@monroeselle_
|
Şeytan Tanrıçaya elini uzattı, Tanrıça şeytana âşık oldu. Uzun yıllar önce Apeiron soyundan gelen kadınlar ve kızlar vardı. Yüzleri, bakışları Yunan Tanrıçalarından farksızdı. Saçları kızıla kaçan kahveyi alır, gözleri yerdeki yeşilliklerden daha canlıydı. Kan kırmızısı dudaklarının kasılışı bile diğer insanları büyülemeye yetiyordu. "Sınırlı olmayan" anlamına gelen kadın soyu yüzyıllardır devam ediyordu. Soydan gelen herhangi bir kadın yalnızca kız çocuğu doğurabiliyordu, soy böylece devamlılığını sürdürmeyi başarmıştı. Soydan gelen kadınların özelliği ise güneşi yönetmeleriydi. Onlar istemedikçe güneş ışıkları bedenlerine değmezdi, onlar istemedikçe güneş batmazdı. Diğer soylardan tamamıyla farklı olduklarını gösteren bir diğer özellik ise yalnızca bir kere âşık olmalarıydı. Kalpleri yalnızca bir kişi için çarpardı, âşık oldukları kişiye bağlılıkları sonsuza dek sürerdi. Gelecek yaşamlarını aşklarına adarlardı, gerekirse onlar için ölebilirlerdi. Soyun kadınları daima saflığın temsili olmuştu. Apeiron soyundan gelen bir kadın Muzan Kibutsuji için harikulade bir piyondu. Bin bir yıl önce ölümcül hastalığını iyileştirmeye çalışırken şeytana dönüşen Muzan, güneşi fethedebilmek için Apeiron soyundan gelen bir kadını çalmayı zihnine yerleştirmişti. Şeytanların atası ve lordu ölüm korkusu olmadan yaşayabilecekti, gerçek ölümsüzlüğü elde etmek onun en büyük arzusuydu. O güçlüydü, ateş gibi yakıcı bir etkiye sahipti, yoluna çıkabilecek tek bir fani bile yoktu. Ölümlülerin zayıflığı, gerçek acıya yol açmanın verdiği dürtü onu memnun ediyordu. Kanların yüzüne doğru hücum edişiyle, yanaklarından çenesine doğru yayılan kan damlalarını önemsemeden elini uzattı. Bin yılın ardından ilk defa gerçek bir kadını olacaktı. İlk başta bir çiçek gibi tatlı, Ama hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
|
0% |