
"Keyifli okumalar dilerim..."
⚫️
Serenay soğuk suyun başından aşağı akmasına izin verirken naneli şampuanından avucuna sıkıp saçlarına yedirmeye başladı. Normalde sıcak su ile banyo yapmayı severken şu an suyun soğuk olup olmamasını umursayacak bir halde olmayıp suyu rastgele bir ayarda açmıştı. Derin bir iç çekti şampuanı parmaklarıyla masaj yaparcasına saçlarına yedirirken. Henüz babaannesinin vefatını kendi içinde kabul edebilmiş değildi. Çok ani olmuştu her şey. Onu yere yığılmış şekilde gördüğü an hiç aklından çıkmıyordu. Babaannesi artık bundan sonra yoktu. Bu kalbini acıtırken aynı zamanda canını da çok yakıyordu. Şu son birkaç gündür olup bitenlerden o kadar çok bunalmıştı ki. Olup bitenlerin kendisini yorduğunun farkında bile değildi. Yokluğuna ve acısına alışmak, kendisi için çok zor olacaktı. Fakat hayat acısıyla tatlısıyla her şeye rağmen devam ediyordu.
Serenay saçlarını şampuandan arındırdıktan sonra durulanıp fıskiyeyi kapatarak duşa kabinden çıktı ve bornozunu üzerine geçirip havluyu başına bağladı. O sırada odasına doğru yürürken babaannesinin ziyarete geldiği zamanlar yattığı kapısı aralık duran misafir odasına takıldı gözleri. Yavaş adımlarla odaya girdiğinde yatağın üzerinde duran siyah yeleği eline alıp özlemle kokusunu içine çektiğinde gözleri yaşlarla dolmuştu bile. Babaannesinin bütün giysilerini dağıtmıştılar ve geriye sadece yatağın üzerinde duran yeleği kalmıştı. Burnunu çekip yanaklarından süzülen gözyaşlarını elinin tersiyle silerken elindeki yelek ile birlikte odadan çıkıp kendi odasına girdi.
Yeleği dolabına astıktan sonra kırmızı balıkçı yaka kazağını ve kot pantolonunu dolabının içinden çıkarıp yatağının üzerine koydu. Üzerini giyindikten sonra ıslak saçlarını tarayıp hızlıca kuruttu. Kuruttuğu haliyle bıraktı saçlarını. Saçları normalde düz olmasına rağmen yeni kuruttuğu için biraz kabarıktı. Bunu umursamayarak mutfağa gidip kendisine sütlü kahve hazırladı. Kahvaltı etmeyecekti çünkü canı bir şey yemek istemiyordu daha doğrusu boğazından geçmiyordu. Son birkaç gündür yaşananlardan dolayı iştahı pek yoktu. Kahvesiyle birlikte sigarasını da içtikten sonra okula gitmek için haki rengi montunu giydi ve beyaz şalını boynuna bağlayıp aynı renkte olan şapkasını başına taktı.
Bugün derse gidecekti. Birkaç gündür yaşananlar yüzünden okula gidememişti. Aslında daha çok ne var ne yok diye bakmak için gidiyordu. Dün babaannesinin cenazesi ile birlikte gittikleri memleketlerinden dönmek zorunda kaldı iki gün sonra sınavları başlayacağı için. Babaannesi memleketlerinde toprağa verilmişti. Arkadaşları cenazeye gelememesine rağmen kendisini arayıp başsağlığı dilemiştiler. Bugün onları da görmüş olacaktı. Sınavları olmasaydı kendisi de hafta sonu annesi ve babası ile birlikte dönecekti. Fakat o şekilde olmamıştı. Aklındaki düşüncelerle birlikte oflayarak çantasını koluna takıp botlarını giyerek evden çıktı.
⚫️
Serenay kampüsün bahçesinde yavaş adımlarla yürürken üşüyen ellerini montunun cebine soktu. Hava bugün bulutluydu ve soğuktu. O sırada etrafına bakınıp yürümeye devam ederken farkında olmadan sert bir şeye çarptığında irkilerek iki adım geri gitti. Başını kaldırdığında kendisine düz bir ifade ile bakan Göktuğu gördü.
