Yeni Üyelik
33.
Bölüm

30.Bölüm: Kalbimin Sahibi

@mlkshnn

Gözleri dolu dolu oldu genç adamın, ellerini deli gibi sıktı. Anne diye çırpınan evladın, bunca zaman annesinin yanıbaşındaki varlığından birhaber olması adaletli değildi. Derin bir nefes verip iki elini iki avucunun arasına aldı.

 

"Zeynep.." kısık bir soluk verip avucuna ufak bir öpücük kondurdu. "Bundan sonra burada benimle kalır mısın?" Alt dudağını yavaşça ısırdı, bundan sonra yeni evi beklemeyecekti. Onu bir an önce yanına alıp yalanların arasından çıkaracak, ilk fırsatta da gerçekleri söyleyecekti.

 

"Tıpkı diğer evli çiftler gibi bizde aynı evde yaşayamaz mıyız?"

 

Kafasını yavaşça arkasındaki eve çevirdi, "Yeni evimiz bitene kadar burada, sonrasında da hep orada kalırız." Elini yavaşça yanağına bıraktı, tıpkı kırılacak bir vazo misali, dokumaya deli gibi korkuyordu.

 

Genç kız gözünü yavaşça kapadı, yanağındaki sıcacık el bedenini deli gibi titretiyordu. Ne güzeldi onu hissetmek, ne güzeldi sıcaklığında kaybolmak.

 

"Sen..." dedi, gözlerini yavaşça aralayıp onun bir çift gözüne değdirdi Zeynep, merak ettiği bir şey vardı. "Ve ben mi?" Bir evin içerisinde hep bir arada ve baş başa mı olacaklardı?

 

Genç adamın yüzünde ufak bir gülümseme oluştu, karısı öylesine masumdu ki. Kafasını yavaşça onaylayarak sallamaya gayret etti. Kabul ettiği anda yepyeni bir hayata başlayacaktı, bundan sonra evinin içerisinde bir melek olacak, gözünü her açtığında ve kapattığında onu görecek, kokusunu doya doya içine çekecekti. "Evet, sadece ikimiz ve tabii ki bir de Boncuk."

 

Alt dudağını yavaşça ısırdı genç kız, yüzünde istem dışında ufak bir gülümseme belirmişti. Aynı evin içerisinde bakmaya doyamadığı, her anda sığınmak istediği biri olacaktı. Onunla yaşamak, her anda yanında olmak çok güzel olurdu.

 

Kafasını yavaşça yere eğdi, farklı bir evi düşündüğü her anda kalbini deli gibi çarptıran büyük bir nir endişesi vardı, ninesi. Ondan hiç ayrılmamış, tek geceyi bile onsuz geçirmemişti.

 

"Ninem..." dedi endişeyle, onsuz geceler nasıl geçerdi hiç bilmiyordu. Ya yine gece kabus görse, ya korktuğu bir an olursa? Ona nasıl yetişecek, kafasını nasıl dizine dayayıp rahatlayacaktı?

 

"Ev çok yakın, istediğin her anda yanına gidebiliriz." bakışlarını yavaşça ayırdı genç adam, bir elini deli gibi sıkmıştı, onu da Emine Hanım'ı da affetmeyecekti, nasıl bunca zaman her şeyi gizlerlerdi? Derin nefes verip bedenini genç kıza çevirdi, "Benimle aynı evde yaşamak istemez misin?" diye sordu. Kalbi deli gibi çarpıyordu, iki dudağının arasından çıkacak olumsuz bir kelimeye hazır değildi.

 

Genç kız bakışlarını yavaşça ona çevirdi, siyah saçları, kusursuz sakalları ve aynı renk gözleriyle ne yakışıklıydı. "Ben.." dedi fısıltıyla. Narin elini dikkatle yanağına bıraktı, kalbi deli gibi kanat çırpmaya başlamıştı.

"İsterim." diye ekledi.

 

Anında tebessüm belirdi genç adamın yüzünde, derin bir soluk alıp yanağındaki eli dikkatle tutup avucuna bir öpücük kondurdu. "Zeynep.." hızla kollarını boynuna doladı. "Ah Zeynep." Bir elini kafasının arka kısmındaki saçlarına bıraktı. Ne kadar sıksa, ne kadar sarılsa, ne kadar burnunu gömüp koklasa da doymak mümkün olmuyordu.

