@moonliiighht
|
"Keyifli okumalar!" ⚪️ Müge, Baranların oturduğu evin apartmanından kendisini dışarıya attığında birden bire soğuk havayla temas ettiği için üşüdüğünü hissetti fakat bu soğukluk kendisini iyi hissettirmesiyle birlikte aynı zamanda rahatlatmıştı. Sokağın aşağısındaki caddeye doğru kaldırımda yürümeye başladı. Kırılmıştı Barana. Hem de çok kırılmıştı. Kapı orada. Bu iki kelimeden oluşan cümle kendisini çok kırmıştı. Gitmeden hemen önce Baranı Tarık ile konuşurken gizli gizli dinlediğinde Baranın kendisinden hoşlanmadığını söylemesi kendisini üzmesinden daha çok bu kaba davranışı üzmüştü. Büyük konuşuyordu belki ama onun evine bir daha gitmemekte kararlıydı. Aklından geçirdiği bu son cümle ile birlikte gözleri dolarken aynı zamanda kalbinin de acıdığını hissetti. Baranın zaten kaba bir insan olduğunu biliyordu en başından beri. Fakat ondan bu kaba davranışı hiç beklemezdi. En azından kapıya kadar geçirme nezaketinde bulunacağını düşünüyordu. Bu nezaketi Baranın yerine Tarık'la Rana sergilemişti kendisine. Baran kesinlikle onlardan nezaketlik dersi almalıydı! Nisa da o an sanki Baranın bu kaba davranışına sevinmiş gibi alayla kendisine gülümseyip el sallamıştı. Bu hareketlerin her biri sinir bozucuydu. Gözlerini kırpıştırırken her iki yanağından da yaşların süzülmesine izin verdi. Burnunu çekti ve cebinde çalan telefonunun melodik sesini işittiğinde telefonunu cebinden çıkarıp açarak kulağına koydu. "Ablacığım nasılsın?" Kardeşi İlaydanın enerjik çıkan sesini duyar duymaz istemsizce gülümsedi. "İyiyim ablacığım." dedi Müge çatallı çıkan sesiyle. "Sen nasılsın?" "Ben iyiyim de. Senin neyin var? Sesin kötü geliyor?" Müge, İlayda'nın endişeli çıkan sesi ile birlikte "Yok bir şey." dedi boğazını temizleyerek. İlaydanın kıkırtısını işitti Müge. "Üniversitede çocuğun birine mi aşık oldun yoksa?" Müge kardeşini paylar gibi cevap verdi. "Ablacığım ben çocuğun birine aşık olmak için gitmiyorum üniversiteye, eğitim almaya gidiyorum." "Abla şaka yaptım ya. Hemen kızma." İlaydanın tatlı sesi kulaklarına doldu. "Her neyse ya. Üzüldüğün bir şey yoktur umarım. Haftaya sömestr tatili başlıyor. Bu cuma karneleri alacağız. Cumartesi günü babamla birlikte yanına geleceğiz. Yani anlayacağın bütün sömestr seninleyim abla. Her sömestrda olduğu gibi." Coşkulu bir sesle bağırdı. "Bekle beni İstanbul!" Müge onun bağırması ile birlikte istemsizce telefonu kulağından uzaklaştırarak "Kulağımın zarını patlattın İlayda!" diye homurdandı ve telefonu kulağına yeniden yaklaştırdı. Kardeşinin güldüğünü işitirken "Benim de bu hafta finallerim bitiyor." diye devam etti konuşmaya Müge. "Okul haftaya ara döneme girecek. Tatillerimizin denk gelmiş olmasına çok mutlu oldum. " Derin bir iç çekti Müge. Kardeşiyle konuştuğu anda Baranın kırgınlığını bile bir anlığına unutmuş gibiydi. Kardeşi biraz olsun kafasını dağıtmayı başarabilmişti. "Ayrıca özledim seni İlayda." "Ben de abla. Ben de seni özledim. Bu cumartesi geliyorum. Çok az kaldı." "Ablacığım başka söyleyeceğin bir şey var mı?" Kardeşiyle konuşurken sokağın sonuna gelmiş olduğunu fark etti ve sağa dönerek caddede yürümeye başladı. "Dışarıdayım