@moonlight_
|
Saray muhafızlarından kaçarken üzeri taşlı bir oda gördüm ve hemen kendimi içeri attım beni görmediler odaya baktığımdaysa büyük kapsüller ve penceresiz bir odaydı gerçekten mükemmel bir yerdi burası önümde ise sarayın büyücüsü Moll vardı. “Sizin burada ne işiniz var prens George? Buraya girmeyi yasaklamıştı babanız!!” söyledi. “Hayır babamın bana öyle bişey dediğini hatırlamıyorum.” Dedim. “Peki derhal çıkmanız gerek aksi takdirde-” sesini kestim araya girerek. “Ne yani evet devam et yaşlı huysuz bunlar ne böyle çok güzel.” önümde üstü örtülü birbirinden parlak kapsüller vardı birini açacaktım ki kafamı fena çarptım duvara. Gözlerimi açtığım anda büyücü beni kaldırdı. “Onlara bir daha dokunmayın efendim koruma büyüsü var üzerlerinde.” seslendi bana ah tabi ki aptal kafam nasıl düşünemedim. “Peki bu kadar önemli olan ne var içlerinde?” taçlarla ilgilenirken sordum. “Bunu söyleyemem efendim bunu babanız zamanı geldiğinde size anlatacak.” söylüyordu bana. Büyücü Moll. Der demez içeri muhafızlar girdi beni alıp götürdüler ve bir mahkûm gibi babamın önüne attılar beni. Babam dedi ki; “Senin o odaya bu saatten sonra girmen yasak George bu kadar işim varken seninle uğraşamam odana git ve usluca otur.” kızarcasına bağırarak dedi. Odama gittim babam böyledi sarayına ve güvenliğine bağlı bir kraldı. Annem odama girdi;” George tatlım bana eşlik eder misin bahçe işlerine.” diye bağırdı. “Tamam anne geliyorum.” dedim. Annem çok güzel bir insandı gözleri ela renkli saçları siyahtı. Ama bitkilere çok düşkündür sürekli gül diker gülleri çok sever özellikle kırmızı rengini ama ben kadife çok severim o değilde muhafızları kızdırmak daha bi hoşuma gidiyor. Etrafa bakınarak aşağı indim fazla abartılı süsleri vardı sarayın her tarafını doluyorlardı babamın kapısının önünden geçerken babam birine kızıyordu ateşten bir taçtan bahsediyordu taç elindeydi ortasında beş farklı taş girişleri olan özel bir taçtı sanırım. Ve babam konuştu; “taşlar nasıl kaybolur o taşlar bizim tek kurtuluşumuzdu.” Sarayın varisi olan abim konuştu nerdeyse aramda iki yaş olan abim babama çok sadıktır benimle çok ilgilenir ama ben onu sinirlendiririm hep. Abim dedi ki babama; “Kralım o taşları senin için bulacağım ama birisine ihtiyacım var.” diyor babama. “Tamam halledeceğim ablana ne dersin çok güçlü bir kadındır okçuluk eğitimi de tam.” diyor abime. “Başka biri mesela George sürekli boş boş dolaşıyor en azından odadan da uzakta olur bir süreliğine sarayda rahat olursunuz.”. “Tamam olur iki güne çıkmanız gerek ama.” “Tamam iki güne çıkarız.” ve ayrıldılar bende perdenin arkasına girdim ama abim kanmadı tabi ki de perdenin arkasına baktı ve konuştu; “Sen ne yapıyorsun burada bende tam sana geliyordum iki güne hazırlan büyük bir yolculuğa çıkıyoruz.” “Nereye peki?”