Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@moonliiighht

"İyi okumalar!"

 

⚫️

"Artık can sıkıcı olmaya başlıyorsun!"

Gökhan cümlesini bıkkınlıkla dile getiren abisine alayla güldü. Göktuğ kaşlarını çatmış bir şekilde çakırkeyif kardeşine bakıyordu. Abi kardeş kafa dinlemek için gece yarısı deniz kenarına gelmiştiler. İnsanların olmadığı, daha uzak bir yere gelmeyi tercih etmiştiler. Fakat Göktuğ buna çoktan pişman olmuştu. Çünkü kardeşi şu an çekilecek gibi değildi. Saçmalıklarıyla canını sıkıyordu.

Gökhan, abisinin kızgın bakışlarına aldırmadan sanki abisine inat yaparcasına içki şişesini dikip bir kaç yudum aldı. Göktuğ daha fazla dayanamayıp sert bir şekilde kardeşinin elinden şişeyi aldı ve şişenin içindeki içkiyi yere döktü.

"Yeter bokunu çıkardığın! "

"Sen bana abilik mi yapıyorsun şu an?" dedi Gökhan gülerek kollarını hafifçe kaldırıp. Yüzündeki alaycı bir ifade ile Göktuğa bakıyordu.

Göktuğ sinirle sesini kardeşine yükselterek boş içki şişesini ona doğru salladı. "Eğer bu boş şişeyi kafanda parçalamamı istemiyorsan saçma sapan hareketlerine bir son ver kardeşim."

"Parçalasana!" diye cevap verdi Gökhan gülmesi kahkahalara dönüşürken. "Nasıl parçalayacaksın merak ettim. Hadi parçala."

Göktuğ oflayarak başını iki yana sallayıp boş şişeyi siyah poşetin içine koydu. "Sen bugün öğrendin ya sevgilisi olduğunu, sende devreler koptu kardeşim. Sen bu kıza sadece ilgi duymuyorsun. Gittikçe kapılıyorsun. "

"Serenay'ı mı kastediyorsun?" dedi Gökhan hafifçe dili dolaşırken.

Göktuğ ellerini deri montunun cebine soktu nefesini üfleyerek ve ciddi bir şekilde konuşmaya başladı. "Bugün de öğrendiğin gibi, kızın erkek arkadaşı var. Hazır sen de o kıza daha fazla kapılmadan frenle kendini. Ben sana o kız geldiğinden beri güzel şeyler hissetmiyorum demiştim geçen akşam hatırlıyor musun? Ben hala o dediğimin arkasındayım. Ve sen, sana bunu dememe rağmen kapılmaya devam ediyorsun."

Gökhan kaşlarını çatarak abisine baktı. Bakışları abisine meydan okur gibiydi. "Sen de bundan rahatsız olmuş gibisin."

Göktuğ kardeşinin cümlesini saçma bulurcasına alayla gülerek başını iki yana salladı. "Bence sen bir daha içkiyi bu kadar fazla kaçırma."

Gökhan meydan okur tavrından ödün vermeyip kollarını göğsünde bağladı. "Rahatsız olmuş gibi değil misin?"

Göktuğ ona doğru yaklaştı ve tam karşısında dikilip ciddi ciddi konuşmaya başladı. "O kız daha geleli kaç gün oldu Gökhan? Bana söyler misin? O kız daha yeni gelmedi mi? " Konuşurken sesi istemsizce yüksek çıkmıştı. "Daha doğru dürüst tanımadan etmeden hemen kendi kendine heveslendin. Belki dostça bir hareketi ile hemen ümitlendin bile. Sonra ne oldu? Erkek arkadaşı olduğunu öğrenir öğrenmez hayal kırıklığına uğradın. O yüzden sana diyorum ki, kaptırma artık ona daha fazla kendini frenle. Kız belki çok aşık erkek arkadaşına. Belki onunla çok mutludur. Bunu bilemezsin."

"Ama bana hiç bahsetmedi erkek arkadaşım var diye. Yani anlatmadı." Gökhan'ın yüzündeki meydan okur ifade yerini üzgünlüğe bırakmıştı. Göğsünde bağladığı kollarını serbest bıraktı.