da. Birazdan taksiye bineceğim. Sonra yine konuşuruz." "Tamam ablacığım." "Öpüyorum seni. Bye!" "Bye abla!" İlaydanın telefonu kapatması ile birlikte taksiye binmeden önce arkadaşı Kaderi aramaya karar verdi ve onun numarasını rehberden bularak arayıp telefonu kulağına koydu. Çok beklemeden Kader telefonu açmıştı bile. Arkadaşının yorgun çıkan sesi kulaklarına doldu. "Efendim Müge!" "Çıktın mı dershaneden?" "Çoktan çıktım. Evdeyim. Neden ki?" "Müsaitsen sana geleceğim de. Sana anlatacaklarım var. Bir şeyler oldu da." Kaderin heyecanlı çıkan sesi hemen kulaklarına doldu. "Ne oldu? Baranla ilgili mi?" "Evet. Ama öyle sevineceğin bir şey değil." "Üzüleceğim bir şey mi?" Müge derin bir iç çekti. "Sayılır." "Pislik Baran!" diye homurdandı Kader. "Kader ya!" dedi güler gibi Müge. "Tamam bekliyorum gel hemen. Ayrıca gelirken abur cubur bir şeyler almayı da unutma." "Unutmam. Merak etme." Arkadaşıyla vedalaşmasının ardından telefonu kapattı Kader. Ve Müge, caddede durdurduğu taksilerden birisine binerek bulunduğu yerden hızla uzaklaştı. ⚪️ Tarık, kardeşi Rana ile birlikte Müge'yi geçirdikten sonra birlikte salona geçtiler. Umursamaz bir tavırla masada oturan kardeşi Baranın üzerine dikti koyu kahve gözlerini. "Az önce o davranışın neydi senin öyle Baran?" Baran adının zikredilmesiyle birlikte sert bakan gözlerini abisine dikti. Tarık duruşunu dikleştirirken ciddiyetini koruyarak konuşmaya devam etti. "Müge'ye olan davranışın." dedi Tarık ciddi bir sesle. "Gitsin. Kapı orada demen. Bu davranışın hiç yakışık almadı kardeşim. Kız çok bozuldu." "Ben ne yapabilirim bozulduysa?" dedi Baran umursamaz tavrını korurken sert bir sesle. Nisa başını Tarık'a çevirdi. "Evet. Baran ne yapabilir bozulduysa? Ayrıca Baran ona bir şey demedi ki. Gitmek isteyen gider yani bu kadar basit. Ben bunda bozulacak bir şey göremiyorum." Tarık'ın hemen yanında dikilen Rana, kollarını göğsünde bağlayarak, ela gözlerini kısıp Nisaya baktı. "Aynı şey sana söylendiği zaman sen bozulmazsın o zaman Nisa." Berat sanki Rana'nın bu cümleyi söylemesi hoşuna gitmiş gibi gurur duyarcasına dudağının bir kenarı yukarıya doğru kıvrılırken Rana'ya baktı kısa bir anlığına. "Neden öyle dedin peki? Sebebini öğrenebilir miyim?" "İlla bir sebebi mi olması gerekiyor?" dedi sinirle bağırarak Baran, ellerini saçlarının arasından geçirirken. "Yeter! Bir daha onunla ilgili ağzından bir şey duymak istemiyorum!" Ardından sert bir alayla güldü. "Ayrıca sebebi olsa bile bunun seni ilgilendirdiğini mi düşünüyorsun?" Tarık kardeşinin bu fevriliği karşısında iç çekti ve Nisaya baktı. "Ders çalışmaya hala devam ediyor musunuz?" diye sordu Tarık sakin bir şekilde. Nisa elindeki kurşun kalemi dudaklarına götürdü ve kalemi dişlerinin arasına alıp hafifçe dişler gibi yüzünde oluşan yamuk gülümsemeyle Tarık'a baktı. "Neden?" Tarık karşısındaki çekici gözükmeye çalışan kıza bakarak "Ders çalışmamız bittikten sonra konuşmamıza devam ederiz dediğimi hatırlıyorum çünkü." dedi etkileyici çıkan ses tonuyla. Nisa onun bu ses tonunun aklının başından almasına izin verirken dişlerinin arasından çektiği kurşun kalemi masaya koyarak Beratla Barana baktı. "Beyler, ders