Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6.Bölüm

@moonliiighht

"İyi okumalar!"

 

⚫️

Serenay karşısına dikilen erkek arkadaşı Buğraya gözlerini dikti. Gelmiş olmasına şaşırmamıştı.

"Burada ne işin var senin?"

Araları limoni olduğu için ters bir tavır sergilemişti Serenay .

"O çocuk kimdi?" diye sordu Buğra direkt. "Sarıldığın?"

Buğranın bu imalı söylemine karşılık Serenay "Arkadaşım." dedi düz bir sesle. "Sınıftan."

Buğra bir şey hatırlarcasına kaşlarını çattı."O anlattığın arkadaşın mı? Kutay olan?"

"Hayır .İsmi Gökhan." dedi Serenay açıklama yapmaya girişirken. "Yeni arkadaşım. Biraz kötü olduğum için beni aradı da hava aldık biraz." Birden bire tavırları asabileşti. "Hem ben sana niye açıklama yapıyorum ki? Eve geç kaldım zaten. Bir de sana ayaküstü açıklama yapıyorum."

Buğra ilgiyle Serenaya bir adım daha yaklaştı. "Ne oldu? Neden kötüsün, tartışmamız yüzünden mi? İnan ki sandığın bir şey değil. Arkadaşım bana özelini anlatıyordu-"

Serenayın ani bir hamle yaparak sarılması Buğranın cümlesinin kesilmesine sebep olmuştu. Buğra da kollarını ona sardı gülümseyerek. Kendisine inanmış olmasına mutlu olmuştu. Serenay aslında inanmaktan daha çok destek bulmaya ihtiyacı olduğu için sarılmıştı. Çünkü Buğra da kendisine inananlardan birisiydi. Tıpkı Gökhan gibi.

Serenay geri çekilirken "Sonunda bana inandın." dedi Buğra ima barındıran bir sesle.

"Tartışmamız yüzünden kötü değildim." Serenay ona yeniden bir açıklamada bulundu. "Başka şeyler oldu. Sana anlatırım daha sonra."

Buğra kollarını göğsünde bağlayıp sabırsızlıkla "Şimdi anlat." dedi.

Serenay oturduğu apartmanı işaret ederek "Eve gitmem lazım." dedi. "Çok geç oldu."

"O zaman yarım saat bir yerde oturalım."

Serenay kaşlarını kaldırıp "Yarım saat ama." dedi kabul ederek. Buğra güldü. "Tamam. Yarım saat."

 

⚫️

Hava yağmurlu ve soğuk geçen bir haftanın ardından ilk kez güneşli ve ılıktı bugün. Ve havanın güneşli olması, Serenayın enerjik bir şekilde uyanmasını sağlamıştı.

Serenay makyaj aynasının önündeki takı kutusundan küçük kalp şeklindeki taşlı altın küpelerini bulup kulağına taktı ve boy aynasından kendisini baştan aşağı süzerken özgüvenle gülümsedi.Karpuz kollu siyah V yaka dar bir bluz ve altına da İspanyol paça siyah pantolon giymişti. Saçlarına maşayla şekil verip hafif bir makyaj yapmıştı. Kafasına koyduğunu yapıp derslere gitmemişti fakat Cananın doğum gününe gidip yanında olacaktı. Hediye olarak müzikli kar küresi almıştı.

Hiçbir şeyi umursamayacaktı artık, insanların söylediğine takılmayacaktı. En azından bunu deneyecekti. Madem yeni bir başlangıç yapmıştı kendisine, yeni bir başlangıç yapmış gibi davranmalıydı.

Annesinin kapıyı tıklatıp odaya girmesi üzerine Serenay gülümseyerek annesine döndü. "Kızım çok güzel olmuşsun." dedi Gülçin Hanım kapıyı kapatıp odaya girerek. Serenay annesine sıkıca sarıldı.

"Teşekkür ederim anne."

