Yeni Üyelik
31.
Bölüm

29.Bölüm: Hayal kırıklığı

@mlkshnn

Bir kadın vardı görüntüde, saçları düz ve açıktı. Özensizce iki omzuna dökülüyordu. Aynı ağacın yan tarafında duruyordu, kaldırdığı kafasıyla gökyüzüne kısa bir an bile olsa baktığı anda çekilmişti.

 

Baş parmağını hızla kadının yüzüne bıraktı Aslan, gözleri dolu dolu oldu. Hissettiği çok garip bir histi, hem mutluluk hem hüzün hemde öfke barındırıyordu.

 

"Biliyordum.. " Gözlerini annesine çevirdi, yanağına zafer dolu bir yaş süzüldü. "Biliyordum anne." Yavaşça geriye çekilip sırtını duvara yasladı. Derin bir nefes alıp eliyle yüzünü avuçladı, elindeki fotoğrafı sıkı sıkı tutmuştu. Bu fotoğraf onun zaferiydi, en büyük kanıtıydı.

 

"Neyi biliyordun oğlum?" Merakla oğlunun yanına yaklaştı Güler Hanım, merak doluydu. Neydi oğlunun bildiği, neydi fotoğrafı gördüğü anda gözünden süzülen yaşın sebebi?

 

Yavaşça sırtını duvardan ayırdı genç adam, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. "Zeynep annesiyle tanışacak anne." Derin bir soluk alıp kollarını annesinin boynuna sıkı sıkı doladı. "Bitti, çok şükür her şey bitti."

 

Annesi şaşkındı, oğlunun kollarını sıkıp merakla yavaşça geriye çekildi. "Söyleyecek misin neler olduğunu?"

Kafasını olumlu anlamda salladı Aslan, elindeki fotografı sıkı sıkı tuttu.

 

"Söyleyeceğim ama önce bir işim var." Arkasını döndü, annesinin seslenişine rağmen hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Sabırsız ve heyecan doluydu, 15 yıllık özlem, acı, hüzün ve merak bitiyordu. Karısının artık eksikliği bitecek, düzelecek, iyileşecekti.

 

Hızla bir üst sokağa girdi, genç kız ve çocukları göründü. Görünmemeye gayret ederek geçip bir sonraki sokağa geçti. Hızlı hızlı adımlarla bir kaldırımda durdu, Esma Nine'nin yan komşusunun kapısındaydı. Gözlerini önce elindeki fotoğrafa çevirdi, derin bir soluk alıp inceledikten sonra eve döndü.

 

Yumruk yaptığı elini yavaşça kaldırıp kapıya vurdu. Kalbi deli gibi çarpıyordu, bir an önce açılmalı, delice merak ettiği soruyu sormalıydı. Yavaş başlayan vuruşları hızlandığı anda iç kapıda Emine Hanım göründü. Gözlerini duvarın kenarından kapıya çevirdiğinde genç adamı gördü.

 

Sessizce arkasını dönüp içeri yeniden adım attığı anda genç adamın gözleri ona kaydı. "Emine Hanım!" Diye seslendi. Kadın duymamaya gayret ederek hızla içeri girip kapıyı sıkıca kilitledi.

 

Aslan'ın gözleri deli gibi büyüdü, kafasını iki yana sallayıp bahçe kapısını zorlamaya çalıştı. Ne olursa olsun bugün o bahçeye girecek ve o yüzleşme gerçekleşecekti. Yumruklarını üst üste geçirdi, kapı demirden oluşuyordu. Adamın vuruşlarını sürgü de hiç hareket yoktu. Derin nefes verdi Aslan, hızla fotoğrafı arka cebine bırakıp gözlerini çevrede gezdirdi, birkaç meraklı komşu izliyordu. Aldırmadan geriye çekilip duvara yaklaştı, ayaklarını birkaç deliğid geçirip duvara tırmandı.

 

"Koş Esma Nine'ye haber ver" dedi konşulardan biri küçük oğluna. Küçük çocuk yan eve koştu.

