Yeni Üyelik
8.
Bölüm

♠️7. |Yıldızsız Geceler♠️

@moonlighthikayeler

♠️♠️♠️

Soru işaretleri her yerdeydi. Ne kadar cevaplanan sorular varsa bir o kadar daha soru türüyordu...

Ben zihnimin derinliklerinde düşüncelere dalıp gitmişken Cesur makarnayı hazırlamaya devam etti. Biraz sonra önüme konulan tabağa baktım. Fesleğenin o rahatlatıcı kokusu burnuma doluyordu. Cesur karşıma oturdu.

"Ye hadi, beğenecek misin bakalım." Gözleri üzerimdeyken makarnayı yemeğe başladım. Makarna ağzımda dağılırken hoşnutla iç çektim. Harika olmuştu! "E, nasıl beğendin mi?" Açık yeşil gözleri beklentiyle parlıyordu. Yanımda duran peçeteyle ağzımı sildim.

"Evet, harika olmuş. Eline sağlık." Dudakları yukarı kıvrıldı. "Afiyet olsun." Makarnayı yemeğe devam ederken aklıma gelenle kafamı tabaktan kaldırıp Cesur'a baktım. "Benim çantam Ediz'in arabasında kalmıştı. Bir de geçen gün üşüdüğüm için verdiğin ceket. Aslında amacım onu sana vermekti ama yarış falan olunca arada kaynadı."

"Sorun değil. Ben şimdi Ediz'e mesaj atarım getirir."

"Çok iyi olur." Yemeğimize kaldığımız yerden devam ettik. Sonra Cesur, Ediz'e mesaj atmıştı. Onun gelmesini beklerken Cesur'a oyunbazlar çetesi hakkında sorular sormaya karar verdim. Genel olarak anlatmış olsa da bilmediğim çok şeyin olduğunu anlayabiliyordum. Mutfaktan salona geçince koltuğa oturduk. "Cesur, Ediz ve dün beni yanına getirmek için gelen adamda bir oyunbaz değil mi?"

Cesur'un bir ruh okuyan olduğunu anlamıştım zaten ama diğerlerinin ne olduğunu bilmiyordum. "Evet öyleler. Ediz, zaman okuyan. Pamir ise akıl okuyan." Hm, demek atletli adamın adı Pamir'di.

"Sen beş oyunbaz türü bir çeteye olur demiştin. Sen ruh okuyan olduğuna göre gelecek okuyan ile beden okuyan nerede?" Aslında gelecek okuyanı tahmin edebiliyordum... Efsun, o kadın geleceğim hakkında saçma sapan konuşmuştu. Şimdi onun gerçekten yeteneklere sahip olan biri olabileceği düşüncesi dediklerinin doğru olabileceğine çıkıyordu ama inanmak istemiyordum.

"Gelecek okuyanı gördün aslında. Adı Efsun yanına gelmişti yarışta." Ah, Efsun! Dediğim çıkmıştı. Umarım dediklerinde ciddi değildir, beni korkutmak için öyle demiştir. "Beden okuyana gelince ise bizim çetede bir beden okuyan şu anlık yok. Geçen ay onu kaybettik. Hemen de bir beden okuyanı çetemize atamıyorlar çünkü artık zor bulunuyorlar ve olanlar ise ya bir çeteye yerleşmiş ya da hâlâ eğitimlerinin başındalar."

Ah, aralarından birisinin ölmesine üzülmüştüm. Ve bu işin ne kadar ciddi olduğu yüzüme çarpmıştı.

"Anlamadım neden zor bulunuyor?"

"Beden okuyanlar Parémvasi'leri bulmakta ya da onların o olduklarını bilmekte ustalardır. Hatta bu yüzden çeteye onlar önderlik eder. Bunu bilen Skiá topluluğu ise onları avlar, amaçları bizi güçsüz düşürmek. Bu yüzden eskisine nazaran beden okuyanlar az. Hatta bu yüzden onları korumak için özen gösteriyorlar. Eğer onlar olmasa bizim bir kanadımız kırık olur, uçamayız." Şaşkınca iç çektim.

Çekirgence Cesur'a baktım. "Yani şimdi ben tehlikede miyim?" Cesur'un en başta bahsettiği tehlike bu muydu yani? "Hayır, elbette hayır. Senin oyunbaz olduğunu kimse bilmiyordur yoksa bugüne kadar seni öldürmüş olurlardı. Ama merak etme onlarla karşılaşmadığın sürece seni bilemezler. İçin rahat olsun yani." Dudaklarımı birbirine bastırıp ağırca kafamı salladım. Umarım dediği gibi olurdu.

