@moonliiighht
|
"Uzun bir bölüm oldu. Keyifli okumalar!" :)
⚫️ "Serenay çok dalgın ve sessiz. Özellikle derste çok dalgın. Gözleri tahtada ama aklının başka yerde olduğu besbelli. Sanki bu sessizliğinin ve dalgınlığının altında bir sebep varmış gibi. Sebebini bilmek isterdim. Varsa eğer. Belki de yapısı öyledir." Göktuğ kardeşine düz bir ifadeyle baktı hafifçe eğdiği başını kaldırıp. Kardeşiyle birlikte sokak lambalarının karanlık sokağı aydınlattığı ıssız sokakta eve doğru yürüyordu. Akşama kadar sevgilisi Yarenin yanındaydı ve Gökhan ile Cananın da gelmesiyle sonra Yarenin ailesi ile birlikte akşam yemeği yemiştiler. Akşam yemeğinin ardından bir saatlik çay keyfinden sonra üçü de evden ayrılıp Cananı eve bırakmıştılar. Yarenin baş ağrısı uyuduktan sonra geçmişti ve Göktuğ da sevgilisinin yanına kıvrılıp uyuyakaldığı için hiç de uykusu yoktu bu gece. "Niye bu kadar merak ediyorsun?" dedi Göktuğ, kardeşinin bu kadar çok meraklı olmasına anlam veremeyip sorgulayıcı çıkan sesiyle. "Hayırdır?" "Çünkü." dedi Gökhan siyah gözlerini abisinin yüzüne dikip. "Serenay bende merak uyandırıyor." Omuz silkti gözlerini kaçırarak. "Bilmiyorum. Merak ediyorum işte. Mesela neden okul değiştirdiğini çok merak ediyorum. " "Sormadın mı ona?" dedi Göktuğ alaycı bir sesle. Gökhan, abisinin alaycı tavrına karşın gözlerini devirerek "Sordum Göktuğ." dedi hafif bir kızgınlıkla. "Ama anlatmadı. " "Demek anlatmadı." dedi Göktuğ alaycı tavrını sürdürüp gülerken. "Bak sen." "Neyse ya." dedi Gökhan konuyu kapatırcasına. "Bir önemi yok zaten. Benimkisi de laf işte. Konuşmak olsun." Göktuğ bu boş vermiş tavırlara gülerek kardeşinin omuzuna koydu elini. "Madem bir önemi yok deminden beri ne diye merak ediyorum diyorsun? "Boş sokağın ortasında duruverdiler birden bire. Göktuğ kaşlarını kaldırarak kardeşine baktı. "Yoksa sen iki günde hemen hoşlanmaya mı başladın ondan? Canan yetmezmiş gibi bir platonik de sen çıkma başıma." Gökhan, abisinin son söylediğine gülerek "Saçmalama lan." dedi. "Ne platoniği? Hem zaten onu çok iyi tanımıyorum. Hakkında doğru dürüst bir şey bilmediğim bir insandan neden hoşlanayım?" Gökhanın cümlesinden sonra evlerine varana kadar daha da konuşmamıştı iki kardeş. Göktuğ apartmandaki insanları rahatsız etmemek adına ses yapmamaya özen gösterip anahtarla evin kapısını açıp içerisinin karanlık olduğunu gördüğünde annesiyle babasının çoktan uyumuş olduğunu anladı. Kardeşiyle birlikte sessiz adımlarla içeriye girdiğinde direk odalarına girdiler. İki kardeş aynı odayı paylaşıyordu. Odanın duvarları hep sevdikleri futbolcuların posterleriyle doluydu. Çoğunlukla Fenerbahçeli futbolculardı. Hatta yatak örtüleri bile Fenerbahçe amblemliydi ve sarı lacivert renklerini barındırıyordu. Gökhan balkona çıkıp sandalyeye oturarak bir sigara yaktığında Göktuğ da kardeşinin karşısına oturup kardeşinin elindeki sigaraya kaşlarını çatarak baktı. "Şu zıkkımı benim yanımda içmesen ölür müsün?" Gökhan sigarasından bir fırt çekip abisini daha çok sinir etmek istercesine dumanı abisine doğru üfleyerek "Bir kere de laf etmezsen olmaz." dedi. Göktuğ tişörtünün yakasını çekiştirerek "Ne yapayım oğlum nefret ediyorum kokusundan." dedi söylenircesine. "Üstüme başıma siniyor bütün kokusu." Açık duran balkonun kapısına baktı. "Ha şimdi balkonun kapısı da açık kaldı, bütün koku içeriye girdi." "Tamam uzatma." dedi Gökhan abisinin hep aynı sitemlerinden bıkmış bir şekilde. Ardından düşünceli bir hale bürünüp masanın üzerinde duran sigara paketiyle oynadı. Bir süredir aralarında süren sessizliği bozarak "Sence." dedi mırıldanırcasına Gökhan. "Ona mesaj atsam mı , hani ne yapıyorsun babında." Göktuğ umursamazca omuzunu silkip "Ne yaparsan yap." dedi. Gökhan ondan istediği karşılığı görmeyince hiçbir şey söylemeden içinden geçeni yapmak isteyip telefonunu eline aldı. "Ne yapıyorsun :))" Serenaya mesajı gönderdikten sonra tek tık olduğunu fark etti gönderdiği mesajının. 'Uyuyor herhalde' diye düşündü. Telefonunu kilitleyip kapüşonunun cebine koyduktan sonra ayağa kalkıp "Ben yatıyorum. " dedi esneyerek. "Uykum geldi." "Benim daha uykum yok." dedi Göktuğ düz bir sesle. "Peki. Sana iyi geceler."