 

Hızla bahçeye atladı Aslan, hızlı adımlarla iç kapıya yaklaşıp önünde durdu. Elini yavaşça kapıya vurdu, "Emine Hanım" dedi fısıltıyla. "Kapıyı açabilir misiniz?"

 

Kapının gerisinde duruyordu kadın, sırtını deli gibi yaslamış bekliyordu. Kalbi deli gibi çarpıyordu, her an durabilecek durumdaydı. Elleri ve ayakları tir tir titiyordu.

 

"Lütfen..." Dedi genç adam, iki elini kapıya bıraktı. "Konuşmamız gerek"

 

Kafasını hızla iki yana salladı Emine Hanım, ne olursa olsun bu kapıyı açamazdı. Gözleri dolu dolu oldu, karşısına çıkması mümkün bile değildi.

 

"Lütfen... " Diye yineledi Aslan, yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. Çaresizlik aklını başından alıyordu. Karısına bulduğu tek umudu böyle bırakamaz, bu defa eli boş dönemezdi.

 

Yavaşça bedenini çevirip sırtını kapıya yasladı. Arka cebinden fotoğrafı çıkarıp bakışlarını çevirdi. Bir kadın bir agacın yanında duruyordu, uzun kahverengi saçları vardı. "O... " Dedi genç adam, elini yavaşça fotograftaki kadının yüzüne bıraktı. "Sizsiniz.."

 

Emine Hanım avucuyla hızla ağzını sıkı sıkı kapattı. Gözyaşlarının yerini sessiz sessiz hıçkırıklar almıştı. Tüm bedeni deli gibi titriyordu, yavaşça yere oturdu.

 

"Neden?" Diye sordu Aslan, gözleri yaş doluydu. Anlamıyordu, anlamayacaktı. Bir anne neden öylesine küçükken evladını terk edebilir ve neden terk ettiği evladını terk ettiği meydanda günlerce izleyebilir?

 

"Öğrenmem gerek..." Dedi bitkin bir ses tonunda. "Öğrenip Zeynep'e söylemem gerek."

 

Yanağına tek damla yaş süzüldü. "Ona... Bir ömür borcunuz var." Eliyle yavaşça yanağını silmeye çalıştığı anda kadının hıçkırıklarını duydu. Emine Hanım tutmaya çalıştığı gözyaşlarına hakim olamamıştı. 7 yaşında bir meydanda terk ettiği evladı için durdurak bilmeden süzülüyordu yaşları.

 

Bahçe kapısında biri göründü, Esma Nine çocuklardan birinin haber verilşiyle soluğu burada almıştı. Endişeyle kapıya yaklaştı. "Oğlum!" Diye seslendi. Aradaki duvara rağmen sesini duyurmaya gayret ediyordu.

 

Genç adamın gözleri ona döndü, hızla ayağa kalkıp koştu. Kapıyı açtığı gibi heyecan dolu bakışlarını yaşlı kadına çevirdi. "O... Zeynep'in annesi." Dedi. "Bak.. terk ettiği günlere dair fotoğraflar var elimde."

 

Yaşlı kadın adamın heyecanla gösterdiği fotoğrafa bakışlarını hiç çevirmedi. Endişe doluydu, ellerini adamın tek eline sardı. "Bunu ikimiz konuşalım" dedi fısıltıyla. Meraklı komşuların bakışlarını üzerlerinden atmaya çalışıyordu.

 

"Annesi Esma Nine.. Şüphelerimde haklı çıktım, bunca zaman herkesten gizlemiş" dedi, yaşlı kadın kolundan sıkıca tutup hızla yan bahçeye yürüdü. Eve hızlı adımlarla getirip kapıyı kilitlediğinde, genç adamın yüzünde koca bir şaşkınlık vardı. Neden hiç tepki vermiyordu söylediklerine?

 

"Yan komşu Zeynep'in annesi" deyip bir anda sustu. Yaşlı kadın neden hiç şaşırmıyordu? Aklında tek bir ihtimal belirdi, kafasını yavaşça iki yana salladı.

 

"Sen de.. " dedi fısıltıyla, şaşkın ve hüzün dolu bir ifade belirdi yüzünde. "Sende en başından beri her şeyi biliyordun değil mi?" Diye ekledi, hayal kırıklığıyla doluydu.