. “Uzak bir ülkeye gidiyoruz teyzenin yanına bi kaç eşya götürücez.” dedi ve gitti. Ama ben gitmek istemiyordum çünkü annemin yanında kalmak daha güzel en azından iş yaptırmıyor fazla en iyisi o taç odasına gitmek çok merak ediyorum o kapsüllerin içinde ne var merak ediyorum. “Tamam gelirim.” diye seslendim. Annemin yanına gittim elime tutuşturduğu gülleri bahçeye dikiyordu gülleri kovaya bırakmamı istedi bende bıraktım ve yanına geldim annemin bana molada yediği kurabiyelerden verdi bende bir şey sordum anneme “anne babam beni teyzemin yanına gönderiyor ben nasıl gideceğim ki hani yirmi’den küçükler ülke dışına çıkamazdı ve haftaya onsekiz’ime giricem .”ama konu babamın karaları olunca herkez uymak zorunda kalırdı. Annem konuşuyor;” olmaz ben izin veremem benle kim kalacak çocuklarımdan, hem sen bana yardım ediyordun ben konuşurum babanla, tatlım gülleri verir misin bana.” annem hep öyle der ama babam beni gönderir her zaman. Ahhh neyse odama çıkıcam ama odam çok yukarda yürürken gene odanın önünden geçtim ve kapının üzerindeki taş o kadar mükemmeldi ki gözlerimi alamadım ama yasaktı tabi ben girmeye çalışmazsam genelde bu odaya sadece moll ve babam girebilirdi annemi sokmazlardı içeri ama bir keresinde saray muhafızlarından bir tanesi girmişti gizlice ve değerli bir taş çalıp kaçmıştı diye biliyorum ve büyük bir güç çalındığından bahsetmişti babam. Odama çıkarken sarayın sıkıcı bahçesini izlerken ayağım merdivene takıldı ve düştüm arkamda da biri vardı onun üstüne düştüm arkamdaki bir kızdı hemen kalktım kadını kaldırdım nerdeyse benimle aynı yaşıt bir kızdı mavi gözleri olan sarı saçlı bir kızdı ardından konuştu; “prensim iyimisiniz?” diye soruyor elini boynuna götürdü. Bende kafamı eğdim sonra kaldırdım hemen; “ben iyiyim siz?”, “İyiyim.” seslendi ve yol verdim. “Nerden geliyordunuz sorması ayıp?” diye sordum kıza, kız arkasına döndü, “Rina ülkesinden Kraliçe Elizabeth'e bir şey getirmiştim.” Diye cevap verdi, “Yani anneme odayı göstereyim mi ama annem odada değil aşağıda.” diye seslendim ve gözlerini kırpıştırdı çok güzeldi gözleri sanki okyanusun içine dalmışım gibiydi gözlerine bakmak. “Çok iyi olurdu teşekkür ederim prensim.” ismini soracaktım ama cesaret edemedim. Yolu gösterdim tekrar odanın önünden geçtim gene aynı koridorun sonundaki abartılı kapıyı gördüm kapıya yürürken babamla göz göze geldik bana güldü. Kapıyı araladım annem oturmuş yerinde uyuyordu annemi hafif dürttüm, “Anne anne odana git istersen” bir anda ürkmüş gibi uyandı sonra önündeki kıza baktı ve yüzü güldü. Annem konuştu birden “sabunları getirdin mi Laura,“ “Evet efendim istediğiniz sabunları getirdim.” “Ne sabunu çok güzel koktu niye yordun kızı anne çok uzak muhafızlar giderdi,” “Laura'nın ellerinde daha güvende olacaktı sabunlar bu yüzden ona getirttim özellikle,” “Teşekkür ederim Laura muhafızlar ülkene kadar eşlik edebilir istersen,” “Rica ederim efendimiz ne demek, kraliçemiz selam gönderdi yardımlarınız için teşekkür etti ve oğlunuzu en kısa zamanda bekliyormuş kraliçe Emily çok özlemiş, ben gidiyorum iyi günler.” arkasını dönerek uzaklaştı demek ismi Laura'ymış çok güzel birden yüzüm güldü fark etmeden, annem konuştu gene; “ne oldu kızı mı beğendin teyzenin önemli