@moonliiighht
|
"Keyifli okumalar!"
⚪️ Müge, arkadaşı Kaderin oturduğu daireye ulaştığında zili çaldı ve iki adım geri çekilip kapının açılmasını beklemeye başladı. Kafası allak bullaktı ve arkadaşı ile dertleşmeye ihtiyacı vardı. Üzüldüğü anlarda ve canı sıkkın olduğu anlarda Kaderle dertleşmek kendisine çok iyi geliyordu. Ve yine dertleşmeye ihtiyacı olduğu anlardan birisindeydi. Kapıyı açan Kaderin annesi Demet Hanım, Müge'yi görünce gülümseyerek "Hoş geldin kızım!" deyip onu içeriye aldı. "Hoş buldum Demet Teyze!" Müge üzerindeki siyah deri ceketini çıkarıp vestiyere astıktan sonra birlikte salona doğru geçtiler. Yan yana ikili koltuğa otururlarken "Nasılsın kızım?" diye sordu Demet Hanım sevecen bir şekilde. "İyiyim. Sen nasılsın?" dedi Müge durgunluğunu da sesine yansıtırken. Müge'nin durgunluğu Demet Hanımın gözünden kaçmamıştı. "Ben iyiyim de. Sen pek iyi değilsin gibi. Neyin var?" "Yok bir şey." dedi Müge düz bir sesle. "Finallere çalışıyorum da. Ondan biraz yorgun hissediyorum kendimi." Demet Hanım anladığını belirtircesine başını salladıktan sonra odasında olan Kadere sesini duyurmak istercesine bağırdı. "Kızım Müge geldi!" "Tamam anne geliyorum şimdi." Her ikisi de Kaderin sesini işittikten sonra Demet Hanım tekrar Müge'ye döndü. "Ee Banu ne yapıyor? Çok oldu onunla da görüşmeyeli." "Annem çalışıyor ya ne yapsın iş güç işte." dedi Müge gülümsemeye çalışarak. O sırada taranmış, nemli duran açık kahverengi saçları ile birlikte Kader salona geldi. "Banyo mu yaptın annem?" dedi Demet Hanım kızına bakıp. Kader annesine gülümsedi. "Evet anne. Banyo yaptım." Müge'ye döndü. "Hoş geldin canım! Bu arada geldiğini duydum ama üzerimi giyiniyordum. Sen gelmeden hemen bir banyo yapayım dedim." "Olsun canım iyi yapmışsın." Kader Müge'yi elinden tutarak ayağa kaldırdı. "Türk kahvesi içer miyiz?" "İçelim." diye cevapladı Müge. "Ama ben şekerli içiyorum." "Tamam." dedi Kader gülerek. "Sana şekerli yaparım." Annesine baktı. "Sana da yapayım mı anne , içer misin?" "Yaparsan içerim ben de. Şekersiz içiyorum biliyorsun." Demet Hanımın konuşmasının ardından kızlar kahve yapmak için mutfağa gittiler. Müge'ye , kendisine ve annesine kahve hazırlamasından sonra annesine kahvesini ikram etti Kader ve iki kız Kaderin odasına çekildi. Tepsiyi aralarına koyup yatağın üzerinde bağdaş kurarak karşılıklı şekilde oturdular. Kader merakla bakan kahverengi gözlerini onun üzerine dikti. "Ee anlat bakayım. Nasıl üzdü o pislik seni?" Müge kahvesinden bir yudum alıp boğazını temizledikten sonra anlatmaya başladı. "Bak şimdi Baran bizi finallere çalışmak için eve davet etti tamam mı-" Kaderin gözlerini büyüterek şaşkınlıkla konuşması ile birlikte Müge'nin konuşması yarıda kaldı. "Baran evine mi davet etti?" "Evet." dedi Müge yarıda kalan konuşmasını devam ettirerek. "Nisayı, Beratı ve beni davet etti. Sonra işte finallere çalışmak için Baranın evinde toplandık. Ders çalışırken işte o sırada Baranın abisi Tarık, Baranı yanına çağırdı konuşmak için. Onlar gittikten sonra ben de elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gittim. Lavabodan çıktığımda onların odasından konuşmaları duyuluyordu. Odanın kapısı aralıktı." "Ve sen de dayanamayıp konuşmalarını dinledin değil mi?" dedi Kader arkadaşına sinsi bir gülümsemeyle. "Aynen öyle oldu." dedi Müge başını sallayarak. "Tarık Barana sorular sordu Nisa hakkında sevgilisi var mı falan diye. Anladığım kadarıyla Nisaya bir ilgisi var. Çünkü konuşmaya falan çalıştı hep Nisayla." "Nisa mı?" dedi kaşlarını çatarak Kader. "Baranın abisi o gıcık kızdan mı hoşlanıyor?" "Galiba." diye cevap verdi Müge. "Her neyse, lafı fazla uzatmayacağım. Ondan sonra Tarık da Barana birden bire Müge'den hoşlanıyor musun, bir ilgin var değil mi falan diye imalı imalı sordu. Baran da hoşlanmıyorum yanıtını verince benim o sırada içimden bir