@moonliiighht
|
"İyi okumalar!"
⚪️ Müge salonda oturduğu ikili koltukta ayaklarını uzatmış bir şekilde televizyonda oynayan reklamları izliyordu. Okuldan geldiği zaman kötü olan ayağı biraz daha iyiydi fakat ayağının acısı hala kendisini belli ediyordu. İçtiği ağrı kesici ve ayağına koyduğu buz biraz da olsa iyi gelmişti. Annesi ise mutfakta akşam yemeğini hazırlıyordu. Annesi gündüzleri çalıştığı için akşam yemeklerini genellikle Müge hazırlıyordu. Fakat bugün ayağı acıdığı için Müge hazırlayamamıştı. Bütün gün odasında yatıp dinlenmişti. Biraz önce Baran ile konuşmuştular ve Baran biraz sonra gelip ders notlarını alacaktı. Bu yüzden biraz heyecanlıydı Müge. Ayrıca heyecanından ve kendisini aramasının vermiş olduğu şaşkınlığı ile saçma sapan kekeleyerek konuştuğu için kendisine kızmıştı. Aklı Baranın gelecek olmasından dolayı televizyona odaklı olmayıp boş gözlerle bakıyordu. Baranın akşam vakti arayıp ders notlarını almaya gelecek olmasına hala anlayabilmiş değildi. Neden akşam vakti gelip ders notlarını almak istiyordu ki? Dersleri olduğu zaman sınıfta da yanına gelip notları isteyebilirdi. Notlar için akşam vakti buraya kadar gelmesini enteresan bulmuştu açıkçası. İşin garibi notların fotoğrafını da istememişti. İlla buraya kadar gelip almak istiyordu. Barandan beklenmedik hareketlerdi bunlar. Baranın kendisi kadar hareketleri de garipti. Baran şaşırtıyordu. Müge telefonunun çalması ile birlikte heyecanla nefesini tuttu ve Baranın olabileceği düşüncesi ile ekrana bile bakmadan aramayı cevaplandırıp telefonu kulağına koydu. "Bekle. Şimdi iniyorum Baran." "Müge baban ben." Müge , babasının tok ve kalın sesini işittiğinde heyecandan tuttuğu nefesini verdi ve üzerindeki heyecan yok olurken hızla kendisini toparladı. "Baba sınıftan bir arkadaş ders notlarını istemişti de benden. O olduğunu düşünerek açtım telefonu." Müge babasına açıklama yaparcasına konuştu. "Ekrana bakmadan açtın galiba telefonu ." Babasının güler gibi olan cümlesini işitti. "Evet baba, öyle oldu." "Ee nasılsın babacığım? Napıyorsun okul nasıl gidiyor?" Müge babasının keyifli ve sevecen çıkan sesi ile birlikte gülümsedi. "İyiyim baba , okulum da güzel gidiyor. Alıştım gibi artık üniversiteye. Yakın bir zamanda vizeler başlayacak. Sen nasılsın, napıyorsun?" "Aynı güzel kızım, iş güç devam ediyor." "İlayda nasıl?" "Kardeşinin de yazılıları başladı bu hafta. Onlara çalışıyor. Bu yıl liseye başladı biliyorsun sen de. Alışmaya çalışıyor o da senin gibi." Müge özlemle derin bir iç çekti. "Özledim İlaydayı." "O da seni özledi ablası." Müge babasının sevecen çıkan sesiyle birlikte gülümsedi. "On beş tatilde bekliyorum o zaman onu." "Ee annen nasıl kızım? Selam söyle annene." "Annem de çalışıyor işte onun da iş güç aynı senin gibi." "Anladım kızım. Benim şimdi kapatmam lazım. Öpüyorum seni. Kendinize dikkat edin." "Ben de öpüyorum babacığım. Siz de dikkat edin. İlaydayı benim için öp." "Tamam kızım. Görüşürüz." "Görüşürüz baba." Müge aramanın sonlanması ile birlikte telefonu eşofmanının cebine koydu. Müge'nin annesiyle babası Müge üç yaşındayken boşanmıştılar ve annesiyle babası o günden bu yana ayrıydılar. Babası boşandıktan sonra