çalışmaya devam mı?" Baran bir yorumda bulunmazken, Berat yüzünde oluşan imalı sırıtmayla can dostu Tarık'a baktı. "Bence bugünlük bu kadar yeterli. Sizin konuşacak şeyleriniz vardır şimdi." Tarık da yüzünde memnuniyetle oluşan sırıtmayla can dostuna karşılık verirken Nisa atılarak "Konuşacak şeylerimiz olduğunu hiç zannetmiyorum." dedi Tarık'a bakarak. Tarık'ın yüzündeki sırıtma silinirken "O zaman niye onlara ders çalışmaya devam mı, diye sordun?" dedi alaycı bir sesle. Nisa sandalyeden kalktı ve hafiften kıstığı açık kahverengi gözleriyle Tarık'a bakıp "Seninle konuşmaya devam etmek için mi sorduğumu düşündün gerçekten?" dedi alayla gülerek. "Kendim için sordum Tarık. Gideceğim. O yüzden. " "Gidiyorsan o zaman ben de sana eşlik edeyim gideceğin yere kadar. Hem böylelikle konuşmamıza da devam etmiş oluruz." dedi Tarık ısrarcı tavırlarla. "Bugünlük kolay bir şeyler yap." dedi Tarık umursamazca omuz silkerek fikrini söylerken. "Geç oldu." "Sen geçen gün fırında soslu tavuk yapmıştın Rana." diye atıldı Berat yüzünde oluşan gülümsemeyle. "Çok lezzetliydi. Tadı damağımda kaldı valla. Yapsana yine. Ben de bu akşam yemeğini sizinle yemiş olurum." Rana fırında soslu tavuk yapma fikri cazip gelmiş gibi başını sallayarak "Yapabilirim yine aslında." derken Baran sert bir sesle Berata "Sizin evde yemek pişmiyor mu?" dedi. Berat, Baranın bu söylediğine aldırmayıp gülerken Nisa bu sefer atılan oldu ve eliyle Rana'yı gösterdi. "Yemekleri hep bu kıza mı yaptırıyorsunuz?" diye sordu. "Yaptırmıyoruz." diye cevap verdi Tarık, Rana'nın yerine. "Babamla Baran ve ben yemek yapmayı pek bilmediğimiz için Rana bu evde yemekleri yapıyor." "Yemek yapmayı bilmemeniz bir mazeret değil." diye konuştu Nisa sivri bir dille. "Kız sonuçta yemek yapmayı bilerek doğmadı. Siz de yemek yapmayı öğrenebilirsiniz." Rana, Baranla Tarık'a bakarak imalı bir şekilde "Duyun bunları." dedi başını sallayarak. Nisa derin bir nefes alıp verdikten sonra Beratla Barana el salladı. "Her neyse. Gidiyorum ben. Okulda görüşürüz arkadaşlar." Nisa kapıya doğru ilerlerken hemen peşinden Tarık ve Rana da geliyordu. Nisa başını çevirdiğinde Tarık'ın vestiyerden aldığı ceketi üzerine geçirdiğini görerek "Sen nereye?" dedi sorarcasına. "Konuşmayacak mıydık?" dedi Tarık alayla. Nisa pes etmiş gibi gözlerini devirirken kapıyı açıp "Konuşalım pekala." dedi. "Abi." dedi Rana. "Sen Nisayla gitmeden önce ben sana bir şey söylemek istiyorum." "Sonra söylesen?" "Merak etme. Uzun sürmez." "Çok mu önemli?" dedi Tarık. Rana ela gözlerini Nisaya dikti. "Çok önemli değil ama içimde de kalsın istemiyorum." "Ben aşağıda bekliyorum seni Tarık." diye konuştu Nisa. "Kardeşinle konuştuktan sonra gelirsin." Tarık başını salladıktan sonra Nisa'nın merdivenlerden indiğini görerek kapıyı kapattı ve kardeşiyle birlikte salona ilerledi. "Evet. Ne söyleyeceksin?" dedi kardeşinin karşısına geçerek. "Abi ben o Nisa denilen kıza çok uyuz oluyorum." diye konuştu Rana kollarını göğsünde bağlayarak. "Hiç samimi gelmiyor bana." "Olabilir." dedi Tarık omuzunu silkerek. "Kimse kimseyi sevmek zorunda değil." Kaşlarını kaldırdı. "Sen şimdi bana bunları neden söylüyorsun? Ne