Yeni Üyelik
40.
Bölüm

33.Bölüm: Özgürlüğüm

@mlkshnn

Kafasıyla onayladı Zeynep, "Kırmızı.. şeker."

"Ne?" Dedi genç adam, iki elinden sıkı sıkı tuttu.

 

"Bir adam var.." Dedi fısıltıyla. "Elinde de şeker var." diye ekledi. Elinin birini kalbine bıraktı, delicesine çarpıyordu.

 

"Baban mı Zeynep bu adam? Hatırlıyor musun?"

 

Hızla ayağa kalktı genç kız, zihninde şeklini ayırt edemediği kırmızı bir şeker vardı. "Şeker.." dedi, "Kımızı şeker."

 

Kafasını yavaşça iki yana salladı genç kız, hatırladığı tek detay kırmızı renkte bir şekerdi. Kısık bir soluk verip usulca kocasına yaklaştı, aynı yerine oturup gözlerini elektrikli sobaya çevirdi. Ayaklarını o yöne uzattı, one yapsa da bugün ısınmıyorlardı.

 

"Soğuk.." dedi fısıltıyla.

"Üşüyor musun?" Diye sordu genç adam, gözlerini karısına çevirdi. Genç kız kafasını yavaşça onaylayarak salladı, ne kuru giysileri ne elektrikli soba ne de evin tümünü saran doğalgaz ısıtabilmişti.

 

Ayağa kalktı Aslan, yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Ev oldukça sıcaktı, niye böyle üşüyordu hala? Odasına geçip dolaptan bir pike çıkardı. Hızlı adımlarla yaklaşıp karısının yanına oturdu.

 

Battaniyeyi sırtından tüm bedenine sıkı sıkı sardı. "Bu ısıtır seni." genç kızın gözleriyle izledi onu. Yanına oturduğunu gördüğü anda battaniyeye sıkı sıkı darılıp kafasını omzuna dayadı. Huzurla dolduğu tek yerdi.

 

Elini battaniyenin altına bırakıp sıkıca elinden tuttu Aslan, gözlerini sobaya çevirdi. "Zeynep..." dedi fısıltıyla. Aklında oldukça fazla cevap bekleyen soru vardı.

 

"Annen.." diye ekledi. Gerçekleri gizlediği her anda bedeni de kalbi de huzursuzdu. Kısık bir soluk aldı, yarın okul çıkışı onu hastaneye götürüp Berrin Hanım'la görüştürmeli, annesiyle karşılaşmaya hazırlamalıydı.

 

"Anneni görmeyi çok mu istiyorsun?"

 

Genç kızın gözleri sobanın üzerindeydi. Yıllardır en büyük dileği buydu, annesine karşısına çıkıp onu özlediğini söyleyip sarılacaktı.

 

Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, genç adam derin bir nefes verdi. "Ona karşı ne hissediyorsun? Seni bıraktığı için öfkeli misin?"

 

Gözlerini pozisyonunu bozmadan yavaşça genç adama çevirdi, bunca yılda yolunu beklerken, yokluğu ile savaşırken ona hiç öfke biriktirmemişti. "Hayır.." dedi güçsüz bir ses tonuyla.

 

Genç adamın yüzünde koca bir şaşkınlık belirdi, terk etmesine, karşısına yıllardır çıkmamasına ve bu durumda olmasına rağmen hiç mi öfke yoktu kalbinde?

 

"Seni bıraktığı içinde mi?"

 

Kafasını iki yana salladı Zeynep, çocuk kalbi bunca yılda sadece onu görmek, tanımak, yeşil bağımlılığını silmek ve eksikliğini gidermek istemişti hep. Acaba nasıl bir yüzü vardı? Ninesinin anlattığı gibi ona benziyor muydu? Gerçekten de güzel bir kadın mıydı? En önemlisi onu sever miydi? Koklayıp sarılır mıydı? Bir kez bile olsa 'kızım' der miydi?

 

"Hayır.." dedi dolu gözlerini gizlemeye çakıştı. Elini yavaşça genç adamın elinden çekti. Vücudunu titreme sarmış, üstünü saran battaniye yetersiz gelmişti.

 

"Üşüyor musun hala?" diye sordu Aslan, titremeye başladığını fark etmişti. Geriye çekilip gözlerini yüzüne çevirdi, iki yanağı da oldukça kızarmış gözüküyordu.

 

Battaniyeye sıkı sıkı sarsıldı genç kız, vücudunu esir alan bir buz vardı, bedenini deli gibi titretiyordu. "Soğuk.." dedi zorlukla.