Gülçin Hanım kızından uzaklaşırken gülümsedi. "O üç gün önceki halinden hiç eser yok. Maşallah çok mutlu gözüküyorsun. Allah da bozmasın mutluluğunu. O akşam o çocukla buluşman sana iyi geldi." Kızına alttan alttan ince bir ima dokundurdu." Demek ki Gökhan denilen çocukla buluşman gerekiyormuş."

"Mutluyum işte." dedi Serenay umursamaz bir tavırla. "Gökhan'la ne alakası var bunun? Gökhan benim arkadaşım sadece."

Annesi kızının üstüne gitmek istercesine gülümseyerek başını hafifçe yana yatırdı. "Ben bilmem."

"Of anne ya!"

Anne kızın tatlı atışması telefonun çalmasıyla bölünmüştü. Serenay arayanın Gökhan olduğunu görerek telefonu açtı gülümseyip ve kulağına koydu.

"Efendim Gökhan."

Annesi kaşlarını kaldırıp kızına imayla baktı ve kızının konuşmalarını hareketlerini izlemeye başladı. "Doğum gününe geliyorsun değil mi Serenay?"

Gökhan'ın sesi heyecanlı çıkmıştı. "Evet hazırım hatta. "

"Süper! Alayım seni o zaman ben birlikte gitmiş oluruz."

"Gerek yok. " dedi Serenay itiraz ederek."Kendim gelirim. Sen sadece bana Canan'ın evini konum at yeter."

Gökhan Serenayın itirazı üzerine ne diyeceğini bilemeyip heyecanlandı daha çok. Israrcı davranıp onu bunaltmak istemiyordu . Boğazını temizleyip yeniden konuşmaya girişti. "Aslında ben evden yeni çıkıyorum da ondan hani hazır geçerken seni de alırım diye demiştim. O yüzden. "

Serenay kabul etmişçesine omuz silkti sanki karşısındaymış gibi. "Tamam o zaman madem hazır geçiyorsun senin için zahmet olmayacaksa al beni."

"Ne zahmeti saçmalama! Geçerken alacağım işte seni. Bunda bu kadar büyütülecek bir şey yok."

Serenay onun söylediklerine gülerek "Tamam." dedi. "Görüşürüz o halde."

 

"Görüşürüz."

"Gökhan seni almaya mı geliyormuş ?"

Serenay telefonunu makyaj aynasının üzerine koyup büyük siyah çantasına Canan'ın hediyesini ve makyaj çantasını koydu. "Evet anne." dedi bunalmış bir şekilde. "Almaya gelecekmiş geçerken."

"Gökhan nasıl bir çocuk?"

Serenay, annesinin merak içeren sorusu karşısında gözlerini devirmemek için kendisini zor tutarak "İyi bir çocuk." dedi. "Sempatik. Bir de abisi var Göktuğ adında. Ama Göktuğ ile Gökhan kadar yakın değiliz. "

"Demek abisi var." dedi Gülçin Hanım başını sallayarak. Ardından ciddi bir tavır ile konuşmaya başladı. "Nasıl insanlar ile arkadaş olduğunu bilmem gerekiyor sadece. Yine üzülmeni istemiyoruz güzel kızım. Yeni bir başlangıç yapacağım dedin, biz de kabul ettik. "

"Biliyorum." diye cevap verdi Serenay. "Ayrıca Gökhan üzerinden de bir anlam çıkarmana gerek yok anne, o benim arkadaşım."

Gülçin Hanım kızının söylediklerini duymazlıktan gelip konuşmasını sürdürdü."Biraz zaman geçtikten sonra oturmaya çağırırsın , daha yakından tanışmak isterim arkadaşlarınla. "

Serenay kıyafetine ve boynuna parfüm sıktıktan sonra kapağını kapatıp yerine koydu ve dönüp annesine baktı. "Oldu anne, çağırırım."