taşındığı İzmir'de ikinci evliliğini yapmıştı ve ikinci evliliğinden on beş yaşındaki kız kardeşi İlayda dünyaya gelmişti. Annesiyle babasının boşanmış ve babasının başka bir şehirde evlenip yeni bir hayat kurmuş olmasına rağmen Müge'nin babası ile olan bağları hiçbir zaman kopmamıştı. Aynı zamanda kardeşi İlayda ile bağları da hiçbir zaman kopmamıştı. Kardeşi İlayda her on beş tatilde ve her yaz tatilinde ablasının evine kalmaya gelirdi. Böylelikle abla kardeş bu tatil ile birlikte birbirleri ile doya doya vakit geçirmenin tadını çıkarırdılar. Haftada birkaç kez birbirleri ile mutlaka telefonlaşırdılar. Babası Cihan Bey, ayda iki kere bazen yalnız bazen de kızı İlayda ile birlikte İstanbulda yaşayan kızı Müge'yi görmeye gelirdi. Kızı ile birlikte vakit geçirmesinin ardından İzmire geri dönerdi. Bir araya geldikleri zaman çoğunlukla dışarıda yemek yerdiler. Yemek yerken aynı zamanda keyifle sohbet ederdiler. Müge babasına okulunu, arkadaşlarını çoğu şeyi çekinmeden anlatıp paylaşırdı. Annesiyle babasının küçük yaşta boşanmış olması kendisinde bir burukluk yaratması ile birlikte çoğu zaman kendi içinde bu durumu yadırgamış olsa da zamanla buna alışmak zorunda kalmıştı. Annesinin ve babasının bu şekilde mutlu olması, zamanla Müge'yi kabullenir hale getirmişti. Müge ayağa kalkıp yavaşça mutfağa geldiğinde salata yapan annesine doğru baktı. Annesi Banu Hanım kızının gelmesi ile birlikte bakışlarını anlık kızına çevirip ardından yine marulu doğradığı bıçağa çevirmişti. "Sen içeride kiminle konuşuyordun öyle kızım?" "Babamla konuştuk da." diye yanıtladı annesini Müge. "Sana selam söyledi." Banu derin bir iç çekti. "İyi kızım. Ayağın nasıl oldu? Eğer kötüyse hastaneye gidelim." "Üzerine basabiliyorum anne kötü değil." diye cevap verdi Müge. "Ama acıyor hala ayağım." Banu Hanım hayıflanırcasına konuştu. "Kızım hiç mi önüne bakmıyordun yolda yürürken?" Kendi kendine güldü. "Aklın beş karış havada olunca tabii." Müge cebinde çalan telefonu ile birlikte heyecanlanırken aynı zamanda yüzünde masum bir gülümseme oluştu. Telefonun çalmayı kesilmesiyle birlikte beklediği kişinin aşağıya geldiğine dair çağrı attığını anladı. Eşofmanın cebinden çıkardığı telefonuna baktığında gelen mesajı da gördü. "Bekliyorum Mügecik." Müge bu mesajla birlikte kıkırdarcasına gülerken Banu Hanım başını kızına çevirdi. "Neye gülüyorsun kızım?" "Hiç." dedi Müge kendisinden geçmişcesine. "Baran geldi de. Aşağıda. Beni bekliyor. Ders notlarını istedi benden onları vereceğim." Banu Hanım şaşkınlıkla gözlerini büyütürken "Şimdi akşam vakti neden buraya kadar gelip senden not istiyor?" dedi sorgularcasına. "Yarın derste istese olmuyor muydu?" Müge bilmediğini ifade edercesine dudaklarını büzerek "Bilmiyorum anne. Demek ki bu akşam ders çalışacak." dedi geçiştirircesine. "Ben bir gidip vereyim notları, onu bekletmeyeyim daha fazla." Banu Hanım kızının heyecanlı hal ve hareketlerine gülerken "Bekletme bakalım." dedi ima barındıran sesiyle. "Ben de sofrayı kurayım sen inip verene kadar." Müge hızlı ve heyecanlı adımlarla odasına gelip altındaki eşofmanını çıkartarak kot pantolonunu giydi ve topuz yaptığı uzun kumral saçlarını salarak boy aynasından