Yeni Üyelik
2.
Bölüm

♠️1.|Gece♠️

@moonlighthikayeler

 

♠️♠️♠️

Hayat her zaman adil olmaz. Sizin için her şey mükemmel ilerlemezdi. En azından belli bir yerden sonra. Bu benim içinde geçerliydi. Harika bir hayata sahip olan mükemmel bir kadındım ta ki hayatımın dönüm noktası olan o geceye kadar.

O gece verdiğim kararla hayatımda yeni bir sayfa açılmış siyah mürekkeple boyanmaya başlanmıştı.

Olacakları ben bile tahmin edemiyordum, yaşayana dek! En iyisi her şeyi baştan anlatmak. Var mısınız?..

O zaman en başından başlıyorum, her şeyin başladığı ama benim farkında olmadığım o gecenin sabahından...

Uzun bir deniz önümde uzayıp gidiyor, rüzgâr tenimi okşayarak saçlarımı karıştırıyor. Sesleri duyuyorum; dalgaların kayalıklara çarpma sesini, rüzgârın uğultusunu, arkamda kalan ormandaki ağaçların hışırtısını… Sonra onun sesi duyuluyor. "Aşağı atlamayı düşünmüyorsun değil mi?"

Dediğiyle uçurumun kenarından aşağı kayalıklarla ve denizle kaplı alana bakıyorum. "Atlarsam peşimden gelir misin?" Diye usulca soruyorum. Sonra ensemde sıcak nefesini hissediyorum. Tam arkamdaydı, kolları belime sarıldı, sırtımı göğsüne yasladı. "Şüphen mi var?" Dudakları hafifçe kulağıma değiyordu. Gözlerimi kapatıp kafamı geriye omzuna yasladım. "Elbette hayır, yalnızca duymak istedim."

"Duydun, şimdi mutlu musun?" Eğlendiğini gösteren sesi beni gülümsetti. "Eğer benimle birlikte uçurumdan atarsan mutlu olacağım." Kasıldığını hissettim. Böyle bir cevap beklemiyordu. Belime dolanan kolları geri çekildi. Kafamı omzundan çekmek zorunda kaldım. Omzumdan geriye ona baktım. Mavi gözlerimdeki bakışlar donuktu. Tek kaşımı kaldırdım, ondan bir cevap beklediğimi belirttim. Siyah gözleri usulca yüzümde dolandı ardından elini uzattı. "Eğer istediğin buysa." Elimi tuttu.

Yanıma geldi şimdi ikimizde uçurumun kenarında denize doğru dönük duruyorduk. Gülümsedim, gülümsedi. Uçuruma doğru atlamak için hamle yapacağı sırada elini sıkıca tutup aniden geriye çektim. O hızla birlikte yere düşerken o altta ben onun üstünde kalmıştım. Kollarımı başının iki yanına koyup üstünden biraz doğruldum. Sırıtarak yüzümü yüzüne yaklaştırdım.

"Deli olduğumu kabul ediyorum ama sevdiğim adamla ölüme gidecek kadar değil." Olayın şaşkınlığıyla suratıma baktı. "Beni kandırdın!" Gülerek dudaklarımı dudaklarına yaklaşırdım. "Bana olan sevginin sınırını görmem gerekiyordu." Muzipçe yüzünü süzdüm. “Ve gördüğüm kadarıyla bir sınırı yokmuş.”

"Gördüğüne göre şimdi mutlu musun?" Yüzüne biraz daha yaklaştım. "Eğer beni öpersen mutlu olacağım." Sırıttı. "Eğer istediğin buysa." Ellerini yanaklarıma koyup beni kendine çekti. Baş parmakları yanaklarımı okşadı. Sonra dudaklarımız hafifçe birbirine dokundu.

O an, "Kestik! Bugünlük bu kadar arkadaşlar, çekimlere yarın devam edeceğiz." Diyen sesi duyunca içinde bulunduğum atmosfer hızla değişti. Büründüğüm kişilikten çıkıp kendim oldum. Rol arkadaşımın üstünden kalkıp uçurumun kenarından ayrıldım. Yanından geçtiğim kişilerin tebrikler deyişlerine gülümseyerek cevap verdim. Yanıma gelen asistanım hemen elindeki sabah kahvesini bana uzatınca aldım. "Çok iyi oynadınız, Hera Hanım."