"Peki siz şimdi tam olarak ne yapıyorsunuz?" Farklı bir konudan bahsetmek en iyiydi. Yoksa böyle diken üstünde oluyordum. "Tarikattan görev konumu gelince oraya gidiyoruz ve oradaki Parémvasi'leri yok ediyoruz. Veya farklı bir görev olunca onu yerine getiriyoruz."

"Parémvasi'leri nasıl yok ediyorsunuz?" Gözleri kısıldı. Bu kadar meraklı olmamdan hoşlanmamış gibiydi. "Tarikatın özel üretim ateşli silahları, kesici aletleri ve biyolojik silahları var onlarla." Cevap verdikten sonra ikimizde sustuk. Sırtımı deri koltuğa yasladım. Böyle daha rahattım. Biraz sonra zil sesiyle Cesur oturduğu yerden kalktı, kapıyı açmaya gitti. Geri dönüşünde elinde çantamı tutuyordu.

Çantayı ondan alır almaz hemen telefonuma baktım. Uzun zamandır kimse benden haber alamıyordu umarım ciddi bir şey olmamıştır. Telefona bakınca Ahu'dan arama ve mesaj, Gayeden sadece mesaj, Barlas'dan ise bir arama geldiğini gördüm. Neyse ki önemli bir şey yoktu hiçbirinde.

Telefonu kapatmadan önce saate baktım. 16:05 neredeyse akşam olmak üzereydi. Bence artık eve gitme vakti gelmişti. Oturduğum yerden kalktım. "Ben artık gideyim. Her için teşekkürler." Cesur kaşlarını çatarak ayağa kalktı. "Gidiyor musun?" Memnun değildi. "Evet, benimde bir evim var ya hani oraya gidiyorum."

"Peki madem ama seni ben bırakacağım?" Omuz silktim benim için önemli değildi. Bir an önce eve gidip yatağımla buluşmak ve uyumak istiyordum. Daha sonra ise içinde bulunduğum durumu ayrıntılı analiz ederdim. "Bekle burada üstümü değiştirip geliyorum." Kafamı salladım ve topuklularımı bıraktığım köşeye ilerledim. Onları giyince halime kıkırdadım.

Eşofman altına topuklu felaket olmuştu. Kapüşonu da üstüme geçirince hazırlanmış oldum. O sırada Cesur merdivenlerden iniyordu. Motorunun anahtarını masadan alırken bana baktı. "Gidelim." Birlikte evden çıktık. Motora binince adresi tarif etmeye başlamıştım ki Cesur bildiğini söyleyince ağzımı kapatmak zorunda kalmıştım.

Aklım hâlâ evimi nasıl bildiğinde kalarak eve doğru yol almaya başlamıştık. Bir süre sonra motor durunca kafamı Cesur'un sırtından kaldırdım, rüzgârdan dolayı yaslamıştım. Motordan inince Cesur'a hafifçe gülümsedim. "Bıraktığın için teşekkürler."

"Önemli değil."

"O zaman hoş çakal." Arkamı dönüp eve adımlarken arkamdan bağırınca durdum. "Seni bir daha ne zaman görebilirim?" Sorusuyla kasıldım. Buna verecek bir cevabım yoktu özellikle ondan uzak durmaya karar vermişken. Dudaklarımı birbirine bastırırken sessizce inledim.

Cevap vermeden çek git işte ne duruyorsun! Zaten istediğin cevapları da aldın onunla işin bitti, işi yokuşa sürme! Kendime hâkim olamayarak ona döndüm. Motorun üstünden bana bakıyordu. Yanına yürüdüm, yanağına küçük bir öpücük kondurup geri çekildim. Mavilerimle açık yeşillerine baktım. "Bilmiyorum... kendine iyi bak."

Bu sefer net bir kararla arkamı dönüp demirli kapıdan içeri girdim. Cesur'un hâlâ olduğu yerde durduğunu biliyordum bahçeden eve doğru yavaşça yürürken motor sesini duydum, gitmişti. En doğrusu buydu, ikimiz içinde. Bahçe yolundan evin kapısına yürürken gözlerim dalgındı.

Çantamdaki anahtarı çıkartıp sessizce kapıyı açtım. Zeliş muhtemelen mutfakta olurdu ona gözükmeden sessiz ama hızlı adımlarla odama çıktım. Çantamı ve topuklularımı bir köşeye fırlatıp yatağa girdim. Çok uykum vardı.

