Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.Bölüm: Gitti

@mlkshnn

Gün yeni doğmuş, Zeynep gözünü açtığı anda soluğu dışarıda almıştı. Kapının önündeki kaldırımda oturuyordu, elinde ufak taşı vardı. Yavaşça yere şekiller çizmeye çalışsa da bu defa beceremiyordu, elleri de tıpkı parmakları gibi tir tir titriyordu.


Yaklaşık bir saat önce bir rüya görmüştü, yıllardır geçmişini unutmasına engel olan rüyalarıydı.


.....

Bir meydanda bir başına duruyordu, sadece 7 yaşındaydı. Çok küçüktü, yaşıtlarına kıyasla oldukça cılız bir bedeni vardı. Çevresinde yüzlerce yabancı insan vardı, her biri farklı bir telaş içerisinde onu görmeden ilerliyordu.


Elinde ufak bir peluş kedi tutuyordu, gözlerini de tıpkı bedeni gibi korku sarmıştı. Yaklaşık iki saattir bu şekilde annesini bekliyordu.


Kollarının arasındaki kediyi sıkıca sarmıştı, güç ve cesaret almaya çalışıyordu. Gözleri gelip geçen insanlardaydı, öylesine çoklardı ki annesini ayırt etmeye çalışırken sadece yeşil bir kazak bulmayı umut ediyordu.


"Anne" dedi titrek dudaklarının arasından. Oyuncağına sıkıca sarıldı, gözlerinden yanağına yaşlar süzüldü.


Tek adım atıp durdu, buradan uzaklaşamazdı. Annesi geri döndüğünde onu bıraktığı yerde bulmalıydı. Kafasını önce önüne sonra da arkaya, sağa ve sola çevirdi. Kalabalığın içerisinde yeşil giyinen tek bir kişi bile yoktu.


Saatler geçiyor, hava kararmaya başlıyordu. Küçük kız hala bekliyordu, bulunduğu yerden tek adım bile uzaklaşmamıştı. Annesi dondurma almaya gitmişti. Geriye dönecek, kollarını ona sıkıca sarıp her zaman yaptığı gibi burnunu boynuna gömerek koklayacak, 'Geciktim, özür dilerim anneciğim' deyip elinden tutacaktı.


Güneşin batmasıyla seyrekleşen meydanda, yalnızlığını daha çok hissediyordu. Gözlerinden sessiz sessiz gözyaşları dökülüyordu. Korkuyor, yalnızlık geçen her saniyede ömrüne bir kabus gibi çöküyordu. Annesi neden hala gelmemiş, neden geciktiği için hala özür dileyip ona sıkıca sarılmamıştı?


Saatlerdir ayaktaydı, dizleri titriyor, delice korkuyordu. Yavaşça dizlerinin üzerine çömeldi, kediyi sıkı sıkı sardı. Kafasını ve burnunu peluş kedisinin tüy gibi yumuşaklığına dayadı. Bir ses ulaştı o anda kulağına, "Zeynep" diyordu, bir adamın sesiydi.


Küçük kız hızla kafasını kaldırıp bakışını o yöne çevirdi. Çevresinde sadece birkaç kişi vardı, aralarından hiçbiri ona seslenen kişi değildi. Birer yabancı gibi geçip gidiyorlardı.


"Zeynep'im.." Dedi bu defa farklı bir yönde aynı ses tonu. Zeynep hızla kafasını o yöne çevirdi. Hiçkimse yoktu, ses kulağında mı çınlıyordu, yoksa biri seslenip yok mu oluyordu.


Hızla ayağa kalktı, ne yöne bakacağını şaşırmıştı. "Babasının en değerlisi." diye duydu. Yanaklarına yaşlar süzülmeye başladı, bu babasının sevgi dolu sesiydi. "Baba!" dedi titrek dudaklarının arasından.


Bu ses onu el üstünde tutan, doğduğu andan beri onu çok seven, bir dediğini asla ikiletmeyen ve her gece kokusunu duymadan uyuyamayan babasına aitti.


Gözyaşları hızlandı. Delice korktuğu bu anda onu bulmak, koşarak boynuna atlamak istiyordu. Kafasını deli gibi her yöne çevirdi, "Baba!!" dedi, sesi tüm meydanda delicesine yankılandığı anda genç kız hızla gözlerini aralayıp gerçeğe döndü.


Ter içerisindeydi, kalbi hızla çarpıyordu. Gözleri, gördüğü rüyanın da etkisiyle nemliydi. Tüm bedeni tir tir titriyordu, bunca zamanda ilk defa babasının varlığını hissetmiş, ilk defa rüyasında yer almıştı.


Hızla yataktan inip ayağa kalktı, odadan çıkıp kapıyı açık bırakıp bahçedeki küçük kulübeye yaklaştı. Önüne çömeldi, 'boncuk' dedi zar zor fısıltıyla.


Minik kedi sesi duyduğu anda kafasını çıkardı, kızın kendisi için açılan şevkat dolu kollarını görüp hızla yanına yaklaştı. Zeynep kucağına alıp bahçe kapısına yaklaştı. Açıp kaldırımın kenarına oturdu, sabahın oldukça erken vakitleriydi.


