canını kelimeleriyle yakmayı başarıyordu. Gözlerini yavaşça kaldırıp genç adamın yüzüne baktığında bakışları tek bir şeye yoğunlaştı, yeni fark ediyordu. Ufak da olsa bir morluk vardı yüzünde.

 

Gözleri büyüdü endişeyle, elini hızla kaldırıp yanağının üzerine bıraktı. Kalbi telaşla deli gibi çarpıyordu. "Ne.. ne oldu?"

 

Alt dudağını yavaşça ısırdı genç adam, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Ne güzeldi onun ilgisi, kendisi olan telaşı. Sessiz bir soluk alıp yanağındaki narin parmakları sıkıca tuttu.

 

"Önemli değil, endişe etme. Hadi parka girelim."

 

Elini yavaşça indirip tuttu, yönünü parka çevirse de genç kızın aklı sadece yüzündeki morluktaydı, ne olmuştu acaba, kim yapmıştı, canını yanıyor muydu?

 

.....

"Salıncak!" dedi Zeynep, büyük salıncaklardan birinin boşaldığını görmüştü. Heyecanla o yöne döndüğünde, Aslan kafasını onaylar anlamında salladı. Genç kız hızlı hızlı adımlarla oturduğu anda genç adam arkasına geçti, iki zincirinden tutup hızla ittiğinde genç kızın yüzünde koca bir gülümseme oluştu.

 

İki elini tutacaklarından ayırıp kollarını iki yana açtı, gözlerini kapatıp yüzünü gökyüzüne çevirdi. Yükseldiği her anda bir kuş gibi özgür hissediyordu.

 

Yavaşça ellerini salıncaktan ayırdı Aslan, bu manzarayı görmeyi deli gibi istiyordu. Köşeden dolanıp öne geçti, gözlerini anında genç kıza çevirdiğinde yüzünde koca bir gülümseme belirdi. Eşsizdi, gördüğü bildiği her şeyden çok daha eşsizdi bu kız.

 

Alt dudağını yavaşça ısırdı, kalbi deli gibi kanat çırpıyordu. Ufak bir soluk alıp "Seni Seviyorum" dedi fısıltıyla, gözlerini kapatıp hızla açtı. Haykırmak isteyen benliğine engel olamıyordu, tüm gücüyle "Öğretmen seni çok seviyor Zeyno!" diye haykırdı.

 

Genç kız yavaşça gözlerini açtı, kulağına ulaşan ses ile bakışlarını ona çevirip salıncağı usulca durdurup ayaklarını yere indirdi. Karşısında ömrünün en büyük heyecanı, kalbinin tek sahibi, kimsesizliğinin kimsesi vardı. Ağır adımlarla yavaşça yaklaşıp önünde durdu.

 

Aralarındaki mesafe milimlikti, birbirlerinin soluğunu çok yakından hissediyorlardı. Bakışlarda büyü etkisi vardı. Göz göze geldikleri anda hayatı, dünyayı, insanları unutturuyordu.

 

Bir elini deli gibi sıkıyordu Zeynep, bakışlarını adamın kusursuz yüzüne sabitlemişti. Yavaşça parmaklarını gevşetip kaldırdı, avucunu dikkatle yüzüne, sakallarının üzerine bıraktı.

 

"Zeyno..." Dedi, ilk defa kendi ismi dilinden dökülüyordu. Kısık bir soluk verdi, "Değil.. Zeynep." diye ekledi. Baş parmağını yavaşça adamın gözaltında gezdiriyordu. "Öğretmen.." dedi fısıltıyla. "Değil.. Aslan."

 

Kalbinin deli gibi çarptığını hissetti genç adam, doğru mu duyuyordu? İlk defa ismi genç kızın iki dudağının arasından dökülüyordu. Yüzünde koca bir gülümseme oluştu, tepkisizce duruyordu. Tüm bedeni heyecanla tir tir titriyor, ayaklarının üzerinde durmaya direniyordu.

 

"Öğretmen yok mu artık?" Diye sordu heyecanla. Genç kız kafasını yavaşça iki yana salladı, "Yok... Aslan var."

