Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@moonliiighht

"İyi okumalar!"

 

⚫️

Sandalyenin üzerinde bacaklarını kendisine doğru çekmiş ve çenesini de dizlerine yaslamış bir şekilde oturan genç kız , başını kaldırıp gri gökyüzüne baktı. Havanın dünden beri kapalı olması bazı insanlarda olduğu gibi kendisinde de hiçbir şey yapmama isteği uyandırıyordu ister istemez. Uyanalı biraz oluyordu ve uyanır uyanmaz yüzünü yıkadıktan sonra odasının balkonuna çıkmıştı hava alıp bir sigara içmek için. Paketin içinden sigarasını alıp dudaklarının arasına koydu ve çakmakla yakıp sigarasını içine çekti dumanın ciğerlerine kadar ulaştığını hissetmesinin mutluluğuyla. Dumanı havaya üfleyip sonra bir fırt daha çekti sigarasından. O sırada odanın kapısının aralığından kendisini seslenen annesini duyunca ayağa kalkıp içeriye girdi sigarasını söndürmeden.

"Ne oldu anne?"

Gülçin Hanım, kızının elindeki sigarayı görünce kızgınlıkla baktı. "Aç karnına sigara mı içiyorsun sen? Midene zarar kızım. " Kızının sigara içmesinden hiç hoşnut olmazsa da yapacak bir şeyi yoktu. Ne annesini ne babasını dinliyordu bu konuda Serenay. Lisedeki arkadaşları yüzünden alışmıştı sigaraya. Serenay her seferinde ailesine bırakacağını söyleyip bir türlü bırakamıyordu o bağımlısı olduğu şeyi.

"Aç karnına da içsen zararı var tok karnına içsen de." diye cevap verdi Serenay annesine çok bilmiş tavırlarla.

"Senin bu sigarayı bırakmaya hiç niyetin yok herhalde. Hep söz veriyorsun ama bırakmıyorsun."

Serenay bu sitem üzerine sessizlikle ve hissettiği suçluluk duygusuyla annesinin yüzüne bakarken Gülçin Hanım sessizliği bozarak "Kahvaltı hazır." dedi soğuk bir sesle. "Onu söylemeye gelmiştim."

"Tamam anne geliyorum."

Gülçin Hanım kapıyı kapattıktan sonra sigarasını balkondaki masanın üzerinde duran kül tablasında söndürdü ve yatağın üzerinde duran telefonunun çaldığını duydu. Arkadaşı Kutay'ın aradığını görür görmez açarak yatağının üzerine oturdu.

"Efendim Kutay?" dedi Serenay telefonu kulağına koyup.

"Günaydın Serenay." dedi Kutay canlı bir sesle. "Uyandırmadım seni değil mi?"

"Hayır uyanmıştım." diye cevap verdi Serenay.

"Eee dün soramadım nasıl geçti ilk günün, merak ettim de."

"Güzel geçti." dedi Serenay gülümseyerek." Daha şimdiden birkaç kişiyle arkadaş oldum bile."

"Sevindim senin adına." dedi Kutay bundan mutlu olduğunu belli eden bir sesle. Ardından sesi düşünceli bir tona büründü. "Çok merak etmiştim dün seni. Ne yaptı acaba diye düşünüp durdum bütün gün. Gerçi ben seni her gün düşünüyorum ama."

Serenay onun ağzından çıkan cümlelere şaşırdı. Kendisine neden bu tarz cümleler kurduğunu anlamış değildi. "Kutay.." dedi afallayarak. "Beni niye her gün düşünüyorsun? "

Kutay yutkunarak " Serenay. Biz arkadaş değil miyiz?" dedi zorlukla konuşurken aynı zamanda. "Arkadaşlar birbirlerini düşünmez mi? "

"Düşünür. " diye cevap verdi Serenay. "Tabii ki düşünür. Ama her gün de düşünmez bence." Ardından alaycı bir şekilde güldü." Ben erkek arkadaşımı bile her gün düşünmezken senin beni her gün düşünmen bana garip geldi nedense."