 

⚫️

Serenay merdivenlerden aşağı indikten sonra dışarı çıktı ve apartmanın kapısını kapatıp kendisini bekleyen Gökhan ile göz göze geldi. Ve Gökhan'ı incelercesine süzmeye başladı. Üzerine lacivert batik desenli kapüşonlu bol bir sweatshirt ve bacaklarını hafifçe saran kot pantolon giymişti. Uzayan kirli sakalları kendisini olduğundan daha yakışıklı göstermişti. Gökhan da onu aynı şekilde süzüyordu. Beğenen gözlerle. İspanyol paça pantolonu ve dar bluzu, bütün vücut hatlarını ön plana çıkarmıştı. Güzelliğine ekstradan bir güzellik katmıştı sanki bu kıyafetler ona.

Serenay yavaş bir şekilde ona doğru gelirken Gökhan ise rüzgardan uçuşan çilek sarısı saçlara hayranlıkla baktı. Saçlarına dokunma isteği ile doldu o an. Elini saçlarında gezdirmek ve saçlarının kokusunu içine çekmek.

Serenay karşısına dikildiğinde "Çok güzel olmuşsun." dedi Gökhan beğenisini sesine ve siyah gözlerine de yansıtırken.

Serenay siyah gözlerinin parladığına şahit olmuştu yüzüne bakarken. Hafifçe gözlerini kaçırarak "Teşekkür ederim." dedi. "Sen de fena değilsin Gökhan."

Gökhan içten bir gülümseme ile "Hadi gidelim." dedi. "Doğum gününe geç kalmak istemeyiz değil mi?"

Serenay da ona içten bir gülümseme ile karşılık vererek arabaya bindi ve emniyet kemerini takarken Gökhan'ın da yanındaki yerini almasıyla hızla uzaklaştılar.

 

⚫️

Serenay, Gökhan ile birlikte içeriye girdiğinde Canan'ı görememişti. Kapıyı misafirlerden birisi açmıştı. Kendisine doğum günü sürprizi hazırlandığı için dışarıya gönderildiğini düşünüyordu. Bu düşüncesine kendi kendine güldü.

Gözlerini geniş salonda gezdirdiğinde fazla kalabalık olmadığını görünce rahatladı. Çünkü kalabalıktan fazla hoşlanmazdı. Herkes kendi halinde takılıyordu genellikle. Hoparlörde popüler şarkılardan birisi çalıyordu ve insanların uğultusu şarkının sesini bastırıyordu. Sınıftan birkaç tanıdık kişiyle göz göze gelince onlara hafifçe gülümsedi selam verircesine. Tanımadığı insanlar da vardı içlerinde. Canan'ın yakın arkadaşları olduğunu tahmin etmek zor değildi.

Tavana doğru uzanan rengarenk uçan balonlardan vardı ve duvarlar hatta perdeler bile abartılı bir şekilde süslenmişti . Bu abartılılığa gözlerini devirmeden edemedi. Fazla kalabalık olmadığı için bu abartılılığı fuzuli bulmuştu. Masanın üzeri çeşitli yiyeceklerle doluydu ve tam ortasında kocaman bir doğum günü pastası vardı. Pastanın görünüşünü bile abartılı bulmuştu ve içerideki herkes o meşhur parti şapkalarından takmıştı. Şimdiden sıkılmıştı.

"Serenay yanıma gelsene, bakıp durma öyle uzaktan."

Gökhan'ın bileğinden tutup kendisini çekiştirmesiyle birlikte masanın üzerindeki tepside duran beyaz şarap dolu kadeh bardaklarından birisini alıp bir köşeye çekildiler.

Tam o sırada kendisini izleyen bir çift göz hissetti üzerinde. Başını o izleyen gözlere çevirdiğinde Göktuğ ile göz göze geldi. Göktuğ , sevgilisiyle birlikte ikili koltukta otururken tam da Serenayın görüş açısındaydı. Hafifçe kaşlarını çatmış bir şekilde dik dik bakıyordu Serenaya. Onun gözlerinde de Gökhan'daki parıltıyı görmüştü.

