@moonliiighht
|
"Keyifli okumalar..."
⚪️ Müge, krem rengi boğazlı kazağıyla kot pantolonunu giydikten sonra üzerine siyah montunu giydi ve kırmızı şapkasını başına takıp aynı renkteki şalını boynuna doladı. Kırmızı şalı ve şapkasıyla çok şirin gözüküyordu. Gülümseyerek pencerenin kenarına gitti ve perdeyi aralayarak yağan yoğun kara baktı. Birkaç gün önce baharı anımsatan sıcak ve güneşli havalar dünden itibaren yerini önce yağmura ardından kara bırakmıştı. O beklenen hafta sonu sonunda gelmişti. Nisa'nın hafta içi ortaya attığı buluşma fikrini bugün gerçekleştirecektiler. Bu yağan yoğun kara rağmen. Müge her ne kadar bu buluşma fikrinden caymak istese de Baranın da orada olacağını bildiği için aynı zamanda gitmek istiyordu. Çantasını omuzuna takıp odasından çıkarak salondaki tekli koltukta kitap okuyan annesine kapı ağzından baktı. "Anne ben çıkıyorum!" Banu Hanım başını okuduğu kitaptan kaldırıp kızına bakarak "Nereye gidiyorsun kızım bu karda kışta?" dedi. Müge annesinin cümlesine gülerek "Söylemiştim ya sana hafta sonu arkadaşlarla buluşacağım diye." dedi. "Unuttun mu?" "Gitmen şart mı kızım bu karda kışta? Bu soğukta buluşma mı olurmuş? Onlar buluşsunlar boş ver. " Müge annesine masum bir şekilde gülümsedi. "Evet hava soğuk ama ben gitmek istiyorum anne. Hem Baran da gelecek." Banu Hanım son cümle üzerine imayla başını salladı. "Şimdi anlaşıldı neden bu kadar gitmek istediğin. Git bakalım." Müge annesinin neyi ima ettiğini anlayınca "Ya anne!" dedi itiraz edercesine. "Yani hep birlikte olacağımızı kastetmiştim aslında." Banu Hanım kızının lafı çevirmeye çalışmasına güldü. "Dikkatli ol kızım. Çok geç kalma." Annesinin sözlerinden sonra onunla vedalaşıp botlarını giyerek evden çıktı.
⚪️ Müge, kendisine sütlü kahve söyledikten sonra kahve ve gri tonlarının hakim olduğu ve boydan boya camlarla kaplı kafeye göz gezdirdi. Dışarıda yağan kar ile birlikte çok güzel bir görüntü oluşturuyordu. Nisa'nın içeriye girişini görmesiyle birlikte göz göz geldikleri an Müge gülümseyerek elini ona kaldırdı. Nisa da gülümseyerek ona doğru yürüdü ve birbirlerine sarıldılar. Nisa üzerindeki montu çıkarıp Müge'nin yanındaki koltuğa asarak yanına oturdu. Başındaki beyaz şapkayı çıkarmamıştı. Nisa elini soğuktan kızarmış burnunu ısıtmak istercesine tutarak "Hava acayip soğuk ya!" dedi. "Evet." dedi Müge onu onaylarcasına. Önüne konulan sütlü kahve ile birlikte garsona kibarca teşekkür etti. Bunun üzerine Nisa da kendisine sıcak çikolata söyledi. Garsonun gidişi ile birlikte Müge kahvesini yudumlarken "Annem çok soğuk, kar yağıyor gitme falan dedi ama ben onu dinlemeyip geldim." dedi gülümseyerek konuşmasını devam ettirirken. Nisa telefonundan saate bakarak "Gelmediler hala." dedi sabırsızlık kokan sesiyle. "Gelirler şimdi." diye cevap verdi Müge. Nisa gözlerini etrafında gezdirirken birden bire Baranı içeriye girerken görmesiyle birlikte "Geldiler." dedi coşkulu bir sesle. Baran, koluna giren ela gözlü kız ile birlikte içeriye girdiğinde Berat da arkalarından içeriye girerek