"Bu da senin görüşün." dedi Kutay nefesini vererek. "Her neyse kapatıyorum ben , arkadaşlar çağırıyor."

"Okulda mısın sen?" diye sordu Serenay.

"Evet. Konuşuruz yine. Kapatıyorum ben kendine dikkat et görüşürüz."

"Arayı fazla açmayalım Kutay." dedi Serenay gülümseyerek. "Buluşalım bir gün."

"Sen söyle ne zaman müsaitsin. Buluşalım o gün."

"Tamam. Konuşuruz mutlaka. Tutmayayım seni. Görüşürüz."

Serenay aramayı sonlandırdıktan sonra telefonunu hafifçe yatağa fırlatıp gerinerek ayağa kalktı ve annesinin hazırladığı kahvaltıyı etmek için salona gitti.

 

⚫️

Dün dersi olmadığı için tüm gününü evde geçirmişti Serenay. Bugün ise Gökhan ve Canan derse gelmediği için ders boyunca kendisini yalnız hissederek dersi dinlemişti. Sınıfından hiç kimseyi tanımadığı için yabancılık çekiyordu bu yüzden tedirgin ve yalnız hissetmişti hep ders boyunca kendisini. Neden gelmediklerini de bilmiyordu. Kendisine geleceklerine ya da gelmeyeceklerine dair herhangi bir mesaj da göndermemişti her ikisi de. Bu yüzden bozulmuştu birazcık onlara, kendisini dışlanmış gibi hissetmişti. Şimdi ders arasındaydı ve kendisine tek tanıdık gelen kişileri yani Göktuğ ve Yareni bulma ümidiyle aşağı inmişti ve fakültenin bahçesinde dolaşarak onları arıyordu. Aramaktan deli olmuş bir şekilde en sonunda gözleri tanıdık bir simaya çarpınca Göktuğun tek başına sırtını ağaca yaslanmış şekilde ayakta dikildiğini görerek yanına ilerledi. Üstelik kız arkadaşı da yanında değildi. Fakat Göktuğ yanına geldiğinin farkında bile değildi.

"Merhaba." dedi Serenay ellerini birbirine kenetleyip kendisini fark etmesini sağlayarak.

Göktuğ duyduğu ses ile hızla başını çevirip hafifçe gözlerini kısarak Serenayın yüzüne baktı. "Yanıma niye geldin çil?"

Serenay ondan gözlerini kaçırarak "Gökhan ve Canan gelmediler. Ben de bu okulda bana tek tanıdık gelen kişiler sen ve kız arkadaşın olduğu için geldim." diye açıklamada bulundu. Ardından gözlerini ona dikti. "Ama istemiyorsan giderim. Ayrıca bana da çil demezsen sevinirim."

Göktuğ dolgun dudaklarının arasından alaycı gülümsemesini sunarak "Yani yalnız kaldın çil." dedi onu sinir etmek istercesine çil kelimesinin üzerine basa basa.

Serenay gözlerini devirdiğinde Göktuğ onu sinir etmeyi başarmışcasına güldü pişkin pişkin. Serenay umursamaz bir tavırla merakla sordu etrafındaki insanları izlerken. "Gökhanla Canan neden gelmediler? Sen biliyorsundur."

Göktuğ istifini bozmadan "Onlara sormayı denesene." dedi elinin tersiyle burnunu kaşıyarak. "Sonuçta gelmeyen onlar. Ben değilim."

"Sağol ya." dedi alaycı bir şekilde gülerek Serenay buna karşılık. "Ben de bunu hiç düşünememiştim zaten. Aydınlattın beni doğrusu."

"Aydınlattıysam ne mutlu bana."

"Söyleseydin bir yerin de eksilmezdi yani."

Serenayın iğneleyici cümlesi üzerine Göktuğ onu daha çok sinir etmek istercesine "Onlar sana söylemeyi gerek görmemişlerse benim de sana söylememin hiçbir anlamı yok. " dedi. "Ayrıca iki takıldınız diye hemen yakın mı olduğunuzu düşünüyorsun?"

