@moonliiighht
|
"Keyifli okumalar!"
⚪️ "Demek birkaç gündür gelmiyor." Müge çatalıyla böldüğü mantarlı omleti ağzına götürdükten sonra arkadaşı Kader'e cevap niteliğinde başını salladı. Arkadaşı ile birlikte kahvaltı ediyordu ve Müge kahvaltıdan sonra derse, Kader ise dershaneye gidecekti. "Evet." dedi Müge ağzındakini çiğnedikten sonra. "Baran birkaç gündür gelmiyor, Semihle ettikleri o kavgadan beri. Bir iki gün içinde finaller de başlayacak. Gelir herhalde artık diyorum ben." Düşünceyle başını iki yana salladı. "Baran'ın gerçekten çok dengesiz davranışları var." "Ve sen bu dengesiz davranışları olduğunu iddia ettiğin birisinden hoşlanıyorsun." Kader çayından büyük bir yudum aldıktan sonra kaşlarını çatıp arkadaşının yüzüne baktı. "Peki Baranın sana davranışları nasıl?" "Bilmiyorum." diye cevap verdi Müge. "Belli olmuyor. Bir yakın bir uzak. Davranışları pek birbirini tutmuyor. Dediğim gibi işte, dengesiz." "Peki ya Nisa denilen kız? O sana nasıl davranıyor? Geçen gün o hep birlikte buluşma olayından sonra senden uzaklaştığını söylemiştin." "Birkaç gün önce yanıma geldi ve beni Barandan kıskandığı için benden uzaklaştığını söyledi. Barana ilgi mi duyuyormuş, neymiş." Müge hoşnutsuzlukla arkadaşına cevap verirken gözlerini devirdi. "Sonrasında onu tersledim ve yanımdan kalkıp gitti." "İyi yapmışsın." dedi Kader arkadaşının son cümlesiyle birlikte. "Eee sende ne var ne yok?" diye sordu Müge. "Var mı senin de anlatmak istediğin bir şey?" "Yok." dedi Kader düz bir sesle. "Dershaneye gidip geliyorum işte. Tek amacım Haziran ayında olacak üniversite sınavlarına girip istediğim bölümü kazanmak." "Kazanacaksın." dedi Müge arkadaşını desteklercesine gülümseyerek. "Sen yeter ki vazgeçme." Kader iddialı bir dille arkadaşına cevap verdi. "Vazgeçmek gibi bir niyetim yok zaten." Aralarında kısa bir gülüşme geçtikten sonra iki kız kahvaltılarını etmeye devam ettiler.
⚪️ Müge ettikleri kahvaltıdan sonra arkadaşı ile birlikte hazırlanıp evden çıktıktan sonra her ikisi kendi yollarına ayrılıp Müge rotasını okula yönlendirmişti. Müge kampüsün etrafı ağaçlarla kaplı büyük bahçesinde yürürken sıcaklaması ile birlikte üzerindeki siyah deri ceketinin fermuarını açtı. Adımlarını üniversitenin kafeteryasına yönlendirdi ve kafeteryaya ulaştıktan sonra kapıyı açıp içeriye girdiğinde yuvarlak ve uzun dikdörtgen masalara göz attı. Göz attığında dikdörtgenli masalardan birisinde Nisayla Beratın yan yana oturduğunu ve gülerek aralarında bir şeyler konuşuyor olduğunu gördü. Fakat onlar daha henüz Müge'yi görmemişti. Müge kendisine sütlü kahve aldıktan sonra elindeki sütlü kahvesiyle Nisayla Beratın masasına gelerek gülümsedi. "Selam!" "Selam!" dedi Berat da gülümseyerek Müge'ye karşılık verirken. Müge sandalyeyi çekerek karşılarına oturdu ve oturduğu an, Nisanın kendisine dik dik bakan açık kahve gözleriyle karşı karşıya geldi. Müge kahvesinden bir yudum aldığında Nisaya süzercesine baktı. Yine her zamanki gibi çok güzeldi. Dolgun dudaklarına sürdüğü kırmızı ruj, beyaz tenini daha da belirgin bir hale getirmişti ve genellikle dalgalı olan koyu kahverengi saçları bugün salık bir şekilde dümdüzdü. "Ne?" dedi Nisa hoşnutsuzlukla Müge'ye, onun kendisine bakmasına sinir olmuş gibi. "Hiç." dedi Müge düz bir sesle, bakışlarını ondan kaçırıp etrafına bakınırken. Ardından kulaklarına tanıdık bir ses doldu. "Merhaba arkadaşlar!" Müge başını tanıdık sesin kaynağına çevirdiğinde Semih ve Alp'in masaya geldiğini gördü. Berat eliyle masadaki boş sandalyeleri göstererek "Otursanıza." dedi. Semih Nisanın, Alp de Müge'nin yanındaki boş olan yere oturdu. Semih yerine oturduktan sonra alaycı bir dille Berata "Senin şu sorunlu arkadaşın nerelerde?" dedi takılırcasına. "Hiç gözükmüyor." "Çok mu merak ettin?" dedi Berat yüzünde oluşan samimi bir gülümseme ile karşılık vererek. "Hakikaten." dedi Nisa coşkuyla atılarak gözleri büyürken. "Baran birkaç gündür hiç gelmiyor. Üstelik ona neden gelmediğini belirten mesaj bile attım. O ise görüldü yaptı sadece." "Yazmadı yani?" dedi Müge yüzünde hoşuna gidercesine oluşan gülümsemeyle. Baranın Nisaya görüldü yapmış olması istemsizce hoşuna gitmişti. Neden hoşuna gitmişti ki? Üstelik birkaç gündür Baran'ı göremediği için onu özlediğini hissetti. Aynı zamanda diğer yandan onunla konuşma arzusuyla yanıp tutuşuyordu. Nisa Müge'ye hiçbir cevap vermezken "Baran canı isterse gelir." diye konuştu Berat Nisaya cevap verir bir şekilde. "İstemezse gelmez." "Ee?" dedi Semih, yeşil gözlerini Müge'ye dikerek yüzünde oluşan gülümsemeyle. "Sen nasılsın Müge?" "İyiyim işte. Aynı devam. Sen nasılsın?" "İyiyim ben de sağol." Müge'nin maşayla dalgalandırdığı uzun kumral saçlarına beğeniyle baktı. "Bu arada saçların böyle hoş olmuş. Dalgalı