Yeni Üyelik
12.
Bölüm

♠️11.|Madalyonun İki Yüzü♠️

@moonlighthikayeler

♠️♠️♠️

Tarih: 04.11.2016

Saat: 07:00

Konum: Orman Evi

Sabaha kadar gözüme uyku girmemişti. Pusat'ın bir şekilde buraya geri geleceğini düşünmüş, beklemiştim. Lakin gelen kimse olmadı. Hâlâ da Asi'nin ne yaptığını hatırlamıyordum, eskiden büründüğüm kişiliklerin kontrollerini onlara verince hiç hatırlamazdım ama sonradan zamanla hatırlamaya başlamıştım yalnızca bu vakit alıyordu.

Güçlerimin geliştiğini biliyordum ama tam gelişmemişti, Asi bunun kanıtıydı. Onu kontrol altında tutmak zordu. Şimdi bunu daha iyi anlıyordum. Tek temennim Pusat'a bir şey yapmamış olmasıydı. Eğer öyle bir şey varsa şayet kendimi asla affetmezdim. Pusat'ı seviyordum her ne kadar aramızdaki ilişki normal ilişkilere benzemese de onu o kadar çok seviyordum ki bütün olumsuzlukları görmezden geliyordum ta ki düne kadar.

Bu kadar çok zıtlaşıp tartışmamızda Asi'nin de payı vardı. Onu sırf eğlencesine yaratmışken bana ve ilişkime zarar vereceğini düşünmemiştim. Şimdi kim bilir Pusat neredeydi? Asi ona zarar mı vermişti yoksa Pusat ters bir şeyler olduğunu anlayıp benden kaçmış mıydı? Bunların cevaplarını alamamak beni çıldırtıyordu.

Oturduğum yerden kalkarak telefonu elime aldım ve defalarca aradığım Pusat'ı tekrar aradım. Telefonu hâlâ kapalıydı. Sinirle telefonu koltuğa fırlatıp salonda ileri geri dolanmaya başladım. Hatırla, hadi! Sadece dün olanları hatırla!

Gözlerimi kapatıp kendimi zorladım. Dün Asi ne yapmıştı? Hatırla! Dişlerimi birbirine bastırıp hatırlamaya çalıştım. Hatırla, hatırla... Birden gözümün önüne gelmeye başlayan kareler ile nefesimi tuttum. Dün olanların hepsini hatırlayınca birden elim ayağım boşaldı. Dizlerimin üstüne çökerken gözlerim dolmuştu.

Asi sen ne yaptın? Ellerimi havaya kaldırıp avuç içlerime korkuyla baktım. Sarsılarak ağlamaya başladım, çığlık attım. Ben ne yapmıştım böyle? Ellerimle saçlarıma asılıp defalarca çığlık atmaya başladım. Aklımı kaçırmış gibiydim.

"Pusat, sevgilim... kahretsin, ben ne yaptım?" Çığlıklarım kesilse de hıçkırarak ağlamam sürdü. Zihnime, gözümün önüne Asi'nin yaptıkları geliyordu...

Dün, Kontrol Asi'deyken

Asi gözlerini araladığında onu sıkıca tutan Pusat'a öfkeyle baktı. Bana ne hakla böyle davranabilirdi? Diye düşündü. "Beni hemen bırak!" Pusat kafasını olumsuz anlamda salladı. "Eğer benden ayrılmaktan vazgeçersen bırakırım yoksa seninle birlikte bu uçurumdan aşağı atlarım." Asi'nin dudakları alayla kıvrıldı.

"Atlayamazsın. Kendini o kadar çok seviyorsun ki bunu yapmaya korkarsın sen." Pusat'a aşağılayıcı bir bakış attı. "Korkak." Asi beline dolanmış kolların sıkılaştığını hissetti. Pusat öfkeyle parlayan gözlerle ona baktı. "Korkak olan ben değil her zaman sendin bebeğim." Asi'nin kaşları çatıldı.

"Ben korkak değildim yalnızca sana aşıktım." Asi'nin mavi gözleri acıyla kısıldı. "Ama sen bunu asla anlayamazsın. Sen sevmek, âşık olmak nedir bilmezsin." Dişlerini sıkarken Pusat'ın yüzüne eğildi.

"Çünkü sen kendinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen bencil herifin tekisin! Benimle uçurumdan atlayacağını söylüyorsun ama hâlâ buradayız?" Asi alayla sırıttı, tek kaşını kaldırdı. Pusat ile dalga geçiyordu. "Hiçbir zaman senin için neler yapabileceğimi görmemiştin değil mi? Bunu şimdi anlayacaksın, sevgilim."

