Yeni Üyelik
29.
Bölüm

28.Bölüm: Aşk

@mlkshnn

Elindeki pasta ile duruyordu genç kız, kalbi deli gibi çarpıyordu. Ömrü boyunca hiç böyle bir hisse kapılmamıştı, bir başkasının doğum günü nasıl onun için bu kadar özel olabilirdi?

 

Alt dudağını yavaşça ısırıp gözlerini onun gözlerine çevirdi, "İyi ki doğdun öğretmen." susup yavaşça yutkundu. "İyi ki geldin... Aslan" hayatıma, kimsesizlikle kavrulan ömrüme hoş geldin.

 

Tam o sırada bir telefon titriyordu, önce çaldı cevaplanmayınca da mesaj geldi. Genç adamın telefonuydu, ekranda 'Annem- bir yeni mesaj' yazıyordu.

 

"Bulduk.. Oğlum Zeynep'in annesini bulduk."

 

Titreyen telefondan birhaberdi genç adam, karşısında duran kızın gözlerine büyülenmişti. Elindeki pastanın üzerindeki mum bile gözlerinin, bakışlarının önünde sönüktü.

 

Yavaşça yanına doğru yaklaşıp çok yakınında durdu. Yüzünde koca bir gülümseme oluştu. Kısık bir soluk verip gözlerini pastaya çevirdi, oldukça profesyonel gözüküyordu.

 

"Sen.. " dedi Aslan, alt dudağını yavaşça ısırdı. "Sen mi yaptın pastayı?" Diye ekledi şaşkınlıkla.

 

İçi tamamen çikolatadan, dışı da çileklerden oluşuyordu. Etrafı pembe kremadan oluşan yuvarlak bir pastaydı. Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı genç kız, özenle desteksiz yapmış, her dokunuşu heyecanla gerçekleştirmişti.

 

"Güzel.. olmadı mı?" Endişeli yüzünü hızla adamın bir çift siyahına çevirdi. Pastayı beğenmemiş miydi, öylesine çaba harcamasına rağmen kötü olmuştu?

 

Genç adam kafasını yavaşça iki yana salladı, elini yüzüne uzatıp yanağına bıraktı. Baş parmağını dikkatle gezdiriyordu, "Eşsiz.." kısık bir soluk alıp kalbini sakinleştirmeye çalıştı. Ona her dokunduğunda delice atıyordu.

 

"Eşi, benzeri yok." Kısık bir soluk aldı, delice aşık olduğu karısının ellerinden yiyeceği ilk pastaydı, kesinlikle eşi yoktu, olmayacaktı.

 

Yüzünde çok ufak bir tebessüm belirdi Zeynep'in, gözlerini yavaşça muma çevirdi. Oldukça küçülmüştü, endişeli bakışlarını ömür eşine çevirdi. "Mum.." dedi fısıltıyla, üflediğini görmeden erimesine izin veremezdi.

 

"Doğru.. muma üflemeliyim." Dedi Aslan, aklı başından tamamen gitmişti. Karısı ona öylesine güzel bir sürpriz hazırlamıştı ki ömrü boyunca unutmayacaktı. Elini yavaşça geriye çekip pastaya çevirdi tüm dikkatini. Üflemek için nefesini tuttuğunda, "Dilek.." diyen kısık ve ürkek ses ile gülümsedi. Üflemeden önce en büyük dileğini tekrarlamalıydı.

 

"Güç.." dedi kalbinin en derinlerinde. Gözlerini karısının gözlerine yavaşça çevirdi. Bakışlarında bir anne özlemi, yüzünde yılların bitkinliği ve bedeninde tükenmek üzere olan gücünün izleri vardı.

 

"Gücünün bitmesine izin verme." diye ekledi. En büyük korkusu, genç kızın 15 yıldır süregelen savaştaki gücünün tükenmesiydi. Hep böyle dimdik hep böyle güçlü ve cesaretli olmalıydı. Bir gün sabrının en güzel mükâfatını alacak, kalbi huzura erecekti.

 

Nefesini içine çekip yavaşça muma üfledi, tek nefesi ile mum söndü, genç kızın yüzünde tebessüm belirdi. Gözleri genç adamın gözleriyle buluştuğunda, Aslan derin bir nefes aldı. Pastayı dikkatle elinden alıp kenardaki sehpaya bıraktı. Kalbi deli gibi çırpınıyor, onu bir an bile olsa çok yakınında hissetmek istiyordu. Önünde durup kollarını yavaşça boynuna doladı, genç kız itiraz etmedi. Alt dudağını ısırıp kafasını göğsüne yasladı. Gözlerini usulca kapattı, bir ömür bu şekilde durabilirdi.

 

Bir müzik duyuldu o anda, sokaktan geçen bir araca aitti. Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Elini yavaşça genç kızın parmaklarının arasına geçirdi. Yavaş yavaş sallanmaya başladığı an burnunu saçlarına gömdü. Bu yaşında değin böyle eşsiz bir kutlama yapmamıştı.