kendisine bakıp eliyle saçlarını düzeltti. Müge kırmızı kalın defteri eline alarak vücudunu ele geçiren heyecanla aşağı indi. Apartmanın kapısını açıp önündeki birkaç basamağı indiğinde Baranın dudağının kenarındaki sigara ile motosikletin yanı başında beklediğini gördü. Müge nefesini tutmuş bir şekilde ona bakarken Baran sanki onun gelişini hissetmiş gibi başını ona çevirmesiyle birlikte göz göze geldiler. Baran kıza doğru birkaç adım attıktan sonra karşısında dikildi. Dudağının kenarındaki sigarayı yere fırlattıktan sonra olağan yüz ifadesiyle sigara dumanını Müge'nin üzerine doğru üfledi. Müge üzerine gelen duman ile birlikte yüzünü hafifçe buruştururken elindeki defteri ona doğru uzattı. "Bu defterde bütün derslerin notları var Baran." Baran onun elinden defteri alarak "Tamam." dedi soğuk bir sesle çatılı olan kaşlarıyla. "Yarın fotokopisini çektirdikten sonra derste geri veririm." "Ben yarın belki gelmeyebilirim yalnız." Mügenin kurduğu cümle ile birlikte Baranın içini anlam veremediği bir merak duygusu sardı. "Niye?" dedi sorarcasına Baran. "Bugün yolda düştüm de. Ayağım biraz acıyor. O yüzden." Baran bir süre dik bakışlarla Mügenin yüzüne baktıktan sonra bir şey söyleme gereği duymadan arkasını dönüp motorun yanına ilerledi ve defteri motorun arkasındaki yere koyup kaskını taktıktan sonra bindiği motorunu çalıştırarak uzaklaştı. Müge hayretler içerisinde onun arkasından bakakaldı. Defteri aldığı zaman teşekkür bile etmemişti. Düştüğünü açıkladığı zaman bir şey söylemeden uzaklaşmıştı. Müge onun bu kaba ve soğuk tavırları ile birlikte başını iki yana sallayıp basamakları çıkarak apartmana girdi ve kapıyı kapattı. Eve ulaşıp mutfağa geldiğinde annesinin sofraya kurmuş bir şekilde kendisini beklediğini gördü. Banu Hanım tabaklara yemek koymaya başlarken mutfağa giren kızına düz bir bakış attı. "Kızım verdin mi defteri arkadaşına?" Müge aldığı nefesini vererek sandalyeye oturdu ve annesinin yemek koyduktan sonra uzattığı tabağı elinden alıp önüne koydu. "Verdim anne." Banu Hanım kendisine de sıcak yemekten koyduktan sonra kızının karşısına yerleşti. "Arkadaşın da hazır buraya kadar gelmişken keşke yemeğe davet etseydin." Müge çatalıyla önündeki yemekle oynarken "Gelmezdi." dedi durgun bir şekilde. "Hem Baran zaten konuşmayı çok seven birisi değil." Müge'nin durgunluğu Banu Hanımın gözüne çarparken "Barana defteri verdikten sonra bir şey olmuş sana." dedi. "Aşağıya inerken pek bir heyecanlıydın, neşeliydin. Ne oldu kızım?" "Bana bir teşekkür bile etmedi anne." dedi Müge sitemle söylenircesine. "Defteri verdikten sonra. Bir de yarın gelemeyebilirim belki dedim. Niye, diye sordu. Ayağımın acısından dolayı falan dedim. Hiçbir şey söylemeden gitti sonra motoruna binip." "Anlattıklarından yola çıkarsak arkadaşın biraz kaba sanırım." Banu Hanım hoşnutsuzlukla düşüncesini dile getirdi. "Hiç hoşlanmam böyle kaba insanlardan." "Evet biraz değişik birisi." dedi Müge annesini onaylarcasına konuşurken. "Ama bir zararı yok kimseye, genellikle kendi halinde takılıyor." "Olmasın zaten bir zararı." Müge annesinin cümlesiyle birlikte derin bir iç çekti ve bu cümleden sonra sessizlikle yemeklerini yediler.
