
Ufak bir soluk aldı genç kız, bedenini saran bir his kalbini sızlatıyordu. Bakışlarını ayırmak, taşına yoğunlaşmak istedi, yapamadı. Ayırmaya gayret ettiği gözleri usulca boynuna kaydı. Triko ince kazağının köşesinde ucu gözüküyordu.
Titreyen elini yavaşça uzattı, delice bir merak tüm yetilerini ele aldı. Önce işaret parmağı sonra da tüm parmakları sırasıyla kadının boynuna gitti, kolyenin zincirini yavaşça avucunda tuttuğu anda zihninde bir an yer aldı.
'Küçük bir kız çocuğu... Farklı farklı yaşlarda, hep aynı sahnedeydi. Bir kadının kucağında oturuyor veya yatıyordu. Gözlerini kadının gözlerinden hiç ayırmadan avucunun arasında boynundaki kolyeyi sıkıca tutuyordu. Kadın bir koluyla onu sıkıca tutarken, hayranlıkla yüzünü izliyordu."
Yanağına usulca bir damla yaş süzüldü, kalbinin orta yerinde derin bir sızı yer aldı. Elini yavaşça geriye çekip bakışlarını avucuna çevirdi, boştu. Küçük ellerin aksine parmaklarına dolanan bir zincir, avucuna dokunan bir sonsuzluk yoktu.
"İyi misin?" Diye sordu Emine Hanım, solgun yüzünde koca bir hasret hakimdi. Gözlerini yavaşça kızın gözlerinden ayırıp derin derin soluk aldı, bedenini esir eden çaresizlik canını delice acıtıyordu. Aylarca karnında taşıdığı, 7 yaşına değin gözünden sakındığı yavrusuydu.
Genç kız yavaşça kafasını onaylar anlamında salladı, elinin tersiyle yanağını sildi. Ömrünün her anında yalnızlık, kimsesizlikle sınanmış, dili de kelimeleri de sadece gözyaşları olmuştu.
Başını yavaşça eğip taşını sıkıca tuttu. Parmaklarının arasında bastırıp yere sonsuzluk çizmeye başladı. Canının yandığı, üzüldüğü her anda en büyük kurtuluştu. Annesinin boynundan ayırmadığı, her anında gözlerinde beliren bir semboldü.
Alt dudağını sertçe ısırdı Emine Hanım, gözlerini yerdeki şekillere çevirdi. Kızı her oturduğu bölgeye aynı şekilleri çiziyordu. Kalbi sızlıyordu, edenindeki titreyişe de haykırmak isteyen kalbine de engel olmak çok zordu.
"Boş..." dedi fısıltıyla. Boş olan avucunu yavaşça kadının gözlerine çevirdi. "Boş.." Diye ekledi tükenmek üzere olan gücüyle. Ayakta tutan, direnmesini sağlayan adam da yoktu artık. Kalbi yine haykırıyor, delice sızlayıp bedenini titretiyordu. Artık sığındığı bir omzun, göğsüne yerine sadece minik kedisi ve ufak taşları vardı, her şey uzun zaman öncesi gibiydi. Bu semte bir öğretmen gelmemiş, en büyük yoldaşı olmamıştı.
İki elini birbirine delice bastırıyordu Emine Hanım, cesaretini toplamaya çalışarak birini yavaşça genç kızın yanağına bıraktı. Anne kızın bakışları usulca buluştu. Birinin kalbi dokunamadığı, yüzüne bakamadığı ve sarılamadığı evladına sızlıyor; birinin de yıllardır hasretinden yandığı, görmek için delice çırpındığı annesine kavruluyordu. İki yaralı kalp en çok birbirine muhtaçtı.
"Ben..." dedi Emine Hanım, elini yavaşça geriye çekti. Bir alev ayak uçlarından başlayıp tüm bedenini esir alıyordu. Ne zordu yakınken uzak olmak, ne zordu hasret duyup dokunamamak. "Gitmeliyim.." Elini hızla geriye çekip ayağa kalktı. Zar zor attığı adımlarla arkasını dönüp evine koştu. Kapıyı kilitlediği gibi hıçkırıkları yankılandı.
....
Hızla ayağa kalktı Aslan, geçmek bilmeyen bir gecenin sabahında yerinde duramıyordu. Karısı nasıldı kim bilir?
"Oğlum.." dedi Güler Hanım. Genç adamın gözleri annesine dönmedi, hızlı adımlarla kapıya yürüyordu. Kalbi derin bir sızı ve özlemin içerisinde çarpıyordu. Onsuz bir gece ne zordu.