saç yakışmış sana. Yani güzel olmuşsun." Müge onun iltifat belirten cümleleri ile birlikte boğazını temizleyerek "Teşekkür ederim." dedi hafifçe gülümseyerek . Fakat cümleleri kendisinde hiçbir etki bırakmamıştı. Mügenin bakışları anlık olarak Beratla Nisaya kaydığında imayla kendisine baktıklarını gördü. Bu imalı bakışlar hoşuna gitmezken üzerinde bir imalı göz daha hissederken bakışlarını yanında oturan Alp'e çevirdi. Müge buna sinir olmuş bir şekilde bu defa gözlerini devirdi. "Baran geliyor." dedi Nisa Baranın geldiği yöne doğru bakarak.Nisanın cümlesi üzerine Müge de kafasını o yöne çevirmişti. Müge onu gördüğü an heyecanlandığını hissederken titrekçe nefesini verdi. Nisanın da gözleri Baranın üzerindeydi aynı zamanda. Müge inceleyen gözlerle ona baktı. Siyah deri ceketi ve siyah pantolonuyla her zamanki haliyleydi. Fakat her zamanki hali olmasına rağmen Müge yine de gözlerini ondan alamıyordu. Yüzündeki kirli sakalları artık traş olması gerektiğinin habercisiydi. Baranın kemikli yüzüne kirli sakalı çok yakıştırıyordu. Baran elini dağınık saçlarının arasından geçirirken sanki bir şey hoşuna gitmemişçesine birden bire kaşları çatılırken sert bir ifadeye büründü ve hızlı adımlarla masaya doğru geldiğinde sert bakışları Semih'in üzerinde sabitlendi. "Bu adamın ne işi var lan benim oturacağım masada?" diye gürledi Baran eliyle Semih'i göstererek. Baranın gürlemesi ile birlikte birkaç bakış Barana doğru dönmüştü. "Ne yaparsın? Yine yumruk mu atarsın?" dedi Semih alaycı bir dille onu kışkırtmak istercesine . "Neden olmasın? Severek yaptığım bir şey sonuçta. " dedi Baran sert bir alayla. "Semih boşver." dedi Alp araya girerek müdahale etmek istercesine. "Muhatap olma hiç." Berat da müdahale etmek istercesine ayağa kalkarak Baranın karşısına geçip elini onun omuzuna koydu. "Baran tamam kardeşim. Ben istedim oturmalarını." "İyi bok yedin." dedi Baran ters bir sesle ve Müge'nin sağ tarafındaki boş sandalyeyi çekip Müge'nin yanına oturdu. Müge onun yanına oturması ile birlikte yine heyecanlandığını hissederken yakınından gelen losyon kokusunu alabiliyordu. Ve bu insanı ferahlatan kokuyu gizliden gizliye huzurla içine çekti. Baran gözlerini karşısında oturan Berata dikerek "Dersten sonra bana gelin." dedi. Müge dikkat kesilmişcesine başını Barana çevirdi. "Toplanıp ders çalışacağız. Finallerden de vizelerde olduğu gibi düşük alırsam babam bu sefer ağzıma sıçar." Berat yüzünde oluşan yayvan gülümsemeyle "Sen Erdem amcadan çekinir miydin?" dedi alaycı bir sesle. Baranın da yüzünde yayvan bir gülümseme oluşurken "Biz buna çekinmek değil de saygılı olmak diyelim." dedi samimi bir dille. "Babam eşek başı değil sonuçta." Müge onun ilk kez bu kadar samimi ve içten bir şekilde konuştuğunu görürken Nisa açık kahverengi gözlerini Baranın yüzüne dikerek "Beni de mi davet ediyorsun Baran?" dedi hoşuna gitmişcesine. "Az önce gelin diyerek çoğul konuştuğuma göre." dedi Baran düz bir sesle ve gözlerini Müge'ye çevirdiğinde Müge'nin bakışları ile karşılaştı. "Ve sen de dahilsin." dedi. Müge şaşkınlıkla eliyle kendisini göstererek "Ben de mi?" dedi kaşları havaya kalkarken. "Yani beni de mi davet ediyorsun?" Baran sıkılmışcasına bir iç çekerek "Evet." dedi sert bir sesle ve bakışlarını Nisayla Müge'nin arasında gezdirdi. "Sen de dahilsin diyorum, çoğul konuşuyorum gelin diye. Her ikiniz de beni de mi diyorsunuz. Söylediklerimi anlamakta güçlük mü çekiyorsunuz?" "Senden bunu beklemedikleri için şaşırdılar doğal olarak." dedi Berat atılarak. "Müsait olursam gelirim." diye konuştu Müge Barana cevap niteliğinde. Baranın davet ediyor oluşu hoşuna giderken aynı zamanda o ders çalışacakları anın gelmesi için can atmaya başlamıştı bile. Bunun üzerine Baran "Ben sigara içmeye çıkıyorum." deyip ayaklandı ve Berat'a dönüp "Sen de geliyor musun?" diye sordu. Beratın başını sallaması ile beraber Nisa lafa atıldı. Nisa ayaklanarak "Ben de geliyorum." deyip Barana gülümsedi. Berat gözlerini kısarak Nisaya baktı. "Nisa sen sigara içiyor muydun?" "Çok arada canım isterse." diye cevap verdi Nisa gülümseyerek. "Öyle tiryakisi değilim." Üçünün de sigara içmek için çıkması ile birlikte masada Müge, Semih ve Alp kalmıştı. Semih gözlerini Müge'nin üzerine dikerek "Ben de bugün Alp, sen ve ben ders çalışırız diye düşünmüştüm." dedi. "Ama sen sorunlu ve sorunlunun arkadaşları ile birlikte ders çalışacaksın sanırım." Hafif bir alayla cümlesini sonlandırdı. "Evet." diye cevap verdi Müge. "Onlarla birlikte ders çalışacağım." "Tamam." dedi Semih ayaklanırken gözlerini Alp'e dikerek. "Biz de başka zaman çalışırız o zaman. Hadi sınıfa çıkalım Alp." "Çıkalım." dedi Alp de ayaklanırken. Semihle Alp'in kafeteryadan çıkarak Müge'yi gerilerinde bıraktılar.
