Yeni Üyelik
42.
Bölüm

34.Yabancı Hisler

@mlkshnn

Yavaşça alt dudağını ısırdı Aslan, direnmek oldukça zorluyordu. Bakışlarını yavaşça yüzüne çevirip derin bir nefes verdi. Delice haykıran kalbini sakinleştirmeye çalışarak gözlerini kapatıp dudaklarını dudaklarına değdirdi.

....

Günün ilk ışıklarıydı, bulundukları odanın penceresinden kuvvetli bir güneş içeriye doğuyordu. Genç adam yatağın sağ tarafındaydı, yan pozisyonda, kafasını kolunun üzerine bırakmıştı. Gece boyunca gözüne hiç uyku girmemişti, sabaha değin aralıksız, nefessiz karısını izlemişti. Gecenin sihri öylesine büyüktü ki etkisinden çıkıp uykuya geçmek mümkün bile değildi. Ne güzeldi kokusunu, nefesini ve bedenini bu denli hissetmek.

Yüzünde ufak bir gülümseme belirdi, kalbi hatırladıkça geceki heyecanla çarpıyor, deli gibi haykırıyordu. Gördüğü ilk gün 'deli herhalde' dediği, bir yeşil uğruna takip edildiği, sevgiyi, aşkı değil sadece terk edilmeyi, yalnızlığı bilen bu kız karısıydı ve artık her şeyiyle ona aitti. Sabrının, ilgisinin, aşkının, sevgisinin ve merhametinin en güzel ödülüydü.

Alt dudağını yavaşça ısırdı, bakmaya, sevmeye hiç doyamayacaktı. Elini yavaşça yüzüne yaklaştırdı, uyandırmamaya dikkat ederek yanağına bıraktı. "Özür dilerim..." dedi fısıltıyla. Gerçekleri gizlediği her günde özrünü eksik etmeyecekti. Anne diye çırpınan kalbine, bunu yapmak oldukça zordu.

Kısık bir soluk aldı, gözlerini yavaşça gözlerine çevirdi. Ufak da olsa kıpırdanmaya başlamıştı genç kız, yüzünde huzursuz bir ifade belirdi. Bir rüyanın orta yerindeydi, etrafını onlarca yeşil sarmış, farklı farklı insanlar onu izliyordu.

Nefesinin kesildiğini hissetti, çevresini saran onlarca yeşil vardı, hangisi annesiydi? Hangisi annesine götürecek iz'di? "Hayır..." dedi fısıltıyla. Gözlerinden yanağına ufak bir damla yaş hızla süzüldü, ne çok özlemişti annesini.

"Zeynep.." dedi genç adam, yavaşça yanına yaklaşıp kollarını bedenine sıkıca doladı. Dudaklarını kulağına yaklaştırıp dolu gözleriyle birkaç kelime fısıldadı. "Rüya Zeynep.. sadece rüya." diye ekledi. Ellerini saçlarında özenle gezdirdi, nefesinin, kalbinin geçen her saniyede daha da düzeldiğini gördü.

Gözlerini yavaşça araladı genç kız, burnuna kocasının kokusu sindi. Ciğerlerine çekip bakışlarını gözlerine çevirdi. Onu kabusundan çekip alan, nefessiz kaldığı anda nefes olan o'ydu. Ufak bir soluk alıp göğsüne sıkı sıkı sokuldu.

"Günaydın.." dedi Aslan, çenesini kafasının üst kısmına dayadı. Saçlarının kokusunu derin derin içine çekti. "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu. Gecenin yorgunluğu devam ediyor muydu? Daha iyi miydi?

Gözlerini yeniden araladı genç kız, iki yanağı anında kızardı. Zihninde saatler öncesi yer aldı. Kocasının yakınlaşmasına itiraz edememiş, varlığını, bedenini ve tüm benliğini ona vermişti. Yabancı hisleri, duyguları tatmış, ona gerçek bir eş olabilmişti.

Bakışlarını yavaşça eğdi, gözlerine bakmaya bile utanıyordu. Alt dudağını sertçe ısırdı, gece nasıl bu kadar cesaretli olabilmişti. İlk defa kendini bir adama vermiş, tüm saflığıyla kollarında güven bulmuştu.

Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi Aslan'ın, derin bir soluk aldı. Geceyi ömrünün, kalbinin en güzel yerine bırakmış, ilk defa bir kadına böylesine güvenmiş, kendini verebilmişti. Derin bir nefes alıp elini yavaşça çenesine bıraktı, bakışlarını dikkatle buluşturdu. Ne masumdu, ne güzeldi. "Karımsın.." dedi fısıltıyla. Biraz da olsa utancının önüne geçmeli, ondan kaçışını engellemeliydi.

"Ben de.." diye ekledi. Yanağını yavaşça okşadı. "Senin kocanım." Kısık bir soluk aldı. "Biz evliyiz."

Kafasının üst kısmına ufak bir öpücük kondurdu. "Seni seviyorum.. Seni çok seviyorum Zeynep."

Yavaşça geriye çekilip gözlerine değdirdi gözlerini, "Az önce kabus mu görüyordun?" Kafasıyla onayladı genç kız. Çaresiz bir soluk verdi genç adam. "Annenle ilgili miydi?"
Yeniden kafasını salladı.