şeyler koptu. Tam ben de uzaklaşacakken Baran çıktı odadan. Öyle bir baktı bana kaşlarını çatıp. Sonra bana 'Bizi mi dinliyordun?' dedi. Ben de 'Hayır.' dedim ve sonra oradan gitmek için toparlandım. Ben gidiyorum falan dedim. Tarık işte o sırada Barana 'Müge gidiyor bir geçir.' falan dedi. Baran da 'Gitsin kapı orada.' demez mi?" "Pisliğe bak." dedi Kader kızgınlıkla. "Nisa da bana alayla el sallayıp Baranın da bana öyle demiş olması hoşuna gitmiş gibi güldü. Beni sonra işte Baranın kız kardeşi Rana ve Tarık geçirdi. Ağlamamak için kendimi çok zor tuttum." dedi Müge üzgün bir şekilde. "Evden çıktıktan sonra caddeye doğru yürürken biraz ağladım. Sonra neyse ki İlayda aradı da beni kafam dağıldı." Müge'nin yüzünde bir gülümseme oluştu. "Bu arada cumartesi günü babamla İlayda geliyor. İlayda sömestr tatilinde burada." "Gözün aydın." dedi Kader gülümseyerek. Ardından yüz ifadesi değişti ve gözlerini devirdi. "Bu Baran harbiden pisliğin teki. Bir daha onun evine gitmeyi bırak, onunla hiç konuşma bile." "Bir daha asla onun evine gitmeyeceğim." dedi Müge üzgün bir sesle. "Bana niye öyle davrandı birden bire anlamış değilim. Hem evine davet eden de kendisi. Muhatap olmamak değil de tavrımı ona koyacağım. Anlasın kırıldığımı." Gözlerini devirdi. "Anlamak işine gelirse tabii." "Biliyor musun?" dedi Kader gözlerini kısarak. "Baran bence anladı dinlediğini. Ondan da öyle davranmış olabilir." Müge kahvesinden bir yudum daha aldı. "Öyle mi dersin?" dedi kaşları hafifçe çatılırken. "Ama abisi yani Tarık bana öyle davranmadı. Hatta Barana kızdı neden öyle davranıyorsun ayıp oluyor diye." "Tarık o zaman kardeşi gibi uyuz değilmiş anlattığın kadarıyla." "Hiç değil hem de." dedi Müge gülerek. "Gayet konuşkan, sıcakkanlı ve güler yüzlü. Baran ise buzdolabı gibi ve çatık kaşlı." "Abisi nasıl peki?" diye sordu Kader ilgiyle. "Yakışıklı mı?" "Yakışıklı." dedi Müge kahvesinden son bir yudum daha alırken. "O da en az Baran kadar yakışıklı. Öyle Baran gibi ince ve zayıf bir yapısı yok. Barandan daha yapılı ve kaslı oluşuna bakılırsa uzun zamandır vücut çalışıyor olmalı. Ama yine de bana göre Baran daha yakışıklı." "Adam sana kapı orada deyip seni kovmaktan beter etmiş. Sen de hala daha ona yakışıklı diyorsun." dedi Kader kızgınlıkla başını iki yana sallayarak. "Tek canımı yakan Baranın bana öyle davranması değil. Aynı zamanda benden hoşlanmıyor oluşu da canımı yakıyor." dedi Müge düşünceli bir sesle. "Abisi Barana böyle bir soru sorabildiğine göre Baran abisine senden bahsetmiş olmalı." dedi Kader tahmin yürütürcesine. "Bahsetti mi bahsetmedi mi bilmiyorum ama Baran ona benden hoşlanmadığını söyledi. Sesi de gayet netti." diye cevap verdi Müge. Kader arkadaşının kolunu sıvazladı. "Boş ver sen Barana ya. Onunla artık hiç muhatap olma bile. Nisa olsun onunla muhatap. Meraklı ya bu kadar çok Barana." "Nisanın da zaten bana neden böyle davrandığını hiç anlamış değilim. Ona ben ne yapmış olabilirim ki?" dedi sitemle Müge. "Bence Nisa sadece seni çekemiyor. Ondan sana öyle davranıyor. Kendisi de sana bunu söylemiş zaten geçen günkü anlattığına bakılırsa." Kader geçiştirmek istercesine elini salladı. "Amaaan boş ver ya. Hep bu insanları mı konuşup duracağız? Ne halleri varsa görsünler." Müge arkadaşının cümleleri üzerine sessiz kalırken o sırada yatağın üzerinde duran Müge'nin telefonunun çalması ile birlikte ikisinin de bakışları telefona döndü ve ekrandaki Semih yazısını gördüler. "Semih?" dedi Kader sorarcasına arkadaşının yüzüne bakarken. "Şu hep sürekli seninle muhatap olan sınıftaki çocuk mu? Neden arıyor acaba?" "Bilmem." dedi Müge ekrana bakmayı sürdürürken. "Öğreniriz şimdi." Ardından telefonu açıp aramayı hoparlöre aldı. "Efendim Semih." "Nasılsın Müge?" Müge, Semih'in samimi çıkan sesi ile birlikte gülümserken "İyiyim." dedi düz bir sesle. "Sen nasılsın?"