"Gitmem gerek.." elini kapının kulpuna bıraktı, annesi önünde durdu. "Kahvaltı etmelisin önce."
"Yapamam.. onu görmem gerek. Bir geceyi daha onsuz geçiremem."
Kapıyı açtığı gibi annesi alt dudağını yavaşça ısırdı, endişe doluydu. "Oğlum.. onu zorlamayamazsın." Tedavinin başa sarması, kötü bir sonuca sebep olmasından oldukça korkuyordu.
Acı dolu bir soluk verdi genç adam, gözleri annesine döndü. "Yapamam ki anne." dedi çaresizce. Kelimesinin üstüne kelime, tavrının üstüne tavır koyması mümkün değildi. Öylesine yaralı bir kızdı ki, ters bir hareketinde onu bir ömür kaybedebilirdi.
Kulpu hızla indirip kapıdan çıktı, annesi kolundan sıkıca tuttu. "Oğlum yapma.."
"Bekleyemem anne."
"Tamam.." dedi Güler Hanım, önüne geçip bakışlarını gözlerine çevirdi. "Şöyle yapalım. Önce ben gidip konuşmaya çalışayım."
"Sen mi?" diye sordu şaşkınlıkla genç adam. Kafasıyla onayladı annesi, "Evet, sorunu öğrenmeye çalışacağım. İşe yaramazsa sen gelirsin."
"Ama.." dedi Aslan, beklemek çok zorluyordu. "Sorunu halletmeye çalışırken onu yaralamamalıyız. Ufak bir hatamızda her şey daha kötü olabilir."
Elini yavaşça ensesine bırakıp sertçe ovdu genç adam, annesi haklıydı. Bu telaşla yanına gittiğinde istemeden de olsa bir söz, bir harekette bulunabilir, onu kırabilir, üzebilirdi. "Tamam ama bende geleceğim."
"Peki oğlum. Çantamı almama müsaade et." Arkasını dönüp içeri girdi, çantasını alıp döndü.
....
Ağır adımlarla yürüyordu Güler Hanım, kafasını yavaşça geriye çevirdi, gözleri oğluna kaydı. Genç adam sokağın başında, bir duvarın arka tarafında bekliyordu. Kafasını iki yana salladı annesi, oradan ayrılmamalı, konuşmaya çalıştığı anlarda kesinlikle yaklaşmamalıydı.
Bakışlarını öne çevirdi kadın, bakışları kaldırıma kaydı. Genç kız ninesinin kapısının tam önündeki kaldırımda sessizce oturuyordu. Elinde ufak bir taş vardı, yavaşça şekil çiziyordu.
Adımlarını yavaşça durdurdu, rahatsız etmeden önüne çömeldi. Bir elini taşı tutan narin elin elin üzerine bıraktığında genç kızın gözleri ona döndü. "Zeynep'ciğim.." dedi, genç kızın gözleri parıldadı. Bu kadın her anda bedenine, ruhuna sıcaklık yayıyordu.
"Yanına oturabilir miyim?"
Kafasıyla yavaşça onayladı Zeynep, Güler Hanım derin nefes alıp sağ tarafına dikkatle oturdu. "Hava.. çok güzel bugün." dedi fısıltıyla. "Çok güçlü bir güneş var." Diye ekledi.
Genç kız gözlerini yavaşça gökyüzüne kaldırdı, yakıcı bir güneş hakimdi. "Sıcak.." dedi fısıltıyla.
Güler Hanım'ın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, çok az da olsa yanında iken ağzından kelimeler çıkabiliyordu. "Gece nasıldı kim bilir, uyuduğum için göremedim" dedi. "Sen görebildin mi?"
Zeynep'in gözleri ona döndü, "Yıldız... çoktu." dedi fısıltıyla. Yüzü asıldı kadının, gece yine uykusuzluk mu yaşıyordu, yine gecenin bir yarısı soluğu sokakta mı almıştı?
"Dışarda mıydın?"
Kafasını hızla iki yana salladı genç kız, uykusuzluğuna rağmen dışarı hiç çıkmamış, odasındaki pencerenin önünde Boncuk'uyla gün ışıklarını izlemişti.
"Uykun mu yoktu?"
Kafasını olumlu anlamda salladı genç kız, Güler Hanım kısık bir soluk aldı. "Aslan da hiç uyuyamadı." diye ekledi.