Ellerini sıkıca tuttu Aslan, beklemek canını oldukça yakıyordu. "Berrin Teyze seni görmek istediğini söylemişti, eğer iyiysen eve dönmeden uğrayalım mı?"

Kafasını olumlu anlamda salladı genç kız, doktoru görmek her defasında daha büyük bir umuttu. Daha iyi olacağına, geceleri derin uykulara geçeceğine, yeşillerin peşinden gitmeyeceğine ve annesine kavuşacağına inancının sebebiydi.

"Hadi.. hazırlanıp kahvaltı edelim." Ayağa kalkıp geriye çekildi. Kenardaki dolabın üzerinde gömleği duruyordu, pijamasının üstüne hızla giyindi. Gece arka arkaya ikisi de duşa girip giyindikten sonra uyumuştu.

Genç kız battaniyeyi sıkıca tutup gözlerini sıkı sıkı kapattı. İki yanağı da geceyi hatırladıkça deli gibi kızarıyordu. Uzaklaştığını görmeden kesinlikle yataktan çıkmayacaktı.

Tebessüm ederek arkasını döndü Aslan, odadan çıktığı anda genç kız yavaşça doğruldu. Oturur pozisyona geçip battaniyenin iki ucunu sıkı sıkı tuttu. Pijamalarına rağmen sıkı sıkı bedenine doladı. Gece nasıl bu kadar cesaretli nasıl bu kadar umursamaz olabilmişti? Nasıl yüzüne bakacak, o anları nasıl unutacaktı?

Derin bir nefes verip gözlerini yatağın sol tarafına çevirdi. Genç adamın her şeyi eşsizdi, yaşattığı her duygu, nefesi, sesi ve gülüşü çok başkaydı. O adam kocasıydı, tıpkı diğer evli çiftler gibi yaşamaya, günlerini geçirmeye hakkı vardı. Onun için elinden geleni yapmalı, eksiklik hissettirmemeli ve gerçek eş olmalıydı.

Cesaretini toplamaya çalışarak parmaklarını gevşetti, battaniye düştü. Askılı beyaz tişörtü gözüktü, derin nefes alıp ayaklarını yataktan indirdi. Oldukça aç hissediyordu, hastane öncesi kahvaltı etmeliydi.

.....

Telefonu kulağından yavaşça indirdi genç adam, gözlerini karısına çevirdi. Arabadaydılar. "Berrin Teyze bizi bekliyor." Dedi, öncesinde onu arayıp geleceklerinin bilgisini vermişti.

Kafasıyla onayladı genç kız, gözlerini dışarıya çevirdi. Merkezin her anı çok güzeldi, buruk bir ifade vardı yüzünde. Bu yaşına değin ilk defa bu güzellikleri görebilmişti. Derin bir nefes verdiğinde, Aslan'ın elini hissetti. Genç adam dalgınlığını fark ettiği anda boştaki elini elinin üzerine bıraktı.

"İyi misin?"

Kafasıyla onayladı Zeynep, "Merkezi sevdin mi?"
"Evet.."
"Hafta sonu yine gelebiliriz."

Gözleri anında genç adama döndü, yüzünde şaşkın bir tebessüm oluştu. Şimdiden heyecanla dolmuştu, yine buralara gelecek, güzellikleri görebilecekti.

"Zeynep.." dedi, elini yavaşça yanağına bıraktı. "Mutlu olduğun şeyleri yapmak beni de mutlu ediyor. Bu yüzden seni mutlu eden her şeyi benimle de paylaşmalısın."

Kafasıyla onayladı genç kız, elini yavaşça yanağındaki ele bırakıp sıkıca tuttu. Gün geçtikçe bu adama daha da bağlanıyordu. Onsuz tek gün bile yaşaması mümkün değildi. Ya bir gün o da giderse, ya o da aniden hayatından yok olursa?

Gözleri dolu dolu oldu, elini deli gibi sıktı. Uzun uzun yıllar onunla olmalı, kollarının altına sığınmalıydı. "Hep.." dedi fısıltıyla. Sesi titriyordu. "Yanımda... kalacak mısın?"

Gözleri büyüdü genç adamın, arabayı hızla kenara çekip müsait bir yerde durdurdu. Bakışlarını karısını çevirip iki elinden sıkı sıkı tuttu. "Elbette.." avuçlarına birer öpücük kondurdu. "Yaşadığım sürece saçlarımız beyazlayana, torunlarımız doğana kadar seninle olacağım."
"Söz.. mü?" Diye sordu genç kız endişeyle.

Kafasını hızla olumlu anlamda sallayıp ellerini avuçlarının arasında sıktı Aslan, "Söz... söz." Derin nefes verip elini karısının yüzüne bıraktı. "Terk edileceğini düşünme artık Zeynep, herkes terk etmez."

Gözleri dolu dolu oldu genç kızın, "Anneler mi terk eder?"
"Hayır bir tanem.." dedi, tek kelime daha edecek gücü yoktu. Ne çok endişesi, ne çok korkusu vardı karısının. Derin nefes verip gözlerini durdukları yola çevirdi, yabancı bir sokaktaydılar.