Serenay onun cümlelerine sinir olsa da hak vererek daha fazla uzatmayıp sessiz kalmayı tercih etti. Göktuğ kendisini yine sinir etmeyi başarmıştı. Yeniydi daha ne de olsa. Hemen yakın olamazlardı. Onların uzun süreden beri arkadaş olduklarını tahmin edebiliyordu. Bir süre etrafındaki insanları gözlemledi onun yanı başında dikilerek . Daha sonra bacaklarının ağrıdığını hissederek çimenlerin üzerine oturdu bağdaş kurarak. Başını bir anlığına sağına çevirdiğinde onun da aynı şekilde yanına oturduğunu gördü. Göktuğ da başını ondan yana çevirdiğinde bir kaç saniye birbirlerinin yüzüne baktılar sessizce. Masum bir yüzü vardı Serenayın. Çilek sarısı saçları ve gözlerinin altında,burnunun üzerindeki çiller, beyaz teniyle birlikte güzel bir uyum yakalıyordu. Ve bu uyuma hayran olmuştu Göktuğ.

Serenay onun delici bakışları karşısında gözlerini kaçırırken garip bir heyecan sardı kendisini. Anlam verememişti. Sesli bir şekilde nefesini üfledi. Bu garip heyecanını tedirgin ve yalnız hissetmesine yormuştu. Cebinden sigara paketini çıkarıp paketin içinden aldığı sigarayı minik dolgun dudaklarının arasına koydu ve çakmakla yakıp içine çekti. İki parmağının arasına aldığı sigarayı dudaklarından çekerek dumanı havaya üfledi. Aynı zamanda sigarayı yaktığından beri Göktuğun kendisine olan ters bakışlarını sürdürdüğünü farkında bile değildi.

"İçme şu zıkkımı benim yanımda."

Serenay onun huysuz bir şekilde cümlesini söylediğini işiterek alttan aldı huysuzca söylediği cümlesini. "Kullanmıyor musun?"

"Nefret ediyorum." dedi Göktuğ tiksinircesine. "Ayrıca yanımda içen insana hiç tahammülüm yok."

Serenay sigarasından bir fırt daha çekip dumanı yavaş yavaş üfleyerek "Kardeşin içiyor ama." dedi.

"O biliyor benim huyumu o yüzden içemiyor yanımda." dedi Göktuğ sinsi bir gülümseme ile.

"Anladım."

Serenay iki fırt daha çektikten sonra söndürdü sigarasını. Başını ona çevirdiğinde telefonuyla oynadığını gördü. Gözlerini ondan ayırmayıp onu yan profilden incelemeyi sürdürüp kardeşi Gökhan'la birbirlerine o kadar çok benzemelerine rağmen Gökhan'dan daha yakışıklı olduğunu fark etti. Kızları kıskandıracak kadar kusursuz bir burnu ve dolgun dudakları yakışıklı olmasına artı bir sebepti. Küçük kısık kahverengi gözleri de buna dahildi. Serenay gözlerini ondan çekip etrafına baktığında birkaç gözün Göktuğun üzerinde olduğunu gördü. Fakat Göktuğ bu bakışlara alışkın olup hiçbirisine aldırış etmiyordu.

"Kaçıncı sınıfsın?"

Göktuğ kendisine yöneltilen soru üzerine gözlerini telefondan çekip telefonu cebine koydu ve Serenaya baktı." Son sınıfım çil."

"Mezun oluyorsun yani bu yıl." dedi Serenay gülümseyerek.

"Evet." dedi Göktuğ da hafif bir gülümseme ile. "Kurtuluyorum bu sene."

"Sevgilin?" diye sordu Serenay. "O da mı son sene?"

"Evet." diye cevap verdi Göktuğ.

"Sevgilim?"