 

Yavaşça burnuna sinen kokuyu ciğerlerine çekti. "Ömrümün en güzel doğum günü" dedi fısıltıyla.

 

Genç kız bakışlarını yavaşça yere eğdi. Gecede büyük bir eksiklik vardı. Hayat arkadaşına, ömür yoldaşına ufak da olsa bir hediye alamamıştı. Çok istemesine rağmen ne imkanlar ne de şartlar elvermişti. "Hediye.. alamadım." Ses tonunda hüzün, burukluk ve eksiklik vardı.

 

Genç adam kafasını yavaşça iki yana sallayıp dudaklarını alnına bastırdı. "Benim en büyük hediyem sensin."

 

Kısık bir soluk alıp burnunu boyun boşluğuna, saçlarının arasına gömüp kokusunu yavaşça içine çekti. "Hiçbir hediye bana bunun gibi hissettirmeyecekti." derin derin nefes alıp yeniden içine çekti. Tüm bedenine o anda huzur geldi, kalbinin orta yerinde çiçekler açtı.

 

....

"Zeynep" dedi genç adam, kutlama sonrası üstünü değiştirmek için odaya girip dönmüştü, oturma odasına yürüdü. Genç kızdan dakikalardır hiç ses çıkmıyordu, merakla gözlerini içeride gezdirdiğinde yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Zeynep beklerken oturduğu koltuğun üzerine kıvrılıp uyuyakalmıştı.

 

Yavaş adımlarla yanına yaklaştı Aslan, sessizce önüne eğildi. Cenin pozisyonunda sağ yanağını koltuğun kolçağına dayamış, saçlarının tutamları ise yüzünün büyük kısmını bir örtü edasında kapatmıştı.

 

Elini yavaşça kaldırıp tutamları dikkatle çekti genç adam, gül yüzüne bakmaya doyamıyordu. Uyurken tıpkı bir melekti, sessiz sessiz soluk alıp veriyordu. Kısık bir soluk verip gözlerini bedeninde gezdirdi, hava oldukça soğuktu, üşüyor olabilirdi, hemen üstünü örtmeliydi.

 

Koltuk rahat değildi, daha düzgün bir yere yatırmalıydı. Gözlerini pencereye çevirdi, akşam olalı çok olmuştu. Yavaşça ayağa kalkıp kafasını iki yana salladı, uyandırıp uykusunu bölmemeliydi. En iyisi, bu geceyi burada geçirmesi olacaktı.

 

Arkasını dönüp odasına yürüdü, çarşafı hızla değiştirip geri döndü. Uyandırmamaya çok büyük gayret ederek bir elini diz kapaklarının altına, diğer elini de belini sıkıca kavrayacak şekilde sırtına bırakıp yavaşça kaldırdı.

 

Ayağıyla kapıyı itip dikkatle yatağa yatırdığı anda genç kız bedenini yan, yüzünü adamın tarafına çevirip yerini düzeltti. Gözlerini hiç açmadan derin uykuya devam etti.

 

Aslan ayak altına bıraktığı battaniyeyi sıkıca üstüne örtüp yatağın kenarına oturdu. İlk defa onunla bir başına bir gece olacaktı, düşüncesi bile kalbinin delice atma sebebiydi. Yanağındaki saçları yavaşça kulağının arkasına bırakıp işaret parmağını tersini yanağında oldukça yumuşak gezdirmeye çalıştı.

 

Kıpırdandığını gördüğü anda hızla elini çekip ayağa kalktı. Rahatsızlık verip uyandırmaktan endişe ediyordu. Gözlerini üzerinden hiç ayırmak, yanından bir an bile ayrılmak istemese de arkasını dönmek zorunda kaldı. Ağır ve istemsiz adımlarla ışığı kapatıp kapıyı örttü. Nefesinin olduğu bir gece ne eşsiz olacaktı, nasıl uyuyacak, bu anın her saniyesini nasıl kaçıracaktı.

 

.....

Elini yeniden kapıya vurdu genç adam, yaşlı kadının kapısındaydı. Esma Nine ağır adımlarla yaklaşıp kapıyı açtı. "Oğlum.. Zeyno nerede?" Diye sordu endişeyle. Semtin çocukları genç adamın gönderişi ile genç kızın orada olduğu bilgisini vermişti.

 

"Esma Nine.. " dedi genç adam, tepkisini merak ediyordu. "Zeynep uyuyakaldı, uyandırmak istemedim. Müsaaden olursa bu gece bende kalsın."

 

Yaşlı kadının yüzünde ufak bir gülümseme oluştu, kızını gözü kapalı emanet edeceği tek kişi bu genç adamdı. Üstelik evlilerdi, yakında da aynı evde yaşamaya başlayacaklardı.

 

"Olur tabii oğlum, o senin karın."

"O zaman Zeynep'in ilacını alabilir miyim?" diye sordu, bir gece bile aksatmasına müsaade edemezdi.