 

"Hiç pişman olmayacaksın." dedi genç adam, iki dudağını kulağına yaklaştırdı. "Seni geçen her günde daha çok seveceğim, öğretmen sözü olsun."

 

Yüzünde tebessüm oluştu Zeynep, elini yavaşça kaldırıp adamın sırtına bıraktığında Aslan kalbinin duracağını hissetti. İlk defa, ilk defa sarılışına böylesine karşılık veriyordu. Burnunu saçlarına gömdü, "Benim karım."

 

.....

Kaldırımın kenarında oturuyordu genç kız, elinde ufak bir taş vardı, yavaş yavaş şekiller çiziyordu. Kafasını yere eğmiş, derin düşüncelerle savaşıyordu.

 

"Yavrum." diyen ses ile bakışlarını yavaşça geriye çevirdi, ninesini gördü. "Nine"

 

Yaşlı kadın ayaklarını kaldırımdan indirip yanına oturdu. Hava oldukça soğuktu, genç kızın iki elini avuçlarının arasında sıkıca kapattı, parmakları buz kesilmişti.

 

"Üşümüşsün."

 

Kafasını yavaşça olumsuz anlamda salladı genç kız, soğuğu pek hissetmiyordu. Bir elini yavaşça geriye çekip ninesinin yüzüne bıraktı. Kırışık yanağında dikkatle gezdirdi, bu kadın ne çok fedakarlık yapmış, ne çok sevmişti onu.

 

"Ben.." dedi fısıltıyla, endişe doluydu. Ya söylediği şey ninesini üzerse? "Ben öğretmenin evinde kalabilir miyim?"

 

Yaşlı kadının yüzünde anında şaşkınlık belirdi, kızı ilk defa ondan uzak kalmayı göze alabiliyordu. Yüzünde hüzün belirdi, onsuz nasıl uyuyacaktı. Ufak bir tebessüm belirdi, kızı artık iyileşiyordu.

 

Elini sıkıca tuttu Esma Nine, gözleri dolu doluydu. 7 yaşında sokakta bulduğu, gecelerce anne diye sayıklayan, korktuğu her anda yanına kıvrılan küçük kızı, kendi yuvasını kuruyordu.

 

"Sen onunla bir ömür geçirmek istiyor musun?" diye sordu, genç kızın yüzünde ufak bir gülümseme belirdi, düşüncesi bile çok güzeldi. Kafasını yavaşça onaylayarak salladığında, yaşlı kadının yanağına usulca bir damla yaş süzüldü, ne güzel bir mucize olmuştu bu adam, semte geldiği ilk anda kızına iyi gelmiş, iyileştirmişti.

 

"Kalabilirsin kızım. Senin yerin artık kocanın yanı, ikiniz hep bir arada olmalısınız." Yavaşça yaklaştı, kollarını kızının boynuna sıkıca doladı. Gözlerini yavaşça kaldırdığında, Emine Hanım'ı gördü. Birkaç adım gerideydi, gözleri dolu, elleri de boynundaki kolyedeydi, sıkı sıkı tutmuştu.

 

"Annem.." dedi fısıltıyla, yanağına ufak bir damla yaş hızla süzüldü. Kalbi duracakmışcasına çarpıyordu, yavaşça arkasını döndü, bir an önce kaçmalıydı. Elinde süpürge vardı, kızını görmek istediği her anda büyük kurtarıcıydı. Hızlı hızlı adımlarla evine girip kapıyı sıkı sıkı kapattı. Sırtını kapıya yaslandığı anda ayaklarının titrediğini hissetti, yavaşça yere çöktü, odanın içerisinde sessiz gözyaşları duyuldu. Kokusuna doyamadığı, bakışına kıyamadığı evladı, koca kız olmuş, yuvasına uçuyordu.

 

...

"Acımasızlık." Dedi Aslan, gözleri dolu doluydu. Nasıl bu kadar vicdansız olunabilirdi? Bunca yıl nasıl sessiz kalınırdı? Hastanede, bir koltukta oturuyordu. Karşısında Berrin Hanım, yanında annesi vardı. Fırsat bulduğu ilk anda ikisi de soluğu burada almıştı, genç kıza gerçekleri anlatabilmenin bir yolunu delicesine arıyorlardı.

 

Yanağına ufak bir damla yaş süzüldü, Güler Hanım elini elinin üzerine bıraktı. "Oğlum."