Genç kızın gözleri dolu dolu oldu, yavaşça kafasını yana doğru eğip kadının omzuna dayadı. Ne güzel kokuyordu, tüm anneler böyle mi kokardı? Elini yavaşça kızın saçlarına bıraktı kadın, okşuyordu.
"Zeyno!" Dedi telaşlı bir ses. Bakışlar hızla geriye döndü, yaşlı kadın gözüktü. Elinde ilaç kutusu ve komodine bıraktığı su dolu bardak vardı.
"Kızım ilacını almadın mı gece?" Diye ekledi. Odayı toplamak için girdiği anda fark etmişti. Genç kız kafasını kadının omzundan ayırıp iki yana salladı. "Neden yavrum?" Yavaşça yanına yaklaşıp önünde durdu.
"Almayacağım.." dedi zorlukla. Güler Hanım'ın gözleri delice büyüdü. "Neden?"
"Almayacağım.." dedi tekrarla. İlaç umurunda değildi, onu genç adamdan ayıracak hiçbir şeyi istemiyordu.
Hızla ayağa kalktı Güler Hanım, nine ve torunu baş başa bırakıp köşe başına yaklaştı. Gözleri oğluna döndü, yüzünde koca bir endişe vardı. "Oğlum.. Zeynep gece ilacını içmemiş."
"Ne?" dedi Aslan.
"Sanırım bir daha da içmeyecek. Bu tür ilaçlar kademeli azaltılıp kesilmesi gerek, bir anda böyle bırakması beyninde büyük bir hasara sebep olabilir."
"Ne diyorsun anne?" Hızla arkasını döndü, kalbi delice çarpıyordu. Koşar adımlarla karısına yaklaşıp önünde durdu.
"Zeynep.." dedi, genç kızın özlem dolu gözleri genç adama döndü. Çok çok özlemişti. Güler Hanım, Esma Nine'ye yaklaşıp yalnız bırakmalarını fısıldadı, sadece saniyeler içerisinde sokağın orta yerinde yapayalnızlardı.
Aslan yavaşça yanına oturdu. Derin bir nefes aldı. "İlacını almadın mı gerçekten?" Diye sordu, gözleri dolu ve endişeliydi.
Genç kız kafasını yavaşça iki yana salladı, ilacını özellikle içmemişti, iyileşmemeliydi. "Neden...?" Diye sordu Aslan, yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. Neden böylesine bir riske girmeyi seçiyordu. "Neden almadın?"
Kalbinde koca bir sızı yer aldı genç kızın, elini uzatıp kocasının yanağını yavaşça sildi. Kısacık zamanda ne çok özlemişti yüzüne dokunmayı "İyileşmek... istemiyorum."
"Ne? Neden bir tanem?"
Elini yavaşça geriye çekti Zeynep, onsuzluk çok zor olacaktı. Gittiği günlerde hiç uyuyamayacak, her an onu isteyecek, özlemiyle büyük bir savaşa girecekti. "Seni.. özlerim."
"Ne?" Dedi Aslan, diğer gözünden de yavaşça bir damla yaş süzüldü. İlk defa karısının iki dudağından bu kelime çıkıyordu.
"Gidersen.. seni özlerim."
"Nereye gidersem?"
"İyileşince... gideceksin."
"Ne?" Gözleri delice büyüdü, nasıl olurdu bu? Bir geceyi bile onsuz geçiremezken bunu nasıl düşünürdü? Onsuz nasıl hayatına devam eder, nasıl bırakırdı?
"Bu.." dedi genç adam, bir elini sıkıca tutup diğer elini yavaşça yanağına bıraktı. Gözleri doluydu, karısı nasıl bir korkuyla savaşıyordu böyle? Nasıl bir endişeyle fırtınalar kopuyordu yüreğinde? "Bu nereden çıktı bir tanem?" dedi, toparlanmaya çalıştı, birileri mi aklını böylesine karıştırmıştı. "Ya da kim sana böyle bir şey söyledi?" Diye ekledi.
Genç kızın yanağı ıslandı, yavaşça kafasını eğdi. Kalbinde delice bir çırpınış vardı. "O.. Okan."
"Okan sana.. iyileştiğinde seni bırakacağımı mı söyledi?"
Kafasını tek defa onaylar anlamında salladı genç kız. Gözlerini çevrede gezdirdi, acaba buralarda mıydı? Acaba karaltılı gözleriyle onu bir köşede gizlice izliyor muydu?