 

Esma Nine'nin kafasını olumlu anlamda sallayıp arkasını döndü. Sadece dakikalar içerisinde elinde ilaç ile geri döndü, genç adam eline alıp sıkıca tuttu. Yılların yorgunluğunu yansıtan ellerini genç adamın elinin üzerine bıraktı yaşlı kadın. Endişesine engel olamıyordu, 15yıldan sonra kızıyla ilk defa bir geceyi ayrı geçirecekti.

 

"Oğlum.. dikkat et."

"Ne?"

 

Kısık bir soluk verdi yaşlı kadın, "Zeyno kabus gördüğü anda saate bile bakmadan kendini dışarı atıyor ve sabaha kadar giremiyor."

"Ne?" Dedi kısık bir tonda genç adam yeniden. Gözleri dolu dolu olmuştu bile.

 

"Gözleri hiçbir şeyi görmüyor, sadece kaldırımda oturunca rahatlıyor"

 

Elini sıktı adamın, endişesini gördüğü anda biraz da olsa rahatlatmaya gayret etti. "Bu durum ilaçtan sonra biraz azaldı ama yine de temkinli olmak gerekiyor."

 

Kafasını yavaşça olumlu anlamda sallayan genç adam alt dudağını sertçe ısırdı. Gözünü bir an bile üzerinden ayırmayacak, öyle bir durumda yanında olacaktı.

 

"Merak etme Esma Nine, ben yanında olacağım."

 

Derin nefes alıp arkasını döndü. Ağır ağır adımlarla sokağı geçti. Adımları öylesine yavaştı ki eve yaklaştığını kapalı kapıyla yüz yüze geldiğini fark ediyordu.

 

.....

Odanın kapısını yavaşça araladı Aslan, elinde bir bardak su ve ilaç vardı. Işığı açıp içeri girdi. Gözleri genç kıza kaydı, derin bir uykudaydı. Yatağın kenarına oturup kısık bir soluk verdi.

 

"Zeynep.." dedi fısıltıyla, uyandırmayı hiç istemese de ilacı vermek zorundaydı. Bardağı başucundaki komodinin üzerine bırakıp elini dikkatle saçlarına yaklaştırdı.

 

"Zeynep.." sesi oldukça kısıktı, hem korkutmamaya hemde uyandırmaya gayret ediyordu. "Zeynep.." diye yinelediğinde genç kız gözlerini yavaşça aralamaya çalıştı. Bakışları anında genç adamın yüzüne kaydı, şaşkın bir merak doluydu. Onu neden uyandırıyordu?

 

Bardağı eline alıp ilacı yavaşça avucuna bıraktı. Genç kız hiç itiraz etmeden ilacı yuttu, bir yudum su alıp kafasını anında yastıkla buluşturdu. Gözleri yeniden kapanırken genç adam yeniden üstünü örttü.

 

Odanın ışığını kapatıp odadan ağır adımlarla çıktı. Pijamalarını sıkıca tutmuştu, oturma odasına geçip öne üstünü değiştirdi. Çekyatı hiç açmadan kafasını kırlente gelişigüzel bıraktı. Hiç uyumaya niyeti yoktu, sabaha değin onu bekleyecek, izleyecekti.

 

Kolunun birini kafasının altına bırakıp bakışlarını tavana sabitledi. Karanlığa rağmen sokak lambasının ufak yansıması görülüyordu. Kısık bir soluk aldığı anda telefonunu hatırladı, saatlerdir hiç dokunmamıştı.

 

Gözlerini etrafında gezdirdi, görünürlerde yoktu. Yavaşça doğrulup yan koltuğa döndüğünde gördü, ters bir şekilde konulmuştu. Doğrularak elini uzatıp çevirdi, yan tuşuna dokundu, açılmadı. Şaşırıp yeniden dokundu, açılmıyordu, belli ki şarjı bitmişti, gün içerisinde de şarja takılması için alarm vermişti.

 

Ayağa kalkıp çekmeceden şarjı çıkarıp taktıktan sonra yeniden koltuğa bıraktı bedenini. Gözlerini yeniden tavana çevirdi, beklemeye devam edecekti.

 

...

Kafasını yavaşça iki yana sallıyordu genç kız, sabaha doğruydu. Derin bir uykunun içerisinde cebelleşirken ter içerisinde kalmıştı. Kalbi deli gibi çarpıyor, elleri tir tir titriyordu. Bedenini esir alan rüyanın etkisinden çıkmaya gayret ettiği anda gözlerini hızla açtı.

 

Nefes nefeseydi, bakışlarını çevresinde gezdirdi. Rüyadan çıkmayı başarmıştı. Derin bir nefes alıp hızla üstündeki batanniyeyi kaldırdı. Ayaklarını yere indirirken bulunduğu odaya dikkatle baktı. Ona ait değildi, düşünmeye çalıştı, en son genç adamın doğum günü için pasta yapmaya gelmiş, sonra da büyük ihtimalle uyuyakalmıştı.

 

Gözlerini yavaşça ellerine çevirdi, tüm bedeni gibi hala titriyordu. Derin derin nefes alıp yanındaki duvardan destek almaya çalışarak ayağa kalktı. Çıplak ayakları ile dış kapıya yaklaştı. Sessizce açmaya çalışırken gıcırtıya engel olamadı, ayaklarına bulduğu ilk terliği geçirdiği gibi genç adam hızla doğruldu. Gözleri deli gibi büyüdü.