"Sana anlatmamış olmasından nasıl bir sonuç çıkarmalıyız peki?" dedi Göktuğ alaycı bir ses ile.

Gökhan bakışlarını karanlık denize çevirip onun alaycı tavrını yok sayarak içini dökmek istercesine konuşmaya başladı. "Ben onu ilk gördüğüm zamanlar o kadar sessiz ve içine kapanıktı ki. O halleri ister istemez dikkatimi çekti. Sana da bahsettim zaten geçen akşam. Sadece sessiz ve içine kapanık olması da değildi dikkatimi çeken. O kadar güzel , o kadar masum bir yüzü var ki. Hele o yanaklarının üzerindeki çiller. Saatlerce bakma isteği yaratıyor. Onun o masum yüzüne ben bütün gün bakarım abi gözlerimi hiç ayırmadan." Göktuğ onun söylediği son cümleleriyle birlikte gözlerini devirerek ofladı. Gökhan buna rağmen devam etti konuşmaya. "O gün kafede yaşananları hatırlarsın. Serenayın ağlayarak dışarı çıkışı hiç aklımdan çıkmıyor. O an içim cız etti böyle. Gittim direkt peşinden. Çektim onu kendime sıkıca sarıldım. Sakinleştirmeye çalıştım. Bana sarılarak ağlamaya devam etti. İşte dedim o an ,sessizliğinin sebebi belli oldu. Baş başa buluştuğumuz akşam onu eve bıraktığım zaman bana sımsıkı sarıldı ve 'Bana çok iyi geldin!' dediği an o kadar mutlu oldum ki. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar çok mutlu olduğumu hissettim."

Gökhanın susmasıyla birlikte "Konuşman bitti mi sonunda?" dedi Göktuğ sıkılmış bir şekilde.

"Bitti." dedi Gökhan ters ters.

"İyi. Gidelim o halde artık."

"Göktuğ!" dedi seslenircesine Gökhan. "Sana bir şey sormak istiyorum."

Göktuğ yine gözlerini devirerek ofladı. "Eğer o kızla alakalı bir soru soracaksan-"

Gökhan abisinin cümlesine gülerek sözünü kesti. "Hayır. Yarenle olan ilişkin hakkında soracaktım. "Göktuğ sormasını bekler gibi bakıp kaşlarını çattı. Gökhan onun bakışından onay almışcasına sorusunu sordu. "Yarene ne kadar aşıksın?"

"Bu soru da nereden çıktı şimdi?" dedi Göktuğ dalga geçercesine gülerek.

"Çünkü ilişkiniz ve Yaren hakkında hiçbir şey anlatmıyorsun." diye konuştu Gökhan. "Bir kere bile anlatmadın."

"Ona aşık mıyım değil miyim bunu bilmiyorum ama onunla mutluyum." diye cevap verdi Göktuğ kardeşine. "Mutlu olmasaydım uzun zamandır birlikte oluyor olmazdık diye düşünüyorum."

"Yaren sana çok aşık."

"Biliyorum." dedi Göktuğ başını sallayarak. Yerden içine boş içki şişeleri koydukları siyah poşeti eline aldı ve elini kardeşinin omuzuna sertçe koydu. "Gidelim artık abicim."

Gökhan derin bir nefes alıp verdikten sonra abisiyle birlikte park ettikleri arabaya binip uzaklaştılar.

 

⚫️

Gökhan, abisi Göktuğ ile birlikte kampüsün girişinde sırtını duvara yaslamış bir şekilde dikilip etrafına bakınıyordu. O sırada Gökhan'ın gözleri kampüsün tam önünde duran beyaz arabaya çarparken aynı zamanda Serenayın sarışın bir çocukla birlikte arabadan indiğini gördü. Göktuğun da gözleri Serenayın üzerindeyken Serenay henüz kampüsün önünde dikilen abi kardeşi görmemişti.