İki elini delice sıktı Aslan, çenesi gerilmişti. Alt dudağını sertçe ısırıp sakinleşmeye çalıştı. Onu bulacak ve hesabını bu defa verecekti. Nasıl hala cesaret edip karısını böyle yaralayabilirdi? Dünden bu yana yaşadıkları her şeyin, karısının bu denli endişesinin sebebi sadece o adamdı.
"Ben.." dedi, sakinliğini korumaya oldukça gayret ediyordu. "Ben bir geceyi sensiz geçiremedim. Nasıl.. Nasıl bırakıp giderim?" İki elini sıkıca tuttu. Bir avucuna koca bir öpücük kondurdu. "Seni Seviyorum Zeynep.. Yanında olmamım tek sebebi bu."
"Merhamet.." dedi genç kız, yanağına yavaşça bir damla yaş süzüldü. Sadece merhametinden dolayı mı yanındaydı gerçekten?
Aslan kafasını şiddetle iki yana salladı. "Merhamet ve aşk çok farklı şeyler bir tanem. Birine merhamet ettiğinde ona her konuda destek olursun ama.. evlenmezsin, aynı evde bir ömür geçirmek istemezsin ve onsuz nefessiz kalmazsın."
Yaklaşıp yavaşça alnına ufak bir öpücük kondurdu. "Ve onunla geleceğe dair büyük hayaller kurmazsın. Ben.. iyileşmeni çok istiyorum çünkü sana göstermek istediğim çok yer var. Birlikte yeşil korkusu olmadan tüm ülkeyi gezeceğiz. O günler geldiğinde..." elinin birini yavaşça yanağına bıraktı. "Bana eşlik eder misin? Çünkü ben senin olmadığın bir gelecek düşünemiyorum."
Yanağına hızla iki damla yaş süzüldü Zeynep'in, kafasını onaylar anlamda salladı, onunla semtin dışına özgürce çıkıp ülkeyi gezmeli, en ücra köşeleri bile görmeliydi.
"Lütfen... lütfen bundan sonra benden duymadığın hiçbir şeye inanma." Dedi fısıltıyla. Derin bir soluk alıp ufak bir tebessümle iki kolunu iki yana açtı, genç kız hızla kollarına sığındı. Burnunu göğsüne dayayıp derin derin nefes aldı, bir daha onu bırakacağını düşünmemeliydi. Bu merhamet değildi, aşktı, sevgiydi... Öğretmen ve Zeyno'nun büyük aşkı..
Kollarını sıkı sıkı boynuna doladı Aslan, bir eliyle karısının saçlarını arka kısımdan şevkatle okşuyordu. Sonunda ayrılık bitmiş, ona kavuşabilmişti. "Seni çok özledim." dedi fısıltıyla. Burnunu saçlarına gömdü, ciğerlerine çekti.
"İçeri gelmelisiniz oğlum." Diyen Esma Nine'nin sesiyle ikisi de yavaşça geriye çekildi. Karısının elini sıkı sıkı tutup bakışlarını ona çevirdi. "Girelim." Ayağa kalkıp adımları birlikte o yöne döndü.
.....
"Zeynep.." dedi Güler Hanım, genç kızın gözleri ona döndü. "Biz bir şey bulduk." Bakışlarını oğluna çevirip işaret etti, Aslan cebinde sakladığı küçük kağıdı çıkardı.
Karısının bakışlarına çevirdi, "Bu.. ben miyim?" diye sordu. Gerçekten de karısı mı bu resmî çizmişti?
Genç kız alt dudağını yavaşça ısırıp kafasını onaylar anlamda salladı. Yanında kocasına ait hiç fotoğraf yoktu, kendi çizimiyle sahip olmaya çalışıyordu. "Bunu sen mi çizdin gerçekten?" Kafasıyla onayladı Zeynep, kısıtlı imkanları vardı, yıllardır hiç kendine ait resim kağıtları veya kalemleri olmamış, arkadaşlarında çoğu zaman ödünç almıştı.
Aslan'ın hayranlık barındıran bakışları karısının üzerindeydi, elindeki kağıdı avucunda sıkıp derin bir nefes verdi. "Başka var mı?"
Hızla ayağa kalktı genç kız, bakışlara rağmen odasına yürüdü. Yatağının karşısında bir gardrop vardı, giysileri özenle diziliydi. Rafların en üsttekine parmak uçlarında yükselerek elini uzattı. Üst üste konulu duran onlarca kağıt parçası duruyordu, parmak uçlarında yetişerek eline aldı. Kimi kağıtların etrafı yırtık, kiminin önü başkasına ait yazılarla dolu, kimi de oldukça toz toprak içerisindeydi.