⚫️ Serenay uykusunun arasında uzun süre çaldıktan sonra kapanan telefonunu işiterek gözlerini açtığında aklına birden bire Buğra ile dün akşamki yaşadığı tatsızlık geldi . "Allah'ın cezası. " diye mırıldandı. "Uykumun içine etti." Kimin aradığını görmezse de onun aradığını tahmin edebiliyordu. Dün akşamdan beri arayıp duruyordu kendisini. En sonunda açıp uyuyacağını ve kendisini rahat bırakmasını söyleyerek aramayı bırakmasını sağlamıştı. Bu sabah da yine o aramış olmalıydı. Yerinde doğrularak telefonunu eline aldığında yine telefonu çalmaya başlamıştı ve arayan kişiyi görünce yarı şaşkınlıkla neden aradığına bir anlam veremeyerek telefonu açıp kulağına koydu. "Efendim Gökhan?" dedi sesinin uykulu çıkmasını umursamadan. "Serenay deminden beri arıyorum açmıyorsun. Uyuyor muydun yoksa?" Uykusundan uyandıran kişinin Buğra değil de Gökhan olduğunu şimdi anlamıştı. "Evet. " dedi gülümseyerek Serenay. "Uykumun arasında telefonumun zil sesini duyarak uyandım." "Farkında mısın bilmiyorum ama dersin başlamasına bir saat kaldı. " Serenay hızla yataktan fırlayarak "Ciddi misin sen?" dedi. "Uyuyakalmışım ya. Okul eve yakın olsa neyse de. Epey yol var. Gökhan senden bir ricam var. Benim yerime imza atabilir misin? Biraz geç kalabilirim çünkü. " Gökhan onun tatlı telaşına gülerek "Biz de şimdi çıkacağız evden daha Serenay." dedi. Birkaç saniye duraksadıktan sonra cümlenin gerisini getirdi. "Ben de seni şey için aradım, hazır okula giderken seni de alırız arabayla evden hem birlikte gitmiş oluruz diye. Hatta evden çıkmış olabileceğini bile düşündüm ama çıkmamış olmana sevindim." "Tamam. " dedi Serenay sevinçli bir şekilde. Geç kaldığı yetmezmiş gibi bir de üstüne otobüsün gelmesini bekleyemezdi."Konum atarım sana ben. Ben de siz gelene kadar hazırlanmış olurum. " "Tamam. Görüşürüz o halde." Serenay telefonu kapattıktan sonra Gökhan'a konum attığında ondan gece yarısı kendisine gelen mesajı daha yeni görmüştü. Şu an bunlarla uğraşacak hali yoktu. Acelesi vardı. Alelacele tuvalette işlerini hallettikten sonra dolabından rastgele bebe mavisi tişört ve kot pantolon çıkarıp çabucak giyindi üstünü. Çilek sarısı saçlarını da at kuyruğu yaptıktan sonra çantasını hazırladı. Gökhan'ın gelmesini bekleyene kadar kendisine hazırladığı sandviçi mutfakta yedi ve onun gelmesinin ardından annesiyle vedalaşarak aşağı indi.