⚪️ Müge taksi şoförüne parayı ödedikten sonra taksiden indi ve Baranın oturduğu apartmana baktı. Berat ve Nisa ile birlikte gitmeyi tercih etmeyip yalnız gitmeyi tercih etmişti. Berat ona Baranın evini konum atmıştı ve atılan konuma göre buraya gelmişti. Baran ise Nisa ve Beratla birlikte sigara içişinden sonra derslere girmeyip okuldan ayrılarak eve gitmişti. Müge taksinin uzaklaşması ile birlikte apartmana girdi ve merdivenleri çıktı. Müge annesine telefon edip Baranların evinde arkadaş grubu ile birlikte ders çalışacağını söylediği için Baranların evine gitmesine izin vermişti. Onun dışında annesinin izin vereceğini hiç zannetmiyordu. Müge annesine daima doğruyu söylerdi, hiçbir zaman yalan söylemezdi. Daha doğrusu yalan bile söylemeyi beceremezdi. Bu yüzden annesi Müge'ye her zaman çok güveniyordu ve kızının doğruyu söylediğinden her zaman emindi. Baranın dairesine ulaştığında duraksadı ve heyecanını yatıştırmak istercesine derin bir nefes alıp verdikten sonra zile bastı.Baran kapıyı açarak kızın içeriye girebilmesi için kapıyı aralık bıraktı ve salona gitti.Müge içeriye giriş yaparak kapıyı kapattı. Müge,çekine çekine salona ilerlediği an Baran L şeklindeki koltukta oturuyordu ve sol kolunu koltuğun başlığına uzunlamasına uzatmıştı. Sağ bacağını kırıp , sağ ayağını sol dizinin üzerine yerleştirmişti. Sağ elindeki kumandayla televizyondaki kanalları değiştiriyordu. En sonunda kanal değiştirmeyi bırakıp bir müzik kanalında durdu ve klipte dans figürleri sergileyen sarı saçlı kızı yüzünde oluşan gülümseme ile çalan yabancı şarkıyı dinlerken aynı zamanda oynayan klibi izlemeye başladı. Müge onun oturduğu koltuğun başında dikilmiş bir şekilde Baranın pür dikkat televizyonu izlemesine bakıyordu. Baran başını çevirerek ayakta dikilen Mügeye baktı. Ardından yüzündeki gülümseme silinirken homurdanır bir sesle "Dikilme yalı kazığı gibi geç otur bir yere." dedi. Müge gözlerini devirerek Baranın karşısındaki tekli koltuğa yerleşti ve çantasını oturduğu koltuğun yanına yere koydu.Müge,onu süzdüğünde okuldaki kıyafetlerini çıkarmamış olduğunu gördü ve Baran oturduğu koltuktan ayağa kalkıp "Bir şey içer misin?" diye sordu Müge'nin gözlerinin içine bakarak. Müge onun kibarlığı ile şaşkınlıktan gözlerini kırpıştırırken "S-Sütlü kahve içerim." dedi elinde olmadan kekeleyerek. Baran Müge'nin kekelemesine gülerek ve aynı zamanda onu taklit ederek "O-O zaman ikimize de kahve yapıyorum Mügecik." dedi ve arkasını dönerek gülümsemesi yüzünde takılı kalırken mutfağa gitti. Baran aradan geçen beş dakikadan sonra siyah kupalarla salona geri geldi ve sütlü olan kahveyi Müge'ye uzattıktan sonra elindeki sert kahvesiyle az önceki kalktığı yere oturdu. Baran kahvesinden bir yudum aldıktan sonra anlamlı bakan gözleriyle "Yalnız gelmişsin." dedi kadifemsi çıkan sesiyle. "Ben hep birlikte gelirsiniz diye düşünmüştüm." "Onlarla birlikte gelmek istemedim." diye cevap verdi Müge. "Onlar da gelir o zaman birazdan." Birden bire kapı zilinin çalması ile birlikte "Geldiler bile." dedi Müge coşkulu bir sesle. "Rana okuldan gelmiş de olabilir." dedi Baran ayağa kalkarak kahve fincanını ortadaki sehpaya koyup ve tembel adımlarla kapıyı açmaya gitti. Kapıyı açtığında yanılmadığını görmesiyle Rana içeriye girip okul çantasını fırlatırcasına bir köşeye bıraktı. Ardından salona doğru ilerlediğinde Müge'yi burada görmesi ile birlikte yüzünde şaşkınlık ve onu burada görmesinin mutluluğu yer edindi. Müge ayağa kalktığında ise birbirlerine sanki kırk yıllık dostmuşlar gibi sımsıkı sarıldılar. "Hoş geldin!" dedi Rana coşkulu bir sesle geri çekilirken. Müge kızın iki yandan balık sırtı örülü saçlarına ve okul formasına bakarken "Hoş buldum!" dedi gülümseyerek. İkisi L şeklindeki koltuğa yan yana oturdular. "Ben üzerimi değiştirip geliyorum." diye seslenircesine konuştu onlara doğru Baran salonun kapı ağzından. Rana, Baranın olduğunu düşündüğü bardağı eline alırken "O kahve Baranın ve sert." diye konuştu Müge. "Ben de sert seviyorum zaten." dedi Rana umursamazca kahveden bir yudum alarak. Ardından parlayan ela gözleriyle "Bu arada seni gördüğüme çok sevindim Müge." dedi. "Baran, Nisayı Beratı ve beni davet