 

Aslan'ın gözleri önce sobaya döndü, oldukça ısıtıyordu. Ayağa kalktı, "Bekle bir battaniye daha getireceğim." Arkasını dönüp odaya koşar adımlarla ilerledi. Eline aldığı bir battaniyeyle koşarak yaklaştı. Üstüne sıkıca sarıp önüne eğildi.

 

"İyi oldu mu?" diye sordu.

 

Zeynep battaniyeyi tüm bedenine sardı, dışarıda sadece gözleri vardı. Üstüne örtülen battaniyelere, önüne bırakılan sobaya rağmen tir tir titremeye başlamıştı. "Çok.. soğuk."

 

Elini hızla uzatıp avucunu genç kızın alnına dayadı, çok az ılıktı. Derin bir nefes verip elinden tutup battaniyeyi çekti. Isıtabilmek için aklında başka bir seçenek vardı. Ayağa kalkmasına yardımcı olup odaya ilerledi.

 

Yatağa yaklaştırıp örtüyü açtı. Genç kız itiraz etmeden bedenini üzerine bıraktı. Tir tir titreyen vücudunu anında battaniyenin altına bıraktığında, genç adam da usulca yatağa kalktı. Aynı battaniyenin altına girip gözlerini karısına çevirdi.

 

"Şimdi ısınırsın." dedi, Zeynep pozisyonunu bozmadan yavaşça yanına yaklaştı. Burnunu göğsüne dayadığı anda, Aslan kollarını sıkı sıkı bedenine doladı. Burnunu saçlarına gömüp sıkıca sarıldı. İkisinin bedeni sadece saniyeler içerisinde oldukça ısınmıştı.

 

"Sıcak.." dedi Zeynep fısıltıyla. Burnunu yavaşça içine çekiyor, adamın kokusunu kalbine kayıt ediyordu.

 

"Isındın mı?" Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. Saçlarının arka kısmını okşayan bir el vardı, ömrünün en huzurlu anıydı.

 

Gözlerini yavaşça kapadı genç kız, bu evde geceler çok güzel geçiyordu. Sabaha değin kollarında, yanında uyuyor, her anda burnunu göğsüne dayıyordu. Bu çok çok güzeldi, bu adamın karısı olmak bambaşkaydı.

 

.....

 

Gözlerini yavaşça aralamaya çalıştı genç kız, sabahın oldukça erken vaktiydi. Koca bir bitkinlik hakimdi bedenine, gözleri doldukça yorgundu. Gecenin bir vakti vücut ısısı aniden yükselişe geçmiş, genç adamın erken müdahalesi ile koşa sürede düşmüştü.

 

Yorgun bakışlarını araladığı anda gözleri tek bir kişiye kaydı. Yatağın diğer ucunda genç adam yatıyordu. Bir kolunu yastığa, kafasını da koluna bırakmış sessizce izliyordu. Gece boyunca yanı başından bir an bile ayrılmamış, gözlerini hiç kırpmamıştı. Karısının ateşlenmesi aklını başından almış, uyanışını beklemişti.

 

Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, sonunda delicesine hayran olduğu gözlerini görebildi. "Günaydın.." dedi fısıltıyla. Bakışlarını yüzünden hiç ayırmıyordu.

 

Elini yavaşça uzattı Zeynep, avucunu usulca genç adamın yüzüne bıraktı. "Günaydın.."sakallarındaki kısa tutamları hissediyordu. Oma dokunmak çok başkaydı.

 

"Nasılsın?" diye sordu Aslan, yanağındaki el kalbinin delice çırpınma sebebiydi. "İyiyim.." kısık bir soluk alıp gözlerini saate çevirdi. Okul vakti geçeli çok olmuştu.

 

"Okul.." dedi merakla.

 

Genç adam tebessüm etti. "İzin aldım, bugün sadece seninle olacağım."

Gülümsedi Zeynep, oldukça hoşuna gitmişti. Derin bir nefes verdiğinde, genç adam elinden sıkıca tuttu. Gece boyunca başında beklemiş, pişmanlıkla kavrulmuştu. Annesine öylesine odaklanırken onun için bir şeyler yapamamıştı.

 

"Yapmak yada görmek istediğin bir şey var mı Zeynep?"

 

Genç kız yavaşça ona döndü, zihninde tek bir şey yer aldı. Merkeze bir defa onunla gitmiş, onda da gördüğü yeşillerden dolayı kriz geçirdiği için geri dönmek zorunda kalkıştı. "Merkez.." Deyip sustu, bir daha gitmek, doya doya gezmek görmek istiyordu.

 

"Merkeze mi gitmek istiyorsun?"