"Teşekkürler, Gaye." Kahvemden bir yudum alırken etrafımı seyrettim. Uçurum sahnesi için kurulan set hızla toparlanmaya başlamıştı. Son zamanlarda yüksek izlenmeleri olan bir dizide baş karakter olarak oynuyordum. Dizinin konusu; psikolojik rahatsızlıkları olan bir genç kızın bir gün karşısına çıkan bir adam ile yaşadıklarını konu alıyordu.

Şu ana kadar 10 bölüm çekmiştik. Geriye 10 bölüm kalmıştı. İnternet dizisi olduğu için fazla uzun olmayacaktı. En makulü böyleydi, diğer diziler gibi uzayıp gitmesi saçma sapan bir şeye dönmesi demekti. Rol arkadaşım olan Barlas buraya doğru gelince ona döndüm. "Harikaydık ha?" Deyince gülümsedim. "Olması gerektiği gibiydik." Gözlerini kıstı. "Senin şu tavırların beni bitiriyor."

"Rahatsız mı ediyorum seni?" Olumsuz anlamda kafasını oynattı. "Hayır, yalnızca çok zor birisin. Duygularını anlamak mümkün değil." Kendi kendine güldü. "Biliyor musun Hera. Bence Mehir ile birçok ortak yönünüz var." Mehir, çektiğimiz dizide oynadığım karakterin adıydı. "Öyle mi? Neymiş peki onlar?"

"Onun gibi soğuksun, ukalasın, donuksun hatta biraz delisinde ama bütün bunlarla bile mükemmelsin." Gözlerimi devirdim. "Bu dediklerin yüzünden sana hakaret davası açabileceğimi biliyorsun değil mi?" Sırıttı. "Ukalasın derken yalan söylemiyordum." Siyah saçlarımı geriye savurdum. "Olduğum kişiyi seviyorum." Kahvemden içtim. "Herkes seni böyle seviyor zaten."

Tek kaşım kalktı. "İşte orada yanılıyorsun Barlas. İnsanlar beni değil oynadığım kişiyi seviyor. İnan bana beni normal hayatımda tanısalar emin ol hep Mehir'i ararlar. Bu böyledir karakterin iyiyse sevilirsin kötüyse nefret edilirsin."

"Önceden oynadığın dizide kötü karakter olduğun için böyle konuşuyorsun." Omuz silktim. "Haksız değilim ama o zaman sırf kötü karakterim diye sokağın ortasında yaşlı bir teyze yüzüme tükürmüştü." Güldüm. "İnsanlar ekranda gördükleri şeylerin sahte olduğunu unutuyor. Ekranda gördükleri onları öyle bir esir alıyor ki gerçeklikten kopuyorlar."

"Oyunculuktan nefret ediyormuşsun gibi konuştun." Anlamıyor. Oda diğerleri gibi sığ görüşlü. "Oyunculuktan nefret etmiyorum, asla. Bu benim hayalimdi ve gerçek oldu. Ben farklı karakterlere bürünmeyi seviyorum. İyiymiş, kötüymüş bunlar benim için önemli değil. Günün sonunda yine ben, benim bu değişmez. Benim yakındığım konu insanların bu ayrımı yapamaması." Mavilerimi Barlas'ın yüzünde dolandırdım. Düşünceli görünüyordu.

"Sanırım haklısın. Bazen her şey bizim için zorlaşıyor." Sıradan bir cevap. Bu da bir şeydir. Boşalan kahve bardağını yanımdaki masanın üzerine koydum. Kollarımı göğsümde bağlayıp karavanıma ilerlemeye başladım. Omzumdan geriye Barlas'a baktım. "Yarın görüşürüz."

"Görüşürüz."