"İyiyim işte." dedi Müge derin bir iç çekerek. "Neyin var senin? Sesin pek iyi gelmiyor da." Kader imalı gözlerle Müge'yi izliyordu. "Yok bir şey Semih. Yorgunum da biraz." "Bugün o sorunlu ve arkadaşları ile birlikte ders çalışacaktınız. Ne yaptınız çalıştınız mı?" Kader onun sorunlu demesi ile birlikte bir anlığına sesli bir şekilde gülse de Müge'nin attığı uyarıcı bakışları yüzünden gülmesini tuttu. "Çalıştık. Neden sordun ki sen bunu bana şimdi?" "Hani çalışacaktınız ya ondan çalıştınız mı diye merak ettim sadece." Müge, Semih'in derin bir nefes alıp verişini işitti. "Aslında ben şey için aramıştım seni. Müsaitsen eğer sahilde buluşup biraz yürüyüş yapalım mı diyecektim." "Şu anda mı?" diye sordu Müge. "Evet. Şu anda." "Çok isterdim ama inan ki bu gece çok yorgunum. Ama başka bir zaman neden olmasın?" "Anladım. Başka bir zaman yürüyüş yaparız artık. Sen de yorgunsun madem. Dinlen." "Tamam Semih. Sağol anlayışın için." "Ne demek. O halde yarın okulda görüşürüz." "Görüşürüz." Müge aramayı sonlandırdıktan sonra arkadaşı Kadere döndü. "Niye buluşmadın çocukla?" "İstemiyorum." dedi Müge omuz silkerek. "Şu Semih denilen çocuk senden hoşlanıyor bence. Sana karşı boş değil." diye konuştu Kader. "Yerinde olsaydım Baranı boş verip tamamen Semihe yönelirdim. Semih bana Barandan daha iyi birisi gibi geldi." "Ben Semihe karşı hiçbir şey hissetmiyorum." dedi Müge net bir tavırla. "Semih sadece benim arkadaşım o kadar. Bence Semih de bana tamamen arkadaşça yaklaşıyor. Ayrıca bir erkek ve bir kız birbirleriyle arkadaş olabilirler, illa aralarında duygusal bir şey olması gerekmiyor." "Bu söylediğine ben de katılıyorum." dedi Kader arkadaşını onaylarcasına. "Tabii ki arkadaş olabilirler ben zaten bir şey demiyorum. Sadece Semihin tavırları bana pek arkadaşça gelmedi o kadar. Yani ben öyle hissettim." Kader ayağa kalktı ve konuyu kapatmak istercesine konuştu. "Her neyse ya. Biz ne yapalım? Mısır patlatıp film izleyelim mi? Biz annemle akşam yemeğini erkenden yedik, babam işten bu gece biraz geç gelecekmiş. Ya da senin karnın açsa önce dışarıdan bir şeyler söyleyip yiyelim mi?Hamburger, pizza falan." Müge eliyle karnını ovuşturdu. "Ben sanki biraz aç gibiyim. Sen de açsan eğer hamburger söyleyelim. Yalnız yarın benim sınavım var. Notlara bir göz atmam lazım yatmadan. Gerçi bugün çalıştık ama olsun. Hamburgeri yedikten sonra eve giderim. Finaller bittikten sonra artık film izleriz." "Yemek yiyeli bir buçuk saat olmasına rağmen ben de acıktım." dedi Kader de karnını ovuşturup gülerken. "O zaman ben hamburger söylüyorum. Ben de senin gidişinin ardından biraz daha test çözdükten yatarım." "İyi madem söyle." Kaderin arayarak hamburger söylediği sıra Müge de kendisini arayan babasıyla konuştu. Kızlar hamburgerlerini yemesinin ardından Müge evine gitti.