⚪️ Tarık kahverengi yemek masasının üzerinde duran kırmızı kalın defterin gözüne çarpması ile birlikte oturduğu tekli koltuktan ayağa kalkıp masanın üzerinde duran defteri eline aldı ve sayfalarını açıp karıştırmaya başladı. İçinde işletme bölümünün derslerinin notlarını barındıran bir defterdi. Koyu kahve gözlerini L şeklindeki koltukta ayaklarını uzatmış bir şekilde oturup romanını okuyan kız kardeşi Rana'nın üzerine dikti. "Bu defter neden masanın üzerinde duruyor Rana?" Rana ela gözlerini abisinin üzerine dikerek elindeki deftere baktı. "Bilmiyorum. Bana ait değil." diye cevap verdi. Ardından sanki bir şeyi hatırlarcasına ela gözlerini kıstı. "Ama dün akşam Baran abimin elinde görmüştüm bu defteri." dedi coşkulu çıkan sesiyle. "Baranın elinde mi?" dedi Tarık güler gibi ve elindeki defterle birlikte kalktığı tekli koltuğa geri oturdu. Defteri karıştırmayı sürdürürken "Bu defterin Barana ait olmasını bırak, yazılar bile Barana ait değil." dedi mırıldanırcasına. "Çünkü Baranın yazıları karmaşık ve çok kötü. Bu özenle temiz tutulmuş deftere ve güzel yazılmış yazılara bakılırsa bu defterin bir kıza ait olduğu besbelli." "Ben az çok tahmin edebiliyorum defterin kime ait olduğunu." dedi Rana imalı çıkan sesiyle. Tarık kim olduğunu sorgularcasına kardeşine gözünü kırptığında her ikisi de hazırlanmış bir şekilde odasından çıkıp salona giriş yapan Barana diktiler gözlerini. Yeni tıraş ettiği yüzüne sürdüğü losyonun kokusu kendisinden önce yayılmıştı içeriye. Özenli giyimiyle ve çattığı kaşlarıyla sanki bir şeyi ararcasına masanın üzerine doğru bakıyordu. Baranın üzerinde siyah deri ceketinin içine giymiş olduğu siyah saten gömleği ve bacaklarını hafifçe saran siyah kot pantolonu vardı. Özenle hafifçe havaya kalkık olacak şekilde şekil verdiği saçlarının bir kaç tutamı alnına düşmüştü. "Baran abim giyinmiş, tıraş olmuş, kokular falan sürünmüş." Rana, Barana bakmayı sürdürürken imayla konuşmaya devam etti. "Saçlarına şekil de vermiş. Böyle bu yakışıklılıkla nereye gidecek acaba?" Tarık da kardeşi Barana imayla bakmayı sürdürürken Rana'ya cevap verdi. "Kim bilir?" Onların imalı söylemlerini duymazlıktan gelen Baran "Masanın üzerinde bir şey gördünüz mü?" diye sordu bakışlarını hala masanın üzerinden çekmezken. "Ne gibi?" Baran bakışlarını abisi Tarık'a çevirdi. Abisinin yüzünde imalı bir ifade vardı. "Mesela bunun gibi bir şey mi?" Tarık elinde tuttuğu defteri göstermek istercesine kardeşi Barana doğru kaldırdı. "Defter gibi?" "Ver lan şu elindekini bana!" Baran agresif bir tavırla abisinin üzerine doğru hızla yürüyüp defteri tam sert bir tavırla elinden alacakken Tarık hınzır bir gülüşle defteri göğsüne yaslayıp kardeşinin almasına engel oldu. "Bakıyorum da içinde sadece ders notları olan bir defter için fazla agresifsin." dedi Tarık kardeşiyle uğraşmak istercesine. Fakat Baranın sert