 

Kısık bir soluk verdi genç adam, gözlerini yeniden Berrin Hanım'a çevirdi. Gerçekleri bir bir anlattıkça öfkesine engel olamıyordu, bunca yıl nasıl gizlenirdi? "Bir an önce söylemek istiyorum, ömrünün daha fazla böyle geçmesine izin veremem."

 

Berrin Hanım'ın gözleri önce arkadaşının gözleriyle buluştu. Kısık bir soluk verip ayağa kalktı. Ağır adımlarla masasının kenarından dolanıp genç adama yaklaştı.

 

"Oğlum." Dedi, kısık bir soluk alıp sağ tarafına oturdu. "Bir anda söylemeyiz." Genç adamın gözleri hızla ona döndü, kesinlikle daha fazla beklemek istemiyordu. Karısı artık anne özlemi çekmemeli, geçmişini, kimliğini öğrenmeliydi.

 

"Ne?"

"Zeynep şu anda buna hazır değil."

"Ne demek bu Berrin Teyze?"

 

Elini yavaşça genç adamın elinin üzerine bıraktı, endişesini çok iyi anlıyordu. "Zeynep yavaş yavaş toparlanmaya, iyileşmeye başladı. Annesinin bunca zamandır yanında olduğunu ve ninesiyle birlikte ondan gizlediğini öğrendiğinde büyük boşluğa düşecek, belki de artık hep korkacak."

"Ne?" Dedi genç adam, gözleri dolu dolu oldu. "Neden korkacak? Ben yanında olacağım hep."

 

"Güvenmekten korkacak oğlum. Esma Hanım onun en çok güvendiği kişiydi, bunca yıl bile bile gizlediğini öğrenirse hiç iyi şeyler olmayacaktır."

"Ama..?" dedi Aslan, beklemek istemiyordu. Karısı bir an önce öğrenmeli, geçmişin etkisinden kurtulmalıydı. "Ne yapmam gerek? Bile bile böyle bekleyemem."

"Beklemeyeceğiz, önce onu yavaş yavaş bu duruma hazırlayacağız."

"Nasıl yapacağız?"

 

Derin bir nefes verdi kadın, genç adamın gözlerine bakıyordu. "Öncelikle annesinin geri dönüşüyle ilgili bir hazırlık süreci olacak. Onu gördüğünde ne tepki vereceğini, nasıl davranacağını bilmeliyiz. Ve onu gerçekten görmek isteyip istemediğini öğrenmeliyiz."

 

Kafasıyla onayladı Aslan, bunlar kolaydı, genç kıza ilk fırsatta sorabilirdi. "Verdiği cevaplara göre de gerçekleri açıklamak için bir yol haritası belirleyeceğiz."

 

Hızla ayağa kalktı genç adam, "Tamam, beklemeden başlayalım." Arkasını döndü, tek kelime etmelerine izin vermeden odadan çıktı.

 

.....

"Zeynep!" dedi Aslan, yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Bugün her şey çok güzeldi, karısına aynı evde olmayı teklif etmiş, o da kabul etmişti.

 

Genç kızın gözleri hızla ona döndü, kısa bir zaman bile olsa onu çok özlemişti. Kaldırımın kenarında oturuyordu, hızla ayağa kalkıp yanına yaklaştı.

 

"Aslan.."

 

İki elini deli gibi sıktı genç adam, yerinde duramıyordu. Tüm gün koşturmuş, evi bir an önce tamamlayabilmek için uğraşmıştı. Önce merkeze gidip birkaç işçi daha getirtmiş, birkaç gün içerisinde hızlıca bitirmelerini söylemişti. Sonra da mobilya seçimlerini gerçekleştirip en hızlı şekilde teslim etmelerini belirtmişti.

 

"Zeynep seninle bir işimiz var." dedi, genç kız merakla yüzüne bakıyordu. "Hadi gel." Arkasını dönüp arabasına yaklaştırdı. Ön koltuğu açıp binmesine yardımcı olduktan sonra sürücü koltuğuna yerleşti.

 

....

Küçük bir odanın içerisindeydi iki genç, önlerinde birkaç boya kutusu ve iki tane saplı fırça vardı. "Bu odayı da biz boyayabiliriz, ister misin?"

 

Zeynep'in gözleri odada gezindi, yüzünde tebessüm belirdi. Genç adamın semte geldiği ilk günlerde de birlikte okulun duvarların boyamışlardı. "Evet."