⚪️ Müge okulun kafeteryasına giriş yaptığında kafeteryadaki uzun dikdörtgen masalardan birisinde oturan Beratı görerek yanına doğru ilerledi. Bugünkü girecekleri final sınavının başlamasına daha kırk dakika vardı. Yüzüne yerleştirdiği gülümsemesiyle Beratın karşısına oturdu. "Merhaba!" "Sana da merhaba!" dedi Berat genişçe gülümserken. "Eve geldiğinde sınava çalıştın mı hiç?" "Öyle bir göz attım sadece." diye yanıt verdi Müge. Ardından "Sen çalıştın mı?" diye sordu. "Ben çalışmadım. Zaten dün ben de Baranların evinden geç bir saatte ayrıldığım için sizinle çalıştıktan sonra çalışmaya fırsat olmadı." Berat gülümsemesini hiç bozmazken kahverengi gözleri ışıltıyla parladı. "Rana fırında soslu tavuk pişirdi. Akşam yemeğini onlarla birlikte yedim." "Anladım." dedi Müge başını sallayarak. Berat Müge'nin yüzüne bakarak "Bu arada dün Baranın sana ayıp ettiğinin ben de farkındayım." dedi. "Evet." dedi Müge istemsizce kızgın çıkan sesiyle. "Hem de çok ayıp etti. Bana neden o şekilde davrandı ki Berat?" "Nedenini biz de ona sorduk ama söylemedi." diye konuştu cevap niteliğinde Berat. Müge başını çevirip etrafına bakınmaya başladı. "Baran geldi mi? Ben göremedim de." Baranın bu davranışına rağmen yine de onu merak etmişti. "Geldi. Dışarıda sigara içiyordur." dedi Berat. Müge o sırada kendilerine doğru gelen Nisayı gördü. Yüzünde mutlu olduğunu belirten bir ifade vardı ve gülümsüyordu. Nisa masaya çantasını koyarak masadaki Müge'yi görmezlikten geldi ve sandalyesini çekip Berat'ın sağına oturdu. "Selam." dedi gülümserken aynı zamanda mutlulukla çıkan sesiyle. Gülümserken aynı zamanda yanağındaki gamzeler kendisini belli etti. "Ooo." dedi Berat imalı gözlerle Nisa'ya bakarak. "Bugün çok mutlusun bakıyorum. Bu mutluluğunu neye borçlusun acaba?" Kısa bir anlığına düşünürmüş gibi yaptı. "Yoksa Tarık'a mı?" "Hayır." diye cevap verdi Nisa istifini bozmadan. "Bu sabah sadece uykumu almış bir şekilde çok enerjik uyandım o kadar. Bugün final sınavımın olması bile bu mutluluğuma engel değil." Ardından hoşnutsuzlukla gözlerini devirdi. "Bu arada Tarık'ın da dün akşam bana mesaj yazmasına bakılırsa hemen sizden numaramı almış olmalı." Müge ilgiyle gözlerini Nisa'ya dikti ve Beratla arasında geçen konuşmaya içinde beliren merakla dikkat kesildi. "Ne konuştunuz?" diye sordu Berat merakla. Nisa umursamaz bir eda takınarak "Havadan sudan işte. Biraz yazıştık öyle." diye konuştu. "Bu sabah da 'Günaydın güzellik' diye yazmış ama ben hiç ona cevap yazmadım bile. Görüldü yaptım." "Dürüst olmamı istersen.." Berat açıklama yaparcasına konuşmaya başladı. "Tarık yakışıklılığının gayet farkında olan birisi ve yakışıklılığının farkında olan birisi olarak da haliyle biraz çapkın ama iyi yüreklidir. Hiç kimseyi incitmez." "Orası belli zaten yaklaşımından, davranışlarından." dedi Nisa gülerek. Berat az önceki cümlesine devam etti. "Az önceki dediklerimi zaten sen anlamışsın, farkında olmuşsun da. Ama sana bu yaklaşımı her zamanki çapkınca tavırlarından birisi değil. Senden gerçekten etkilenmiş. Dün akşam seninle mesajlaşırken bile resmen gözlerinin içi gülüyordu adamın." "Tarık'tan bana ne, ben onunla ilgilenmiyorum ki." dedi Nisa yeniden umursamaz tavrını takınırken. "Sadece biraz onunla yazıştım o kadar. Bu yazışmanın devamı olmayacak." Sandalyesinde ona doğru yan dönerek bacak bacak üstüne attı ve konuyu değiştirmek istercesine "Ee.." dedi. "Senin yok mu hiç konuştuğun biri