Birkaç küçük çocuk sokağın orta yerinde futbol oynuyordu. Yüzünde tebessüm belirdi Aslan'ın, karısını top oynadığını ilk gördüğünde nasıl da şaşırmış, zaferine inanmakta zorluk çekmişti.

"Maç?" Dedi, genç kız gözlerini çocuklara çevirdi. Alt dudağını ısırıp kafasını hızla salladı, buna asla hayır diyemiyordu.

Aslan gülümseyip arabadan indi, önünden dolanıp karısının kapısını açtı. Elinden sıkıca tutup çocuklara yürüdü. "Çocuklar oyuncu lazım mı?" Diye seslendi.

Tüm çocukların şaşkın gözleri onlara döndü. "Siz mi oynayacaksınız?"
"Evet, çok iyi oynarız."
"Sen bizim takımdasın o halde abi." Dedi çocukların en büyüğü. Genç adamın gelişi ile kazanacağından oldukça emin olmuştu.

Rakip takıma geçmek durumunda kaldı Zeynep, takım arkadaşlarına döndü. Hepsinin gözünde kaybedeceklerine dair umutsuzluk ve güçlü bir oyuncuyu karşı takıma kaptırmanın hüznü vardı.

"Başlayalım o halde." Dedi Aslan, gözlerini karısına çevirdi. Zeynep yavaşça öne doğru eğildi. Kot pantolonun paçalarını katlayıp saçlarını topladı, kesinlikle kazanmalı ve çocuklara zaferi yaşatmalıydı.

...

"Ya ya ya şa şa şa Zeynep Abla çok yaşa!" Diye sesler yükseliyordu sokağın orta yerinde. Büyük bir farkla takımına zaferi vermişti. Takım arkadaşları önce şaşkınlıkla sonra da zaferle karşılamıştı yeni oyuncuyu.

Aslan'ın yüzünde yenilmesine rağmen tebessüm vardı, yaklaşık bir saattir soluk soluğa yer aldığı maçta, karısının her zaferdeki mutluluğuna şahit olmuştu. Genç kız en çok çocukların arasındayken mutlu oluyordu.

Yavaşça karısına yaklaştı, takımının arasından gizlide sıyrıldı. Gözlerini parıldayan bir çift bakışa çevirip tebessüm etti. "Ya ya ya şa şa şa.." dedi fısıltıyla. "Zeynep hep benimle yaşa."

Genç kızın yüzünde gülümseme belirdi, bu adamı delice seviyordu. Elini yavaşça yanağına bırakıp okşadı. Yine kalbine huzur vermiş, yine onu kırgınlığının arasından kaçırmıştı.

"Gidelim mi artık hastaneye?" Diye sordu Aslan, kolundaki saate baktı. Söz verdikleri saati oldukça geçmişlerdi. "Evet.."

Karısının elinden sıkıca tutup bakışlarını çocuklara çevirdi. "Görüşürüz çocuklar."

......

Bir kapının önünde durdu genç adam, yanında karısı vardı. Klinikteydiler, önce doktorun talimatıyla kan verilmiş, sonra odaya yaklaşmışlardı.

Yavaşça tıkladığı kapının gerisinden duyduğu 'gir' sesiyle içeri girdi. "Tekrar hoşgeldiniz." Dedi Berrin Hanım, gülümseyen sıcacık bir tebessüm vardı yüzünde. Masanın önündeki koltuğu işaret etti. Üç kişilik koca bir oturma grubunun parçasıydı.

Aslan karısının elini hiç bırakmadan yanına oturdu, gözleri koluna kaydı. Dakikalar önce bir hemşire tarafından, Berrin Hanım'ın talimatıyla kan alınmıştı. "İyi misin?" diye sordu. Her defasında kan almaları, canını yakmaları huzursuz ediyordu.

Kafasıyla onayladı Zeynep, derisini delen iğneyi pek hissetmiyordu. Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu, "İyiyim.."
"Sevindim.. çok sevindim." dedi Aslan, rahatlamış bir soluk verip gözlerini doktora çevirdi. Sessizce masasında oturmuş, bölmeden ikisini izliyordu.

Yüzünde gülümseme belirdi, ilk defa genç kızın tebessüm eden yüzünü görüyordu. "Zeynep'ciğim.." dedi, genç kızın bakışları ve dikkati hızla ona döndü. Gözleri maçın galibiyeti, çocukların enerjisi ve kocasının varlığı ile parıldıyordu.

Yüzünde şaşkın bir tebessüm belirdi Berrin Hanım'ın, hastası önceki ziyaretlere çok farklıydı. Seslenişine anında tepki vermişti, önceki görüşmelerde bile birkaç defa tekrar da etse genç kızın gözleri ona zar zor dönüyordu.

"Nasılsın?"

Gözlerini yavaşça genç adama çevirdi Zeynep, derin bir soluk aldı. Onun yanında olduğu her an da çok iyiydi. "İyi.." dedi tebessüm ederek.

"Geceler nasıl geçiyor?" Diye sordu, genç kızın gözleri yeniden kocasına döndü. Kabus gördüğü anlarda kaçarak kaldırıma gitmiyor, onun kollarında cesaretleniyordu. "İyi.."