etti de ders çalışmak için. Önce gelen ben oldum. " diye konuştu Müge. "Niye onlarla birlikte gelmedin?" diye sordu Rana merakla. "Onlarla birlikte gelmek istemedim." dedi Müge omuz silkerek. "Biliyor musun?" dedi Rana gözlerini kısarak. "Nisa denilen kız hiç samimi değil. O kadar boş ve saçma sapan konuşuyor ki. Nasıl böyle boş bir insanla arkadaşlık ediyorsunuz anlamış değilim." "Ben muhatap olmuyorum zaten onunla." dedi Müge. "Anladım." Rana coşkulu bir sesle konuşmayı sürdürdü. "Her neyse ya. Sonuç olarak buradasın. Birazdan Tarık abim de gelir okuldan, hem buraya kadar gelmişken onunla da tanışmış olursun." "O kim?" diye sordu Müge kaşlarını çatarak. "En büyük abim." dedi gülümseyerek Rana. "Hatta en sevdiğim abim olduğunu söyleyebilirim sana. Onunla daha iyi anlaşıyoruz. "Çocuksu bir sızlanmayla cümlesini sonlandırdı. "Baran abimle ise öyle değil. Hiç iyi anlaşamıyoruz." Müge sanki bir şeyi anımsamış gibi tek gözünü kısarken "Evet Baran bir keresinde benim yanımda telefonla konuştu onunla." dedi. "Siz bu arada üç kardeşsiniz değil mi?" "Evet." Rana coşkulu tavrını ve yüzündeki gülümsemesini korurken ayağa kalktı. "Madem Beratla Nisa gelecekmiş, ben de üzerimi değiştireyim. Berat şimdi beni böyle dağınık dağınık okul formalarıyla görmesin." Rana sanki ağzından bir şey kaçırmış gibi telaş yaparak elini dudaklarına götürdü. "Yani misafir olarak eve gelecekler ya ondan öyle söyledim." diye düzeltti cümlesini. "Her ne kadar Berat yabancı olmazsa da evimize gelen bir misafir sonuçta." Müge onun bu utangaç telaşlanan haline ve cümlesini düzeltmesine gülerken Rana üzerini değiştirmek için odasına gitti. Tam o sırada Baran üzerini değiştirmiş bir şekilde salona geri döndü. Üzerinde düşük belli gri bir eşofman ve zayıf, çok kaslı olmayan vücudunu ortaya seren siyah uzun kollu badi giymişti. Müge'nin karşısındaki tekli koltuğa yerleşip ellerini saçlarını arasından geçirerek erkeksi bir şekilde bacağını bacağının üzerine attı ve cebinden çıkardığı telefonuyla oynamaya başladı. Rana her iki kulağına birden piercingleri taktıktan sonra ördüğü saçlarını açıp sol yanına attı. Üzerini giyindikten sonra yaptığı hafif makyajla birlikte odasından çıktı. Odasından çıktığı an kapının zili ikinci kez çalarken beklediği kişiyle birlikte heyecanlandı. Baranın kendisine hiç de kibar olmayacak şekilde olan seslenircesine hiç de kibar olmayan emir verici konuşmasını işitti. "Kapıya bak!" Rana abisinin emri ile kapıyı açtığında kapıda beklediği kişiyi Nisayla birlikte gördü. "Hoş geldiniz!" İkisinin içeriye girip kapıyı kapatmasının ardından Rana Nisayı selamlarcasına samimi olmayacak bir şekilde sarılıp öptükten sonra üçü de salona geçtiler. Nisa Müge'yi görmesi ile birlikte gözlerini devirirken Nisa Baranın yanındaki tekli koltuğa yerleşti. Rana Müge'nin yanına otururken Berat ise L koltuğun sağ tarafında kalan ikili koltuğa oturdu. Berat Müge'nin yüzüne bakarak imalı bir yaklaşımla "Bugün biz masada Semih sana ne diyordu öyle?" dedi. "Dalgalı saç yakışmış, güzel olmuşsun falan." Müge onun imasına bir yanıt vermezken Baran duyduğu cümlelerle birlikte öfkeyle sağ elini yumruk haline getirerek "O muşmula suratlı sana öyle mi dedi?" dedi dişlerini sıkıp öfkeli bakışlarını Müge'ye dikerek. "Ona mı kalmış güzel olman, dalgalı saçın sana yakışıp yakışmaması?" "Öylesine söyledi ya." dedi Müge umursamazca. Baran ayağa kalkıp sert adımlarla salondan ayrıldı. "Barana ne oluyor?" dedi Nisa gözlerini kısarak. Nisanın söylediğini hepsi duymazdan gelirken Rana telefonunu eline alarak "Numaranı versene bana." dedi Müge'ye tatlı bir dille. "Tabii istersen." Müge gülümseyerek numarasını ona söylerken Rana ise telefonuna numarasını yazıp kaydederek onu çaldırdıktan sonra "Seni çaldırdım." dedi. "Sen de benim numaramı kaydedersin." "Tamam." "Müge sen gerçekten çok tatlı bir kızsın." dedi Rana içtenlikle. "Çok samimisin. O gün kafede hep birlikteydik ya, direkt kanım ısındı sana." Bakışlarını Nisaya çevirdi. "Ama senin için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Üzgünüm." Berat Rana'nın cümlelerine gülerken Nisa gülmesiyle birlikte Berata sert bir bakış attı ve ardından yapmacık