@moonliiighht
|
"İyi okumalar!"
⚪️ "Bu kadar mı?" diye sordu Kader arkadaşı Müge'nin hevesle anlattıklarını dinledikten sonra. "Onun dışında başka bir şey olmadı mı?" Müge Baranın kendisini eve bırakmasının ardından Kader'i arayarak evine çağırmıştı ve bugün bayıldığı an Baranın kendisini hastaneye götürmesinden tut birlikte yemek yediklerini ve uçurumda oturup dertleşmelerine kadar Baranla olan her şeyi anlatmıştı. "Hayır." dedi Müge. "Daha başka ne olacaktı ki?" "Bilmem." dedi imalı bir kıkırdamayla Kader. Müge onun imasıyla birlikte gözlerini devirirken "Baran beni sadece bayıldığım için hastaneye götürdü tamam mı?" diye açıklamada bulundu. "Bir de birlikte yemek yememizin ardından ben biraz temiz hava almak istediğim için beni kendisinin yalnız kalmak istediği zamanlar gittiği yere yani uçuruma götürdü. Bu kadar. Başka bir şey olmadı. Hem Baran zaten benden hoşlanmıyor." Kader arkadaşının ağzından çıkan cümlelere inanmamış gibi başını sallarken "Baranın senden hoşlandığına yemin edebilirim ama ispatlayamam." dedi. "Hayır hoşlanmıyor." dedi Müge bunu kabul etmezcesine. Fakat Müge'nin içten içe hoşuna gitmişti arkadaşının bu şekilde çıkarım yapmış olmasından dolayı. "Abisiyle olan konuşmalarını dinlediğimde benden hoşlanmadığını söyledi." "Belki abisine yalan söyledi nereden biliyorsun?" dedi Kader kaşlarını kaldırarak. "Yalan söylediğini zannetmiyorum, konuşurken sesi gayet netti." diye devam etti Müge istifini bozmadan. Kendi kendine gülümsemeden edemedi. "Fakat bütün bunlara rağmen Baran bana bugün hayatımın en güzel gününü yaşattı." "İnşallah daha güzellerini de yaşayacaksınız. Baran sana sırılsıklam aşık olacak. Senin gibi güzel ve iyi kalpli bir kıza kim aşık olmaz ki?" dedi Kader gülümseyerek ve destek olurcasına Müge'ye sarıldı. "Canım benim,iyi ki varsın!" dedi sevgi dolu bir sesle Müge arkadaşının sarılmasına karşılık verirken. Kader arkadaşından uzaklaştığında "Biliyorsun son birkaç gündür Baran efendiye kızgındım sana olan davranışından dolayı." dedi gülerek. "Ama bugün bana o anlattıklarından sonra tamamiyle gözüme girdi. Bir de o Nisayı başından savmış ya. Oh olsun ona! Bundan sonra Baranın yanında fino köpeği gibi dolanmaz bari hiç olmazsa." "Baran bana o davranışından sonra belki benden özür dilemedi ama olsun. Benim ona olan kızgınlığım çoktan geçti." "Özür dilerse sonra egosu falan sarsılır beyefendinin." dedi Kader alaycı bir sesle. Müge arkadaşının söylediklerine gülerek karşılık verdikten sonra Kader elini birden bire saçlarına götürdü. "Bu arada ben bu hafta sonu kuaföre gidip saçlarımı biraz kestirmek istiyorum." "Neden kestirmek istiyorsun?" diye sordu Müge. "Kestirmek istiyorum ya saçlarım mısır püskülü gibi oldu." diye cevap verirken arkadaşına Kader, birden bire aklına Alp'in ona saçları hakkında söyledikleri gelmişti. Müge arkadaşının Alp'in söylediklerine takıldığını anlamıştı. "Sen Alp'in söylediklerine mi takıldın?" dedi. Kader o gün olanları hatırlayınca sinirle gözlerini devirdi. "Evet ya. O kim oluyor da benim çirkin olduğumu ve saçlarımın mısır püskülü gibi olduğunu söyleyebiliyor? O bunları bana söyleyebilme hakkını nereden buluyor acaba? Her neyse ya. Saçlarıma mısır püskülü dediğinden beri kestirmeyi düşünüyorum. Benimle bu hafta sonu kuaföre gelir misin?" "Tabii gelirim de." dedi Müge ve saçından bir tutam alıp Kadere gösterdi. "Sen Alp'in söylediklerine takılma. Kendisi iyidir aslında. Neden sana bu şekilde davrandığını ben de anlamış değilim. Bak hem benim de saçlarımda çok kırık var, bende kestirebilirim aslında. Bir de çok uzadılar." "O zaman ikimiz de hafta sonu kırıklarımızdan kurtulalım." dedi Kader gülümseyerek. "Aynen." dedi Müge arkadaşını onaylarcasına. Kaderin açtığı başka bir konudan sohbet etmelerinden sonra annesi Banu Hanım işten gelmişti. Hep birlikte keyifli bir akşam yemeği yemiştiler ve Kader bu keyifli akşam yemeğinden sonra evine gitti.