⚫️ Serenay hocayı pür dikkat dinlerken birden bire telefonun çalmasıyla birlikte irkilirken çoğu göz ona dönmüştü. Hoca cümlesi yarıda kalmış bir şekilde Serenaya baktı. Telefonunu sessize almayı unutmuştu derse girerken. "Özür dilerim." dedi Serenay mahcup olmuş bir şekilde sessize alırken telefonunu. Hoca cümlesine kaldığı yerden devam ederken hemen yanında oturan Canan kısık bir sesle sorarak merakla "Kimdi o arayan?" dedi. "Hiç." dedi Serenay elinde tuttuğu kurşun kalemin başını hafifçe dişlerken. "Birisi işte boş ver." "Peki bakalım." dedi Canan imalı bir sesle. "Öyle olsun." Serenay dağılan dikkatini toparlayıp yine kendisini hocaya vermişken telefonun titreşimi dikkatini dağıttı bu sefer. Neyseki bu sefer ona dönen gözler ve kendisine tip tip bakan bir hoca olmamıştı. "Ben dışarıya çıkayım da konuşayım bir şununla." dedi Serenay telefonu eline alıp kendisine meraklı gözlerle bakan Canan'a . "Daha da girmem zaten derse az kaldı bitmesine." Gökhan'ın bakışları Serenaya dönse de iki kızın konuşmalarını duyamıyordu. "Bana arada anlatacaksın." dedi Canan ısrarcı bir tavırla. Serenay ona bir yanıt vermeden kalkarak hocadan çıkmak için izin aldı ve sınıftan çıktığında kafeteryaya inerken aynı zamanda kendisini arayıp duran Buğrayı geri aradı. "Ben de Serenay benimle ne zaman konuşacak artık diyordum." Telefon açılır açılmaz Buğranın alaycı sesini işittiğinde Serenay "Niye beni arayıp duruyorsun Buğra? Ne var?" diye bağırdı bütün öfkesini kusarcasına. Kafeteryaya ulaştığında köşedeki boş masalardan birisine oturdu. "Derste beni arayıp durdun, dikkatim dağıldı hep senin yüzünden." "Derste olduğunu bilmiyordum güzelim özür dilerim." dedi Buğra mahcup bir sesle. "Ne söyleyeceksin?" dedi Serenay sert bir şekilde. Buğranın sesini işitmediğinde sinirli bir ısrarla "Evet. Seni dinliyorum." dedi. "Serenay önce bir sakin olsan. " Buğranın sakinliği kendisini daha da sinir ederken "Olamıyorum Buğra!" dedi tutumunu sürdürerek. "Olamıyorum, elimde değil." "Serenay gerçekten bak sandığın gibi bir şey değil. Sadece arkadaşım bana ailevi bir sorununu anlatıyordu kimsenin de bilmesini istemiyor haliyle o yüzden senden öyle gizledim.Bak sana yemin ederim düşündüğün gibi bir şey değil." "Çok rahatladım Buğra gerçekten(!)" Serenayın alaycı tavrına rağmen Buğra sakinliğini korumaya çalışarak "Yemin ederim bak öyle. " dedi. "Ben seni bu kadar çok severken sence ben başka kızlarla flörtleşir miyim ? Aklına hemen o mu geldi gerçekten? Ondan mı tavır yapıyorsun bana?" "Orasını ben bilemem." dedi Serenay imalı bir sesle. "Sen biliyorsun. Sonuçta yanında değilim bütün gün ne haltlar yiyorsun yemiyorsun. Orasını bilemem ben." "Güzelim ne olur böyle konuşma." Serenay onun üzgün olduğunu sesinden hissederken "Ben senin normalde mesajlarını bile okumam biliyorsun sen de. " dedi az öncekine nazaran daha sakin bir ses ile."Hatta sana sokulduğumda bile gözüm telefonuna hiç çarpmıyor. Dün akşam böyle sanki ben okuyacakmışım gibi birden bire telefonunu gizlemen hiç hoş değildi." "Evet güzelim haklısın ama adamın özeliydi yani sonuçta. Kimsenin bilmesini istemiyor. Adam bana güvenmiş anlatmış yani." "Söylediklerine inanmamı mı bekliyorsun?" dedi Serenay