bakışları karşısında daha fazla uzatmak istemeyip defteri uzattı. "Al bakalım." Baran sertçe abisinin elinden defteri aldığında "Nereye gidiyorsun?" diye sordu merakla Rana. "Sana ne?" dedi Baran terslercesine. "Defter sana ait değil. Değil mi?" dedi sorarcasına Tarık imalı çıkan sesiyle. "Ne defteri lan?!" dedi Baran sert bir dille abisine. "Yani elindeki defterin bir kıza ait olduğunu belirtiyor Baran abi." diye araya girdi Rana açıklama yaparcasına. "Sen nereden biliyorsun?" diye sordu Baran sert bir dille kardeşinin araya girmesi üzerine abisine. "Biraz defteri karıştırmış olabilirim." diye cevap verdi Tarık olağan tavrıyla. "Ve zaten yazıları da bir kıza ait olduğunun cevabını veriyor." "Niye karıştırıyorsun lan sen defteri?" diye bağırdı Baran. "Sana ne defterden!" Tarık onun aksine sakince konuştu. "Tamam kardeşim. Sen de bir defter için amma yaygara kopardın ha." Rana gülerek tekrar araya girdi. "Ben yalnız bu defterin kime ait olduğunu çok merak ediyorum. " Tarık Rana'yı desteklercesine konuştu. "Yoksa Müge denilen kıza mı ait?" Baran sinirle bir iç çektikten sonra "Burada daha fazla durmaya devam edersem elimden her an bir kaza çıkabilir." dedi gözlerini Tarık'ın üzerine dikerek. Baran elindeki defter ile evden çıkmak için yanlarından gitmeye kalkıştığında Tarık'ın alaylı çıkan sesiyle duraksadı. "Bu özenli giyimine bakılırsa bence Müge denilen kızla buluşmaya gidiyorsun. Defteri de ona geri vereceksin değil mi?" Tarık'ın bu cümleleri Baran için bardağı taşıran son damla olmuştu. Bu saçma sapan imalar fazlasıyla can sıkıcı ve sinir bozucuydu. Baran sıktığı çenesi ile masanın üzerinde duran cam bardağı Tarık'ın üzerine doğru öfke ile savurdu. Fakat bardağı ona isabet ettirememesi ile birlikte bardak duvara çarpıp parçalara ayrılarak yere düştü. Rana bardağın çıkardığı ses ile irkilirken tepkiyle Barana döndü. "Sen ne yaptığının farkında mısın? Bardak Tarık abime gelebilirdi!" "Bunun benim umurumda olacağını mı zannediyorsun?" diye karşılık verdi kardeşine Baran sert bir alayla. Tarık, kardeşi Rana'nın aksine tepkisizce Barana baktı. Kardeşi Baranın bu öfkeli ve agresif davranışlarına alışkındı. Kendisini bildi bileli , kardeşi Baran hep böyleydi. Hiçbir zaman değişmemişti. Az önceki pişkinliğinden sıyrılmış olsa da alaycı bir ifade yer edinmişti yüzünde. "Bir dahaki sefere tam isabet bekliyorum senden. Bu sefer başaramadın." Baran arkasını dönerek kapıyı sertçe çarpıp evden çıktı. Kapının sert kapanan sesiyle birlikte Rana yine irkilirken derin bir nefes alıp verdi. "Keşke Baran abimin bu kadar fazla üzerine gitmeseydin." dedi Tarık'a. "Ben bir şey demedim." diye cevap verdi ellerini suçsuzum der gibi kaldırarak Tarık. "Baran sadece her zamanki gibi fazla tepki verdi. " "O defter bence de Müge'ye ait." diye konuştu Rana tahmin yürütürcesine. Ardından büyüttüğü ela gözleriyle