⚪️ "Sıkıldım." diye mırıldandı Müge kendi kendine televizyona bakarken. Arkadaşı Kader ve kız kardeşi İlayda, karşısındaki ikili koltukta oturmuş bir vaziyette elindeki telefonlarıyla oynuyorlardı. Sınavlarının bitmesinin üniversiteleri ara tatile girmişti ve haftaya bu ara tatil son buluyordu. Müge ara tatilini kız kardeşi İlayda ile vakit geçirerek değerlendirirken arkadaşı Kader de ara ara müsait olduğu zamanlarda onlara eşlik ediyordu. Okulun açılmasını ve derslerin başlamasını iple çekiyordu. Çünkü Baran'ı çok özlemişti ve onu görmek için sabırsızlanıyordu. Aynı zamanda Müge'nin bugün doğum günüydü ve öğlen Kaderin küçük bir pastayla gelip sürpriz yapmasıyla birlikte doğum gününü kutlamış oldular. "Niye sıkılıyorsun abla, bugün senin doğum günün." dedi İlayda tatlı bir sesle, başını telefondan kaldırıp ablasına bakarak. "Bu ara tatil bir türlü bitmek bilmedi İlayda." diye cevap verdi kardeşine Müge oflayarak. "Merak etme az kaldı, haftaya göreceksin Baranını." dedi Kader imalı bir sesle ve gülümsemeyle. İlayda siyah gözleri heyecanla parıldarken "Barandan hoşlandığını nasıl anladın ya da nasıl hoşlanmaya başladın abla?" dedi ablasına sesindeki heyecanla. "Bilmiyorum ki." diye konuştu Müge heyecanlandığını hissederken ağzı kulaklarına varmış bir şekilde gülümseyerek . "Onu ilk gördüğümde okulun kafeteryasında oturuyorduk işte Berat, Nisa ve ben. Sonrasında birden bire onu gördüm kafeteryada. Kaşları yine her zaman olduğu gibi çatıktı, umursamaz bir görünümü olduğu kadar sert bir görünümü de vardı aynı zamanda. Böyle kendisinden emin bir şekilde özgüvenli tavırlarla bizim masaya doğru yürümeye başladı. O sert, keskin bakan gözleri sadece Berata odaklıydı. Sanki masada Nisa ve ben yokmuşuz gibi. Sonra işte Beratı yanına çağırdı, hiç kibar olmayacak bir şekilde. Berat da sanki onun bu kaba tavırlarına alışkınmış gibi yerinde kalkıp onunla gitti. Sonrasını işte sen her şeyi biliyorsun, çarpışmamızı sonrasında olanları. Onu işte ilk defa o zaman görmüştüm. Daha sonrasında onu her görüşümde heyecanlanmaya başladım, anlam veremediğim bir şekilde. Onu gördüğüm zamanlar çoğunlukla bahçede yalnız başına sigara içiyordu, sırtını ağaca yaslamış bir şekilde. Sigara içerken yine her zaman olduğu gibi kaşları çatıktı, o umursamaz ve bir o kadar da sert görünümüne hayran oldum ben onu her görüşümde. Kaba birisi olması bile umurumda olmadı. O gün benim fenalaşıp bayıldığım ve aynı zamanda Baranla yemek yiyip uçuruma gittiğimiz gün. Baran benimle ilk defa o gün bu kadar çok konuştu. Onu ben ilk kez bu kadar çok konuşurken gördüm o gün. Birbirimizle dertleştik, başka şeylerden konuştuk. Çok güzeldi. Ona olan hislerim daha da yoğunlaştı o günden sonra." "Aşık olmak için üniversiteye gitmeyen ablama bakın siz." dedi İlayda alayla ve Kaderin kendisine dönüp bakması ile birlikte İlayda başını Kadere çevirip konuşmaya başladı. "Ben geçen gün ablamı aradığımda sesi üzgün çıkmıştı. Takıldım ona, üniversitede çocuğun birisine mi aşık oldun diye. O da hemen beni terslemez mi, ben üniversiteye çocuğun birisine aşık olmaya gitmiyorum eğitim almaya gidiyorum diye." Kaderin birden bire İlaydanın söylediği cümlelere gülmeye başlaması ile birlikte Müge gözlerini devirdi ve İlayda ablasının gözlerini devirdiğini gördüğü an Kader ile birlikte gülmeye başladı.
En sonunda gülmelerini durdurdukları an Kader "Baran bu ara tatil boyunca sana hiç mesaj attı mı?" diye sordu merakla. "Bir kere attı." dedi Müge anımsamaya çalışırcasına gözlerini kısarak. "Ama kısa yazıştık. Naber, nasılsın o kadar." "Hiç yazışmayı uzatmaya da çalışmamış öküz." diye söylendi Kader. "Ne yazışacaktık ki başka daha?" dedi Müge. "Baran zaten çok konuşmayı seven birisi değil. Ben ondan bana mesaj atmasını bile hiç beklemezdim. Açıkçası bana sürpriz oldu." "Ben bu Baranı çok merak ediyorum abla." dedi İlayda hevesle. "Gerçekten de senin anlattığın kadar, fotoğraflarda gösterdiğin kadar yakışıklı mı?" "Evet." dedi Müge yüzündeki gülümsemeyle gözleri parlarken. "Çok yakışıklı." Kader İlaydanın koluna dokunarak "Belki günün birinde Müge bizi onunla tanıştırır, kim bilir?" dedi Müge'ye bakıp göz kırparak. Müge bir şey söylemeyip sadece gülümsedi ikisine. Belki o da olurdu günün birinde, kim bilir? Ve tam o sırada İlayda'nın aklına parlak bir fikir gelmesiyle birlikte İlayda coşkuyla ayaklandığında Müge ve Kader ona doğru baktı. "Türk kahvesi içer miyiz?" diye sordu kendisine bakan iki kıza. "Yaparsan içeriz de. Neden birden bire heyecanlandın? Onu anlayamadım." dedi gülerek Kader. "Gel sen de bana yardım et Kader abla." dedi İlayda Kadere doğru bakarak. "Tamam." dedi Kader de ayaklanırken ve Müge'yi salonda bırakıp mutfağa ilerlediler. Aradan geçen birkaç dakikadan sonra İlayda elinde tepsiyle Kaderle birlikte salona geri döndü ve tepsiyi sehpanın üzerine koydu. Müge fincanı eline alarak kahvenin kokusunu huzurla içine çekerek kendi kendine gülümsedi ve kahvesinden bir yudum aldı. Kader otururken İlayda ise hiç oturmadan ablasının yanına geldi. "Abla bir telefonunu versene." Müge başını kaldırarak kardeşine baktı ve elindeki fincanı sehpaya bıraktı. "Ne yapacaksın telefonumu?" dedi