alaycı bir sesle aynı zamanda Buğranın söyledikleriyle tekrar sinirlenirken . "Çocuk mu var senin karşında? Ben senin arkadaşının özelini görsem ne olacak görmesem ne olacak be? Ben ne yapabilirim senin arkadaşına? Bana ne senin arkadaşının özelinden. Sen kime yutturuyorsun bu palavraları? Başka bir şey olmazsa benden gizlemezsin bu kadar." "Güzelim yapma böyle. Evet benim yaptığım hoş değildi ama asıl senin bana bu şekilde dokundurmalar yapman hiç hoş değil." "Kapatıyorum ben Buğra!" Serenay telefonu yüzüne kapattıktan sonra ayağa kalkıp sinirle sandalyeyi geri iterek kendisine kahve aldı ve demin kalktığı masada kimsenin oturmadığını görünce yine aynı yerine oturdu. Kahvesini içerken biraz olsun sakinleşmişti ve sinirleri yatışmıştı. Canan'a erkek arkadaşıyla arasındaki sürtüşmeden bahsedip fikrini almak istiyordu. Bakalım o ne diyecekti? Canan'la Yaren'in masaya geldiğini görünce Canan sandalyesini Serenaya doğru yakınlaştırarak oturdu. Yaren ise asık bir suratla Serenayın tam karşısına oturdu. "Evet. ." dedi Canan imalı bir gülümseme ile."Anlat bakalım. Kimmiş bu şahıs seni dersinden edecek kadar rahatsız eden?" Serenay uzun at kuyruğunu sol omuzuna atarak "Erkek arkadaşım." dedi sıkıntıyla nefesini üfleyerek. Yaren'in asık olan suratı birden bire bundan mutlu olmuş bir şekilde gülümserken "Senin erkek arkadaşın mı var?" dedi. Serenay ona düz bir ifadeyle baktıktan sonra Canan'a döndü ve yaşadığı tatsızlığı anlattı. Yaren de can kulağıyla dinledi aynı zamanda merakla. Canan bir an sessiz kalıp söyleyeceklerini zihninde toparladıktan sonra konuşmaya başladı.
"Serenay yani senden o şekilde gizlediğine göre üzülerek söylüyorum yüzde yüz bir bokluk var. Başka bir bahanesi olamaz bunun. " "Ben de bunu dedim zaten ona." dedi Serenay sinirden sesi yükselirken. "Başka bir şey olmazsa gizler mi benden? Yok arkadaşının ailevi meselesiymiş yok arkadaşının özelmiş. Çocuk mu kandırıyor? O zaman dün akşam söyleseydi bunu. Bugünü mü bekledi söylemek için?" "Boşversene ya." dedi Canan da sinirlenirken. "Yalan söylüyor işte. Kim bilir kimlerle cirit atıyor? Erkek milleti değil mi? Genelleme yapmayayım ama çoğu aynı. Bir de Çetin gibi yakışıklıysa tutma gitsin." Yaren lafa atılarak "Serenay." dedi kendisine dikkatini vermesini istercesine bir tınıyla. Serenay gözlerini onun yüzüne diktiğinde Yaren yutkundu ve ardından konuşmaya başladı. "Erkek arkadaşın doğruyu söylüyor olamaz mı? Böyle şeyler düşünüyorsan güvenmiyorsun demek ki ona." Canan'a döndü. "Canan sen de saçma sapan şeyler söyleyip kızı dolduruşa getirip durma daha çok. " "Ne ya?" dedi Canan Yareni tersleyerek. "Doğruyu söylüyorum ben. " "Evet güveniyorum." diye cevap verdi Serenay Yarene. "Sadece birden bire gizledi benden telefonunu ona anlam veremedim. Sanki benden bir şey saklıyormuş gibi. " "İşte anlatıyorsun ya deminden beri arkadaşının özeliymiş falan diye. " dedi Yaren aksine onu daha çok ikna etmek istercesine. "Arkadaşının özelini okumanı istemiyor demek ki. Çocuğa aşırı tepki gösteriyorsun. Bence bu kadar tepki göstermemelisin. " "Ne yapayım?" dedi Serenay alaycı bir gülüşle kaşlarını kaldırarak. "Anlayış mı göstereyim?" "Siz kaç senedir berabersiniz?" diye