Aniden gitmeme tepki vermemişti çünkü bunu sık sık yapardım. Asistanımın yanıma ilerlediğini görünce elimle durmasını işaret ettim. Ona ihtiyacım yoktu. Karavana girip Mehir'e ait olan siyah pantolonla kazağı çıkardım. Onun yerine kırmızı yazlık bir tulum giyip altın rengi topuklu ayakkabılarımı giydim.

Saçlarımı düzeltip çantamı aldım ve karavandan aşağı indim. Az ilerdeki Gaye'ye seslendim. Yanıma gelince gülümsedim. "Bilmem gereken bir şey var mı? Eve geçeceğim." Elindeki tablete baktı. "Akşam yedide reklam çekimi için Artemis restoranında toplantınız var."

"Başka?"

"Yok, bu kadar." Yanağına öpücük kondurdum. "O halde yarın sabah görüşürüz." Şaşkınca sordu. "Yemeğe birlikte gitmeyecek miyiz?"

"Gaye, bugün kocan ile evlilik yıl dönümünüz değil mi? Hazır sabah çekimleri bitmişken gününü ve akşamını eşinle birlikte geçir. Eminim sensiz de idare edebilirim." Minnetle yüzüme baktı. "Çok teşekkür ederim Hera Hanım." Gülümsemekle yetindim. Ve beni bekleyen arabama ilerledim. Hem şoförüm hem de korumam olan Ali kapımı açınca arabaya yerleşip oturdum. "Nereye efendim?"

"Eve gidelim."

 

 

 

♤●♡●♧

Gün hızlı geçmişti. Çoğu zamanımı replikleri ezberlemekle geçirmiş olsam da evde olmak beni tazelemişti. Şu an ise katılacağım toplantı yemeği için hazırlanıyordum. Aynanın karşısına geçip üstümdeki zehir yeşili saten elbiseye baktım. İnce askılıydı ve derin bir yırtmacı vardı. Saçlarımı ise dağınık bir topuz yapmıştım.

Hoşnutla aynadaki görüntüme gülümseyip yatağa ilerledim, oturdum ve siyah topuklularımı giydim. Ayağa kalkıp küçük el çantamı aldım ve evden ayrıldım. Arabanın arka koltuğunda oturup dışarıyı izlemiştim ta ki araba Artemis restoranında durana kadar. Ali kapımı açmak için arabadan indi, kapı açıldığında dışarı çıktım.

Birkaç magazincinin buraya geldiğini görünce hemen Ali'nin eşliğinde içeri girdim. Şu an onlarla uğraşamazdım. Dışarda flaş sesleri yankılanıyordu, aldırmadım ve yanıma gelen garson ile masaya yürüdüm. Reklam ajansının ve markanın sahibi çoktan gelmişlerdi. Ve sanırım yanlarında asistanları vardı. Beni görünce ayağa kalktılar.

"Hoş geldiniz, Hera Hanım." Markanın sahibi olan Gökhan beyin uzattığı eli tuttum. "Hoş buldum." Masada bulunan diğer kişilerle de selamlaştıktan sonra yemeklerimizi sipariş etmiş, iş konuşmaya başlamıştık.

Dikkatle Gökhan beyin dediklerini dinliyordum. "Yani Hera Hanım eğer sizde kabul ederseniz markamızın yüzü olmanızı istiyoruz. Selim beyi dinlediniz reklam seçeceklerini de size bıraktık. Hangi projeyi onaylarsanız onu yaparız." Mavilerim reklam ajansının sahibi olan Selim beye döndü. Samimi bir şekilde gülümsüyordu.

"Gösterdiğiniz projelerin hepsi gayet güzel. O konuda bir sıkıntı yaşanacağını sanmam." Genç yüzü aydınlandı. "Beğenmenize çok sevindim." Boğazımı temizleyip Gökhan beye döndüm. Yaşına göre karizmatik bir adamdı ve beklenti dolu yeşilleriyle bana bakıyordu. "Şartlar bana uygun. Sözleşmeyi imzalayabilirim." Rahatlayarak arkasına yaslandı. Kırmızı şarabından bir yudum aldı.

"Banu, sözleşmeyi Hera Hanıma ver."