 

Alt dudağını ısırıp kafasını olumlu anlamda salladı genç kız, endişesine rağmen delicesine istiyordu. "Çocuklar.." dedi fısıltıyla. Semtin çocuklarıyla oynadığı vakitlerde duyuyordu, merkezde gezilecek çok güzel yerler vardı, söz edilen yerlerin hiçbirini görememişti. "Onlar gibi bende.." sustu, endişe doluydu. Ya reddederse, ya ninesi gibi o da durumundan söz edip onu vazgeçirmeye çalışırsa?

 

"Gidebilir miyim?"

 

Genç adamın yüzünde anında hüzün belirdi. Suçluluk sardı her yanını, nasıl düşünememişti bunu. Karısı bu semtin dışına çıkamıyor, bir kafeste ömrünü geçiriyordu. Tedavisine öncelikle özgürlüğü vererek başlamalıydı.

 

Yavaşça yanına pozisyonunu bozmadan yaklaştı, genç kız kafasını anında göğsüne dayadı. Adamın güçlü kolları bedenini sıkı sıkı sardı. "Gidebilirsin Zeynep. Ben seni görmek, gitmek istediğin her yere götüreceğim. Söz veriyorum." Elini saçlarına bırakıp yavaşça okşadı. Bugün karısının ilk hayalini gerçekleştirmek için elinden geleni yapacaktı.

 

"Hadi hazırlanıp çıkalım."

 

Şaşkınlıkla geriye çekildi Zeynep, böylesine hızlı beklemiyordu. "Şimdi mi?"

"Evet, şimdi. İstediğin her şeyi anında yerine getireceğim. Bu sana benim öğretmen sözüm olsun." Gülümseyerek yataktan inip ayağa kalktı.

 

Elini karısına uzattı, "Hadi." Hızla eline karşılık verip yataktan çıktı genç kız. Heyecan doluydu, yüzünde koca bir gülümseme belirdi, herkes gibi o da merkeze gidiyordu. İsmini defalarca duyduğu o yerlerin hepsini gezecek, kendi gözleriyle görecekti.

 

.....

 

Gözlerini salonunda köşesindeki merdivene çevirdi Aslan, birkaç dakikadır karısını bekliyordu. Yüzünde koca bir gülümseme belirdi, en üst basamakta karısı vardı.

 

"Hazır mısın?" Diye sordu, genç kız kafasını sallayıp basamakları indi. Önünde durduğunda Aslan derin bir nefes verdi. Elinde bir bere bir atkı vardı. Gözlerini gözlerinden ayırmadan önce bereyi kafasına taktı, saçlarını iki yandan düzeltip atkıyı boynuna sıkıca sardı.

 

"Şimdi hazırsın." Elini sıkıca tuttu. "Gidebiliriz." Diye ekleyip bakışlarını çıkışa çevirdi.

 

.....

 

Arabayı bir caddenin başında durdurdu Aslan, gözlerini karısına çevirdi. Genç kız yol boyunca geçtikleri her caddeyi, sokağı heyecanla incelemişti. "Geldik.." dedi genç adam.

 

Genç kızın gözleri yavaşça ona döndü, yüzünde heyecan dolu bir tebessüm vardı. "Oraya..." dedi fısıltıyla. Titrek parmağıyla işaret etti. Oldukça kalabalık ve cıvıl cıvıldı, insanların her biri ayrı bir telaş içerisinde yürüyordu. Kimisi tekti kimisi bir arkadaşı veya ailesiyleydi.

 

"Oraya mı gideceğiz?" diye ekledi.

 

Genç adam pencereye kafasını yaklaştırıp o yöne döndü, "Oraya mı gitmek istiyorsun?"

"Gidebilir miyim?" Yüzünde çekingen bir ifade vardı. Kalbi delide çarpıyordu, kalabalığa ilk girişi olacaktı bu.

 

Aslan tereddütsüz kafasını onaylar anlamda salladı, "İstersen eğer.. gideceğiz tabii."

"İsterim.."

"Gidelim o halde." Kemerini açıp indi genç adam, gözlerini dikkatle çevrede gezdirdikten sonra derin bir nefes aldı, hiç yeşil yoktu. Ön kapıyı açıp gözlerini karısına çevirdi. "Hadi.." elini uzattı, Zeynep'in gözleri çevreye kaydı, oldukça kalabalıktı. Yüzünde endişe belirdi, bu kadarını beklemiyordu.

 

Gözlerini endişe bürüdü, ya kaybolursa? Ya bir an bile olsa genç adamı kaybederse? Ya yıllar önce olduğu gibi kalabalığın ortasında bir başına kalırsa?