Serenayın sevgilisiyle sarıldığını her ikisi de görürken Gökhan'ın birkaç gündür bozuk olan morali daha da bozulmuştu. Gözlerini onların üzerinden çekip hala onları izleyen abisi Göktuğa çevirdi gözlerini.

"Yaren gelmiyor anlaşılan." dedi Gökhan kafasını dağıtmak istercesine. "Migren atağı mı yine?"

"Evet." diye yanıtladı Göktuğ da gözlerini onlardan çekerek. Kardeşine baktı düz bir ifade ile. "Ben kaçtım dersim başlamak üzere."

Gökhan başını sallarken Göktuğ kardeşinin yanından ayrılıp kampüse girdi. Serenay sevgilisinin uzaklaşması üzerine direkt Gökhan'ın karşısına geçti.

"Merhaba." dedi Gökhan'a gülümseyerek koluna dokunup.

Gökhan hafifçe kolunu onun elinden uzaklaştırıp "Merhaba." dedi düz bir sesle morali bozuk olduğunu belli eden bir yüz ifadesi ile.

Serenay havada kalan elini usulca indirip onun yüzünde gezdirdi gözlerini. "Gökhan senin neyin var? Üzgün gibisin."

"Bir şeyim yok." dedi Gökhan kaşları çatılırken. Gökhan bunu inkar etmiş olsa da ses tonu da tıpkı yüz ifadesi gibi moralinin bozuk olduğunu belli eder gibiydi . "Gece iyi uyuyamadım sadece."

Gökhan'ın söylediği cümle Serenaya yeterli gelmedi. Serenay her ne kadar geçiştirmek istese de moralini bozan bir şey olduğunu biliyordu, hissedebiliyordu. Bu yüzden üzerine gitmeye karar verdi. "Canını sıkan bir şey var. O senin canını sıkan şey her neyse moralini bozmuş. Bana söyler misin? Neden moralin bozuk?"

Gökhan onun bu merakına alayla gülse de bu düşünceli yaklaşımı hoşuna gitmişti. "Gerçekten bir şeyim yok Serenay. Teşekkür ederim ilgin için."

"Tamam sen öyle diyorsan." Serenay pes edişle üzerine gitmeyi bırakıp onun söylemek istemediğini anlamıştı. "Gel girelim artık."

Gökhan'la birlikte öğrenci kartını okutup turnikelerden geçerek kampüse girdi. Kampüsün bahçesinde dolaşırlarken "O çocuk." diye söze girişti Gökhan. Serenay yüzünü ona çevirdi. "Seni okula bırakan çocuk erkek arkadaşın mıydı?"

Gökhan'ın soruyu sorarken istemsizce sesi ters ve sinirli çıkmıştı. "Evet." diye cevap verdi Serenay. "Neden ki?"

Gökhan umursamazca omuzunu silkerek "Sizi gördüm de ben." dedi. "O yüzden sordum sadece."

Serenay kendilerine doğru gelen Canan'ı görerek durdu ve gülümseyerek ona doğru elini salladı. Gökhan da onunla birlikte durdu. Canan keyifsiz ve mutsuz olan Gökhanın tam aksine mutlu ve keyifliydi. Bunu da yüz ifadesine yansıtmaktan çekinmiyordu.

Serenayla Canan birbirleriyle selamlaşırcasına sarıldıktan sonra Gökhan'a baktı Canan. "Çok durgun gözüküyorsun Gökhan. Uykusuz musun?"

"Evet." dedi Gökhan düz bir sesle. "Gece uyuyamadım da."

Serenay araya girerek "Sanki Gökhan'ın moralini bir şey bozmuş gibi. Değil mi?" dedi. "Sordum ama hiçbir şey söylemedi. Bana da sana verdiği cevabı verdi."

Gökhan bunalmış bir şekilde gözlerini devirirken Canan güldü. "Gökhan'ın moralini bozan bir şey olsaydı ben mutlaka bilirdim. Uyuyamadım diyorsa uyuyamamıştır."