kaşları hafifçe çatılırken. "Benimkini şarja taktım da. Seninkisinden biraz oynamak istiyorum." Müge koltuğun üzerinde duran telefonunu ona uzattı. "Parola 2145." İlayda telefonu ablasının elinden alarak sevinçle ablasına sarıldı. "Teşekkür ederim!" Müge'nin bu sarılmaya karşılık vermesine kalmadan İlayda geri çekilip uzaklaştı ve Kadere sanki bir mesaj iletmek istercesine hınzırca gülümseyip hafifçe göz kırptıktan sonra koltuğa oturdu. Ekran kilidinin parolasını girip telefonla oynamaya başladı. Kader fincanını eline alarak ayağa kalktı ve Müge'ye bakıp "Gel biz biraz seninle odanda takılalım." dedi. "Burada takılıyoruz işte." dedi Müge düz bir sesle. "Hadi." dedi Kader ısrarlı çıkan ses tonuyla diretircesine. "Gidin abla." dedi İlayda başını hiç telefonundan kaldırmayıp. "Ben biraz yalnız kalmak istiyorum." Müge onların birden bire neden böyle davranmaya başladıklarını anlamamıştı. İkisi de birden bire anlam veremediği bir şekilde tuhaf davranıyordu. Buna rağmen Müge kendi kendine başını iki yana sallayıp kahve fincanını eline alarak Kaderle birlikte odasına gittiler. Müge fincanını komidinin üzerine yerleştirirken yatağına oturdu ve giysi dolabının kapaklarını açıp dolabın içine bakan Kadere dikti gözlerini. "Neyiniz var sizin böyle?" diye sordu Müge hafif tedirgin çıkan sesiyle kaşlarını çatarak. "Neyimiz varmış bizim?" dedi Kader anlamazlığa gelip başını Müge'ye çevirerek, hafif bir gülümsemeyle. "İlayda bir tuhaf, sen bir tuhafsın. Gel odanda takılalım demeler, İlaydanın oynamak için telefonumu istemesi ve yalnız kalmak istiyorum gidin demesi. Allah aşkına ne oluyor size?" Kader Müge'nin bu tedirginliğine karşılık sesli bir kahkaha attı. "Yok bir şey canım. Endişelenme. İlaydanın tuhaf davranması sence normal değil mi, ergenlik döneminde olduğunu göz bulundurursak." "Sen de tuhaf davranıyorsun. Sen de mi ergenlik dönemindesin Kader?" dedi Müge alayla. Kader onun alaycı tavrına sadece güldü ve yeniden giysi dolabına döndü. Dolaba kısa bir göz gezdirmesinin ardından düzenli bir şekilde katlı olan pantolonların arasından Wide leg paça kot pantolon ve önü büzgülü, kiremit rengi uzun kollu crop bir bluz çıkarıp yatağının üzerine dizdi. Müge ise hala anlamayarak onu izliyordu ve yatağın üzerine dizili duran kıyafetlere baktı. "Niye dizdin yatağa bunları şimdi? Sen mi giyeceksin?" Kader arkadaşına kocaman gülümsedi. "Hayır. Sen giyeceksin." Müge kıyafetlere bakmaya devam ederken kaşları hafifçe çatıldı. "Neden giyeceğimi anlamadım. Bir yere mi gidiyoruz?" "Sen benim dediğimi yapıp da şunları bir giyer misin üzerine?" dedi Kader sıkılmış gibi bir iç çekerek. Müge gözlerini devirerek oturduğu yatağın üzerinden kalktı ve Kaderin kendisi için seçtiği kıyafetleri giydi. İlaydanın ve Kaderin tuhaf davranışları, şimdi de üzerini giyinmesi. Bir şeylerin döndüğünü anlayabiliyordu fakat anlamlandıramıyordu bunu bir türlü. Kader arkadaşını baştan aşağı süzdü. "Çok güzel olmuşsun." diyerek arkadaşının karşısına geçti ve onun göğüslerine kadar uzanan kumral saçlarına dokundu. Geçen gün anlaştıkları gibi, Müge beline kadar uzanan saçlarını göğüs hizasında kestirmişti kestirmişti. Kader de saçlarını tıpkı Müge gibi göğüs hizasında kestirmişti. "Saçlarına da maşa yapalım." "Maşa mı?" dedi Müge yine hafifçe kaşları çatılırken. "Düğüne mi gidiyoruz da benim haberim yok? Bir de kafama sim dök tam olsun." Kader arkadaşının bu saf tutumuna gülerken "Düğün falan yok." dedi. "Sen bir bana bırak kendini canım arkadaşım benim." "Tamam." dedi Müge kendisini arkadaşının yönlendirmesine bırakmak zorunda olduğunu hissederek ve bunun altından ne çıkacağını da merak ediyordu doğrusu. Kader arkadaşının saçlarına maşa yaparken İlaydanın içeriye girdiğini gördü ve İlayda Kadere bakarak "Kader abla, tamamdır. Hallettim." dedi ve Kaderin usulca başını sallamasının ardından ablasının yanına gelerek ona telefonu verdi. "Neyi hallettin?" dedi Müge kardeşine en sonunda sabrı tükenircesine çıkışarak. "Ne oluyor size ya? Beni giydirip saçlarıma maşa yapmalar falan. Sen de benim telefonumu alıyorsun." "Abla bir sakin ol ya." dedi İlayda gülerek. "Siz bir işler çeviriyorsunuz ama. Anlayamıyorum bir türlü ne çevirdiğinizi." İlayda ve Kader birbirlerine bakarak hınzırca gülümsediler Müge'nin sarf ettiği cümleyle birlikte. Maşa işlemini bitirdikten sonra Kader, hayranlıkla Müge'ye bakıp "Süper oldun." dedi. Saçları ortadan ayrıktı ve salık bir vaziyette kalın dalgalar saçlarından tutam tutam dökülüyordu. "Gerçekten çok güzel oldun abla." dedi İlayda ablasına bakıp gülümseyerek. "Şimdi sen makyajını yap Müge." dedi Kader. İlayda dolabın kapağını açıp giyeceği kıyafetleri geçici olarak yerleştirdiği bölmeden aldı ve üzerini giyindi. Ablasının uzun boylu oluşunun aksine minyon bir yapısı vardı. Gözleriyle aynı renkte olan kısa küt siyah saçlarını aynı zamanda boy aynasından kendisini süzerken taradı. "Abla makyaj malzemelerini kullanabilir miyim?" dedi İlayda tatlı bir sesle. "Sormana bile gerek yok." dedi Müge kardeşine gülümseyerek. Müge makyajını tamamlamıştı ve hafif bir makyaj yapmıştı. İlayda, ablasının makyaj çantasının içinden rimeli alarak aynaya baka