Göktuğ kendisine doğru gelen Yareni ve hemen arkasında duran Canan ve Gökhanı görerek ayağa kalktı. Gülümseyip sevgilisinin yüzünü ellerinin arasına aldı ve alnını öptü. Yaren de ona sokulurken "Daha iyi misin?" diye sordu Göktuğ. "Sabah iyi hissetmiyorum diyordun kendimi."

Serenayın gözleri çiftin üzerindeydi. Yaren "Hala iyi hissetmiyorum." derken Gökhan atılarak "Hiçbir şeyi yok." dedi gülerek abisi Göktuğa. "Sana naz yapıyor."

Yaren Gökhana ters bir bakış attıktan sonra Göktuğun kollarından sıyrılıp Serenaya döndü "Merhaba canım." dedi zoraki bir gülümseme ile.

"Merhaba." dedi Serenay düz bir sesle. Yaren yere kot ceketini serip ceketinin üzerine oturduktan sonra elini başına koyup sızlanarak "Bir geçmedi şu başımın ağrısı." dedi.

Halen ayakta olan Göktuğ sevgilisinin başının ağrısından küçülen gözlerine bakarak "Sana kahve alayım mı?" dedi.

"Zahmet olacak ama. Alırsan çok sevinirim." dedi Yaren güçsüz çıkan sesiyle.

"Ne zahmeti?" dedi Göktuğ kaşlarını kaldırarak. "Sevgili olduğumuzu unutuyorsun herhalde."

Yaren halsiz bir gülümseme ile ona bakarken Göktuğ kahve almak için yanlarından ayrıldı ve Canan Serenayın yanına, Gökhan da Cananın yanına oturmuştu. Gökhan gülümseyerek Serenaya baktı. "Nasılsın Serenay?"

"Ben size küstüm." dedi Serenay hafif bir kızgınlıkla ikisine doğru bakarak. "İnsan bir mesaj atardı. Geliyor musunuz, gelmiyor musunuz? Yalnız kaldım ya."

"Senin de yalnızlık fobin var herhalde." dedi Yaren alaycı bir sesle.

Canan ve Gökhan onun cümlesine gülerken Serenay "Senin başın ağrımıyor muydu?" dedi kendisi de alaycı bir tavır takınarak.

Yaren onun alaycı tavrına sinir olmuş şekilde ters ters Serenaya bakarken Serenay bu bakışlara aldırmayıp kendisine tatlı tatlı gülümseyip konuşan Canana çevirdi.

"Geleceğimiz için atma gereği duymadık .Gelmemiş olsaydık mutlaka haber verirdik sana. Bugün böyle Gökhanla biraz kaytaralım dedik. Hem Yarene de uğradık."

"Bir dahaki sefere sana da haber veririz , hep birlikte kaytarırız." dedi Gökhan da gülümseyip. Serenay da ona gülümsediğinde birkaç saniye boyunca birbirleriyle bakıştıktan sonra Serenay ondan bakışlarını çekti ve Göktuğun almış olduğu kahveyi sevgilisine uzatmasını izledi.

"Teşekkür ederim." dedi Yaren minnet dolu bir gülümseme ile elinden kahveyi alırken. Göktuğ sevgilisinin yanına otururken "Keşke sana çikolata aldırsaydım Göktuğ." dedi Canan alt dudağını büzerek. "Unuttum."

Göktuğ hafif bir sırıtma ile ona baktı ve ardından sempatik bir tavırla göz kırparak cebinden çıkardığı çikolatayı ona fırlattığında Canan çikolatayı eliyle yakalayarak "Ayy almışsın. " dedi sevinçle şaşırarak. "Teşekkür ederim."

"Çikolatalara gözüm çarpınca birden aklıma sen geldin." dedi Göktuğ omuzunu silkip. "Ben de alayım dedim."

Serenay onun çikolatayı iştahla ısırıp yemesine gülerken "Çikolatayı çok seviyorsun galiba." dedi.

Canan başını sallarken Gökhan gülerek "Bir gün şeker hastası olmasından korkuyoruz." dedi.

Canan çikolatasını bitirdikten sonra "Çetin'i gördün mü hiç sınıfta ?" diye sordu Serenaya.