gülümsemesiyle "Olabilir." dedi. "Benim de sana kanım ısınmamıştır belki." O esnada kapı zilinin üçüncü kez çalmasıyla birlikte hiç kimse yerinden kıpırdamadı açmak için. Art arda çalan zille birlikte Nisa kapıyı kalkıp kimsenin açmayacağını anlayınca ayağa kalkmaya karar verip "Ben açarım. " diyerek onlara doğru baktı. Nisa bir kez daha sabırsızca çalan zille birlikte hızlı adımlarla kapıya doğru yürüdü ve kapıyı açtığında gördüğü kişiyle birlikte gözleri şaşkınlıkla büyüdü. "Sen.." dedi Nisa şaşkınlıkla büyüttüğü gözleriyle iki adım gerileyerek. "Senin ne işin var burada? Sen geçen hafta arabana bindiğim adam değil misin?" Onun burada ne işi vardı? Nasıl tekrardan karşılaşabilirlerdi? Yine o anki yakışıklılığı ile karşısındaydı. Tarık da onu burada görmenin şaşkınlığı ile gözlerini büyüterek "Sen de geçen hafta arabama binen kızsın. Asıl senin ne işin var burada, evimde?" dedi. Nisa gözlerini kısarak ona doğru baktı. Evim mi demişti o az önce? "Anlamadım." dedi Nisa şaşkınlığını korurken. "Evim derken, burada mı yaşıyorsun sen?" "Evet." diye cevap verdi Tarık. "Şimdi içeriye girebilir miyim?" Nisa kapıyı bırakarak içeriye girdi ve Tarık da arkasından ilerledi. "Hoş geldin abi." dedi Rana salona gelen abisine bakıp gülümseyerek. "Hoş buldum güzelim." dedi Tarık sevecenlikle kardeşine buna karşılık. Nisa gözlerini kısıp ikiliye bakarak "Abi mi?" dedi şaşkınlıkla sorarcasına. "Evet." dedi Rana olağan bir şekilde. "Bu seni neden bu kadar şaşırttı?" Tarık, Nisanın bu şaşkınlığına başını iki yana sallayarak gülerken Nisa Tarık'a dönüp "Sen şimdi Baran'la Rana'nın kardeşi mi oluyorsun ? Yaşının bana yirmi iki olduğunu söylemiştin sanki. O zaman abisi oluyorsun. Çünkü senden yaşları küçük." dedi. "Yine başladı saçma sapan konuşmaya." diye mırıldandı Rana Nisaya tepkisini gösterircesine gözlerini devirerek. Aynı zamanda Nisanın cümlelerine anlam veremeyerek. Sanki abisiyle Nisa, birbirlerini çoktandır tanıyorlarmış gibi konuşuyorlardı. Berat da aynı anlam veremediği tepkiyle ikisini izliyordu. Müge ise hiçbir şey anlamadan olup bitene tamamen yabancı bir şekilde sessizlikle onlara doğru bakıyordu. "Evet. Abileri oluyorum." diye cevapladı Tarık Nisayı. Ardından yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu. "Bu arada yaşımı da unutmamışsın bakıyorum." Nisa ona verecek bir yanıt bulamazken bu tesadüfe inanamıyordu! Geçen hafta arabasına bindiği kişinin Baranla Rana'nın abisi olduğuna ve arabasına binmesinin üzerinden geçen birkaç günden sonra böyle tesadüfi bir şekilde karşılaşmış olmalarına inanamıyordu! "Ne oluyor?" dedi Berat dayanamayıp atılarak yanlarına gelirken anlamaya çalışarak. "Sanki önceden birbirinizi tanıyormuşsunuz gibi konuşuyorsunuz." "Tanışıyoruz zaten biz." Tarık Beratı yanıtladıktan sonra Nisaya gözlerini dikerek gülümsedi. "Değil mi? Sana az kalsın arabayla çarpıyordum, sonra hatamı telafi etmek için sana jest yapıp seni istediğin yere kadar bırakıyordum. Birbirimizle biraz da olsa konuşmuştuk. Ama ismini bana söylememiştin." Ona doğru bir adım attı ve elini uzattı. "O halde tekrardan tanışalım. Tarık." Nisa onun uzattığı elini sıktı. "Nisa." dedi. Elinin onunkiyle buluşmuş olması ile birlikte vücudunun karıncalandığını hissetti. Birkaç saniyeliğine koyu kahve gözlerine baktıktan sonra elini onun elinden çekti. Rana ile Müge ilgiyle onları izliyordu. Berat gözlerini kısarak hatırlamış gibi Tarık'a baktı. "Senin bana anlattığın mıydı bu?" Berat genişçe gülümsedi. "O anlattığın kız da Nisaymış demek ki. Vay be! Tesadüfe bak be!" "Öyleymiş." dedi Tarık Nisaya bakıp göz kırparak. Yine o günkü güzelliği ile karşısındaydı. Bu tesadüfi karşılaşma Nisaya sürpriz olduğu kadar Tarık'a da sürpriz olmuştu. "Ee?" dedi Tarık, bakışlarını Berat ve Nisada gezdirerek . "Siz nereden tanışıyorsunuz?" "Nisa arkadaşımız. Baranla ikimiz aynı sınıftayız." Berat eliyle Müge'yi gösterdi. "Müge de öyle." Tarık kendilerine izlercesine bakan ve varlığını yeni fark ettiği Müge'ye bir bakış attığında o sırada Baran içeriye gelerek Tarık'ın yanından geçerken hafifçe sırtına vurdu. "Tanıştın mı arkadaşlarımla?" Baran tekli koltuğa otururken Nisa ve Berat da kalktıkları