baka dikkatli bir şekilde kirpiklerine sürdü. Müge arkadaşı Kadere baktı. "Sen üzerini değiştirmeyecek misin?" "Benim değiştirmeme gerek yok." dedi Kader kendisini göstererek. Üzerine giymiş olduğu kırmızı crop kazağı ve kot pantolonuyla gayet güzel gözüküyordu. Ve birden bire kapı zilinin çalmasıyla birlikte Müge, İlaydaya ve Kadere baktı bunu beklemediğini belirtir bir şekilde. "Birini beklemiyorduk. Kim gelmiş olabilir ki?" "Bilmem." dedi Kader imalı bir gülüş ve sesle. "Gidip bir bakalım kim gelmiş?" Üçü de odadan çıktıklarında kapı zilinin bir kez daha çalmasıyla birlikte adımlarını hızlandırdılar ve kapıya doğru geldiklerinde Müge kapının deliğinden bakınca kimin geldiğini görür görmez şaşkınlıkla Kadere ve İlaydaya döndü. "Baran gelmiş." dedi alçak bir sesle Müge. "Sadece Baran değil. Tarık, Rana ve Berat da gelmiş. Neden geldiler acaba?" "Acaba neden?" dedi Kader imasını sürdürürken. Müge içine dolan merak duygusunun ve Baranın gelmiş olmasının heyecanından hızlanan nefesiyle birlikte titreyen elleriyle elini kapının kolunu götürerek kapıyı açmasıyla Rana "Sürpriz!" diye bağırdı coşkulu bir şekilde gülümseyerek. Ve hepsi bir ağızdan alkışlayarak doğum günü şarkısını söylemeye başlarken Kader ve İlayda da onlara eşlik etti coşkuyla. "İyi ki doğdun Müge, İyi ki doğdun Müge, İyi ki doğdun iyi ki doğdun, İyi ki doğdun Müge." "Ya siz.." dedi Müge duygusallaşırken gözleri dolarak gülümseyip. "Ben çok mutlu oldum şu an." Ve o anda Baranla göz göze geldiklerinde Baran içten bir gülümsemeyle kıza bakarken parlayan gözlerini kırpıştırdı. Baran, kızın bu güzelliği karşısında adeta mest olmuştu. Gözlerini ondan alamıyordu. Üzerindeki kıyafetler ona fazlasıyla yakışmıştı. Müge utançla gözlerini ondan kaçırır kaçırmaz hemen arkasında duran İlaydaya ve Kadere baktı. "Bu tuhaf tuhaf davranışlarınız hep bu yüzden miydi? Hep sizin başınızın altından mı çıktı bunlar?" Kader ve İlayda başını sallayarak gülümsediler Müge'ye. Arkadaşının ve kardeşinin yapmış bu sürpriz kendisini çok mutlu etmişti. Hiç beklemiyordu böyle bir şeyi onlardan. Hayatının en güzel doğum günü olacaktı bu doğum günü. "Buyurun hadi. İçeriye geçin. Hoşgeldiniz!" Müge'nin onları içeriye buyur etmesiyle birlikte Berat hemen önünde duran Rana'ya doğru eğilerek kulağına fısıldadı. "Müge'ye çaktırmadan elindeki pastayı onlara ver." Rana kulağındaki fısıltıyla birlikte heyecanlandığını hissederken aynı zamanda teninin karıncalandığını da hissetmişti. Hızlıca başını sallayarak elindeki içinde pasta olan poşeti hemen yanında duran İlaydaya uzattı ve İlayda ablasına çaktırmamaya çalışarak pastayı mutfağa götürdü. Üçlü koltukta Tarık,Rana,Baran ve Berat otururken onların karşısındaki üçlüde ise Kader, İlayda ve Müge oturmuştu. Müge yanında oturan İlaydayı ve Kaderi onlara tanıtarak "Kader benim en yakın arkadaşım. Liseden." dedi. "İlayda da benim kız kardeşim." Kaderin ve İlaydanın onlarla arasında kısa bir tanışma merasiminin yaşanmasının ardından "Demek benim telefonla konuştuğum kişi sensin." dedi Rana İlaydaya dostane bir gülümsemeyle. "Evet." dedi İlayda onaylarcasına. "Sen benim telefonumu demek ki bu yüzden istedin." dedi Müge araya girerek kardeşine. "Evet abla." dedi İlayda yeniden onaylarcasına. "Beni gerçekten çok mutlu ettiniz." dedi Müge mutlulukla gülümserken karşısındaki dörtlüye bakarak. "Çok hoş bir sürpriz bu. Çok teşekkür ederim." "Ablama sürpriz yapmama yardımcı olarak geldiğiniz için çok teşekkür ederim." diye konuştu İlayda. "Elinize ayağınıza sağlık!" "Müge bizim arkadaşımız." dedi Berat gülümseyerek. "Tabii ki gelecektik. Bunun için teşekkür etmenize gerek yok." Müge Beratın cümlelerine gülümseyerek karşılık verirken "Sen şimdi Müge'nin kardeşi mi oluyorsun ufaklık?" dedi Tarık bu sefer araya giren kişi olarak. "Evet." diye yanıt verdi İlayda. "Hiç benzemiyorsunuz." dedi Tarık koyu kahverengi gözlerini Müge'de ve İlaydada gezdirirken. "Ablam babama benziyor." dedi İlayda. "Siz de mesela Baranla o kadar çok benzemiyorsunuz." diye yorumda bulundu Müge. "Sadece yüz hatlarınız benziyor, ikiniz de sert görünümlüsünüz. Ama her ikiniz de Rana'yla hiçbir şekilde benzemiyorsunuz." "Ben anneme benziyorum. " dedi Rana pürüzlü çıkan sesiyle, ela gözleri anlık hüzünlenirken. "Sen Baran abiyle ve Tarık abiyle kardeş mi oluyorsun?" diye sordu İlayda kaşlarını çatarak Rana'ya edilen muhabbet üzerine. "Evet." dedi Rana gülümseyip kendisini toparlarken. "Her ikisi de benim abim." İlayda Berata baktı. "Peki ya sen Berat abi? Sen de mi Rana'nın abisi oluyorsun yoksa?" Berat histerik bir gülüşle "Abisi gibi mi duruyorum?" dedi bunu beklemediğini belirten bir sesle. "Berat benim abim değil." dedi Rana istemsizce sesi sert çıkarken. "Berat bizim çocukluk arkadaşımız. Can dostumuz." diye cevap verdi İlaydaya Tarık. "O bizim artık kardeşimiz gibi oldu.Kardeşlik illa kan bağı ile olmaz. Ve Berat da bunun en iyi örneği." Berat bu cümlelere karşılık Tarık'a gülümserken buraya geldiklerinden beri ilk kez konuşan Baran sert bir tonlamayla Rana'ya "Berat senin abin olmayabilir ama seni kardeşi gibi görüyor." dedi. "Elbette kardeşi gibi görüyor Baran." dedi Tarık kardeşini