 

Genç adam hızla eğildi, boya kutularının kapağını tek tek açtı. Birkaç renkten oluşuyordu, seçim yapamadığı için hepsini almak durumunda kalmıştı.

 

"Hangi renk?" Diye sordu, Zeynep gözlerini kutularda gezdirdi. Sırasıyla sarı, mor ve yeşildi. İşaret parmağını tereddütsüz yeşil olana doğrulttu. Evinin em güzel köşesi yeşil olmalıydı.

 

Genç adam tebessüm ederek diğer ikisini köşeye çekti. Fırçalardan birinin paketini açıp yavaşça ona uzattı. "Hadi başlayalım o halde."

 

Sapını sıkıca tuttuğu fırçayı önce boya kovasına daldırdı Zeynep, dikkatle kaldırıp duvara sürdüğü an yüzünde gülümseme belirdi, çok güzel bir renkti. Duvarın diğer köşesine de yaklaştığında gözleri yavaşça genç adama kaydı, elindeki fırçayla duvarı boyuyordu.

 

Yüzünde gülümseme belirdi, çok başka bir adamdı. Ağzından çıkan tek kelimeyi yerine getirmek, onu mutlu etmek için hep çabalıyordu.

 

Yüzünün yan pozisyonunu görüyordu, kısa sakalları, kusursuz yüzüyle çok yakışıklıydı. İyi ki semte gelmiş, iyi hayatına hediye olmuştu. Artık hiç yalnız olmayacak, ömrü onunla geçecekti. Alt dudağını yavaşça ısırdı, çok yakışıklıydı. Ufak bir bakışıyla, tebessümüyle kalbini titretiyordu.

 

Kısık bir soluk verdiğinde, genç adam kafasını o yöne çevirdi, bakışları genç kızın gözleriyle buluştu, Zeynep iki yanağının kızardığını hissedip bakışını hızla ayırdı, Aslan kalbindeki serinlik ile tebessüm etti.

 

Boştaki elini yavaşça ensesine bırakıp yavaşça ovdu, karısı çok özel, çok güzeldi. Bir bakışıyla, bir kelimesiyle kalbini eritiyor, şükür sebebi oluyordu.

 

Gözlerini yavaşça yüzüne çevirdi, yan pozisyonunu görebiliyordu. Saçları at kuyruğu bağlıydı, dudakları rujsuzluğa rağmen pembe, yanakları al aldı. Alt dudağını yavaşça ısırdı, iyi ki bu semte gelip kocası olabilmişti. O bir hediyeydi, hayatın ona sunduğu koca bir hediye.

 

Elindeki sapı deli gibi sıktı, genç kız bakışını yavaşça çevirdi, bakışları buluştu. İki kalpte de aynı anda koca bir kıpırtı oluştu, her temas deli gibi titretiyordu.

 

"Zeynep.." dedi genç adam, kalbindeki çırpınma uzak kalmasına müsaade etmiyordu. Ağır iki adımla önünde durdu, elini yavaşça yanağına bıraktığında genç kızın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Onu hissetmek çok güzel, çok güven vericiydi.

 

Ellerinin titrediğini hissediyordu Aslan, avucunu dayadığı sıcaklık çok yabancıydı. Bu kızda çok başka bir etki vardı, dokunduğu her anda kendinden geçiriyordu.

 

Gözlerini yavaşça yüzünde gezdirdi, bakışları dudaklarında durdu. Baş parmağının ucuyla usulca dokunmaya gayret etti, oldukça yumuşaktı. Kim bilir hissetmek ne güzel olacaktı.

 

"Zeynep..." diye yineledi. Bedeni deli gibi titriyor, kalbi sadece bir şeyi hissetmek istiyordu. Kısık bir soluk alıp sakinleşmeye çalıştı, kalbi deli gibi çarpıyor, bedenini titretiyordu.

 

Yavaşça yanına yaklaştı, aradaki mesafe milimlik oldu. Kalbindeki heyecana hükmetmek oldukça zordu. Dudağını usulca dudağına dokundurduğu anda nefesinin de kalbi hızlandığını hissetti.

 

Gözlerinin deli gibi büyüdüğünü hissetti Zeynep, dudaklarında ilk defa böyle bir dokunuş yer alıyordu. Bu nasıl bir şeydi? Hem dudaklarını dudaklarında, hem kalbini kalbinde hemde tüm bedeninde heyecan hissediyordu.