"Niye öyle önüme çıkıyorsun?" dedi Serenay çıkışarak ve baştan aşağı süzercesine ona baktı. Siyah deri ceketi ve boynuna bağladığı krem rengi şalı, koyu kahverengi gözleri ve artık traş olması gerektiğini belirten kirli sakalları ile birlikte her zamanki yakışıklılığını ortaya seriyordu.
"Nasılsın?" diye sordu Göktuğ yumuşak ve düşünceli bir sesle onun kendisine çıkışmasını aldırmadan. Serenay'ın keyfi olmadığı her halinden belliydi. Kahverengi gözleri mutlulukla bakmıyordu. Onu birkaç gün sonra ilk kez görmesi ile birlikte birden bire onun yakınında olmayı özlediğini fark etti. Aynı zamanda onunla alay etmeyi de. Alaycılık karakterinin yapısında olsa da onunla alay ederken aldığı zevki hiç kimsede alamıyordu.
Onun yumuşak sesi kendisinden geçirirken "İyi olmaya çalışıyorum." diye cevap verdi Serenay omuz silkmeyle. "Nasıl olayım? " Ardından ona doğru yürüyerek koluna girip Göktuğu şaşırttı ve birlikte yürümeye başladılar. Göktuğ koluna girmesine içten içe şaşırsa da belli etmedi.
"Bu kadar çabuk dönmeni beklemiyordum."
"Sınav var Göktuğ. Dönmeliydim." Derin bir iç çekti. "Hayat devam ediyor."
Göktuğ'un bir cevap vermemesi ile birlikte aralarında bir sessizlik oluştu. Serenay'ın gözleri birden bire birkaç adım uzağında kalan Gökhan'a ve karşısındaki kıza çarptı. Kız sırtını ağaca yaslamış bir şekilde bir şeyler anlatırken Gökhan ise kızın hemen karşısında duruyordu ve gülüyordu. Onun anlattıklarına gülüyor olmalıydı. Serenay gözlerini Gökhan'ın üzerinde gezdirdi. Kısa kestirdiği saçları ve yeni çıkmaya başlayan sakalı ile beyaz sweatshirtünün içinde oldukça çekici görünüyordu. Yine her zamanki haliyleydi. Serenay yerinde duraksayarak gözlerini kısıp onlara doğru baktı.
"Benim gördüğümü sen de görüyor musun?" dedi Göktuğ'un kolundan çıkarak. Göktuğ da kızla birlikte duraksayıp "Neyi görüyor muyum?" diye sordu bir şey anlamayıp.
Serenay çenesiyle onları göstererek "Gökhan'ı ve karşısındaki kızı." dedi.
Göktuğ onun gösterdiği yere bakıp "Ee?" dedi alaycı tavrını takınarak.
"Hiç." dedi Serenay düz bir sesle. "Bir yanlarına gidelim bakalım."
Göktuğ söylenene uyarak onunla birlikte kardeşinin yanına ilerledi. Serenay yanına vardığında Gökhan kendisini henüz görmemişti. Gökhan'ın omuzuna dokundu ve Gökhan bu temasla birlikte arkasını döndüğünde Serenay'ı gördü. Siyah gözleri onu görmesinin şaşkınlığıyla büyürken yüzünü sevinç dolu bir ifade kaplamıştı. Gökhan kollarını onun boynuna dolarken Serenay hiç düşünmeden sarılmasına karşılık verdi.
Kızıl saçlı kız ne olup bittiğini anlamak istercesine sarılan ikiliyi izlerken Göktuğ ise kızıl saçlı kızın hemen yanındaki yerini alıp kollarını göğsünde bağlamış bir vaziyette onlara bakıyordu bakışlarında oluşan memnuniyetsiz bir sertlikle.
Gökhan geri çekilerek "Dönmüşsün." dedi ve ardından "Nasılsın?" diye sordu.
"İyi olmaya çalışıyorum işte." dedi Serenay durgun bir sesle. Kızıl saçlı kız araya girerek Serenaya diktiği gözleri ile "Gökhan bizi tanıştırsana." dedi vurgulu bir tonla.
Gökhan iç çekerek "Sude." dedi eliyle kızıl saçlı kızı göstererek Serenaya. Siyah gözlerini Sudeye çevirip bu sefer Serenayı gösterdi. "Serenay. Yeni geldi bu sene."