yerlerine oturdular. "Zaten Nisayla önceden tanışıyormuşum. Sana anlattığım araba olayından." dedi Nisa'ya dik bakışlarla Tarık. "İsminin Nisa olduğunu ve arkadaş olduğunuzu az önce öğrendim." Ardından koyu kahve gözleri Rana'nın yanında oturan Müge'ye tekrar kaydı. Müge gözlerini onun gözleriyle buluştururken düz bir ifadeyle yüzüne baktı. "Seninle tanışmadık." dedi Tarık gözlerini kısıp sanki bir şeyi anımsamaya çalışıyorcasına. Şimdi hatırlamıştı kim olduğunu kardeşinin gösterdiği fotoğraftan. Yüzüne kondurduğu yaramaz sırıtma ile onun karşısına geçip elini uzattı. "Tarık ben. Baranın abisiyim. Sen de Mügesin değil mi?" Müge gülümseyerek ayağa kalkıp onun uzattığı elini sıktı. "Evet de." dedi ardından "Sen nereden biliyorsun Müge olduğumu?" diye sordu ve elini çekip oturdu . Tarık o an Baranın sert bakışlarını üzerinde hissederken yanlışlıkla pot kırdığını anlamıştı. Yüzündeki yaramaz sırıtma hala yüzünde yerini korurken bu tavrını hiç bozmadı. "Baran bana geçenlerde senden bahsetti de. Hatta sonrasında fotoğrafını da gösterdi." dedi. "Oradan hatırladım." Nazik bir şekilde cümlesini sonlandırdı. "Bu arada fotoğrafta göründüğünden daha güzelsin." Müge fotoğrafta göründüğünden çok daha güzeldi. Bunu inkar edemezdi Tarık. Masum bir güzelliği olduğu kadar çekici bir güzelliği de vardı aynı zamanda. "Öyle mi? Teşekkür ederim Tarık." dedi şaşkınlıkla ve kibarlıkla gülümsemeye çalışarak Müge onun bu iltifatı karşısında. Abisine kendisinden bahsetmiş ve fotoğrafını göstermiş olması istemsizce hoşuna gitmişti. Ama yine de bunun doğru olup olmadığından emin değildi. Baran öldürücü sert bakışlarıyla abisine bakmayı sürdürürken "Ne fotoğrafı lan?" dedi sert çıkan sesiyle. "Uydurma." Ardından Müge'ye dikti gözlerini sert tavrını bozmadan. "Ayrıca senden falan hiç bahsetmedim. Ben de fotoğrafın bile yok. Söylediklerine kulak asma, hepsini uyduruyor." "Bence de sen bütün bu söylediklerini şu an uyduruyorsun Tarık." diye atıldı Nisa alaycı bir gülüşle. "Ama tabii uydurduklarına Müge inanırsa o zaman bir şey diyemem. Çünkü bu saflıkla inanması normal. " Müge onun kendisine gönderme yaparak laf sokarcasına olan söylemine aldırmayıp sessizliğini korurken Tarık onun konuşması ile birlikte Nisaya düz bir bakış attı ve ardından tekrar Müge'ye döndü. "Uydurmuyor-"Baranın araya girmesiyle Tarık'ın cümlesi ağzından çıkmadı. "Eğer senden bir saçmalık daha işitecek olursam yemin ederim bak o zaman tepkimin ağırlığını senin üzerinde uygulamaktan hiç çekinmem." dedi Baran oturduğu yerden sert bir dille. "Anladın mı beni?" Tarık kardeşinin bu sert huyunu bilip daha konuşmadı ve başı öne eğik bir şekilde kardeşinin yanındaki tekli koltuğa oturdu. Baranın bu konuşmasıyla hiçbirinden çıt çıkmamıştı. Müge o an Baranın, kardeşleri Rana ve Tarık'a hiç benzemediğini farketti. Üç kardeşin tek ortak benzerlikleri, üçünün de esmer tenli olmalıydı. Tarık'ın da en az Rana kadar canayakın ve konuşkan olduğunu gördü kısa sürede de olsa. Aynı zamanda Tarık'ın da en az Baran kadar yakışıklı olduğunu gördü. Üstelik Baranın ince ve zayıf yapısının aksine kaslı ve yapılı bir vücudu vardı. Vücudu Barandan daha atletikti ve kolları daha kalındı. Kasları uzun zamandır spor yaptığını sergiler gibiydi. Baranla görünüş olarak birbirlerine hiç benzemiyorlardı. İlla benzetmesi gerekirse yüz hatlarını belki benzetebilirdi ,çünkü ikisinin de yüz hatları sertti. İkisi de sert görünümlüydüler. Kısa sürede de olsa karakter ve davranış olarak da birbirlerine benzemediklerini gördü aynı zamanda. "Ders çalışalım mı artık?" dedi Berat sessizliği bozan kişi olarak. "Sonuçta buraya bunun için geldik." dedi Nisa Beratı desteklercesine ve hepsi birden masaya geçtiler. "Ben de sizinle oturmak istiyorum." dedi Rana hemen başlarında dikilerek. "Oturabilirsin." Rana başını tekli koltukta oturmayı sürdüren Tarık'a çevirdi. "Ama öyle masada boş boş oturmayacaksın. Test çözeceksin." Rana sızlanırcasına ofladı. Tarık, kardeşinin bu sızlanmasına karşılık "Hiç sızlanma güzelim." dedi yumuşak bir sesle "Haziranda önemli bir sınav seni bekliyor." Rana arkasını dönüp bıkkınlıkla ayaklarını yere vura vura odasına giderek test kitabını, kulaklığını