Serenay "Dikkat etmedim hiç." derken Gökhan ve Göktuğ bıkkınlıkla birbirlerine bakıp başlarını iki yana salladılar.

"Anma artık şu adamın adını ağzına Canan." dedi Göktuğ bıkkınlığını sesine de yansıtırken. "Yeter Canan."

"Yani gerçekten." dedi Gökhan onun ardından devam ederken. "Onun haberi bile yok. Kendi kendine gelin güvey olup duruyorsun . "Elini dostça Canan'ın omuzuna koydu. "Bence buna bir son vermelisin artık."

"Veremiyorum." dedi buruk bir şekilde Canan başını önüne eğip. "Olmuyor. Denedim. Defalarca denedim. Hatta başkasıyla bile birlikte olmayı denedim sırf unuturum diye. Biliyorsunuz bunu sizde. Ama nasıl oluyorsa yine kendimi onunla düşlerken buluyorum. Unutamıyorum onu. Olmuyor."

"Peki aranız nasıl?" diye sordu Serenay merakla. "Onun sana olan yaklaşımı, tavırları nasıl?"

Göktuğ sinirle ayağa kalkıp "Ben yokken konuşun o adamı." dedi. Serenaya çevirdi sinirle bakan kahverengi gözlerini. "Sen de ben yokken o adam hakkında merak ettiklerini sorarsın çil. Çünkü daha fazla tahammülüm kalmadı. Ne Canan'ın saçma sapan ergenimsi hareketlerine ne de o uyuz adamı dinlemeye."

Canan kızgınlıkla Göktuğa bakarken Yaren başını tutup zorlukla ayağa kalkarak "Göktuğ ben eve gidiyorum." dedi. "Dayanamıyorum artık. Sen de benimle eve gelir misin, annem işten gelene kadar yanımda ol."

"Tabii, tabii olurum da." Yaren'in elindeki kahveye baktı. Yarısını bile içememişti. "Kahveni bile içmemişsin."

"Yok içemeyeceğim." dedi başını iki yana sallayıp. "Ağır geldi."

Göktuğ onu koluyla sarıp kendisine doğru çekerek "Keşke hiç gelmeseydin." dedi.

"Bir an geçti zannettim. Ama yanılmışım."

"Tamam tamam." dedi Göktuğ onu başına öpücükler kondururken. "Gidiyoruz şimdi."

Göktuğ onlara dönerek "Ben Yarenle gideyim. Çok kötü." dedi ve kardeşine baktı. "Akşama eve gelirim ben görüşürüz evde." Gökhan başını salladı. Hala kendisine kızgınlıkla bakan Canan'a çevirdi gözlerini . "Hiç bana bakma öyle kızgın kızgın. Söylediklerimde haklıyım."

"Bakarım." dedi Canan ters ters.

Göktuğ onun tavrına gülerken kardeşine el sallayıp "Görüşürüz kardeşim." dedi.

Serenayın kendisine "Görüşürüz Göktuğ." demesini duymazlıktan gelip sevgilisiyle birlikte onlardan uzaklaştı.

Serenay ayağa kalkıp onlara doğru dönüp "Derse gidelim mi bizde?" dedi.

"Ders başlamıştır artık." dedi Gökhan gülerek.

"Olsun." dedi Serenay omuzunu silkip. "Burada boş boş oturmaktan iyidir."

Gökhan Serenaya hak verirken Canan "Benim canım istemiyor ." dedi moralsiz bir şekilde. "Siz gidin."

"Gelsene." dedi Gökhan Canan'a diretircesine. "Kim için moralini bozduğuna bak! "

"Göktuğa sinir oldum." diye cevap verdi Canan. "Ayar oldum çıkışa çıkışa konuşmalarına."

"Haklı ama boşver sen ona." dedi Gökhan ısrar edercesine konuşarak. "Göktuğ işte."

"Hadi ama." diye ısrar etti Serenay da. Ardından sırıtarak ikna edercesine konuştu. "Belki Çetin de derstedir. Onu da görmüş olursun."