 

Aslan'ın yüzünde koca bir tebessüm belirdi, tek kelime etmeden dudaklarını alnına bastırdı. Ömrünün en güzel baharıydı, en güzel çiçekler açıyor, kalbini renklendiriyordu.

 

....

Elele yürüyordu iki genç, hava kararmak üzereydi. Tüm semti başbaşa gezmiş, zaman geçirmişlerdi. Sokağa giriş yaptıkları anda ikisinin de gözleri sokağa kaydı, ufak bir kalabalık vardı. Geçen gün düğünü olan gelin, baba evine ziyarete gelmişti. Araba durduğu anda genç gelin inip yolunu dört gözle bekleyen annesinin boynuna sarılmıştı, ilk defa ondan böylesine ayrı kalmıştı.

 

Zeynep yavaşça kafasını eğdi, onun da düğünü olacaktı fakat sarılacağı bir annesi, her anında destek olacağı bir babası yoktu. Beyaz gelinlikler içerisinde, tıpkı ömrü gibi yapayalnız olacaktı.

 

Genç adamın gözleri ona döndü, elini sıktığını fark etmişti. "Zeynep.." dedi, genç kız bakışlarını yavaşça kaldırıp yüzüne çevirdi. "Düğün..." Dedi fısıltıyla. "Düğün.. olmasın." diye ekledi kırgın dudaklarının arasında.

 

Elini yavaşça elinin arasından çıkarıp arkasını döndü, hızlı adımlarla eve yürüdüğünde Güler Hanım'ı gördü. Elinde düğüne dair davetiye örnekleri vardı. "Zeynep.." dedi, genç kız önünden hızla geçip eve girdi.

 

Derin bir soluk verdi Aslan, gözden kaybolana kadar izleyip annesine döndü. "Anne" bir elinden sıkıca tuttu. "Zeynep düğün istemiyor"

 

Kadının gözlerinde şaşkınlık belirdi, "Neden?"

"Sanırım sebebi annesini bulamamak. Onsuz gelin olmak istemiyor"

 

Güler Hanım duraksadı, kısık bir soluk alıp kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. Genç kızın isteğine kesinlikle karşı gelmeyecek, düğünü annesini bulduğu günlere erteleyecekti.

 

"Peki oğlum.. O zaman bir süre erteleyelim."

 

Genç adamın yüzünde gülümseme oluştu, kollarını annesinin boynuna sardığı anda gözleri yan eve kaydı. Kapının önünde, elinde süpürgeyle duruyordu Emine Hanım, gözlerinin biri dolu, birinden de usulca bir damla yaş yanağını ıslatmıştı, genç adamın bakışlarını gördüğü anda arkasını hızla dönüp yüzünü çevirdi.

 

Yavaşça geriye çekilip arkasını döndü,

Gözleri deli gibi büyüdü, bu kadın ilk andan beri diğer komşulardan farklıydı, hareketleri, bakışları, sessizliği ve her anda bir gölge gibi izleyişi. Kafasını yavaşça iki yana salladı, düşündüğü şey gerçekten olamazdı.

 

Annesiyle birlikte birkaç adım atıp durdu, daha fazla ilerleyemiyordu. "Emin olmam gereken bir şey var anne" diyerek hızla arkasını döndü. "Oğlum!" Diye seslenen annesine rağmen koşmaya başladı.

 

Soluk soluğaydı, koşar adımlarını kapının önünde durdurdu. Yumruk yaptığı iki elini deli gibi kapıya vurmaya başladı. Bir an önce açılmadı, şüphesini gidermeli ve içini dökmeliydi.

 

Gözleri anında bahçeye kaydı, kadın yaklaşıyordu. Derin derin nefes aldı Aslan, sakinliğini korumaya çalışıyordu. Gözlerini sıkı sıkı kapatıp bakışlarını açılan kapıya çevirdi. "Kimsin sen?" Diye sordu tek nefeste. Emine Hanım'ın gözleri büyüdü, geriye bir an adım attığı anda yanağına istem dışı bir damla yaş hızla süzüldü.

 

....

 

Emine'nin Zeyno ile nasıl bağlantısı olabilir 💚

Loading...
0%