Canan Serenayın koluna girdi ve kafeteryaya doğru yürümeye başladılar. Gökhan da Canan'ın hemen yanında yürüyordu onlarla birlikte. "Doğum günümde çok erken ayrıldın Serenay. Sıkıldığın için mi?"

"Hayır sıkılmadım." dedi Serenay gülümseyerek. "Sıkılacak olsam gelmezdim hiç." Sözlerine devam etti sesine merak ve ima kondurarak. "En son Çetinle sizi gördüğümde kendinizi kaptırmış konuşuyordunuz."

Gökhan açılan konu ile birlikte Canan'a yönelik "Bu muhabbet beni pek sarmayacak galiba." dedi hafif bir gülüşle keyifsizliğini gizlemek istercesine. "Ben gidiyorum. Siz konuşun kız kıza."

"Otururduk Gökhan." dedi Canan kaşlarını çatarak. "Başka şeylerden konuşuruz."

"Evet Gökhan." diye destekledi Serenay Cananı. "Gitme lütfen."

"Sizin muhabbetiniz belli." dedi Gökhan imalı bir ses ile arkadaşı Canana. Siyah gözlerini Serenaya çevirdi. "Ayrıca siz bugün bana pek bulaşmayın. Olur mu?"

"Tamam." dedi Serenay kabullenerek. Ardından Canan ile birlikte kafeteryaya girip köşedeki masalardan birisine oturdular.

Serenay çantasını oturduğu sandalyesine asıp duruşunu dikleştirerek karşısında oturan Canana baktı. "Bugün Gökhanın neyi var gerçekten anlamıyorum." dedi düşünceli bir ses ile. "Bir şey de söylemiyor bize."

"Uykusuzum dedi ya." dedi Canan umursamaz bir tavırla. "Duymadın mı?"

Serenay Canan'dan istediği yaklaşımı alamayınca "Neyse ya." dedi konuyu kapatmak istercesine. "Uykusuzum diyorsa uykusuzdur. Siz yakın arkadaşsınız sonuçta daha iyi bilirsin sen."

Canan oturduğu sandalyesiyle birlikte kendisini masaya doğru biraz daha yaklaştırdı yüzüne bir gülümseme kondurup. "Şimdilik Gökhan'ı boş verelim de asıl konuya gelelim. Doğum günümde Çetin'le var ya , hiç konuşmadığımız kadar konuştuk. Bir de bana çiçek alması. Hiç beklemezdim Serenay."

"Peki sana yaklaşımı nasıldı?" diye sordu Serenay merakla. "Flörtleşir gibi mi konuştunuz yoksa normal miydi?"

"Orasını hiç çözemedim." dedi Canan dudaklarını birbirine bastırarak. "Yani böyle normal konuştuk ya bence. Dün de bana mesaj attı halimi hatırımı sorarcasına. Daha da bir şey olmadı zaten."

"Akışına bırak." diye yorum yaptı Serenay. "Her şey olacağına varır. "Dersleri daha henüz başlamamıştı. Böylelikle dersleri başlayana kadar kahvelerini içip aynı zamanda başka şeylerden de konuştular.

 

⚫️

Serenay uzun süren dersten sonra araya çıkmış olmalarına rağmen kendisi biraz önce ders gördükleri amfide kalıp dün akşamdan beri heyecanla okuduğu romanını okumayı tercih etmişti. Fakat kendisini bir türlü okuduğu romana veremiyordu. Dakikalardır aynı sayfayı hatta aynı cümleyi okuyup duruyordu. Aklı Gökhandaydı. Gökhan derse bile gelmemişti. Gökhan her ne kadar söylemek istemezse de davranışları moralinin bozuk olduğunu belli eder gibiydi. Moralini bu denli bozan şeyin ne olduğunu merak etmekten kendisini alamıyordu Serenay.

Kendi kendine sıkıntıyla oflayarak başını kitaptan bir anlığına kaldırdığında kendisine doğru eğilmiş ve ellerini sıradan destek alırcasına yaslamış bir şekilde alaycı sırıtışla bakan Göktuğu görünce irkildi.