sordu Yaren sorusuna açıklık getirmek istercesine. Serenay dudaklarını kıvırarak "Bir buçuk sene falan oldu herhalde." dedi. "Bak." dedi Yaren hafif bir gülümsemeyle. "Sen çok güzel bir kızsın. Çillerin, saçların. Sence eğer o düşündüğün şeyi yapıyorsa senin gibi bir güzel kızla neden vaktini harcasın o kadar buçuk sene?" "Yaren sen salak mısın ya?" dedi Canan onun söylediklerine anlam veremiyorcasına ters bir sesle. "Bunun seneyle ne alakası var? Olacak oldu mu olur her türlü. Hem Serenayla çıkar hem başka kızlarla konuşur. " Serenayın kendisine sert sert baktığını görünce hemen lafı çevirdi. "Yani ben örnek verdim. Tam olarak bilemeyiz bunu tabii ama bu kadar çok gizlediğine göre var yüzde yüz bir şey." "Valla ben şu an hanginizin dediği doğru , hanginizin dediği yanlış onu anlayamadım." dedi Serenay histerik bir gülüşle. "Ben mi haklıyım yoksa fazla mı tepki veriyorum?" "Bence fazla tepki veriyorsun." dedi Yaren tutumunu sürdürmeye devam ederek. Canan ona gözlerini devirerek destek olmak istercesine Serenayın omuzunu sıktı ve yumuşak çıkan sesiyle konuşmaya başladı. "Canım benim sen içinden hangisi geliyorsa onu yap. Sen sorduğun için sadece biz o şekilde olabileceğini söyledik. Benim dediğim gibi de olabilir, Yaren'in söylediği gibi doğruyu da söyleyebilir." Uzanıp arkadaşının yanağını öptü. "Tamam mı? Sıkma tatlı canını." Serenay ona gülümseyerek arkadaşının elini sıktı ve ardından burnuna dolan keskin ve ferah bir kokuyla birlikte Yaren'in arkasına geçip kollarını boynuna dolan Göktuğa baktı. Gülümseyerek sevgilisinin iki yanağına birden öpücük kondurduktan sonra sevgilisine yakın olacak bir şekilde oturdu. Kendisinden önce kokusu yayılmıştı etrafa. Kokuyu hayranlıkla içine çekti gizliden gizliye. Ardından gözlerini dikip Göktuğa baktı. Üzerindeki siyah gömleği, esmer teniyle ve kirli sakallarıyla birlikte çok güzel bir uyum oluşturmuştu. "Ben çikolata alıyorum." dedi Canan kalkıp yanlarından giderken. Serenay sandalyeye geri yaslanmış bir şekilde kollarını göğsünde bağlayarak Göktuğ ile Yarene bakıyordu düz bir ifade ile. Yaren gülerek Serenaya baktı ve ardından Göktuğa döndü. "Göktuğ, biliyor musun Serenayın erkek arkadaşı varmış. "Göktuğ bu cümle ile birlikte Serenayın anlam veremediği bir ima ile onun yüzüne baktı."Ama Serenay aralarında yaşadığı bir anlaşmazlıktan dolayı ona fazla tepki gösteriyor. Ben de fazla tepki vermemesi gerektiğini söyledim." "Ben ne yapayım?" dedi Göktuğ boş bir ses ile Yarene çevirirken bakışlarını. "Bunu bana neden söylüyorsun şimdi?" "Hiç . " dedi Yaren omuzunu silkerek. Serenay cebinden sigara paketini çıkarıp dudaklarının arasına sigarayı yerleştirirken paketi fırlatırcasına masaya koydu ve çakmağıyla yaktıktan sonra içine çekip dumanı ikisine doğru üfledi. Göktuğun yüzünü buruşturduğunu görünce keyifle gülümsedi. Göktuğ dumanı kendisinden uzaklaştırmak istercesine elini oynatarak "Bu duman da bana bana geliyor." dedi. "Ben ne yapayım?" dedi Serenay umursamazca. Göktuğ Serenaya alayla gülerek "Çil." dedi onunla uğraşmak istercesine . "Neden okul değiştirdiğini anlatmıyorsun?" Serenay kaşlarını çatıp "Git işine ya!"dedi tersleyerek. "Ayrıca bana da çil deme. Bana adımla