♤●♡●♧

Yazar’ın Anlatımıyla

Konum: Skiá Topluluğu Yerleşkesi

Tarih: 25.07.2022

Saat: 22:00

Yıldızsız bir geceydi, ay tüm ihtişamı ile gökyüzünde asılırken komutan Orgi (Gazap) terasın kenarına dayadığı elleriyle gökyüzüne bakıyordu. Karşısındaki manzarayı seviyordu, sonsuz gökyüzünü. Mavi gözlerini kapatıp huzurla iç çekti. Kulağına dolan tek şey rüzgârın sesiydi.

Sonra terasın cam kapısı tıklatıldı. “Komutan Orgi, gelebilir miyim?” Gözleri aniden açılırken rahatsız edilmekten hoşlanmamıştı. “Gel Timur.” Genç adam efendisinin onaylayan sesiyle terasa çıktı. Komutanına reverans yaptı.

“Bu saatte rahatsız ettiğim için kusura bakmayın ama önemli bir mesele var.” Komutan Orgi, Timur'un onu işe yaramaz şeyler için rahatsız etmeyeceğini biliyordu.

Eğer yanına geldiyse önemli bir şey olduğu kesindi. “Seni dinliyorum?” Timur ellerini arkada bağlayarak rahat pozisyonu aldı. “Konu Cesur. Aldığım bilgilere göre son günlerde yanında gizemli bir kadın ile birlikteymiş onu Estimada'sı olarak tanıtıyormuş.” Komutan Orgi sıkılgan bir bakışla Timur'a baktı. Az önce düşündüklerinde yanılmaya başlamıştı.

“Cesur'un sevgilisi olması bizi ilgilendirmiyor.” Komutan Orgi'nin daha ciddi sorunları vardı bir çocuğun sevgilisi ile ilgilenmiyordu. “Ama efendim adamımızın söylediğine göre kadın yüzünü gizliyormuş. Dün gece ki yarıştaymış. Kadının yüzünü kimse görmemiş.”

Timur birkaç saniye duraksadı. “Sizce de bu şüpheli bir durum değil mi? Sıradan biri olsa neden yüzünü gizlesin?” Timur sırf bu sorular için komutan Orgi’nin yanına gelmişti.

Bir şeylerin normal olmadığından şüpheleniyordu. “Çünkü sıradan biri değil.” Komutan Orgi ile Timur’un kafası sese döndü. Karşılarında komutan Orgi’nin biricik yeğeni Uzay duruyordu. Orgi hafifçe gülümsedi.

“Seni burada görmek ne güzel.” Uzay dayısına öylesine bir gülümsemeyle karşılık verdi. “Dün ki yarışta kendini gizleyen kadından bahsediyorsunuz değil mi?” Direkt konuya girmişti. Timur kafasıyla onayladı.

Uzay terasta biraz ilerleyip sırtını demirliklere yasladı ve dayısına baktı. “Dün yarıştaydım ve o bahsettiğiniz kadının yüzünü göremesem de gözlerini gördüm ve o bana yetti.” Dikkatle dayısının gözlerinin içine baktı.

“O kadın Hera Kızılkan. En başta yanıldığımı sanmıştım ama sonra kesinlikle o olduğunu anladım. O gözleri nerede görsem tanırım.”

Timur'un aklı karışmışken komutan Orgi sessizdi. “Hera Kızılkan gibi ünlü bir oyuncunun Cesurla ne işi olabilir ki? Kadın bir insan sonuçta. Cesur’un kendi türü dışında kimseyle takıldığı görülmemiş bir şey.” Komutan Orgi ile Uzay göz göze gelmişti ama Timur bunu fark etmemişti.

“Önemli bir şey olmadığı açık, kız yalnızca ünlü diye kendini gizlemiş olmalı.” Komutan Orgi elini Timur'un omuzuna koydu. “Bunu dert etme ve git biraz dinlen.”

“Siz nasıl isterseniz efendim, iyi geceler.” Timur tekrar selam vererek terastan ayrıldı. O gider gitmez komutan Orgi Uzay'a öfkeli bakışlarını yöneltti. “Onun Hera olduğuna emin misin?” Uzay umursamazca kafasını salladı. “Asla yanılmam biliyorsun. O gece mavileri onu ele veriyor.”

Komutan Orgi sinirle iç çekti. “Cesur onu nasıl bulmuş olabilir? Kim olduğunu biliyor mu? Daha önemlisi ona bir şeyler anlattı mı?” Komutan Orgi’nin zihni soru işaretleriyle doluydu. Bu hiç iyi olmadı, diye düşündü. “Bence telaş yapma. Cesur’un da Hera’nın da herhangi bir şey bildiğini sanmıyorum.”