kapıyı kapattı ve ellerini montunun cebine soktu. Müge, Nisanın coşkulu sesi ile birlikte başını çevirdiğinde Baranla göz göze geldiler ve Baranın gözlerindeki o bilindik derin anlamlı ifade yine yer edinmişti. Müge heyecanlandığını hissederken bakışlarını onun gözlerinden kaçırdı. Üçü de onlara doğru yürürken Nisa, Baranın koluna giren kızı keskin bakışlarla inceledi. Koyu kumral saçları ve uzaktan bile kendisini belli eden ela gözleri ile birlikte dikkat çekici bir güzelliği vardı. Ela gözlerine çektiği kalem, gözlerinin rengini fazlasıyla ortaya çıkarmıştı. Uzun koyu kumral saçlarında kar taneleri birikmişti ve başına taktığı mor şapka ona sevimli bir görünüm katmıştı. Ve onun da tıpkı Baran gibi esmer tenli olduğunu fark etti. Masaya doğru geldiklerinde Berat gülümseyerek "Merhaba." dedi onlara ve ikisi de ayağa kalkıp Berata selamlaşır şekilde sarıldılar. Baran onlara hiçbir selam vermeden sert sert baktığında ela gözlü kız, Baranın kolundan çıkarak bakışlarını Müge ve Nisanın üzerine dikti. "Arkadaşların onlar mı abi?" Baran hiçbir cevap vermediğinde Berat araya girdi. "Arkadaşların?" dedi tek kaşını kaldırarak ela gözlü kıza. "Onlar sadece Baranın arkadaşları değil. Benim de arkadaşlarım." Müge ve Nisa, onlara izlercesine bakıyordu. "Ben sana değil, abime yönelttim soruyu farkındaysan Berat." dedi ters bir sesle, ela gözlü kız. Berat onun terslemesiyle birlikte hafifçe başını sallayıp dudaklarını birbirine bastırdı. Kaşlarını çatarak araya giren bu sefer Nisa oldu. "Baran senin abin mi?" "Evet." diye yanıtladı ela gözlü kız yüzüne bir gülümseme yerleştirerek ve samimi bir şekilde elini ona uzattı. "Ve ismim Rana." Nisa onun elini sıkarak ismini söylediğinde Müge de aynısını yaptı. "Sen de abinin arkadaşlarını merak edip onlarla gelmiş olmalısın." Rana'nın yerine Nisaya cevap veren Berat oldu. "Biraz meraklı kızdır Rana." dedi hafif bir gülümsemeyle. Rana, Beratın kendisi adına açıklama yapmış olmasından dolayı sinirle gözlerini devirdi. Bunun ardından üçü de karşılarındaki büyük uzun kahverengi koltuğa yan yana oturdular. Rana, Baranla Beratın ortasına geçmişti. Baran çattığı kaşlarıyla birlikte sağ bacağını kırıp ayağını sol dizinin üzerine koyarak erkeksi bir oturuş sergilemişti. Müge sergilediği erkeksi oturuşuyla birlikte ona hayran kaldı. Hayranlıkla karşısında oturan adama baktı. Umursamazca çattığı kaşları ile birlikte başka bir yöne doğru bakıyordu. Üzerindeki siyah uzun kabanı bile çıkarmamıştı. Önden hafifçe havaya dikilen kahverengi-kumral karışımı saçları ve hafif kirli sakalları ile birlikte yakışıklı kelimesinin anlam bulmuş haliydi. Daha fazla dikizliyor gibi gözükmemek için bakışlarını ondan çekerek gözlerini masaya diktiğinde hala sıcaklığını koruyan kahvesinden bir yudum içti. Nisa da önüne getirilen sıcak çikolatasından içerken "Şimdi Rana senin kız kardeşin mi Baran?" diye sordu Barana laf atmak istercesine. Baran bakışlarını Nisaya dikerek "Evet." dedi düz bir sesle. Nisa gözlerini önündeki menüyü inceleyen Rana'ya dikip bacak bacak