Serenay gözlerini Sudeye çevirip incelercesine baktı. Karşısındaki kız güzelliği ile dikkatini fazlasıyla üzerine çekiyordu. Küt olan saçları şarap kızılına boyalı olmasına rağmen beyaz tenine ve yeşil gözlerine çok yakışmıştı. Serenay elini uzattığında Sude uzattığı elini sıkarak "Memnun oldum Serenay." dedi hafif bir gülümsemeyle.
"Seni daha önce hiç görmedim sınıfta." dedi Serenay zoraki bir gülümseme ile elini çekerek. "Gökhan'ın başka bir arkadaşı daha olduğunu bilmiyordum."
"Ben derslere pek katılmıyorum." diye cevap verdi Sude. "Sınavların yaklaştığı zamanlar geliyorum. " Serenay'ın uzun çilek sarısı saçlarında gezdirdi gözlerini. "Saçların çok güzel. Kendi rengi değil mi?"
"Evet." dedi Serenay düz bir sesle. "Boya değil."
"Kızıl saç yakışmış ama sana bu arada." dedi Gökhan hafif bir gülümseme ile Sude'nin saçlarına bakarak.
Sude söylediği hoşuna gidercesine gülümserken hafifçe gözlerini kaçırdı ve saçlarına dokundu. "Değil mi? Herkes yakıştırdı bana bu rengi." dedi ve banka oturup bacak bacak üstüne attı. Mutlulukla parlayan yeşil gözlerini Gökhan'a dikti. "Teşekkür ederim. Senin bana bu rengi yakıştırman ayrı bir hoşuma gitti. "
Gökhan hiçbir yanıt vermeden Sude'nin yanına oturduğunda Sude ona yakın olmak istercesine hafifçe ona doğru kaydı ve elini onun üzerindeki beyaz kapüşonlu uzun kollu tişörtünün iplerine götürdü. "Üzerindeki sweatshirt güzelmiş. " dedi hayranlıkla ona bakarak. "Beyaz seni açmış."
Sude'nin Gökhan'a olan hayran bakışları ve kendisine edilen iltifattan sonra gözlerinin mutlulukla parlayışı Serenay'ın gözünden kaçmamıştı.
Gökhan dudaklarını aralayıp tam teşekkür edecekken deminden beri sessiz duran Göktuğ alaycı tavrını takınıp hafif bir gülüşle araya girdi. "Beğendiğin sweatshirt benim."
"Ama Gökhan'a daha çok yakışmış." diye cevap verdi Sude. Gökhan öteye doğru kayıp Sude ile arasına mesafe açtı. Sude çantasını alıp ayağa kalkarak onlara doğru baktı. "Ben kafeteryaya gidip bir şeyler içeceğim sonra sınıfa geçeceğim. Daha dersimiz var değil mi?"
Gökhan başını salladığında "Yanın boşsa yanında oturacağım." diye devam etti Sude. "Boşsa oturursun." diye yanıtladı buna karşılık Gökhan.
"Gökhan'ın yanında oturmaya pek meraklısın bakıyorum." dedi Serenay imayla atılarak Sude'ye. Gökhan muzip bir ifade ile Serenaya baktı. Kıskanmış mıydı?
Sude onun imasına herhangi bir karşılık vermeyip düz bir gülümseme ile yüzüne baktı ve kafeteryaya gitmek üzere yanlarından ayrıldı.
"Sude hala senden hoşlanıyor gibi gözüküyor." dedi Göktuğ alaycı tavrıyla kardeşine bakıp.
Gökhan düz bir ifade ile abisine baktıktan sonra konunun Sude'den açılması üzerine Serenay, Gökhan'ın yanına oturduğunda "O az önceki kız." dedi. Göktuğun bakışları direkt Serenaya yöneldi. Dikkatle ona bakıyordu. Gökhan muzip ifadesini yeniden takınarak başını Serenaya çevirdi. "Sude. Neden sana öyle yakın davranıyor?" Tıpkı Sude'nin yaptığı gibi elini sweatshirtünün iplerine götürdü. "Böyle sweatshirtünün ipleriyle falan oynuyor." Göktuğun az önceki cümlesini doğrularcasına konuştu. "Bence o kız senden kesinlikle hoşlanıyor."
"Öyle mi?" dedi Gökhan hoşuna gidercesine bir gülümseme ile.
"Evet. " diye yanıtladı Serenay. "Bence sen de bunun farkındasın Gökhan." Ayağa kalkıp abi kardeşin yanından uzaklaştı.
