@moonlight_
|
Bugün anlaşılan tuhaf geçecek hiç kimse konuşmuyor birbiriyle salona adım atarken yavaşladım hala konuşmadılar “günaydın” dedim ama kimse konuşmadı. Masaya oturmak için sandalyeyi çektim oturdum sonra servis başladı önümüze sıra sıra yemekleri koydular ben suya uzandım anneme baktım bana hafif bir gülümseme verdi bende ona karşılıklı güldüm yemeğe başladı herkes bende etten bir parça kopartıp yedim ağzımda çiğnerken babam bana bakarak konuştu; Suyunu içerken “Bugün seni almaya gelecekler,” dedi. Bende ellerimdeki çatalı ve bıçağı bırakarak şaşkınlıkla “Kim?” diye sordum, “Bilmiyor musun yoksa George, suddle'lar,” sinirle konuştu, Teyzem araya girdi, “Bir lord sana gücünü verdi ve sen suddle'yimi seçtin bunu yapmaman gerekirdi ikisine aynı anda sahip olursan onlardan olman gerekir.” buz lordu gücünü neden bana aktardı hiç bilmiyorum ama altındaki nedeni neyse öğrenicem. “Bunun geri dönüşü yok mu?” dedim çabalayarak. “Hayır yok.” dedi teyzem sinirlice. Yerimden hızlıca kalktım odama yöneldim koridorda hızlıca yürüdüm önüme çıkan güllerden korkarak yürüdüm dikeni batsın istemem, odamın önüne geldim laura şaşkınlıkla bana bakıyordu güllerin yanında otururken bende ona baktım sonra arkamı işaret etti arkama bakmak için döndüm ve ağzım şaşkınlıkla açıldı bu da ne böyle her taraf buz olmuş laura bana bakarak konuştu “Ne yaptın böyle?”, Üzgünce “Bilmiyorum,” diyerek odama girdim kapıyı çarptım kapı açılmadı arkası buz oldu neyse zaten girmelerini istemiyorum yavaşça yatağa yürüdüm kalbimin çarpıntısıyla yere kapaklandım kalbime sinirlendim “aptal” diye fısıldadım bacaklarımı kendime çektim yatağa belimi yasladım sadece bekledim arkamdan birinin geldiğini hissettim hızlıca kalktım asamı doğrulttum Moll girmiş nasıl girdi ki doğru ya o ışınlanabilirdi “George sakin ol ben geldim gücün ulu lordunkinden de fazla her yeri buzla kaplamışsın,” gözlerimdeki yaşlarla kafamı yere eğdim hepsi yere döküldü “yanlışlıkla oldu bilsem seçmezdim,” anlayışla baktı bana. “Biliyorum ama önemli şimdiki zaman ve gelecekte yapacakların kararını ver onların elinden kurtul,” öğüt verircesine söyledi. “Tamam beni yalnız bırakırmısın.” der demez odada çıt çıkmadı kafamı kaldırdım ama yoktu gitmiş sanki biliyordu bunu söyleceğimi. Çantamı yatağımın üstüne koydum ve kaçmaya karar verdim onlar gelmeden ben gidecektim eşyaları dizerken kapı tıkladı “girme” dedim ama dinlemedi Laura geldi içeri yaklaştı yanağıma öpücük kondurdu sarıldı güzel saçlarını kokladım kır çiçekleri gibi gül kokusundan bıkmıştım zaten iyi geldi bu koku yüzüme bakarak konuştu; “Bende gelmek istiyorum yalnız kalma lütfen.” ısrar etti, “Seni tehlikeye atamam Laura sen benim tek varoluş sebeplerimdensin yaşamamın tek sebebisin yıldızım.” “Çok güzeldi söylediğin ama gelicem arka kapıda buluşalım,” fısıldadı kulağıma “Hangi kapı sarayda çok fazla kapı var.” diye sordum. “Mutfak kapısı,” dedi sanırım bişeyler alıcak mutfaktan tamam dercesine kafamı salladım çantamı hazırladım onuda bekledim kapısı benim odamın yanındaydı ilk onu izledim çıkmasını bekledim bir saatin sonunda çıktı bu kadınlar varya bende çantayı yerden aldım yavaşça kapıyı araladım ve sessiz adımlarla koridordan yürüdüm koridora baktım kimse yoktu hızlıca mutfağa koştum arka kapıya yöneldim kapı aralanmıştı dışarı adım attım ki Laura orda ağacın altındaydı güzel elbiseleriyle beni bekliyordu. “Laura” diye fısıldadım bana baktı ayaklandı hemen elindeki çantada kıyafet ve yiyecek vardı. “George nasıl gidecez hiçbir şeyimiz yok,” dedi telaşla atlar aklıma geldi. “Sen gizli bir yere geç geliyorum hemen.” dedim hızlıca ayrıldım yanından ahıra doğru gittim koşarak ağırın