cümlesine devam etti. "Ve ben Müge ile tanıştım. Biraz sessiz ama çok tatlı bir kız." "Hangi ara tanıştın?" dedi Tarık şaşkınlıkla. Ardından yakınırcasına konuştu. "Barana bak sen hele, seni bile tanıştırmış. Bir beni tanıştırmadı. Bana sadece benim zorumla fotoğrafını gösterdi." Rana abisinin cümlelerine gülerken "O aslında şöyle oldu.." dedi ve konuşmaya devam etti. "Şu geçtiğimiz hafta sonu Beratla Baran abim üniversiteden arkadaşlarıyla takılacaklardı ya. Ben de arkadaşlarını çok merak ettiğim için takıldım peşlerine. Ben öyle kalabalık bir arkadaş ortamı ile karşılaşacağımı zannederken bir baktım sadece iki tane kız oturuyor masada. Her neyse. Sonuç olarak Müge ile tanıştık. Tam da Baran abime layık bir kız. Baran abimin kıza olan bakışlarını bir görsen. Baran abimin bir kıza doğru bakarken o sert ifadesinin yumuşadığına ilk kez şahit oldum." "Berat da bana bir şeyler geveledi dün akşam bununla alakalı." Tarık güler gibi konuştu. "Fakat bu kişi Baran olduğu için pek de inanasım gelmedi doğrusu." "Baran abimin bakışlarını görmüş olsaydın sen de inanırdın, merak etme." dedi Rana gülerek. Birden bire kapı zilinin çalması ile birlikte "Kalk kapıya bak güzelim." diye konuştu Tarık ve yerdeki cam parçalarına baktı. "Ben de şu yerdeki kırıkları temizleyeyim, birisinin ayağına batmasın." Rana oturduğu koltuktan ayağa kalkıp kapıya ilerledi. Kapıyı ardına kadar açtığında karşısında Beratı görerek gözlerini devirdi. "Merhaba Rana. " dedi Berat, yüzüne kondurduğu gülümseme ile kızın gözlerini devirmiş olmasına aldırış etmeden. Rana eliyle içeriyi göstererek davet edercesine "Buyur geç Berat." dedi düz bir sesle. Rana, Beratın hemen arkasından onunla birlikte içeriye doğru ilerledi ve Berat, salonda cam kırıklarını temizleyen Tarık'ı gördü. "Kardeşim!" dedi Berat yüzündeki gülümsemeyi bozmadan ellerini gri eşofmanının cebine sokarak. Tarık beyaz poşetin içine topladığı cam kırıkları ile birlikte çömeldiği yerden ayağa kalkarak "Hoş geldin kardeşim!" dedi gülümseyerek. Berat, Tarık'ın kalktığı tekli koltuğa yerleşti ve Rana da eski yerine oturdu. Tarık süpürge makinesi ile el ile toplanmayan küçük cam kırıklarını temizledikten sonra hiç oturmadan "Bir şey içer misin?" diye sordu Berata. "Soğuk bir bira getirirsen içerim." Tarık elinde iki bira ile geri döndükten sonra birisini Berata uzattı ve Beratın yanındaki tekli koltuğa yerleşip soğuk birasından bir yudum aldı. Rana, onların kendi aralarında konuşmaya başlamasıyla birlikte bir saat sonra sınıf arkadaşları ile bir kafede toplanıp buluşacağı için oturduğu yerden yavaşça kalkarak hazırlanmak için odasına gitti. Rana üzerine mor kazağını ve siyah pantolonunu da giyindikten sonra siyah montunu giyip mor beresini başına geçirdi. Topuz yaptığı saçlarını açarak hafif bir makyaj yaptı. Gözlerinin altına çektiği siyah kalem, ela gözlerini