 

Gözleri dolu dolu oldu, dondurma yemeye çıktığı bir gezide hem kimliğini hem annesini hem ailesini kaybetmişti.

 

Kafasını hızla iki yana salladı, kesinlikle cesareti yoktu. Kalabalığın içerisine karışmayı, yeniden terk edilmeyi göze alamazdı. "Hayır.." dedi fısıltıyla. Geriye çekilip sırtını koltuğa yasladı. Gözleri olmuştu, sesi titriyordu.

 

"Bir tanem.." dedi Aslan, dolu dolu olan gözlerine direnmeye gayret ediyordu. Yavaşça ayaklarının önüne çömelip bir elinden sıkı sıkı tuttu. Elinin kemikli sırtına ufak bir öpücük kondurdu, kalbini delicesine sızlatıyordu gözlerindeki endişe.

 

"Ben yanındayım, hep de yanında olacağım. Korkma lütfen."

 

Elini avuçlarının arasına alıp gözlerini gözlerine çevirdi. "Elini asla ama asla bırakmayacağım."

 

Yavaşça doğrulup avucunu karısının kalbinin üzerine dayadı, delice çarpan atışları hissetmeye çalıştı. Ne çok endişe, ne çok korku ve ne çok kırgınlık barındırıyordu.

 

"Bana güven.. olur mu?" Sessiz bir soluk aldı. "Ben bu endişenin yok olup gitmesi için her şeyi yapacağım."

 

Usulca ayağa kalkıp dudaklarını alnına bastırdı. "Korkma." Elini yavaşça yeniden uzatıp bakışlarını yüzüne çevirdi.

 

Zeynep'in gözleri dışarıya kaydı, oldukça kalabalıktı. Derin bir nefes verip cesaretini toplamaya çalışarak elini genç adamın eline bıraktığı anda Aslan sıkıca tuttu. Dışarıya attığı ilk adımda parmaklarını parmaklarının arasına geçirdi. Bugün kalabalık korkusunu atlatması için uğraşacak, kalbindeki endişeyi giderecekti.

 

"Gidelim.."

 

.....

Ele ele yürüyordu iki genç, bir caddedeydiler. Arabayı geride bırakıp yayan devam etmek istemişlerdi.

 

Zeynep şaşkındı, çevresi yabancı insanlarla doluydu, ilk defa bu kadar kişiyi bir arada görüyordu. Hem gelip geçen insanları hem de geçtiği yerleri izliyordu.

 

Denizi kocamandı, semtin kıyısındakinden çok çok büyüktü. Yağmura rağmen insanlar önünde durmuş, kenarlara konulan banklarda oturmuştu.

 

Yüzünde koca bir gülümseme vardı, merkez ne çok kalabalıktı, ne güzeldi. Koca koca marketler, hiç gitmediği kafeler, büyük mağazalar vardı.

 

Koca bir meydanda durdu genç adamın adımları, gözlerini dikkatle çevrede gezdirdi. Yeşile dair tek kişi yoktu, kış ayında olmaları en büyük avantajdı. İnsanların montları genellikle, siyah, krem veya kahverengiydi.

 

Yönünü iç rahatlığıyla çevirdiğinde genç kızın gözleri bir köşeye kaydı. Ufak bir tezgah kuruluydu, üzerinde iki küçük kuş kafesi vardı, içerisinde ikişer güvercin konulmuştu. Gelip geçen küçük çocuklar heyecanla yaklaşıyor, bazıları yiyecek veriyor bazıları ise sadece dokunmaya çalışıyordu.

 

Yüzü asıldı Zeynep'in, kafesin içerisinde canlarda tıpkı onun gibiydi. Bir yere hapsedilmiş, çıkmasına izin verilmiyor, orada yaşamaya mahkum ediliyordu. Adımlarını yavaşça durdurdu, gözleri güvercinlere kaydı. İki koca kar tanesi gibi bembeyazlardı, özgürlük en çok onların hakkıydı.

 

Gözlerini yavaşça yanındaki adama çevirip çevrede gezdirdi. Ömrüne ansızın bir öğretmen girmiş, hayatını değiştirmişti. Semte yeşil renk ile gelip tüm kalbine hakim olmuştu. Önce arkadaş, sonra dost şimdi de eş olmuş, ömrüne hakim olan mahpusa özgürlük olmuştu.

 

"Keşke.." dedi fısıltıyla, gözleri minik güvercinlere döndü. Kafeslerin içerisinde ne çaresizlerdi. "Onlar da bir gün özgür olsa." diye ekledi. Bakışlarını kocasına çevirip elinin birini yanağına bıraktı. "Onları da özgürlüğe kavuştursa biri." Gözleri dolu dolu oldu, onlara baktıkça kalbinde koca bir sızı hüküm sürüyordu.