"Şimdi Canan koşa koşa gider derse artık." dedi Gökhan gülerek.

Canan neşesi yerine gelmiş bir şekilde onların cümlelerine gülerken onların ısrarlarına dayanamayıp "Tamam geliyorum." dedi ve üçü de sınıfa girmek üzere binaya doğru ilerlediler.

Dersten çıktıklarında Serenay kol saatine baktığında saatin beşe doğru geldiğini gördü. Ne kadar çabuk vakit geçmişti öyle. Üstelik saat düşündüğünden bile geçti. Daha erken saatlerde olduğunu düşünüyordu oysaki.

Üçü de çıkışa doğru yürürken Gökhan "Kafede bir şeyler içelim mi?" diye sordu önerircesine.

Canan "Olur." diyerek onu onaylarken Serenay ise "Şu an olmaz." dedi reddederek. "Yani ben gelemem. Eve gideceğim. Siz içecekseniz için."

"Neden?" diye sordu Canan merakla. "Bir işin mi var?"

Serenay ağzında lafı geveleyerek "Sayılır." dedi. Akşam erkek arkadaşıyla buluşmak için sözleşmiştiler ve bu yüzden bir an önce eve gidip hazırlanmak istiyordu.

Gökhan onun gevelemesi üzerine "Başka zaman içeriz." dedi. "Belli ki işi var."

Serenay Gökhan'a anlayışla gülümserken Canan "Biz de o halde Yaren'in yanına uğrayalım. Nasıl oldu merak ettim." dedi Gökhan'a.

"Tamam." dedi Gökhan kabul ederek. Ardından birbirleriyle vedalaştıktan sonra kendi yollarına ayrıldılar.

 

⚫️

Serenay özenli bir hazırlanıştan sonra boy aynasından kendisini son bir kez süzdü. Sevgilisi Buğrayla akşam yemeği yiyeceklerdi. Kendisini almasını bekliyordu. Beyaz üzerinde siyah yazıları olan tişört ve altına da kabarık tüllü uzun siyah bir etek giymişti beyaz tişörtünü eteğinin içine sokarak. Saçlarını da düz bir şekilde salık bırakmıştı sade bir makyaj yaparak. Telefonunun çalıp kapanmasıyla birlikte onun geldiğini anlayarak siyah küçük çapraz çantasını alıp omuzuna taktı ve odasından hızla çıkıp mutfakta akşam yemeği hazırlayan annesine seslendi.

"Anne ben gidiyorum. Buğra ile yiyeceğim bu akşam."

Annesinin kendisini geçirmesinden sonra merdivenlerden inerek apartmandan çıktı ve evinin önünde kendisini bekleyen arabanın ön kapısını açarak oturdu. Emniyet kemerini takarken Buğrayı inceledi gülümseyerek. Üzerine mavi gözlerinin rengini ortaya çıkaran turkuaz rengi bir gömlek ve dizleri yırtık kot pantolon giymişti altına da. Buğra onun elini tutup dudaklarına götürürken "Nasılsın?" diye sordu.

"İyiyim." dedi Serenay kirli sakallarından dolayı huylanmış şekilde elini ondan hızlı çekerek. "Sen nasılsın? Nasıl geçti günün?"

"Aynı." dedi Buğra omuz silkip arabayı çalıştırıp gaza basarken . "İş güç devam." Ardından sözlerine devam etti. "Senin nasıl geçiyor okulun? Alıştın mı?"

"Daha bilmiyorum henüz." diye mırıldandı Serenay emniyet kemerini takarken. "Ama okul güzel geçiyor. Birkaç arkadaş edindim bile hemen."

"Sevindim."

 

⚫️

"Serenay."

Serenay başını önündeki tabağından kaldırarak rakısını yudumlayan Buğraya baktı. Deniz kenarında bir balık restoranına gelmiştiler ve havanın yavaş yavaş kararıyor oluşu güzel bir görüntü oluşturuyordu deniz manzarası ile birlikte.