 

"Zeynep!" Dedi, koşar adımlarla kapıya yaklaştığında genç kızı gördü. Dışarıda yağmurun getirdiği soğuk bir hava, gecenin getirdiği bir sessizlik vardı. Hızlı adımlarla ilerleyip kapıya yaklaştı, genç kız önce kaldırımda durdu, etrafı gözetleyip yavaşça oturdu. Elleri deli gibi etrafta ufak bir taş bulmak için çırpındı. Bulduğu ufak taşla derin bir nefes verip yavaşça şekiller çizmeye çalıştı.

 

Yavaşça arkasını döndü Aslan, dakikalar sonra bir batanniye ve koca bir şemsiye ile geri döndü. Şemsiyenin sapını kaldırımın üstüne, iki kişiyi yağmurdan tamamen koruyacak şekilde bıraktı. Battaniye ile yaklaşıp bir kısmını genç kızın sırtına ve omuzlarına örtüp yanına oturduktan sonra diğer kısmını da aynı şekilde kendine sardı. Gecenin karanlığında, çiseleyen yağmurun altında iki genç bir kaldırımın kenarında sessizce oturuyordu.

 

Zeynep elini yavaşça durdurdu, tam elinin yanında başka bir el vardı, tıpkı onun gibi yere taşla sonsuzluk sembolleri çiziyordu. Gözlerini ellerden ayırıp kaldırdığında, genç adamın gözleriyle buluştu. Şaşkınlık belirdi yüzünde, ne zaman gelmiş, ne zaman yanına oturmuş ve ne zaman arkadaki şemsiyeyi ve batanniyeyi getirmişti?

 

"Aslan.." dedi fısıltıyla, genç adam kalbinin eridiğini hissetti. Kesinlikle hiç kimse onun gibi ismini söylemezdi.

 

"Ev boğucu.." dedi Aslan cevap olarak. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, evden kaçarak çıkışını da, burada bu şekilde oturuşunu da sorgulamadı. "Temiz hava bana hep iyi gelmiştir." Diye ekledi.

 

Genç kız kafasını çevirip bakışlarını yavaşça ayırdı. Elindeki taş yeniden yere temas ettiğinde, genç adam dikkatle elini üzerine bırakıp sıkıca tuttu. Bakışları anında buluştu.

 

"Yağmuru sever misin Zeynep?" Diye sordu, onunla ilgili bilmediği çok şey vardı. Çocuklarla oynamak dışında neleri sever, neleri yapmaktan hoşlanırdı?

 

Genç kız kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. Yağmuru çok severdi, hayatta olduğunu, hala her şeye rağmen nefes aldığını hissettiriyordu.

 

Aslan'ın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, kısık bir soluk verip alt dudağını ısırdı. Verdiği ufak tepki bile kalbinin delice atma sebebiydi. "Güzel.." dedi fısıltıyla. Bakışlarını yavaşça ayırdığı anda bir ses ulaştı kulaklarına, gecenin karanlığında yorgun, uykusuz ve ürkek bir tondaydı.

 

"Sen... "

 

Genç adamın gözleri hızla ona döndü, merakla iki dudağının arasından çıkan kelimenin devamını bekliyordu. "Sever misin?" diye ekledi Zeynep. Merak ediyordu, hayatını birleştirdiği bu adam neleri seviyordu?

 

Elini yavaşça elinin üzerine bırakıp sıkıca tuttu Aslan, ilk defa karısı onunla ilgili bir şey soruyor, ilk defa merak ediyordu. Sıkıca tuttuğu ele ufak bir öpücük kondurdu. "Senin sevdiğin her şeyi severim."

 

Yavaşça gözlerini ayırdı genç kız, kalbinin her bakışta eridiğini hissediyordu. Yüzünde küçük bir gülümseme belirdi, titreyen elleri yavaşça duruldu, nefesi düzene girdi. İstem dışı diğer elindeki taşı yere bırakıp şekilleri yarıda kesti.

 

Bu bir ilkti, ilk defa onu rahatlatan ne bu taş ne de yere çizdiği sonsuzluk sembolüydü. Bir adamın bakışı, sıcaklığı ve sesi yetmiş, kabusunu silip süpürmüştü.

 

"Üşüdüm.." dedi fısıltıyla. Ufak bir esneme görüldü iki dudağının arasında. Kalbini saran huzur, bedenindeki kabusu dindirmiş, gecenin ve soğuğun etkisiyle eve girip uyumak istemişti.

 

Hızla ayağa kalktı Aslan, şaşkındı. Elinden tutup kalkmasına destek oldu. Şemsiyeyi kapatıp battaniyeyi topladı, hızlanan yağmur damlaları altında hızlı adımlarla eve giriş yaptılar.

 

Genç kız odanın önünde adımlarını durdurdu, gözleri oturma odasına kaydı. Uyumak için oldukça rahatsız bir yer olmalıydı, "Gitmem gerek." Dedi, evdeki tek yatağı sahiplenip onu koltuğa mecbur etmek istemedi.