Gökhan beyin asistanı çantasından çıkardığı dosyayı uzatırken gülümsedi. Dosyada yazılanları bilsem de tekrar bir göz geçirdim ardından imzaladım. Dosyayı geri uzatırken Gökhan Bey, "Hepimiz için hayırlı olsun," demişti. Gecenin geri kalanı hızlı geçti. Tatlılarımızı yemiş, kahvelerimizi içmiştik ardından herkes dağılmıştı.

Restorandan ayrılırken magazincilerin arasına düşmüştüm ama bir şekilde idare edip arabama binebilmiş evime gelmiştim. Şimdi ise herkesten gizlice gittiğim kulübe gitmek için hazırlanıyordum. Kimsenin beni tanımasını istemediğim için sarı bir peruk takmış, ağır bir makyaj yapmıştım. Üstümdeki deri pantolon ve kırmızı crop ile bambaşka biri gibi görünüyordum.

O cici ve ukala kadın gitmiş yerine sert ve özgür bir kadın gelmişti. Topuklu botlarımın üstünde dönüp deri ceketimi aldım ve kimseye görünmeden arka bahçenin duvarından atlayıp bomboş sokakta ilerlemeye başladım. Biraz ilerde taksi durağı vardı oradan bir taksiye binip gidecektim. Taksi durağına varınca sırası gelen taksiye binip nereye gideceğimi söyledim. "Lotós (Lotus) kulübe gideceğiz."

Taksici bir şey demeden motoru çalıştırdı. Yarım saat sonra kulübün önünde durunca parayı verip aşağı indim. Mavilerim mekânın üstündeki lotós ambleminde dolandı. Burayla ilgili ilgimi çeken ilk şeydi. Bu yüzden sürekli lotós kulübe gelmeye başlamıştım, elbette herkesten gizli.

Eğer biri bile benim sokak arası olan bir kulüpte olduğumu duyarsa imajım zedelenirdi. Sarı saçlarımı geriye atıp kulübe girdim. Kapıda koruma falan yoktu. Gürültülü ve ışıklı ortam bir an başımı döndürse de ayaklarım beni her zaman ki oturduğum bar taburesine götürdü. Tabureye oturunca barmene elimle gelmesini işaret ettim. Bar tezgahının ardından gözleri beni buldu. "Ne içersin?"

"Buzlu viski." İstediğim içeceği hazırlayıp önüme koydu. Bir yudum alıp oturduğum yerde ters döndüm ve dans edenleri seyretmeye başladım. Her zaman böyle yapardım. Buraya gelir bir şeyler içer, insanları izler onlar hakkında gözlem yaparak bilgi edinirdim. Bu oldukça gariptir ki nedense insanları çözmem zaman almazdı. Onların ne istediklerini ne yapabileceklerini hatta ne yaptıklarını bile anlayabiliyordum.

Bu özelliğimi her zaman tuhaf bulsam da daha tuhaf özelliklerimin olduğu gerçeği bunu gölgeliyordu. Bende bir yerden sonra sorgulamayı bırakmış, işime yarar hâlâ getirmiştim…

İkinci bardağımı yarılamışken yanımda hareketlilik hissettim ama dönüp bakmadım. Birkaç saniye sonra kulağımın dibinde sıcak bir nefes hissettim. "Hey, selam." Bir adamın sesini duyunca geri çekilip sağ tarafıma baktım. İlgimi çekmiş olmaktan memnun bir şekilde gülümsedi.

"Rahatsız ettiysem özür dilerim ama bir süredir dikkatimi çekiyordun, yanına gelmeden duramadım." Cevap vermeden önüme döndüm. Oysa o buna takılmadan konuşmaya devam etti. Anlaşılan susmaya niyeti yoktu. "Seni ne zaman burada görsem hep insanları izlediğini fark ettim... Tuhaf." Anlaşılan bir süre dediği bu gece için geçerli değilmiş. "Yasak mı?"

"Anlamadım?" Kafamı adama çevirdim. "İnsanları izlemek diyorum, yasak mı?" Bozguna uğramış gibi birkaç saniye durdu. "Hayır... değil." Hafifçe gülümsedim. Gülümsemem küçümseme doluydu. "O halde ne yaptığım seni ilgilendirmez." Mavi gözleri şaşkınlıkla irileşti. "Vay canına, bu kadar sert olmak zorunda mısın?"