 

Gözlerini yavaşça kapadı, nefesini hissetti. Bir elini yavaşça kalbine bıraktı, bu heyecana dayanabilir miydi emin değildi.

 

"Zeynep..." dedi Aslan, yavaşça geriye çekilip gözlerine baktı. Kalbi durmak işin çabalıyordu. İlk defa onu böylesine hissediyordu. Nefesi, heyecanı, dudaklarındaki bocalama hissi oldukça güzeldi. "Seni seviyorum." diye ekledi.

 

Genç kız derin derin nefes alıyordu, bir elini yavaşça dudağının üzerine bıraktı. Genç adam geri çekildiği gibi büyük bir boşluk hissi yer almıştı, bir adım geriye gidip gözlerini hızla ayırdı. Yanakları oldukça kızarmıştı, bir an önce buradan kaçmalı, ninesine ve odasına sığınmalıydı.

 

Arkasını döndüğü anda Aslan kolundan tutup onu kendine çekti, bedenini bedenine sabitleyip kollarını beline sıkı sıkı doladı. "Kaçma Zeynep." dedi fısıltıyla, bir elini yavaşça saçlarında gezdiriyordu. "Lütfen bundan sonra sığınacağın kişi ben olayım. Kaçmak istediğin her anda sadece bana gel."

 

Burnunu omzuna gömmüştü Zeynep, sessizce onu dinliyordu. Gözlerini yavaşça kapatıp kokusunu içine çekmeye çalıştı, hem kalbinin hemde bedeninin yavaşça sakinleştiğini gördü. Bu adamda çok farklı bir şey vardı, yanında iken de sakinleşebiliyor, kendine gelebiliyordu.

 

Kafasını olumlu anlamda yavaşça salladı, artık kaçmayacak, her anda onu bulmaya çalışacak, yanına gelecekti.

 

Yüzünde tebessüm oluştu genç adamın, burnunu çenesinin altında duran kafasına gömdü. "Benim Zeynep'im." Kollarını sıkı sıkı sardı, bundan sonra canı sıkıldığı, kötü hissettiği, baş edemediği her anda sadece ona gelecek, hayatını değiştiren kişilerden biraz da olsa uzak duracaktı.

 

....

"Boncuk" dedi Zeynep fısıltıyla. Kulübenin önünde eğilmiş bekliyordu. Minik kedisi yeni evini çok sevmiş, her fırsatta buraya geliyordu. Genç kız gördüğü gibi bahçeye koşmuştu.

 

Ellerini yavaşça uzattı, "Boncuk." minik kedinin gözleri sesini duyduğu anda ona döndü, kendisi için uzatılan elleri görünce ağır adımlarla yanına yaklaştı.

 

Genç kızın yüzünde tebessüm belirdi, bir koluyla sıkıca tutup diğer elini de tüylerinin üzerine şevkatle bıraktı. Yavaşça kenardaki bir taşın üzerine oturdu, arkasından gelirken biraz yorulmuştu. Dinlendikten sonra gitmek en iyisi olacaktı.

 

Gözlerini yavaşça eğdiğinde, saçları yüzünü tamamen kapatmıştı. "Sen.." dedi fısıltıyla, bakışları sadece minik kedisindeydi. Kafasını yavaşça kaldırıp gözlerini önce evde sonra da küçük kulübede gezdirdi. Her geçen gün daha da güzelleşiyordu burası. "Burayı sevdin mi?"

 

Elini yavaşça tüylerinin üzerinde gezdiriyordu. Boncuk kucağına tamamen yayılmış, bedeninde gezen şefkatli parmakların tadını çıkarıyordu. En güvendiği yerlerden biriydi burası.

 

O anda biri göründü, Erdal Bey bahçeye giriyordu. Yavaşça kapıyı aralayıp yanına yaklaştı.

 

"Zeynep." dedi, genç kızın gözleri hızla ona döndü. Aceleyle ayağa kalktı, endişeyle dolmuştu. Geri bir adım attığı anda Erdal Bey'in yüzünde koca bir şaşkınlık belirdi, onu korkutmayı kesinlikle istememişti.