Dizlerinin üzerine yatırdığı kediyi tek eliyle okşamaya çalışırken bir yandan da ufak taşını diğer eline alıp kafasını eğdi. Yere çizdiği şekilleri ilk defa takip etti, parmakları buraya her oturduğunda aynı sembolü çiziyordu, 'sonsuzluk..'


....

Yan evde biri duruyordu, Emine Hanım. Her sabah gün doğmadan gözlerini açıp pencerenin önüne geçiyordu. Bir gölge gibi yan evi takip ediyor, genç kızı izliyordu.


Gözleri her daim olduğu gibi yine dolu doluydu, genç kız yine doğru düzgün uyumadan günün erken vakitlerinde soluğu kaldırımda almıştı. Kafasını eğdi, yanağına tek bir damla yaş süzüldü. Bu duruma şahit olmak, kalbinin sızım sızım sızlamasının sebebiydi.


Bakışları televizyonun üzerinde duran ufak çerçeveye kaydı, zorlukla ayağa kalkıp eline aldı. Yeniden dışarıyı görebileceği koltuğa oturdu.


Bakışları elindeki resimdeydi. Minicik bebek, anne ve babasının arasında mutluydu. Fotğrafçıya gülümserken iki dişi tamamen görünüyordu.


Baş parmağını yavaşça minik yüze yaklaştırdı, dikkatle okşadı. Gözlerinden yanağına yaşlar süzüldü, "Annem" dedi, kalbi tir tir titriyordu.


"Seni koruyamadım." 


Kafasını yavaşça eğdi, resmin kenarlarında bulunan yanık izlerini görmemeye gayret ediyordu. Baktığı anda zihninin her köşesinde feci bir yangın yer alıyor, alevler içerisindeki haykırışı çaresizliği hatırlayıp canını yakıyordu.


.... 

Elini yüzünü yıkayıp kendine çeki düzen vermeye çalıştı Emine Hanım, derin nefes alıp kapıyı açıp dışarı çıktı. Gözleri sola döndü, yüzünde sahte bir tebessüm oluşturmaya çalışıp, 'kızım' dedi.


Zeynep duyduğu ses ile o yöne döndü, ikisi arasında ufak bir bakışma geçti. Genç kız gözlerini anında ayırıp yeniden önüne döndü.


Kedi hala kucağında, taş da elindeydi. Dikkatini o yöne çevirdi, yavaşça şekilleri çizmeye devam etti. Kimseyle konuşmaya, görüşmeye ve bir şeyler yapmaya hevesi yoktu, onu bu anlarda rahatlatan tek şey kedisi ve bu küçük taştı.


Emine Hanım dolu gözleriyle arkasını döndü, cevap vermediği anda üstüne gitmemek en doğrusuydu. Yine geçmişiyle büyük bir savaşın içerisindeydi.


Bahçeye girip kapıyı örttüğünde, Aslan göründü sokağın başında. Günlerden Cumartesi'ydi, bu semtteki ilk tatil günüydü. Tüm günü tamamen kendine ayırmıştı, birkaç eksiğini tamamlamak için semtin bulunduğu ilin merkezine gidip alışveriş yapacaktı.


Gözleri genç kıza kaydı, onu her sabah aynı yerde görmek kısa sürede alışkanlık haline gelmişti. Artık, erken vakitlerde sokağa her yaklaştığında onu kaldırımın kenarında göreceğini biliyordu.


İlk defa ise bambaşka bir hisle adım atıyordu, deli ve dilsiz dediği genç kız ne deli ne de dilsizdi.


Dün kamyonetin boşaltılmasına da evin yerleştirilmesine de son anına kadar çocuklarla birlikle yardım etmişti. Gecenin bir yarısı eve dönerken de, adamın 'Her şey için teşekkürler' deyişine ufak bir tebessümle 'İyi geceler' diye karşılık vermişti sadece.


Yüzünde, yanına yaklaşırken ilk defa ufak tebessüm vardı Aslan'ın, yanına yürürken merkeze gitmeden önce ufak bir selam vermek istiyordu.


Adımlarını önünde durdurdu, Zeynep ne onu görüyor ne de soluğunu duyuyordu. Kafası eğikti, yerdeki taşa oldukça yoğunlaşmıştı.


"Selam" dedi Aslan, genç kız duymadı.


"Günaydın" diye ekledi, cevap yoktu. Yüzünde şaşkınlık oluştu, tüm dikkatini elindeki taşa çevirdi, sonsuzluk sembolünü oluşturmaya çalışıyordu. Kimi büyük kimi küçük olan yatay sekizler..


Derin bir nefes aldı, bu durumu ilk defa merak ediyor. ilk defa sorguluyordu, neden bu kız her sabah pijamalarıyla burada oturuyordu? Neden elinde her defasında bu taş vardı, neden hep aynı şekilleri çiziyordu?


Yavaşça yaklaşıp yanına, kaldırımın kenarına oturdu. Bakışları genç kızın eline kaydı, tir tir titriyordu. Şekilleri tamamlama gücü bulamayıp yarım bırakıp hızla diğerine geçiyordu.


Elini yavaşça uzattı Aslan, genç kızın taşı tutan elinin üzerine sıkıca bıraktı. Elini taşla birlikte tuttuğu anda Zeynep'in gözleri ona döndü. Bakışları hızla buluştu, şaşkındı. Bu adam ne zaman yanına gelmiş, oturmuştu?