Tebessüm etti Berrin Hanım, yavaşça ayağa kalkıp masanın kenarından dolandı. İlk defa yakından gözetleme cesareti gösteriyordu. Genç kız bugün oldukça iyi gözüküyordu, yakınında oturmanın mahsuru olmayacaktı. Tam yanındaki koltuğa yavaşça oturup gözlerini gözlerine çevirdi.

"Seni çok iyi gördüm, ilacını alıyor musun?"
Kafasını hızla onaylar anlamda salladı genç kız, aksattığı tek gün bile olmamıştı. "Böyle devam edersen çok yakında ilacı kesebiliriz."

Elini yavaşça ona doğru uzattı, dokunmak için ufak bir izin bekliyordu. Genç kızın gözleri önce eline sonra da genç adama kaydı, Aslan kafasıyla onayladı, yanında olduğunu, elini tutabileceğini işaret etti.

Kısık bir soluk verdi Zeynep, gözlerini hiç ayırmadan elini dikkatle kadının elinin üzerine bıraktı. Berrin Hanım'ın yüzünde koca bir gülümseme oluştu, gerçekten de çok büyük gelişme vardı, ilk defa kendi isteğiyle de ona dokunuyordu.

Avucunun arasında sıkı sıkı sardı eli kadın, "Şimdi sana birkaç soru soracağım Zeynep'ciğim, istediğine cevap verebilir veya geçebilirsin."

Kafasıyla onayladı genç kız, elini sıkıca tutan elden cesaret almaya çalışıyordu. "Seni mutlu eden şeylerden birkaç tane sayabilir misin?"

Gözlerini duyduğu soruyla yavaşça genç adama döndü, en büyük mutluluğu bu adamın varlığıydı. Berrin Hanım tebessüm etti, "Anladığım kadarıyla birincisi Aslan." dedi, "Başka?" diye ekledi.

Düşünmeye çalıştı, yüzünü güldüren, geçmişi bir anlık unutturan neler olabilirdi. "Ninem.." dedi fısıltıyla. Yaşlı kadın yıllardır en büyük gücü, cesareti, tebessümü olmuştu.

"Başka?"

Zihnini zorladı, aklına başka bir şey gelmiyordu. Kafasını yavaşça iki yana salladı, Aslan ona döndü. "Çocuklar.." dedi, karısını çocuklarda mutlu ediyordu. Genç kız anında kafasıyla onayladı.

"Evet.."

Berrin Hanım gülümseyip genç kızın elini avuçlarının arasına aldı. "Şimdi yavaşça gözlerini kapatabilir misin?"

Genç kız yanındaki adamdan cesaret alarak tereddütsüz gözlerini yavaşça kapattı. "Sadece sana söyleyeceğim şeylere odaklanmanı, hiçbir şey düşünmemeni ve duymamanı istiyorum."

Kafasıyla onayladı Zeynep, diğer elinde kocasının elini hissediyordu, sıkı sıkı tutmuştu.

"Bir sokakta yürüyorsun Zeynep'ciğim." dedi Berrin Hanım, fısıltıyla konuşuyordu. "Yalnızsın." Kısık bir soluk aldı. "Karşına bir kadın çıkıyor." Zeynep tüm odağını söylenen kelimelere verdi, bir sokağın ortasında tek başına yürürken karşısında bir kadın belirmişti.

"Adımlarını durdurup yüzüne baktığın anda onun annen olduğunu görüyorsun." Kalbinin delice çarpmaya başladığını hissetti genç kız. Sokağın orta yerinde, sadece birkaç adım ilerisinde annesi duruyordu.

"Bu sizin yıllar sonraki ilk karşılaşmanız. Ne yapmak yada ne söylemek istersin annene?"

İstem dışı kocasının elini delice sıktı, Aslan'ın endişeli gözleri ona döndüğünde yanaklarının hızla ıslandığını gördü. "Zeynep.." dedi fısıltıyla. Berrin Hanım müdahale etmesine engel oldu, sessiz olup beklemeliydi.

"Annen şu an karşında Zeynep, ona söylemek istediğin hiçbir şey yok mu?"

Hıçkırıkları duyuldu genç kızın, karşısında annesi duruyordu fakat tek kelime edecek gücü yoktu. "Ben..." dedi cesaretini toplamaya çalışarak. "Seni çok özledim." diye ekledi. Elleri titremeye başladı.

Aslan'ın yanağına ufak bir damla yaş süzüldü, karısı gerçekten de annesine, terk edilmesine rağmen öfkeli değildi, sadece onu görmek, delice özlediğini söylemek istiyordu.

Nefesinin kesildiğini hissetti Zeynep, dizleri deli gibi titriyordu, karşısında annesi vardı, bir hayal gibiydi. Derin derin soluk alıp ayakta durmaya gayret ederken ellerini hızla geriye çekti. Tutunmak için bir duvar ararken genç adam hızla ona döndü. Daha fazlasına müsaade edemezdi, geçirdiği her saniyede kötüleşiyordu.

"Zeynep.." dedi, "Gözlerini aç." kollarını hızla boynuna sardı, genç kız gözlerini araladı. Hırçkırıklarının arasında burnunu genç adamın omzuna gömdü, kalbi duracaktı. Nasıl.. nasıl bir andı bu? Bir anlık bile olsa annesinin karşısında durduğunu hissetmişti.