 

Genç adamın gözleri yavaşça güvercinlere kaydı, derin bir nefes verdi. Yanağındaki eli sıkıca tuttu, karısı da o semte mahkum edilmiş, özgürlüğü önce annesi sonra da yeşil rengi yüzünden engellenmişti.

 

Hızla arkasını dönüp tezgaha yaklaştı, güvercinlerin önünde durdu. Sağ köşesinde genç bir adam vardı, birkaç kelime fısıldadıktan sonra cebinden çıkardığı bir ücret uzattı. Önce kafeslerden birinin kapısını araladı, iki güvercini çıkarıp karısına yaklaştı.

 

"Bunu yapan kişi sen olmalısın." dedi fısıltıyla. Karısının şaşkın bakışları altında ellerine verdi. Delice çarpıyordu kalbi Zeynep'in, sıkıca tuttuğu güvercine çevirdi gözlerini. Bir eliyle yavaşça okşayıp gülümsedi.

 

"Hadi..." dedi fısıltıyla. Dudaklarını minik canlının yüzüne çevirdi. "Hadi en çok istediğin yere, özgürlüğüne git." diye ekleyip tüm gücüyle uçurdu, küçük güvercin kanatlarını hızla çırparak yükseldi. Önce bir tur genç kızın üzerinde gezindi, büyük bir minnet ile gözden dakikalar içerisinde kayboldu.

 

Derin bir nefes aldı Zeynep, kalbinde bilmediği koca bir his yer aldı. Güvercinle birlikte kalbi de özgürlüğüne kavuşuyordu. Tek tek uçurduğu her kanatta yüzündeki daha büyük bir gülümseme yer alıyordu.

 

"Uçtu..." dedi fısıltıyla, gözlerini minnetle genç adama çevirdi.

 

Aslan hiç müdahale etmeden sessizce izliyordu, karısının özgürlüğe bıraktığı her canlı da kalbinde aynı hayranlık yer alıyordu. Ne eşsiz bir kadına vermişti kalbini, ne eşsiz bir şeydi bu.

 

"Zeynep.." dedi. Genç kız derin nefes alıp yanına yaklaştı. Çok iyi hissediyordu, aralarındaki milimlik mesafe ile elini yavaşça yanağına bıraktı. "İyi..." dedi. "İyi ki geldin öğretmen."

 

Genç adam kalbinin duracağını hissediyordu. Elini yavaşça karısının kalbine dayadı, onun için çırpınan atışları duymak istiyordu. Koca bir çarpıntı hissetti, "Benim için mi?" diye sordu, bu kalp onun için mi böyle çarpıyordu?

 

Zeynep alt dudağını ısırıp kafasını olumlu anlamda salladı, kalbi sadece bu adama yakın olduğunda böyle çarpıyordu. "Sen yaklaşınca..." deyip sustu. Yanakları kızardı, "Dokununca.." alt dudağını yavaşça ısırdı. "Bana böyle bakınca"

 

Gülümsedi Aslan, derin bir nefes verip gözlerini etrafta gezdirdi. Herkes öylesine yoğundu ki, ikisini görmüyorlardı bile. Karısına biraz daha yaklaştı, aralarındaki mesafe milimlikti. İki elini sıkıca tutup yavaşça yaklaştı. Gözlerini yavaşça kapatıp dudağını dudağına bastırdı.

 

Gözlerini anında kapattı genç kız, bu his çok başkaydı. Hissettiği her anda tüm bedenini koca bir heyecan sarıyordu. Onun nefesi, nefesine karışıyor, teninin sıcaklığı tenine karışıyordu. Tüm acılarını, terk edilmişliğini unutuyor, geleceğe umutla bakmasını sağlıyordu.

 

Koca bir meydanda, onlarca insanın geçtiği alanda birbirlerini böylesine hissediyorlardı. Dünya durmuş, herkes hareketsiz kalmış, her şey sadece ikisinde toplanmıştı. Bir genç kız arkadaş olmayı, dost olmayı, eş olmayı ve en önemlisi sevgili olmayı öğreniyor, aşkın tarifsizliğiyle tanışıyordu.

 

Bir adam... bir öğretmen hayatına giriyor, önce bedenini, sonra ruhunu ve en sonda da eksikliğini tedavi ediyor, yarım kalbini tamamlayıp iyileştiriyordu.