 

Yaşlı kadın yavaşça kafasını eğdi, "Oğlum.." dedi, eline dokunmaya çalıştı, genç adam hızla geriye çekildi. Anlamak istemiyordu, bunca zaman buna nasıl sessiz kalmıştı?

 

"Esma Nine..." Dedi hüzün dolu ses tonuyla. "Nasıl.. nasıl yaparsın bunu?"

 

Geriye bir adım gidip arkasını döndü. Ensesini sertçe ovup yeniden bakışlarını çevirdi. "Zeynep.." dedi, yanağına istem dışı bir damla yaş süzüldü. "Neler yaşıyor, en iyi sen görüyorsun. Bunu ona nasıl yapabildin?"

 

"Oğlum.. beni dinle."

 

Kafasını hızla iki yana salladı genç adam, hiçbir açıklama iki kadını haklı çıkarmayacaktı. Gözlerinin önünde terk edildiği için acı çeken, çocukluğu, gençliği elinden alınan bir kız varken nasıl bu kadar acımasız, umursamaz olabilirlerdi?

 

"Hiçbir şeyi dinlemek istemiyorum." Arkasını dönüp kapıyı açtığı gibi hızlı adımlarla evden çıktı. Kaldırıma çıktığı anda bakışları yan komşuya kaydı, Emine Hanım hala kapıyı hiç açmamıştı.

 

....

Bir alt sokağa ilerledi genç adam, elinde fotoğrafı sıkıca tutmuştu. Adımları istemsiz ve bir robot edasında atıyordu. Gözleri dolu, yüzü solgundu. İnanmak istemiyordu, bu nasıl olurdu? Bunca yıl olanlara nasıl seyirci kalabilirlerdi?

 

Adımlarını yavaşça durdurdu, gözleri sokağa kaydı. Genç kız kaldırımın kenarında sessizce oturuyordu, bir başınaydı, elinde bir taş vardı, yere yavaşça sonsuzluk çiziyordu.

 

Kısık bir soluk aldı genç adam, fotoğrafı yavaşça katlayıp arka cebine bıraktı. Sessizce kaldırıma, genç kızın yanına oturdu. Tek kelime etmedi, eline bir taş alıp tıpkı onun gibi şekiller çizmeye çalıştı.

 

"Aslan.." dedi genç kız kısık bir tonda. Elinin yanındaki diğer eli gördüğü anda bakışlarını hızla ona çevirmişti. Yüzünde heyecan dolu ufak bir tebessüm vardı, onu gördüğü her anda istemsiz oluşuyordu.

 

Dili laldi genç adamın. Alt dudağını ısırıp elini genç kızın eline yaklaştırdı. Sıkı sıkı tutup kafasını da yavaşça omzuna yasladı. Gözlerini usulca kapadı, bunun bir rüya olmasını diledi. Bunca zaman göz göre göre genç kıza bunu yaşatmış olamazlardı.

 

"Yorgunum..." Sesi fısıltı doluydu. "Çok yorgunum Zeynep."

 

Bakışlarını yavaşça ona çevirdi genç kız, şaşkın ve endişe doluydu. Onu ilk defa böyle bitkin, böyle solgun görüyordu. Boştaki elini yavaşça yüzüne yaklaştırıp yanağını okşadı. "Uyu..." Dedi, "Uyu öğretmen."

 

....

Gözlerini yavaşça araladı genç adam. Kafası hala genç kızın omzundaydı, dakikalardır rahatsızlık vermemek adına bu şekilde bekliyordu Zeynep. Kaldırımın kenarında, sokağın orta yerinde oturuyorlardı.

 

Burnunun tam yanında saçları vardı, kokusunu yavaşça içine çekip doğruldu. "Zeynep.." dedi fısıltıyla. Genç kız hızla gözlerini ona çevirdi, yüzünde ufak bir gülümseme belirdi. "Uyandın.."

 

Kafasını yavaşça geriye çekti Aslan, kim bilir omzuna ne çok rahatsızlık vermişti. "Uyuyakalmışım"

"Evet."