"Korkuttun beni Göktuğ!" dedi Serenay istemsizce yükselen sesi ile elini kalbine koyup. "İnsan bir ses verirdi." Kaldığı yeri unutmamak için ayracı yerleştirip kitabını kapattı.

Göktuğ gülümsemesini genişletip kahkaha atarken Serenay onun ilk kez bu kadar içten güldüğünü gördü. Gülüşü kendisini daha da karizmatik göstermişti sanki. Gülerken kısılan koyu kahverengi gözlerine hayranlıkla baktı. Karşısındaki adam fazlasıyla yakışıklıydı. Bunu bir kez daha itiraf etti kendisine.

Serenay gözlerini ondan ayırmazken Göktuğ bir anda ciddileşip ellerini sıranın üzerinden çekerek dimdik bir şekilde durdu uzun boyunun ve heybetinin verdiği güç ile alaycı tavrını takınıp. "Ne yapıyorsun?Kitap mı okuyorsun çil?"

"Evet." dedi Serenay kaşlarını kaldırıp neden buraya kadar gelmiş olmasına bir anlam veremeyip."Kitap okuyorum gördüğün üzere. Niye geldin?"

Göktuğ alaycı tavrını bozmadan sırıttı. "Aşağıda gözlerim seni aramamış olsaydı şu an burada olmazdım muhtemelen çil." Serenayın önünde duran kitabı eline alıp incelermiş gibi yapıp arkasını çevirerek dudaklarını kıvırdı hafifçe başını sallayarak.

Arkasını okuduktan sonra kitabı geri verdi Serenaya. "Al. Konusu ilgimi çekmedi."

Serenay onun alaycı tavırlarına aldırmayıp "Dün akşamdan beri okuyorum." dedi gülümseyerek. "Beni bayağı sardı bu kitap."

Göktuğ onun söyledikleriyle pek ilgilenmeyip tek kaşını kaldırırken " Aslında ben şarj aletini ödünç almak için gelmiştim. " diye konuştu. "Yanındaysa eğer ödünç alabilir miyim? Tabii girişi telefonumla uyumluysa." Göktuğ cebinden telefonunu çıkarıp ekranı ona gösterdi. "Bak yüzde on."

Serenay ekrana bakıp başını salladıktan sonra çantasından şarj aletini çıkarıp ona uzattı ve Göktuğ telefonunun girişine şarj aletini takıp gülümsedi. "Geri getiririm sonra çil."

"Sorun değil. Getireceğinden eminim."

Serenayın cevabından sonra Göktuğ arkasını dönüp yavaş adımlarla amfiden çıkarken Serenay ayağa kalkıp hızlı adımlarla yürüyüp ona yetişti ve tam amfinin girişinde elini Göktuğun koluna koyup onu durdurdu.

"Gökhan.." diyerek söze başladı Serenay elini onun kolundan çekerek. Göktuğ ona dönerek konuşmasını bekler gibi kaşlarını kaldırdı. " Gökhan-"

"Ne olmuş Gökhan'a?"

Göktuğun sabırsız bir şekilde sesini yükselterek konuşması üzerine Serenay tek nefeste cümlesini sarf etti. "Gökhan'ın neden moralinin bozuk olduğunu biliyor musun?"

"Bu soruyu neden Gökhan'a sormuyorsun?" dedi Göktuğ her zamanki alaycı üslubunu takınırken aynı zamanda sesini Serenaya yükseltmekten çekinmeden.

"Bana sesini yükseltme Göktuğ." dedi Serenay diklenircesine. "Gökhan'dan cevap alabilseydim sana soruyor olmazdım herhalde."

Göktuğ onu ardında bırakıp koridorda yürümeye başlarken Serenay da ondan cevap beklediği için Göktuğun yanında yürümeye başladı. Göktuğ sıkıldığını belli edercesine nefesini verirken Serenay konuşmaya başladı. "Sen Gökhan'ın abisi değil misin? Mutlaka biliyorsundur neden moralinin bozuk olduğunu. Sana yemin ediyorum bak aklım Gökhan'da. Derse bile gelmedi. Kafamı kurcalayıp duruyor. Lütfen cevap ver."