alaka?" "Ona ilgi duyar gibi olan davranışların yüzünden olabilir mi acaba?" dedi Rana imayla. "O kadar saçma sapan ve boş konuşmaları var ki. Hiç tahammül edilecek birisi değil." "Bırak da ilgi duyduğum kızın tahammül edilecek birisi olup olmadığına ben karar vereyim." dedi Tarık alaycı bir üslupla. Rana histerik bir gülüşle başını iki yana sallarken lafa atılan Berata dikti ela gözlerini. "Senin bu Nisayı çekememezliğini hiç anlamış değilim Rana." Berat cümlesini sarf ettikten sonra Tarık'a baktı. "Nisa gayet güzel ve alımlı bir kız. Senin de bu yakışıklılığına bakılırsa birbirinizi çok güzel tamamlarsınız. Rana'ya sen bakma." Baran onların aralarında dönen bu konuşmalarını saçma bulur gibi gülerek ayağa kalkıp "Ben niye hala burada durup bunları dinliyorum?" dedi ve salonu terk edip odasına gitti. Rana, odasına giden Barandan sonra "Dış görünüş olarak birbirlerini tamamlamaları konusunda haklı olabilirsin." diye cevap verdi Berata. "Fakat asıl en önemlisi, karakter olarak birbirlerini tamamlamaları Berat." Tarık sıkılmış gibi bir çekerek Berata baktı. "Ben gidiyorum kardeşim. Kız aşağıda beni bekliyor." Rana kendi kendine başını iki yana sallayıp Tarık'a son bir bakış attıktan sonra kendi odasına girdi. Tarık da kardeşinin kendi odasına gidişinin ardından Nisa'yı daha fazla bekletmeden evden çıktı. Tarık oturduğu evin apartmanından da çıktığında apartmanın önünde duvara yaslanmış bir şekilde bekleyen Nisayı görerek karşısına geçip pantolonunun cebinden çıkarttığı sigara paketini açıp paketi ona doğru uzattı. "Kullanıyor musun?" "Çok arada, tek tük." diye cevap verdi Nisa ve paketin içinden bir dal alıp dudaklarının arasına yerleştirdi. Tarık da paketin içinden bir dal alıp dudaklarının arasına yerleştirdiği sigarasını ve Nisanın da sigarasını ceketinin cebinden çıkardığı çakmakla yaktı. Karşılıklı bir biçimde sigaralarını içmeye başladılar. "Bir kafeye gidip oturalım mı?" dedi Tarık içine çektiği sigarasının dumanını Nisanın üzerine doğru üfleyerek. "Niye?" dedi Nisa alaycı bir gülümsemeyle. "Şu anlamazlıktan gelme oyununu bırak artık." dedi Tarık sıkılmış bir şekilde. "Konuşmamıza bir kafede devam etmeyi ben de çok isterdim ama çok yorgunum." dedi Nisa sahte bir üzüntüyle. "Ders çalışmaktan beynim durmuş bir vaziyette." "O zaman seni evine kadar bırakayım." "Eve gideceğimi nereden biliyorsun?" dedi Nisa tek kaşını kaldırarak. "Belki ben buradan başka bir yere gideceğim." "Az önce sen bana çok yorgunum demedin mi?" "Belki sana yalan söylüyorum." Tarık onun bu sürdürdüğü oyundan sıkılmış gibi gözlerini devirip oflarken Nisa sesli bir şekilde güldü ve ardından gülmesini hiç bozmadan elini onun koluna koyup "Tamam tamam." dedi. "Şaka yaptım." Tarık mutlu olurcasına gülümseyerek ona bakarken bu karşısındaki yakışıklı adama hayranlıkla baktı. Saatlerce onun bu güzel görüntüsünü gözünü hiç kırpmadan izleyebilirdi. Bu güzel görüntüsü bile yüreğini hoplatmasına yetiyordu. Nisa bu heyecanını yatıştırmak istercesine "Rana ile ne konuştunuz?" diye sordu. Tarık umursamazca elini sallayarak "Önemli değil." dedi. Biten sigaralarının ardından ikisi de arabaya binip uzaklaştılar.