"Biliyor musun, uzun zamandan seni mutlu görüyorum. Gözlerinin mutlulukla parladığına ilk kez şahit oluyorum. Umarım bu gözlerindeki ışık hiç sönmez." Serenayın gözlerinin içine bakarak bu sözleri sarf etmişti Buğra.

Serenay çatalını hamsisine batırıp ağzına attı. "Yeni bir başlangıç yapmak iyi geldi sadece. Ama henüz ben de bilmiyorum her şey eskisinden daha iyi mi olur daha mı kötü olur."

"Her şey olacağına varır. Sürekli düşünme bu kadar çok."

Yemeklerini yedikten sonra yürüyerek sahile gelmiştiler ve yan yana bankta oturarak denizi izliyorlardı. Buğranın bankta oturduklarından beri mesajlaşıyor olması Serenayın gözünden kaçmamıştı.

Serenay ona doğru sokularak kiminle yazıştığını görmek istercesine telefona bakmaya çalışıp "Kiminle yazışıyorsun sen deminden beri?" diye sormasıyla ve Buğranın ani bir hareketle telefonu ondan gizlemesi bir oldu.

Serenay onun telefonu kendisinden gizlemesine bir anlam veremeyerek kaşlarını çatıp "Neden gizliyorsun benden telefonunu?" diye sordu. "Aptal yerine konulmaktan hiç hoşlanmam, kiminle yazışıyorsan açıkça söyle bana."

"Arkadaşımla yazışıyorum." dedi Buğra ikna edici bir tavırla. Ardından inanamazcasına güldü. "Neden seni aptal yerine koyayım?"

Serenayın içine çoktan bir kuşku düşmüştü bile. Gizlediyse yüzde yüz bunda bir şey vardı. "Niye gizledin benden o zaman madem arkadaşınla yazışıyorsan?"

"Gizlemiyorum sana öyle gelmiştir." dedi Buğra gayet normal bir davranışla.

Serenay sessiz kalıp ikna olmuş gibi yaparak bir sigara yaktı kendisine denize doğru bakıp. Bir süre sonra Buğranın telefonu çaldığını duyunca başını çevirdi ve Buğra ayağa kalkıp uzaklaşarak telefonu açtı. Madem gizlediği bir şey yoktu neden yanında konuşmuyordu diye düşündü Serenay.

İçine dolan bir huzursuzluk kendisini rahatsız ederken bir an önce evine gitmek istiyordu. Ayağa kalkıp kollarını göğsünde bağlayarak denizin kenarına doğru biraz daha yaklaştı daha yakından izlemek için. Burnuna dolan deniz kokusunu huzurla içine çekti.

Birkaç dakika sonra Buğranın yanına geldiğini hissederken "Neden yanımda konuşmadın?" diye sordu ona hiç bakmadan.

"Daha rahat konuşmak için."

Serenay bakışlarını ona çevirdi. "Neden? Benim yanımda rahat konuşamaz mıydın? "

Buğra gülerek "Serenay ne oluyor sana?" dedi . "Böyle güvensiz güvensiz tavırlar. Alkolün etkisinden diyeceğim ama alkol de almadın."

"Ben eve gitmek istiyorum Buğra." dedi Serenay ciddi bir sesle. "Beni eve götür. Sen götürmezsen ben bir taksiye binip gideceğim."

"Neden götürmeyeyim sen gitmek istedikten sonra?" dedi Buğra kaşlarını kaldırarak. "Sadece böyle bana güvenmiyormuş gibi davranmana anlam veremiyorum."

"Götür o zaman."

Yol boyu Buğra onunla konuşmaya çalışsa da Serenay onu hiç kale almayıp sessizce camdan bakmıştı. Arabanın evin önünde durduğunu görünce emniyet kemerini çıkardı ve Buğra onu yanağından öpmek için yaklaşırken Serenay soğuk bir sesle "Öpme beni. İstemiyorum." dedi ve ona konuşması için fırsat bile vermeden indi arabadan.

 

⚫️

Loading...
0%