“Bunun beni telkin etmesini bekleme! Bunca zaman her şey istediğim gibi gitmişken şimdi mahvolmasına göz yumamam, bir şey yapmamız gerekiyor.”

Uzay kıkırdadı, dayısını telaşlı görmek onu eğlendirmişti. “Dayı bu kadar telaş yapma. Dediğim gibi hiçbir şey bildikleri yok. Hatta Hera daha kendinin ne olduğunu bile bilmiyordur.”

“Cesur yanındayken bilmesi yakın.” Uzay sıkılmıştı. Dayısının bu boşa evham yapma özelliğini hiç sevmiyordu. “Eğer bu kadar dert ediyorsan Hera’yı öldürürüz biter. Hoş güzel bir kızda yazık olacak ama...”

“Saçma sapan konuşma, onu öldürmeyeceğimi sende biliyorsun! Bunu yapmak isteseydim, çok önceden yapardım.” Uzay muzipçe gülümsedi. “Belki de bunu bizim için Parémvasi'ler yapar?” Komutan Orgi sinirle ellerini yumruk yaptı. “Uzay eğer biraz daha saçmalamaya devam edersen sen Parémvasi'lere yem olursun!”

Uzay gözlerini devirdi. Dayısının tehditlerine kulak asmıyordu canı ne yapmak isterse onu yapardı. “Pekâlâ o zaman bu konu hakkında ne yapmayı düşünüyorsun?” Komutan Orgi kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. “Şimdilik hiçbir şey. Zamanın kendi yolunu bulmasını beklemek en iyisi.” Uzay dengesiz dedi içinden. Dayısı tam bir dengesizdi ve hep bu yüzden başı çok ağrımıştı.

“Sen nasıl arzu edersen komutan Orgi.” Uzay'ın sesi alay doluydu. Orgi’de bunun farkındaydı ama bir şey demiyordu. Uzay'ı hep alttan alıyor ona değer veriyordu sonuçta tek akrabası Uzay kalmıştı. Komutan Orgi parmak uçlarıyla alnını ovaladı, başı ağrımaya başlamıştı.

Kafasını kaldırıp Uzay'a gözlerini dikti. “Bu meseleden kimsenin özellikle efendi Skotadi’nin (Karanlık) haberi olmayacak ona göre Uzay yoksa külahları değişiriz.”

“Seni ne zaman sırtından vurdum dayı?” Komutan Orgi tebessüm etti. “Güzel,” dedi. Uzay yaslandığı demirlikten uzaklaştı. “Benimle bir işin yoksa gidiyorum. Parémvasi'ler ile biraz Pansélinos oyunbazı avlayacağız.” Komutan Orgi eliyle onu kovuyormuş gibi yaptı.

“Gidebilirsin. Ve dikkatli ol, parémvasi virüsü bize zarar vermese bile onlarla temasa geçme.” Uzay kaşlarını çattı. Bu bilgiyi zaten biliyordu dayısı neden tekrarlamıştı, diye düşündü. “Sebep?”

“Bedenini uygun görürseler içine yerleşebilirler, biliyorsun aralarında hâlâ kafasına göre takılan var. Geçen gün içlerinden biri bir oyunbazı öldürüp içine yerleşti.” Uzay duyduklarına şaşırmıştı.

Uzun zamandır parémvasi'ler ile bir aradaydı ve ufak tefek sorunlar dışında herhangi bir tehdit ile karşılaşmamışlardı. “Yerleştikleri bedenlerin ne sorunu varmış? Hepsi kendilerine en uygun olana yerleşti zaten.”

Komutan Orgi sıkıntıyla soludu. Düşmanlarıyla uğraşması yetmiyormuş gibi bir de içte oluşan sorunlarla uğraşıyordu. “Daha iyi bedene sahip olmak için sanırım biliyorsun mükemmellik takıntıları var.” Uzay alayla kıkırdadı. “Sanki önceden bir bedene sahiplerdi!”

Uzay terastan çıkmadan önce dayısına son kez baktı. “O liderlerine hiç güvenmiyorum. Dikkat et de bir iç savaş ile karşı karşıya kalmayalım. Son zamanlarda gözleri iyice açıldı.” Uzay terası terk edince geriye komutan

Orgi ve zihnindeki soru işareti kalmıştı. Öfkeyle ellerini terasın demirliklerine geçirdi. Acilen efendi Skotadi ile konuşması gerekiyordu. Eğer Uzay'ın dediği gibi bir şey varsa başlamadan son verecek tek kişi oydu.

♤●♡●♧

Hera Kızılkan'dan

Uyandığımda hava karanlıktı. Yatakta doğrulurken gerindim. Dinlenmiş ve tazelenmiştim. Yatağın yanındaki komodinin üstünde çalmaya başlayan telefonumu elime alıp aramayı cevapladım.

"Sonunda size ulaşabildim Hera Hanım." Arayan Gaye'ydi. "Aa şey Gaye kusura bakma aramalarına dönemedim. Biraz meşguldüm." Kısa bir an duraksadım. "Bir sorun yok ya?"

"Aslında pek sayılmaz ama hoşunuza gideceğini sanmıyorum." Hoşuma gitmeyecek ne olabilirdi ki? "Peki söyle gelsin, seni dinliyorum." Telefonun diğer ucundan huzursuz sesi duyuldu. "Marka yüzü olacağınız parfüm şirketi reklam çekimlerinde sizinle birlikte başka bir yüzü daha oynatmak istiyorlar, hatta bu basına bile sızmış."

Kaşlarım çatıldı. Bu da ne demekti şimdi? "Kimmiş peki?" Sesim sert çıkmıştı. "Azer Koralev. Ben biraz araştırdım kendisini, ünlü markalarda modellik yapıyormuş." Kendisini tanımıyordum.

"Anlamıyorum, ilk baştan bana böyle bir şeyden söz etmemişlerdi. Şu an yaptıkları emrivaki ve bundan hiç hoşlanmadım."

Kaşlarım çatıldı. "Biliyorum efendim. Gökhan beyin asistanına bundan memnun kalmayacağınızı ilettim." Derin bir nefes verdim. "Her neyse iş işten geçti bir kere o kadar basına sızmış. Ama ben o Gökhan beye yapacağımı bilirim! Bana emrivaki yapmak neymiş görecek şu çekimi bir halledelim."

"Sözleşmeyi fes etmeyecek misiniz?" Gaye şaşkınlıkla konuşmuştu. "Hayır elbette o nereden çıktı?"

"Siz böyle bir durum karşısında yapıcı değil kırıcı olurdunuz ondan." Kıkırdadım. "Kırıcı olmayacağımı kim söyledi?"

"Anladım Hera Hanım. O zaman ben Gökhan beyin asistanına onayladığınızı iletirim."

"Olur canım, iyi geceler." Aynı şekilde karşılık verdikten sonra telefon konuşmamız bitti. Telefonu yatağa atarak tekrar başımı yastığa koydum. Azer Koralev ha? Bakalım nasıl biri ile karşı karşıya kalacaktım...

Biraz daha boş boş yatakta durduktan sonra kalkıp üstümdeki Cesur'a ait olan eşofmanı çıkartıp siyah bir tayt giydim üstümdeki tişört durabilirdi. Sonra aşağı indim. Adımlarım mutfağa ilerlerken içerden Zeliş'in sesi geliyordu, şarkı söylüyordu. Dudaklarım yukarı kıvrıldı.

Neşesi yerinde olmalıydı. Arkası bana dönük olduğundan sinsice yaklaşıp birden beline sarıldım. "Sen şarkı mı söylüyordun Zeliş'im?" Durduğu yerde yerinden zıpladı. "Heracım aklımı aldın, sinsi sinsi ne yaklaşıyorsun güzel kızım!" Tatlı sesiyle beni azarlamasına güldüm. Kollarımı sardığım belinden çekince bana döndü. Gözleri merakla üstümde dolanmıştı. "Kızım sen iyi misin?"

"Evet, neden olmayım ki?" Sorumu sorduktan sonra dolaptan bir bardak çıkardım. "Dün gece eve gelmeyince bir şey oldu diye düşünmüştüm. Ondan sordum haddimi aştıysam kusuruma bakma ben senin için endişelendim." Ada tezgâhın üstünde bulunan sürahiyi alıp bardağa su doldurdum. "Bir şey olduğu yok. Endişelenme sen."

Suyu içtim ve bardağı makineye koydum. "Ben biraz gece yürüyüşü yapacağım." Yukarı odama çıkıp spor ayakkabılarımı ve telefonum ile anahtarımı koymak için belden bağlamalı çantamı alıp aşağı indim.

Evden çıkınca sitenin çıkışına ilerledim. Sahile gitmek istiyordum. Kısa süre içinde sahile vardım. Sahil boyunca yavaşça yürümeye başladım. Benim gibi akşam yürüyüşü yapan birkaç insan daha vardı.

Biraz daha yürüdükten sonra sahilde bulunan kayalık kısmına ilerledim. Bir kayalığa oturdum, denizi izlemeye başladım. Bu sırada yavaş yavaş zihnim bugün öğrendiklerimi önüme sermeye başlamıştı. Oturduğum yerde titrerken kollarımı birbirine doladım. Sahil kısmı biraz rüzgârıydı. Demek ben bir oyunbazdım?