Berrin Hanım yavaşça ayağa kalkıp koltuğuna oturdu. Gözleri dolu doluydu, bakışlarını bir an bile üzerlerinden ayırmıyordu. Genç kız hala iyi değildi, annesiyle karşılaşma düşüncesi bile onu derinden etkiliyordu. Kısık bir soluk verip dikkatini önündeki ekrana çevirdi.

....

"Zeynep'ciğim." Dedi Berrin Hanım, test sonuçlarını önüne bırakan hemşireye döndü. "Bizi biraz yalnız bırakabilir misin? Bizim kediler seni çok özlemiş, görmelisin."

Yavaşça ayağa kalktı genç kız, genç adamın bakışlarının altında hemşireyi takip edip odadan çıktı. Berrin Hanım'ın gözleri genç adama döndü, yüzünde sıkıntı dolu bir ifade belirmişti.

"Hazır değil.." dedi kadın, genç adamın dolu dolu oldu. Az önceki ana canlı canlı şahit olmuş, bedeni deli gibi titremişti. Bu kadar mı yaralıydı, bu kadar mı özlem doluydu.

"Beklemelisin Aslan.." Gözleri genç adama döndü. "Zeynep karşılaşmaya bile hazır değilken annesinin bunca yıl yanında olduğunu öğrenmek onu düşündüğümüzden daha çok sarsacak."

Elini sertçe ensesine bırakıp ovdu genç adam, gözleri dolu doluydu. Karısının böyle bir tepki vereceğini hiç düşünmemişti. "Ne yapmamız gerek bundan sonra? Ne kadar saklayacağız?" Diye sordu çaresiz bir kabullenişle.

"Karşılaşmaya hazır olması gerekiyor."
"Nasıl..?"
"Haftaya yine buraya getirebilir misin?"
"Getiririm."
"Tamam, bu ilk olduğu için de böyle bir tepki vermiş olabilir. Haftaya bir daha denemeliyiz."

Gözleri büyüdü genç adam, "Yine mi?" Diye sordu endişeyle. Yine aynı anı yaşamasına müsaade mi edecekti, çaresizlikle kafasını eğdi, tek yolu buydu, zor da olsa yapmalıydı.

"Testler sonuçları gayet iyi. İlacı bu süreçte hiç değiştirmeyeceğiz, annesini öğrendiği anda verdiği tepkiler ilaç kaynaklı olmamalı. Özlemini, kırgınlığını ve varsa öfkesini de net olarak yaşamalı."

Kafasıyla onayladı genç adam, "Evet.." dedi fısıltıyla. Yavaşça ayağa kalktı, kalbinde koca bir sızı vardı, bir an önce dışarı çıkıp nefes almalıydı. Tek adım attığı gibi kulağına adımlarını durduran bir çift sözcük ulaştı.

"Bir bebeğiniz olabilir mi?" diye sordu kadın, genç adam yavaşça bakışlarını ona çevirdi, anlam vermeye çalışıyordu. "Evin içerisinde bir çocuk olması tedaviyi hızlandırabilir."

Elini sertçe ensesine bırakıp ovdu Aslan, "Zeynep..." alt dudağını yavaşça ısırdı. "Anne olmaktan çok korkuyor."
"Annelere güveni yok çünkü." dedi Berrin Hanım, bir anne yüzünden kimsesiz kalmış, bir anne yüzünden çocukluğu elinden alınmış ve bir anne yüzünden hayatı darmadağın olmuştu.

Ayağa kalkıp genç adama yaklaştı Berrin Hanım, "Bu ilaca devam ettiği sürece hamile kalması mümkün değil."
Ufak bir soluk aldı Aslan, bunu hiç bilmiyordu. Hüzün dolu bir ifade belirdi yüzünden, halbuki çok güzel olacaktı bir bebek sahibi olmak.

"Sorun yok o halde.." deyip arkasını döndü, hızlı adımlarla odadan çıktığında gözleri karısına kaydı. Bir koltukta oturuyordu, biri kucağında biri de kollarında olmak üzere iki kedi vardı yanında. Şevketle okşuyor, tebessüm ediyordu. Derin bir nefes alıp toparlanmaya çalıştı. Yanına yaklaştığı anda genç kızın gözleri ona döndü.

"Geldin.." dedi fısıltıyla.

Genç adam yavaşça önüne yaklaşıp dizlerinin üzerine çömeldi. Ellerini sıkıca tutup derin bir soluk aldı. "Gidelim mi artık?"
Kafasıyla onayladı genç kız, kedileri dikkatle yere bırakıp ayağa kalktı.

....

Arabayı kapının önünde durdurdu Aslan, uzun süren yolculuk sonra semte varabilmişlerdi. Gözlerini karısına çevirdi, "Biraz işim var, sonra geleceğim."

Kafasıyla onayladı genç kız, itiraz etmeden kapıyı açıp indi. Gözlerini kocasına çevirdi, genç adam önce el salladı, sonra arabayı çalıştırıp gözden kayboldu.