Asi gözlerini devirdi. Boş laflar, diye içinden söylendi. "Sen eğer beni gerçekten sevseydin beni öldürmekle tehdit etmezdin. Bunca zamandır benim üstümde psikolojik baskı uygulamazdın. Şimdi karşıma geçmiş senin için ölürüm anlamı taşıyan cümleler kurma çünkü benim için ölmen değil beni sevip yaşatman daha önemliydi."

Pusat şaşkınca bir an duraksadı. "Ama artık beni sevmende hiçbir şeyi değiştirmez. Sana olan sevgimde sabrımda tükendi, tükettin." Pusat'ın ağzı aralansa da bir şey demedi. Aksine kaşları tekrar öfkeyle çatıldı. "Demek bana olan sevgin tükendi ha!" Asi öfkeyle bağırdı. "Evet ve bunun sorumlusu sensin!" Beline sarılmış kollardan kurtulmaya çalıştı.

"Bırak beni! Eğer çok istiyorsan sen uçurumdan aşağı atlayabilirsin ama ben yaşamak istiyorum!" Pusat'ın kolları arasında çırpındı. Ellerini onun omuzlarına koyarak ittirmeye çalıştı. "Pusat, bırak!" Beline dolanmış kollar canını yakmaya başlamıştı. "Benim olmadığım bir yerde seni yaşatır mıyım sence?" Asi aniden duraksadı. Hemen bir plan yapması gerektiğini, düşündü. Pusat kızın belinden daha sıkı kavrayıp onunla birlikte uçurumun kenarına ilerledi.

Asi yutkundu. Bizi gerçekten öldürecek, dedi içinden. İlk aklına geleni gerçekleştirmeye koyuldu. "Pusat dur! Tamam, tamam senden ayrılmayacağım. Lütfen, uçurumun kenarından uzaklaş." Pusat duraksadı, şaşırmıştı. "Gerçekten mi?" Asi hızlıca kafasını salladı. "Evet, gerçekten. Seni hâlâ seviyorum. Lütfen bunu yapma."

"Bana olan sevginin tükendiğini sanıyordum?" Pusat'ın sesi şüphe doluydu. "Yalan söyledim, canını yakmak için." Asi kollarını Pusat'ın boynuna doladı. Yüzünü, onun yüzüne yaklaştırdı. Elinin teki Pusat'ın ensesindeki saçlarla oynamaya başlamıştı. "Seni seviyorum," diye fısıldadı.

Dudaklarını Pusat'ın dudaklarına bastırdı. Pusat, Asi'ye teslim olup onun öpüşüne karşılık vermeye başladı. Ayakları uçurumun kenarından uzaklaşmak için harekete geçmişti. Asi uçurum kenarından uzaklaştıklarını anlayınca geri çekildi. "Beni yere indirir misin, sevgilim?" Pusat dediğini yapınca Asi hemen ondan birkaç adım uzaklaştı.

Duraksayarak Pusat'ın yüzüne baktı ardından sırıttı. "Yine yalan söyledim. Seni gerçekten artık sevmiyorum. Sen sana olan sevgimi kendi ellerinle parçaladın. Eserinle gurur duy!" Pusat'ın yüz hatları gerilirken Asi arkasını dönerek koşmaya başladı. Pusat'tan böyle kurtulabilirdi. "Hera! Bu sefer sen bittin! Hemen buraya gel!" Asi bir an yabancı isim ile duraksasa da koşmaya devam etti.

Onun adı Hera değil Asi’ydi. Uçurum boyunca uzunlamasına olan kısımda ayaklarına taşlarda takılsa durmadı. Pusat arkasından geliyordu. Asi dönüp arkasına baktığında Pusat'ın ona yaklaştığını fark etti. Önüne dönüp koşmaya devam ediyordu ki ayağının bir taşa takılmasıyla yüz üstü yere düştü.

Elleri ve dizleri acırken doğrulmaya çalıştı. Sonra saçlarından sertçe çekilmesiyle çığlık atıp bu sefer sırt üstü yere düştü. Saçlarındaki el daha sert çekti saçlarını. "Benden kaçabileceğini mi sandın!" Pusat, Asi'nin yanında diz çöküp boştaki eliyle çenesini sertçe kavradı.

"Hâlâ anlamadın mı? Benden başka bir yolun yok senin." Asi sırtını yerden kaldırıp doğrulmak isteyince Pusat saçlarına asılıp kalkmasına engel oldu. "Orada kal. Daha sözüm bitmedi." Asi dişlerin arasından tısladı.

"Sözlerinle ilgilenmiyorum. O elini de saçlarımdan çek yoksa bir daha kullanamaz hale gelecek." Pusat alayla sırıttı. "Sen mi yapacaksın bunu? Sen daha yumruk atmasını bilmiyorsun, güldürme beni." Asi öfkeyle dişlerini birbirine bastırdı. Beni hiç tanımıyor. Eğer tanısaydı bu kelimeleri söylemez, benim damarıma basmazdı.