üstüne attı. "Baran yirmi yaşında olduğuna göre sen de on dokuz ya da on sekiz olmalısın. Öyle değil mi?" Rana ela gözlerini bir anlığına menüden çekerek Nisanın gözlerine dikti. "Birkaç gün önce on sekiz oldum, evet." "O zaman sen daha liseye gidiyorsundur." Soruyu soran Müge'ye içtenlikle gülümsedi. "Bu sene bitiyor çok şükür." Müge onun bu sitemine anlayışla gülümserken Berat, Rana'nın önünde duran menüyü eline alıp incelemeye başladı. Rana ona dönerek "Neden menüyü önümden alıyorsun Berat?" dedi yine ters çıkan sesiyle. "Ben daha bakıyordum belki." Rana'nın Berata olan ikide bir tersler gibi olan çıkışları Nisanın dikkatini çekmişti. Bakışları direkt ikisine yönelmişti. Sanki bir şeyin öfkesini ondan çıkarıyor gibiydi. Ve Nisaya göre o öfkenin sebebi belliydi. Berat yamuk bir gülümseme ile Rana'nın yüzüne baktı. "Millete laf anlatırken mi menüye bakıyordun?" dedi hafif alayla. Rana ela gözlerini onun yüzüne dikti. Dağınık duran kumral saçları ve hafif sivrilen çenesi ile birlikte her zamanki görünümündeydi Berat. Aynı zamanda kirli sakallarının da uzamış olduğunu fark etti. Rana en sonunda konuşarak "Aman al bak. Menü senin olsun." dedi ve gözlerini onun yüzünden çekti. "Ben zaten cappucino-" Baran sert bir dille bağırırcasına araya girerek onlara yönelik "Yeter!" dediğinde Rana'nın cümlesi yarım kaldı. "Kesin şamatayı! Ne menüymüş anasını satayım, amma uzattınız!" Onun sert tepkisi üzerine ikisi de hiçbir şey söyleyemedi. Baran sinirle ayağa kalktı ve sert adımlarla sigara içmek için dışarıya çıktı. Rana'yla Berat, yanlarına gelen garsonla birlikte ne içeceklerini söyledikten sonra Barana da kahve söylediler. Garson yanlarından ayrıldıktan sonra Nisa dik ve bir o kadar da meraklı bakışlarını ikilinin üzerine dikti. "Bu kız neden sana hep ters davranıyor Berat?" dedi sorusunu yöneltirken aynı zamanda eliyle Rana'yı göstererek. Rana sessiz kalarak ela gözlerini Nisa ve Berat arasında gezdirdi. "Çünkü daha henüz ergenlik döneminde." diye cevap verdi Berat gülerek. "Sence de normal değil mi bu tarz davranışları?" Nisa ima takınarak tek kaşını kaldırdı. "Yani sadece sana ters davranması biraz garip. Ben bunun nedenini ergenlikten olduğunu düşünmüyorum." Rana onun üzerine gelmesinden memnun olmamış gibi hoşnutsuzlukla "Öyle mi?" dedi ela gözlerini Nisa'nın yüzüne dikerek. "Neden olduğunu düşünüyorsun peki?" Nisa ona düz bir gülümseme gönderdikten sonra gözlerini Berata dikti. "Ee sen de ne var ne yok? Var mı kız arkadaşın, konuştuğun falan?" Berat derin bir nefes alıp vererek elini saçlarının arasından geçirdi ve Rana'nın bakışları direkt Berata yöneldi. "Bu tarz şeylerden bahsetmekten pek hoşlanmam. Ama madem sordun cevaplayayım. İkisi de yok." "Olmasını ister miydin peki?" Berat sıkılmışcasına bir iç çekmeyle birlikte elini kumral saçlarının arasından geçirerek "Olmasını istemiş olsaydım şu an kendisi yanımda oturuyor olurdu ve siz de tanışırdınız Nisa." dedi. Nisa'nın art arda sorup durduğu sorular Rana'ya saçma gelirken dayanamayıp araya girdi. "Nisa." Nisa