falan? Hiçbir şey anlatmıyorsun." "Evet." dedi Müge de muhabbette dahil olmak istercesine. "Hiçbir şey anlatmıyorsun." Bununla birlikte Nisa başını çevirip masaya oturduğundan beri ilk kez gözlerini dikip Müge'ye baktı ve dik bakışlarıyla bir kaç saniye kıza baktıktan sonra başını Berata çevirdi. "Yok." dedi Berat düz bir sesle Nisanın yüzüne bakarak. "Konuştuğum birisi yok." Aynı zamanda Müge'nin de yüzüne baktı. "Anlatacak bir şey de yok." Nisa ikna olmuşcasına başını salladı. "Konuştuğun birisinin olmadığını söylüyorsun madem. Peki. " Dudaklarını yaladı ve yüzüne hınzır bir gülümseme yerleştirdi. "Sevdiğin biri var mı?" Bu aniden sorulan soru karşısında Beratın gözleri hafifçe büyüdü ve birden bire sıcakladığını hissederken üzerindeki siyah kapüşonu çıkarttıktan sonra cevap verdi. "Sevdiğim biri de yok." dedi hafifçe titreyen sesiyle. Nisa Beratın bu hal ve hareketlerini iyice gözlemlerken aynı zamanda Müge'nin de gözünden kaçmamıştı. "Berat." dedi Nisa hafifçe kaşları çatılırken. "Alt tarafı sevdiğin biri var mı diye sordum sadece." "Tamam ben de zaten az önce sevdiğim biri yok dedim Nisa." dedi Berat başını başka yöne çevirirken. Ardından uzaktan kendilerine doğru gelen Baranı görerek "Kardeşim!" diye seslendi coşkuyla. Bu sesleniş üzerine Müge de başını o yöne çevirdiğinde Baranı gördü. Her zaman olduğu gibi kaşları çatıktı. Ve yine her zaman olduğu gibi çok yakışıklıydı. Üzerine giymiş olduğu siyah balıkçı yaka kazağı, geniş olan omuzlarını ortaya sermişti. Baran masaya geldiğinde elini kahverengi kumral renklerinin karışımı olan saçlarının arasından geçirdi ve Nisanın "Baran benim yanım boş." diyen cümlesini duymazlıktan gelerek Beratın yanındaki boş sandalyeye oturdu. Baran o an karşısında oturan Müge ile göz göze geldiğinde bakışlarını kızın yüzünden çekmedi. Dudağının sol tarafı alaycı bir şekilde kıvrılırken Müge gözlerini ondan alamıyordu. Sanki onun bu dünkü davranışını unutmuş gibi hayranlıkla ve içinde oluşan heyecanla ona doğru bakıyordu. Dünkü davranışını unutacak kadar gurursuz olmamalıydı. Baranın davranışını aklına getirdiğinde bunun kızgınlığı ile gözlerini devirerek gözlerini onun yüzünden çekti. Nisa o sırada Beratın yanından kalkıp Müge'nin soluna geçip oturdu ve açık kahverengi gözlerini karşısındaki Barana dikti. "Biz gittikten sonra sınava çalıştın mı hiç Baran?" diye sordu Nisa bütün ilgisini Barana vererek. Müge baştan Nisanın yanına gelip oturmasına şaşırmış olsa da şimdi yanına oturmasının nedenini daha iyi anlamıştı. "Hayır." dedi Baran düz bir sesle, hiçbir duygu barındırmayan bakışlarını onun yüzüne dikerek. O sırada Semih masaya gelerek Nisanın kalktığı yere, Beratın yanına yerleşerek "Selam herkese." dedi gülümseyerek. "Selam Semih." dedi Nisa gülümseyerek. Baran kasılan çenesi ile birlikte geriye doğru yaslandı ve erkeksi bir şekilde bacağını bacağının üzerine attı. "Sınava çalıştınız mı millet?" "Dün ne kadar çalıştıysak." diye cevap verdi Berat Semih'e. Semih yeşil gözlerini Müge'nin yüzüne dikti ve onu izlemek istercesine yüzüne bakmaya başladı. Fakat Müge bu bakışların farkında olmayıp etrafına bakınıyordu. Baran sert bakışlarını Semih'e dikti o anda ve Semih'in Müge'yi izlediğini gördüğünde içini bir kızgınlık, öfke kapladı. Dayanamayıp telefonunu eline aldı ve Müge'ye mesaj yazmaya başladı. Müge telefonuna mesaj geldiğini belirten bildirim sesi ile birlikte telefonunu eline aldığında mesajın