Çünkü benim istediğim zaman yapamayacağım hiçbir şey yok, diye düşündü. Ve Pusat'ın saçlarını tutan elinin bileğini tutarak büktü. Pusat acıyla inlerken Asi çenesindeki eli de tokatlayıp sırtını yerden kaldırdı. Eliyle hâlâ Pusat'ın bileğini büküyordu. Diğer elini yumruk yapıp sertçe Pusat'ın yüzüne geçerdi. Sonra büktüğü bileği serçe ileri savurdu. Hızla ayağa kalktı. Pusat yumruğun etkisiyle sarsılırken Asi ona tepeden bakarak sırıttı.

"Yumruk atmasını biliyor muymuşum bari!?" Sırıtarak Pusat'ın önüne tükürdü. "Seni çok seviyorken senden nefret etmeme neden oldun ya seni tebrik ederim. Böyle devam et yanındaki bütün sevdiklerin seni bir, bir bırakıp gidecek!" Hem yumruğun hem de bileğinin acıyla yüzü buruşan Pusat öfkeyle Asi'ye baktı.

"Beni kimse kafasına göre bırakıp gidemez. Özellikle sen!" Asi sırıttı. "İzle ve gör!" Asi, Pusat'ın yanından geçip gidecekti ki Pusat elini onun ayak bileğine sardı. Sertçe çekince Asi tekrar yere düştü. Ellerini yere koyarak düşüşünü yavaşlamıştı. "Düşe, düşe bi' bitmedi... Ne istiyorsun sen benden ya!?"

Yerden kalkmaya çalışınca Pusat hızla Asi'nin bedenini sırt üstü çevirerek üstüne çıkarak onu engelledi. Elleri Asi'nin bileklerini tutup kafasının üstünde birleştirdi.

Asi biraz alayla Pusat'ın yüzüne baktı. "Şu an ki pozisyonu seninle yataktayken yapmayı tercih ederdim." Pusat öfkeyle gözlerini sıktı. "Sakın beni baştan çıkarmaya çalışma o bir kere olur." Asi hiç dediğine aldırmadı. Alt dudağını dişleyip bedenini hafifçe yerden kaldırıp Pusat'ın bedenine sürtündü.

"Bundan emin misin?" Gözleri alayla Pusat'ın pantolonuna kaydı. "O seninle pek aynı düşüncede değil gibi." Pusat tuttuğu el bileklerini sertçe sıktı. "Kapa çeneni. Ben konuş demedikçe konuşmayacaksın!" Asi'nin gözlerinden bir öfke parıltısı geçti. Sonra dizini kaldırıp Pusat'ın bacak arasına vurdu. Onu üstünden iterken konuştu.

"Ne zaman konuşacağıma kendim karar veririm." Ayağa kalktı. Bu sefer Pusat'a hiç bakmadan yürümeye başladı ama kolundan tutulunca bedeni diğer tarafa döndü.

Hiç, vazgeçmiyor, diye düşündü. "Beni bırakıp gidemezsin diyorum! Neden hâlâ bunu o küçük beynin almıyor!" Yeter ama artık! Asi kolunu Pusat'ın elinden kurtarmaya çalıştı. "Bırak artık beni! Sana olan sevgimi tükettin, hâlâ neyin zorlaması senin ki!?" Pusat, Asi'yi kendisiyle birlikte yürütmeye çalıştı.

Asi, Pusat'ın göğsünü yumruklayıp kolunu kurtarmaya çalıştı. "Bırak beni! Bırak!" Asi kolunu kurtarmak için sertçe Pusat'ın omzundan ittirdi. Birden Pusat dengesini kaybederken geriye doğru savruldu. Eli Asi'nin kolundan ayrılmıştı. O an ikisi de uçurumun kenarında duruyorlardı.

Pusat dengesini koruyamayınca uçurumdan aşağı boşluğa savruldu. Asi çığlık atıp elini tutmasını için Pusat'a uzatsa da yetişemedi. Pusat boşlukta bağırıp çırpındı sonra azgın sulara gömüldü.

Asi'nin gözleri şokla irileşirken yere çöküp uçurumdan aşağı bakmaya çalıştı. Şelale ve ağaçlarla dolu alan sessizdi. Korkuyla yutkundu. "Pusat!" Cevap alamayacağını kendi de biliyordu. Ellerini yere bastırıp tekrar tekrar Pusat'ın adını bağırdı. Gözleri yaşlarla dolmuşken dayanamayıp ağlamaya başladı.

"Ben... ben ne yaptım böyle?" Elleri titremeye, omuzları sarsılmaya başladı. "Ben öldürdüm... Pusat'ı ben öldürdüm." Hıçkırarak ağladı, çığlıklar attı ama hiçbiri Pusat'ı geri getirmedi.