bakışlarını Rana'ya çevirdi. "Sen hep böyle sorular soruyor musun herkese?" "Böyle sorular derken?" dedi Nisa yapmacık bir gülümseme ile. "Boş. Saçma sapan. Konuşmuş olmak için konuştuğunu düşünüyorum yani Nisa." Nisa imalı bir gülümseme takınarak kaşlarını kaldırdı. "Bu ergenimsi davranışlarını bana da sergilemeye başladığına göre Berata sorduğum sorular seni rahatsız etmiş anlaşılan." Rana başını iki yana sallayıp histerik bir şekilde gülerken sinirden titrediğini hissetti. Deminden beri geriye yaslanmış şekilde sessizce onları izleyen Müge'ye döndü. "Müge." Müge hafif bir irkilme ile doğruldu. "Bu Nisa sana da böyle saçma sapan boş boş sorular soruyor mu?" Nisa onu sinir etmiş olmanın verdiği zaferle gülümsedi. Müge tam cevap verecekken tartışma yaşanmasını istemeyen Berat, yatıştırırcasına "Tamam. Büyütmeye gerek yok daha fazla bence." dedi gözlerini üç kızda birden gezdirerek. Müge böylelikle vazgeçerek söyleyeceklerini içinde tutmayı tercih etti. Berat garsonun masaya koyduğu içeceklere baktı ve kendi kahvesini eline alırken Rana'ya döndü. "Sen de boş ver Rana." Rana da fincanını eline alıp cappucinodan bir yudum aldı. Baran içeriye gelip biraz önce kalktığı yerine oturduktan sonra "Kar hala yağıyor mu?" diye sordu Nisa gözlerini Baranın üzerine dikerek. Rana, Nisa'nın konuşması ile gözlerini devirdi. Nisa denilen kızdan hiç hoşlanmamıştı. Davranışları ve tavırları yapmacık gelmişti. Üstelik az önce sorduğu sorularla kendisini sinir etmişti. "Hayır." dedi Baran olağan bir tavırla. "Dindi." Rana, Baranın koluna dokunarak önüne konulan kahveyi işaret etti. "Abi kahveni iç." Baran fincanı eline alarak sıcak kahvesinden bir yudum içti. İçeceklerini içip biraz daha oturduktan sonra kafeden çıkmıştılar ve mağazaların olduğu kalabalık büyük caddenin kaldırımında yürüyorlardı. Rana verdiği sıcak nefesinin soğuk havaya karıştığını görürken yanına beliren Berat ile birlikte başını ona çevirdi. "Şu Nisa denilen kızdan hiç hoşlanmadım Berat." dedi Rana kısık bir sesle aynı zamanda biraz önlerinde yürüyen Müge ile Nisaya bakarak. "Çok boş sorular soruyor. Sorduğu sorular da onun ne kadar boş bir insan olduğunu kanıtlıyor bence." Baran ise ağzındaki sigarasıyla yavaş adımlarla onların biraz daha gerisinden geliyordu. Berat ellerini haki rengi montunun cebine soktu. "Niye?" dedi alaycı tavırlarla. Bir anlığına başını çevirip arkalarından gelen Barana baktı. Onlardan biraz uzaktaydı ve umursamazca etrafına bakınıyordu . "Bana neden ters davrandığını sorguladığı için mi? Yoksa bana sevgilim olup olmadığını sorduğu için mi?" Rana onun soru soran cümleleri ile birlikte sessiz kalırken ela gözlerini onun yüzüne dikti. Berat onun sessiz kalışından faydalanıp konuşmasına devam ederken alaycı tavrından tamamen sıyrıldı. "Neden bana sürekli ters davranıyorsun Rana?" Sorusu ciddiydi ve merak eder gibiydi. Rana kaşlarını kaldırarak "Sana ters davranmam gücüne mi gidiyor?" dedi hafif bir alayla. Berat onun cümlesi ile birlikte kahverengi gözlerini kapatarak derin bir nefes