"Ne yapacaksın? Sen mi çözüm bulacaksın moralinin bozukluğuna?"

Serenay aldığı cevapla birlikte gözlerini devirip oflayarak Göktuğun önüne geçip yolunu kesti ve durdurmak istercesine yine elini onun koluna koydu. "Neden böyle cevaplar veriyorsun Göktuğ?"

Serenayın sitemli çıkan sesine karşılık Göktuğ yine her zamanki alaycı tavırını takındı. "Nasıl cevaplar veriyormuşum?"

"Ya alay ediyorsun ya da tersliyorsun."

"Öyle mi yapıyormuşum?"

Takındığı alaycı tavır Serenayı sinir etmeyi başarırken Serenay arkasını ona dönüp sert adımlarla ilerledi. Bu sefer peşinden gelerek elini koluna koyup durduran Göktuğ oldu.

Serenay kolundaki yumuşak dokunuşu hissederken vücudunu hafifçe ona çevirdi ve saf bir öfke ile onun yüzüne baktı. Göktuğ yüzünü onun yüzüne yakınlaştırarak aralarında mesafe kalacak şekilde durdu. Serenay onun koyu kahve gözlerine kilitlenip kalmıştı. Kirli sakallarıyla birlikte bir bütün oluşturmuştu sanki o koyu kahveler. "Gökhan belki aşık olmuştur."

Göktuğ ciddi bir şekilde konuşsa da o ciddiliğin altındaki ince alayı sezmişti. Göktuğ alaycı tavırlarından hiçbir zaman vazgeçmeyecekmiş gibi görünüyordu. Serenay kolunu ondan çekip bir adım geri gitti uzaklaşarak. "Belki de kızın birinden hoşlanıyordur.Çok olağan şeyler bunlar."

Serenay ilgiyle kaşlarını çatarak "Yani Gökhan'ın o yüzden mi morali bozuk olduğunu söylüyorsun?" dedi.

Göktuğ umursamazca omuz silkip yanından hemen geçip gitmeden önce "Merak edip duruyordun ya. Ben de sana cevap verdim işte." dedi.

Serenay hayretle onun yanından geçip gidişini izlerken kendisini toparladı ve hızla aşağı indi. Bahçede hızlı adımlarla dolaşıp gözleri Gökhan'ı ararken en sonunda onu bir bankta oturup dirseklerini dizlerine dayamış bir şekilde telefonuyla oynayıp müzik dinlediğini gördü.

Gökhan öyle bir dalmıştı ki Serenayın yanına oturduğunu bile fark etmemişti. Serenay onun dalgınlığından faydalanarak kulağındaki kulaklığı çekip kendi kulağına taktı.

Gökhan yanına oturan Serenayla birlikte heyecanlandığını hissederken aynı zamanda mutlulukla ona istemsizce gülümsemekten kendisini alamadı. Serenay da gözlerini onun yüzüne dikip gülümsediğinde "Bu şarkıyı çok seviyorum." dedi.

"O zaman şarkıyı baştan dinleyelim." Gökhan'ın sesi fısıldar gibi çıkmıştı. Gökhan şarkıyı yeniden açtığında Serenay aklındakileri dile getirmekten ona çekinmedi.

"Aklım hep sende Gökhan. Yani moralin bozuk olduğu için."

Gökhan onun cümleleriyle birlikte daha da heyecanlanırken "Moralimin bozuk olduğunu nereden çıkarıyorsun?" dedi kaşlarını kaldırarak. "Dedim ya sana uykusuzum diye. "

"Abin bana hiç de öyle söylemedi." dedi Serenay imalı bir şekilde.

"Ne dedi sana Göktuğ?" dedi kaşlarını çatarak merakla Gökhan.

"Kızın birisinden hoşlandığını ima etti." Elini Gökhan'ın omuzuna koydu hafiften eğilip ona doğru bakarak. "Hoşlandığın birisi mi var Gökhan? O yüzden mi moralin bozuk?"