Gözlerimi devirip bedenimi ondan tarafa çevirdim. Sanırım bu gecelik farklı bir şey yapabilirdim. "Tamam belki biraz abarttım. Ama başkaları tarafından sorgulanmayı sevmem. Huysuz tarafımı mahzur gör." Elimi uzattım.

"En baştan alalım. Ben Umay." Kendi adımı söyleme riskine giremezdim. Bende bu gece büründüğüm kişiliğimin adını söylemiştim. Elimi tuttu. "Ediz." Elimi geri çekip içeceğimden bir yudum aldım.

"Demek bir süredir beni izliyordun?" Elini ensesine atıp kafasını eğdi. "Kötü bir niyetim yoktu. Uzun zamandır burada takılıyorum ve herkesi tanıyorum. Bir süredir de senin geldiğini fark ettim. Diğerleri gibi olmayışın dikkatimi çekti." Sesi samimi geliyordu en önemlisi yalan söylemiyordu. Eğer söyleseydi anlardım çünkü insanların rol yapıp yapmadığını anlayacak kadar tecrübeye sahiptim. Özellikle rol yapma konusunda usta olduğum için karşımdaki insanın hareketlerinden her şeyi anlayabiliyordum. Boşalan bardağı bar tezgahına koydum.

"Neden insanları izlediğimi merak ediyorsun değil mi?" Kolunun tekini bar tezgahına yaslayıp taburede yayıldı. "Birazcık olabilir." Yüzüne doğru eğildim. "İnsanları gözlemliyorum çünkü onların rol yapmaları beni eğlendiriyor. Mesela..."

Kafamla biraz ilerimizde dans eden kızı gösterdim. "Az önce sevgilisiyle kavga ederek ayrıldı ve hiçbir şey olmamış gibi dans etmeye devam etti. Aslında acı çekiyor, yüz ifadesinden bile bu anlaşılıyor ama bunu alkol ve dansla gizliyor. Yani rol yapıyor." Bu sefer biraz daha uzaktaki bir adamı gösterdim.

"O ise dans ayağına insanların cüzdanlarını çalıyor. Kimsede farkında değil çünkü o sadece dans eden bir adam!" Kıkırdadım. Ediz hayranlıkla yüzüme bakıyordu. "Gözlemlerinin bu kadar iyi olduğunu düşünmemiştim."

"Bunlar en basitleri... Aslında çok dikkatli bakarsan insanların sırlarının gün yüzünde olduğunu görebilirsin. Unutma insanlar kusursuz değildir, bir yerden hep açık verirler." Ediz işaret parmağını alt dudağında gezdirip gülümsedi. "Sende gördüklerimden daha fazlası olduğunu biliyordum." Üstüne doğru eğildim, yüzlerimiz birbirine yaklaşmıştı. "Gördüklerinden memnun musun bari?" Mavi gözleri parladı.

"Son derece." Alt dudağımı dişleyip geri çekildim. Gitme zamanım gelmişti. "Seninle konuşmak güzeldi ama artık gitmem gerekiyor." Yüz ifadesi bir anda dağıldı. "Hemen gitmen gerekiyor mu?" Tabureden kalktım. "Maalesef." Oturduğu yerden kalktı. "Peki seni bir daha ne zaman görebilirim?" Bilmem dercesine omuz silktim.

"Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın." Göz kırpıp Ediz'i arkamda bırakarak çıkışa ilerledim. Kulüpten çıkınca ellerimi ceketin ceplerine koydum. Sokakta ilerlemeye başladım. Kafamdaki düşüncelere dalmışken arkamdan duymaya başladığım adım sesleriyle tedirgince yürüyüşümü hızlandırdım. Birisi beni takip mi ediyordu yoksa ben mi evham yapıyordum? Bir ara sokağa girip yere baktım. Kendi gölgemin yanında daha büyük bir gölge vardı. Lanet! Bir bu eksikti. Yutkunup çenemi dikleştirdim. En iyisi yüzleşmekti yoksa durumlar daha kötüye gidebilirdi.