Ne demişti Cesur? Anagnóstis sómatos... beden okuyan. Özelliklerimin genel adı. Şimdi düşününce çılgın bir şey gibi olmaktan uzak geliyordu. Sanırım bunun kaynağı yıllarca kendimde ki değişikliği fark ettiğimdendi. Ama yine de beni asıl şaşırtan tarihçesiydi. İskandinav mitolojisi tanrılarının gerçek olması bir yana Loki'nin insanları lanetleyerek böyle bir yetenek vermesi akıl alır gibi değildi. İnsanları sevmeyen onlardan intikam almak isteyen bir tanrı düşünün.

İnsanlık üstünde bir lanet yaratıyor ama o lanet istediğinden farklı oluyor. Bu neyin işaretiydi? Bu evrende hiçbir şey boşa yaratılmadıysa oyunbazlar ne için yaratılmıştı? Tehlikelere karşı savaşmak? Bu normal insanlarında belli sınırlar içinde yapabileceğini bir şeydi. O zaman nedendi? Karmaşık gözüküyordu. Yine de her şeyin bir amacı, ulaşacağı bir bitiş çizgisi vardır...

Annemi düşündüm. Beni her şeyden habersiz büyütmüştü. Kendinin, benim ne olduğumuzu saklamıştı. Ben yıllarca sorunu kendimde aramışken o bunu yapmama göz yummuştu. Ve umarım ki babam konusunda da beni yanıltmaz. Derin bir iç çekip gökyüzüne baktım, bu gece gökyüzü yıldızlardan mahrumdu. Gökyüzünde toplanan bulutlar onları gizliyordu.

Acaba şimdi Cesur ne yapıyordu? Onu görmemeye karar versem bile aklım hep onda kalmıştı. Hayatıma girebilmek için planlı bir oyun düzenlemiş olsa da şu an ikimizde farklı hayatların içindeydik. Ben görkemli, ışıltılı ve parlak bir hayatın içindeyken o tehlikeli, karanlık ve kötü bir hayatın içindeydi.

Aslında bende onun sahip olduğu hayatın bir parçasıydım yalnızca beni o hayattan uzak tutarak her şeyden habersiz kalmamı sağlamışlardı. Ama kaderin işine bak ki her şey gizli ve saklı kalamıyordu dönüp dolaşıp en sonunda karşımıza çıkıyordu. Oturduğum kayalıktan kalktım. Bu gecelik bu kadar düşünmek yeterdi.

Nasıl olsa düşünerek hiçbir şey değişmeyecekti. Gerçek gün yüzü gibi ortadaydı, bundan sonra tek çare kabullenip kaldığım yerden hayatıma devam etmekti nasıl olsa kimse benim gerçekte ne olduğumu bilmiyordu. Ben Hera Kızılkan'dım ve öyle olmaya devam edecektim, bunu hiçbir şey değiştiremezdi.

♤●♡●♧

2 Gün Sonra

Günler hızlı geçmişti. Sonunda çekim günü gelmişti. Şimdi ise Ali'nin kullandığı arabada çekim öncesi yapılacak fotoğraf çekimi için stüdyoya gidiyorduk, oradan sonra ise reklamın yapılacağı başka bir stüdyoya gidecektik. Yanımda oturan Gaye'ye baktım.

Buraya gelmeden onu evinden almıştım. "Her şey tamam değil mi?" Ona hitaben konuştuğumu fark edince gözlerini tabletinden ayırdı. "Evet, Hera Hanım. Her şey tamam."

"Güzel, bir aksilik istemiyorum. Şu çekimi halledelim bir an önce." Kısa süre sonra stüdyoya varmıştık. Arabadan inmeden Ali'ye baktım. "Bir yere gitme. İşimiz birkaç saate biter."

"Emredesiniz efendim." Arabadan çıkıp Gaye ile girişe ilerledik. Bizim geldiğimizi gören Gökhan beyin asistanı Banu buraya geldi. "Hoş geldiniz Hera Hanım, buyurun lütfen." Hep birlikte çekimin yapılacağı alana gittik. Gözlerim büyük alana kurulmuş fotoğraf makinelerinde ve ışıklarda dolandı.

Her şey hazır görünüyordu. "Hera Hanım hoş geldiniz, bizde sizi bekliyorduk." Mavilerim yavaşça konuşan Gökhan beye döndü. Biraz ilerde yanında arkası dönük omuzlarına gelen saçları beyazımsı bir sarı olduğu anlaşılan adam ile ayakta duruyorlardı, sanırım Azer Koralev oydu.

