Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7.Bölüm

@moonliiighht

"Keyifli okumalar diliyorum 💓"

 

 

⚪️

Müge otobüsün durakta durması ile birlikte inerek okula doğru yürümeye başladı. Okul beş dakikalık yürüme mesafesindeydi. Telefondan saatine baktığında dersin başlamasına yirmi dakika vardı. Hava güneşli olmasına rağmen hala soğukluğunu koruyordu ve hafta sonu yağan kar çoğunlukla erimiş olmasına bazı yerlerde hala kardan izler vardı.

"Müge!"

Müge okulun olduğu uzun sokağa girdiğinde tanıdık bir sesin kendisine seslendiğini duyarak sesin geldiği yöne doğru dönüp duraksadı.

"Semih!"

Semih arabasını uzaktan kumanda ile kilitlerken Müge yüzüne gelen güneşten dolayı kısılan gözleriyle ona doğru baktı. Üzerinde siyah bir palto ve başında saçının ön tarafını açıkta bırakan gri bir bere vardı.

Semih'in yanına gelmesi ile birlikte yavaşça yürümeye başladılar. "Nasılsın?" dedi gülümseyerek Semih.

"İyiyim. Sen nasılsın?" dedi Müge de aynı şekilde Semih'e karşılık vererek.

"İyiyim."

Müge ayağındaki kalın topuklu botlarının etkisiyle Semih ile neredeyse aynı boydaydı. Semih çok uzun boylu birisi değildi fakat bir erkeğe göre ideal sayılabilecek bir boy uzunluğundaydı. 1.80 boylarındaydı. Müge ise uzun boylu sayılabilecek bir kızdı ve 1.72 boyundaydı.

Müge başını Semih'e çevirdiğinde Semih de sanki bunu hissetmiş gibi başını anında Müge'ye çevirdi. Onun kırmızı şapkası ve kırmızı şalı ile şirin tatlı görüntüsüne hayranlıkla baktı.

"Çok tatlı gözüküyorsun." dedi gülümserken kısılan yeşil gözleriyle Semih.

Müge onun bu beklenmedik cümlesi ile şaşırırken ne diyeceğini bilemeyerek "Teşekkür ederim." dedi kibar olduğunu düşündüğü bir sesle.

Semih verdiği sıcak nefesinin soğuk havaya karıştığını görürken her ikisi de okula yaklaşmış olduğunu gördüler.

Birlikte okula girmelerinin ardından sınıfa da giriş yaptıktan sonra Müge duraksayarak sınıfa kısaca bir göz attı. Fakat Baranı, Beratı ve Nisayı görememişti. Nisa son birkaç gündür anlam veremediği bir şekilde Mügeye soğuk ve ters davranıyordu. Mügeye olan davranışları birden değişmişti buluştukları günden sonra. Hoşuna gitmeyen bir şeyler olduğunu davranışlarıyla belli eder gibiydi fakat nedenini bir türlü anlayabilmiş değildi.

"Ön sıralar dolu." diye mırıldandı Müge'nin hemen yanında duran Semih.

Müge çikolata kahve gözlerini orta sıralara doğru gezdirdiğinde "Orta sıralar boş." dedi. "Oraya geçebiliriz."

Hareketlenerek orta sıraya yerleştiler. Müge çıkardığı montunu boş olan yanına koyarken şapkasını ve boynuna doladığı şalını çıkarmamıştı. Semih üzerini çıkarmazken ellerini siyah montunun cebine soktu. "Vizelere de iki hafta kaldı." dedi Semih konuşmak için bir konu açmak istercesine.

"Evet ya." dedi Müge onaylarcasına. "Hangi ara zamanın bu kadar çabuk geçtiğini anlamadım doğrusu."