Derin nefes aldı, gözlerini sokakta çevirdi. Kısa ayrılığa rağmen burayı çok özlemişti. Bakışları eve döndü, en iyisi girmeden önce biraz yürümek, semtte gezmekti.

Şiddetli bir yağmur hakimdi havaya bugün, umursamadı genç kız. Hiçbir şey şu anda burayı gezmesine engel olamazdı. Ağır adımlarla yönünü sokağın girişine çevirdi, bir üst sokağa girdiği anda durdu.

Semtin çocukları bir köşede, bir balkonun altında oturuyordu. Öğretmenlerinin izinli oluşu en çok onları mutlu etmişti, yağmura rağmen oyun oynamaya çalışıyorlardı.

"Zeyno!" Dedi Bahadır, onu gördüğü anda heyecanla yanına yaklaştı. "Oyun oynayalım." diye ekledi.

Diğer çocuklar da yağmura rağmen kızın etrafını sardı. "Ne oynayacağımızı bulamadık Zeyno." Dedi diğeri, yüzünde sıkıntılı ifade vardı.

Kafasını yavaşça gökyüzüne kaldırdı genç kız, yüzüne yağmurun damlaları ne güzel süzülüyor, ne güzel etki bırakıyordu. Yüzünde ufak bir gülümseme oluştu, iki kolun iki yana açıp gözlerini soloda kapattı, yağmuru bu şekilde hissetmek daha güzel olacaktı. Yavaşça dönmeye başladı, çocukların yüzünde gülümseme oluştu. Tıpkı onun gibi kafalar gökyüzüne kalktı, gözler sıkı sıkı kapandı ve kollar iki yana açıldı.

Hep bir ağızdan genç kızın komutuyla, "Yağmur yağıyor, seller akıyor, arap kızı camdan bakıyor.." sesleri yükseldiği anda biri göründü sokak başında, Erdal Bey. Sokağa attığı ilk adımda gözleri orta yerine kaymıştı. Bir genç kız ve birkaç çocuk kollarını açmış, süzülen damlaları hissetmek adına gökyüzünden süzülen yağmurla eğleniyordu.

Gözlerini yavaşça kapadı, kalbi hızla çarpıyordu. Bu çocuklarda tıpkı kızı gibiydi, tıpkı onun gibi yağmuru çok seviyor, kollarını açıp yağmur tanelerini hissetmeye çalışıyorlardı.

Ayaklarının uyuştuğunu hissetti, avucunu kalbine yavaşça dayadı. Nefes almakta oldukça zorlanıyordu. Bir adım ötedeki duvara sıkı sıkı tutunup gözlerini kapadı, zihninde tek bir an yer aldı.

"Zeynep!!" diye sesleniyordu genç bir kadın, elinde bir yağmurluk ve bir çift çizme vardı. Gözlerindeki endişeyle bir kaldırımda durmuş, yolu izliyordu. Sadece birkaç adım ötedeydi, küçük kızı orta yerinde iki kolunu açarak yüzünü gökyüzüne kaldırmış bir şarkı mırıldanıyordu. "Yağmur yağıyor, seller akıyor, arap kızı camdan bakıyor..."

Havaya yağmur hakimdi, son zamanların en şiddetlisiydi. Şırıl şırıl yağıyor, tek bir kişi dışında insanların kaçma sebebi oluyordu. "Anneciğim." Diye ekledi genç kadın.

Gözlerini bir an bile küçük kızından ayırmıyordu. Yağmuru gördüğü anda seslenişlerine rağmen sokağa çıkmıştı. Annesinin seslenişine, yağmurluğunu giymesi adına ikazlarına da aldırmıyordu. Yağmurda ıslanmak çok güzeldi.

"Bebeğim hasta olacaksın."

Kafasını hızla iki yama salladı Zeynep, "Olmayacağım."
"Hiç olmazsa bunları giyinmelisin." Elindeki yağmurluk ve çizmeleri gösterdi. Küçük kız kafasını olumsuz anlamda salladı, bu an çok güzeldi, bir anını bile kaçıramazdı.

"Hadi anneciğim." dedi annesi, kızını beklerken aynı şekilde sırılsıklam olmuştu. Derin nefes aldı, inadı tuttuğu anda ikna etmek oldukça zordu. "Zeynep.." diye ekledi ümitsizce.

Gözlerini hızla sokağın girişine çevirdi, siyah bir araç yaklaşıyordu. "Erdal.." dedi genç kadın, kocasını görmenin rahatlığını yaşıyordu. Babası kızını daha fazla ıslanmadan eve alabilirdi.

Hızla yanına yaklaştığında, genç adam sürücü koltuğundan indi. Gözleri kızına kaydığı anda yüzünde koca bir gülümseme belirdi. Ne güzel ne eşsiz bir manzaraydı, iki kolunu açmış gülerek damlaların yüzündeki etkisini hissetmeye çalışıyordu.

"Sırılsıklam oldu ama eve girmeye ikna edemiyorum." Dedi genç kadın sitemli bir endişeyle. "Erdal üşütecek, hemen içeri girmesi gerekiyor."

Kafasıyla onayladı Erdal Bey, ağır adamlarla yola geçip kızına yaklaştı. "İncim.." dedi, küçük kız sesini duyduğu anda hızla gözlerini araladı, ona 'incim..' en değerlim diyen tek kişiydi babası.