kendisine Barandan geldiğini gördü ve içini beliren merakla birlikte mesajı açtı. "O neden sana bakıp duruyor?" "Kim bakıp duruyor? Anlamıyorum Baran." Müge mesajı Barana gönderdikten sonra Baranın profil fotoğrafı birden bire ilgisini çekti ve profil fotoğrafını açtığında hayranlıkla baktı büyüttüğü fotoğrafa. Fotoğraf siyah- beyazdı ve yan profilden çekilmişti. Çekildiğinden bihaber biçimde pencereden dışarıya doğru bakıyordu ve üzerinde sadece düşük bel bir eşofman altı vardı. Vücuduna bakarken içinde bir şeylerin titrediğini hissetti Müge. Aynı zamanda kalbinin de hızlı attığını hissederken vücuduna tatlı bir sıcaklık yayılmıştı. Çok fazla kaslı olmamasına ve bu ince yapısına rağmen vücudu fazlasıyla çekiciydi. Sol kolunu balkonun demirliklerine koyarak uzatmış, sağ elinin iki parmakları arasında sigara vardı ve sağ elini sol kolunun dirseğine atmıştı.Balkondan bakarken bakışlarını bir yere sabitleyip sanki o yere dikkatle bakarcasına bir hali vardı. Bu adam fazlasıyla kusursuzdu, onun bu kusursuz görünümü karşısında sertçe yutkundu. Mügeyi nasıl her haliyle bu kadar çok büyüleyebiliyordu? Barandan cevap gecikmemişti. Müge mesajın geldiğini görerek profil fotoğrafından çıkıp mesajı okudu. "Kim olduğunu bilirsin diye düşünmüştüm ama ben yine de sana kim olduğunu söyleyeyim. O muşmula suratlı. Seni kesiyor Mügecik." "Semih'i mi kastediyorsun?" "Saçmalıyorsun Baran. Neden beni kessin? Belki gözü dalmıştır. " Müge başını telefonundan kaldırıp Semih'e doğru baktı ve gerçekten de Baranın yazdığı gibi Semih kendisine doğru bakıyordu. Semih Müge ile göz göze geldiği an sempatik bir edayla ona göz kırptı ve Müge bakışlarını telefonuna indirip gelen mesajı okudu. "Orasını sen söyleyeceksin Mügecik, neden kestiğini. Orasını sen biliyorsun." Müge Barana hiçbir cevap yazmayıp ayağa kalktı ve saatini kontrol etti. "Ben sınavın olduğu sınıfa doğru gidiyorum arkadaşlar. Sınava az bir vakit kaldı. " dedi kendi aralarında konuşan Beratla Semih'e. Müge çantasını alıp kafeteryadan çıktığında Baran kızın arkasından bakakaldı ve omuzunda bir el hissettiğinde elin sahibine dönerek Nisayı gördü. "Baran biz sınav başlamadan bir sigara içeceğiz. Sen de gelsene." Baran ayağa kalkıp Nisanın konuşmasını duymazlıktan gelerek yanından hızla uzaklaştı ve az önce Müge'nin yaptığı gibi kafeteryadan çıktı. Müge, uzun ve oldukça geniş olan koridorda hangi sınıfta sınav olacaklarını belirten listelerin duvardaki panoya asıldığını görürken tam panoya doğru ilerleyecekti ki omuzunda hissettiği bir elle birlikte arkasını döndü ve Baranı gördü. Baran elini ensesine götürerek "Nasılsın?" dedi koyulaşan gözleriyle kızın yüzüne bakarak. "Nasıl mıyım?" dedi Müge histerik bir gülüşle gözlerini kısarak. "Karşıma geçip rahat rahat bu soruyu bana sorabiliyor musun gerçekten? Bir de o az önce bana yolladığın o saçma sapan mesajları da es geçmemek lazım." "O saçma sapan diye nitelendirdiğin mesajlar doğrulardı , Mügecik." dedi Baran vurguyla tane tane konuşarak. "O muşmula suratlı seni kesiyordu." "Neyse ne Baran. Git. Seninle konuşmak istemiyorum." Müge arkasını döndüğünde tam yürüyeceksen önünün Baran tarafından kesilmesi ile birlikte "Ne var?" dedi gözlerini devirerek Müge. "Ne bu tavırlar?" dedi Baran kaşlarını çatarak kıza dik bakışlarla ellerini kot pantolonunun ceplerine yerleştirip. "Git, konuşmak istemiyorum demeler. Neyin tavrı bu böyle?" "Bunu soruyor musun gerçekten?" Müge