aldı. Elindeki kulaklık ve test kitabı ile birlikte geri dönerken Baranın yanına oturdu. Müge Baranın yanında,Rana da abisinin yanında oturmasıyla birlikte Baran ortalarında kalmıştı ve karşılarında ise Berat ile Nisa oturuyordu. Aradan biraz zaman geçtikten sonra Tarık, oturduğu tekli koltuktan kalkıp Nisa'nın yanına gelerek "Bir şey içmek ister misin Nisa?" dedi yüzüne kondurduğu gülümsemesiyle. Nisa başını önündeki defterden kaldırarak gözlerini Tarık'a dikti. "Çay, kahve, kola, sıcak çikolata, limonata, meyve suyu." Tarık'ın içecekleri sayarcasına konuşmasına Nisa ile birlikte hepsi birden gülerken "Sıcak çikolata yaparsan içerim." dedi Nisa. Tarık gözlerini Müge'ye dikerken "Sen bir şey içmek ister misin Müge?" diye sordu kibarca. Müge başını olumsuz anlamda sallarken Berat "Ben içmek isterim." dedi atılarak. "Bana meyve suyu getir." "Kalk kendin al lan." dedi Tarık sahte bir kızgınlıkla ve Nisa'ya sıcak çikolata yapmak için mutfağa geçti. Tarık birkaç dakika sonra elindeki sıcak çikolatayla geri döndüğünde elindeki yeşil kupayı Nisa'nın önüne bıraktı ve Nisa'nın yanındaki boş sandalyeyi çekerek yanına yan bir şekilde oturdu. Nisa ona başını çevirerek sıcak çikolatasından bir yudum alırken Tarık koyu kahve gözlerini Nisa'nın üzerine dikti. Dudağının bir kenarı yukarıya doğru kıvrılırken "Hayat zamansız başlangıçlarla dolu, değil mi?" dedi etkileyici tok sesiyle. "Anlamadım?" dedi Nisa hafifçe kaşları çatılırken alt dudağına bulaşan sıcak çikolatayı diliyle yalarken. Tarık'ın bakışları direkt Nisa'nın dudaklarına inmişti. "Ne demek istiyorsun?" Mügeyle Rana, o an ders çalışmayı bırakarak gözlerini onlara dikti. "Bilmem." dedi hafif bir alayla Tarık gözlerini onun dudaklarından çekip kızın gözlerine sabitlerken. "Arabayla seni eve bırakışımdan sonra tesadüfi bir şekilde burada karşılaşmamız aklıma bunu getirdi." Nisa alay edercesine onun söylediklerine kahkahayla güldü ve Baran çattığı kaşlarıyla bakışlarını ikiliye dikti. "Gidin başka yerde flörtünüzü edin lan! Ders çalışıyoruz burada." "Benimle flört eden Tarık." dedi Nisa gülmeye devam ederken ellerini kaldırıp. "Evet ediyorum." dedi Tarık olağanlıkla. Ardından Nisaya göz kırpıp hafifçe eğilip fısıldarcasına çapkın çapkın konuştu. "Ders çalışmanız bittikten sonra konuşmamıza yine devam ederiz." Nisa gülümseyerek elini onun dizine koydu. "Sıcak çikolata için teşekkür ederim." dedi. "Kıvamı güzel olmuş. Yoğun. Tam sevdiğim gibi." Tarık dudaklarını aralayıp tam bir şeyler söyleyecekken Müge'nin araya girmesiyle cümleler ağzından çıkmadı. "Sen bizim üniversitede okumuyorsun Tarık. Değil mi?" Müge'nin merakla konuşması üzerine Tarık başını ona çevirdi. "Hayır sizin üniversitede okumuyorum ben." diye cevap verdi. "Ne okuyorsun?" "Bilgisayar Mühendisliği ve son sınıfım." "Ben az önce ne söyledim?" dedi Baran sert bakışlarını Mügeye dikerek. "Ders çalışıyoruz dedim." Tarıkla Müge, Baranın tepkisi üzerine sanki anlaşmışlar gibi birbirlerine bakıp gülerlerken Tarık masadan kalktı ve biraz önce kalktığı tekli koltuğa yeniden oturdu. Aradan geçen bir iki saatten sonra Tarık yine masaya geldi ve bu sefer Barana yönelik konuştu. "Baran bir gelir misin?" "Ne var?" diye homurdandı Baran gözlerini abisine dikerek. "Hadi." dedi sabırsızlıkla ritim tutarcasına bir ayağını yere vururken. Baran oflayarak sandalyesinden kalktı ve abisinin peşinden ilerlemesiyle birlikte Tarık'ın odasına girdiler. Müge başının ağrıması ile birlikte mola verme ihtiyacı hissederken ayaklanarak "Ben bir lavaboya gideyim." dedi ve koridora doğru ilerledi. Yüzünü soğuk su ile yıkadıktan sonra lavabodan çıktığında koridordaki kapısı hafifçe aralık odalardan birisinde Baran ve Tarık'ın sesi duyuluyordu. İçinde beliren bir merakla birlikte kapıya doğru yaklaştı. Bunun doğru bir davranış olmadığının farkında olmasına rağmen yine de içindeki meraka yenik düştü. Ne konuştuklarını merak kesilerek kapıya biraz daha yaklaştı ve konuşmalarını rahatlıkla duyabiliyordu. "Nisanın sevgilisi var mı?" diyen Tarık'ın sesini duydu Müge. "Öyle bir şey varsa sen bilirsin." "Bunu sormak için mi beni çağırdın buraya?" dedi Baran abisine çıkışırcasına. "Evet." "Bilmiyorum." dedi