hitap et edeceksen." "Ama ben isminle değil, çil diye hitap etmek istiyorum sana." Yaren ikisine birden kızgın bir ifadeyle bakarken "Boş yapma Göktuğ kapa çeneni!" dedi. Serenay başını başka bir yöne çevirirken Canan'ın geliyor olduğunu gördü ve gülümseyerek arkadaşına baktı. Canan masaya çikolataları koyarak sandalyesine oturduğunda çikolatalardan birisini Serenaya diğerini de Yarene uzatırken Göktuğ "Bana yok mu?" dedi imalı bir ses ile. Canan ona gülümseyerek çikolatayı uzatırken "Sana tabii ki de var." dedi. Serenay bir el tarafından at kuyruğunun bozulup gevşetildiğini hissederken başını geriye doğru yatırıp Gökhan'ın yaptığını gördü. "Gökhan neden bozdun saçımı?" dedi sahte bir kızgınlıkla aynı zamanda gülerken. Ardından bozulan saçlarını eliyle düzeltip yeniden at kuyruğu yaptı. Gökhan ona gevşek bir gülüşle baktığında Canan'ın yanına sandalye çekip oturdu. "Niye geç geldin?" diye sordu Serenay merakla. "Hiç ya öyle sınıfta takılmak istedim." dedi çikolatalardan birisini alıp açarken. "Sonra sarmadı ineyim dedim bizimkilerin yanına." "İyi yapmışsın." Canan da çikolatalardan birisini açıp yemeye başlarken Göktuğun yanına sandalye çeken Çetin'i görür görmez birden heyecan sardı kendisini.Kalbi hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Yaren imayla Canana baktı onun gelmesi üzerine."Ne yapıyorsunuz?" dedi gülümseyerek Cananın hayran olduğu tok sesiyle. Göktuğ Çetin'in masaya gelip oturuyor oluşundan hiç memnun olmamış bir şekilde kaşlarını çatıp sessiz sessiz dururken Gökhan ise "Ne yapalım? Aynı işte." diye cevap verdi hafif bir gülümseme ile. Çetin'in yeşil gözleri Canan'ın mavi gözlerine hizalanırken "Nasılsın çikolata güzeli?" dedi Canan'ın aklını başından alan bir gülümseme ile. Serenay meraklı gözlerle ikisini izlerken Canan heyecandan nefesini tutmuş bir şekilde gülümseyerek "İyiyim." dedi gözlerini ondan kaçırarak. "Sen nasılsın?" Göktuğ kızgın bakışlarını Canan'ın üzerine dikerek baksa da Canan farkında değildi bu kızgın bakışların. "İyiyim iyiyim." dedi Çetin oturduğu sandalyesinde daha da yayılarak. Canan onun kendisine hal hatır sormasına sevinirken Yaren ise imalı gülüşüyle Canan'ın koluna hafifçe vurdu. Çetin Serenaya çevirdi bakışlarının odağını. "Senin de telefonun varya bir türlü susmak bilmedi." dedi şakacı bir tavırla derste telefonunun çaldığını hatırlatarak. "Bir kere çaldı ya sadece." dedi Serenay onun cümlesine gülerek. Göktuğ oflayarak nefesini verirken "Ben kalkıyorum." dedi sert bir sesle ayağa kalkarken. "Daral geldi." Yaren gözlerini ona dikip bakarken Göktuğ elini uzattı kendisine doğru. "Yaren hadi." Yaren onun otoriter sesi üzerine "Ben oturacağım Göktuğ sen git." dedi. "Yaren. Bir daha tekrar etmek istemiyorum." Göktuğun tekrar sertçe vurgulaması üzerine Yaren daha fazla uzatmayıp ayağa kalktı ve sevgilisinin elini tuttu. Çetine uyuz olduğu için sevgilisinin gitmek istediğini biliyordu. O yüzden anlayabiliyordu onun daha fazla durmak istemediğini. "Görüşürüz sonra." dedi Yaren elini sallayarak onlara ve sevgilisiyle birlikte uzaklaştı.
Çetin'in de ayağa kalkması üzerine "Biz de sınıfa gidelim artık." dediğinde hepsi birden onu onaylayıp sınıfa gitmek için ayaklandılar.