 

"Saat çok geç, Esma Nine de uyumuştur."

 

Bakışlarını yavaşça koltuğa çevirdi Zeynep yeniden. Oldukça geçti, bu saatte kapıya dayanıp ninesini endişelendiremezdi. "Ben burada uyurum" diyerek yönünü odaya çevirdiği anda genç adam hızla bileğinden tuttu.

 

"Olmaz, rahat değil."

 

Anında gözleri buluştu, ikisi de birbirini rahat ettirmek için çabalıyordu. Derin bir nefes verdi genç adam, genç kızı ikna edemeyeceğini görüyordu, inadı tuttuğu zaman en iyisi geri adım atmak oluyordu.

 

"Aklımda bir çözüm var" elinden tutup yatak odasına getirdi. Çift kişilik koca bir yatak vardı. Sağ tarafın en ucuna yavaşça bedenini bırakıp yönünü ona çevirdi. Eliyle işaret edince Zeynep de sol tarafa yavaşça uzandı. Aynı şekilde bakışlarını onun tarafına çevirdi.

 

Koca bir yatağın iki köşesinde uzanmışlardı, ikisinin de bakışı sadece sadece bir adım ötede bulunan bir çift bakıştaydı. İkisi de oldukça sessizdi, ilk defa bir yatakta bu şekilde uyuyacaklardı. İki kalp delice çırpınıyor, duracakmış gibi atıyordu.

 

Genç kız yavaşça esnedi, Aslan elini yavaşça uzatıp yüzüne bıraktı. Yanağının üzerinde avucunu dikkatle gezdirdi, "Uykusuz olmamalısın Zeynep, hadi gözlerini kapat." Dedi fısıltıyla. Yavaşça gözlerini kapadı genç kız, kendini oldukça güvende hissediyordu, kulağına onun nefesi, kalbinde de onun kalbi yer aldıkça bu durum devam edecekti.

 

....

Duyduğu seslerle gözlerini araladı genç adam, sabahın ilk ışıklarıydı. Sokaktan çocuk sesleri ulaşıyordu kulağına, haftasonun etkisi olmalıydı, semtin ufaklıkları tatilin tadını erkenden çıkarıyorlardı.

 

Uykulu gözlerini yavaşça yatağa çevirdi, sol taraf tamamen boştu. Şaşkın bir merakla doğruldu, "Zeynep" hızla ayağa kalktı, gitmiş miydi?

 

Ayaklarını yataktan indirip ayağa kalktı. Kapıyı açtığı gibi kulağına çok az da olsa sesler ulaştı. Mutfaktan geliyordu, ağır adımlarla yürüdüğünde gözleri o yöne kaydı. Genç kız masaya kahvaltı kurmuştu. İki kişilikti, patates ve ekmek de dahil oldukça özenle hazırlanmış görünüyordu. Yüzünde koca bir gülümseme belirdi, karısı gün geçtikçe iyileşiyor, beklediğinden daha hızlı ilerleme katediyordu.

 

Sessiz bir adım attı, yanına yaklaşıp sıkıca sarılmak istedi, korkutacak olmaktan endişe edip adımlarını durdurarak kısık bir tonda, "Günaydın" dedi.

 

Zeynep hızla kafasını o yöne çevirdi, yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Bu sabah oldukça iyi hissediyordu, erken vakitte gözlerini açıp yanında genç adamı görmüştü. Elini deli gibi çarpan kalbinin üzerine bırakıp gülümsemişti. Kaldırıma çıkış oturmak aklına bile gelmemiş, sadece ona güzel bir kahvaltı hazırlamak istemişti.

 

"Kahvaltı.." dedi çekingenlikle.

 

Aslan'ın yüzünde mutluluk barındıran bir tebessüm vardı. Bakışlarını masada gezdirdi, tıpkı normal evli çiftler gibi aynı evin içerisinde birlikte yapacakları bir kahvaltı kuruluydu.

 

"Muhteşem gözüküyor."

 

Genç kızın anında yüzünde gülümseme oluştu. Arkasını dönüp çaydanlığı ocağın üzerinden alıp bardaklara dikkatle doldurdu. Genç adam "Elimi yüzümü yıkayıp geliyorum" diyerek arkasını döndü. Önce deli gibi hayrkıran heyecanını biraz da dindirmeliydi. Mutfaktan çıkış yapıp koridorda durdu, nereye gideceğini tamamen unutmuştu. Gözlerini banyo ve oturma odasının kapısında gezdirip aniden odaya geçti. Elini hızlıca ensesine bırakıp sertçe ovdu, ne güzel bir gün başlangıcı olmuştu. Keşke, keşke her sabahı bu şekilde olsa, her gözünü açtığında gördüğü ilk manzara onun gözleri olsaydı.

 

Hızlı adımlarla koltupa oturdu, dizlerini istemdışı sallıyordu. Kalbi deli gibi haykırıyor, zamanının tam bu anda durmasını istiyordu. Zaman durmalı ve ikisi hep aynı evin içerisinde kalmalıydı.

