
Yaklaşma.." dedi kadın, yanakları yaşla doldu, hıçkırmamak adına kendini oldukça zorluyordu. Bakışlarında kaybolduğu adam, yine karşısındaydı. Gözlerini yavaşça ayırmak istedi, yapamadı. Ne kalbine ne de bakışlarına söz geçirebilmek mümkündü.
"Yaklaşma.." diye tekrarladı. "Yalvarırım yaklaşma."
Kafasıyla onayladı Erdal Bey, yanakları yaşla doluydu. "Zeynep nerede?" Tek evladı, doyamadığı kızı neredeydi? Yavaşça bir soluk aldı, "İnci'm nerede?" Diye ekledi. Yanağına özlem dolu bir yaş süzüldü, yıllardır cayır cayır yanan kalbi kül olmak üzereydi. Evladının yokluğu, belirsizliği ile yaşamak çok zordu.
Sessiz hıçkırıkları duyuldu Emine Hanım'ın, gözlerini zorlukla kocasının gözlerinden ayırmaya gayret etti. Bir zamanlar uğruna ailesine, herkese karşı çıktığı, gözlerine delice hayran olduğu, kokusuna doyamadığı adam yeniden karşısındaydı. Arada ise çok büyük fark vardı. İki kalp yorgun, iki bakış hüzünle doluydu. Ayrı geçen uzun yıllarda ikisi de çok yara almış, geriye dokunmaya bile kıyamadıkları evlatlarının özlemi, hasreti kalmıştı.
Elinin tersiyle yavaşça yanağını silmeye gayret etti Erdal Bey, yaşamı bu kadının iki dudağından çıkacak tek kelimeyse bağlıydı. Ya evladının yerini söyleyip yaşam sevinci verecek, ya da tam tersini söyleyerek yıllardır var olan umudunu yok edecekti. Kalbi delice çarpıyordu, ikinci ihtimali düşünmek bile bedenini tir tir titretiyordu.
"Zeynep.." dedi zorlukla. Delice korktuğu cevabı duyacak gücü yoktu, cesaretini toplamaya başladı. "Zeynep nerede?"
Kafasını yavaşça yere eğmeye gayret etti Emine Hanım, çenesini sıkıp avucunu iki dudağına bastırdı. "Öldü.." dedi. Bir babanın kalbini bin parçaya böldü.
Anında hıçkırıkları duyuldu adamın, umudu yerlebir, yaşam sevinci yok oldu. Kafasını geriye kalan son gücüyle hızla iki yana sallamaya çalıştı. "Kızım.. ölmedi." yanağına ardarda yaşlar süzüldü. Ölemezdi, bunca yıl ömrünü, kendini feda ettiği ufacık bir umut yok olamazdı.
"Yalan.. de Seher" dedi, dizleri delice titriyordu. Umudu yok olup gitmişti, nasıl yaşayacak, nasıl dayanacaktı bundan sonra?
"Öldü.." dedi Emine Hanım, sesi delice titriyor, iki dudağındaki iki hece bedenini kavuruyordu. Yanakları yaşla doldu. "O.. öldü." Hıçkırıkları duyuldu, evladını ölüm kelimesiyle bir araya getirmek çok acıydı, buna hiç müsaade etmeyecek, nefes alması için yakıp yıkacak, gerekirse ömrünü feda edecekti.
Kafasını hızla iki yana salladı Erdal bey, yanına usulca yaklaştı. Yıllardır var olan bir acıydı kalbindeki, bedenini sızım sızım sızlatıyordu. Evladı, doyamadığı incisi bir yerlerde uzakta bile olsa nefes alıyor, babasını bekliyordu. Ölmüş olamazdı, kalbindeki ufak umudu kaydedemezdi.
"Ölmedi.." dedi yaş dolu gözleriyle. "Kızım ölmedi." Elini hızla kalbinin üzerine bıraktı, "Çok küçüktü.." hızla nefes almaya çalıştı.
Alt dudağını sertçe ısırdı Seher Hanım, avuçlarını delice sıktı. "Öldü.." diye yineledi. "O öldü.."yanakları yaşla doldu.