alıp verdi. "Sadece bunu yapmana gerek yok." dedi kısık çıkan sesiyle gözlerini açarken. "Rana biz ikimiz çocukken çok yakındık. Baran, sen, ben yaşlarımız birbirine yakın olduğu için hep üçümüz ve bazen de diğer çocuklara katılıp oyunlar oynardık. Gecelere kadar sokaktan eve gelmezdik. Sonra büyüdükçe birbirimizden biraz uzaklaştık." Rana derin bir iç çekti onun cümleleri ile. "Çünkü artık çocuk değiliz. Birlikte evcilik oynayacağımız yaşları çoktan geçtik Berat." diye cevap verdi Rana. "Ve sen, biz büyüdükçe abimlerle daha yakın oldun." Berat sessizce aklından geçen düşüncelere boyun eğerek başını sallarken Baran sigarasını yere atıp hemen yanlarına yetişerek "Ne konuşuyorsunuz?" dedi sert bir sorgulama ile. Rana başını iki yana sallayarak "Hiç." dedi. "Her zamanki şeyler işte." Ardından onlardan uzaklaşıp Müge'nin koluna girdi. Müge , Rana'ya sevecenlikle gülümsedi ve kaşlarıyla giysi mağazasını işaret etti. "Girelim mi?" Müge'nin hemen yanında yürüyen Nisa "Kıyafet mi alacaksınız?" dedi. "Sadece öylesine bakınalım diye söyledim." dedi Müge düz bir sesle. "Tamam bakınalım." Hep birlikte mağazaya girdiklerinde Rana, reyonların üzerinde katlı duran mor üzerinde beyaz yazıları olan sweatshirtü eline aldı. "Güzel mi?" dedi yanında duran Müge'ye göstererek "Güzelmiş." dedi Müge ve onun yanından uzaklaşıp etrafında göz gezdirerek mağazanın içinde yürümeye başladı. O sırada etrafına bakınırken farkında olmadan omuzunun birisinin omuzuna çarpması ile birlikte çarpıştığı kişiye döndü. Baran da tamamen kıza dönerek çattığı kaşlarıyla ellerini cebine sokmuş bir şekilde Mügeye bakıyordu. "Sen yürürken önüne bakmıyor musun?" dedi sert bir alayla Baran. "Çarpıştığımıza göre sen de önüne bakmıyorsun demek ki." dedi Müge pürüzlü çıkan sesiyle. Baranın alayla dudağının kenarı kıvrılırken "Bu iki oldu Mügecik." dedi ve erkek reyonunun olduğu bölüme gitti. Müge de onun peşinden gittiğinde Baran eline aldığı siyah sweatshirtü inceliyordu. "Anlayamadım. İki olan ne?" Baran, yanında beliren Müge ile birlikte başını ona çevirerek "Çarpışmamız." dedi alayla. Müge okuldayken onunla yaşadığı çarpışmayı hatırlarken Baranın bunu kastettiğini anlamıştı. Müge onun anlık yumuşayan yüz ifadesine şahit olurken gözlerine dikkatle baktı. Uzaktan kahverengi gibi gözüken gözlerine yakından bakıldığı zaman yeşil hareler kendisini belli ediyordu. Bunu şimdi daha dikkatli bakınca fark etmişti. Fakat gözleri Rananınki kadar ela değildi. "Göz rengin...Tuhaf. Yakından yeşil gibi sanki." "Güneşe çıkınca mavi oluyor." dedi Baran alaycı tavrını sürdürerek. Müge onun söylediği cümleye kıkırdarken Baran laf atarcasına "Ne oldu Mügecik? Söylediğim çok mu komik?" dedi. O sırada onları uzaktan gözlemleyen Rana, hemen yanında dikilen Berata "Sen de benim gördüğümü görüyorsun değil mi?" dedi şaşkınlıkla. "Baran abimin değişen yüz ifadesini ve yumuşayan bakışlarını." "Evet." dedi onaylarcasına Berat da onları uzaktan gözlemlerken. "Ve ben onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Bir kıza bu şekilde