 

Sakinleşmek amacıyla derin derin nefes verince gözleri telefonuna kaydı. Dün geceden bu yana şarjdaydı, en iyisi biraz onunla zaman geçirip kalbini sakinleştirmekti. Uzanıp eline aldı, açma tuşuna dokunduğu anda ekranda üst üste bildirimler yer aldı. Annesinin cevapsız aramalarına baktığı anda mesajı ekrana düştü. Merakla dokundu, "Oğlum... Zeynep'in annesini bulduk."

"Ne?"

 

Hızla ayağa kalkıp banyoya ilerledi. Kapıyı örtüp mesajı bir daha okudu, doğru görmüştü. Mesaj saatine baktı, dün geceye aitti. Hızla geri arama tuşuna dokundu, musluğa yaklaşıp suyu son hızda açtı, genç kız telefonla konuştuğunu şimdilik bilmemeliydi.

 

"Oğlum.." dedi Güler Hanım, oğlu için dizayn etmeye çalıştıkları evin önündeydi. Hayat arkadaşına ve onun mimar arkadaşına destek oluyordu.

 

"Anne mesajını yeni gördüm. Zeynep'in annesini buldun mu gerçekten?"

"Esma Hanım'ın anlattıklarından sonra kayıtları yine izledim. Kayıtların bir haftalık görüntüsünde, Zeynep'le bekledikleri o günlerde bir kadın da var, her gün oraya gelip saatlerce ikisini izliyor."

 

Genç adamın gözleri büyüdü, bu kesinlikle karısının annesi olmalıydı. Küçük kız ve Esma Nine'nin beklediği o anlarda, o da gizlice ikisini izliyordu. Alt dudağını ısırdı, gözleri dolu dolu olmuştu. "Bulduk.. bulduk" dedi inanamayarak. Artık ellerinde annesine dair bir görüntü vardı, ne kadar net olursa da bulabilmek için bir yoldu artık.

 

"Görüntüleri görmem gerek"

"Laptop otelde oğlum."

"Tamam gün içerisinde uğrayacağım."

"Tabii oğlum." Diyerek gülümsedi, geçen her günde o kadına yaklaşıyorlardı. Pes etmek yoktu, bulacak ve genç kızın karşısına getireceklerdi.

 

"Görüşürüz o halde sonra anne" dedi, kapatıp genç kızın yanına gitmek istiyordu.

 

Güler Hanım derin bir nefes alıp yüzünde mutluluk barındıran bir tebessüm oluşturdu. "Gecikmeli de olsa mutlu yıllar oğlum. İyi ki benim oğlum oldun" Dedi, genç adamın yüzünde ufak bir gülümseme belirdi.

 

"İyi ki benim annemsin."

"Bugün ufak kutlama yapabiliriz, dün sadece karına ait olmalıydı."

 

Genç adamın yüzünde şaşkınlık belirdi, annesi genç kızın burada olduğunu biliyor muydu?

 

"Anne.. çok iyiye gidiyor. Sabah kaldırıma gitmek yerine mutfakta kahvaltı hazırladı."

"Senin etkin oğlum bu, senin ve sevginin gücü. Hadi karını daha fazla bekletme, sonra detaylıca konuşuruz. Ben de Berrin'e gelişmeleri bildireyim."

"Görüşürüz anne"

 

Telefonu yavaşça kapatıp kendine çeki düzen verdi. Elini yüzünü yıkayıp banyo kapısını açtığı anda genç kızı gördü. Çayları doldurduktan sonra biraz bekleyip çağırmak adına koridora gelmişti.

 

Elini eline uzatıp sıkıca tuttu Aslan, "Çok açım" diyerek mutfağa ilerledi. Sandalyelerden birini geriye çekip önce karısını oturtup karşısına da kendisi yerleşti. Eline çatalı alıp gözlerini ona çevirdi, ömrünün en müthiş manzarası vardı önünde. Bakışlarını hiç ayırmadan, tadını çıkararak kahvaltısını edecekti.

 

....

Hızla ayağa kalktı Zeynep, odaya geçtiği anda kulağına sesler ulaşmıştı. Semtin çocukları sokağın orta yerinde oyun oynuyordu. Yüzünden gülümseme belirdi, heyecanla genç adamın önünden geçip kapıyı açtı.

 

"Zeyno!!" Dedi aynı anda tüm çocuklar. Onu gördükleri anda hepsinin yüzünde mutluluk beliriyordu. "Bisiklet yarışı yapıyoruz" diye ekledi bir tanesi.

 

Genç kız gözlerini sokakta gezdirdi, çocukların çoğunun kendi bisikleti vardı, olmayanlar ile dönüşümlü olarak sürüyor, yarış yapıyorlardı.

 

"Hakem olacak mısın?" Diye sordu Bahadır, her bisiklet yarışında genç kız yarışı başlatıp bitirir ve kazananı ilan ederdi.