başını iki yana sallayıp alayla güldü. "Biraz düşünürsen belki neyin tavrı olduğunu bulursun." Baran ona doğru uzun bir adım attı ve kızın gözlerinin içine baktı. "Söyle." Müge başını kaldırıp onun yüzüne baktı. "Neye kızdın?" "Dün akşam beni geçirme şeklin." dedi Müge kızgınlıkla. "Hiç hoş değildi, gitsin kapı orada demen. Abin Tarık bile ayıp ediyorsun dedi sana, kız kardeşinle abin beni geçirirken sen yerinden bile kıpırdamadın. Bir daha asla senin evine gitmeyeceğim Baran." Baran sert bir alayla güldü. "Ben niye sana öyle demişim acaba? Bir düşün." "Niye öyle söyledin? Ben sana ne yapmış olabilirim?" Baran istifini bozmadı. "Tarık'la olan konuşmamızı dinlemiş olabilirsin mesela." Alayla küçümsercesine konuştu. "Sence senin kapı dinlemen doğru bir davranış mı? Annenle baban bunun doğru bir davranış olmadığını sana öğretmedi mi hiç Mügecik?" "Sizi dinlediğimi nereden çıkarıyorsun?" dedi Müge kaşlarını kaldırarak. "Ben sadece banyodan çıkmıştım." Baran ciddiliğine büründü. "Anlamam çok zor olmadı. Ben odadan çıktığım an sen bir kaç adım geriledin ve bir anda panikledin. Pek de banyodan çıkmış gibi bir halin yoktu." "Konuşmanızda benim adım geçiyorsa tabii ki dinlerim." dedi Müge dürüstlükle ve aynı zamanda dinlediğini doğrularken. "O zaman.." dedi Baran düşünceli bir sesle. "Müge'den hoşlanmıyorum dediğimi de duymuşsundur." "Evet." dedi Müge onaylarcasına. "Her şeyi duydum Baran. Tarık'ın Nisaya olan ilgisini, Tarık'a bu söylediğini. Evet bu yaptığım, kapı dinlemem belki doğru bir davranış değildi ama senin de bana bu kaba davranışın doğru değildi Baran. Demin de söylediğim gibi, bir daha asla senin evine gitmeyeceğim Baran. Bir daha ne senin bana bu şekilde davranmana izin veririm ne de senin evine gelirim. Bu evine ilk ve son gelişimdi." Baran derin bir iç çektiğinde Müge'nin yanında beliren Semih'e baktı. "Müge." dedi Semih hafifçe kolundan çekiştirerek kızı çağırırcasına. "Hadi hangi sınıfta sınava gireceğimize bakalım. Bakarsın belki aynı sınıfta gireriz." Müge onun bu çekiştirmesine ayak uydurarak Semihle birlikte uzaklaşırken Baran onlara arkalarından sadece baktı.
⚪️ Yorucu geçen final sınavının ardından eve gitmeyi tercih eden Nisa, evinin bulunduğu sokakta topuklu ayakkabısının çıkardığı sesle yavaş adımlarla ilerliyordu. Attığı her adımda evine doğru biraz daha yaklaşıyordu. Kendisini yorgun hissederken aynı zamanda düşünceliydi de. Son birkaç gündür hayatında olan bazı değişiklikleri düşünüyordu. Tarık'la tesadüfi bir şekilde karşılaşmaları ve kendisine olan bu ilgisi. Aynı zamanda bu değişikliği kendisine ne getireceğinden düşünmeden edemiyordu. Nisa oturduğu eski görünümlü iki katlı ahşap evine ulaştığında kaşlarını çatarak basamakların üzerinde bir demet kırmızı gül olduğunu gördü. Bu güllerin kendisine geldiğinden yüzde yüz emindi çünkü bu evde annesi, babası ve erkek kardeşinden başka hiç kimse yaşamıyordu. Kendisini kapıya ulaştıran önündeki üç basamağı çıktığında kırmızı gülleri kucağına aldı ve çiçeklerin üzerinde olan küçük karton kağıttaki notu okudu. "Senin kadar güzel değiller ama..." Nisa kucağındaki güllere ve nota bakarak yüzündeki gülümsemeye engel olamazken o an tanıdık bir ses işitti. "Güller kimden böyle?" Nisa arkasını döndüğünde Tarık'ın yüzünde kendisinden emin olan gülümsemesiyle buraya doğru geldiğini gördü. Nisa yüzündeki gülümsemeyi hiç bozmadan birden bire heyecanlandığını hissederken "Gülleri bana