Durdum ve arkamı döndüm. Tanımadığım ama bir yerde gördüğüme emin olduğum bir adamla karşılaşınca şüpheyle geri çekildim. "Beni neden takip ediyorsun?" Yüzüme bakarak gülümsedi. Alnına düşen karamel rengi dalgalı saçları dağınık, açık yeşil gözleri değişik bir şekilde parlıyordu.

"Korkusuzuz ha?" Dişlerimi birbirine bastırdım. "Para mı istiyorsun?" Bana doğru bir adım attı. "Paradan daha değerli bir şeyin arayışındayım." Anlaşıldı, buradan topuklama zamanı geldi. "Sana arayışında başarılar o zaman." Gitmek için hamle yapmışken kolumu tutmasıyla sinirle iç çektim. "Bir kerede rahat verin be!" Kolumu hışımla çekip ondan uzaklaştım.

"Tek başına bir kadın gördünüz diye hemen başına üşüşmeniz gerekmiyor! Senin gibiler yüzünden kadınlar geceleri istediği gibi dolaşamıyor, neden peki? Siz kendinizi bir halt sanarak istediğinizi yapabileceğinizi düşünüp kadınlara zarar verdiğiniz için." Güldü, yalnızca güldü. "Bu kadar drama bağlamana gerek yoktu. Sana zarar vermeyecektim." Hiç inandırıcı değildi. "O zaman ne demeye beni takip ediyordun?"

"Gece yarısı tek başına dolaşan küçük kızları takip edip onları korkutmayı seviyorum sadece." Öfkeyle iç çektim. Yalan söylüyordu, başka bir şeyin peşinde olduğu belliydi ama umurumda değildi. Tek istediğim buradan gitmek. "Siktir git!" Yanından hızla geçip ara sokaktan çıktım. "Dikkatli ol, burası gece yarısı küçük kızların gezebileceği yerlerden değil."

Arkamdan bağırdıktan sonra kahkaha sesleri yankılanmıştı. Manyağın tekine denk gelmiş olmalıydım. Issız sokaklarda ilerlemeye devam ettim. Manyak adam yüzünden nereye gideceğimi de şaşırmıştım. Oflayıp başka bir sokağa girdim.

Girmemle olduğum yerde donakalmam bir oldu. Bu gece bütün sorunlar beni mi buluyordu? İlk önce yerde bedeni parçalanmış şekilde yatan adama sonra onun başında elinde hançerle duran adama baktım. Adam beni fark edince kanlı yüzünü bana çevirdi. Elindeki hançeri aşağı indirip bana yaklaşmaya başladı. Şaşkınlıkla ağzım açılıp kapandı.

Korkunun bedenimi ele geçirdiğini hissediyordum. "Burada olmaman gerekiyordu." Sesi boğuk ve korkutucuydu. Yavaşça geri adımladım. Hızlı düşünmem gerekiyordu. "Çok haklısın, üzgünüm buna şahit olmak istemezdim. Ama gördüklerimi unutabilirim. Endişelenmen gereken bir şey yok." Dediklerimi kaşlarını çatarak dinledi. Ama yürümeyi kesmedi sonra aramızda birkaç adım kala durdu. Koca bedeninin karşısında küçücük kalmıştım.

"Buna inanmamı beklemiyorsun değil mi? Görmemen gereken bir şeye şahit oldun. Bu öylesine bir şey değil." Kehribar gözleri kısılmıştı. Dudağımı dişledim. Bu sefer fena kayaya toslamıştım. Neden başıma böyle şeyler geliyordu! Adamın elindeki kanlı hançere tedirgin bir bakış attım.

"Yine çok haklısın ama inan bana insanlar zarar görmemek için neler, neler yapıyor. Eminim bende bir cinayeti görmezden gelebilirim." Şaşırdı. Açıkçası bende kendi dediklerime şaşırıyordum. Göt korkusu dedikleri bu olsa gerek. "Haklılık payı var ama seni öylece bırakmayı göze alamam."