 

Gözlerini yavaşça aralamaya çalıştı Aslan, etkisi öylesine büyüktü ki hayat nefesinde duruyordu. Dudaklarının, kalbinin varlığı aklını alıyor, izleyen bakışları göremiyordu.

 

Bakışlarını yavaşça karşıya çevirdiğinde tek bir şeye yoğunlaştı. Bir kadın yaklaşıyordu, üzerinde yeşil bir mont vardı. Gözleri delicesine büyüdü, hızla pozisyonunu bozmamaya gayret ederek yavaşça geriye çekildi. Endişeyle iki elinin tersini, parmaklarının olduğu kemikli kısmı karısının iki gözüne bırakıp gözlerini kapattı.

 

"Açma.." dedi fısıltıyla. Dudaklarını kulaklarına yaklaştırdı. "Sadece birkaç dakika böyle kal, lütfen."

 

.....

Önünde yemeği vardı Zeynep'in, elinde çatalını sıkı sıkı tutmuştu. Karşısındaki genç adama rağmen bulunduğu ortamı anlamaya çalışıyordu. İnsanlar gelip, masalara oturuyordu. Kimileri tekti, kimileri arkadaşları veya ailesiyleydi fakat hepsinin ortak noktası yüzlerindeki gülümsemeydi. Bir masanın etrafını sarıp hiç susmadan sohbet ediyor, yemek eşliğinde gülüşüyorlardı.

Onların aksine genç kız oldukça sessizdi, meraklı gözleriyle çevreyi, gelip geçen insanları izliyordu. Önündeki yemeğe hiç dokunmamıştı, öylesine şaşkındı, bakışlarını insanlardan ayıramıyordu.

 

"Zeynep.." dedi Aslan, çatalı ağzına bırakmaya çalıştığı anda derin bir nefes verdi. Karısı buraya geldikleri andan beri tek kelime etmemiş, yemeğine hiç dokunmamıştı.

 

Gözlerini yavaşça genç adama çevirdi Zeynep, bakışları anında buluştu. "Kalabalık.." dedi fısıltıyla. İnsanlar neden hep buraya geliyordu?

Elini masanın üzerinden uzatıp elinden sıkıca tuttu genç adam, yüzünde endişe vardı. Acaba karısı kalabalıktan mı korkuyordu?

 

"Gitmek mi istiyorsun?" diye sordu. Zeynep bakışlarını insanlardan ayırıp ona döndü, "Hayır.." dedi, burası çok farklı bir dünyaydı. Ne semte ne de yıllarını geçirdiği sokaklara benziyordu.

 

Yüzünde ufak bir gülümseme belirdi genç adamın, korkmaması biraz da olsa rahatlamasına sebep olmuştu. "Yemeğini yemelisin."

Kafasını olumlu anlamda sallayıp çatalını yeniden eline aldı Zeynep, ilk lokma için gözlerini tabağa çevirdiğinde yüzünde istem dışı bir gülümseme belirdi. Alt dudağını yavaşça ısırdı, genç adamın kalbi eridi. Ne çok yakışıyordu gül yüzüne tebessüm.

 

"Nedir yüzünü gülümseten?" diye sordu.

"Burayı.." dedi fısıltıyla, çatalını ağzına bıraktı. "Sevdim.."

 

Gülümsedi genç adam, derin bir soluk aldı. "İstediğin her anda gelebiliriz." Genç kızın şaşkın gözleri ona döndü, gerçekten de onu istediği her anda buraya getirir mi? Artık o semtte ömrünü geçirmeye mahkum değil miydi? Yeşili takip etmesinden, insanlardan kaçmasından ve korkulu gözleriyle çevreyi izlemesinden endişe duymuyor muydu?

 

Kafasıyla onayladı Aslan, endişesini de sormaya çekindiği sorularını da duyuyor, hissediyordu. Onu öylesine iyi tanıyordu ki, bakışları bile yeterli oluyordu. "Sen bu cesareti gösterdiğin sürece istediğin her şeyi yapabiliriz.. Birlikte." Diye ekledi. Genç kızın gözlerinde şaşkınlık oluştu, bu adam düşüncelerini mi okuyordu? Nasıl, nasıl onu bu kadar iyi tanıyordu? Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, onun karısı olmak ömrünün en büyük şansıydı.

.....

Bir ses duyuldu kafenin içerisinde, bazı günler canlı müzik oluyordu. Bugün de o günlerden biriydi, hava kararmak üzereydi, ikisinin de umurunda değildi. İlk defa saatlerce baş başa böylesine zaman geçiriyorlardı. Zeynep'in yüzünde bugün çok farklı bir ifade vardı, ne endişesi ne geçmişinin sızısı görünüyordu, sadece bazen şaşkın, bazen mutlu bazen de heyecan beliriyordu.