"Baba.. yağmura bak." Dedi heyecanla.
"Çok mu eğlenceli?"
Kafasını hızla onaylar anlamda salladı küçük kız.

Erdal Bey kafasını tıpkı onun gibi gökyüzüne kaldırdı, yağmur damlalarını anında yüzünde hissetti. Koca bir tebessüm oluştu yüzünde, yaklaşıp kızını kucağına aldı, sokağın ortasında döndürmeye başladı. Şırıl şırıl yağan yağmurun altında, babasının sıkı sıkı kucağında tuttuğu bir çocuğun, kızını hep daha fazla gülümsetmeye çalışan bir babanın gülüşü ve sesi yankılandı. "Yağmur yağıyor, seller akıyor, arap kızı camdan bakıyor.."

"İkna etmeni söylemiştim halbuki.." dedi genç kadın, yüzünde sitemli fakat mutlu bir tebessüm vardı. Kocası eşsiz bir babaydı. Hem evladını hem eşini delice seviyordu.

....

Gözlerinden usulca bir damla yaş süzüldü Erdal Bey'in, evladını delice özlemişti. Elinin tersiyle yavaşça silmeye gayret ettiği anda gözleri genç kızın gözleriyle buluştu.

Önce geri bir adım attı Zeynep, bu adam onu oldukça ürkütüyordu. Bakışlarını ayırmaya gayret ettiği anda dalgın gözlerinden süzülen tek damla yaşa şahit oldu.

Şaşırdı, neden.. bir adamın neden yanağı aniden ıslanırdı? Kalbinde nasıl bir hüzün vardı, nasıl bir acıyı taşıyordu? Şırıl şırıl yağan yağmurun altında neden tepkisizce duruyordu?

Yavaşça arkasını döndü, eve girmeliydi. Tek adım attı, nefesi kesiliyor, kalbi delice çarpıyordu. Bir his vardı, bu adamı gördüğü, yaklaştığı her anda bedenini esir ediyordu. Korku muydu, kesinlikle korku olmalıydı. Kolunu tutup gitmesine bir an bile olsa engel olduğu içindi hepsi.

Bir adım daha atıp yeniden durdu, gözlerini istem dışı geriye çevirdiğinde bir manzara yüzünde koca bir şaşkınlığa sebep oldu. Erdal Bey çocuklardan birini kucağına almış, yağmurun altında döndürüyordu. Diğer çocuklar çevresini heyecanla sarmış, kucağa alınma sırasını bekliyordu.

Gözleri doldu genç kızın, niye böyle oluyordu? Niye bugün böyle garipti? Yanağına usulca bir damla yaş süzüldü, silmeye gücü yoktu. Arkasını dönüp zoraki adamlarla eve yürüdü. Bu adam kötü biri değildi, çocukların seven biri kötü olamazdı. Artık korkmamalı, gördüğü anda delice kaçmamalıydı.

Hızla sokağa ilerledi, gözlerini evin kapısına çevirdiğinde yüzünde anında tebessüm oluştu. Yüzünü güldüren, korkularını unutturan biri duruyordu. "Nine.." dedi heyecanla, son günlerde yüzünü hiç görmemişti. Adımlarını hızlandırıp koşar adımlarla yaklaştı, kollarını boynuna sıkıca doladı, sıcaklığını çok özlemişti.

"Yavrum.." dedi yaşlı kadın, elini şevkatle saçlarında gezdiriyordu. İki gündür yüzünü hiç görememiş, özlemine dayanamamıştı.

"Seni çok özledim." deyip yavaşça geriye çekildiğinde gözleri genç adamla buluştu, Aslan hızlı adımlarla yaklaşıp durdu. Elini yavaşça kızının yanağına bıraktı. "Nasılsın yavrum?"

Gözlerini genç adama çevirdi genç kız, onun yanında çok mutluydu. Her günü diğerinden daha güzel geçiyordu. "İyiyim.." derin bir soluk aldı.

Yaşlı kadının yüzünde tebessüm belirdi, kızının yüzünde ilk defa böylesine bir mutluluk görüyordu. "Çok sevindim, hep mutlu ol yavrum."

"Nine evimizi hiç görmedin değil mi?" Elini sıkı sıkı tuttu. Kısa zamanda bir sürü anı biriktirmişti, ona anlatmak, göstermek istediği çok şey vardı. "Gel.. içeri gir.."

Yaşlı kadının gözleri genç adama döndü, biraz daha kızının yanında kalmak, özlemini gidermek istiyordu. Derin nefes verdi Aslan, karısına döndü, heyecanla ninesinin elinden tutmuştu. Onu yalanlardan çıkaracağına söz vermişti, ninesine ve annesine yakın oldukça mümkün olmayacaktı.

"Sonra.." dedi Esma Nine, genç adamdan beklediği onayı alamamıştı. Gözlerini kızına çevirdi, "Sonra geleceğim kızım, bugün biraz işlerim var."

"Nine.." gözleri dolu dolu oldu kızın, ninesi de onu terk mi ediyordu? "Sende.." dedi, sesi titredi. "Sende mi beni bırakacaksın?"