 

Kafasını heyecanla olumlu anlamda sallayıp başlangıç çizgisine geçti. Yarışta yer alan 5 bisiklet vardı, çizgiye yerleştikleri anda diğer çocuklar da kaldırım kenarlarında oturdu. Yarış sadece bir sokakla sınırlıydı, sokağın başından başlayıp sonundan dönerek geri gelirlerdi.

 

Aslan yavaşça yaklaşıp öğrencilerinin arasına, kaldırım kenarına oturdu. Gözlerini karısına çevirdi, oyunlar onu çok heyecanlandırıyordu, çocuklarla bir araya her geldiğinde gözleri parlıyor, hiç olmadığı kadar gülüyor ve konuşuyordu.

 

"Başlıyoruz.. 3-2-1" diye seslenen genç kız ile 5 bisiklet aynı anda hareket etti. Onlar hızla ilerlerken genç kız heyecanla izliyor, geri dönüşlerini bekliyordu.

 

Seyirci çocuklar ellerini birbirine çırpıp tezahürat yaparken genç adam sadece karısını izliyordu. Yolun ortasında, başlagıç çizgisinde durmuş beş bisikleti gözleriyle heyecanla takip ediyordu.

 

"Keşke Zeyno'da yarışsa" Dedi çocuklardan biri, yanındaki arkadaşına. "Zeyno bisiklet süremez." Diye ekledi.

 

Genç adamın gözleri merakla ikisine döndü. "Neden süremez?" İki çocuğun bakışları buluştu.

"Korkuyor çünkü"

"Bisikletten mi korkuyor?"

"Evet öğretmenim, Zeyno hiç bisiklet süremez"

 

Gözlerini dikkatle karısına çevirdi, yarışmacıları izliyordu. Alt dudağını ısırıp ayağa kalktı. Aklında tek bir şey yer aldı.

 

....

"Zeynep" dedi genç adam, tüm çocuklar gibi genç kızın da gözleri hızla o yöne döndü. Aslan koca bir bisikleti sıkıca tutmuştu. Ayaklarını pedallara bırakıp yavaşça sürerek önünde durdu.

 

"Sıra bizde olmalı" dedi, genç kız kafasını iki yana sallayıp geriye doğru bir adım attı. Çocukluğundan bu yana bisiklet korkusu vardı, her bindiğinde çocukluğunda olduğu gibi düşeceği hissine kapılıyordu.

 

Genç adam elini uzatıp elinden sıkıca tuttu. "Ben süreceğim, sen sadece bana eşlik edeceksin." Diyerek bisikletin önündeki boşluğu oturması için işaret etti.

 

Gözlerini yavaşça adamın gözlerine kaldırdığı anda bakışları birine kaydı. Okan sokağın bir köşesinde duruyordu, sırtını duvara yaslamış sessizce onları izliyordu. Hızla bakışlarını ondan ayırdı Zeynep, kalbi hatırladığı bir an ile deli gibi çarpmaya başladı. Çocuk yaşta Esma Nine elindeki birikimiyle bir bisiklet hediye etmişti ona, Okan kıskançlığı ile düşmesine sebep olmuş, küçük kız çok kötü yaralanmıştı.

 

Elini yavaşça karısına uzattı Aslan, genç kız ufak bir duraksama sonrası elini elinin içerisine bıraktı. Bu adamın olduğu her şey güvenliydi, sonu hep huzur ve mutluluktu. Tereddütsüz bisikletin önüne yavaşça oturdu, direksiyonlarının iki yanını sıkıca tuttu.

 

Aslan burnunu yavaşça saçlarına gömüp kokusunu ciğerlerine çekti. "Hazır mısın?" Diye sordu, kafasını olumlu anlamda salladığını görüp ayaklarını pedallara bıraktı.

 

Yavaşça çevirdiğinde, genç kız gözlerini usulca kapattı. Çocukluğunun kötü anlarından biri önce zihninde yer aldı, ilerledikçe ve genç adamın varlığını, gücünü hissettikçe bir rüzgar gibi usul usul endişesini de tıpkı o kötü sahne gibi silip süpürdü.

 

Bu adamın nefesi, sesi, varlığı ve dokunduğu her şey bir sihirdi. Ömrüne güzel anılar eklemekle kalmıyor, geçmişindeki izleri de tek tek silmeyi başarıyordu.

 

Endişesinin yavaşça dindiğini fark ettiği an gözlerini usulca araladı. Bir bisikletin önünde, sırtını genç adamın göğsüne dayayıp ilerliyordu. Ayakları yerden kesilmiş, yüzüne dün geceki yağmurun bıraktığı serin hava esiyordu.

 

Bakışını yavaşça kaldırıp çevirdiğinde genç adamın gözleriyle buluştu bakışları. Nefesini deli gibi hissediyordu, ufak bir soluk alıp "Güzel.." dedi, Aslan'ın yüzünde koca bir gülümseme belirdi. Derin bir nefes verip dudaklarını saçlarına dayayıp ufak bir öpücük kondurdu.

 

"Ömrünün her anının bir diğerinden daha güzel olacağına söz veriyorum Zeynep. Seni öyle çok seveceğim ki buna kendin bile şaşıracaksın. Yeter ki hep benimle ol, yeter ki yanımda kal."