Gökhan alayla güldü sesli bir şekilde. Gözleri kısılırken bir an onu Göktuğa benzetmeden edemedi Serenay. Kardeştiler sonuçta. Birbirlerine bu kadar çok benzemeleri normaldi. "Göktuğ saçmalamış sana sadece Serenay. Hoşlandığım birisi olsa sence ben o kişiye açılmaz mıyım? Bu şekilde mi moralimi bozacağım?" Gökhan kendisini ona inandırmak istercesine konuştu. Ve tam o sırada uzaktan kendilerine izlercesine bakan Göktuğdan ikisi de bihaberdi.

"Yani bana da saçma geldi Göktuğun söylediği." diye cevap verdi Serenay. Gökhan'ın yüzü bu cevapla birlikte asılırken "Yanlış anlama beni Gökhan." dedi hemen Serenay. "Yani öyle bir şey varsa açılırsın demek istemiştim. O şekilde moralini neden bozasın ki? Sen de aynı şeyi söyledin az önce. Bunda moral bozacak bir şey yok."

Gökhan o an ona söylemek istediklerini yutup dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı. "Aynen öyle." dedi Serenayı onaylayıp.

"Seni böyle moralinin bozuk olduğunu görmek hiç hoşuma gitmedi Gökhan." dedi itiraf edercesine Serenay. "Bir daha seni böyle görmek istemiyorum. Tamam mı? Çünkü sana yakışmıyor."

Gökhan zoraki bir gülümseme ile Serenaya baktı. Zoraki de olsa içten bir gülüştü. Gökhan onun önüne gelen saçını kulağının arkasına saklarken Serenay ona dudaklarını birbirine bastırarak gülümsedi.

Gökhan ona sarılma isteği ile dolup taşarken ve tam da ona sarılmak için cesaretini toplamışken Serenay çalan telefonuyla birlikte kulaklığı kulağından çıkarıp birden bire ayağa kalktı. Gökhan onun uzaklayışını izlerken erkek arkadaşının aradığını düşünüyordu. Fakat yanılıyordu. Oysaki arayan kişi en yakın arkadaşı Kutaydı.

Serenay Gökhan'ın bulunduğu alandan uzaklaşıp sırtını bir ağaca yasladı telefonu açarak.

"Efendim Kutay!" dedi telefonu kulağına koyup.

Serenayın düz çıkan sesinin aksine Kutayınki neşeliydi. "Nasılsın?"

"İyiyim. Sen nasılsın?"

"İyiyim ben de." Kutay derin bir nefes alıp verdi. "Rahatsız etmiyorumdur seni umarım."

"Hayır." dedi Serenay. "Etmiyorsun."

"Tamam sevindim o zaman rahatsız etmediğime. Her neyse.Ben seni şey için aramıştım, bugün müsait misin diye buluşmak için. Oturup bir şeyler içeriz, uzun zamandır görüşmüyoruz malum." Son cümlesini ima ile söylemeyi ihmal etmedi Kutay. "Tabii erkek arkadaşınla buluşmayacaksan."

"Buluşalım olur." diyerek kabul etti Serenay. "Yalnız dersim dörtte bitiyor bugün benim. Bir sorun olmaz senin için değil mi?"

"Saat önemli değil. Yeter ki buluşalım biz."

"Tamam." dedi Serenay onun sabırsızlığına karşın gülümseyerek. Ve birden bire gözleri ağlayan Canan'a çarpınca istemsizce kaşları çatıldı. "Yalnız benim kapatmam lazım Kutay, bir arkadaşıma bakacağım da."

"Arkadaşın kız mı erkek mi? Merak ettim de."

Kutayın merakla sorduğu soru karşısında güldü Serenay. "Kız. "

Kutay bundan mutlu olmuş bir şekilde "Tamam."
dedi. "Tutmayayım ben seni o zaman bak arkadaşına . Görüşürüz."

Serenay da onunla vedalaştıktan sonra telefonu kapatıp direkt ağlayan Canan'ın yanına doğru ilerledi. Mavi gözleri kıpkırmızıydı. "Ne oldu?" dedi arkadaşına ilgiyle koluna dokunurken. "Niye ağlıyorsun?"