önünde muhafızlar vardı zaten başım suddle'larla belaya gireceği için yalan söyliyecem muhafızlara yaklaştım dedim ki “Babamın askere ihtiyacı var kulede sizi çağırıyor,” dedim telaşla bana baktılar sonra neyse anlamında kafa salladılar gittiler bende kapıdan geçmelerini bekledim ve iki tane atın ipini aldım arkaya doğru hızlıca götürdüm Laura bana baktı atlardan bi tanesini aldı eyerlerini koyduk çantaları yükledik ve hızlıca ormana doğru atları sürdük laura asasını elinde tutuyordu koruyucu büyü yapıyordu ormanın derinliklerine doğru gittik kimsenin bulamayacağı yerlere gittik ortalık sakinleşince gizemleri çözmeye gidecektik. ....... Iki gün sonra Ormanda kulübe kurduk Laurayla huzurlu yaşıyorduk iki gün içinde çok fazla şey olmamıştı büyülerle bir ev yapmaya çalışıyorduk tuğlalardan duvar yapıyorduk ama yok oluyordu kalıcı büyü yapmamız gerek Laura yanına büyü kitabınıda almış içini karıştırıyoruz bişey bulamıyoruz bir sayfayı aralarken küçük not düştü içinden kâğıt da şöyle yazıyordu; “Bir dilek hakkı” bunu daha önce ateş lorduda söylemişti. Laura bana yaklaşarak, “O ne yıldızım?” diye sordu elindeki bardaktaki çayın kokusu çok güzel geliyordu. Bende kağıdı kitabın arasına koydum, “Bilmiyorum biri sürekli bunlardan karşıma çıkartıyor.” dedim kitabı yerine bırakarak, “Biraz zaman lazım anlarsın belki.” dedi bilmişçe. “Sen çok biliyorsun galiba gel buraya,” Laura'yı kucağıma aldım kulübeye götürüp yatağın üstüne koydum ve gıdıklamaya başladım kahkaha atarken birden yağmur başladı kulübemiz çatısı çok iyi olmadığı için sızdırıyordu Laura kalkan oluşturdu ve yağmur yağmadı kulübeye yağmuru buradan izlemeside güzel oluyor gözlerimizi kapattık uykunun bizi hakim almasını bekledik. ...... Sabah oldu erken uyanmıştım Laura hala yatıyordu nerdeyse üç gün oldu babam askerleri ormana bırakmamıştı Moll galiba babamı aramaması içi tembihledi. Sepetten yemek çıkarttım odundan yaptığımız masanın üstüne koydum masayı hazırladığımda kulübeye yöneldim kapıyı açtım yavaşça Laura'ya doğru yürüdüm kafama bir ağrı girdi bilincim gitti. Ne oluyor burada gene aynı yer ateş lordunun mahzeni siyah duvarlar büyük bir oda gibi geçenkinde bakamamıştım ateş lordu gene karşımda bana doğru yürüdü ağzını açtı konuştu; “Seçimini yaptığına sevindim ama daha bitmedi az kaldı,” derken ne demeye çalışıyordu diye düşündüm ama aklıma bişey gelmedi. “Neden bunları benden istiyorsun?” dedim kekeleyerek. Kaşlarını çattı üstüme geldi, “Dikkat et sana geliyorlar bir an önce taşları bul ve...” sesi bulanıklaştı gerçek dünyaya geri döndüm gözlerimi yavaşça açtım Laura başımda beni bekliyordu birden konuştu, “Zihnine girmeye çalışıyor engelleyebilirsin bu taşı al öğrenene kadar yanında tut zihnine girmesini engeller,” tamam anlamında kafamı salladım ağızımı açtım telaşla “Bizi bulmaya geliyorlar,” dedim. “Ama nasıl koruma büyüsü var,” dedi endişeli bir sesle, “Onlar suddle büyücüler büyüyü bozabilir, sadece nudder'ler etkilenir,” dedim Laura’nın elinden tuttum dışarıya çıktık Laura masaya baktı şaşkınlıkla, “Bunları sen mi yaptın,” dedi soru sorarcasına, “Evet” diye karşılık verdim. Masaya yöneldim Laurayı yanıma oturttum yemeğe başladık Laura'nın ağzına reçelli ekmek verdim. Gülerken yedik yaptığımız tabure çok sağlam değildi o yüzden Laura'nın taburesi kırıldı bana tutundu refleksle bende kendime çektim kucağıma aldım Laura'nın reçelli dudağı benim dudağıma değdi o an öyle bir keyif aldım ki sanki hiçbir şey olmamış gibi benim taburemde kırıldı ikimizde yere düştük dudaklarımız ayrıldı birbirinden. Laura'nın kırmızı yanakları yeri bulduğunda utandığını anladım üstümden kalkarak eşyaları toplamaya gitti bende arkasından; “bu