@moonlight_
|
Uyandığımda Olivia'nın evindeydim yatak çok rahat olduğu için fazla uyumuşum bugün yataktan kalkıp aynaya yöneldim aynanın önünde süslü kavanozlar vardı hepside küçüktü bunlar galiba doğal yapım bakım kremleri filandı. Aynaya baktığımda yüzümün buz mavisine yakın bir renk olduğunu fark ettim güç beni yiyip bitiriyor ama şimdi değil intikam alana kadar bekle Laura'yla yüzleşmem gerek beni kandırdığına pişman olacak. Kulağıma biri bişey fısıldadı "aşk yaralar." Dedi çok narin bir ses. Kafamı hemen sesin geldiği tarafa döndüm kimse yoktu orda neyse banyoya yöneldim kovada neyseki ılık su vardı avcuma alıp yüzüme çarptım yüzümden düşen su damlaları buza dönüştü ve yere düşüp parçalandılar. Olivia geldi "uyanmışsın inatçı." dedi ona döndüğümde yerdeki buzları görmüş olmalı ki yüzünde bir şaşkınlık vardı hemen buzları kenara ittim "bir sorun yok." dedim ama daldı ağzından sadece şu çıktı "kesin öyledir." dedi ve çıktı banyodan. Bende banyodan hızlıca çıkıp masaya oturdum Olivia yemek hazırlamış ortamı komikleştirmek için "Sen yemek yapabiliyor muydun Olivia," dedim bana hemen karşılık verdi "hahaha çok komikti yemeğini ye ve gidip dışarda olanlara bak. Sen yokken gelişmeler oldu." Hızlıca ağzıma tıktım yemekleri "Şunu yavaş yesene meraktan çatlamassın." Ağzım dolu olduğu için bişey demedim hemen çıkıp gittim. Girişe gittim ve duvarı tam beş kere tıklattım giriş açıldı kökler geri çekildi giriş açıldı ama Sarah yoktu on dört yaşlarında bir kız vardı "Aferin sana." dedim bana bakarak gülümsedi Sarah girişin sesini duyunca koşarak geldi "Senin işin elden gidiyor Sarah," kıza bakarak gülümsedi "Hoşgeldin tekrardan ön tarafta neler var görmek ister misin" dedi heyecanlı gözlerle "Bende meraktan çatlamak üzereydim hadi gidelim." Derken koşmaya başladım ön tarafa geldiğimde silahlar vardı farklı silahlar ilkine baktım kristal'den yapılmıştı minik buz topuna benzer şeyler vardı üstünde dokunmaya çalıştım aman Sarah uyardı beni, toplar dondurucu etki yaratıyormuş iki metre yakında olan kişiler buzla kaplanıyorlar. Diğerleri farklıydı yerin altından uçları çıkıyordu mavi ve kırmızı kristaller "Bunlar gezegenin içinden güç çekiyorlar altında binlercesi var savaş günü hepsini çıkartıcam." Dedi heyecanla. "İyide ne savaşı bu kime karşı ve neden?" Hızlı hızlı sordum soruları. "Sana bunu söyleyemem ancak Andre söyleyebilir." dedi neler oluyor. "Söyle lütfen neler oluyor Sarah." Endişeli bir şekilde sordum. "Tamam ama sakin ol." Dedi ve başımı tamam anlamında salladım. Yutkunarak " Tamam anlatıyorum Laura denen kara prenses yani senin sevgilin olan taşları çalmaya başlamış ve aileni esir almış saraydaki ajanlarımız onun taşlara dokunduktan sonra kantaları çıkmış ve gözleri morlaşmış taşların gücünü emiyor olmalı ama neden." dedi sakince anlatarak. "Kara büyüyü kullanmış." dedim afallayarak. Beynime aniden birşey saplandı gibi oldu saplantı'nın etkisiyle yere düştüm gözlerim kapandı. Gözlerimi açtığımda sıcaktı hemde aşırı burda neler oluyor büyük bir şato ateşten çicekler vardı yukarda bir hortum gibi her şey çekiliyordu içeri koştum şatonun kapısından girerken tahtta oturan ateş lordunu gördüm ölmek üzereydi galiba kraliçe fazla