Serenay insanı ferahlatan ve peşinden gitme isteği yaratan parfüm kokusunu aralarında mesafe olmasına rağmen rahat bir şekilde alabiliyordu. Üzerindeki saten haki rengi gömleği kendisini çekici gösterdiğini itiraf etti o an Serenay. Göktuğun fazlasıyla yakışıklı olduğunu kabul ediyordu. Koyu kumral gür saçları ve kirli sakalları. İlk kez kirli sakalın bir erkekte bu kadar çok yakıştığını onda görmüştü. Bir erkeğe kirli sakal ancak bu kadar yakışabilirdi.

Serenay Göktuğun hemen yanında oturan Yaren'in kötü bakışlarını üzerinde hissederken Yareni uyuz etmek istercesine Göktuğa alayla gülümseyip kadehi ona doğru kaldırdı ve bir yudum alıp alkolün boğazından geçmesine izin verdi. Göktuğ ona tepkisizce bakmıştı.

O sırada Yaren onun canını yakmak istercesine karnına elinin tersiyle vurdu.

Göktuğ başını Yarene çevirirken "Nereye doğru bakıyorsun sen öyle?" dedi kızgınlıkla.

Göktuğ oldukça sakin bir şekilde "Bir yere doğru baktığım yok Yaren." dedi. "Başlamayalım yine lütfen. Bugün arkadaşımızın doğum günü. Sorun istemiyorum."

"Sorun yaratan sensin Göktuğ." Yaren bacak bacak üstüne atıp sırtını koltuğa yasladı kollarını göğsünde bağlayarak. Göktuğ bakışlarını tekrar Serenay ve Gökhan'ın üzerine diktiğinde birbirlerine gülümseyerek kadeh tokuşturduklarını gördü.

"Gökhan o kızda zaten ne buluyor, hiç anlamış değilim. "

Yaren'in sinirle sözlerini devam ettirmesi üzerine Göktuğ her zamanki alaycı tavrını takındı. "Bana söyleneceğine Gökhan'a sorsana. Onunla takılan Gökhan. Ben değilim."

Yaren'in sessiz kalması üzerine ciddi bir tona büründü alaycı tavrını sona erdirip. "Ayrıca sen hangi ara bu kadar haset bir insan oldun Yaren?"

"Kardeşin gibi başlama sen de. Haset değilim ben. Sende o kızı uyuz oluyorsun biliyorum."

Göktuğ, Yaren'in kızgınlıkla dile getirdiği tepkisinin aksine sakindi. "Uyuz olacak kadar tanımıyorum. Sadece tek bildiğim bir şey var, o kız geldiğinden beri güzel şeyler hissetmediğim."

"Sen hissetmiyorsan ben hiç hissetmiyorum Göktuğ."

Göktuğ sadece Yarene alaycı bir şekilde gülmekle yetindi ve ayağa kalkıp elindeki kadeh bardağıyla birlikte Gökhan'la Serenayın yanına doğru ilerledi.

Kolunu kardeşinin omuzuna atıp hafifçe karnına vurdu. "Napıyorsunuz ? Takılıyor musunuz?" Gözleri Serenaya kaymıştı bu cümleyi söylerken.

"Gördüğün gibi." diye cevap verdi Gökhan düz bir sesle.

O sırada bir kızın müziği kapatıp sesini duyurmak istercesine yüksek sesle konuşması üzerine herkes sustu. "Canan gelmek üzere arkadaşlar hadi toplanalım." Arkadaşına doğru baktı. "Emre sen de mumları yak, biriniz de perdeleri çekin karanlık olsun."

"Tamam Deniz."

Kızın emredercesine konuşması üzerine Gökhan,Göktuğ ve Serenay herkesle birlikte masanın etrafına toplandılar. Hızlıca perdelerin çekilmesi ve mumların yakılmasından sonra Canan'ın kapıyı anahtarla açtığı sesi duyarak heyecanlandılar. Yaren oturduğu koltuktan kalkarak yan yana duran Göktuğ ve Serenayın arasına girdi.