 

Yavaşça doğrulup ayağa kalktı, elini karısına uzatınca Zeynep tereddütsüz tuttu. Bu el en büyük güveniydi, desteği, cesaretiydi. Uzatıldığı her anda düşünmeden sıkıca tutacaktı.

 

"İçeri gelmek ister misin?" Diye sordu genç adam, bakışlarını evine çevirdi. Onu artık bir an bile bırakmak istemiyordu. Genç kız bakışlarını yavaşça önündeki kapıya çevirdi, burada geçirdiği her an çok özel oluyordu. Başını usulca olumlu anlamda salladı, bunu kesinlikle reddedemezdi.

 

Kısık bir soluk aldı Aslan, elini sıkı sıkı tutup eve yürüdü. Onu içeri aldığı gibi kapıyı sıkıca kapattı. Bundan sonra hiç kimse onu üzmeyecekti. Bu ev bundan sonra sığındığı, yalanlardan kaçtığı bir yer olacaktı.

 

....

"Bir an önce bitmeli anne." Dedi genç adam, banyodaydı. Annesiyle telefonda sessizce konuşuyordu.

 

"Az kaldı oğlum, biraz daha zaman gerekecek."

"Olmaz anne, bekleyecek zamanım artık hiç yok."

 

Gözlerini yavaşça kaldırdı Güler Hanım, evin tadilatı son hızla devam ediyordu. "Bir şeyler yapmaya çalışacağım, sen hiç merak etme."

 

Kafasını hızla olumlu anlamda salladı genç adam, annesine güveni sonsuzdu. Ne yapıp edip bu tadilatı erkenden bitirecekti. "Babamla da görüşmem gerek, nerede şu anda?"

 

Bakışlarını yeni evin bahçesine çevirdi kadın, kocası durdurak bilmeden ev ile ilgileniyordu. Günler önce yakın bir arkadaşı desteğe gelmiş, soluksuz bitirmeye çalışıyorlardı. "Evin içerisinde."

"Tamam uğrayacağım." Deyip derin bir nefes verdi. Kapıyı açıp ağır adımlarla içeri girdiğinde gözleri karısına kaydı. Genç kız koltukta sessizce oturuyordu, elinde bir fotoğraf vardı. Genç adamın dört kişilik çekildiği son aile resmiydi.

 

İki çocuk, anne ve babasının önünde duruyordu. Elini yavaşça Aslı'nın yüzüne bıraktı, terk edildiği gün o da dünyaya veda etmiş, annesinin kalbinde hiç dinmeyecek bir yara açmıştı. "Ablan.." dedi fısıltıyla, genç adam yanına yaklaşıp oturdu. Gözleri aynı anda fotoğrafa kaydı.

 

"Çok güzel.." diye ekledi. Aslan'ın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, karısı gün geçtikçe daha iyiye gidiyor, sözcüklerinin yerini cümleler alabiliyordu.

 

"Evet" dedi genç adam, elinden sıkıca tutup gözlerini ona çevirdi. "Bir yere uğramam gerek, benimle gelmek ister misin?" Diye sordu.

 

Genç kız bakışlarını fotoğraftan ayırıp ona döndü. Kafasını tereddütsüz olumlu anlamda salladı, onunla her yere gitmeye hazırdı. Gülümseyerek derin bir nefes verip ayağa kalktı Aslan, elinden sıkıca tutup kapıya yöneldi. Bir daha hiç elini bırakmayacak, yalanlarla geçen yılların hesabını tek tek soracaktı.

 

....

Adımlarını yavaşça durdurdu genç adam, sadece bir alt sokağın başındaydılar. Derin bir nefes verip bakışlarını karısına çevirdi. "Müsaaden var mı?" Cebinden bir bez çıkardı, evin dışı tamamen bitmişti, sürpriz yapmak istiyordu sadece.

 

Zeynep hiç itiraz etmedi, onun hiçbir isteğini gerii çevirmiyordu. Kafasını olumlu anlamda salladığında genç adam yavaşça arkasına geçti, bezi gözlerinin önüne bırakıp dikkatle bağladı. Elinden sıkıca tutup adımlarını dikkatle atmasını sağlayıp evin önünde durdurdu.