"Hoş buldum demek isterdim ama açıkçası yalan söylemeyi pek sevmem." Gökhan beyin yüz ifadesi suç işlemiş çocuk gibi olurken arkası dönük adam yavaşça benden tarafa döndü. Buz mavisi gözleriyle gece mavisi gözlerim çarpıştı. Saçları gibi kaşları da beyazdı ve sağ kaşında küçük bir yara izi vardı.

Bir an gözlerim yüzünde takılı kalsa da boğazımı temizleyip gözlerimi başka bir yere çevirdim. "Hayal kırıklığına uğramış gibisiniz?" Azer'in zarif ama net ses tonu vardı. "Konu sizinle ilgili değil." Gözlerimi Gökhan beye çevirdim.

"Birileri emrivaki yaparak beni bazı şeylere zorlamaya çalıştı." Genç adamın dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. "Burada olduğunuza göre başarılı olmuş?" Tek kaşım kalkarken yanlarına yaklaştım.

"Ya da belki buraya esip gürlemeye gelmişimdir?" Gökhan beyin kaşları çatılırken Azer gülümsemeye devam etti. Çok değişik birisine benziyordu. "Bunun için buraya gelecek biri değilsiniz."

"Beni çok mu iyi tanıyorsunuz da böyle çıkarımlar da bulabiliyorsunuz?!" Ortam gerginleşmeye başlarken Gökhan Bey araya girdi. "İsyanınızda çok haklısınız Hera Hanım ama önce bir konuşalım lütfen o kadar hukukumuz var, rica ederim."

Ters ters Azer denen adama bakıp kafamı salladım. "Peki madem." Gökhan bey eliyle biraz ilerdeki koltukları işaret etti. "Şöyle buyurun, ne içersiniz?" Gösterdiği yere ilerleyip otururken cevap verdim. "Sade kahve olur."

Gaye'de arkamdan gelince oturması için işaret verdim. Gökhan bey asistanına bir şey söyleyip karşımızdaki koltuğa oturdu. Azer denen adam hâlâ olduğu yerde dikilerek buraya daha doğrusu bana bakıyordu.

"Öncelikle çok özür dilerim. Son dakika plan değişikliği yapmamız sizi huzursuz etmiş olmalı. Aslında bizimde aklımızda böyle bir şey yoktu sonradan bu yıl çok konuşulan iki isim bir araya neden gelmesin dedik. Her şey ayarlanınca size haber verelim deyince hiçbir şey söylemedik hatta kabul etmezseniz şayet iptal edebilirdik de..." Sözünü kestim.

"Amacınızı anlıyorum, bu sizin için iyi bir şey de ama son dakika plan değişikliği hiç olmadı. Özellikle daha benim haberim bile yokken basına sızmış olması kabul edilebilecek gibi değil. İptal edebileceğimi söylüyorsunuz ama basına sızmışken bunu nasıl yapmamı bekliyorsunuz?"

Çok sinirlenmiştim. Nazlanmak, trip atmak ya da ego kasmak bunların hiçbiriyle alakası yoktu. Normal şartlarda olsa seve seve çift çekimi yapabilirdik ama emrivaki davranmaları beni asıl çıldırtandı.

"Basına sızması bizimde beklemediğimiz bir şeydi. Kimin çıkardığını bilmiyoruz, üzgünüm." Dudaklarımı birbirine bastırırken mavilerim Azer'e kaydı. Dudaklarında sinir bozucu bir gülümseme vardı. Gözlerim kısılırken tekrar Gökhan beye baktım.

"Bu yaptığınızdan ne kadar hoşlanmasam da bu çekim olacak lakin siz istediniz diye değil. Bundan sağladığım gelir hayır kurumlarına gideceği için. Basın bunu da bir şekilde duymuş çekimin iptal olması büyük hayal kırıklığına neden olur." Gökhan bey büyük bir rahatlamayla arkasına yaslandı.

Tam o sırada elinde tepsiyle içeri Banu girmişti, ilk başta bizim yanımıza gelmeden Azer'e uzattı tepsiyi Azer kahvesini alırken fark ettiğim şeyle kaşlarım çatıldı. Ellerinde siyah deri eldivenler vardı. Yazın ortasında eldiven ne alaka?

Tamam akşamları Vasileia şehri yaz olmasına rağmen soğuk olurdu ama eldiven giyecek kadar değil. Ona baktığımı hissetmişçesine buz mavileri aniden bana çevrildi. Ne yapacağımı bilemez halde gözlerine bakakaldım.