 

Yan masaya kaydı gözleri, ikisi gibi genç bir çift oturuyordu. Adam yavaşça ayağa kalkıp kıza elini uzatıyor, genç çift ayağa kalkıp kafenin boş alanında, şarkı söyleyen müzisyenlerin önünde dans ediyordu.

 

Aslan'ın gözleri de o yöne döndü, karısının baktığı, incelediği her şeyi özellikle takip ediyordu. Onu mutlu eden, gülümseten her anı, her şeyi aklına kazıyordu. Bakışları önce genç çifte sonra da karısına kaydı, ufak bir soluk alıp yavaşça sandalyesini geriye çekip ayağa kalktı.

Karısının meraklı bakışlarına rağmen yanına yaklaşıp önünde durdu. Elini yavaşça uzattı, "Dans edelim mi?" diye sordu. Alt dudağını yavaşça ısırdı genç kız, kalbi deli gibi çarpıyordu. Kısık bir soluk verip elini tereddütsüz eline uzatıp sıkıca tuttu.

 

Dikkatle ayağa kalktı, diğer çiftin yanına yaklaştılar. Aslan ellerini yavaşça iki beline sardı, Zeynep de omuzlarına bıraktı. Yüzünü yavaşça yüzüne yaklaştırdığı gibi burnuna bağımlısı olduğu bir koku sindi. Ne güzel kokuyordu bu adam? Ne güzeldi yakınında olmak, nefesini hissetmek.

 

Yavaş yavaş genç adamın direktifiyle sallanırken kafasını yavaşça göğsüne dayayıp gözlerini kapattı. Ne müziği ne kalabalığı ne de önünden geçip giden yeşili algılıyordu. Bu anda, tek dünya vardı, içerisinde sadece genç adam bulunuyordu.

 

Burnunu saçlarına gömdü Aslan, kalbindeki haykırış bedenini deli gibi sarsıyordu. Bir kadın nasıl, nasıl böyle bir hisse sebep olabiliyordu? Tıpkı bir bahçede yer alan, eşsiz bir kokuya sahip olan tek çiçek gibi. Bağımlılık yaratıyor, yaklaştığı anda uzaklaşmak mümkün olamıyordu. Koparıldığı anda hayat duracak, nefes bitecek ve her yer ebediyen karanlığa bürünecekti.

 

....

Gözlerini yavaşça araladı genç kız, bakışları pencereye kaydı, oldukça karanlıktı. Bakışları büyüdü, "Karanlık.." dedi, Aslan'ın gözleri de o yöne döndü. Kolundaki saate baktı, gece olmak üzereydi. "Geç oldu."

 

Zeynep geriye çekilip endişeli gözlerini ona çevirdi, dansın etkisiyle saatlerin nasıl geçtiğini bile fark etmemişlerdi. "Dönelim." Dedi.

Aslan bakışlarını dışarıya çevirdi, oldukça karanlıktı ve hava çok soğuktu.

 

Karısının elini sıkıca tuttu, "Senin için sorun yok ise bu geceyi burada geçirelim, sabaha doğru yola çıkarız."

"Ne?" dedi Zeynep şaşkınlıkla.

"Gün aydınlanıncaya kadar bir otelde kalırız."

Gözlerini caddeye çevirdi genç kız, bu havada yolculuk oldukça zor olurdu. Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, genç adam yanında olduğu sürece yabancı bir yerde kalmasında bir mahsur yoktu, korkmayacaktı. "Olur.." dedi. Aslan elinden tuttu, yakınlarda bir otel bulmalıydı.

 

.....

Kapıyı yavaşça araladı Aslan, kafenin birkaç cadde ötesinde bir otel bulup çift kişilik bir oda tutmuşlardı. Genç kızın gözleri içeriye kaydı, oldukça sıcaktı. Orta yerinde koca bir yatak vardı, çiftler için de özenle düzenlenmişti. Yatağın karşısındaki duvara bir televizyon asılıydı. Genç çiftler için her türlü konfor düşünülmüştü. Zeynep'in meraklı bakışları içeride gezdirdi, "Burada mı kalacağız?" diye sordu.

 

"Evet." Elinde iki poşet vardı, yatağın kenarına bıraktı, karşıdaki mağazadan gece için giyecek birkaç parça giysi almışlardı, karısını takip ederek salona geçti, oldukça şık bir salondu. Duvara dayalı bir koltuk vardı, kenarına oturdu.

 

"Beğendin mi?" diye ekledi.