onaylarcasına. "Rana da onu abisi gibi görüyor." Ve Beratın gülümsemesi bu cümlelerle birlikte yavaşça silinirken Rana'nın da elinden içten içe cümlelere sinir olmaktan başka bir şey gelmemişti. Bu cümlelere her ne kadar aşina olsa da yine de her seferinde sinir olmaktan kendisini alıkoyamıyordu. Çünkü Berat aşık olduğu, sevdiği adamdı. Hiçbir zaman onu abi gibi görmemişti. Ortamda gerilimi andıran kısa bir sessizlik oluşurken İlayda ayağa kalkarak bu sessizliği bozup "Kader abla benimle mutfağa gel." dedi. Kader de ayağa kalkarken Rana "Yardım edebileceğim bir şey var mı?" diye sordu her ikisine de. "Yok." dedi İlayda gülümseyerek. "Teşekkür ederim." İkisinin mutfağa gitmesinden sonra ortamda yeniden bir sessizlik oluştu. Müge bu sessizliğin fırsatıyla karşısında oturan Baranı göz hapsine aldı. Siyah balıkçı yaka kazağı ve siyah pantolonuyla her zamanki haliyledi. Okulun ara tatile girişinden beri görmeyeli kirli sakalının uzamış olduğunu fark etti ve kahverengi kumral renklerinin karışımı olan saçları dağınıktı. O iki kaşının arasındaki çukur yine kendisini belli etmişti. Baran oturduğu yerde yayılıp sağ bacağını kırarak sağ ayağını sol dizinin üzerine yerleştirerek erkeksi bir oturuş sergilediğinde Müge'ye incelercesine baktı. "Sen saçlarını mı kısalttın?" "E-Evet kestirdim." dedi Müge, Baranın saçlarına dikkat etmiş olmasıyla birlikte heyecanlanıp aynı zamanda hoşuna giderken. "Kırıklar vardı." "Hoş olmuşsun böyle." dedi Baran, yüzünde oluşan hafif bir sırıtışla birlikte etkileyici çıkan kadifemsi sesiyle. Müge bu ses tonu ile heyecandan titrediğini hissederken gözlerini utançla Barandan kaçırdı ve tam o sırada Berat, Rana ve Tarık birbirlerine Baranı ima etmek istercesine baktılar onların bu konuşmalarıyla birlikte. Tam o sırada Kader elinde yanan mumlarla dolu olan pasta ve İlayda ile birlikte salona geldi. Pastayı masanın üzerine yerleştirirken İlayda elindeki içi tabak çatal ve bardaklarla dolu tepsiyi masanın üzerine koydu. İlayda ablasının yanına gelerek onun elinden tutup çekiştirerek ayağa kaldırdı. "Ablacığım hadi pastanı üfle!" Müge gülümseyerek pastanın yanına gittiğinde arkadaşlarının hepsi onunla birlikte gidip etrafında durmuşlardı. "Hemen üfleme. Dilek tut." dedi Kader arkadaşına.
Müge hepsine teker teker gülümsedikten sonra ellerini masaya koyup pastaya doğru eğildi ve dileğini tuttu. Dileği ise Baran'ın kendisine aşık olup aşkına karşılık vermesiydi. Pastasını üfledikten sonra "Bu hayatımın en güzel doğum günü oluyor." dedi. Tarık "Doğum günün kutlu olsun güzellik!" diye sarıldı Müge'ye ve aldığı hediyeyi ona verdi. Müge gülümseyerek ona teşekkür etti ve onun yanında hediyesini açtığında bir fular almış olduğunu gördü.Fular mavi-beyazdı ve mavi desenlerle doluydu.Hemen boynuna dolamasıyla Tarık gülümseyerek yanından ayrılıp az önce kalktığı üçlü koltuğa yeniden oturdu. Kader pasta servisine başlarken İlayda ise bardaklara kola dolduruyordu. "İyi ki doğdun!" dedi Rana bu sefer doğum gününü kutlayan kişi olarak. Müge'ye sarıldıktan sonra onun için aldığı hediyeyi verdi ve Müge hediye paketini açtığında koyu mor balıkçı yaka, örgülü omuzları açık olan bir kazak aldığını gördü. "Kazağın rengine bayıldım." dedi Müge kazağa hayranlıkla bakarak. "Çok teşekkür ederim bu güzel hediyen için." "Güle güle giy!" Rana'nın kutlamasından sonra Berat coşkulu bir gülümsemeyle Müge'ye sarıldı. Müge de aynı gülümsemeyle onun sarılmasına karşılık verdi. "İyi ki doğdun Müge! İyi ki arkadaş olmuşuz seninle." Beratın kendisi için aldığı hediyeyi açtığında koyu kahverengi, siyah gözleri olan küçük, şirin bir ayıcık almış olduğunu gördü. "Çok tatlı bu ya! Bundan sonra artık bu ayıcık benim uyku arkadaşım." Baran Beratın da gittiğini gördükten sonra Müge'ye sarılarak "İyi ki doğdun Mügecik!" diye fısıldadı kulağına ve geri çekildikten sonra yüzüne dikkatlice baktı. "Kaç yaşına girdin sen şimdi?" dedi. "Yirmi yaşıma girdim." dedi Müge ona gülümseyerek. Baran ona aldığı doğum günü hediyesini herkesin içinde vermek istemezken onun bileğinden yumuşak bir şekilde yakaladı. "Gel benimle." dedi Baran kadifemsi çıkan sesiyle. Müge onun yönlendirmesine kendisini bırakırken birlikte odasına girdiler. "Gözlerini kapat. " dedi Baran hafif bir gülümsemeyle. "Ve sakın açma." Müge heyecanla ve beklentiyle gözlerini yumarken Baran odadan çıktı ve siyah ceketinin iç cebine koymuş olduğu hediyeyi alarak Mügenin yanına geldi. Baran bir adım daha atarak ona yaklaştı.Sonra yüzünü yüzüne doğru biraz yaklaştırarak "Elini aç." demesiyle birlikte Müge sağ elini açtı.Baran hediyeyi eline yerleştirirken Müge gözleri hala kapalı bir şekilde hediyeyi sımsıkı tuttu. Baranın "Şimdi aç." demesiyle Müge gözlerini açtı ve elindeki hediye paketine mutlulukla baktı.Baran bir adım geri çekildi ve Mügenin yüzünde oluşan ifadeye gülümsedi. Müge gülümsemesini bozmadan paketi hemen açtı ve bir parfüm olduğunu gördü. Parfümü kutusundan çıkarttığında ise kapağını açıp kokladığında portakal koktuğunu fark etti.Baran'a sarılarak "Teşekkür ederim." dedi minnet dolu bir sesle. Baran gülümsemesini hiç bozmadan ellerini sırtına koydu onun sarılmasına karşılık verdi. Müge