emmeye başlamış yanına yaklaştım kafasını elimle kaldırdım lordun hızlıca konuşmaya başladım; "seni bu lanet yerden çıkarmalıyım lordum." "Bana ateş taşlarından bir tane getirmelisin lütfen bunu bir tek sen yapabilirsin bu büyü taşlarla yapıldı ve ancak onlarla bozulur." Dedi son sözü buydu ve uyandım hemen geldim nasıl ona vericektim oraya gidebileceğim bir yol bilmiyorum. Cevabı bendeydi ateş tapınağında kara kraliçeyi çağırdığımıza göre onuda çağırabiliriz ama taşlardan çalmak zor olacak oraya asayla gidemem koruma büyüsü yapmıştır ama sarayın yakınına gidebilirim. "Sarah taşlardan çalmaya gideceğiz Andre'ye söyle plan değişiyor Ateş lordu haber verdi kraliçe onu öldürüyor hemde gücünü emerek." dedim ve ayağa kalktım uzun koridordan yürüdüm geçit kapısına gittim "Festana nasıl haber verebiliriz biliyormusun?" "Sarayın orda bulabiliriz onu sonrada taşı çalmaya gideriz." dedi hızlı bir plan yaparak. "Tamam hadi gidelim." derken arkadan ses geldi. "Bende geliyorum." dedi bir ses arkamı döndüm ve Olivia ordaydı "Tamam hazırlan en iyi saklanabileceğin giysileri giy yakalanmak istemezsin Laura o sonuçta ne yapacağı belli olmaz." dedim ve odama girdim dolabı açtım askeri kıyafetlerimi giydim ve siyah bir pelerin aldım bana bıraktıkları o hançeri gördüm buraya koymuşum onlara kaybettiğimi söylesem beni burdan kovarlardı özel işlemişler bide. Neyse odadan çıktım geçidin oraya gittim ikisi de oradaydı elimi sallayarak geçitten girdim şatonun etrafında bir yere açıldı geçit. Zaten şato burdan çok uzakta kalıyor o kadar kısa sürede gelemezdik. Şatonun etrafında köy halkı görmeden gezindik babam her tarafa kayıp ilanı asmış prensi bulana büyük ödül yazan ve benim resmim olan bir kağıttı muhtemelen beni bulanlar fidye isterler artık kendimi saklamam gerek. İçeri tarafın oraya gittik giderken gözüme bizim Laura'yla kaldığımız oda çarptı taç hala ordaydı ateş tacı koyduğum yerde duruyor muhtemlen bulamadı tacı. Yatağın üzerinde kitap vardı biraz daha eğildim bakmak için pencere dardı ama ölüler kitabı yazıyordu. Nasıl olabilir antik mısır kitabı olan ölüler kitabı bu, ne yapmaya çalışıyorsun Laura. Biraz daha ilerledik şatonun etrafı sarlıydı kapının o tarafta çok fazla asker vardı. Sarah; “Ne yapacaz planın varmı?” dedi. “Galiba var. Olivia bizi bitki gibi gösterebilir misin içeri girmek için?” dedim başını evet anlamında sallayarak yanıt verdi. İçeri girene kadar güllerle sarıldık dikenler batıyor ama olsun benle Sarah karşılıklı duvarda düzenli bir şekilde yürüyorduk askerler kraliçeye dönüktü bir gariplik vardı ama çok suskundu sadece mutsuz bir şekilde oturuyordu Laura’yla kaldığımız odaya geçtim tacı alarak Olivia’nın tarafına yöneldim askerler fark etmesin diye yavaş yürüyordum zaten uyuyacak gibilerdi askerleri nasıl kullanıyordu. Olivia’nın yanına geldiğimde “Bu Ateş tacı Olivia bunu toprağın altına gömebilir misin gelirken alıcaz çok dikkatli olmalısın.” dedim fısıldayarak. Ellerini toprağa yerleştirdi yeşil sarmaşıklar ve kökler çıkarttı yerden yerin en dibine gönderdi tacı toprak sanki hiç kazılmamış gibi eski haline geldi. Taşları acaba nerede saklıyor olabilir? Kralın odasındaki tablonun arkası olabilir mi? Yoksa benim