"Evet.."

"Sevindim."

 

Gözlerini usulca kocasına çevirdi genç kız, gün boyunca gezmişlerdi, sıcağa rağmen terlediği çok an olmuştu. "Ben.." dedi fısıltıyla, yüzünde çekingen bir ifade vardı. "Duş alabilir miyim burada?"

 

"Evet, elbette." Ayağa kalkıp gözlerini çevrede gezdirdi, tam çaprazında banyoyu gördü. "Orada." Dedi.

Zeynep kafasıyla onaylayıp arkasını döndü, ağır adımlarla duşa yöneldi.

 

.....

"Zeynep.." dedi Aslan, hızla doğruldu. Yatağa sırt üstü yatmış televizyon izliyordu. Uyuduğundan emin olmadan uyumaya niyeti yoktu. Bakışları ekrana kaydığı bir anda onu kapı aralığında görmüştür. Gözleri deli gibi büyüdü, "Zeynep.." dedi fısıltıyla yineleyerek.

 

Karşısında duruyordu genç kız, saçları tamamen ıslaktı. Üzerinde beyaz bir bornoz vardı, sıkı sıkı sarmıştı. Yüzü ve ayaklarının görünen kısımlarından su damlaları gözüküyordu. Genç adamı gördüğü anda hızla geri geri gidip kafasını uzattı.

 

"Ben.." dedi fısıltıyla, yanakları delice kızarmıştı. "Poşeti unuttum." Diye ekledi çekinerek.

 

Aslan hızla doğrulup yataktan indi, gözlerini çevrede gezdirdi, poşet yoktu. Gözlerini ona çevirmemek için büyük gayret ediyordu, baktığı, varlığını hissettiği anda sadece elleri değil bedeni de delicesine titriyordu. "Ben.. bulurum." Dedi zoraki kelimelerle.

 

Arkasını dönüp yatağın karşısındaki dolaba yaklaştı, kapılarını açıp gözlerini içerisinde gezdirdi, "Yok burada." Dedi fısıltıyla tam yatağın kenarındaki poşete rağmen.

Zeynep'in gözleri poşete kaydı, genç adama anlam vermeye çalışıyordu, ayağının önündeki poşeti bile göremiyordu. Hızla yatağın önündeki komodine yaklaştı genç adam, kapılarını açıp durdu. Kalbi niye böyle çarpıyordu?

 

"Bulacağım.." dedi fısıltıyla. Poşetin önünden geçip diğer dolaba yaklaştı.

 

Genç kızın yüzünde ufak bir gülümseme oluştu, adamın şaşkın arayışı oldukça hoşuna gitmişti. Derin bir nefes alıp cesaretini toplamaya çalıştı. Bornozunun belindeki kemerini sıkıca bağlayıp çıplak ayaklarıyla içeriye adım attı.

 

Hızlı adımlarla poşete yürüdüğü anda, Aslan ayağa kalktı ve genç kıza çarptı. Zeynep yatağa sırt üstü düştü, genç adamın gözleri ona döndü.

Yatağın üzerinde, ıslak saçları yatağa savrulmuş karısına baktı. Kalbi delice haykırıyordu, geriye çekilmeye çalıştığı anda ayağı poşete çarptı ve yatağın üzerine düştü.

 

İki avucuyla yatağı, kızın üzerine düşmemek adına bastırdığında gözleri karısının gözlerine kaydı. Tıpkı yatağa hapsolmuş gibi yatıyor, ona bakıyordu. Aralarında mesafe yok denecek kadar azdı, ikisi de birbirinin nefesini hissediyordu.

 

Genç adamın burnuna karısının şampuanı siniyordu, yavaşça yaklaşıp daha fazla duyabilmek adına burnunu saçlarına yaklaştırdı. Derin nefes alıp geriye çekilmeye gayret ettiği anda genç kız elinden tuttu. Büyüsü öylesine büyüktü ki, şimdi uzaklaşmamalı, biraz daha yakınında kalmalıydı.

 

"Gitme.." dedi fısıltıyla, biraz daha kokusunu içine çekmeli, biraz da gözlerini böylesine izlemeliydi.

 

Yavaşça alt dudağını ısırdı Aslan, direnmek oldukça zorluyordu. Bakışlarını yavaşça yüzüne çevirip derin bir nefes verdi. Delice haykıran kalbini sakinleştirmeye çalışarak gözlerini kapatıp dudaklarını dudaklarına değdirdi.

 

.....

Yeni bölüm Pazartesi günü yayınlanacak 💚 Oy ve yorumları eksik etmeyelim ❤️💚

Loading...
0%