Barandan uzaklaşarak parfüm şişesini kutusuna koydu. "Beğendin mi?" diye sordu Baran. "Evet,beğendim." diye cevap verdi Müge. Baran başını sallayarak odadan çıktı ve Müge parfümü boynuna ve kıyafetine birkaç kez sıkıp odasına koyduktan sonra salona gelip pastasını ve kolasını alarak koltuğa oturdu. Tarık ve Berat pastalarını yiyerek aralarında sohbet ederlerken Baran sohbetin içinde gözüküyormuş gibi olsa da aslında bu sohbetten çok uzaktı. Televizyonda ise yabancı şarkılar çalan bir müzik kanalı açıktı. Kader karşılarındaki üçlü koltukta oturan erkeklere bakarak hemen yanında duran Müge'ye doğru kısık bir sesle fısıldadı. "Baran gerçekten de anlattığın kadar varmış. Hele Tarık. Aşırı yakışıklı." Müge karşısındaki erkeklere doğru baktığında kendi içlerinde olduğunu görüp Kaderin bu fısıltısını duymadıklarını görerek rahatladı. Kaderin fısıldamasını duyan İlayda ise ablasına doğru sokularak "Abla senin gittiğin üniversitedeki erkeklerin hepsi mi böyle yakışıklı?" dedi gülerek. "Acaba benim gideceğim üniversitede de böyle yakışıklı erkekler olacak mı?" Müge kardeşine gülerken "Sadece benim abilerim yakışıklı." dedi Rana övgüyle. "Berat abinin de senin abilerinden aşağı kalır bir yanı yok yalnız." dedi İlayda istifini bozmadan. "Berat abi de bence çok yakışıklı." "Berat zaten bambaşka." diye mırıldandı ağzının içinden Rana. O sırada Berat ilgisini karşısındaki koltukta oturan kızlara vererek güldü. Fakat Rana'nın mırıldanmasını duymamıştı. "Ne konuşuyorsunuz öyle kendi aranızda?" dedi onlara "Hiç öylesine bir şeyler konuşuyoruz işte." diye cevapladı Kader. "Siz de kendi aranızda konuşuyorsunuz ona bakarsan Berat." dedi Rana ela gözlerini Beratın yüzüne dikerek. Berat Rana'ya hafif bir tebessüm gönderirken İlayda sessiz sessiz pastasını yiyen Barana baktı. "Geldiniz geleli Baran abinin sadece bir iki kere falan sesini duydum." Baran İlaydayı kale almazken Tarık İlaydanın söylediğine gülerken "Baran pek konuşmaz ufaklık." dedi. "Zaten ablam Baran abinin konuşmayı sevmediğinden bahsetmişti." İlayda bu cümleyi kurduğunda Müge İlaydanın beline hafif bir çimdik attı. İlayda bu çimdikle birlikte huylanırken hafifçe yerinde kıpırdandı. Müge bu cümleyle utancından yerin dibine girerken Baran alayla sesli bir şekilde güldü. "Kardeşine benden mi bahsettin?" dedi Baran imalı bir tonlamayla. "Senden falan bahsetmedim." dedi Müge ters bir sesle, Baranın bu imasına sinir olduğunu hissederken. "İlayda üniversitedeki arkadaşlarımı merak edince ben de Beratı, Nisayı ve seni falan anlattım. Özellikle senden bahsetmedim yani Baran." Baran muzip bir ifadeyle Müge'ye baktıktan sonra bardağındaki kolasından bir yudum aldı ve Müge bunun üzerine çikolata kahverengi gözlerini Tarıkın yüzüne dikti. "Tarık. Senin Nisayla durumlar ne?" "Nisayla durumlar.." diyerek kendi kendine güldü Tarık. "Anlayacağın Nisa bunu istemiyor Müge." dedi Berat eliyle Tarık'ı gösterip şakacı bir şekilde. "Ben istenmeyecek bir adam mıyım?" dedi Tarık tepkiyle Berata. Ardından koyu kahverengi gözlerini Müge'ye çevirdi. "Nisayla sadece bir kere yazıştık. Kendisi bana mesaj attı geçenlerde. O da hal hatır sormadan öteye gitmedi. Nisa.. Bilmiyorum, anlayamıyorum. Onun da bana bir ilgisi var aslında hal ve hareketlerinden bunu anlayabiliyorum. Ama o bundan kaçmayı tercih ediyor. Geçen gün onun kapısına kadar gittiğimde böyle bir şey düşünmediğini söyledi bana. Ben de daha fazla ısrarcı olmadım." Tarık dertleşircesine Müge'yle konuştu. "Evet senden etkilendiğini ben anladım zaten sizin evde hep birlikte ders çalıştığımız gün. Fakat kendisine göre sebepleri var. Eski sevgilisi yüzünden yeni bir ilişki istemiyor." "Biliyorum. Nisa bana bunlardan bahsetti." dedi Tarık. "Sizin Nisayla aranız pek iyi değil galiba. " dedi Berat lafa girerek Müge'ye. "Benim Nisayla hiçbir sorunum yok." dedi Müge omuzunu silkerek. "Benimle konuşmayan ve bana nedensizce tavır alan o." "Nisanın Barana ilgisi yok muydu?" dedi Kader kaşları hafifçe çatılırken. "Yok." dedi Tarık buna sinirlenmiş gibi. Baran onun sinirlenmiş gibi konuşmasına bıyık altından güldü. "Nisaya her ne kadar çok uyuz olsam da abimle ikisini çok yakıştırıyorum." diye yorum yaptı Rana ve gülümseyerek Kadere baktı. "Eee Kader? Var mı sevgilin?" "Şu sıralar dershaneyle, test çözmekle kafayı bozmuş durumdayım." dedi Kader gülerek. "Üniversite sınavlarına hazırlandığım için şu anlık böyle bir şey istemiyorum." "Aa ben de hazırlanıyorum üniversite sınavlarına." dedi Rana hafifçe ela gözleri büyürken gülerek. "Beraber sınava gireceğiz demek bu yıl." "Öyle olacak." Rana ela gözlerini bu sefer İlaydaya çevirdi. "İlayda? Senin var mı?" "Benim de yok." dedi İlayda gülümseyerek "Liseye, sınıfıma ve ortama daha yeni alıştım." "Senin sevgilin var mı Rana?" diye sordu bu sefer Kader Rana'ya. "Yoktur onun sevgilisi." dedi Berat emin bir şekilde, Rana'nın yerine konuşarak. Rana onun kendisinin yerine konuşmasıyla birlikte Berata baktı ve Tarık alaycı bir ifadeyle "Nereden biliyorsun olmadığını kardeşim?" diye sordu. "Bunun cevabını vermek sana mı kaldı?" "Yani.." diyerek duraksadı Berat bir anlığına ne diyeceğini bilemiyormuş gibi. Ne diyeceğini