muthiş bir şeydi.” sonra tekrar yapmayı planladım tabureleri kırılacak türden yapacaktım artık. Laura'ya yardım ettim eşyaları atlara yükledik ve yola çıktık. Laura bana bakarak konuştu, “Şimdi nereye gideceğiz.” “Teyzemin sarayına teyzem bizim saraydaydı en son umarım gelmemiştir.” dedim düşünceli bir ses tonuyla. Yola çıkalı iki saat oldu ormanda gidiyoruz ağaçlar ve kuş cıvıltıları vardı çok güzeldi Laurayla sonsuza dek burada kalabilirdim. “Teyzemin sarayındaki kitabı alalım artık böyle yoruluyorum ışınlanmayı kullanırız,” konuştum bıkkınca. “Olur ama ben seninle böyle gitmeyi seviyorum hem daha uzun beraber olabiliyoruz,” dedi. Demek benimle olmak istiyor neyse sonra bir çaresini buluruz. Saraya az kaldı kuleleri gözüküyordu şimdiden içimden keşke hızlansak dedim atlar birden hızlanmaya başladı nasıl olur konuşmadan büyümü yapıyordum yani saraya gitmiyorduk başka bir yere gidiyorduk ikimizinde bilinci gitti durduğumuzda çarpışmayı hissetmemek elde değildi. Gözümü açtığımda kafesteydim ne olduğunu anlamadım ama uzun sürmedi. Laura yanımda değildi gözlerim onu aradı ama bulamadım. Bir asker beni fark etti ve gitti sanırım haber vermeye gitti kime gitti acaba, yanıma geldi beni kolumdan tuttu sinirlice konuştum; “kız nerde ne yaptınız Laura'yı, pislikler,” söylenirken pelerinli değişik bir tip bana baktı gözleri vardı ama pelerinin karanlığında gözükmüyordu. Bağırdım yüzüne doğru; “Laura nerde?” diye sordum ama yanıt alamadım. Bana doğru yürüdü kafamı kaldırdı konuştu, “Sevgiline bişey yapmadık ama senden bir şartım var taşları getir seni rahat bırakayım sevgilinle beraber istediğin gibi yaşa,” kabul edecektim ama Laura için tek yıldızım için, “Tamam.” dedim adam askere bakarak kafasıyla işaret verdi asker gitti. “Diğer taşlar sizde mi?” diye sordum ayağa kalkarak onlara öyle bir oyun oynayacaktım ki taşları ele geçirdikten sonra hepsini yok edecektim. “Hayır taşlardan dört tanesi eksik ve sen bizim türümüze ihanet edip taşları bulmazsan seni yok ederim.” dedi sinirlice. “O biraz zor” dedi kulağıma kadın sesi. Arkamı döndüm “yıldızım burası neresi?” dedi Laura. Arkamızdaki adam sesi “Yeraltı şehri ateş lordunun hüküm sürdüğü yer burası. Yer üstündeki ateş tapınağından kovulduğumuzdan beri burada yaşıyoruz.” dedi nasıl yani o tapınak ateş lordunun muymuş, “Yıldızım bu sizin sarayınızın arkasındaki buzla kaplı olan tapınak değil mi.” dedi kulağıma fısıldayarak. “Galiba o bebeğim.” dedim. Herkes düşmanca bize bakıyordu Laura ateş asasını saklamış içine, görürlerse almak isterler. Bende o yüzden sakladım parçalarlar buz taşını çünkü düşman olduklarını herkes biliyordur heralde. Şehirden çıktık girişi kayboldu birden, büyüyle açılan bir geçit galiba. Laura atları işaret etti şatoya doğru yola çıktık giderken de konuşmadık hiç saray vardığımızda Laura'ya orda kendisine ne yaptıklarını sordum sadece birden şoka uğradığını belirtti bir anlığına bende şoka uğramıştım ama böyle değil galiba nudder olduğundan kaynaklı oldu öyle. Saraya girmeden muhafızlara; “Kraliçe Emily geldi mi?” diye sordum. “Hayır Prens George isterseniz sizi misafir odamıza alabilirim.” dedi ve Lauraya döndü çekinerek sanki bide korkuyordu kendimi gülmemek için dudağımı dudağıma bastırdım ama Laura güleceğimi anladı. “Komutan Laura birliktemisiniz?” diye sordu. “Evet.” dedi Laura kalın bir tonla kendi sesini kalınlaştırınca çok tatlı bir kız olduğunu itiraf ettim. “Hiç öyle gülme George.” dedi ama tutamadım kahkahalara boğuldum. “Bu kadar sertmi davrandın askerler senden korkuyorlar.” “Ne alaka saçmalama istersen ben ve kötü davranmak.” askeri gönderdikten sonra Laura'yı kucağıma alıp yatağa götürdüm.
|
0% |