O sırada Müge etrafına bakınmak için gözlerini çevirirken sınıfa giren Beratı ve Nisayı, ardından arkalarından gelen Baranı gördü. Beratla göz göze geldikleri an Beratın sempatik bir tavırla gülümsemesine Müge gülümseyerek karşılık verirken Nisa sanki Müge'yi görmesiyle huzursuz olmuş gibi gözlerini devirmişti. Baranla göz göze geldiklerinde Baran çatık kaşları ve her zamanki Mügeyi heyecanlandıran bakışlarıyla birkaç saniye Müge'ye baktıktan sonra yanında oturan Semihe döndü bakışları. Ona olan bakışları yine sert ve öfkeliydi. Tıpkı geçen günkü gibi. Üçü de Müge ile Semih'in iki sıra önündeki sıraya yerleştiler ve Semih Baranın kendisine olan bakışlarına yine anlam veremeyerek dudağının bir tarafı alayla kıvrılırken Mügeye döndü.

"Ben bu arkadaşın sorunlu olduğundan ciddi ciddi eminim artık."

"Ona ikide bir sorunlu deyip durman hoş değil yalnız." Semih'in alayla dile getirdiği cümlesi bu sefer Müge'yi kızdırmıştı.

Semih onun bu tepkisine ve Baranı savunuyor olmasına şaşırmıştı. Başını iki yana salladı. "Bana şimdi bu adamı neden savunduğunu bir anlasam..." Alayla güldü. "Benim bu adamla tek bir kelime konuşmuşluğum bile yokken onun bana durup dururken o şekilde bakması. Birisi sana durup dururken öyle baksa sen de aynısını demez misin Müge?"

"Baranın yapısı öyle." diye açıklamada bulundu Müge. "Soğuk."

"Tamam da niye bana öyle bakıyor o zaman?" dedi Semih kaşlarını kaldırarak. Gözlerini iki sıra önünde oturan üçlüye diktiğinde Müge ile Semih'in önünde oturan insanlara rağmen Semih üçlüyü rahatlıkla görebiliyordu. Beratla Nisa aralarında konuşurken Baran ise onlardan bağımsız bir şekilde telefonuna gömülmüş bir haldeydi.

"Berat." dedi konuşmaya devam ederken Semih ve aynı zamanda gözleri üçlünün üzerindeyken. "Baranın aksine sempatik. Nisa. İyi gibi ama biraz fazla konuşuyor." Başını Müge'ye çevirdi. "Bunlar Baran gibi birisiyle nasıl arkadaşlık ediyorlar? Ben Baranın arkadaşlık edilecek bir yönü olduğunu düşünmüyorum doğrusu."

Müge , Semih'in konuşmalarından sıkılmış gibi bir iç çekti. "Bence bu kadar dedikodu yaptığın yeter Semih. Elinde bir kolanla çekirdeğin eksik."

Semih onun cümlesine sesli bir şekilde gülerken sınıfa giren hocayı görmesi ile birlikte hızla kendisini toparladı.

 

⚪️

Ders arasının verilmesi ile birlikte Müge kendisine kahve alıp kampüsün bahçesine gelerek çardaklardan birisine oturdu. Müge kahvesini yudumlarken yanında hissettiği hareketlikle birlikte başını çevirdiğinde yanına oturan Beratı gördü. "Artık yanımıza hiç gelmiyorsun Müge."

Müge onun imalı çıkan cümlesine güldü. Beratı gerçekten bir dost olarak seviyordu. "Son birkaç gündür hep o çocukla takılıyorsun." Berat düşünürcesine gözlerini kıstı. "Neydi adı... Melih miydi?"

"Semih." diye düzeltti Müge gülmesini hiç bozmadan. "Ayrıca benim onunla takıldığım yok, kendisi yanıma geliyor."

"Adı her neyse işte.." diye devam etti Berat ve yüzüne Mügeye çevirdi. "Yoksa Nisa'nın sana olan tavırlarından dolayı mı yanımıza gelmiyorsun Müge? Eğer o yüzdense Nisaya hiç aldırış etme boş ver."

Berat, Nisa'nın Mügeye olan ters tavırlarının farkındaydı ve sebebini de az çok anlayabiliyordu. Müge'yi can dostu Baran'dan kıskanıyordu. "Hayır." diye cevap verdi Müge.

"O yüzden olmadığını söylüyorsun madem bizim yanımıza gelmemek için de bir sebebin yok o zaman, öyle değil mi?"

Beratın ayağa kalkması ile birlikte Müge de onunla birlikte ayağa kalktı ve elinde tutmaya devam ettiği kahvesi ile birlikte onunla yürümeye başladı.