kısa bir şekilde zihninde tarttıktan sonra yeniden konuşmaya başladı. "Az önce Kader ima etti ya üniversite sınavları yüzünden sevgili istemiyorum diye. Rana da aynı şekilde üniversite sınavlarına hazırlandığı için istemeyeceğini düşünerekten böyle bir cevap verdim." "Sana ne lan isteyip istememesinden?" dedi Baran kaşlarını çatarak, onu terslercesine. "Berat kötü bir şey demedi." dedi Müge savunurcasına. "Sen karışma." dedi Baran Müge'ye sert bir dille. "Sevgilim yok Berat." dedi Rana en sonunda konuşup onun sütlü kahve gözlerine bakarak. Sevgilisi olduğunu düşünmesini istemiyordu Beratın. "Benim sevgilim yok." Berat Rana'dan duyduğu cümlelerle birlikte içten içe rahatladığını hissederken Rana'nın dürüstlükle çıkan sesi sevgilisinin olmadığını doğrular gibiydi. "Hiç kimseye açıklama yapmak zorunda değilsin." dedi Baran Rana'ya. "Açıklama yapmak zorunda olduğum için değil." diye konuştu Rana abisine. "Sadece olmayan bir şeyin varmış gibi düşünülmesini istemiyorum." Rana'nın Barana söylediği cümlelerden sonra Berat sevgilisi olmadığına artık tamamen inanmıştı. O sırada kapının zili çalarken Müge kapıyı açmak için ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdü ve kapıyı açtı. "İyi günler, Müge Korel?" diye sordu kapıdaki kurye elindeki kırmızı güllerle. "Evet benim." dedi Müge."Şuraya bir imza alabilir miyim? " dedi kurye eliyle imzalayacağı yeri ona göstererek. Müge kuryenin gösterdiği yere imzasını atmasının ardından çiçekleri kucağına aldıktan sonra kapıyı kapattı. Müge güllere incelercesine baktığında güllerin arasında yazılı bir not olduğunu gördü. Acaba Baran kendisine ikinci bir sürpriz yapıp kendisine çiçek yollamış olabilir miydi? Notu eline alıp beklentiyle okumaya başladı. " Dalgalar vuruyor sahile, yıldızlar parlıyor sonsuz mavide, ben de bitmez sevgimle koşuyorum hep gecelerde. Doğum günün kutlu olsun.. Semih." Müge Semih'ten böyle bir hediye beklemiyordu fakat yine de hoşuna gitmişti ve mutlu olmuştu. Yüzünde oluşan gülümsemeyle birlikte Kaderi, İlaydayı ve Rana'yı yanında gördü. Tarık başını onların olduğu yöne doğru çevirdiğinde kızların gülerek konuşuyor olduklarını ve Müge'nin kucağındaki kırmızı gülleri gördü. "Müge'ye çiçek gelmiş." diye konuştu. Baran ve Berat da onunla birlikte başını çevirdiğinde Baran kaşlarını çatarak Müge'nin kucağındaki çiçekleri gördü. "Sen mi yolladın lan yoksa?" diye sordu Tarık kardeşine yüzünde oluşan sırıtmayla. Baran bakışlarını onların üzerinden çekmezken "Benim ne zaman bir kıza çiçek yolladığımı gördün?" dedi sert çıkan sesiyle. "Yollamadın yani?" dedi Tarık kaşları havaya kalkarken. Baran sinirle derin bir iç çekti. "Yolladım demediğine göre." diye cevap verdi Berat, Baranın yerine. Baran dişlerini sıkıp kendi kendine başını sallayarak "Ben kimin yolladığını biliyorum." dedi sinirli sinirli. "O muşmula suratlı orospu çocuğu gönderdi ona bu çiçekleri." "O kim?" dedi Tarık kardeşinin söylediklerine gülerek. "Müge'nin sevgilisi falan mı?" "Sevgilisi değil!" dedi Baran sert bir dille. "Semih onun sevgilisi değil." diye cevap verdi yine Berat. "Fakat Müge'ye ilgi duyuyor. Ve ilgisini ona belli etmekten de geri kalmıyor." "Açıklama yapma lan şuna!" diye bağırdı Baran Berata ayağa kalkarak. "Ne demek açıklama yapma lan şuna?" dedi Tarık kardeşinin bağırmasından etkilenmemiş gibi gülerken. "Abin olduğumu unutuyorsun galiba Baran." Baranın bağırmasıyla birlikte kızların bakışları o yöne dönmüştü. Kader ve İlayda şaşkınlıkla Barana bakarken "Niye bağırdı?" diye sordu İlayda. "O hep bağırır." dedi Rana rahat bir tavırla gülerek buna alışkınmış gibi. Baran sinirli bir şekilde kızların olduğu yöne doğru yürüdü ve "Gidin içeri!" diye bağırdı Rana'ya. Müge'ye baktı. "Sen hariç." Rana, İlaydayı ve Kaderi alıp içeriye geçerken Baran Müge'ye döndü. "Kimden geldi bu çiçekler?" Baran hala bağırır gibi konuşuyordu. "Öncelikle bağırmadan konuş benimle Baran." dedi Müge onun bu bağırışı hoşuna gitmemiş gibi. Baran sakinleşmek istercesine gözlerini kapatıp derin bir nefes alıp verdi ve gözlerini açıp Müge'ye baktı. "Bu çiçekler kimden?" Ses tonu az öncekisine göre biraz daha yumuşak bir tonlamayla çıkmıştı. "Bu seni neden ilgilendiriyor?" dedi Müge gözlerini kısıp Barana bakarak. "Soruma cevap ver." dedi Baran sabırsız bir tonlamayla. "Semih." dedi Müge gayet sakin bir şekilde. "Doğum günüm için yollamış." Baranın kaşları çatılırken "Nereden biliyor senin doğum gününü?" dedi sorgularcasına. "Bir keresinde konuşurken birbirimize doğum günlerimizi sormuştuk, oradan biliyor." "Hangi sıfatla sana çiçek yolladı o orospu çocuğu?" "Arkadaş sıfatıyla tabiiki de." dedi Müge gözlerini devirerek. Kucağındaki gülümseyerek bakarken Baranı sanki daha çok sinir etmek istercesine konuştu. "Güller ne kadar da hoş!" "Sanki sana çiçekçi dükkanını satın aldı." dedi Baran sert bir alayla. "Ben suya koyayım çiçekleri." dedi Müge Baran'ın yanından ayrılarak. "Git git koy geç kaldın. Sonra solarlar falan." dedi Baran arkasından ona sesini duyurmak istercesine bağırıp alaycı bir sesle. Müge çiçekleri evde bulunan vazoya su doldurarak çiçekleri içine yerleştirdi ve arkadaşlarının yanına geri döndü.