sen mi gönderdin?" diye sordu. "Evet." dedi Tarık ellerini hardal rengi pantolonunun ceplerine sokarken istifini bozmadan. "Ben gönderdim Nisa." Nisa sessizce karşısındaki adama süzercesine baktı. Yine her zamanki gibi çok yakışıklı gözükmesiyle birlikte kendisinden emin, özgüvenli dik duruşuyla karşısındaydı. Beyaz tişörtünün üzerine giymiş olduğu kırmızı, üzerinde siyah kareleri olan gömleğinin düğmelerini iliklemeden açıkta bırakmıştı. Tarık onun sessiz kalışıyla birlikte yeniden konuştu. "Bu arada sabahki mesajıma yanıt vermeyip görüldü yapmışsın." "Evet." dedi Nisa onun bu soru sorar tavrı karşısında düz bir sesle. Basamakların üzerinde olduğu için kaldırımda duran Tarık'a tepeden bakıyordu. "Sana yanıt vermek istemedim. Bundan sonra da yanıt vermek isteyeceğimi zannetmiyorum." "Niye?" diye sordu Tarık ilgiyle. "Benden rahatsız mı oldun? Sana yanlış bir şey mi yaptım ya da söyledim?" "Hayır." dedi Nisa hemen itiraz edercesine başını iki yana sallayıp. "Yanlış bir şey yapmadın, yanlış bir şey de söylemedin. Senden de rahatsız olmadım. Sadece ben kimseyle konuşmak istemiyorum." "Niye?" diye sordu Tarık yeniden. "O anlattığın eski sevgili olayı yüzünden mi?" Nisa önündeki basamakları inerek Tarık'ın karşısına geçti. "Niyeyse niye." dedi Nisa net bir sesle onun yüzüne bakarak. "Konuşmak istemiyorum dedim sana ben az önce, değil mi? Konuşmak istemiyorsam istemiyorumdur. Bu kadar basit." Tarık onun bu net tavırları karşısında derin bir nefes alıp verdi ve yutkunduktan sonra konuşmaya başladı. "Seninle tesadüfi bir şekilde karşılaştığım o günden beri nedensizce aklımdan hiç çıkmadın. O güzelliğine, o dik başlılığına büyülendim ben Nisa. Seninle yeniden karşılaşmayı umdum hep içten içe. İsmini de söylemedin bana hiç. Arabadan inerken ismini söyleseydin eğer, seni bir şekilde ikinci kez karşılaşmamıza kalmadan bulurdum. Allah sesimi duymuş olmalı ki, benim yaşadığım evde ikinci kez karşılaştık seninle. Kader bizi yeniden bir araya getirdi." Nisa ona doğru uzun bir adım attı. "Bak, ben söylediklerin için teşekkür ederim Tarık." Sertçe yutkundu. "Gönderdiğin güller ve not için de. Güzel bir jestti. Ama ben, bana ima ettiğin tarzda bir şey istemiyorum ve düşünmüyorum. Umarım kendimi sana net bir şekilde ifade edebilmişimdir." "Tamam." dedi pürüzlü çıkan sesiyle Tarık. "Senin bu söylediklerine saygı duyuyorum demekten başka sana diyecek bir şeyim yok. Ama ben de en azından senin benim hakkımda ne düşündüğünü bilmek isterdim. Tıpkı az önce sana cümlelerle dolu konuştuğum gibi." "Hakkında hiçbir şey düşünmüyorum." dedi Nisa umursamaz bir edayla. "Düşünmüyorsan tamam o zaman." Tarık bozulmuş bir sesle konuşup kısa bir anlığına başını çevirerek etrafına öylesine bir baktıktan sonra başını Nisaya çevirip yeniden bu sefer umut dolu bir sesle konuştu. "Ara sıra arkadaşça yazışıp konuşabiliriz ama değil mi?" "Arkadaşça ara sıra tabii ki konuşabiliriz." dedi Nisa hafif bir gülümsemeyle. "Neden olmasın? Her ne kadar seni çok iyi tanımazsam da iyi birisin. Yani iyi birine benziyorsun." Nisa kucağında tuttuğu güllere baktı. "Her neyse. Söyleyeceklerim bu kadardı. Tekrar teşekkür ederim güller için." "Pekala." dedi Tarık pürüzlü çıkan sesiyle hafifçe başını sallayıp. "Söyleyeceklerin bu kadar madem. O halde hoşçakal!" Nisa ona el salladı. "Güle güle!" Arkasını dönüp yavaşça önündeki basamakları çıktıktan sonra kucağındaki güllerle birlikte eve girdi.
⚪️ |
0% |