daha da belirgin hale getirmişti. Sırtına taktığı ufak sırt çantasıyla birlikte odasından çıktı ve salona ilerledi. "Ben çıkıyorum abi." dedi Rana Tarık'a haber verircesine. Rana'nın cümlesi ile birlikte ikisinin de aralarındaki sohbet bölünmüştü ve ikisi de başını Rana'ya çevirdi. "Nereye gidiyorsun?" diye sordu Tarık. Rana o an Beratın kendisini süzer gibi olan bakışları ile karşılaştı ve vücudunu ele geçiren heyecan ile birlikte rahatsızca yerinde kıpırdandı. Heyecandan kalbinin ağzında attığını hissederken nefesini titrekçe verdi ve ela gözlerini abisine çevirdi. "Sınıftan arkadaşlarla toplanacağız öyle." dedi. "Muhtemelen akşam yemeğini de dışarıda yerim. Baran abim ne zaman eve gelir bilmiyorum ama dolapta akşamdan kalan yemek var. Babamla ısıtıp yersiniz." "Tamam güzelim. Sana iyi eğlenceler!" Rana ela gözlerini yeniden Berata çevirirken bakışları hala kızın üzerindeydi. Kahverengi gözlerinin daha da koyulaşmış olduğunu gördü o an Rana. Berat sesli bir şekilde nefesini verirken dudağının bir kenarı alayla kıvrıldı. "İyi eğlenceler Rana!" "Teşekkür ederim." diyebildi sadece Rana ikisine birden gözlerini gezdirerek ve arkasını onlara döndüğünde mutlu olmuşcasına yüzünde oluşan gülümseme ile birlikte evden çıktı.
⚪️ Müge dün akşam da söylediği gibi bugün okula gitmemişti. Ayağının acısının hafiflemesi için gitmek istemezken aynı zamanda canı bugün biraz tembellik yapmak istemişti. Ayağı bugün tamamen iyileşmişti ve o acı hissi yok olmuştu . Uyandığından beri odasından -banyoya ve kendisine kahve yapmak için mutfağa gitmesinin haricinde- hiç çıkmamıştı ve art arda izlediği iki üç filmden sonra telefonunu eline alıp sosyal medya uygulamalarında biraz zaman geçirmişti. Bunun ardından Semih'in kendisini arayıp ayağının durumunu sormasıyla birlikte kısa bir şekilde telefonla konuşmuştular. Telefondan saatine baktığında saatin beşe geldiğini görürken zamanın bu kadar çabuk geçmiş olmasına sevindi. Bir iki saate kadar annesi de çoktan eve gelmiş olurdu. Kapı zilinin çalması ile birlikte yatağından kalkarken arkadaşı Kaderin geldiğini düşünüyordu. Çünkü Kaderden başka onlara bu kadar sık gelen birisi yoktu. Odasından çıkıp tembel adımlarla kapıya doğru ilerledikten sonra kapının deliğinden kimin geldiğine baktı. Gelen kişinin kim olduğuna inanamayarak kapının deliğine tekrar baktı ve aynı zamanda Baranın kolunun zil diye tahmin ettiği yere uzandığını görürken sabırsızca tekrar zili çaldığını işitti. Heyecanla nefesini vererek kapının deliğinden çekilip vestiyerin aynasından kendisine baktı ve üstünü düzeltip topuz yaptığı saçlarını çözüp hızla eliyle düzeltti. Derin bir nefes alıp verirken elini kapının koluna koydu ve kapıyı açtıktan sonra onu görmesiyle "Baran!" dedi şaşırırmış gibi yaparak. Gelmiş olmasına şaşırması da yalan değildi, gerçekten şaşırmıştı. Aynı zamanda neden durup