Müge yine bir köşede dikilip her zamanki çatık kaşlarıyla ve dudağının kenarındaki sigarasıyla Baranı gördü. Baran sanki üzerinde Müge'nin bakışlarını hissetmiş gibi başını direkt Müge'ye çevirmişti ve yüzündeki ifadeyi bozmadan yine her zamanki gibi gözlerini onun üzerinde gezdirdi. Müge içinde oluşan heyecanla nefesini titrekçe üfledi. Müge ve Baranın bakışması ile birlikte Beratın yüzü imalı bir ifadeye bürünürken Müge, Baranın yanlarına gelmesini bekledi fakat beklediği gibi olmadı. Baran yanlarına gelme gereği bile duymamıştı.

Okulun kafeteryasına geldiklerinde Nisa'nın oturduğu masaya yerleştiler. Nisa karşısında oturan Müge'ye memnuniyetsiz bakışlarla süzdü. "Sen bizimle oturur muydun? O Semih denilen arkadaşının yanına gitsene. Oturma bizimle burada."

"Nisa." dedi Berat uyarırcasına. "Bu davranışın hiç yakışık almıyor." Nisa onun uyarısına karşılık ona kocaman gülümsedi.

Müge onun cümlelerini umursamayarak hala sıcaklığını koruyan kahvesinden bir yudum içti. Nisanın başlarda kendisine yakın olup da sonra birden bire soğuk ve ters davranması... Ne olmuştu da birden bire böyle davranışları değişmişti? Nisaya ne yapmış olabilirdi?

Nisa bacak bacak üstüne açıp kollarını iki yana açtı. "Ee Baran nerelerde?" diye sordu yüzünde oluşan gülümsemeyle.

"Dışarıda. Sigara içiyor." diye cevap verdi Müge.

"Sana mı sordum ben?" dedi Nisa ters bir sesle.

"Bana sormadıysan o zaman sorunu ortaya değil de sormak istediğin kişiye yönelterek sorsaydın Nisa." diye karşılık verdi Müge onun ters cümlesine.

Nisa Müge'den böyle bir karşılık almayı beklemediğini belli eden ifadesiyle arkasına yaslandı. Berat onun bu hareketiyle birlikte Müge'ye dönerek hafif bir gülümseme ile göz kırptı. Müge ise Berata gülümseyerek karşılık verdi.

Aralarında süren sessizliği bozan Nisa oldu. "Rana nasıl?" diye sordu Nisa merakla Berata. Müge bu soru ile birlikte gözlerini Nisaya dikti. Rana'yı çok sevmişti Müge. Abisi Baranın kaba ve soğuk tavırlarının aksine kibar ve sıcakkanlıydı.

Berat Nisanın bu sorusuna anlam veremeyerek hafifçe güldü. "Rana ne alaka şimdi?"

"Nasıl diye sordum sadece." Nisa saçlarını geriye doğru savurdu. "Merak ettim. Hem benden de pek hoşlanmadı sanırım."

Beratın sol dudağının kenarı alayla kıvrıldı. "Nasıl olduğunu neden özellikle bana soruyorsun? Bu soruyu gidip Barana da sorabilirsin. "

"Ben sana sormak istedim Berat." dedi Nisa istifini bozmadan yüzünde oluşan yaramaz bir gülümseme ile.

"Bilmiyorum." diye cevap verdi Berat umursamazca omuz silkip. "Onu buluştuğumuz günden sonra daha görmedim."

"Anladım." dedi Nisa başını sallayarak. "Peki Rana ile de tıpkı Baranla olduğun gibi yakın arkadaş mısınız?"

"Sayılır." dedi Berat umursamıyorcasına elini sallayarak. Cevabının ardından ayağa kalkıp Baranın yanına gideceğini söyleyerek onlarla vedalaştı.

Onun ayağa kalkışının ardından Müge de ayağa kalkıp Nisayı masada yalnız bırakarak birazdan başlayacak olan sonraki ders için sınıfa çıktı.