 

♤●♡●♧

Cesur anlattıklarım karşısında tepki vermeden durdu. Bu beni endişelendirirken ağırca yutkundum. Mavilerim mimiksiz yüzünde dolandı. Cesur ağırca dudaklarını yaladı. "Sonra ne oldu?" Gerçekten hâlâ anlatmaya devam etmemi mi istiyordu?

"Sonra ne mi oldu? Sonra... polisleri aradım. Pusat'ın bir gecedir ortada olmadığını sabah tek başına yürüyüşe çıkıp bir daha gelmediğini söyledim. Onu günlerce aradılar ama kimsenin aklına uçurumun aşağısında kalan şelaleye bakmak geçmedi hoş baksalar bile cesedi sürüklenmiştir o zamanda bulamazlardı. Bundan sonra ise yıllarca kayıp olarak anıldı, zamanla herkes onu unuttu."

Acıyla gözlerimi kapadım. "Onu öldürüp hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ettim." Gözlerimi açıp Cesur'a baktım. "Ama yaşamaya devam ederken bile hep kendimi suçladım. Ben sevdiği adamı öldüren cani bir genç kızdım." Cesur eliyle yanağımı okşadı.

"Bunu sen değil Asi yaptı, kendini suçlama. Hem oda isteyerek yapmadı. Yani ikinizde suçsuzsunuz." Beklediğim gibi bir tepki vermiyordu. Yanağımı avucuna bastırdım, gözlerim yaşlarla doluydu.

"Ne fark eder? Asi'yi ben yarattım. Benim bir parçamdan oluştu. Ha o ha ben ikimizde hatalıyız. Eğer ben kontrolümü kaybetmeseydim belki bütün bunlar olmazdı. Ne Asi yanlışlıkla katil olurdu de ben bunun vicdan azabıyla yaşamazdım." Gözümden bir yaş eline aktı.

"O günden sonra Asi'yi kontrol etmekte ustalaşmaya çalıştım çünkü başıma bir daha böyle bir şey gelsin istemiyordum. Onu istesem anında yok edebilirdim ama hayatımı aynı zamanda ona borçluydum. Çünkü Pusat ikimizi birlikte uçurumdan atacak kadar deli biriydi. Beni ondan Asi kurtardı ama bunu öyle bir yolla yaptı ki kurtulduğuma sevinemedim. Hoş oda böyle kurtulmak istememişti ama olan oldu." Sustum, anlatacak çok şey vardı ama tükenmiştim. Cesur yanağımdaki gözyaşlarını nazikçe sildi.

"Hiçbir şey senin suçun değildi. Kontrolünü kaybettin çünkü daha acemiydin, bu seni sorumlu yapmaz. Asi'yi de yapmaz çünkü nefsi müdafaa oldu." Titrek bir nefes aldım. "Diyelim o zaman acemi olduğum içindi. Peki o halde o olaydan 3 yıl sonra olandan kim sorumlu? Ben mi Asi mi? Yoksa ona da kaza mı diyeceğiz?" Kaşları çatıldı.

"Hangi olay?" Alayla kahkaha attım. "İyi dinle Cesur, mükemmel hayatımı anlatıyorum!" Tekrar kahkaha attım. Ardından ağlamaya başladım. Cesur çaresizce yüzüme bakakalmıştı.

"22 yaşındaydım, artık Asi'yi kontrol edebiliyordum en azından ben öyle sanıyordum. Bir gün Asi'ye büründüm. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Kontrolü tamamen ona bırakmadım elbette, böyle bir şeyi göze alamazdım. Neyse, Asi araba yarışlarının yapıldığı bir alana gitmişti, arada sırada oraya giderdi. Hoşlandığı bir adam vardı, birkaç kez takılmışlardı.

O gece o adamı başka bir kadın ile öpüştüğünü görünce deliye döndü. Gidip kadını dövdü ardından hoşlandığı adamla kavga etti. Adam artık onunla takılmak istemediği söyledi, Asi iyice çıldırdı. Kavga ettikleri kısımda kimse yoktu dövdüğü kadında korkup kaçmıştı zaten.

O dakikalarda da yarış başlamak üzereydi. Asi ile adam hâlâ kavga ederken yarış başladı arabalar hızla yanlarından geçmeye başlamışken Asi adamla hâlâ kavga ediyordu. Onu sürekli ittirip bağırıyordu. Sonra bir anda sertçe adamı anlamadan yola doğru ittirdi, o an ona nedense karşı çıkamadım.

Asi bile ne yaptığını sonradan fark etti. Hızla gelen araba adama çarpınca havada takla atıp yere düştü. Oracıkta adam öldü, Asi hemen bulunduğu alandan uzaklaştı. Kimse onun ittiğini görmediği için herkes kaza olduğunu sandı.

Sonra tuvalet kısmına gidip kendini tuvaletlerden birine kilitledi ağlamaya başladı. O an aklına Pusat'da gelmişti. İki sevdiği adam için gözyaşı akıttı ve kendini suçladı yine..."