baktığını." "Ne?" dedi Nisa histerik bir gülüşle gözlerini Ranayla Beratın üzerine dikerek. "Siz söylediklerinizde ciddi misiniz?" Nisa onların yanından uzaklaşırken Rana alaycı bir gülüşle Berata baktı. "Bu az önceki hareketi neydi öyle? Ona ne oluyor ki?" "Çünkü Barana yürüyor." diye cevap verdi Berat. "Ama Baran hiç yüz vermiyor." "Fark ettim zaten." dedi Rana imayla. "Hep abime bir laf atmaya çalışmalar falan." Müge, yanlarına gelen Nisa ile birlikte gülmesini durdururken "Komik olan neyse bana da söyleyin, hep beraber gülelim." dedi Nisa. Eline aldığı beyaz sweatshirtü Barana doğru gösterdi. "Beyaz sana çok yakışır." Baran elini saçlarının arasından geçirerek tok çıkan sesiyle "Ben beyaz giymem." dedi ve yanlarından uzaklaştı. Nisa gözlerini kısarak hoşnutsuzca Müge'ye bakıp başını iki yana sallayarak uzaklaşan ikinci kişi oldu. Müge onun yüz ifadesinden hoşuna gitmeyen bir şey olduğunu anlasa da çözememişti. Hepsi mağazadan boş elle çıktığında Rana her tarafı karlarla kaplı karşılarındaki büyük parka baktı. "Kartopu oynayalım mı?" dedi masum bir hevesle. "Neden olmasın?" dedi Müge gülümseyerek. "Çok güzel olur." Berat iki kıza bakarak güldü. "Tamam oynayalım o zaman." Hep birlikte parka geldiklerinde aralarındaki küçük savaş başlamıştı bile. Müge kenardan onların birbirleri ile oynamasını izlerken bu küçük kartopu savaşının Baranı bile yumuşattığını gördü. Kardeşi Rana gülerek abisine yaptığı kartopunu fırlatırken Baran da yüzünde oluşan gülümseme ile aynısını ona yaptı. Müge üzerine fırlatılan kartopu ile birlikte başını çevirdiğinde Beratın sırıtarak kendisine baktığını gördü. "Hadi Müge! Kenardan mı izleyeceksin hep?" Müge gülerek eliyle yaptığı kartopunu Berata fırlatsa da Berat ondan bu hamleyi beklediği için kolayca sıyrıldı. Müge ona doğru yürüyerek tekrar yaptığı kartopunu fırlatacakken birden bire ayağının kayması ile birlikte geriye doğru düşecekti ki aniden kendisini tutan Baran ile birlikte son anda bundan kurtuldu. Baran kızı belinden destek alıp yavaşça düzeltirken Müge düşme korkusu ve onunla olan yakınlığının vermiş olduğu heyecan ile karışık hızlı hızlı nefes alıp verdi. Müge dudakları aralanmış bir şekilde ona bakarken onu daha yakından inceleme fırsatı bulmuştu. Alnına düşen saç tutamları ile birlikte bu görüntüye hayran kalmıştı. Duruşunun düzelmesi ve onun kendisini serbest bırakması ile birlikte ondan biraz uzaklaşırken "Ben..Teşekkür ederim." dedi pürüzlü çıkan sesiyle gülümsemeye çalışarak. "Dikkat et." dedi Baran, elini anlık kızın yanağına koyarak. Müge bu hareketin şaşkınlığı ile ona bakarken Baran yanından geçip gitti. Deminden beri ikiliyi izleyen Rana, Berat ve Nisa arasında yorum yapan Rana oldu. Rana şaşkınlığını sesine yansıtmadan çekinmedi. Fakat bu memnuniyetsizlikten oluşan bir şaşkınlık değildi. "Abimden beklenmeyecek hareketler! Az önce tıpkı bir filmin sahnesini izler gibiydim." Berat hiçbir yorumda bulunmazken Nisa gözlerini kısarak başını iki yana salladı sinir olmuşcasına. "Bu gerçekten saçmalık!"
⚪️ |
0% |