Cesaretini toplamaya çalışıp bir adım geriye gitti, burnuna delice özlediği koku ulaşıyordu. Avuçlarını sıktı, "Zeynep.." dedi zorlukla, yanağına ardı arkası kesilmeden yaşlar süzülüyordu. Gözlerini adamın gözlerinden ayırdı. "Öldü.." Zeynep Karay yıllardır yoktu, 7 yaşında ölmüş, kimliği silinmişti.
Kafasını hızla iki yana salladı adam, inanmak istemiyordu. "Ölmedi.." dedi zorlukla.
Emine Hanım derin derin soluk aldı, kalbinin haykırışına engel olamıyordu. Yavaşça yanına yaklaşıp gözlerini kapattı. Kalbine hükmetmek çok zordu. Özlemiyle yandığı adamın yanağına titreyen elini yavaşça bıraktı. 15 yıldır bir aile darmadağın olmuş, üç ayrı yerde, üç ayrı kalp özlemle ile yanmışlardı. Ne çok özlemişti sakallarının kısa tutamlarını avucunda hissetmeyi, gözlerine böylesine bakmayı.
Yavaşça yutkundu, "Biz.." gözlerini delice hayran olduğu gözlerine yıllar sonra ilk defa böylesine sabitledi. "Zeynep'siz.. ve ayrı.. yaşamak zorundayız." dedi. Hayatın en büyük sınavıydı bu, evladıyla sadece 7 yıl yaşayacak, sonra da ömrünü özlemiyle geçirecekti.
Erdal Bey'in yanakları yaşla doldu, bunca yıl alışamamıştı, yine alışamayacaktı. "Biz.. Zeynep'siz yaşayamayız."
"Yapma.." dedi fısıltıyla kadın yalvarırcasına, elini yavaşça geriye çekti.
"O.. artık yok."
"Ölmedi.."
"Öldü!" Dedi net bir ifadeyle. Elini geriye çekti, kızı için yapamayacağı, göze alamayacağı hiçbir şey yoktu.
Hızla yere çömeldi Erdal Bey, dizleri delice titriyordu. "Ölmedi.." dedi, ölmüş olamazdı. Evladı bir yerlerde nefes alıyor, belki de yıllardır babasını bekliyordu. "Ben.. doyamadım ki."
Emine Hanım'ın sessiz hıçkırıkları duyuldu, kalbi delice çarpıyordu. Gözlerini çevrede gezdirip hızla arkasını döndü. Yıllardır yaptığı gibi, gerçeklere yeniden sırtını döndü. Kalbini parçalayan kelimelere rağmen evine yürüdü, kapıya yaklaştığı anda bir ses adımını durdurdu.
"Neden.." dedi Erdal Bey, evladı neden ölmüştü? cesaretini toplamaya çalıştı. Evladını sonsuzluğa gönderen neydi? Kabullenmek istemeyen kalbine, gözyaşları eşlik ediyor, bir an bile yalnız bırakmıyordu. "Neden.. öldü?" Yavaşça yutkundu, kalbi delice acıyordu. Ne zordu evlat acısı. "Ne oldu ona?"
Gözlerini yavaşça yere eğdi, kafasını çevirip yüzüne bakmaya cesareti yoktu. Yanakları yaş doluydu, kızını bir meydanda terk ettiği an feci bir sahneye şahit olmuştu. Küçük bir kız çocuğuna gözlerinin önünde, caddenin orta yerinde bir araba çarpmış, küçük kız orada can vermişti. Ellerinin titrediğini hissetti, ailesi ne çok haykırmıştı, ne çok acı çekmişti kim bilir. "Kaza.." dedi fısıltıyla. "Bir araba kazası." diye ekledi. Aklına gelen ilk cevap buydu. O günü hatırladıkça aklının bir köşesinde hep trafik kazasında hayata veda eden o kız çocuğu vardı.
Yanakları taşla doldu adamın, bedeni kör bir alevin içerisinde çayır çayır yanıyordu. Kıyamadığı evladı feci bir kazayla mı veda etmişti. Canı ne çok yanmıştı kim bilir? Ne çok acı çekmişti?