askerlerinden biri Laura gerçekten yetenekli ama son günlerde annesini kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyor yazık canım benim.” dedi. “İyi uykular anne.” diye sesleniyordum arkamdan “güllü günler” dedi ne alakaydı bu şimdi güllü günlermi ilk defa duyuyorum. Gene aynı merdiveni çıkarken saça takılan çubuklardan gördüm yerdeydi mavili ve elmaslarla süslenmiş sapı olan bir çubuktu Laura'nın dı galiba onun saçında vardı bunlardan taht odasının yanından geçerken gene baktım Oda'nın kapısına geçtim önünden kapının merdivenlere yöneldim tekrar ne kadar çok merdiven var bu sarayda eeee normal çünkü bura bir saray babama söyliyecem odamı aşağı alsın odama girdim ve yatağımın üstündeki hediye kutusunu gördüm güzel bir şeydi küçüktü ama içinde bir not ve mavi kırmızılı bir ip vardı birbirine düğümlenmişti notu açtım ve okudum: Ben laura prensim seni ilk gördüğüm andan itibaren gözlerinin içine düştüm aşkımı bulmak için yolculuğa çıktım ve yolumu kaybettim binlerce kez ama bana yolda çarpıp düşen bir adam kendine aşık etti seni çok sevdim bana karşı aynı hisleri taşıyorsan meleğin ininde olacağım seni ölene kadar her gün bekleyeceğim prensim görüşürüz. ...... Bekleye bekleye akşam olmuştu artık en sonunda yemek vaktiydi tüm aile yemek yiyecektik karnım kurt gibi acıkmıştı herkes aşağıdaydı bende indim bi kaç dakika sonra büyük salon meşaleler ve mumlarla donatılmıştı çok aydınlıktı elinde tabak olan hizmetli masayı dönerken tabakları dağıttı diğerinde üst tabakları dağıttı diğer hizmetli ise çatal bıçak ve ardından yemek ve sular dağıtıldı herkesin önüne ablam çok acıkmış hızlı hızlı yiyordu abim yemeği karıştırıyordu oynuyordu sanki annem gül suyu döktü eline ve başladı yemeğe çok nazik yiyordu babam nazik değil ama normal yiyordu bense başka şeyler düşünüyordum. Anneme döndü kafam annemde benim gibi inceliyordu bizi benle göz göze geldi ne var diye salladı kafasını bende babamı göz devirerek gösterdim hala nedi ye kafasını sallıyor ben ısrarla babamı gösteriyordum gözlerimle ama bir Laura'nın yanına gideceğim geldi aklıma anneme hızlıca terlerken kafamı hayır anlamında salladım şu an çok endişeleniyordum. Annem ağzını açtı gitmek istemediğimi söyleyecekti ama anneme suyu uzatmasını söyledim lafını keserek. “Anne suyu uzatırmısn annecimmmm .” diye seslendim suyu uzatarak, “Ne anne anne aaa bende ne zaman gideceğinizi merak ettim.” Ve birden endişem yok oldu elimi yüzüme şaplattım aptal durumuna düştüm annemde sanki bomba atacakmış gibi bakarak konuşuyor babama ben yemeğimi yedim ve kaktım “herkese afiyet olsun,” diye seslendim. Ablamda “afiyet olsun aslanım.” dedi bede güldüm yüzüne. Odama çıktım yatağıma uzandım tavanı izledim halkın açık ışıklarını izledim pencereden sonra yatağıma tekrar uzanıp tavanı izledim. Nasıl oluyorsa sanki her tavana baktığımda bana bir şey anlatmaya çalıştığını düşünüyorum. Ama o sadece tavan olarak kalıyordu orda yukarda ait olduğu yerde. En azından benim de bir aşkım var artık ama yolculuğun başındaydım daha. ........ Saat gecenin iki 'si ya da üçüydü uyandım ve sessizce koridora doğru yürüdüm koridorda hiç kimse yoktu aşağı yöneldim koridordan geçtikten sonra merdivenler biraz ses çıkarıyordu ahşaptan dolayı koridordaki nöbetçilerden biri bana baktı bende hemen normalleştim benle konuştu dedi ki; “Prensim bu saatte burada ne işiniz var?” diye sordu, “Lavaboya gidecektim.” “Lavabo yukarda efendim,” şaşırdım ne diyeceğimi bilemedim, “O lavabo bozulmuş buradakine gidim.” konuşuyorduk. Ve geçtim lavaboya girdikten sonra su sesi yapıp çıktım ve odaya yöneldim taşa dokundum tekrar ve odaya girdim Evet dedi sesim kısık şekilde Moll burada değildi garipti burada olmaması o hep burada kalırdı neyse boşver benim asıl merakım kapsüller kapsüllere bakarken dokunamadım çünkü koruma büyüsü vardı gene aynı şeyi yaşamamak için dokunmadım iki tane kapsül vardı biri kırmızı örtü vardı diğeri mavi örtü vardı içine bakamdım sonra birden bir kitap açıldı önümde kitapta şöyle yazıyordu; Ateş ve buz lordlarının savaşı yazıyordu bu iki lord özel taçlara sahipmiş taki taşlar çalınana kadar ateş lordu buz lorduna ihanet etmiş ve tacını buz lordu tarafından alınmıştı buz lordu kaldıramadı böyle bir ihaneti çok kızmıştı ama zarar vermedi tacını alarak taşa çevirdi ve sare ülkesini altındaki mağaraya dikildi bu taştan heykel eğerki taşlar bulunur yerine koyulursa ve o taç ateş lordunu geri canlandırır ve ateş lordu taşları sokup araya buz taşlarından koyarsa kara lorda dönüşecekti ve yenilmez olacaktı asasındaki taşı almak için çok uğraştı buz lordu ama alamadı çünkü buzları onun ateşine karşı dayanamadı ve da eriyerek yok oldu eğerki buz tacı bulunur ve ateş taşları parçalanıp sare ve rina ülkesinin arasındaki nehre dökülürse asasıyla beraber uyanacaktı buz lordu ama taşlar çalındı ateş lordu taşları sakladı bir daha beş taştan haber alınamadı sadece bir tanesi kaldı her iki taçtan bir taş kaldı bulunursa toplamda beş taş yerine takılmalı. Ve ateş lordu asla uyanmamalı yoksa intikamı büyük olacaktı. Ve böyle bitti daha öce hiç duymadım böyle bir şey olduğunu taçlar burada o zaman kapsüllerin içinde olması gerekiyor kitap fısıldadı dedi ki; “bir dilek hakkı” dedi fısıltı. Ve not vardı kitabın kenarında; koruma büyüsünü bozmak için “ey dilek taçları uyanın.” Koruma büyüsünü yapmak için; “ey dilek taçları geri uyuyun” odanın içinde asa ardım ve bulamadım sonra gözlerim sandığa kaydı büyük sandık içini açtım merakla içinde değerli eşyalar ve uzun bir kutu vardı iki taneydi içini açtım siyah kutların asalar vardı içlerinde birinin sapında mavi diğerinin kırmızı bir taş vardı elime aldım ve parladı birden büyülü sözleri söyledim ve açıldı örtüler, taçlar çok güzeldi. Taşlar yoktu üzerlerinde asalar ve taçlar çok güzeldi ama daha fazla beklemeden kapattım ve her şeyi yerine koydum aynı bırakarak. Odadan sessizce ayrıldım ve merdivenleri çıktım odama doğru yürüdüm ve kapımı aralayarak içeri girdim ve yatağıma uzandım tavanı izledim sonra gözlerim yavaşça kapandı uyudum. |
0% |