 

⚪️

Müge biten derslerinin ardından okuldan çıkmıştı ve otobüs durağına doğru yürüyordu. Aklındaki düşüncelerine dalmış bir şekilde ayağındaki topuklu botlarının çıkardığı sesle yavaşça yürüyordu. Baranla bugün de hiç konuşmamıştılar, tıpkı son birkaç gündür olduğu gibi. Birbirleriyle bakışmaktan başka bir şey yapmamıştılar. Nisanın kendisine olan tavırları da son birkaç gündür değişmişti. Nedenini bilmiyordu fakat sorgulayacak kadar Nisayı şu anlık pek umursamıyordu.

Birden bire sol ayağının yan basmasıyla birlikte tökezleyerek ne olup bittiğini anlamadan kendisini yerde buldu. Avuç içleri yere gelecek şekilde düşmüştü. Düşmesiyle birlikte dalgınlığından sıyrılmıştı Müge. Yerden tutunarak ayağa kalktığında sol ayağının ve dizlerinin acıyla sızladığını fark etti.

Topuklu botlarım yüzümden hep, dedi sesli bir şekilde kendi kendine Müge.

"Müge? İyi misin?"

Müge arkasından duyduğu ses ile birlikte başını Semih'e çevirdi ve Semih yanına geldi. Müge zorlukla ayakta duruyordu. "Düştüm." diye inledi acıyla Müge.

"Düştüğünü gördüm zaten. O yüzden direkt yanına geldim." dedi Semih. "İyi misin?"

Müge yürümeyi denediğinde sol ayağı biraz acıyordu fakat dayanılmayacak derecede bir acı değildi. "Biraz ayağım acıyor." diye cevapladı Müge.

"Hastaneye gidelim mi?" diye sordu Semih ilgiyle.

"Yok yok." diye konuştu hızlıca Müge. "Öyle çok acımıyor ayağım. Üzerine basarken bir sıkıntı yaşamıyorum. Eve gidince ağrı kesici içer ayağıma buz koyarım. Eğer daha kötü olursa o zaman annemle giderim. Sağol."

"Peki." dedi gülümseyerek Semih. "Gel en azından seni evine bırakayım. Bu ayağının acısıyla bir de şimdi otobüsle taksiyle uğraşma."

Müge itiraz etmedi. Benim için de iyi olur, diye geçirdi içinden. Düştüğü yetmezmiş gibi bir de ayağının acısıyla otobüs veya taksi beklemekle uğraşamazdı. "Peki." diye kabul etti Müge.

Müge ayağının acısından dolayı Semih'in koluna girerek onun arabasına doğru birlikte ilerlediler ve arabaya binerek hızla uzaklaştılar.

"Burada durabilirsin."

Semih, Müge'nin evinin önünde arabayı durduğunda oturduğu apartmana doğru kısa bir bakış attı.

"Kaçıncı katta oturuyorsun?"

"Üçüncü kat." dedi Müge sorduğu soruya anlam veremeyip kaşlarını çatarak. "Neden?"

"Hani ayağın acıyor ya merdiven çıkarken senin için zor olursa diye çıkmanda yardımcı olmak için sordum."

Müge onun bu düşünceli yaklaşımıyla gülümsedi. "Hayır. Zor olmaz. Merak etme, tutuna tutuna çıkarım ben."

"Sen öyle diyorsan" dedi Semih yüzünde oluşan gülümseme ile. Ardından hafifçe ona doğru yaklaşıp onun önüne gelen saçını arkaya itti. "Kendine dikkat et."

Müge onun bu hareketiyle birlikte hiç bozuntuya vermeden emniyet kemerini çıkardı ve dostça bir tavırla koluna dokunup hafifçe sıktı. "Beni eve bıraktığın için teşekkür ederim."

Semih yüzündeki gülümsemeyi hiç bozmadan başını hafifçe salladı ve Müge arabadan indi. Semih'in uzaklaşması ile birlikte yavaş adımlarla apartmana girdi.

Müge yavaş yavaş tutuna tutuna üçüncü kattaki dairesine ulaştıktan sonra anahtarla kapıyı açarak içeriye girdi. Annesi evde yoktu, gündüzleri çalışıyordu. Hızla üzerini değiştirdi ve evde bulundurduğu ağrı kesiciyi içtikten sonra odasında uzanır bir şekilde oturarak ayağına mutfaktan aldığı buzu yerleştirdi. Aynı zamanda telefonunu eline alarak oynamaya başladı.