Eliyle yavaşça ağzını sıkı sıkı kapattı. Delice haykırmak isteyen hıçkırığı durdurmak çok zordu. Derin derin soluk aldı. Gözlerini kısa bir an kapattı, bir yolun orta yerinde kanlar içerisinde yatan bir kız çocuğu zihninde yer aldı, göz kapaklarını bastırıp hızla açtı. Düşünmesi bile ölüm gibiydi, evladı nasıl böyle bir ölümü hak ederdi?
"Benim.." dedi zorlukla. "Suçum.." diye ekledi. Son gün, gitmemesi için yalvaran kızını dinleyip iş gezisine gitmemeli, onu geride bırakmamalıydı. Lunapark'a götürmeli, işlerini ertelemeli, evladıyla kalmalıydı. Belki o caddede olmayacak, yada babası son sürat gelen arabanın altında kalmasına müsade etmeyecekti.
"Gitme.. dedi." Elini güçsüzlükle düştü, hıçkırıkları duyuldu. "Baba gitme dedi. Lunaparka gidelim dedi." Derin derin nefes aldı, boynundaki kravatı hızla gevşetmeye çalıştı. Nefesi elinden alınmıştı, boğuluyordu. "Yanında kalmalı... onu o arabadan kurtarmalıydım."
"Affet İncim.."
Seher Hanım hızla eve girip kapıyı sıkıca kapattı. Sırtını yasladığı gibi yere çömeldi, ayakta duracak gücü yoktu. Duvarlar, kapılar yıllardır olduğu gibi gözyaşlarına, acısına, hıçkırıklarına şahit oldu.
....
"Günaydın.." dedi Zeynep. Günün ilk ışıklarında gözlerini aralamıştı. Uzun ve eşsiz bir gece sonrası yorgun düşen bedeni, sabaha doğru uykuya yenik düşüp kısa bir sonra kendine gelebilmişti.
Alt dudağını yavaşça ısırıp gözlerini kocasının gözlerinden usulca ayırdı. Yanakları al aldı, geceyi düşündükçe daha da kızarıyordu. Kısık bir soluk alıp yavaşça genç adamın göğsüne sokuldu, eşsiz bir kokusu vardı.
Kolunu karısının beline sıkıca sarıp, kafasının üst kısmına ufak bir öpücük kondurdu Aslan. "Günaydın.." dedi. Kalbinde koca bir heyecan vardı, eşsiz bir kadını ömrüne almıştı. Varlığına bin şükür etti. "Günaydın.. sevgilim." Diye düzeltti.
Genç kızın yüzünde heyecan dolu bir tebessüm belirdi, ne güzel bir ifadeydi bu. Derin bir nefes alıp, burnuna ulaşan kokuyu ciğerlerine çekti. "Sevgilim.." dedi fısıltıyla. "Sevgilim.." diye tekrarladı aynı tonla. Çok güzel bir kelimeydi, en çok da kocasına yakışıyordu.
"Aç mısın?" Diye sordu genç adam, kollarını sıkıca bedenine doladı. "Bugün kahvaltıyı dışarıda yapalım mı?"
"Dışarıda mı?" diye sordu genç kız merakla.
Genç adam tebessüm edip kafasını onaylar anlamda salladı. Hava güneşli ve oldukça sıcaktı. Yaz mevsimi tüm hızıyla geliyordu. "Evet. Geçen gün bir kafe keşfettim, yeni açılmış. İlk olarak birlikte gitmeliyiz." Yavaşça yaklaşıp alnına sıcak bir öpücük kondurdu. Okulun biraz ilerisinde, denize karşı küçük şirin bir kafeydi, semtte sayılı olanlardan biriydi.
"Okul.." deyip sustu, cumartesi olduğunu bir anlık unutmuştu. Kafasını yavaşça onaylayarak salladı. "Olur.."
Gözlerini kolundaki saate çevirip geriye çekildi genç adam, "Hadi hazırlanıp çıkalım o halde."
....