odamdaki dolapta mı? Bilmiyorum Festan nerede sarayın etrafında dört döndük ama yoklar hiç bir yerde. Üzerimdeki güllerle merdivenin yanına geldim ve yukarı çıktım yavaşça Sarahta alt kata gitti. Kralın odasının olduğu koridora geldim saraya kasvetli bir hava gelmiş Laura kara büyüye bulaştığı için olmalı. Koridorda ilerlerken çantamda bir şeyler oynadı birden ürküp çantayı yere fırlattım yavaşça çantayı açtım ve iki tane parıltı çıktı buz mavisi ve ateş kırmızısıydı bunlar ilk gün geldiğimdede vardı benim peşime takılan kristallerdi şekil olarak çok benziyorlardı ve sürekli birbirleriyle zıtlaşıyorlardı ikizler mi yoksa. Beni fark ettiklerinde bana bakarak sanki biz hiç kavga etmiyoz havasına girerek sarıldılar birbirlerine sessizce “ne işiniz var burda burası tehlikeli.” bir şeyler mırıldandılar bi tanesi bir şey görür gibi o tarafa baktı yeşil dumanlar çıkıyordu kapının altından, oraya koşmaya başladı kapıyı ittirdi ve siyah kazan belirdi taşlar ordaydı içeri koştum ve kapıyı kapattım taşlardan bir tanesini asam çekti hemen farketmedim ateş kriştali hepsini içine çekti ve kapıyı gösterdi ikisi birbirine sarılarak arkamı gösterdiler gözleri korkuyla pörtledi ve arkamdan bir güç beni itti balkona doğru kristallere “kaçın” diye bağırdım ikisi birden duman oldular gözlerime inanamadım ama ateş taşıyla bunu yapmak kolaydı “Laura seni görmeyeli uzun zaman oldu bakıyorumda kötü kraliçe rolüne başlamışsın.” bana öyle bi baktıki gözleri parladı. “Ama bazılarımız ihanette edermiş yeşil saçlı kızla hıhhıhı.” öfkeden sesi yüksek çıktı. Ve yüzü buruştu Laura aslında yaşlımıydı yoksa bana mı öyle geldi buz güçlerim dışa vurdu gözlerimin renginin değiştiğini hissedebiliyordum ama durmadım ellerim buz gibi buhar atıyordu ellerimi Laura’ya çevirdim bana dalga geçer gibi “Ne oldu ne yapacaksın buza mı çevireceksin beni öldüremezsin ben kaç tane krallık yıktım haberin varmı toprak lordu ve hava lordu benden kurtulamadılar beni yenemezsin George.” Nasıl olur Laura denen biri asla var olmadı ben öyle inanmıştım ama olmadı. “Gerçek ismin ne senin?” bana öyle bi baktıki gene kendimi arkamdan bıçaklanmış gibi hissettim “Tek sorun benim ismim mi neden olmasın tek isteğin bu olsun Serentha.” dedi ve beni şatonun en uç noktasından aşağı attı odanın yerini nasıl değiştirdi her şey bir soruydu. Aşağı düşerken tek hissettiğim acıydı. Belime bir şey değdi bu bir ejderhaydı teyzemde bunlardan vardı ve bana göndermiş olmalı. Aşağı doğru yönlendirdim ve elinde Taçla sarayın arkasında bekleyen Olivia ve sarahı gördüm onlarıda alıp gittik ejderha kullanmayı bilmiyordum ama olsun güçlerimle yönlendiriyordum Kraliçenin “HAYIR” diye bağırışını duyabiliyordum taşlar bizdeydi artık. Taç fanusunun içindeki kristalleri gördüm fanustan çıkarttım onları taşları elime püskürttü hepsini taca yerleştirdim sadece bir tanesi bendeydi oda asamdaydı. “İyi iş çıkardık.” dedi olivia. Sarah endişeli bir şekilde “George kraliçeyi aşağı giderken gördüm elinde bir kitap vardı ve pelerinin içinde tuttuğu kaplar vardı ne olduğunu bilmiyorum ama ölüler kitabıydı galiba kara kraliçeyi uyandıracak.” “Merak etme bunada engel olacağız.” en karanlık yıldız bile söndü benim için.
|
0% |