Elini çekmeye çalıştı, genç adam kafasını iki yana sallayıp bakışlarıyla yere bakmasını işaret etti. Zeynep bakışını o yöne çevirdi, Aslan tuttuğu eliyle yarım bırakılan sonsuzluk sembollerini tamamlamasına yardımcı oluyordu.


Genç kız sessizce tamamlanan sembollere baktı, yarım bıraktığının farkında bile olmamıştı. Parmakları ve elleri bir sihir gibi titretiyişini yavaşça bıraktı, aksine daha bir güç hissetti.


Elini hızla geriye çekti, Aslan gözlerine baktı. "Merkeze gideceğim" dedi, Zeynep sessizce yüzüne bakıyordu.


"Minibüsleri ne yönde bulabilirim?" diye sordu biraz da şüpheyle. Bu kız, daha önce sorduğu hiçbir soruya cevap vermemişti.


Zeynep kafasını iki yana sallayıp ayağa kalktı, Aslan da aynı şekilde kalktı. Genç kız sırtını döndüğü gibi bahçeye girip kapıyı örttü.


Genç adam sessizce izledi, şaşırmadı. Bu beklediği bir şeydi, bu kız deli ve dilsiz değilse de he şeyiyle oldukça garipti. Bu şekilde kabullenmekten başka çaresi yoktu.


Etrafa bakındı, minibüslerin geçeceği yolu öğrenebileceği birilerini görmeyi diledi fakat oldukça erken saatlerdi. O ve Zeynep dışında uyanık olan hiçkimse yoktu. Derin bir nefes aldı, kendi çaresine bakacaktı.


Sokağın orta yerinde durdu, kafasını sağa ve sola çevirdi. İlk geldiği gün bir taksiyle gelmişti, hangi yön olduğunu hatırlamaya çalıştı fakat işe yaramadı. İlk günün heyecanı ile hiç etrafa bakmamıştı.


Sağa döndü, tahmini bu yöndeydi. Tek adım attığı anda bir ses duydu, "Öğretmen!" bakışını hızla geriye çevirdi, Zeynep'i gördü.


Genç kız eve girdiği anda yanlış yöne gittiğini görüp geri çıkmıştı. Bir eli yumruktu, avucunu delice sıkmıştı, genç adamın az önce taşla birlikte tuttuğu eldi.


Gözleri adamın gözleriyle buluştu, bakışlarıyla sokağın diğer yönünü işaret etti. Arkasını dönüp hızla yeniden eve girdiğinde, Aslan'ın yüzünde istem dışı bir tebessüm belirdi. Sorduğu bir sorunun cevabını almış olmanın şaşkınlığıyla o yöne döndü.


Zeynep odasına geçti, yatağın üzerine oturup perdeyi yavaşça çekti. Gözleri adama kaydı, geri dönüp gösterdiği yoldan ilerliyordu, yüzünde tebessüm belirdi.


Sırtını yatağıyla buluşturdu, iki kolunu açıp bakışlarını tavana çevirdi. Şaşkındı, neden adamı bu defa umursayamamış, yardım etmek isteyen yanına engel olamamıştı?


.... 

Minibüsten indi Aslan, akşam üzeriydi. Merkezden gerekli olan tüm eksikleri tamamlayıp dönebilmişti. İki elinde de koca koca poşetler vardı, saatler süren gezinti onu oldukça yormuş, zar zor adım atıyordu. Bir an önce eve gidip derin bir uyku çekmeliydi.


Çift yönlü bir caddedeydi, ışıkların önünde sırasını bekliyordu. Semte girdiği anda tüm benliğini rahatlama sarmıştı. Tıpkı kendi evine dönmüş gibiydi, kısa sürede burayı da insanları da oldukça benimsemişti.


Gözleri bir yandan trafik ışıklarında bir yandan önünden gelip geçen arabalardaydı. O anlarda ise zihninde sadece kendi arabası yer alıyordu. Buraya gelirken ailesine emanet ettiği siyah spor araba, göz bebeği, en çok değer verdiğiydi.


Yavaşça eğildi, yüklerini yere indirdi. Parmaklarının ağırlıkların altında uyuştuğunu hissediyordu. Kısa da olsa dinlenmeye ihtiyacı vardı.


Kafasını yavaşça kaldırdığı anda gözleri istem dışı da olsa bir yana kaydı, karşı kaldırımda biri vardı. Tıpkı bir hipnoz etkisinde ağır ağır adım atan Zeyno..


Önünde bir kadın vardı, üzerinde yeşil bir tişört bulunuyordu. Genç kız mahallesinde dolandığı sırada yeşili görmüş, bir gölge gibi takip etmeye başlamıştı.


Aslan sessizce izliyordu, kızın amaçsız attığı adımlara anlam vermeye çalışıyordu. Önden ilerleyen kadına kısa bir bakış atıp gözlerini genç kıza çevirdi.


Gittiği yöne baktı, uzun düz bir kaldırımdı, insanlar oldukça seyrekti. Bu saatlerde tüm dükkanlar kapanır, herkes evine dönerdi. Genç kız ise tüm bu insanlara karşın evinin aksi yönünde ilerliyordu.


Geçiş sırasının geldiğini fark etti Aslan, öne doğru eğilip poşetlerini yeniden yüklendi. Hızlı adımlarla karşıya geçerken de bakışları sadece kızın üzerindeydi.


Onun tam aksine Zeynep de karşıya geçmek için adımlarını durdurdu, telaşlı bir hali vardı. Takip ettiği kadın, ışıklardan faydalanıp ondan daha hızla karşıya geçmiş, o ise geçiş sırasını beklemek zorunda kalmıştı.


Kaldırımın ucunda duruyordu, gözleri kadının üzerindeydi. Uzaklaşmak için attığı her adımda genç kız, kalbinin daha hızla çarptığını hissediyordu. Bir an önce ona yetişmeli, gideceği yere kadar takip etmeliydi.


Kadının geçen her saniyede görüş açısından uzaklaştığını fark ettiği anda kafasını hızla iki yana salladı. Önce sağ sonra da sol adımını, gelip geçen arabalara rağmen kaldırımdan caddeye indirdi. Hiçbir şey umurunda değildi, ne olursa olsun bir an önce bu kadına yetişmeliydi.


Gelip geçen arabaları da korna çalmaya başlayan şoförleri de umursamıyordu. Kadının kaybolmasına izin vermemeliydi.


Adımlarını hızlandırdı, Aslan'ın gözleri büyüdü. Sık duyduğu korna seslerinin şaşkınlığıyla kızı izliyordu. Gözleri hiçbir şeyi görmüyor gibiydi, bir an önce karşıya geçmeye çalışıyordu.


"Zeynep" dedi fısıltıyla. Bir arabanın sağ taraftan son hızla yaklaştığını gördü.


Poşetleri hızla yere bıraktı, "Zeynep!!" diye seslendi. Tüm gücüyle koşmaya başladı, arabadan önce yaklaşıp kızı yoldan çekmeliydi.


Ellerini havaya kaldırdı, fren yaparak aniden duran arabalara işaretler vererek aralarından geçti. Genç kıza yaklaştığı anda kolundan tutup son anda kaldırıma çekti.


Genç kız gözlerini ona çevirdi, şaşkındı fakat umursayacak durumda değildi. Bir an önce o kadını bulmalı, takibe devam etmeliydi. Kolunu umursamadan adamın elinden çekti, karşıya geçmek için yeniden adım attığında Aslan kolundan yeniden tuttu.


"Bu yaptığın çok tehlikeli!" dedi, Zeynep bakışlarını ona hiç çevirmedi, kadının gittiği yola bakıyor, onu yeniden görebilmeyi diliyordu fakat artık görüş açısında bir yeşil yoktu.


"Gitti" dedi fısıltıyla. Gözleri dolu dolu oldu, tüm bedeni tir tir titremeye başlamıştı.


Yıllar önce önce yaptığı hatayı bir defa daha yapmıştı. Bir defa daha yeşilin gözden kayboluşunu izlemişti. Belki de bu defa bu iz, onu annesine götürecekti. Belki de bu defa terk edildiği günün aksine takip ettiği için annesini bulacaktı?


Alt dudağını ısırdı, gözlerinden yanağına usulca yaşlar süzülmeye başladı. Yine.. Tıpkı yıllar önce olduğu gibi gitmesine izin vermiş, bir başına kalmıştı.


"Zeynep" dedi Aslan, şaşkındı. Genç kızın kolundan sıkıca tutmuş, yüzüne bakıyordu. Gözyaşlarına anlam vermeye çalışıyordu, sebebi o muydu? Kolundan tutarken istemeden canını mı yakmıştı Kafasını hızla iki yana sallayıp elini geriye çekti.


Genç kız ona da yanında oluşuna da aldırmadı. Özgürlüğü hissettiği anda arkasını döndü, kalbi delice çarpıyordu. Gözlerinden usulca süzülen yaşlara, bedeninde hissettiği ağırlık eşlik ediyordu.


Tek isteği bir an önce eve gitmek, yatağına girmekti. Uzun yıllar sonra ilk defa bir yeşili takip edememişti. Belki de annesine giden bir yoldu, bunu da kaybetmişti. Yine onsuzdu.


Aslan şaşkınlıkla gidişini izledi, yanına yaklaşmak istedi, anında vazgeçti. Rahat bırakmalıydı. Arkasını dönüp poşetlerini yeniden alıp evine yürüdü.


.... 

Gözlerini usulca araladı Esma Nine, gecenin bir yarısıydı. Havada sıcak mevsime rağmen şiddetli bir yağmur vardı. Feci gökgürültüsü duyuluyordu, bakışlarını kapıya çevirdi. Zeynep sesleri duyduğu anda soluğu yanında alacaktı, kapı her an açılabilirdi.


Bekledi, kapı sık sık sesini duyuran şimşeklere rağmen açılmadı. Yavaşça doğruldu, bu oldukça garipti. Zeynep şimdiye değin odanın kapısını açıp ninesinin yanına yatmalıydı.


Ayaklarını yataktan indirip odadan çıktı, endişeyle dolmuştu. Yoksa Zeynep evde değil miydi? Hiç yapmadığı bir şey olmasına rağmen gecenin bir vakti dışarı mı çıkmıştı? Düşünmek bile istemedi, bu oldukça tehlikeliydi. Karanlık sokaklarda bir başına olmamalıydı.


Odasının önünde durdu, kapıyı bir hırsız sessizliğinde oldukça yavaş bir şekilde araladı. Gözleri yatağa kaydı, genç kız yatağındaydı. Esma Nine derin bir nefes aldı, rahatlamıştı. Genç kız derin bir uykuda olduğu için duymamış olmalıydı.


Geri bir adım attı, uyandırmadan çıkmalıydı. Sıkıca tuttuğu kulpu çektiği anda kulağına bir ses ulaştı. "Gitti" diyordu genç kız.


Esma Nine'nin adımı durdu, kulağına anlamsız birkaç kelime daha ulaşınca merakla kapıyı daha fazla araladı. "Zeyno" dedi, genç kız duyacak durumda değildi.


Bir rüyanın içerisindeydi, takip edemediği kadının etkisindeydi. Arkasından bir gölge gibi ilerliyorken önüne bir engel çıkıyordu. Genç kız itiraz ediyor, takip etmeye direniyordu fakat tek adım bile atamıyordu. Ayakları yere yapışmıştı.


Kadının sırtı dönüktü, hızlı hızlı attığı adımları bir anda durdurup genç kızın gözlerine bakıyordu. İkisi arasında, aradaki mesafeye rağmen bir bakışma geçiyordu.


"Kızım" diyordu, Zeynep gözyaşlarının süzüldüğünü hissetti. Bu kadın, yüzünü bile unuttuğu annesiydi. "Anne!" diye haykırdığı anda kadın hızlı hızlı uzaklaşıyordu. Zeynep takip etmek, gitmesine engel olmak için büyük çaba sarfetse de büyük bir güç tek adım bile atmasına izin vermiyordu.


Sadece dakikalar içerisinde kadın gözden kaybolunca, Zeynep gözyaşlarıyla 'gitti' diyordu. Annesi, o takip edemeden yine gitmişti. Yine sırtını dönüp uzaklaşmasına izin vermiş, onsuzluğa mahkum olmuştu.


... 

"Gitti" dedi yeniden, Esma Nine hızla ışığı açıp yatağa yaklaştı. Genç kızın gözleri kapalıydı, yüzünde huzursuz bir ifade vardı. Ter içerisindeydi, iki yanağı kızarıktı. Kafasını zorlukla iki yana sallıyordu.


"Zeyno" dedi kadın, yatağın önünde durdu. "Kızım duyuyor musun beni?"


Zeynep'in gözünden bir damla yaş kapalı gözlerine rağmen yanağına süzüldü. "Gitti" dedi yeniden.


Esma Nine yüzündeki kızarıklığı hissettiği anda elini alnına dayadı, gözleri endişeyle büyüdü. Oldukça sıcaktı, ateşler içerisinde yanıyordu.


"Gitti" diye yineledi. Esma Nine olabildiğince hızlı attığı adımlarla odadan çıkıp mutfağa geçti. Eline aldığı bir havluyu ıslatıp geri döndü.


Önce üstündeki pikeyi çekti sonra da pencereyi açtı. Ardından Yatağın kenarına oturup elindeki bezi alnına bıraktı. "Gitti" dedi bir daha. Kelimeler, iki dudağının arasından zorlukla çıkıyordu.


Esma Nine bezi alnına ve yüzüne dikkatle bırakırken bir yandan kelimeleri anlamaya çalışıyordu. "Zeyno.. Kızım beni duyuyor musun? Aç gözlerini, hadi kızım" dedi, Zeynep gözlerini zorlukla aralamaya çalıştı.


"Gitti" dedi, yanağına bir damla yaş süzüldü. Esma Nine önüne eğildi, ellerini iki yanağının üzerine bıraktı. "Kim gitti kızım? Hadi söyle bana."


"Annem.." Dedi gözleri kapanmadan. Bedenini şiddetli bir titreme ele geçirdi, kendinden tamamen geçmişti. Kırgın kalbinin orta yerinde, koca bir anne eksikliği vardı, onu cayır cayır yakıyordu.


.... 

Hızla kapıya ilerledi Esma Nine, sadece bir süre sonrasıydı. Yaptığı hiçbir şey genç kızı kendine getirmeye yaramayınca tek doktor olan Ahmet Bey'i aramıştı. Orta yaşlarda bir adamdı, yıllardır buradaki sağlık ocağında görev yapıyordu, semtin sadece doktoru değil gerektiğinde ağabeyi, babası ve kardeşi olmuştu.


Telaşla içeri girdi, Esma Nine'nin arayışına evden cevap vermiş, tüm hızıyla soluğu burada almıştı. Elinde, gerekli malzeleri bulundurduğu bir çanta taşırdı her daim.


"Durumu nasıl?" diye sordu kadına, Esma Nine endişeyle kafasını iki yana salladı. "Kendine gelmiyor, sadece sayıklıyor."


Ahmet Bey genç kızın odasına yaklaştı, içeri girdiği anda yatağın kenarına oturup çantasını açtı. Önce çıkardığı ufak cihazla ateşini ölçtü, oldukça yüksekti. Gerekli muayeneyi tamamlayıp ilkin bir ateş düşürücü yaptı.


"Zeyno" diye seslendi, sadece ilaçtan kısa bir süre sonra. Elindeki ıslak bezi alnına bıraktı, "Zeyno.. Beni duyuyorsun biliyorum, hadi gözlerini aç."


Zeynep'in algıları yavaş yavaş da olsa yerine geliyordu. Verilen ilaç uyuma direncini yıkmış, gerçek dünyaya dönmesine yardımcı olmuştu. Bedenini saran üşüme yerini ufak bir sıcaklığa bırakmıştı.


Gözlerini zorlukla araladı, zihni yeniden aynı ana gitti. Karşısında yeşil giyen bir kadın vardı, takip ediyordu fakat önünde bir engel belirdi, gözden kaybolana kadar hiçbir şey yapamadan izlemek zorunda kaldı.


"Gitti" dedi, Esma Nine önüne eğildi. Gözleri dolu doluydu, durumu çok iyi anlıyordu. Yıllardır ona en yakın kişiydi, onu bu hale koyan tek şey, gördüğü yeşili takip edememekti.


Doktorun kalkmasıyla yatağın kenarına oturdu, kızın bir elinden sıkıca tuttu. "Kim engel oldu benim güzel kızıma?" diye sordu, yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. Kim yeşili takip etmesine müsaade etmemiş, onu böyle yıkmıştı?


Zeynep cevap verecek gücü bulamıyordu, yorgun bedeni uykuya geçmek için direniyordu. Elinin üzerinde ninesinin elini hissediyordu, ona en büyük güçtü.


Gözleri kapanmak üzere iken kulağına, biraz da olsa rahatlamasına sebep olan birkaç kelime ulaştı. "Söz veriyorum sana kızım, biraz toparlandığında ikimiz gerekirse semti altüst edeceğiz ve takip edemediğin o kişiyi bulacağız."


.... 

Günün ilk ışıklarıydı, genç kız gözlerini zorlukla da olsa aralamaya çalıştı. Hayal kırıklığıyla doluydu. Koca bir öfke her yanını sarmıştı, yeşili nasıl takip etmemiş, gözden kayboluşunu hiçbir şey yapmadan izlemişti?


Üzerinde büyük bir bitkinlik vardı, geçirdiği geceydi nedeni. Sabaha değin 'gitti' diye sayıklamış, ateşler içinde yanarken annesini yeniden kaybettiğinin hissiyle baş etmeye çalışmıştı.


Burnuna çeşit çeşit kokular ulaşıyordu, en sevdiği böreklerin birbirine iç içe girmiş kokuları. Karnında guruldama hissetti, dün akşam da hiçbir şey yemeden odasına girmişti. Oldukça aç olduğunu hissediyordu.


Ayaklarını yataktan indirdi, ayağa kalkıp kapıyı yavaşça açtığında gözleri anında mutfağa kaydı. Odasının sol çaprazında yer alıyordu.


Esma Nine göründü, sırtı dönüktü. Boynuna, sadece askıları görünen bir önlük takılıydı. Ağır attığı adımlarla mutfağın içerisinde ocak, fırın, tezgah ve masa arasında mekik dokuyordu.


Genç kızın gözleri masaya kaydı, çeşit çeşit börekler özenle dizilmişti, biri de hala fırındaydı. Ocağa döndü, çaydanlığın suyu fokur fokur kaynıyordu.


Derin bir nefes aldığında, Esma Nine'nin gözleri anında geriye döndü. "Zeyno" dedi, yüzünde endişeli bir tebessüm vardı. Ellerini sudan geçirip genç kıza yaklaştı.


Avucunu önce alnına sonra da yanağına bıraktı, ateşi yoktu, rahatlayıcı bir soluk aldı. "İyi misin?"


Zeynep kafasını olumlu anlamda sallamakla yetindi, Esma Nine tebessüm ederek elinden tuttu. Sandalyesini geriye çekip masaya yaklaştırdı.


"Hemen kahvaltını et, sonra bir yere gideceğiz"


Genç kız merakla yüzüne bakıyor, açıklama bekliyordu. "Dün gece sana verdiğim sözü yerine getireceğiz, hadi kızım önce karnını doyur."


.... 

Evlerinin bulunduğu sokağın sadece iki sokak ötesinde bir evin önünde durdu Esma Nine, genç kızın gözlerine bakıp elini kapıya vurdu. Kapı saniyeler içerisinde açıldı, bir kadın belirdi ikisinin önünde.


Zeynep'in gözleri büyüdü, bu dün takip edemediği kadındı. Üzerinde aynı yeşil tişört vardı. Bakışlarını Esma Nine'ye çevirdi, "O burada bir misafir." Dedi, bulundukları evi işaret etti, bir akrabalarıydı, bir süreliğine kalacaktı.


"Bu yüzden artık takip edemediğin için üzülme, yeniden gülümseyip beni mutlu et."


Alt dudağını ısırdı Zeynep, gözleri dolu dolu oldu. Bakışlarını yabancı kadından ayırıp ninesine yaklaştı. Kafasını olumlu anlamda sallayıp kollarını boynuna doladı. Sıkı sıkı sardı, dünden bu yana sebepsiz yere böylesine üzülmüş, kendini yıpratmıştı. Bu kadın da yıllardır takip ettiği kişilerden sadece biriydi, onu annesine götürecek bir iz değildi.


Esma Nine kollarını genç kızın belinde birleştirdi, derin bir soluk almıştı. Sonunda bu krizi de atlatmasına yardımcı olmuş, onu yine iyileştirmişti.


Sabahın erken vakitlerinde uyanmış, tüm semtin kapısını tek tek çalıp dün yeşil giyen birini görüp görmediklerini sormuş ve iki sokak ötede bir evde böyle bir misafir olduğunu öğrenmişti. Önce kapıya dayanmış, kadından yeniden aynı şekilde giyinip kızın karşısına çıkmasını rica etmişti.


"Seni çok seviyorum" dedi, Esma Nine tebessüm etti. Kırışmış ellerinden biri, onun saçlarını şevkatle okşuyordu. Ömrü yettiği sürece, hayatına hediye olarak giren bu kızı mutlu etmeye gayret edecekti.


Gözlerini yavaşça kapatırken de 15 yıldır tek dileğini yeniden tekrar etti, 'Zeyno'yu ailesine kavuşturmadan canımı alma, gözüm açık gitmeme müsaade etme'.


.... 

İlk Pazar tatilindeydi Aslan, dün aldığı her şeyi tek tek yerleştirmişti. Elinde koca iki çerçeve vardı, içerisine merkeze giderken büyüttüğü iki fotoğrafı özenle yerleşirmişti.


Birini eline alıp kitaplığına yaklaştı, oturma odasının en güzel köşesinde duruyordu. Dört kattan oluşan raflar vardı, en üst köşeye ilk çerçeveyi bıraktı.


Dört kişiden oluşuyordu, yıllar önce çekilmişti. En ortada genç adam ve bir kız vardı, sağ ve solunda da anne ve babası bulunuyordu. Dördü de kameraya gülümsüyordu. Üçüncü kata bıraktı Aslan çerçeveyi, diğerine çevirdi bakışlarını.


Bir anne oğul resmiydi, yanyana duruyorlardı, ikisi de elini diğerinin beline sarmıştı, vedalaştıkları gün çekilmişlerdi. Annesinin gözleri dolu doluydu, oğlunu dizinin dibinden ayırıyor olmanın hüznünü yaşıyordu. Genç adamın yüzünde ise ayrılığa rağmen tebessüm vardı, görevine başlayacak olmanın heyecanını yaşıyordu.


Elini yavaşça annesinin yüzüne bıraktı, yaklaşık bir haftadır uzağındaydı. Şimdiden delice özlemişti. Çerçeveyi en üst rafa, kitaplığın en güzel kısmına özenle bırakıp geriye çekildi.


Arkasındaki koltuğun üzerinde telefonu vardı, eğilip eline aldı. Rehberde 'Annem' ismini bulup kulağına yaklaştırdı.


"Oğlum" dedi annesi, ismini arama ekranında gördüğü anda mutlulukla.


"Anneciğim nasılsın?" diye sordu, geriye çekilip koltuğa oturdu. Gözleri ise karşısındaki çerçevede bulunan yüzündeydi.


Yüzünde tebessüm vardı, sırtını koltuğa dayadı. "Sensizim sadece." Dedi annesi, bir hastanedeydi. Koca şık bir odanın içerisinde, bir masanın başında oturmuştu.


Tam önünde birkaç çerçeve vardı, yanyana sırayla diziliydi. En baştakinde genç adam sadece ufacık bir çocuktu, ilk vesikalık resmiydi, okula başladığı günlerde çekilmişti.


İkinci resim ilkokuldan mezun olduğu gündü. Yanında anne ve babası dışında bir de bir kız vardı. Dördü de mutlulukla poz vermişti.


Üçüncüsü ise bir süre öncesiydi, Aslan'ın yanında bir genç kız vardı. İkisinin de yüzünde tebessüm vardı, genç adamın üniversite mezuniyet günüydü. Yanlarında Güler Hanım ve hayat arkadaşı duruyor, herkes aynı anda gülümsüyordu.


"Seni özledim anne" dedi genç adam, derin bir soluk aldı. İlk defa birbirlerinden böylesine uzak kalıyorlardı.

"Burnumda tütüyorsun, bulduğum ilk fırsatta ziyaretine geleceğim."


Aslan'ın yüzünde koca bir tebessüm belirdi, şimdiden o günü beklemeye başlamıştı. Bir an önce annesi vakit bulup yanına gelmeli, özlemini gidermeliydi.


"Sabırsızlıkla bekleyeceğim."


.... 

Genç adam evinin düzenini sonunda tamamen bitirmişti. Artık bu semtte ve bu evde yerleşik bir hayatı vardı.


Mutfaktaydı, akşam üzeri olmasına rağmen bugün ağzına tek lokma girmemişti. Buzdolabını açtı, tamamen boştu. Market alışverişi de gerekliydi.


Arkasını döndü, dolabından çıkardığı beyaz tişört ve siyah bir kot pantolon üstüne geçirdi. Ayakkabılarını giydi, telefonunu ve cüzdanını alıp evden çıktı.


Alt sokağa geçtiği anda bakışları bir yöne yoğunlaştı. Semtin çocukları, çoğu onun öğrencisiydi, bir çember oluşturmuşlardı.


En orta yerinde Zeynep vardı, gözleri bir bezle bağlıydı. Çocuklar etrafında dolaşıp dokunmaya çalışırken o da hızla yakalamaya çalışıyordu.


Saçları uzun ve açıktı, gözleri göremez durumda kapalıydı. Açık pembe renk askılı bir tişört ve krem renk bilekten, keten dar bir pantolon vardı üzerinde. Ayaklarında her daim olduk gibi bir parmak arası terlik bulunuyordu, en rahat hissettiğiydi.


Çocuklar gülüşerek dokunup hızla kaçarken, Zeynep yakalamaya çalışıyordu. Temkinli adımlarla hissettiği yöne ilerliyor, ellerini uzatıp birilerini yakalamaya çalışıyordu.


Aslan'ın adımlarını durdu, ilkin oyuna yoğunlaştı. Çocuklar da tıpkı gözleri kapalı olmasına rağmen genç kız gibi mutluydu. Her temasta gülüyor, tutmak için çaba harcıyordu.


Çocuklardan birinin gözleri geriye kaydı, öğretmeni gördü. Yüzünde hınzır bir tebessüm oluştu, arkadaşlarına bakıp işaret parmağını dudağına bırakıp sessiz olmalarını istedi. Anında hepsinden onay gelince öğretmene yaklaştı.


Elinden tuttu, genç adamın tepki vermesine müsaade etmeden oyuna dahil etti. Çemberin orta yerinde, genç kızın tam arkasında durdurdu. Küçük çocuk, kıza dokunduğu anda hızla kaçtı, Zeynep o yöne dönüp elini uzattı, hissettiği kişiyi hızla tuttu.


İki kolunu sıkıca bedenine doladığı anda, bir gariplik hissetti. Çocukların arasında böylesine büyük bir beden yoktu, gözleri büyüdü. Hızla geriye çekilip bezi çekti, bakışları anında genç adama kaydı.


Aslan şaşkın ve tepkisizdi, olanlara anlam vermeye çalışıyordu. Öğrencisinin çekiştirmesiyle kendini oyunun içinde bulmuş, genç kızın kollarını sıkı sıkı doladığı kişi olmuştu.


Zeynep bakışlarını çocuklara çevirdi, gözlerini kıstı. Öğretmenin de oyuna dahil olduğunu söylemedikleri için hepsine uyarıda bulunacaktı.


Yanlarına tek adım attığında, çocuklardan birinin işaret parmağı öğretmene doğrultuldu. "Öğretmenimiz söylememize izin vermedi" dedi bir anda.


Zeynep'in gözleri hızla ona döndü, kıstığı bakışları yoğunlaştı. Genç adam kafasını iki yana sallasa da genç kız yanına yaklaştı. "Yeni ebe öğretmen olacak!" dedi, Aslan itiraz etse de tüm çocukların sevinç çığlıklarına Zeynep'in bezi adamın gözlerine bağlayışı eşlik etti.


Genç kız geriye çekilip gözlerini çocuklara çevirdi, kafasını iki yana salladı. Oyuna hiçbiri dahil olmayacak, genç kız adamı sürüdürene kadar uğraştıracaktı.


Çocuklar geri geri gidip kaldırımlarda oturdu, sokağın orta yerinde sadece genç kız ve genç adam duruyordu. Aslan'ın gözleri tamamen kapalıydı, Zeynep de tam önünde durmuştu. Gözleri kısıktı, intikamını almak için her şeyi göze almıştı.


Çaprazdaki iki ev vardı, biri Esma Nine diğeride Emine Hanım'ındı. Ikisi de kendi bahçesinde durmuş izliyordu, bakışları buluştu, yüzlerinde ufak tebessüm belirdi. Genç kızın bu adamla uğraşması, ikisini de gülümsetiyordu.


Zeynep ilk defa genç biriyle bir şeyler paylaşıyordu. Sataşıyor bile olsa bu herkes için oldukça büyük bir gelişmeydi, yakında yaşıtlarıyla arkadaşlık edinmeyi de başaracaktı.


"Başlayın!" dedi çocuklardan biri, oyunun başlama komutu duyulduğu anda Zeynep hızla adamın omzuna dokundu. Aslan o yöne dönüp tutmaya çalıştı, başarısız oldu.


Zeynep yeniden yaklaştı, sırtına dokundu, genç adamın yeniden elini boş geriye çekti, genç kız oldukça hızlıydı.


Üçüncü kez yaklaştı Zeynep, adamın koluna dokunmak için sessiz sessiz adımlar attı. Elini yavaşça yaklaştırdı, dokunduğu anda Aslan tek hareketiyle elinden tutup, tüm gücüyle çekti.


Genç kız bedeninin savruluşuna engel olamadı, kendine geldiğinde eli adamın elinde, kafası da göğsüne dayalıydı. Garip bir hisse kapıldı, tüm bedeni bir elektrik akımına uğramış gibi titremişti.


Aslan zaferle gülüyordu, gözündeki bezi çektiğinde gözleri genç kıza kaydı. Saçları tam çenesinin altında, eli de elinin içerisindeydi. Yüzündeki tebessüm yerini, kalbinde bir hisse bıraktı. Burnuna daha önce hiç duymadığı bir koku ulaştı, genç kızın saçlarından ulaşan koku..


Herkes pür dikkat izliyordu, nefesler tutulmuştu. Çocuklardan çıt sesi çıkmıyordu, heyecanla doluydular, elleri alkış tutmak için havaya kalkarak donmuştu.


... 

Lütfen oy ve yorumları eksik etmeyelim. 💚

Loading...
0%