Alt dudağını hayranlıkla ısırdı genç adam, kafede oturuyordu. Sağ tarafındaki deniz manzarasına karşın karşısında genç kız vardı. Ufak bir masada ve tam karşısında oturuyordu. Saçlarını özensizce açmış, pürüzsüz yüzüne hiç makyaj dokundurmamıştı. Gözleri parıldıyor, merakla çevreyi, gelip geçen insanları izliyordu. Bakışlarında merak vardı, böylesine mekanlar hep ilgisini çekiyordu. Yüzünde ufak bir gülümseme belirdi aniden, karşıya odaklanmıştı.
Yüzünde şaşkınlık belirdi genç adam, neydi karısının yüzünü aniden gülümseten. Hemen alıp ömrüne dahil etmeli, gülüşünü en güzel film misali izlemeliydi. Kafasını yavaşça o yöne, geriye çevirdi. Sadece birkaç adım öteye bir aile oturuyordu. Genç bir çiftti, yanlarında da mama sandalyesine oturtulan bir kız bebek vardı. Minicik gözleriyle onları izliyor, kafasını sağa sola yatırarak gülümseyerek oynamaya çalışıyordu. Yaklaşık 1 yaşlarındaydı, bakışlarını bir an bile karşı masadan ayırmıyordu.
Gözlerini yavaşça karısına çevirdi genç adam. Genç kız tebessüm ederek elini yavaşça salladığında, minik bebek küçücük elini kaldırıp karşılık vermeye çalıştı. Aslan'ın yüzünde koca bir gülümseme belirdi, ne güzeldiler bir arada. Ne güzel anlaşıyorlardı? Ne güzel anne olurdu karısı? Ne şanslı bir bebek olurdu?
"Seni çok sevdi." Dedi genç adam, gözlerini karısına çevirdi.
"Çok.. güzel." Diye cevapladı genç kız, gözlerini istemeyerek de olsa bebekten ayırıp çayına çevirdi. Eline alıp yavaşça yudumladığında bakışları yeniden aileye kaydı. Gözleri babaya kaydı, minik bebekle özenle ilgileniyor, şevkatle gülümsüyor, yemeğini dikkatle yedirmeye çalışıyordu.
Yüzü anında asıldı, merakla dolmuştu. Gözlerini kocasına çevirdi, "Benim.." dedi fısıltıyla. Aslan'ın gözleri hızla ona döndü, cümlesini bitirmesini bekliyordu. "Babam.. var mı?" diye ekledi.
Gözleri dolu dolu oldu adamın, kafasını yavaşça yere eğip kısık bir soluk aldı. "Emin değilim." Dedi zorlukla. Ne çok isterdi, karşısında babasını çıkarıp kavuşturmayı.
Yavaşça yutkundu genç kız, bakışlarını ayırdı, dolmuştu istem dışı. Babası olsaydı ne olurdu ki? Bunca yıl tıpkı annesi gibi hiç arayıp sormamış, hiç sarıp sarmamıştı. "Olmasın.." dedi fısıltıyla. Ne öyle bir anneye, ne öyle bir babaya ihtiyacı vardı. 15 yılı onlarsızdı, böyle devam edebilirdi.
"Annen bize hiçbir şey söylemiyor." Diye açıkladı genç adam, gözlerini dikkatle karısına yoğunlaştırmıştı. "Sen.. sormalısın."
Kafasını hızla iki yana salladı genç kız, o kadının karşısına çıkmayacak, annesine hiçbir şey sormayacaktı. "Olmaz.." dedi fısıltıyla.
....
"İyi misin?" diye sordu genç adam, önünde karısı vardı, bir koltukta oturuyordu. Bir hemşire tarafından diğer kolundan kan alınmıştı. Kafasını onaylar anlamda salladı genç kız, kolundaki sızıyı hissetmemişti bile. Doğrularak ayağa kalktı, genç adam elinden tuttu.
"Berrin Teyze bizi bekliyor." Dedi.
İtiraz etmeden onayladı Zeynep. Kahvaltı yaptıkları sırada doktor tarafından aranıp hastaneye gelmeleri istenmiş, apar topar gelmişlerdi. Odanın kapısında adımları durdu, gözlerini kocasına çevirdi. Endişe doluydu, neden aniden onları buraya çağırmıştı?