Asistan Banu önümde bitince gözlerimi çekebilmiştim. Kahvemi aldım, bir yudum içtim. "Azer Bey siz neden hâlâ orada duruyorsunuz lütfen gelin." Gökhan beyin çağırmasıyla Azer buraya ilerlemeye başladı. Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Nedense Azer'de farklı bir şeyler olduğunu hissediyordum. Belki görünüşünden dolayı olabilirdi. Farklı bir tarzı olduğu belliydi.

"Hera Hanım sizi Azer Koralev ile tanıştırayım. Kendisi ünlü markalarda modellik yapıyor." Ne güzel, en başta yapılması gerekeni en son yapıyorduk. Ayağa kalkıp elimi Azer'e uzattım. "Pek iyi bir başlangıç olmadı ama tanıştığıma memnun oldum."

Eldivenli eliyle elimi tuttu. "Bence de ama sorun değil yeni bir başlangıç yapabiliriz." Göz kırptı. Elimi geri çekip koltuğa otururken oda Gökhan beyin yanına oturmuştu.

Gökhan bey boğazını temizleyip dikkatleri üstüne çekti. "Her şey hallolduğuna göre ben kalkmalıyım bir toplantım var ama Banu burada olacak o size her konuda yardımcı olur, sonra görüşmek üzere." Umursamazca kafamı salladım.

Gökhan beyin burada olup olmaması hiçbir şeyi etkilemezdi. Gökhan bey gittikten sonra Banu kahvelerimizi içtikten sonra çekime hazır olduklarını ekibin birazdan geleceğini haber vermişti.

Şimdi ise sessizce kahvemi içerken bir çift gözün üstümde olduğunu hissediyordum. Normalde böyle çekimlerde partnerim ile konuşur onunla ortak bir dilde buluşurdum ama bugün hiç havamda değildim. Telefon zil sesi ile ortamdaki hava anlık değişti.

Telefon sesi Gaye'ninkiydi. Kulağıma doğru eğildi. "Hera Hanım eşim arıyor. Önemli galiba normalde aramaz." Ne istediğini anlamıştım. "Gidip konuşabilirsin." Gaye yanımdan ayrılınca Azer ile tek kalmıştım. "Pek suskunsunuz?" Konuşan Azer'e baktım. Resmen Gaye'nin gitmesini fırsat bilmişti.

"Ne dememi bekliyorsunuz?" Sorusuna soruyla karşılık vermiştim. "Anlaşılan huzursuzluğunuz hâlâ geçmemiş." Elimdeki fincanı orta sehpaya bıraktım. Kendine gel Hera. Tamam olan oldu bir kere. Sen profesyonel birisin böyle davranmayı kes.

"Üstünüze alınmayın. Benim huzursuzluğum sizden kaynaklı değil." Oturduğu koltukta arkasına yaslandı. "Onu görebiliyorum elbette yine de sizin gibi bir oyuncunun böyle davranmasını beklemezdim." Hah! Pekâlâ...

Dudaklarım şirince yukarı kıvrıldı. "Siz nasıl davranmamı isterdiniz?" Soruma şaşırdı, onu tersleyeceğimi düşünmüş olmalı. "Kendiniz olun yeter."

"Ha, az önce kendim gibi davranmıyor muydum?" Boğazını temizledi. "Onu söylemek istemedim." Anlıyorum der gibi kafamı salladım. Onu zorlamaya gerek yoktu. Mavilerim eldivenlerine çarpınca kısıldı. "Eldivenleriniz, onları bu sıcakta neden takıyorsunuz?" İlgimi çekmişti. Azer'de bunu anlamıştı zaten.

"Bir çeşit deri hastalığım var. Bir yüzeye dokununca kaşınmaya başlıyorum bu biraz da psikolojik, ondan dolayı her zaman takıyorum."

"Sadece elinizde mi?" Azer Koralev takıntılı çıkmıştı. "Aslında hayır ama ellerim sürekli olarak birilerine ya da bir şeylere dokunduğu için çareyi eldiven takmakla buldum."

"Anlıyorum, geçmiş olsun." Bundan sonra bir şey konuşmadık, fırsatta olmadı. Banu gelip çekim ekibinin hazır olduğunu söylemişti. Sonra başka bir odada üstüm değiştirilmiş, makyajım yapılmıştı. Ardından çekim yapılacak alana gittim. Azer hazır bir şekilde beni bekliyordu. Derin bir nefes aldım.

Yapalım bakalım şu işi!

♠️♠️♠️

Bölüm Hakkında Düşünceleriniz Ve Önerileriniz?

 

Loading...
0%