Serenay onun müsaade istememesine gözlerini devirse de hiçbir şey söylemedi.

Canan salonun tam ortasında dikilerek şaşkınlık ve mutlulukla kendisine hazırlanan sürprize baktı. Hepsi bir ağızdan doğum günü şarkısını söylemeye başladı.

Canan masaya doğru yaklaştı ve ellerini masaya dayayıp dileğini tuttuktan sonra hafifçe eğilerek mumları üfledi.

Arkadaşları Canan'ı alkışladıktan sonra Canan masadan biraz uzaklaştı ve arkadaşlarına doğru bakarak duygulanmış bir şekilde gülümseyerek "Yirmi üç yaşıma bu şekilde gireceğimi hiç hayal etmezdim." dedi. "Çok güzel, gerçekten her şey çok güzel. Ellerinize sağlık. Teşekkür ederim."

"Pastayı kes de yiyelim artık Canan."

Arkadaşının cümlesi üzerine gülerek masaya tekrar yaklaştı ve bıçağı eline aldı.

Pasta servisinden sonra Serenay pastasını alıp bir köşeye çekilerek yemeye başladı. Gözlerini Gökhan ve Göktuğa çevirdiğinde Yaren ile birlikte pasta yediklerini gördü. Hemen yanında duran Canan ise "Gelmene gerçekten çok sevindim Serenay." dedi gülümseyerek . "Ayrıca hediyeni de çok beğendim. "

"Beğenmene sevindim." diye yanıtladı Serenay.

Zilin çalmasıyla birlikte oturanlardan birisi ayağa kalkarak Canan'ın kapıyı açmaya gitmesine kalmadan "Ben bakarım." dedi Canan'a.

"Kim geldi acaba?" diye mırıldandı kendi kendine Canan.

"Birini bekliyor muydun?" diye sordu Serenay.

"Hayır. Beklemiyordum."

Canan karşısında elinde çiçeklerle dikilen Çetin'i görmeyi hiç beklemiyordu. Bütün heybeti ile Canan'ın karşısındaydı. Canan heyecanlanmış bir şekilde Çetin'e bakarken "Hoş geldin!" dedi.

Serenay arkadaşına baktığında onun da böylesini beklemediği ortadaydı. Çetin Canan'a doğru bir adım daha atıp gülümseyerek çiçekleri Canan'a uzattı. "Çiçekler doğum günü kızı için."

"Teşekkür ederim." dedi Canan çiçekleri elinden alırken heyecanının belli olmasını umursamadan. Gözlerini onun yeşil gözlerine dikti. "Ayrıca geldiğin için de." Gözlerini kaçırdı. "Neyse, ben bu çiçekleri suya koyayım."

Canan çiçekleri suya koymak için gittiğinde Çetin Serenayın hemen yanında dikilerek "Merhaba." dedi. "Doğum gününe gidecek kadar çabuk kaynaştınız herhalde."

"Evet." diye cevap verdi Serenay. "Çabuk kaynaştık."

Serenayın elindeki tabağa baktı. "Pasta güzel mi? "

Serenay umursamazca omuz silkip "Pasta işte." dedi. "İstiyorsan al ye. Masanın üzerinde var."

"Güzel gözüküyor. Gidip alayım o halde."

Serenay Çetin'in masaya doğru gidişini gördükten sonra pastasından bir yudum daha aldı. Pastanın görüntüsünü abartılı bulmuş olsa da tadını beğenmişti. Canan vazoya koyduğu çiçekler ile salona geri gelirken Serenay arkadaşının yüzüne yansıyan mutluluğu görünce gülümsedi. Canan vazoyu sehpanın üzerine koyduktan sonra ağzı kulaklarına varmış bir şekilde Serenayın yanına geldi.

"Gördün mü? Bana çiçek almış."

"Gördüm ." dedi Serenay gülümseyerek.