 

♤●♡●♧

Tarih: 19.09.2019

Saat: 20:00

Konum: Araba Yarış Alanı

Kafa dağıtma gecelerimden birindeydim. Asi'ye bürünmüştüm ama kontrolü tamamen ona bırakmamıştım. Yıllar önce olanlardan sonra bunu yapmaya cesaret edemezdim. Onun gözlerinden görüyordum her şeyi ama farklı bir zihindim.

Bedenim ise şu anlık ona aitti. Asi siyah kıvırcık saçlarını küçük el aynasına bakarak son kez düzeltti. Şu an yaptığı makyaj ve saç ile benden çok farklı biri gibi görünüyordu. Ardından tek eliyle sertçe aynayı kapatıp mavi gözlerini bulunduğu yarış alanında dolandırdı. Gözleri ifadesizdi ama birini aradığı belliydi.

Alt dudağını ağzının içine yuvarlayıp etrafındaki herkese ilgisizce baktı. O tek bir kişiyi arıyordu ve o kişi ise ortalıkta yoktu. Topuklu botları üstünde yürümeye başladı. Küçük el aynasını deri ceketinin cebine koydu. Sinsi mavileri her yerde dolanıyordu. Yanından geçen bir adama yüzünü buruşturup baktı.

"Yıkanmayı da bilmiyorlar," dedi. Kendi kendine gülerek etrafta dolaşmaya devam etti. Sonra aradığı kişiyi hiç de beklemediği bir pozisyonda görünce olduğu yerde dondu. Elleri iki yanında yumruk olurken, öfkelenmeye başlamıştı. Kesinlikle bir olay çıkaracağını biliyordum ama karışmadım çünkü benimde gördüğüm görüntü hiç hoş değildi.

Asi'nin hoşlandığı ve bir süredir beraber takıldığı adam başka bir kadınla öpüşüyordu. O adama karşı ben bir şey hissetmesem de Asi'yi aldatmasına sinirlenmiştim. İğrenmiştim çünkü o adamın elleri benim bedenimde dolanmıştı. Neyse ki istediğim zaman Asi'nin hissettiği her şeyi tercihe bağlı kapatma düğmem vardı. Oysa o benim aksime ben kendimken bile sanki o kendisiymiş gibi hissederdi.

Bu yüzden benim yaşadıklarımı kendi yaşamış gibi algılardı. Ama benim öyle bir sorunum yoktu. İstediğim an ne onun duygularını ne de ona dokunan elleri hissederdim. Asi öfkeyle durduğu yerden harekete geçip adamla kadına ilerledi. Hâlâ öpüşen kadının saçlarını tuttuğu gibi kendine çekip kadının çığlık atmasına neden oldu.

Kadının saçlarına sertçe asıldı ve onu yere fırlatıp üstüne çıkıp tokat attı. "Senin kimin dudaklarını öptüğünü sanıyorsun, kaltak!?" Tekrar bir tokat attı. "O benim!" Kadın bağırıp Asi'yi üstünden atmaya çalışsa da gücü yetmiyordu. Birden Asi beline dolanan kollar ile havalandı. "Asi ne halt ediyorsun?"

Asi hoşlandığı kişinin sesini duyunca iyice öfkelendi. "Asıl sen ne halt ediyordun?" Asi'nin ayakları yere basınca adama döndü. Bu fırsattan istifade yerde yüzü kan olmuş kadın yerden fırlayıp koşarak uzaklaştı. Asi ağzının kenarıyla güldü. İçinden korkak, dedi. Kolunun tutulmasıyla adama döndü.

"Sana söylüyorum! Alev'i neden dövdün?" Asi'nin gözleri öfkeyle kısıldı. "Belli olmuyor mu? Seni öptüğü için." Kızgınlık ve üzüntüyle adama baktı. "Sen nasıl bana bunu yapabilirsin? Senin için hiç mi değerim yoktu?"

Adam gözlerini devirerek Asi'ye baktı. "Sana hiçbir zaman aramızda ciddi bir şey olamayacağını gösterdim sanıyordum. Kendi kendine o küçük kafanda neler kurdun?" Asi'nin gözleri doldu, ben sinirlendim. Resmen Asi'nin duygularıyla oynamıştı. "Ne? Bana umut vermediğini mi söylüyorsun?" Adam omuz silkti.

"Aynen öyle birkaç kere seninle takıldım diye aramızda bir şey olduğunu mu çıkardın yani çok komiksin, güzelim." Asi'nin öfkesinin boyutu gittikçe artıyordu. Adam ona yaklaşarak kıvırcık saçlarından bir tutamı parmağına sarıp oynamaya başladı.