⚪️ "Evin bu sokakta mı?" dedi Tarık arabayı durdururken. "Evet." dedi Nisa ona gülümseyerek. Parmağını cama koyarak ona kahverengi iki katlı görünümü eski olan ahşap evi gösterdi. "Hatta bak bu bina." Tarık onun camdan gösterdiği eve doğru bakıp "Güzel." dedi. "Hem de iki katlı." "Dedemden kalma." dedi Nisa omuz silkerek. "Yani babama dedemden kaldı bu ev. Öyle söyleyeyim sana." Yol boyunca her ikisi de birbirleriyle Nisanın evini tarif etmesi konuşmayıp Tarık ona söyleyeceklerini şimdiye saklamıştı. Tarık başını ona çevirerek yutkunmasının ardından konuşmaya başladı. "Nisa. Hani seni eve bırakmıştım ya arabayla sana az kala çarpacağım gün. Ben o günden sonra karşılaşacağımızı hiç düşünmezdim. Ve benim o günden beri sen aklımdan hiç çıkmadın. " "Ben de karşılaşacağımızı hiç düşünmezdim." diye konuştu Nisa onun yoğun bakan koyu kahverengi gözlerine, gözlerini dikerken. "Seni ikinci kez görmüş olmak beni mutlu etti doğrusu. Bu yaklaşımımdan sana ilgi duyduğumu ve senden etkilendiğimi az çok anlamışsındır." diye devam etti Tarık, kızın gözlerine bakarken yoğun bir sesle. Nisa, onun cümleleri ile birlikte heyecanlandığını hissederken aynı zamanda sıcakladığını da hissetmişti. "Ve ben de birbirimizi daha yakından tanıyalım diyorum. Ne dersin?" Nisa gözlerini ondan kaçırıp önüne dönerek "Bilmiyorum." dedi. "Benim kalbim bu duygulara uzun zamandır kapalı, ben kapattım kendimi doğrusu." Tarık sessizce, dikkat kesilmişcesine onu dinliyordu. "Yani bunun bir sebebi var aslında. Benim son ilişkim kötü bir şekilde sonuçlandı. Erkek arkadaşımı bir kızla yakınlaşırken gördüm. O zamandan beri bir daha ilişkim hiç olmadı." "Bu onun şerefsizliği." dedi Tarık yumuşak ve Nisayı anlar gibi bir tonlamayla. "Sen bunu geride bırakıp artık önüne bakmalısın. Kendini bu şekilde kapatmamalısın." "Çoktan geride bıraktım." diye cevap verdi Nisa. Düşünceyle ofladı. "Öyle işte Tarık." "Sen benim hakkımda ne düşünüyorsun peki?" diye sordu Tarık. "Bilmem." dedi Nisa düz bir sesle omuz silkerek. Ardından ona dönüp emniyet kemerini çıkardı. "Teşekkür ederim bıraktığın için." "Telefon numaranı verir misin?" dedi Tarık cebinden telefonu çıkararak. "Ara sıra konuşuruz belki." Nisa yüzünde oluşan yaramaz bir gülümsemeyle "Numaram Berat'ta ve Baranda var. Onlardan alabilirsin bu kadar çok benimle konuşmak istiyorsan." dedi. "Sen şimdi versen olmaz mı?" dedi Tarık gülerek. Nisa yüzündeki gülümsemesini bozmadan hiçbir şey söylemeyip arabadan indi. Evine doğru ilerlediğinde düşünceler içerisindeydi. Ama yine de mutluydu. Çok mutluydu.
⚪️
|
0% |