dururken geldiği hakkında hiçbir fikri yoktu. "Merhaba!" dedi Baran yüzünde oluşan hafif bir tebessümle. Müge gözlerini onun yüzünde gezdirdiğinde hafif kızarık teninden yeni tıraş olduğunu anladı. Barana sakalsız halini yakıştırırken aynı zamanda içten içe kirli sakallarını tıraş etmiş olmasına üzülmüştü. Yüzüne sürmüş olduğu traş losyonunun kokusu, burnunu esir aldığını hissederken o ferah kokuyu gizliden gizliye içine çekti. Siyah saten gömleğinin üstten birkaç düğmesinin açık olması Baranı fazlasıyla çekici gösteriyordu. Üstelik şekil verdiği saçlarına da bayılmıştı. O hacimli gözüken saçlara elini daldırmak istiyordu. Baran onun suskunca kendisine baktığını görürken sert bir alayla "Beni mi süzüyorsun Mügecik?" dedi ima yapmak istercesine. Yüz ifadesi sert çıkan sesinden bağımsız olarak yumuşaktı. "H-Hayır." dedi Müge gözlerini ondan kaçırıp kendisini toparlarken. "Ne münasebet! Sadece neden durup dururken geldiğini anlamaya çalışıyordum." "Bir de kekeleyip durmazsan..." Baranın üzerine gelip durması ile birlikte gözlerini devirdi Müge. Baran kızın daha fazla üzerine gitmeyip elindeki defteri ona doğru uzattı. Müge kendisine uzatılan defter ile birlikte gözlerini deftere diktiğinde şimdi neden Baranın burada olduğunu daha net anlamıştı. "Al. Bugün fotokopi çektirdim." "Defteri vermek için mi buraya kadar geldin?" dedi Müge şaşkınlığını saklamaya gerek duymazken elinden defteri alarak. "Buraya kadar gelmene gerek yoktu. Okula geldiğim zaman da verebilirdin." "Bugün yoktun okulda." diye konuştu Baran kadifemsi çıkan sesiyle . Müge, Baranın ses tonuna hayran kalırken Baran, gözlerini kızın yüzüne dikti. "Defterinin son sayfalarına açıp bir bak istersen." Baranın yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. "Hocanın bugün derste söylediği önemli yerleri kaçırmamaya çalışarak defterine not aldım. Baştan söyleyeyim. Yazım biraz kötü olabilir. Sadece senin bana defteri vermene karşılık bir şeyler yapmak istedim." Müge ne söyleyeceğini bilemiyordu onun bu güzel düşünceli jesti karşısında. Ki Baran derste not tutan birisi bile değildi. Ders notlarını daha sonra Semih'ten isteyeceğini düşünürken Baranın sayesinde böyle bir şey yapmasına gerek kalmamıştı. "Ben.." dedi Müge kısa bir duraksama ile. "Teşekkür ederim Baran." "Ayağın nasıl?" diye sordu Baran. "Bugün çok daha iyi." dedi Müge yüzünde oluşan gülümsemeyle. "İyi." dedi Baran soğuk ifadesine bürünürken. "Defteri geri verdiğime göre ben gideyim. Okulda görüşürüz." "Görüşürüz." dedi Müge onun merdivenlerden inişini izlerken ve kapıyı kapatıp yüzünde oluşan sırıtma ile sırtını kapıya yasladı. Şu an Müge'den mutlusu yoktu. Baranın defteri geri vermek için gelmesi ve kendisi için not tutmuş olması... Baranın bu yaptıklarının kendisinde büyük bir mutluluk yarattığını hissederken elindeki defter ile odasına ilerledi. ⚪️
|
0% |