"Tabii seninle vakit geçirmeye her zaman devam etmek isterim." Hınzırca gülümseyip göz kırptı. "Yatakta çok iyisin, bundan mahrum kalmak istemem."

Asi sırıttı, öfkeli bir şekilde. "Benimle sırf yatakta iyiyim diye mi beraberdin?" Adam biraz düşündü. "Sadece ondan değil aynı zamanda eğlenceli ve korkusuz olduğun içinde." Asi kafasını salladı. "Açık açık konuşsana. Seni kullandım de! Dediklerini yumuşatma." Asi sertçe adamın göğsüne yumruk attı. "Alçak adamın tekisin!" Adam geri çekilerek hayretle Asi'ye baktı. "Manyak mısın kızım ne vuruyorsun!"

"Evet manyağım ne yapacaksın!" Tekrar adamın göğsüne vurdu. "Senden hoşlanmıştım ama sen ne yaptın beni kullandın!" Adam Asi'nin ellerini bileklerinden tutup geri itti. Asi hızla kalça üstü yere düştü, eline batan cam parçası ile tısladı. "Sen ne psikopat çıktın! Uzak dur benden artık, senin gibi deliyle mi uğraşacağım." Asi şokla düştüğü yerden adama baktı.

"Bu mu yani? Benden isteğini aldın şimdi de bir çöp gibi beni bir kenara mı atıyorsun?" Gözleri dolmuştu. Zorlanarak yerden kalktı, adamın karşısına dikildi. "Cevap ver bana!" Adamı sertçe omuzlarından itti. "Konuşsana!" Tekrar itti, adamın bedeni her itişte geriye sürükleniyordu.

"Çek ellerini üzerimden kızım! Bela mı arıyorsun? Artık seninle takılmak istemiyorum!" Asi adama tokat atıp onu tekrar itti. "Piç herif!" Asi adamın göğsüne yumruk attı, adam her seferinde geriye yola doğru savruluyordu. Asi dur! Yeter bu kadar! Bırak adamı artık! Dediğimin ona iç sesiymiş gibi duyulduğunu biliyordum. Ama beni, iç sesini dinlemedi. Duymuyordu, öfkesiyle hareket ediyordu.

Anlamadan adamı göğsünden sertçe piste doğru itti. Kahretsin! Yine ne yaptın sen Asi! Adamın bedeni öne fırladı, bir araba hızla ona çarpıp havada takla atmasına sebep oldu. Asi önünde kalan boşluğa şokla baktı. Adama arabanın çarptığını fark edince titremeye başladı.

Hemen geri çekilip olduğu kısımdan daha kalabalık kısma geçti. Kimse onu adamı yola iterken görmemişti. Asi, uzaklaş oradan! Herkes adamın yamulmuş bedeninin başına toplandı, arabalar bir, bir durdu. Her yere kaos hâkim olurken Asi titremeye devam ediyordu, gözleri dolmuştu.

"Onu... ben ittim. Öldü... benim yüzümden yine benim yüzümden biri öldü." Kes sesini! Uzaklaş oradan, hemen! Lanet olsun, yine kazayla katil olmuştuk. Asi dediğimi yaparak tuvaletlerin olduğu kısma gitti, kendini bir kabine kilitledi ve ağlamaya başladı. Bir süre onun ağlamasını bekledim. Sen aptalsın! Sana dur diyorum neden durmuyorsun? Ellerimize yine kan bulaştı hem de kaza yoluyla iki kez!

"Belki lanetlenmişimdir? Ondan sevdiğim herkese zarar geliyordur?" Gerçeklik üzerinden gidelim. Lanetlenmiş olsan hayatındaki bütün insanlar ölürdü. "Neden oldu o zaman?" Asi şu an kendiyle konuştuğunu sanıyordu ama onunla konuşan bendim.

Öfken yüzünden öfken seni kör ediyor. Adamı yola ittiğini bile fark etmedin. "Bu öfkemden dolayı oldu ama ya Pusat?" Bir an duraksadım. Bunda benim suçum daha fazlaydı. O yalnızca bir kaza. Kendini kurtarmak için yapılan yanlış bir hamle o kadar.

Elleriyle yüzünü örtüp ağlamaya devam etti. "Ben korkunç biriyim." Hayır, biz korkunç biriyiz. Kendime komut verdim ve bedenimin kontrolünü geri aldım. Gözlerim kapanıp açıldığında kendimdeydim.

♤●♡●♧

Cesur'a tam hikâyeyi anlatmayı bitirip kendi hissettiklerimi aktardım. "Ben Asi beni dinlemeyince ne yapacağımı bilemedim. Şok geçireceğim sanmıştım önce Pusat sonra bu adam... Kaza bile olsa Asi artık çizgiyi aşmıştı. Sözümü dinlemiyordu, onu kontrol edemiyordum. Ona verdiğim şansıda kullanamamıştı. Bende o günden sonra Asi'ye bir daha bürünmedim."