 

⚪️

Baran, akşamın karanlığında can dostu Berat ve abisi Tarık ile birlikte her zamanki köşelerindeydiler. Baran onların arasından geçen sohbetten uzak bir şekilde elindeki telefonuyla oynuyordu.

"Ee Rana ne yapıyor kardeşim? Niye bizimle birlikte değil? O da bizimle olurdu hep, bu akşam göremeyince bir sorayım dedim."

Soruyu merakla soran Beratın hemen yanında dikilen Baran oynadığı telefonunu kapatıp cebine koyarak dik dik Berata baktı. "Sana ne lan?" dedi sert çıkan sesiyle.

"Berat bir şey demedi Baran" diye cevap verdi kardeşine Tarık sakin bir şekilde. "Sadece sordu." Tarık havanın soğuk oluşundan sanki hiç etkilenmemişcesine kısa kollu siyah tişörtünün üzerine giydiği siyah deri ceketiyle ikisinin karşısında dikiliyordu. Kardeşi Barandan iki yaş büyüktü. Hafif kirli sakalı ve tıpkı kardeşi Baranınki gibi olan kahverengi kumral saçlarıyla her zamanki görünümündeydi. Yüzüne bir gülümseme takınarak Berata baktı. "Baran işte bilirsin. Her şeye fazla tepki gösteriyor her zamanki gibi. Rana da zaten senin kardeşin gibi olduğu için merak edip sorman çok normal."

"Tabii ki kardeşi gibi." Baran sert bir alayla güldü. "Başka neyi gibi olacak?"

Berat, Baranın Tarık'ı destekleyen cümleleri karşısında suskunlukla sertçe yutkundu ve ellerini montunun cebine soktu.

Tarık, Beratın sormuş olduğu soruya cevap verdi. "Rana'nın yazılısı varmış yarın. Ona çalışıyor."

Berat yüzüne bir gülümseme kondurup bir konu açmak istercesine konuştu. "Ee sen de ne var ne yok kardeşim? Var mı konuştuğun birileri?"

Beratın sorusu ile birlikte Tarık'ın yüzünde yaramaz bir sırıtma oluştu. "Ben de biliyorsun son iki aydır birileri yok. Şu sıralar yalnızlığımın tadını çıkarıyorum." Kaşlarını kaldırdı. "Ee sen de var mı?"

Berat onun sorusunu düz bir sesle yanıtladı. "Ben de her zaman olduğu gibi. Yok." Ardından Barana imalı bir bakış attı. "Belki Baranda vardır ha, ne dersin?"

Tarık'ın bakışları direkt Barana dönerken onun da yüzü Berat gibi imalı bir hale büründü. "Bak Berat ne diyor?"

"Berat sadece saçmalıyor." diye cevap verdi Baran sinirle abisine dişini sıkarak.

Berat Baranı kışkırtmak istercesine gülerek konuştu. "Ben saçmalıyorsam o zaman Müge'yle aranızda olanlar neyin nesi?"

Berat Baranın kendisine olan sert bakışlarını yok sayarken bakışlarını duyduklarına şaşırırcasına gülerek araya giren Tarık'a dikti. "Baran bana hiçbir şey anlatmadı. Şu an bütün bunları senden duyuyorum."

"Baranla aynı okulda olmazsak benim de bir

şey bileceğim yok." dedi Berat da gülerken. "Biliyorsun Baranı. Anlatmaz bir şey öyle kolay kolay."

"Müge kim?" diye sordu Tarık kardeşine merakla.

"Hiç kimse." dedi Baran sert çıkan sesiyle.

"Beratın söylediklerine bakılırsa pek öyle değil gibi." dedi Tarık alaycı bir sesle.

Ardından "Ee? Müge'nin fotoğrafı var mı?" diye sordu merakla.

"Ne yapacaksın sen onun fotoğrafını?" dedi Baran sorgularcasına sert bir sesle.

"Abin olarak ilgi duyduğun kızı merak edemez miyim?" dedi Tarık olağan bir tavırla.

"Saçma sapan konuşma." dedi Baran sert tavrını koruyarak. "Ona ilgi duyduğum falan yok."