Gökhan onun hızlı adımlarla gidişini izledikten sonra keyifli bir gülümsemeyle geriye yaslandı. "Serenay sanırım az önce beni Sude'den kıskandı." Gözlerini kendisine dik bakışlarla bakan abisine çevirdi. "Sude buraya daha mı çok gelse?"
"Saçmalıklarına eşlik edecek başka insanlar bul kendine." dedi Göktuğ alayla karışık sert çıkan sesiyle. "Ben sana ağır gelirim."
"Ne oldu şimdi birden?" dedi Gökhan yüzündeki gülümsemesi silinirken kaşlarını çatarak. "Niye böyle davranıyorsun?"
"Bu tür saçmalıklara başladığına göre kendini ona kaptırmış olman yetmiyor artık anlaşılan." dedi Göktuğ ellerini siyah pantolonunun cebine sokup duruşunu dikleştirerek, alaycı ve sert tavrından ödün vermeden.
Gökhan ayağa kalkıp abisinin karşısına geçti meydan okur tavırlarla. "Evet. Kendimi kaptırmış olmam yetmiyor artık. Belki de daha fazlasını istiyorumdur."
Göktuğ alayla güldü. "Daha fazlasından kastın?"
"Ona hissettiğim duyguların aynısını bana hissetmesini." dedi Gökhan keskin bir dille. Birbirleri ile tartışır şekilde olan sohbetleri Yarenin gelmesi ile birlikte son buldu ve Yaren Göktuğun boştaki elini tuttu.
"Abi kardeş ne kaynatıyordunuz?" dedi Yaren gülerek ikisine birden bakıp. "Ben gelince birden sustunuz."
Göktuğun elini ondan çekmesiyle Yaren bozulsa da ona bunu belli etmedi. "Ne oldu?" dedi Göktuğ düz bir sesle ona dönüp.
"Hiçbir şey." dedi Yaren ona gülümseyerek. "Yanınıza gelmem için illa bir şey mi olması lazım?" Göktuğ'un ve Gökhan'ın kendisini umursamaması üzerine istenmiyormuş gibi hissetti bir anlığına kendisini.
"Yine gördüm o meymenetsiz kızı, gelmiş." Gözlerini devirdi Yaren. "Ne güzel birkaç gündür yoktu ortalıkta. Uğursuz şey."
"Bunları söylemek için mi yanımıza kadar geldin?" dedi Göktuğ her zamanki alaycı tavrını takınarak.
"Onu çekemediğini bu kadar belli etme ya." dedi Gökhan da araya girerek alaycı bir sesle.
"Kıskanıyormuşum gibi imalarda bulunma bana Gökhan." dedi Yaren gözlerini Gökhan'ın yüzüne dikip. "Bana samimi gelmiyor sadece. Sevmiyorum, itici."
"Duygularınız karşılıklı, merak etme." diye karşılık verdi Gökhan.
Yaren Gökhan'a bir cevap vermeyip Göktuğ'a döndü. "Bugün bir şeyler yapalım mı?"
"İşim var." dedi Göktuğ soğuk bir tavırla ona bakmadan.
Yaren memnuniyetsizlikle oflayarak bir ayağını yere vurdu. "Ne zaman seninle buluşmak istesem hep yan çeviriyorsun Göktuğ! O kız geldi geleli benden iyice uzaklaştın, farkında mısın?"
Göktuğ bakışlarını ona çevirerek "Biliyor musun?" dedi soğuk çıkan sesiyle. "Şu son bir aydır bana huzursuzluktan başka bir şey vermiyorsun. Beni huzursuz etmekten başka bir şey yapmıyorsun." Birden bire sesini yükseltti. "Bu çekememezliğinden bıktım Yaren! Şu saçma sapan tavırlarından da! Bıktırdın! "
Göktuğ sinirli adımlarla çekip giderken Yaren onun bu tavrıyla şaşakaldı. Gökhan'a dönerek "Duydun mu Gökhan?" dedi. "Ona huzursuzluk verirmişim, onu huzursuz edermişim."
"Haksız da sayılmaz." dedi Gökhan ellerini kot pantolonunun cebine sokarak. "Patladı en sonunda gördün sen de. Göktuğ sakindir ,kolay kolay sinirlenmez. Biliyorsun." Başını iki yana salladı." Ama onu gerçekten çok bunalttın Yaren bu davranışlarınla son zamanlarda. Onu çok sıktın. Sürekli bu şekilde davrandığın için senden kaçıyor haliyle uzaklaşıyor."