Duraksayarak Cesur'a baktım. "Yani şey o yarış gününe dek. Ona o zamanda bürünmeyi düşünmemiştim ama nedense birden onu hissetmeye başladım. Sanırım yarış alanı onu uyandırdı. Sende beni sinirlendirince ona büründüm. Senin hakkından gelir dedim ama o senden hoşlandı. Ve bu beni korkuttu.

Çünkü Asi kazayla da olsa ne yaptıysa sevdiği kişilere yaptı. Bu yüzden kendimden seni uzaklaştırmaya çalışıyordum. Yine Asi'ye bürünmüş bir haldeyken kontrol ona geçer de bir şekilde sana zarar verir diye korktum." Üzgünce Cesur'a baktım.

"Ben Asi'nin öfkesi ve şansız talihi yüzünden birini daha kaza yoluyla ya da direkt kaybedemem. Özellikle kendim sevdiğim birisini. Şimdi sana neden öyle davrandığımı anlıyor musun? Seni kendimden soğutmaya çalışıyordum ama görüyorsun ya başarısız oldum. Neden bilmiyorum ama sen bir başkasın. Senden önce hayatıma giren çok erkek olmuştu onları bir şekilde uzaklaştırmıştım. Ama seni uzaklaştırmaya çalışsam da hep yanımda buluyorum."

Cesur üstüme eğilip alnını alnıma yasladı, gözlerini kapatmıştı. "Tekrar söylüyorum bütün bunlardan sen sorumlu değilsin. Öfke problemi olduğu anlaşılan Asi sorumlu ama aynı zamanda değil... Onu sen yaratsan bile onun kendi bilinci var, herkes kendi yaptıklarından sorumludur."

Burnumun ucundan öptü.

"Ayrıca benim için korkma Asi bana zarar verecek bir şey yapmaz. Onu kızdırmadıkça hiçbir sorun olmaz. Hem benimleyken kontrolünü kaybedip Asi'ye de bürünmezsin çünkü ben seni ne o eski piç sevgilin gibi üzerim ne de öfkelendiririm." Kıkırdadım.

"Bundan o kadar emin olma. İlk başlarda sürekli beni öfkelendirdiğini ne çabuk unuttun?" Burnu burnuma sürttü. "Ama bir kere hariç diğerlerinde Asi'ye büründün mü?" Olumsuz anlamda kafamı salladım. Gözlerini açmadan gülümsedi. "O halde korkulacak hiçbir şey yok." Keşke bende onun gibi düşünebilseydim.

"Ama her şey belirsiz... Asi ile ben bir madalyonun iki yüzüyüz. Hangi taraf önde hangisi arkada kalacak? Bu belirsiz." Dengeler her an değişebilirdi. "Bu senin bedenin, senin ruhun, senin aklın. Her şeyiyle bütün bunlar sana ait, madalyonun ön yüzü elbette sensin." Onun gibi gözlerimi kapadım. "Dengelerin değişmesi madalyonun çevrilmesini bakar. Ön, arka. Arka, ön olur."

Alnını sertçe alnıma bastırdı. "Öyle bir şey olmayacak. Bundan sonra yanında ben varım." İç çektim.

Vazgeçmeyecekti. "Korkmuyor musun, sana zarar verebilirim? Asi ile ben kötü talihliyiz. Sevdiklerimiz bizim yüzümüzden zarar görüyor."

"Korkmuyorum, seninle ilgili hiçbir şey beni korkutmaz. Bu yüzden beni kendinden uzaklaştırmaya çalışma. Ve artık gerçek Hera gibi davran, en azından bana karşı." Anlamayarak kaşlarım çatıldı. "E ben zaten kendim gibi davranıyordum." Güldü. "Hayır, Hera sen o piç sevgilinin seni çevirdiği kişi gibi davranıyorsun. Bunu anlayamayacağımı mı sandın?"

Dudağımı dişledim. "Onun gibi mi davranıyordum?" Bazı davranışlarımın iyi olmadığının farkındaydım ama Pusat gibi davrandığımı bilmiyordum. Bazı şeylerin acısını çıkarmak için buna başvurmuş olmalıydım. "Evet, sende öyle psikolojik baskı uygulamış ki seni kendine benzetmiş, bunu ruhunda bile görebiliyorum." Farkına vardığım gerçekle gözlerim şaşkınlıkla aralandı.

Ve davranışlarım aklıma geldi, Cesur doğru söylüyordu. "Hiç farkında değildim." Davranışlarımın bazılarının kötü olduğunu biliyordum ama bunları Pusat'tan edindiğimin farkında değildim. Ben yalnızca bazı şeylerin acısını çıkarmak için kendimin bilerek öyle davrandığını sanıyordum ama meğerse öyle değilmiş.