Baran alayla. "İnsanların özel hayatıyla ilgilenmiyorum . Ama yalnız bildiğim tek bir şey var, bana ilgi duyduğu." "Ne?" dedi Tarık sert bir tepkiyle. "Ne saçmalıyorsun sen?" "Tam emin değilim ama bana biraz yakın davranıyor. Tavırları arkadaşça olmasından daha çok sanki bana ilgi duyduğunu belli eder gibi. Beni biliyorsun zaten, ben soğuk nevale adamın tekiyim. O yüzden hiç endişe etme." "Eee ne olacak şimdi?" dedi Tarık çaresizlikle. "Eğer biraz daha bana bu tavırlarına devam ederse kendisine ilgim olmadığını ona kibarca kalbini kırmadan söyleyeceğim." "Doğru. Senin Müge'ye ilgin var. Ondan hoşlanıyorsun sen değil mi?" Tarık'ın imalı çıkan sesi ile birlikte Müge heyecanlandığını hissetti. Ardından Baranın katı çıkan sesini işitti. "Saçma sapan imalar yapıp durma bana. Müge'ye ilgi duyduğum falan yok. Ayrıca Müge'den de hoşlanmıyorum." Müge duyduğu cümlelerle birlikte hayal kırıklığına uğradığını hissederken hislerinin karşılıklı olmaması kendisini üzmüştü. Aynı zamanda Baranın da kendisinden hoşlanmıyor oluşuna da. Bir an önce gitmek istiyordu buradan! "Tamam öyle olsun." dedi Tarık konuyu kapatırcasına. "Bu arada onu ilk gördüğümden beri aklımdan hiç çıkmıyor. Ayrıca o gün benden etkilenmişti. Benden etkilendiğini anladım yani. Ama ben Nisayla daha sonra bir baş başa konuşacağım zaten. Benimle arkadaş olmak isterse oluruz, başlarız bir yerden ama istemezse de onu zorlayacak değilim." Ardından Tarık'ın minnet dolu çıkan sesini duydu. "Sağol kardeşim bu arada beni dinlediğin için." Müge adım seslerini duyar duymaz kapının yanından çekildi ve birkaç adım geriledi. Baran'ın odadan çıktığını görürken, Baran ile göz göze geldi ve Baranın kaşları çatıldı. "Ne arıyorsun sen burada?" dedi hesap sorarcasına. "Bizi mi dinliyordun?" "Hayır." dedi kuru bir sesle. "Lavaboya gitmiştim de. Banyodan çıktım şimdi." Müge salona doğru geçip koltuğun yanına koyduğu çantasından telefonunu çıkarıp saate baktığında akşam saatlerine doğru geldiğini gördü. Bu kadar saat Baranlarda mı durmuştu gerçekten? Hava kararmadan evine gitmeliydi artık. Üstelik Baranın Tarık'a söylediklerinden sonra burada daha fazla durmak istemiyordu. O sırada Baran ve Tarık da salondaki yerini almıştı. Müge çıkardığı deri ceketini üzerine giyip çantasını sırtına takarken "Ben gidiyorum birazdan hava kararacak. " dedi Müge'ye masaya doğru bakarak. "Gidiyor musun?" dedi Tarık ona yönelik konuşarak. "Evet geç olmadan gideyim." diye yanıtladı Müge. Tarık, masada oturan kardeşine dönerek "Müge gidiyor bir geçir istersen." dedi. "Gitsin. Kapı orada." dedi Baran umursamaz bir tavırla Müge'ye hiç bakmadan. Baran'ın artık bu hareketi patlak verirken içinden bir daha Baranın evine gitmeyeceğine dair kendisine söz verdi. Bakalım kendisine verdiği bu sözü tutabilecek miydi? "Baran ayıp ediyorsun bak." dedi Tarık ısrarcı tutumuyla. Baran abisini duymazlıktan geldi. "Hiç gerek yok." dedi Müge bozulmuş bir sesle ve o an Nisanın alaycı bakışlarıyla karşı karşıya gelirken Nisa vedalaşırcasına alayla ona el salladı. "Okulda görüşürüz Müge." dedi Berat dostane bir tavırla gülümseyerek. Müge gülümsemeye çalışarak ona başını sallarken Rana sandalyeden kalkıp abisi Tarık'a "Gel biz geçirelim Müge'yi." dedi. Müge 'Gerek yok' dese de ikisi de kapıya kadar kıza eşlik ettiler. Rana vedalaşırcasına Müge'ye sarılırken "Sen Baran abime takılma." dedi ve geri çekildi. "Öyledir o. Boşver. Hiç üzme kendini. Hatta onun adına ben senden özür dilerim. " "Özür dilemene hiç gerek yok. Hiç önemli değil. " "Görüşürüz o zaman yine. Telefon numaralarımız artık birbirimizde var, mutlaka konuşuruz." Rana onu güldürmek istercesine gülerek konuştu. "Valla senin gibi tatlı bir kız, Baran abim gibi birisiyle nasıl arkadaş olmuş hayret ediyorum." Müge onun söylediğine gülerek karşılık verirken bu sefer Tarık'a dönüp elini uzatarak "Bu arada seninle tanıştığımıza memnun oldum Tarık." dedi gülümseyerek. Tarık onun uzattığı elini sıkarken "Ben de memnun oldum Müge." dedi sempatik tavırlarla. Müge elini çekerek kapıyı açıp abi kardeşe son kez baktı. "Görüşürüz." deyip vedalaştıktan sonra kendisini dışarıya atıp kapıyı kapattı.
⚪️ |
0% |