Gökhan'ın son söylediği canını sıkarken "Peki ne yapmam lazım?" dedi Yaren. "Evet biraz sıkıyorum onu ben de farkındayım ama elimde değil. Ne yapayım? O kız geldiğinden beri huzursuzum Gökhan."
"Bence artık sen bir şey yapma." dedi Gökhan düz bir sesle. "Hiçbir şey yapma." Gökhan yanından ayrılarak onu tek başına bıraktı.
⚫️
Serenay kafeteryadan aldığı kaşarlı tost ile birlikte Sude'nin masada yalnız başına oturduğunu gördü. Tost tok olan bir insanın bile iştahını açtıracak kadar güzel kokmasına rağmen yine de canı hiç bir şeyler yemek istemiyordu fakat başının dönmesi ve gözlerinin kararmaya başlaması artık bir şeyler yemesi gerektiğinin sinyalini veriyordu. Sude'nin masasına gidip tam karşısına oturdu.
Sude hissettiği hareketlenme ile başını ona çevirdi. "Selam." dedi Serenay düz bir sesle ve tostundan ısırdı.
"Selam." dedi Sude gülümseyerek kendisini masaya yaklaştırıp.
"Sen neden derslere gelmiyorsun?" diye sordu merakla Serenay onunla sohbet etmek istercesine. Ağzındakini çiğneyip yuttuktan sonra tostundan bir kez daha ısırdı.
"Çalışıyorum." diye cevap verdi Sude. "Çok çalıştığım için yorgun oluyorum, gelmeye de pek vakit olmuyor. Çalışırken okulu yürütmek zor oluyor benim için ama. Elimden bu kadarı geliyor."
"Anladım." dedi Serenay başını sallayarak. "Ben de son birkaç gündür gelemedim. İstenmeyen durumlar oluştu. Sınavlara da çalışamadım hiç. "
Sude onun yüzündeki keyifsizliği görse de kendisini ilgilendirmediğini düşündüğü için sormadı. Serenay cümlesine devam etti. "Ben Gökhan'ı ve Canan'ı eve davet etmeyi düşünüyorum ders çalışmak için. İki gün sonra sınav var ya. Bir işin yoksa eğer sen de gel. Seni de davet ediyorum. Onlara da söyleyeceğim. Ders bittikten sonra bir işim var. İşimi hallettikten sonra haber verdiğimde gelirsiniz."
"Kesin konuşmayayım." diye cevap verdi Sude gülümseyerek. "Ama davet ettiğin için sağol yine de."
"Tamam." Serenay soğumaya başlayan tostundan son bir kez daha ısırdıktan sonra masanın üzerine bıraktı. Daha fazla yemek için kendisini zorlamayacaktı. Oturduğu sandalyesinden kalkıp Sude'ye düz bir bakış attı. "Sınıfa çıkıyorum. Geliyor musun?"
Sude'nin başını sallayıp ayağa kalkması ile birlikte sınıfa çıktılar.
⚫️
Serenay derslerin tamamen bitmesi ile birlikte kendisini Göktuğun olduğu sınıfa doğru yönlendirdi. Sınıfın önüne geldiğinde kapı ağzında duran kıza nazik bir şekilde sordu. "Göktuğ sınıfta mı?"
Kızın hafifçe başını sallaması ile birlikte sınıfa girdi ve Göktuğun arkalara doğru oturduğunu ve telefonuyla oynadığını gördü. Yanına giderek omuzuna dokunmasıyla birlikte Göktuğ telefonundan başını kaldırıp ona doğru baktı.
"Ne oldu?" dedi sorarcasına. Serenayın birden bire gelmiş olması kendisini şaşırtsa da belli etmedi. Serenay gözlerini sınıfta gezdirdiğinde Yareni görmemişti. Ayrıca Göktuğun yanında da onu görmemesi kendisini mutlu etmişti.
"Dersin var mı daha?"
"Olmamasını mı isterdin?" dedi Göktuğ alaycı tavrını takınarak. Serenayın gözlerini devirmesi ile birlikte yamuk bir gülümseme ile yüzüne baktı.
"Evet var ama benim için önemli bir ders değil." diye cevap verdi Göktuğ. "Ne oldu?" diye sordu yine.