Ağır adımlarla oturma odasına geçip kocasının yanına oturdu. Aslan'ın gözleri önce gözlerine sonra da kağıtlara kaydı. Yavaşça eline ilkini aldı, önü yazılı olanlardan biriydi. Arkasını çevirdi, gözleri bir çizime kaydı. Genç bir adam yürüyordu, üzerinde yeşil bir kazak vardı. Yüzü oldukça gergin ve endişeli gözüküyordu.
"Bu..." dedi Aslan, ilk geldiği zamanlara aitti. Eşyaları taşıyan kamyonetin geç gelmesi ile oldukça huzursuz olmuştu.
Zeynep baş parmağını yavaşça resimdeki adamın üzerine bıraktı. "Öğretmen.." dedi fısıltıyla. Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. "Evet bu da benim."
Hızla ikinci kağıda çevirdi bakışlarını. Okulun bahçesiydi, oldukça kalabalıktı. Genç bir adam elinde saplı bir boya bir fırçası tutmuş duvar boyamaya çalışıyordu. Okulu boyadığı ilk günlere aitti.
"Bu da.." deyip hızla tek tek resimleri çevirdi. Her baktığını görmesi için annesine uzatıyor, Güler Hanım hayretlerle inceliyordu, oldukça büyük nir yetenekti bu.
"Boncuk.." dedi Aslan, kapıtlardan birinde bir kedi çizimi vardı. Bir sayfa daha kaldırdı, öne doğru eğilen yaşlı bir kadın göründü. "Bu da Esma Nine." diye ekledi. Baktığı her resimde şaşkınlığı daha da büyüyordu. Karısı çok özel birisiydi, bunca zorluğa rağmen çizim yapabilmişti.
"Bunlar muhteşem Zeynep." Genç kızın şaşkın bakışları kocasına döndü. Anlam vermeye çalışıyordu, bu resimlerin neresi muhteşemdi. Sadece kendince bir şeyler karalamaya çalışmıştı.
"Herkes bunu yapamaz biliyor musun? Bu büyük bir yetenek." dedi Güler Hanım, gelini için elinden geleni yapacak, gerekirse eğitim almasını sağlayıp gelişimine destek olacaktı.
"Ne zamandır yapıyorsun bunları?" Kafasını iki yana salladı genç kız, hiçbir fikri yoktu. Ellerini sıkıca tuttu Güler Hanım, "Düşünmelisin Zeynep, çocukken de yapıyor muydun?"
Alt dudağını yavaşça ısırdı genç kız, gözlerini sıkı sıkı kapatıp zihnini zorlamaya çalıştı. Çocukluğunda da resim var mıydı? O anda bir an yer aldı zihninde. Küçük bir kız çocuğu duruyordu bir odanın içerisinde. Kare şeklindeydi, duvarları tuvallerle, orta yerindeki masalar rengarenk boyalarla doluydu.
Küçücük bir kız çocuğu göründü, kapıyı minik elleriyle açtığı anda gözleri delicesine büyüyordu. "Hiiii.." diye sevinçle adımlarını hızlandırıp içeri girdi. Rengarenk, boyut boyut ve çeşit çeşit boyalara dokunup gözlerini hızla kapıya çevirdi. Bir adam gözüktü, sırtını kalının pervazına yaslamış, mutlulukla izliyordu.
"Baba!!" küçük kollarını açtığı anda babası hızla kucaklıyordu. Bugün evladının doğum günüydü, boyalarla dolu bir oda hayalini gerçekleştirmişti.
"Beğendin mi İncim?"
"Çok güzel baba, seni çok seviyorum."
"Güzel kızım.." elini yavaşça saçlarına bırakıp dikkatle okşadı, burnunu boyun boşluğuna gömdü. Evladının kokusuna hiç doymayacaktı.
.....
"Boya.." dedi Zeynep, yanağına usulca bir damla yaş süzüldü. Zihnindeki bu kız o muydu? Ne çok uğruyordu bu aralar hafızasına? O adam kimdi? Neden hep anımsıyordu.
"Ba.." dedi sustu, diğer yanağına da bir damla yaş süzüldü. "Babam.." diye ekledi. "Benim babam."
…
Oy ve yorumları eksik etmeyelim ❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 17.2k Okunma |
2.48k Oy |
0 Takip |
47 Bölümlü Kitap |