Genç adamın gözleri delice büyüdü, kalbinin orta yerinde koca bir hüzün yer aldı. Kafasını hızla iki yana sallayıp yanına yaklaştı. Bunu nasıl düşünememişti, karısının en büyük korkusu birilerinin onu geride bırakmasıydı.

"Hayır.." dedi, gözlerini ikisine çevirdi. "Hayır Zeynep, kimse seni bırakmayacak."
"Ninem.." gözleri kocasına döndü. "Neden gelmiyor?"

Genç adamın gözleri yaşlı kadına döndü, yanaklarında ufak bir damla yaş vardı. "Gelecek.." dedi, büyük hata yapmıştı. Onu korumaya çalışırken üzebileceğini hiç düşünmemişti.

"Hava çok soğuk, içeri girelim." deyip yaşlı kadına yaklaşıp koluna girdi. Yönünü eve çevirdiğinde, karısının yüzünde tebessüm belirdi, rahatlamıştı.

Heyecanla anahtarıyla evinin kapısını açtı Zeynep, ninesine içeri girmesi için destek oldu. Orta salondaki koltuğa oturttuğunda genç adamın gözleri karısına döndü, üstü başı sırılsıklamdı. "Zeynep üstünü değiştirmelisin, üşüteceksin."

Kafasıyla onayladı genç kız, bedenini bir soğuk esir almadan kuru giysilerini giyinmeliydi, hızlı adımlarla merdivenlere yöneldi, orasına gidecekti.

....

"Hatalıyım.." dedi Esma Nine, genç adamın karşısındaki koltukta oturuyordu. Eve girdiği andan beri Aslan onunla tek kelime etmemişti, hem ona hemde Emine Hanım'a kızgın, kırgındı.

"Ona gerçekleri söylemeliydim."

Genç adamın bakışları yavaşça ona döndü, "Bu durumda olmasının sebebisiniz." dedi fısıltıyla. Gözlerini dikkatle çevrede gezdiriyordu, karısı kesinlikle duymamalıydı.

"Oğlum.." dedi, Aslan hızla doğrulup kafasını iki yana salladı. "Yalan duymak istemiyorum Esma Nine."
"Ben sana hiç yalan söylemedim."
"Söyledin.." dedi genç adam, gözlerini çevrede gezdiril yaşlı kadına döndü.

"Hayır oğlum.."
"Bana... annesinin sana emanet ettiğini ve gittiğini söylemiştin."
"Doğru oğlum, anlattığım hiçbir şey yalan değil."

Derin nefes verdi genç adam, öfkesine hakim olmaya çalışıyordu. "Annesinin gittiğini söyledin ama o.." dedi, derin derin soluk aldı. "Ama o Zeynep'in yanıbaşında, sadece birkaç adım uzağında!" Arkasını döndü, konuştukça sinirleniyordu.

Gözleri doldu yaşlı kadının, kafasını yavaşça adamın öfkeli gözlerinden ayırıp yere eğdi. "Annesi.. onu bana emanet ettikten sonra yok oldu. Taa ki 6 yıl öncesine kadar."
"Ne?" Dedi Aslan, bakışları yaşlı kadına döndü.

"6 yıl önce kapıma ikinci kez geldi. Perişan durumdaydı, giysilerinde, üstü başında büyük bir yangının izi vardı. Avucunda ise kızından geriye kalan tek fotoğrafı tutuyordu."
"Ne?"

Yavaşça yaklaşıp yanına oturdu genç adam, merak doluydu. "Ne yangını?"
"Bilmiyorum, sadece bir yangından zar zor kurtulduğunu söyledi."
"Neredeydi onca yıl?"

Kafasını iki yana salladı yaşlı kadın, "Konuşmuyor oğlum, senden kaçtığı gibi benden de yıllardır kaçıyor."
"Nasıl.. nasıl? Hiç mi konuşmuyor?"
"Geçmişten söz ettiğim anda kaçıyor oğlum. Zeyno'yu neden bıraktığını bende bilmiyorum."
"Oyun mu bu Esma Nine? Bir hayat.. bir ömür heba olmuş." Gözleri dolu dolu oldu. Bunca acının, terk edilmişliğin bir açıklaması yok muydu?

"Amacı ne? Ne yapmaya çalışıyor!" Diye gürledi, sinirlerine hakim olamıyordu. "Sadece bir yabancı gibi kızının yakınında olmak istiyor."

Kafasını hızla iki yana salladı genç adam, "Aklım almıyor... almayacak." derin bir soluk alıp gözlerini yaşlı kadına çevirdi. "Esma Nine Zeynep'in babası kim, en önemlisi yaşıyor mu?"
"Ölmüş oğlum.."
"Ne? Emine Hanım mı söyledi?"
"Evet.."
"Doğru değildir o zaman, belki babasından uzak tutmaya çalışıyordur. Bana yardım et Esma Nine, Zeynep'e babasını bulalım."

Gözleri doldu yaşlı kadının, ne eşsiz bir adamdı bu. "Bulalım oğlum.. kızımı hiç olmazsa babasına kavuşturalım."

.....

Oy ve yorumları eksik etmeyelim ❤️

 

Loading...
0%