⚫️ Serenay onlarla birlikte arabadan indiğinde geldikleri kafeyi görünce birden bire tuhaflaşmıştı ve olacaklardan korkmaya başlamıştı. Çünkü geldikleri kafe eskiden eğitim gördüğü üniversitesine çok yakın bir kafeydi ve eskiden sıklıkla gittiği bir kafeydi. Ders çıkışı hep birlikte bir kafeye gidip oturmaya karar vermiştiler. Geldikleri kafede eski sınıfındaki arkadaşlarıyla karşılaşmaktan korkuyordu. Özellikle yeni arkadaşlarının yanında onlarla karşılaşmak en son isteyeceği şeydi. Kafeden içeriye girerken Canan'a doğru yaklaşarak "Niye buraya geldik?" dedi tedirgin bir şekilde. "Başka yere gitseydik keşke." Göktuğ araya girerek alayla "Niye çil?." dedi onu uyuz etmek istercesine. "Burayı beğenmedin mi? Ben çok beğendim şahsen ferah bir kafe." "Beğenmedim." dedi Serenay sesini ona yükselterek. Göktuğ onun sesini yükseltmesine gülerken Serenay gözlerini devirdi ve Gökhan'la Canan en köşedeki masaya cam boyu caddeye bakan tarafa doğru oturdular. Ardından üçü de boş masalardan kaptıkları sandalyeyi alarak onların oturduğu yere oturdular. Masadakiler gülüşerek aralarında konuşup aynı zamanda önlerindeki içeceklerini içerken Serenay sessiz bir şekilde etrafına bakınıyordu ve kendisine içecek bile söylememişti. Çünkü hissettiği tedirginlikten dolayı midesi bulanıyordu. Buraya gelmesi hiç iyi olmamıştı daha doğrusu onların bu kafeyi neden tercih ettiklerini hiç anlamıyordu. Tedirginliği Canan'ın gözüne çarparken "Serenay." dedi. "Neyin var? Neden hiç konuşmuyorsun? İçecek de söylememişsin kendine." "Midem bulanıyor." diye cevap verdi Serenay. "Çok tedirgin görünüyorsun." dedi Canan ilgiyle. "Yoksa kafeyi mi beğenmedin?" "Evet. Başka bir kafeye gitseydik daha güzel olurdu." "Tüh." dedi Yaren sahte bir tavırla . "Keşke sana sorsaydık canım hangi kafeye gideceğimizi biz de rotamızı ona göre yönlendirirdik." Serenay Yareni kale almayıp "Geçer şimdi ya." dedi kendisine bakan Canan'a. "Boşver sen beni." "İstiyorsan bir naneli limonata söyle kendine iyi gelir midene." dedi Gökhan gülümseyerek Serenaya. Serenay önündeki limonatasını içerken duyduğu tanıdık bir ses ile irkilirken arkasını sese döndü gözlerini büyüterek. Serenayın bu davranışı masadakilerin gözünden hiç kaçmamıştı. Serenayın korktuğu şimdi başına gelmişti işte. Eski sınıfında kendisiyle sürekli uğraşan iki kızla karşılaşmıştı. Sarı saçlı olan kız eskiden çok yakın arkadaşıydı üniversitede. Kutaydan hoşlanan ve kendisini Kutaydan kıskanan kız oydu işte. "Serenay! Hangi rüzgar attı seni buraya!" Bu cümleyi eskiden yakın arkadaş olduğu kız Simge söylemişti. Pis pis baktı Serenaya . "Yeni arkadaşların mı onlar? Okul değiştirmişsin. Hiç haber vermiyorsun bize." Serenay ona hiçbir cevap vermeyip önüne dönerken limonatasından bir kaç yudum içti bardağındaki pipetiyle çekerek. Masadakilerin hepsi bir gerilimin olduğunun farkındaydı. Yaren sinsi bir gülümseme ile Serenaya "Bizi arkadaşlarınla tanıştırmayacak mısın?" dedi. Simge Yarene gülerek alaycı bir sesle "Aranıza kimi aldığınızı bilmiyorsunuz hiç." dedi Serenayı küçük düşürmek istercesine. Gökhan'la Canan, onun konuşmalarına karşılık ters bakışlar atıyordular Simgeye. Aynı zamanda ne söyleyeceğini merak ederek sessizce dinliyorlardı."Bakmayın onun öyle sessiz sessiz iyi durduğuna. Ne sinsidir o varya. Saman altından su yürütüyor hep." Simgenin yanındaki esmer kız , arkadaşını doğrulayarak "Sessizlerden korkacaksın asıl." dedi. Yaren dirseklerini masaya koyup