Kanlı hançeri yanağıma sürtünce korkuyla geri çekildim. Yanağımdaki kanın sıcaklığını hissetmek midemi bulandırmıştı. Sanırım asıl endişelenmem gereken kısma gelmiştik. "Beni öldürünce eline ne geçecek? Senin için her şeyin daha boka batacağının farkında mısın? Uğraşman gereken iki ceset olacak. Özellikle yakınlarım benim ortada olmadığımı öğrenirse bu işin peşini bırakmaz. Hapse mi girmek istiyorsun?" Sırıttı. Yüzünde eğlendiğini gösteren bir gülümseme vardı.

"Sende amma değişik çıktın. Başka biri olsa çoktan topuklamıştı, sen konuşarak ikna etmeye çalışıyorsun." Sadece şansımı sonuna kadar kullanıyordum. "Eh, ne demişler. İnsanlar konuşarak hayvanlar koklaşarak anlaşır." Aferin kızım saf, şapşal kızı oyna. Her zaman işe yarar. Suratıma duraksayarak baktı. O an omzuma atılan kolu hissettim.

"İnsanlar konuşarak anlaşır evet ama ben seninle koklaşarak anlaşmaya her zaman tercih ederim, bebeğim." Ne? Az önce beni takip eden adamın bir anda yanımda belirmesiyle şaşkınlık duydum.

O hâlâ beni mi takip ediyordu? Karşımdaki adamda şaşırmıştı. "Cesur senin burada ne işin var?"

Tanışıyorlar mıydı yani? Elindeki hançerle beni işaret etti. "Bu kızı tanıyor musun?" Omzuma attığı koluyla beni kendine çekip yasladı. "Elbette tanıyorum, benim Estimada o." Pardon, ne demişti o? İtiraz etmek için ağzımı açmıştım ki uyarı dolu bakışlarını görünce geri kapadım. Pekâlâ oyununa katılabilirdim. Benim için yararlı olacak gibiydi, değil mi?

"Seninki mi?" Cesur kafama bir öpücük kondurup adama sırıttı. "Evet öyle, neden şaşırdın ki bu kadar Pars?" Son derece rahat konuşuyordu, gerçekten oyunculuğu iyiydi. Taktir etmiştim. "Senin bir kadını sahiplendiğin bu zamana kadar görülmüş bir şey değil de ondan."

"Şimdi gördün işte." Pars dikkatle bize baktı. "Ne zamandır seninle birlikte?" Mavilerim konuşan iki adam arasında gidip geliyordu. Gayet her şey normalmiş gibi konuşmaları normal mi? Hoş bende gayet rahattım. Çünkü rol yapıyordum ve rol yapınca her şey daha yolunda gidiyordu. Cesur bezgince soludu. "Bu seni ilgilendirmez. Uzatma ve bırak da yolumuza gidelim." Parçalanmış bedeni işaret etti. "Senin de ilgilenmen gereken işler var."

Pars cevap olarak sırıttı. "Seninki olduğu için ona bir şey yapmam ama gördüklerini unutacağının garantisini vermen gerekiyor. Hiç birimizin tehlikeye girmesini istemezsin değil mi?" Anlayamadığım bir şekilde Cesur'a büyük bir ima ile bakmıştı. Sanırım devreye girmem gerekiyordu.

"Anlamadım ne gördüm ki unutacağım?" Şirince gülümseyip yüzlerine baktım. Cesur sırıtıp göz kırptı.

"Bak gördün mü Estimada çok zeki." Alnımı öpmesiyle yüzüm buruşsa da hemen toparladım. Pars şüpheyle ikimize baksa da sonradan omuz silkti. "Arada sen olduğun için bu seferlik bir şey yapmıyorum ama kızını uyar. Olmaması gereken yerlerde gezmesin." Sana soracaktım zaten! İçim öfkeyle dolsa da dışardan sakinliğimi korudum.

"Bana emir vermek senin haddine değil." Cesur'un sert çıkışı Pars'ı susturmuştu. Başkada bir şey demeden Cesur beni de kendiyle birlikte yürütmeye başladı. Kolunun altında olmak dışında her şey gayet iyiydi.