 

Genç kızın yüzünde ufak bir gülümseme belirdi, alt dudağını ısırıp kafasını tereddütsüz olumlu anlamda salladı. Ömrünü kesinlikle bu adamın yanında geçirecekti.

 

Gözlerini yavaşça kısıp geriye çekildi Okan, daha fazla izlemeye dayanamamıştı. Doğrularak arkasını döndü, attığı her adımda geçmişi düşünüyordu. Bu kız aileye dahil olduğu ilk anda garip olduğunu belli etmiş, zaman geçtikçe de daha kötüleşmiş, bu öğretmenin gelişiyle ise de değişmeye başlamıştı. O artık kimsesiz, garip bir kız değildi.

 

....

"Nine" dedi Zeynep, sokağın başında ninesini görmüştü. Hızla arkasını dönüp yanına koştu, ilk defa bu kadar ayrı kalmışlardı. Kollarını boynuna sıkı sıkı sardı, çok özlemişti.

 

"Yavrum.." dedi yaşlı kadın, saçlarını yavaşça okşayıp geriye çekilerek elini yanağına bıraktı. "İyi misin kızım?"

 

Kafasını hızla olumlu anlamda salladı genç kız, çok iyiyidi. Ninesinin özlemi dışında hiçbir sıkıntısı yoktu, eşsiz bir adamın yanında her anı oldukça muhteşem geçmişti. "Seni özledim" diyerek kollarını yeniden ninesine dayadı.

 

Genç adam yanlarına yaklaştı, gözlerini yaşlı kadına çevirdiği anda telefonun sesini duydu. Cebinden çıkarıp ekrana baktığında annesinin ismini gördü. Geriye çekilip kulağına yaklaştırdı.

 

"Alo anne"

"Oğlum.. videolardan birkaç fotoğraf çıkarttırdım. Görmelisin."

Elinde fotoğraflar vardı, dikkatle inceliyordu.

 

"Neredesin anne?"

"Yeni evinizdeyim."

"Geliyorum hemen."

 

Telefonu kapatıp yaşlı kadına yaklaştı. "Acil bir işim çıktı, hemen gitmem gerek." Genç kızın gözleri ona döndü, itiraz etmeden kafasını olumlu anlamda salladığında genç adam derin bir nefes verdi, heyecan doluydu, bir an önce gidip fotoğrafları görmek ve videoları izlemek istiyordu.

 

Hızlı hızlı adımlarla arkasını dönüp ilerledi. Köşe başını dönüp bir sonraki sokağa girdi, sokak başında tadilatta bulunan bir ev vardı. Yaklaştığı anda annesini gördü, "Anne!" Dedi, Güler Hanım sıkıca tuttuğu zarfı uzattı.

 

Heyecanla kapağını açıp fotoğrafları çıkardı genç adam, birkaç tane ve farklı açılardan alınmış görüntülerdi. Önce ilkini açtı, dikkatle inceledi. Uzun kahverengi saçları olan zayıf bir kadındı, bir ağacın gerisinde durmuş pür dikkat meydanı izliyordu, yüzü net değildi.

 

İkinci fotoğrafı açtı, başka güne aitti. Yine aynı ağacın gerisinde duruyor, aynı köşeye bakıyordu. Arkası tamamen dönüktü. Dikkatle yüzünü inceledi, anlaşılır değildi.

 

Üçüncü fotoğrafı açtı, genç kadın bu defa sırtını ağaca yaslamıştı. Kafanı çok az yere eğikti, uzun saçlarını ay kuyruğu şeklinde toplamış bekliyordu. Bakışları dalgındı, iki elini deli gibi sıkmıştı.

 

"Bu en net görüntü" dedi Güler Hanım,en alttaki fotoğrafı sabırsızca çıkarıp öne aldı. videolardaki görüntüleri bir uzman desteğiyle biraz da olsa netleştirebilmişti. Genç adam dikkatle incelemeye, görüntüyü aklına kazımaya çalışıyordu.

 

Bir kadın vardı görüntüde, saçları düz ve açıktı. Özensizce iki omzuna dökülüyordu. Aynı ağacın yan tarafında duruyordu, kaldırdığı kafasıyla gökyüzüne kısa bir an bile olsa baktığı anda çekilmişti.

 

Baş parmağını hızla kadının yüzüne bıraktı Aslan, gözleri dolu dolu oldu. Hissettiği çok garip bir histi, hem mutluluk hem hüzün hemde öfke barındırıyordu.

 

"Biliyordum.. " deyip gözlerini annesine çevirdi, yanağına zafer dolu bir yaş süzüldü. "Biliyordum anne" diye ekledi. Yavaşça geriye çekilip sırtını duvara yasladı. Derin bir nefes alıp eliyle yüzünü avuçladı, elindeki fotoğrafı sıkı sıkı tutmuştu. Bu fotoğraf onun zaferiydi, en büyük kanıtıydı.

 

... 

Aslan'ın 'biliyordum' dediği şey ne olabilir?

Loading...
0%