Derin bir nefes alıp kapıyı yavaşça tıkladı Aslan, 'gir' sesini duyduktan sonra yavaşça araladı. Gözleri Berrin Hanım'la buluştuğu anda, doktor ayağa kalkıp gülümsedi. Masasının önünden dolanıp iki gence yaklaştı. "Hoş geldiniz, oturun bakalım." Dedi, koltuğu eliyle işaret etti.
İki genç yan yana oturduğunda, gözlerini genç kıza çevirdi. "Zeynep'ciğim." Dedi, Zeynep'in gözleri de algısı da anında ona döndü. Tebessüm etti doktor, elini elinin üzerine bırakıp karşısında duran koltuğa oturdu. "Bir süre buralarda olmayacağım, öncesinde seninle biraz sohbet etmek istedim."
"Nereye gidiyorsun?" diye sordu Aslan merakla, böyle bir şeyden hiç haberi yoktu.
"Ailevi birkaç problem var oğlum, halletmem gerekiyor. Burada olmayacağım ama telefonla sık sık irtibatta olacağız."
Genç kızın gözleri ona döndü, yüzü asılmıştı. Önce Güler Hanım, şimdi de Berrin Hanım gidiyordu. Belli etmemek adına oldukça zorladı kendini, yavaşça yutkundu sessizce.
Berrin Hanım tebessüm edip elini sıktı, "Zeynep'ciğim seninle artık yepyeni bir sürece girip bu geceden itibaren ilacının dozunu düşüreceğiz."
"Ne?" dedi Aslan, yüzünde koca bir tebessüm belirdi. Karısı hızla iyileşiyordu. "İlacı kesmeye mi başlıyoruz?"
Berrin Hanım tebessüm ederek kafasıyla onayladı. "Evet oğlum. Zeynep çok güçlü bir kız, ilaca artık ihtiyacı olmayacak." Genç kızın elini sıktı, gördüğü en güçlü hastalarından biriydi. "Bundan sonrası tamamen senin elinde Zeynep'ciğim. İlacı bugünden itibaren kademeli olarak keseceğiz. Bugünden itibaren yarım doz alıp, bir hafta sonra da bir terslik olmazsa tamamen bırakacağız."
Gözlerini hastasının gözlerine çevirdi, "Bunu yapabilirsin değil mi? Sıkıldığında, üzüldüğünde veya zorlandığında Aslan'a sığınmalı veya beni aramalısın."
Bakışları yavaşça kocasına kaydı genç kızın, Aslan hızla diğer elinden tuttu. "Yapabilirsin.." dedi fısıltıyla.
Kafasını usulca olumlu anlamda salladı genç kız, yanında bu adam oldukça üstesinden gelemeyeceği hiçbir şey yoktu. Varlığı, sesi, nefesi yeterdi. Tebessüm ederek alnına ufak bir öpücük kondurdu Aslan, bir an bile yanından ayrılmayacaktı.
"Yapacağız.." dedi, odanın kapısı çalındı. Bakışlarını o yöne çevirdiğinde bir hemşire gözüktü, elinde test sonuçları vardı. Doktor eline alıp bakışlarını çevirdi, tek tek inceleyip tebessüm ederek onlara döndü.
"Sonuçlar temiz. Başlamaya hazırız o halde." Gülümsedi. Böyle gittiği sürece ilaca ihtiyaç duymayacaktı. Yanında artık kocaman bir aile vardı, hastasına hep destek olacaklardı.
....
El ele yürüyordu iki genç, heyecan doluydu ikisi de. Doktorun güveni ve söyledikleri, oldukça umut vericiydi. Genç kız sonunda bir ilacın mahkumu olmayacak, sağlığına kavuşacaktı.
Yüzünde tebessüm vardı Aslan'ın, doktordan çıktığı andan beri yüzünden hiç eksik olmamıştı. Emekleri, sabrı, sevgisi artık karşılık buluyor, karısı düzeliyordu. Kalbinde koca bir heyecan oluşmuştu, aksatmaktan delice korktuğu o ilaç kısa süre sonra hayatlarından tamamen çıkacaktı.
"Yapmak istediğin bir şey var mı?" diye sordu genç adam, gözlerini yavaşça karısından ayırıp giriş yaptığı sokağa çevirdiği gibi durdu. Birkaç adım ötesinde tüm öğrencileri toplanmış, endişeyle bir şeye odaklanmış izliyordu.