Son anda yine paçayı kurtarmıştım. Pars'ı gerimizde bırakıp sokaktan çıkınca Cesur'un kolunun altından sıyrıldım. Yüz yüze gelince ellerimi cebime koydum. "Bana neden yardım ettiğini anlamasam da teşekkür ederim." Kaşlarımı çattım. "Sahi sen, beni o sokakta niye takip edip sonradan ise yardım ettin?" Gülümsedi ve üstüme doğru geldi.

"En baştan beri sana zarar vermeyi düşünmedim. Kulüpten çıkıp ara sokağa girdiğini görünce seni takip ettim çünkü seni korkutup buralarda gezmemeni sağlamak istemiştim ama sen belayı çeker gibi gittin Pars'ı iş üzerindeyken buldun."

Ah, şimdi anlıyordum. Ama yapmak istediği şey geri tepmişti. Lakin benim neden buralarda dolanmamı istemediğini anlamamıştım. Bu gece kötü bir olaya şahitlik etmiş olabilirdim ama bu her gece için geçerli olmayacaktı ya! Ayrıca onu nerede gördüğümü hatırlamıştım. Kulüpte insanları izlerken onu da görmüş olmalıydım. Elini kaldırıp yüzüme gelen sarı tutamı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Neyse ki peruk gerçek saçlardan yapılmaydı ki sahte olduğunu anlayamazdı.

Cebinden bir peçete çıkartıp yanağımdaki kanı özenle sildi, dokunuşu nazikti. "Ama elbette karşılıksız bir şey yapmam. Pars'a senin için yalan söyledim. O seni Estimada sanıyor ve yakında bu başkalarının kulağına da gider. Bunun bir bedeli olması gerekiyor."

Bedel mi? Neden başıma daha büyük bir bela açılacakmış gibi hissediyordum? Ayrıca kimse ondan beni Estimada olarak tanıt demedi, daha ne anlama geldiğini bilmiyordum! Baş ve işaret parmağıyla çenemi yukarı kaldırıp gözlerinin içine bakmamı sağladı. "Benim dünyamda bir kişi yanındaki kadını Estimada diye tanıtıyorsa bu sevgilim olduğu anlamına gelir."

Hassiktir! "Çok saçmaymış." Güldü. Çenemi okşadı. "Eğer dediğimi yaparsan bu sorun olmaz. İstediğimi bana verdikten sonra birbirimizi bir daha asla görmeyiz."

"Ne istiyorsun?"

"Sırları, gölgeler arasında gizlenenleri bilmek." Verdiği cevap beni bozguna uğrattı. Bu gecenin bir an önce bitmesini istiyordum. Çok hızlı ve aksiyonlu gidiyordu, bu kadarı bana fazlaydı. "Bu konuda ben ne yapabilirim ki?" Çenemi tekrar okşadı. Kiraz rengi dudakları zarifçe yukarı kıvrıldı. "Kuşlar bana insan analizinde bir harika olduğunu söyledi. İnsanların rol yapıp yapmadığını, sırlarını ve sakladıklarını anlayabiliyormuşsun."

Gülmek istedim hatta kahkaha atmak ama donukça bakmakla yetindim. Ayrıca o kuşların kim olduğunu tahmin edebiliyordum ve oyuna geldiğimi hissetmeye başlamıştım, hem de çok pis bir oyuna. "O kuşlar yanılmış. Alt tarafı gördüklerimi gözlemleyerek birkaç çıkarım yapıyorum o kadar. Kimsenin sırrını şıp diye bulamam, bildiğim kadarıyla öyle güçlerim yok." Anlamlı bir bakış attı.

"Bundan o kadar emin olma hem gördüklerini analiz etmen bile oldukça önemli. Şimdi ne diyorsun benim için sırları öğrenecek misin?" Cevap vermeyip öylece yüzüne baktım.

Ben şimdi ne yapacaktım?

 

♠️♠️♠️

Bölüm Hakkında Düşünceleriniz Ve Önerileriniz?

 

Loading...
0%