"Gelmesini hiç beklemezdim doğrusu. Gökhan davet etmiş olmalı."

"Hayır ben davet ettim."

Konuşmalarına kulak misafiri olan Yaren yanlarına gelerek bu cümleyi sarf etmişti. Canan'ın tavırları hala soğuktu Yarene karşı. Kızgındı Serenay hakkında söyledikleri için.

"Sürprizimi beğendin mi?" diye sordu Yaren imalı bir gülümseme ile Canan'a.

"Anlamadım." dedi Canan kaşlarını çatarak. "Hangi sürprizden söz ediyorsun?"

Yaren kaşlarıyla tekli koltuğa oturmuş pastasını yiyen Çetin'i işaret ettiğinde şimdi anlamıştı. "Yani sen davet ettin Çetin'i. Ben Gökhan davet etti zannediyordum."

"Evet ben davet ettim. Baştan bir müsaitsem gelirim gibi şey yaptı ama sonra da bana net bir şekilde geleceğini yazdı."

"İyi." dedi Canan soğuk tavrından ödün vermeyip. "Ben bir lavaboya gidip elimi yüzümü yıkayayım."

Canan, Serenayla Yareni baş başa bıraktığında elindeki kadeh bardağıyla oynayarak dik dik baktı Serenaya Yaren.

Serenay onun bu bakışları karşısında umursamaz bir tavır takındı ve "Bir şey mi söyleyeceksin Yaren?" dedi.

Yaren bütün nefretini kusarcasına konuşarak "Sana ne söyleyebilirim ki ben?" dedi. "Senin gibi sinsilerle ne işim olur benim? Beni Gökhan'la karıştırdın herhalde."

Serenay onun sinirden titreyen ellerine bakarak güldü. "Benimle bir işin yoksa madem durma yanımda. Bak sinirden ellerin de titriyor zaten. Artık seni nasıl sinir ediyorsam. Ya da dur. Ben giderim. Hem hava almam lazım zaten içeride çok bunaldım."

Serenay kendisine kin ve nefretle bakan Yareni arkasında bırakıp ve elindeki pasta tabağını köşedeki sehpanın üzerine koyup balkona çıktı ve kendisini balkonunun demirliklerine yaslayıp manzaraya baktı. Yüzüne gelen güneşle birlikte elini gözlerine siper etti. Hava bugün fazlasıyla güzeldi. Ve mümkün olduğu kadar erken ayrılıp biraz yalnız başına güzel havanın tadını çıkararak dolaşmak istiyordu.

Birden kendisine doğru elindeki kadeh bardaklarıyla gelen Göktuğu görünce elini gözlerinin üzerinden indirdi. Göktuğ Serenayın tam karşısında dikilerek kadeh bardaklarından birisini uzattı. Balkonda sadece ikisi vardı.

"Senden beyaz şarap istediğimi hatırlamıyorum."

Serenayın aksi bir şekilde belirttiği cümlesine Göktuğ alayla güldü. Yine o alaycı tavrını takınmıştı. "Zaten ben de benden istediğini hatırlamıyorum , çil." Çil kelimesini Serenayı sinir etmek istercesine yine vurgu ile söylemişti. Elindeki kadehi ısrarla Serenaya uzattı. "Alır mısın?"

Serenay hafif bir gülümseme ile elinden kadehi alırken beyaz şaraptan bir yudum aldı. Göktuğ da beyaz şaraptan bir yudum alırken sol elini balkonun demirliklerine yasladı ve Serenayın yanaklarının üzerindeki çillere hayranlıkla baktı. Güneş de tam Serenayın yüzüne vuruyordu. Çilleri güneşte daha bir güzel gözüküyordu sanki.

Serenay da gözlerini ona diktiğinde Göktuğ alaycı bir şekilde konuşmaya başladı hafif bir gülümseme ile. Serenay alışmıştı sanki onun bu alaycı tavrına . "Kardeşimle arkadaşlığı ilerletmişsiniz bakıyorum."