"Çocuklar.." dedi fısıltıyla. Adımlarını hızlandırıp yaklaştığında yüzünde koca bir şaşkınlık belirdi. Öğrencilerinin orta yerinde bir adam vardı, yavaşça öne doğru eğilmiş, bir eliyle duvara tutunmuştu. Tükenen yaşam gayesine rağmen derin derin soluk almaya çalışıyordu.
"Erdal Amca!" dedi genç adam, elini hızla karısının elinden uzaklaştırıp adama koştu. Adamın gözleri ona döndü, gözleri solgundu. Zorlukla, "Ölmüş.." dedi, yanakları yaş doluydu. Evladı, doyamadığı incisi bir kazaya kurban gitmişti. Bunca yıl boşuna beklemiş, hayal kurmuştu. Minik kızı gerçekten de yıllar önce, babasının yokluğunda hayata veda etmişti.
"Erdal Amca!!" diye seslendi Aslan, gözleri delice büyüdü. Çocukların arasında nefes almaya gayret eden, ayakta durmakta zorlanan bir adamdı. Hızla yanına yaklaşıp boynuna sıkıca sardığı kravatı gevşetmeye çalıştı.
"Geriye çekilin çocuklar, hava almasına müsaade edin." Diye ekledi. Gözlerini endişeyle günler önce veda ederek semtten giden adama çevirdi. Ne olmuştu da geri dönmüştü?
"Erdal Amca!" Elini yavaşça koluna bırakıp tutunmasını sağladı, yere düşecekti. "İyi misin?"
Adamın gözleri yaşla doluydu, kafasını yavaşça iki yana zorlukla salladı. Umudu tükenmiş, evladı uçup gitmişti. İyi değildi, iyi olmayacaktı, ona yetişememiş, kokusuna doyamamış, lunaparka götürememişti.
"İnci..m." dedi zorlukla, gözleri yavaşça kalkıp ileriye kaydı. Sadece birkaç adım ötede Zeynep vardı, sessizce izliyordu. Gözleri dolu, bedeni buzdu. Ellerini yumruk yapmış, tepkisizce bekliyordu. Garip bir his vardı, kalbini esir almıştı. Titreyen elini yavaşça kaldırıp kalbine bıraktı, bir ses ulaştı kulağına. "İncim.." Bedeni delice titredi. Yanağına usulca bir damla yaş hızla süzüldü.
"İncim.." diye tekrarladı fısıltıyla.
Gözlerini yavaşça kapadı, zihni çok eskiye gitti. Bir sokaktaydı, kaldırımın kenarında oturuyordu. Sadece 6 yaşındaydı, gözlerini sokağın girişine pür dikkat çevirmişti. Dakikalardır aynı yöne bakıyordu ki gözleri parıldadı bir anda. Genç bir adam gözüktü, elinde kırmızı bir şeker, yüzünde koca bir tebessüm vardı.
"İncim!" dedi. Küçük kız hızla kalkıp koşmaya başladı. "Baba!!" Sığındığı omuza küçük kollarını sıkı sıkı sardı.
Yanağına ufak bir damla yaş süzüldü, elleri tir tir titriyordu. Derin nefes alıp hızla arkasını döndü. Delice koştuğu adımlarını ninesinin yan komşusunun önünde durdu. Yumruk yaptığı elini delice kapıya vurmaya başladı.
"Aç..! Kapıyı.. Aç!" diye haykırdı.
Emine Hanım sesini duyduğu gibi hızla koşarak kapıya yaklaştı. "Zeynep." Dedi merakla. Genç kız cesaretini toplamaya çalıştı. Ufak bir soluk aldı, "Baba.." Dedi, ufak bir damla yaş hızla yanağına süzüldü.
.....
Finale doğru gidiyoruz, geriye sadece 7 bölüm kaldı ❤️
Sınırımız +40, oy ve 15 yorum.
Eksik etmeyelim. Finalimiz artık tamamen belirli, bölümler hızla gelsin ❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 17.2k Okunma |
2.48k Oy |
0 Takip |
47 Bölümlü Kitap |