"Tamam. Sen öyle diyorsan öyledir kardeşim." dedi Tarık kabullenmiş gibi yaparak.

Berat kışkırtırcasına araya girerek "Baran göstermezse ben gösteririm sana Müge'nin fotoğrafını." dedi.

Baran bakışlarını Berata dikerek "Koy cebine o telefonu." dedi istifini bozmadan. Berat yüzünde oluşan sırıtma ile telefonu cebine koydu.

Baran yüzündeki sert ifadeyle cebinden telefonunu çıkarıp Müge'nin instagrama koymuş olduğu fotoğraflardan birisini açtı ve telefonu abisine uzattı.

Tarık telefonu kardeşinin elinden alıp fotoğrafa dikkatle baktı. Yakından çekilmiş bir resimdi. Fotoğrafı büyütüp yüzünü daha yakından inceledi. Tatlı ve masum bir görüntüsü olduğu kadar çekici bir güzelliği de vardı aynı zamanda.

Tarık telefonu kardeşine geri uzatıp "Tatlı kızmış." diye yorum yaptı yüzünde oluşan imalı sırıtma ile.

Baran sert bir şekilde telefonu abisinin elinden alıp fotoğrafın bulunduğu uygulamadan çıkarak telefonu cebine koydu.

"Ama saf biraz." diye yorumda bulundu Berat da.

Tarık Beratın cümlesine sesli bir şekilde gülerek başını salladı. "Demek tatlı olduğu kadar saf da."

Abisi ile can dostunun Müge hakkında konuşup durması artık Baranın canını sıkmıştı. İyi bile dayanmıştı bu saçma sapan konuşmalara. "Yeter!" diye bağırdı ikisine birden kükrercesine. "İkiniz de sınırları fazla zorluyorsunuz. Ağzınızdan tek bir saçmalık daha duymak istemiyorum."

Ardından onlardan biraz uzaklaşarak aramak istediği kişiyi ararken yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamadı.

Telefonun açılması ile birlikte Baran çıkan ince sesi işitti. "Efendim Baran."

"Sen derste düzenli olarak not tutuyorsun değil mi Mügecik?"

"E-Evet. Niye sordun ki?"

Baran onun masumlukla konuşmasına ve kekelemesine kısa bir şekilde güldükten sonra her zamanki ciddiliğine büründü."Hazır vizelere de az kalmışken eğer müsaitsen şu an senden ders notlarını almak istiyorum."

"Daha on beş gün var vizelere aslında ama. Sen şimdiden çalışmaya başlamak istiyorsun madem. Tamam. Fotoğrafını çekip atarım şimdi senin telefonuna notları."

"Hayır ben bizzat gelip senden alacağım notları." dedi Baran sabırsızlıkla çıkan sesiyle sanki karşısındaymış gibi gözlerini devirerek. "Fotokopisini çektirdikten sonra yarın notları derste geri veririm."

"S-Sen şimdi mi almaya geleceksin yani notları?"

Baran onun şaşırmış gibi çıkan sesine gülerken "Evet." dedi. "Şimdi almaya geleceğim. Müsaitsen."

"Tamam. Ben sana şimdi konum atarım. Evimin önüne geldiğin zaman bana çağrı atarsın ve ben de aşağı inip kapının önünde veririm sana ders notlarını."

"Konum atmanı bekliyorum o zaman."

Baran daha fazla konuşmayı uzatmayıp telefonu kapattı ve motorunu park ettiği yere, Tarık'la Beratın yanına geri döndü.

Baran kaskını başına geçirirken "Nereye gidiyorsun?" diyen abisi Tarık'ın sesini işitti.

Baran onu duymazlıktan gelirken Beratın imalı sesini işitti. "Kesin Müge'nin yanına gidiyor." dedi takılırcasına Barana.

Tarık, can dostu Beratı desteklercesine ve sanki kardeşini anlamışcasına konuştu. "Olabilir bak. Az önce bizden uzaklaşıp telefonla falan konuştu. Yüzde yüz onu görmeye gidiyor."

"Kesin saçmalığı!" dedi Baran sert bir sesle. Baran motoruna binip çalıştırdıktan sonra hızla uzaklaştı.

 

⚪️

Loading...
0%