"Bir gelir misin benimle?"
Göktuğ yine alaycı tavrını takınarak "Gelirim." dedi ve birlikte sınıftan çıkıp koridora geldiler. Serenayın tam karşısına geçti.
"Evet." dedi sabırsızlık kokan sesiyle Göktuğ. "Bir şey mi söyleyeceksin?"
"Dövmeni nerede yaptırdın?"
Göktuğ onun sorusuyla birlikte başını iki yana sallayıp komik bulurcasına sesli bir şekilde güldü. "Bu soruyu sınıfta da sorabilirdin çil." dedi alaycı tavrını ve yüzündeki gülümsemeyi bozmadan.
Serenay onun alaycı tavırlarına aldırmadan kollarını göğsünde bağlayıp ona dik dik baktı. "Dövme yaptırmak istiyorum Göktuğ. Senin yaptırdığın yerde yaptırmak istediğim için sana sordum."
"İstersen yaptırdığım yere birlikte gidebiliriz. " diye cevap verdi Göktuğ. "Bana da yakın bir arkadaşım yaptı. "
"Bugün gidebilir miyiz?" dedi Serenay mutlu olurcasına.
Göktuğ onaylarcasına başını salladıktan sonra merakla "Ne yaptıracaksın?" dedi sorgularcasına tek gözünü kırparak.
Göktuğun bu hareketi Serenaya çekici gelirken "Bileğimin içine sonsuzluk dövmesi yaptırmak istiyorum." diye cevap verdi. "Benim için önemli, özel bir anlamı var da."
Her ne kadar genellikle herkesin yaptırdığı bir dövme olsa da anlamı büyüktü kendisi için. Birkaç gün önce vefat eden babaannesinin payı çok büyüktü bu dövmeyi yaptıracak olmasında. Babaannesini sonsuza dek hep anacağını, kendisiyle olacağını bu dövme ile sembolize etmek istiyordu.
Göktuğ yine alaycı tavrını takınarak "Sonsuzluk?" dedi güler gibi. "Sonsuzluk mu gerçekten?"
"Keşke alay etmeden önce bu dövmenin bendeki anlamını merak edip bir sorsaydın." dedi Serenay kızgınlıkla çıkan sesiyle.
Göktuğ aldığı nefesi vererek "Senin için anlamı ne?" diye sordu istifini bozmadan. "Bak şimdi sordum."
Serenay onun alaycı tavrı ile birlikte başını iki yana sallayıp arkasını döndü ve yürümeye başladı. Göktuğ yolunu keserek onun önüne geçti. "Ne oldu şimdi? Az önce sordum işte sana."
Serenay gözlerini onun yüzüne dikerken "Yok bir şey Göktuğ." dedi. "Ee o zaman ne?" dedi Göktuğ düz bir sesle. "Kötü bir laf da etmedim sana." Göktuğ birkaç saniye düşündükten sonra onun neye alındığını anlayarak yüzünde hafif bir sırıtma oluştu. "Az önce ettiğim alaya takıldın sen benim. "
Serenay sessizce dik dik onun yüzüne bakmayı sürdürürken "Bu benim her zamanki alaycı tavrım Serenay." diye devam etti konuşmasına Göktuğ. "Bu kadar takılıp hassaslaşacağını düşünmedim doğrusu."
"Babaannem." dedi Serenay en sonunda açıklama yaparak aynı zamanda duygulanıp sesi titrerken. "Babaannem için yaptıracağım. O sonsuzluk işaretinin anlamı babaannem. Oldu mu şimdi?"
Göktuğ pişmanlıkla onun yüzüne bakarken "Özür dilerim." dedi yumuşak ve anlayışlı bir sesle. Elini onun omuzuna koyup hafifçe sıktı. " Babaannen için olduğunu bilmiyordum. Düşünemedim. Senin de hassaslaşıp takılman normal tabii, şu sıralar zor bir zaman geçiriyorsun. Kolay değil."
Serenay gözlerinden yanaklarına doğru süzülen yaşı silerken "Tamam." dedi onun özrüne karşılık.
"Şimdi barıştık mı?" dedi Göktuğ muzip bir tavırla.
Serenay onun davranışında samimi olduğuna inanarak başını salladı."Senin dövme yapan arkadaşının yerine gidelim o halde." dedi gülümseyerek.
⚫️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |