@monoliyana
|
Güldeste’den
Kocaman olan hastanenin geniş koridorunda elimdeki belgeyi elli hatta belki yüzüncü kez okuyordum.
‘Güldeste Yılmaz’dan ve İdris Cihanbeyli’den alınan DNA örnekleri %99.99 uyuşmaktadır.’
Nasıl olabilirdi böyle bir şey? İnsanın öz annesi kızının hayatını mahveder miydi? Neden bunu yapmıştı?
17 senem çalınmıştı, babam ve kardeşlerimden hatta ikizimden uzak sefil bir şekilde büyümüştüm. Onları hiç tanımamıştım. Mesela ikizim ne severdi? Benim gibi yer fıstığına alerjisi var mıydı? Ne onlar benim hakkımda ne de ben onların hakkında hiçbir şey bilmiyordum.
Ne yapacağım kesindi, benden alınan 17 seneyi hakkıyla geri alacaktım. Babamın, abilerimin ve ikizimin yanında yaşayacaktım bundan sonra.
2 gün sonra
Sonucu alalı iki gün olmuştu ve şu an büyük bir araçta yeni ailemle havalimanına gidiyordum. Mardin’e gidecektik yeni bir hayata başlayacaktım artık. Biyolojik annem olan o kadının mezarına tükürmeyi de unutmayacaktım tabii ki.
Havalimanına vardık, VIP kapısından geçerek bizi bekleyen özel jete ilerledik. İkizim Demir’in yanındaydım koluna girmem için uzattığı koluna girdim ve jete doğru ilerlemeye başladık.
Hayat ne kadar garipti, 2 hafta önce beş parasız sefil yetim bir kızken şimdi ülkenin en zenginlerinden biri olan adamın tek kızıydım ve bir ailem olmuştu.
Abilerim bana mesafeli yaklaşsa da babam olan İdris Bey ve ikizim Demir ile baya kaynaşmıştık. İdris Bey’e o kadar alışamasam da Demir’e ilk gördüğüm anda ısınmıştım. Sonuçta 9 ay boyunca aynı rahimde yaşamıştık, beraber doğmuştuk. Her ne kadar annemiz bizi itibar uğruna ayırsa da biz artık beraberdik ve Allah’tan bir şey gelmediği sürece ayrılmayacaktık.
Onlara karşı mesafeli olmak istemiyordum çünkü onlar benim ailemdi, benden haberleri yoktu hiçbir suçları yoktu neden onlardan uzak kalayım ki?
Jete bindiğimizde koltuğuma oturdum, ilk defa uçağa bindiğim için Demir kemerimi bağlamama yardım etti.
“Korkarsan söyle güzelim, biricik kardeşin yanında.” dedi ve gülümsedi, ben de karşılık olarak gülümsememi bahşettim ona.
“Sen kardeşisin de biz neyiz bostan korkuluğu mu?” dedi en büyük abim Civan konuştu.
Sesli bir şekilde güldüm, ortanca abim olan Azat çok gülmeyen bir tipti ama o bile benim gülüşümle birlikte gülümsemişti.
Uçak kalkarken gerilmiştim, yanımda oturan Demir’in koluna yapışmıştım.
“Sakin ol abicim.” dedi karşımda oturan Boran.
Uçak yolculuğumuz çok zorlu geçmemişti, sadece kalkışta gerilmiştim. Yolun geri kalanında Demir ve karşımda oturan Boran beni güldürmeye çalışmıştı.
Mardin’e iniş yaptığımızda özel jetin kapısı açıldı, uçaktan inerken yüzüme aşırı bunaltıcı olan sıcak hava çarptı. Eylül ayının sonlarındaydık ama yine de hava çok sıcaktı. Ankara soğumaya başlamış havasından sonra burada havale geçirmezsem iyidir dedim kendi kendime.
Hemen siyah büyük bir arabaya bindik. İdris Bey’in adamları olduğu kesindi çünkü sürekli ‘Hoş geldiniz ağam.’ diyorlardı. Araba hareket etmeye başladığında uykum ağır bastırdı ve farkında olmadan gözlerimi kapattım. Başımı yanımda oturan Civan’ın omzuna koyduğumu bile fark etmemiştim.
Demir’in sesiyle uyandım.
“Uyan Güldeste, geldik.” dedi ve araçtan indi ben de arkasından indim. Arabadan inmemle önümde ‘Allahu Ekber’ diyerek kesilen danayı görmemle midemin bulanması ve kendimi kaybetmem bir olmuştu.
Yazardan
Genç kız, gözlerini kapattığını fark edince hemen onu tuttu Azat. Kız bayılmıştı. Herkesin dikkati Güldeste’ye dönmüştü. İdris Bey birden sesini yükseltti.
“Kızım!” diye bağırmasıyla ortamdaki panik artmıştı. Azat, kız kardeşini hemen konağa soktu ve avludaki sedire yatırdı.
“Doktor çağırın!” diye bağırdı Civan. Civan’ın sözüyle adamlar hemen harekete geçti. Evin yardımcılarından olan Gülnaz hemen kolonyayı alıp genç kıza koklattı ve bileklerini ovdu.
Güldeste birkaç dakika sonra kendine geldi.
“Uyandı!” dedi Demir.
İdris Bey hemen dizlerinin üzerine çöktü, kızının elini avuçları içine aldı ve kızının elinin üstüne tüy kadar hafif bir öpücük kondurdu.
“Güzel kızım, iyi misin bir tanem?” dedi usulca.
“Bana ne oldu?” diye sordu halsizce, doğrulmaya çalışırken küçük abisi Boran onu geri yatırdı.
“Sanırım kan tuttu.” dedi Azat.
Güldeste gözünün önüne gelen sahneyle anladı neden bayıldığını. Genç kızı kan tutardı, uykudan uyanır uyanmaz öyle bir şeyle karşılaşmak da ayrıyeten şaşkına uğratmıştı Güldeste’yi.
Ailenin doktoru, Hasan Bey içeri girdi ve kısaca ne olduğunu sordu. Güldeste’yi muayene etmeye başladı.
“Sanırım tansiyonun düşmüş aniden ve bayılmışsın önemli bir şey yok sadece dinlen ve yemene içmene dikkat et yeterli.” dedi ve konaktan ayrıldı.
Genç kız doğruldu.
“Sadece tansiyonum düşmüş bu kadar abartmaya gerek yok.” dedi ve ayağa kalktı.
Demir, ayağa kalkan ikizini omuzlarından bastırarak oturttu ve konuşmaya başladı.
“Doktoru duydun, dinlenmen lazım inatçı ikizim.” dedi ve gülümsedi.
Yorumlarınızı bekliyorum canlarım🌹
|
0% |