 

Bezin dikkatle çekilmesiyle gözlerini yavaşça araladı genç kız, karşısında bir ev vardı. Tek kattan oluşuyordu. Kapının önünde, kaldırımın kenarında koca bir ağaç vardı, öylesine büyüktü ki tüm kaldırımı dallarıyla güneşten, yağmurdan koruyan bir şemsiye gibiydi.

Kafasını yavaşça gökyüzüne kaldırdı, yağmur çisil çisil yağmaya başlamıştı, buna rağmen kaldırıma tek damlası ulaşamıyordu. Gözlerini yavaşça genç adama çevirdi, ağacın böylesine büyük oluşuna anlam vermeye çalışıyordu.

 

Kafasını yavaşça yere eğdi Aslan, bundan sonra bu ağaç yağmurda, karda, yakıcı sıcakta bile kaldırımda oturduğu her anda ona bir şemsiye olacaktı. Bundan sonra tıpkı bu ağaç gibi o da onu her anda koruyacaktı.

 

"Burası.." dedi Aslan, ellerini sıkıca tutup önüne geçti. "Bizim evimiz, beğendin mi?"

 

Gözlerini şaşkınlıkla eve çevirdi Zeynep, daha önce hiç kendine ait bir evi olmamıştı. Esma Nine'nin torunları her geldiğinde ona bir fazlalık olduğunu hissettirmiş, istenmediğini belirtmişti.

 

Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Elini geriye çekip kapıya yaklaştı. Kapıyı yavaşça ittiğinde gözleri bir köşeye kaydı, küçük bir kulübe yapılıyordu, bitmek üzereydi. Üzerinde 'Boncuk' yazıyordu. "Boncuk" dedi heyecanla, bu evde Boncuk'u için de bir yer vardı.

 

Bir adım gerideydi Aslan, alt dudağını ısırmış tebessümle onu izliyor, attığı her adıma karşılık adım atıyordu. "Dışı bitti ama içeride biraz daha tadilat devam edecek."

"Güzel.." dedi fısıltıyla. Ne çok kullanıyordu son zamanlarda bu kelimeyi. Ne çok güzel şeyler oluyordu son günlerde ömründe.

 

Kulübeye yaklaşıp önüne eğildiği anda genç adamın evine iç kapısına kaydı. "Baba" dedi, babasının gözleri ona kaydı, yanında aynı yaşlarda bir adam vardı. Bir şeyler anlatıyor, babası da dinliyordu.

 

"Oğlum.." deyip hızla yönünü oğluna çevirdi Ahmet Bey, evi tamamlayabilmek adına tüm imkanlarını seferber etmekle kalmamış, ülkenin en iyi mimarı olan arkadaşından da destek istemişti.

 

"Ev bitmiş gibi." dedi, bu kadarını kesinlikle beklemiyordu. Ahmet Bey'in yüzünde gülümseme oluştu, bakışlarını oğlundan ayırıp arkadaşına çevirdi. "Arkadaşım Erdal, sizin ev için özellikle geldi." dedi.

 

Genç adam minnetle tebessüm edip elini uzattı. Babasıyla aynı yaşlarda bir adamdı, zayıf bir bedeni vardı. Gri bir kumaş pantolon ve beyaz bir gömlek giyiliydi. Gözlerinde bir gözlük bulunuyordu, saçlarının büyük kısmında aklar kaplıydı. Günlerdir bu ev için elinden geleni desteği gösteriyordu.

 

"Harika bir ev olacak oğlum" dedi Erdal Bey tebessüm ederek. Genç adam gülümsedi, "Hiç şüphem yok."

"Evliliğinizi tebrik ederim bu arada."

"Teşekkür ederim" deyip kafasını geriye çevirdi, karısıyla da tanıştırmalıydı.

 

Kafasını geriye çevirdiği anda bakışları karısıyla buluştu. Genç kız kulübenin önündeydi. Gözleri önce Aslan'a sonra Ahmet Bey'e, en sonda da Erdal Bey'e kaydı. Genç adam yavaşça yanına yaklaşıp elinden sıkıca tuttu. "Babamın arkadaşı." Dedi.