⚪️ "Bence Baran abi seni kıskandı ondan öyle davrandı." İlaydanın yaptığı yorumla birlikte Müge başını iki yana sallayarak "Hiç zannetmiyorum." dedi sehpanın üzerine yerleştirdiği kırmızı güllere bakarak. "Sadece Semih'e uyuz oluyor." Güllerin gelmesinden sonra biraz daha oturup hepsi birden kalkıp gitmiştiler. Müge, İlayda ve Kader onların gidişinden sonra ortalığı toparlayıp temizlemiştiler. "Semih zaten yolladığı kırmızı güllerle ve sana yazdığı notla sana olan ilgisini tamamen kanıtlamış oldu." Bu sefer yorum yapan Kader oldu. "Semih benim arkadaşım." dedi Müge keskin bir dille. "Ona ilgi duymuyorum." "Barana aşıksın. Biliyoruz." dedi Kader imalı bir gülümsemeyle. Kapı zilinin çalmasıyla birlikte Müge saate baktığında saatin altı buçuğa doğru geldiğini gördü. "Annem işten gelmiştir." dedi ve ayağa kalktı. Müge kapıyı açtığında gülümseyerek annesini karşıladı. "Hoş geldin anneciğim!" Banu Hanım yorgun argın bir şekilde gülümseyerek "Hoş buldum güzel kızım." dedi.
Müge annesini içeriye buyur ettikten sonra Banu Hanım salona geçerek Kaderi gördü. "Hoş geldin kızım Kader!" dedi koltuğa oturarak. "Nasılsın?" "İyiyim." dedi Kader gülümseyerek karşılık verirken. "Sen nasılsın?" "Yoruldum, yorgunum. İş güç yoruyor insanı." Banu Hanımın gözleri sehpanın üzerindeki güllere kaydı. "Bu çiçekler kimden kızım böyle?" diye sordu Müge'ye. "Semih diye bir çocuk yollamış ablama doğum günü hediyesi olarak." diye cevap verdi İlayda hafif bir kıkırtıyla. "Hmmm.. " dedi Banu Hanım başını sallayarak ilgiyle. "Semih'e bak sen." "Anne İlayda ve Kader bana doğum günü sürprizi yaptılar. Baran, Berat, kardeşi ve abisi benim için geldiler." diye açıklamada bulundu Müge. "Birlikte pasta yememizden sonra gittiler." "Güzel düşünmüşsünüz." dedi Banu Hanım gülümseyerek. Gözlerini evin salonunda gezdirdi. "Ortalık da toparlanmış, aferin kızlar!" "Ablamın üniversiteden arkadaşları gerçekten çok yakışıklı." diye yorum yaptı İlayda tatlı bir sesle. "Baran gerçekten fotoğrafta gördüğüm gibi. Tıpkı ablamın anlattığı gibi." Banu Hanım İlaydaya baktı. "Bu Baran nasıl birisi kızım?" diye sordu merakla. "Sen cevap ver." "Baran kaba olabilir ama öyle düşündüğün gibi kötü birisi değil anne." diye karşılık verdi Müge. "Ben İlaydaya sordum." dedi Banu Hanım otoriter bir sesle. "Baran pek konuşkan birisi değil. Bizimle pek fazla konuşmadı yani hatta kardeşleriyle bile pek konuşmuyor." diye cevapladı İlayda. "Ama ablama çiçek geldiğinde çok sinirlendi, çok bağırdı." Banu Hanım bu sefer Müge'ye baktı. "Sana mı sinirlendi?" "Bana sinirlenmedi. Sadece Semih'e uyuz oluyor." dedi Müge açıklama yaparcasına. "Neden uyuz oluyor?" diye sordu Banu Hanım. "Kıskandığından." dedi gülerek Kader. "Takıldığın insanlara dikkat et kızım." dedi Banu Hanım uyarırcasına. "Seni kötü bir şekilde etkilemelerine izin verme." "Anne Baran kaba ve sinirli olabilir ama kötü birisi değil." dedi Müge onu savunurcasına. "Sadece Baran için söylemiyorum, diğer arkadaşların için de söylüyorum." Banu Hanım saatine baktı ve gözleri Müge'yle İlayda arasında mekik dokudu . "Bu arada kızlar, biraz önce babanızla konuştum. Babanız 'Saat sekizde burada olurum.' dedi." Bugün günlerden cumaydı ve Müge babasıyla dün konuştuğunda babası cuma akşamı geleceğini söylemişti. İlayda ile birlikte babasının buradaki evinde vakit geçireceklerdi hafta sonu. Tıpkı diğer hafta sonlarında olduğu gibi. "Bugün buradaki son günüm." dedi üzüntüyle İlayda. "Pazartesi günü okullar da açılacak." "Hafta sonları gelirsin kızım babanla." dedi Banu Hanım İlaydaya gülümseyerek. "Sadece babanla değil, okulun olmadığı zamanlar, istediğin zaman gel." İlayda da Banu Hanıma gülümsedi ve ayağa kalkarak "Hadi gel eşyalarımızı hazırlayalım abla." dedi Müge'ye bakarak. Müge yanına iki günlük eşya alacaktı, hafta sonunu babasıyla geçireceği için. İlayda ise babasıyla pazar günü İzmire dönecekleri için o valizini hazırlayacaktı. "Ben de üzerimi değiştirip akşam yemeğini hazırlayayım kızlar." dedi yorgun argın koltuktan kalkıp Banu Hanım. "Tamam anne." dedi Müge de ayağa kalkıp kardeşinin peşinden odasına giderken. Odasına gittiğinde komidinin üzerinde duran Baranın aldığı parfüme gülümseyerek baktı. Gerçekten de hayatındaki en güzel doğum günü olmuştu bu doğum günü.
⚪️ |
0% |