Cesur tekrar burnumun üstünü öpünce ona odaklandım. "Bu bir çeşit travma. Örneklemek gerekirse mesela çocukken baban sana şiddet uyguluyordu diyelim. Bu sende bir travma olarak kalır. Senin de çocuğun olunca büyük ihtimalle sende onu dövmeye başlarsın. Bunun küçükken yaşadığın travmanın bir yan etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Senin eski piç sevgilinde sende travma yaratmış sana artık onun gibi davranan olmadığı için sen başkalarına öyle davranmaya başlamışsın. Bir bakıma onun yokluğunu doldurmuşsun. Çünkü öyle durumda kötü şeyler olsa da yokluk hissedilir."

Cesur'un ne söylemek istediğini anlamıştım. Ve bu beni korkutmuştu. "Sen bütün bunları nasıl anladın?" Hafifçe güldü. "Ben bir ruh okuyanım unuttun mu? Ruhunun ne kadar yaralı olduğunu görebiliyorum ve hissediyorum. Seni bu hale getireni anlattıklarından anlamak zor olmadı." Derince bir nefesi ciğerlerime çektim. Burnuma Cesur'un o harika kokusu da gelmişti. "Desene ne zihnim ne de ruhum sağlam. Bir tek bedenim bozuk değil."

"Sen Hera, her halinle kusursuzsun. Seni bu hale getirenler asıl bozuk olan onlar." Ne güzel konuşuyordu. Beni benden daha iyi anlıyor ve tanıyor gibiydi. "Cesur gerçekten bütün anlattıklarımdan sonra bile benimle mi olmak istiyorsun?" Hâlâ bunu kabullenemiyordum. "Evet, hem de sonsuza kadar."

"Ama ya seni üzersem? Dengesiz olduğumu anlamışsındır. Asi'yi saymıyorum bile. Sana zarar vermek istemiyorum." Alnını alnımdan çekti. Üstümden doğruldu. Bende yattığım yerden kalkıp sırtımı yatak başlığına yasladım. Cesur sessizce gözlerini üstümde gezdirmeye devam ediyordu. Oturduğu yerden uzanıp elimi tuttu.

Oturduğu yerden biraz daha bana yaklaştı. Elimi kalbinin üstüne koyup bastırdı. "Göğüs kafesimi parçalayıp kalbimi elinin arasında ezsen bile sesimi çıkarmam. Aksine kalbimi elinde tuttuğun için mutlu olurum." Dudaklarım titredi. "Hera, görmüyor musun ben senden gelecek her şeye razıyım."

Titrek bir nefes aldım. Neden bu kadar duygusal olmak zorundaydı? Görmüyor muydu acı çekiyordum. Korkuyordum... Açık yeşilleri beklentiyle bakıyordu. Dudaklarım aralandı.

"Sana her şeyi anlattım. Neler yaşadığımı, acılarımı, gözyaşlarımı, korkularımı, cani tarafımı, korkunç şeyler yaptığımı... hepsini biliyorsun. Eğer hâlâ bütün bunlara rağmen yanımda olmak istiyorsan seni uyarmadığımı sakın söyleme." Uzayıp eliyle yüzüme gelen saçları kulağımın arkasına iteledi.

"Asla, asla söylemem. Sen yeter ki her zaman yanında olmama izin ver." Bana hangi ara bu kadar bağlanmıştı, anlayamıyordum. Ama benim hakkımda gerçekleri bilmesine rağmen yanımda kalmasından memnundum. En azından artık onu kendimden uzaklaştırmak zorunda kalmayacaktım.

"Tamam, istediğin sürece yanımda olabilirsin. Ama Cesur her şey bir yana eğer o günleri tekrar yaşarsam seni ben değil de sen beni üzersen bir daha yüzümü bile göremezsin. Çünkü kalbim bir kez kırıldı. Zor topladım ve ikinci kez kırılmasını kaldıramam." Belki acımasızca konuşmuştum ama bunu yapmak zorundaydım. Her şeyin net olması gerekiyordu. "Asla, seni üzecek bir şey yapmam. Bana güven olur mu?"

Sakince kafamı salladım. Madem bunu istiyordu... Hâlâ kalbinin üstünde duran elimi tişörtünün yakasına koyup Cesur'u kendime çektim.

"Güveniyorum..." Yüzüne yutkunarak baktım. Yüzlerimiz birbirine çok yakındı. "Evet, seni öpmek istiyorum."

En başta bana sorduğu sorunun cevabını verdim. Açık yeşilleri parladı. Ağırca dudaklarını yaladı. "O zaman bana da istediğini sana vermek düşer." Elinin teki enseme yerleşirken diğer kolu belime dolanıp beni kendine çekti ve sonra dudaklarımız birleşti.

♠️♠️♠️

Bölüm Hakkında Düşünceleriniz Ve Önerileriniz?

Loading...
0%