 

Ağır adımlarla iki adamın yanında durdu, Erdal Bey sessizdi. Elini yavaşça ona doğru uzattı, "Ben Erdal." dedi. Kalbinin deli gibi çarptığını hissetti genç kız, bakışları sadece yerdeydi, yabancı birinin gözlerine bakmaya cesareti pek yoktu.

 

Aslan elinden sıkıca tutmuş, yanında olduğuna ikna etmeye çalışıyordu. Kısık bir nefes aldı, elini yavaşça uzatıp adamın elini sıktı. "Zeyno..." Dedi ürkek bir ses tonuyla.

 

"Zeynep mi ismin?" diye sordu anında Erdal Bey. Genç kız kafasını olumlu anlamda sallayıp elini yavaşça geriye çekti.

 

"Memnun oldum kızım."

 

Duyduğu gibi yavaşça kafasını kaldırdığı anda gözleri adamın bakışlarıyla buluştu. Yüzündeki sıcak tebessümle onu izliyordu.

 

....

Elini adamın elinden hızla ayırdı genç kız, kalbi istem dışı deli gibi çarpıyordu. İlk defa bir rüya veya bir yeşil görmeden böyle bir şey oluyordu. Nefes nefeseydi, arkasını dönüp bakışlarını yere çevirdi.

 

"Zeynep.."

 

Kulakları ne genç adamı duyuyor ne de çevreyi algılıyordu. Bir an önce bir taş bulup kaldırıma oturmalıydı. Aslan hızla gözüne kestirdiği taşı eline verdi, genç kız kaldırıma geçti. Kafasını yere eğip yere usul usul sonsuzluk çizmeye başladı. Onu rahatlatan en büyük sebep bunu yapmaktı.

 

Genç adam yavaşça yanına oturdu. Sessizce eline bir taş alıp tıpkı onun gibi çizmeye başladı. Gözleri dolu doluydu, bu duruma bunca yıl nasıl seyirci kalınabilmişti? Sessiz bir soluk aldı, deli gibi merak ettiği bir şey vardı.

 

"Eğer bir gün annenle karşılaşırsan.. Söylemek istediğin ilk şey ne olurdu?" Diye sordu, merak doluydu. Gerçekten de dile getirdiği gibi annesine karşı hiç mi öfkesi, kırgınlığı yoktu.

 

Genç kız bakışlarını yavaşça ayırıp taşını sıkıca tuttu. Yere usulca sonsuzluk sembolünü çizmeye gayret etti. "Bu.." dedi fısıltıyla. Elleri, zihni ve kalbi neden yıllardır bu sembolü çizmeye gayret ediyordu. "Bu.. neden?" Diye ekledi.

 

Genç adam gözlerini yavaşça ellerine çevirdi, küçük küçük sonsuzluk çiziyordu. Kısıl bir soluk aldı, "Neden bunu çizdiğini mi öğrenmek istiyorsun?"

Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı genç kız, deli gibi merak ediyordu. Çocukluğundan bu yana neden yere sadece bu şekli çiziyordu? Neden onu sadece bu sembol rahatlatıyordu?

 

Gözleri dolu dolu oldu genç adamın, ellerini deli gibi sıktı. Anne diye çırpınan evladın, bunca zaman annesinin yanıbaşındaki varlığından birhaber olması adaletli değildi. Derin bir nefes verip iki elini iki avucunun arasına aldı.

 

"Zeynep.." kısık bir soluk verip avucuna ufak bir öpücük kondurdu. "Bundan sonra burada benimle kalır mısın?" Alt dudağını yavaşça ısırdı, bundan sonra yeni evi beklemeyecekti. Onu bir an önce yanına alıp yalanların arasından çıkaracak, ilk fırsatta da gerçekleri söyleyecekti.

 

"Tıpkı diğer evli çiftler gibi bizde aynı evde yaşayamaz mıyız?"

 

... 

Gerçekler ortaya çıkıyor. Kimler Emine Hanım olduğundan şüpheleniyordu, görelim bakalım ♥️

Loading...
0%