ellerini birleştirerek "Anlatsanıza siz neler yapmış Serenay böyle?" dedi. Serenaya dikti gözlerini . "Sonuçta yanımızdakinin ne mal olduğunu anlayalım da ona göre bundan sonra muamele yapalım." Gökhan Serenayın gözlerinin dolduğunu görürken "Yaren!" dedi sert bir tepkiyle. "Cümlelerine dikkat et." "Neler yapmadı ki?" dedi Simge keyifli bir şekilde elini oynatarak. "Benim hoşlandığım çocuğa göz koydu. Benim hoşlandığımı bile bile hem de. Daha ne yapsın? " Eliyle Serenayı gösterdi. "Böyle bir arkadaş olmaz olsun." Serenayın gözyaşları yanaklarından süzülürken Serenay hala ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Korktuğu başına gelmişti, bir zamanlar en yakın arkadaşı olduğu kişi şimdi yeni arkadaşlarının önünde kendisini çirkin iftiralarla rezil ediyordu. "Vay beee." dedi Yaren sahte bir şaşkınlıkla. "Bak sen ona. Ne sinsiymiş de haberimiz yokmuş meğersem. Bu kafeye gelmemizde bile varmış bir hayır. Yoksa hiç öğrenemeyecekmişiz." "Çil." dedi Göktuğ her zamanki alaycı tavrını takınarak. "Sen neler neler yapmışsın böyle? Neler söylüyor kızlar böyle?" Serenay daha fazla dayanamayarak çantasını alıp kendisini direk dışarıya atarken serbest bıraktı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı yere çömelerek. Canan ayağa kalkarak "Defolun!" dedi iki kıza birden sesini yükselterek. "Saçmalıklarınızı alın ve defolun gidin buradan." "Gideceğiz zaten." dedi Simge onu ağlatmanın vermiş olduğu keyif ile. "Sadece bilin istedik. Yanınızdakinin ne mal olduğunu anlamanızı istedik." "Asıl sizin ne mal olduğunuz ortada da neyse." dedi Canan buna karşılık. "Şimdi sizinle tartışarak seviyenize inemeyeceğim." İki kız keyifle kafeteryadan çıkarken köşede ağlayan Serenaya alaycı bir bakış atıp uzaklaştılar. Serenay ağlamasını sürdürürken yoldan geçenlerin bakışları umurunda bile olmuyordu. Yaren ve Göktuğ o kızlara inanmıştı bile sakız olmuştu ağızlarına. Gökhan elindeki pet şişe suyla Serenayın yanına gelerek tutup kaldırdı ve kendisine doğru çekerek sarıldı. "Geçti güzelim." dedi sırtını sıvazlarken. "Geçti." Gökhan onun saçından yayılan şampuan kokusuyla ve onun yakınlığını hissetmesiyle birlikte kalbinde anlam veremediği kıpırtılar oluştu. Şu an bu kıpırtılara anlam verecek hali olmazsa da saçlarından yayılan kokuyu içine çekmeden edemedi. "Ben hiçbir şey yapmadım Gökhan." dedi Serenay hıçkırıklarının arasından. "Hiçbir şey yapmadım." "Biliyorum." dedi Gökhan oldukça yumuşak bir sesle. "Sen o karakterde bir insan değilsin. Seni karalamaya çalıştıkları besbelli." "Ben onlardan kurtulmak için okulumu değiştirdim Gökhan. Benim neler yaşadığımı bilmiyorsun." dedi Serenay başını onun göğsünden kaldırıp yüzüne bakarken. Gökhan iki eliyle birden onun yüzünü kavrayıp ondan uzaklaştı ve su şişesinin kapağını açıp suyu ona uzattı. Serenay sudan birkaç yudum içtikten sonra Gökhan'a şişeyi geri verdi ve Canan'ın geldiğini gördü. Canan Serenayı kendisine doğru çekip sarılırken "Ben inanmıyorum o kızlara tamam mı?" dedi şefkatli bir sesle. "Ben o seviyesiz haset kızların söylediği hiçbir şeye inanmıyorum. " "Ama Göktuğ ve Yaren inandı." dedi Serenay buruk bir şekilde. "Biz Gökhan'la yanında olarak inanmadığımızı yeterince açık bir şekilde belli ediyoruz ." diye cevapladı Canan gülümseyerek. Gökhan şimdi ondaki dalgınlığının ve sessizliğinin sebebini çok iyi anlamıştı . Neler yaşamıştı kim bilir ? Hıçkırıkları çok acı çektiğini fazlasıyla ele veriyordu zaten.
⚫️ |
0% |