 

"Korkutmak istememiştim kızım." Dedi, genç kızın ürkek gözleri yavaşça ona döndü. "Ben.." kedisine sıkı sıkı sarıldı. "Gitmeliyim." Arkasını döndü, tek adım attığı gibi kolunda bir el hissetti. Kalbi deli gibi çarpmaya başladı. Gözlerini yavaşça çevirdiğinde, adamın bir çift gözüyle buluştu.

 

"Dur.." dedi Erdal Bey, "Dur Zeynep."

 

Ağır adımlarla önünde durdu, "Seni korkutmak istemedim." Elini yavaşça geriye çekti.

 

Kalbinin deli gibi çarptığını hissediyordu Zeynep, hızla nefes alıp veriyordu. Kimdi ki bu adam kolunu tutuyor, gitmesine engel oluyordu. Bir an önce kaçmalı, ninesine sığınmalıydı.

 

Arkasını hızla dönüp koşmaya başladı. Gözleri dolu doluydu, ya onu takip ediyorsa? Ya yine kolundan tutarsa? Kafasını yavaşça geriye çevirmek istedi, cesaret edemedi. Adımlarını deli gibi hızlandırıp sokağı geçti.

 

....

Sessizce duruyordu Erdal Bey, yüzünde koca bir hüzün vardı. Kısık bir soluk verip elini ceketinin iç cebine bıraktı. Cüzdanını açtı, kapağını açtığı anda bir fotoğraf girdi bakışlarına.

 

Vesikalık bir resimdi, beş altı yaşlarında küçük bir kız çocuğuna aitti. Saçları iki yandan bağlanmıştı. Tek dişi önden düşmüş, gözleri parıldayarak kameraya bakıyordu.

 

Baş parmağını yavaşça yüzünde gezdirdi, yüzünde hüzün dolu bir tebessüm belirdi. "Babacığım" dedi fısıltıyla. Ne çok özlemişti evladının sesini, yüzünü.

 

Gözlerini yavaşça kapatıp fotoğrafı kalbine yasladı. Hayat onsuz çok zordu. 'Canım babam' diyen tiz sesi, boynunu sıkı sıkı saran küçük kolları uzun zamandır yoktu.

 

"Erdal." Diyen bir ses ile bakışlarını geriye çevirdi. Gözleri arkadaşına kaydı, "Ahmet."

"Birini mi bekliyorsun?"

 

Kafasını yavaşça iki yana sallayıp cüzdanını arkadaşına çevirdi. "Kızım." dedi, gözleri dolu dolu oldu. Bir daha görebilmek için ömrünü verirdi.

 

Ahmet Bey yavaşça eline aldı, küçük kızın minik bir çift gözüne, gülümseyen yüzüne baktı. "Evlat acısının çaresi yok." dedi, kızını son görüşü zihninde yer aldı. Aslı'sı da çok küçük yaşta hayata veda etmiş, ailesine ömürlük bir acı bırakmıştı.

 

"Belirsizlik.." dedi Erdal Bey. "Belirsizlik ömrümü alıyor." Yavaşça geri geri gidip kenardaki merdivene yaklaştı, en alttaki basamağa oturdu. Kızından söz ettiği her anda tüm gücü yok olup uçuyordu.

 

"Belki.." dedi fısıltıyla. Gözlerinden yavaşça bir damla yaş süzüldü. "Kafayı yedim belki bilmiyorum ama hala bir yerlerde nefes aldığını düşünmeden duramıyorum."

 

Ahmet Bey yaklaşıp yavaşça yanına yaklaştı. İki acılı baba, bir merdivenin basamağında yan yana oturdu. "Kaç yıl oldu?" Diye sordu.

"15" dedi adam, kısık bir soluk verdi. 15 yıldır tek evladının acısını, belirsizliğini yaşıyordu. "Ama hala her şey dün gibi, sanki kızım bir yerlerden çıkıp kollarıma atlayacak gibi."

 

Gözleri dolu doluydu, keşke ölmeden önce bir kez daha kızını görse, sesini duysa, kokusunu hissedip doya doya sarılsa. "İsmi neydi?"

"Zeynep."

 

....

Çok çok geciktiğini farkındayım, işlerimin yoğunluğundan bir türlü fırsat bulamadım, öncelikle bunun için özür 🙏 Gelelim bölümüze, Zeynep ve Aslan artık aynı evde yaşayacak ❤️

 

Oy ve yorumları eksik etmeyelim 💚

Loading...
0%