Bunu söylerken aynı zamanda sesindeki imayı da sezmişti Serenay. "Eee ne olmuş yani?"

Göktuğ dolgun dudaklarını diliyle ıslatarak "Bir şey olduğundan değil." dedi. "İyi anlaşıyorsunuz onu demek istedim." Gözlerini kısarak Serenaya baktı. "Hazır arkadaşlardan konu açılmışken o gün biz kafedeyken başına dikilen kızlar. Neden sana öyle söylüyorlardı? Yaptığın için mi?

Serenay o günü hatırlayınca kötü oldu birden bire. Göktuğun alaycı üslubuyla birlikte daha da kötü hissetmişti kendisini. Göktuğ alaycı bir ifade ile Serenaya baktığında yüzünün asıldığını görebiliyordu. "Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum ." dedi Serenay ve beyaz şarabından bir yudum daha aldı.

Göktuğ onun üzerine gitmek istercesine "Yapmasaydın o şekilde konuşmazdılar, öyle değil mi?" dedi.

Serenay öfkeyle gözlerini ona dikti ve "Ben hiçbir şey yapmadım." dedi.

Göktuğ onun gözlerindeki saf öfkeyi görürken üzerine gelip alay ettiği için kötü hissetti kendisini birden bire. Göktuğ elini Serenayın omuzuna koyup hafifçe sıktı.

"Tamam." dedi Göktuğ sakin bir sesle hafifçe kaşları havaya kalkarken. "Üzerine fazla gittim."

Serenay onun dokunuşuyla birlikte titrediğini hissederken gözlerine baktığında Göktuğ onun gözlerindeki öfkenin dinmiş olduğunu gördü. Elini hala omuzundan indirmemişti.

"Oturup ağlayacağına o kızlara karşılık verebilirdin." diye devam etti sözlerine Göktuğ. "Ağzının payını verebilirdin. Ama sen güçsüz davranıp onların senin ezmesine izin verdin. Önceden de güçsüz davranmışsın belli ki , hep üzerine gelmelerine izin vermişsin. Sen onlara sana bunları yapacak cesareti en başında vermişsin." Göktuğ elini onun omuzundan indirdi.

"Ben artık bunları konuşmak istemiyorum." dedi Serenay buruk bir şekilde. "Ben bunları geride bırakmak için okulumu değiştirdim. Gökhan bana inandığını söyledi ve bana hiçbir şey sormadı. Ama sen sormakla kalmadın, alay ettin benimle. "

Göktuğ onun söyledikleriyle sessiz kalırken yanlarına kardeşi Gökhan'ın geldiğini gördü. "İçeride çok bunaldım. Çıkayım dedim biraz."

Göktuğ yaramaz bir sırıtma ile Serenaya baktı ve alaycı tavrını yeniden takındı. "Sevgilinle barıştınız mı?"

"Küs değildik ki barışalım ." dedi Serenay omuzunu silkip.

"En son tartıştığınızı anlatıyordun ya , merak ettim sorayım dedim."

Gökhan şaşkınlıktan donmuş bir şekilde abisinin yüzüne bakarken "Haberin yok muydu?" dedi Göktuğ. Göktuğ kardeşinin yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyordu. "Demek sana sevgilisinden bahsetmemiş. Hani arkadaşsınız ya bahsetmiştir diye düşündüm."

Gökhan hayal kırıklığını belli etmemeye çalışıp "Barışmanıza sevindim Serenay." dedi zoraki bir gülümseme ile.

"Sağol Gökhan." Gözlerini iki kardeşin üzerinde gezdirdi. "Neyse ben Canan'la bir görüşüp gideyim artık. Yeter bu kadar durduğum. Okulda görüşürüz."

"Görüşürüz Serenay."

Gökhan cümlesini sarf ettikten sonra arkasından hayalkırıklığı ile bakakaldı.

 

⚫️

Loading...
0%