Canan burnunu peçete ile silerken "Çetin'i gördüm Serenay." dedi aynı zamanda ağlamaklı sesiyle. Mavi gözlerini onun yüzüne dikti. "Bir kızla el eleydi. Sevgilisi varmış. Bana çiçek aldı ya bir de doğum günümde."

"Yanlış görmüşsündür belki." diye yorum yaptı Serenay. "Göz yanılmasıdır, olamaz mı?"

"Ben ne gördüğümü biliyorum." dedi Canan kendisinden emin bir şekilde. "Oydu işte. Yanında da bir kız vardı, elini tutuyordu."

Serenay onun koluna girerek yürümesiyle birlikte Canan da onun peşinden yürüdü. "Lavaboya gidelim gel. Bir yüzünü yıkayalım kendine gelirsin."

Canan arkadaşının kendisini yönlendirmesine izin vermesiyle birlikte ders gördükleri binaya girerek lavaboya geldiler. Canan yüzünü soğuk su ile yıkadıktan sonra aynasından yansımasına baktı. Yüzü kıpkırmızıydı. Ardından kağıt peçete ile yüzünü kuruladı.

Serenay hemen yanı başında durarak arkadaşının aynadan yansıyan yüzüne baktı. "Sen anlattın ya bugün bana konuşmamız normaldi diye. Bak sana ümit vermemiş işte çocuk sonuçta. Gayet normal konuşmuş ama sen ona karşı bir şeyler hissettiğin için yanlış algılamışsın."

Canan bir elini lavabonun mermerinden destek almak istercesine koyarken arkadaşına döndü. "Söylediklerinde haklı olabilirsin. Ama bana neden çiçek alıyor? Onu anlamıyorum. İnsanlar kendisi için özel olan bir insana çiçek almaz mı genellikle?"

"Belki aklına hediye olarak başka bir şey gelmemiştir o yüzden çiçek almıştır. Belki de özel olan insanlara alınan bir şeymiş gibi nitelendirmiyordur, normal bir şey olarak nitelendiriyordur."

Canan Serenayın cevabından sonra hak verircesine başını sallarken "Ben daha derse girmeyeceğim Serenay." dedi. "Yalnız kalmak istiyorum biraz. Sen girecek misin derse?"

"Evet." diye yanıtladı Serenay arkadaşını. "Dersten sonra da uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşımla buluşacağım. Eğer sen de istersen arkadaşımla buluştuktan sonra bize gelirsin kız kıza takılırız. Kafan dağılmış olur senin de."

Canan arkadaşının bu teklifine gülümsedi. Gerçekten de kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı. "Peki kaç saat sürer arkadaşınla buluşman?"

"Bir saat en fazla. Bir şeyler içeceğiz zaten."

"Tamam o zaman. Sen ararsın beni buluştuktan sonra."

İki kız lavabodan çıktıktan sonra sınıfa girdiler ve Canan eşyalarını alıp Serenayla vedalaştı. Serenay da bir sonraki ders başlayana kadar sınıfta oturup kitabını okumaya kaldığı yerden devam etmeye karar verdi. Birazdan başlayacaktı dersi. Gökhan'la konuştuktan sonra kafası biraz olsun rahatlamıştı. Onun uykusuz olduğundan emindi artık.


 

⚫️

Gökhan uyuşuk hareketlerle oturduğu banktan kalktığında birden bire karşısında beliren abisi ile göz göze geldi. Serenay kardeşinin yanından gider gitmez direkt geldi Göktuğ.

Gökhan'ın abisine olan bakışları öfkeliydi. Ve sinirini abisinin üzerinden çıkartmak istercesine onu göğsünden sertçe itip öfkesini kusmaktan çekinmedi. "Sen ne saçma sapan konuşuyorsun lan Serenayla?Ha! Niye saçma sapan konuştun sen onunla?"

Gökhan bir kez daha Göktuğu ittiğinde Göktuğ gülerek teslim olmuşcasına ellerini havaya kaldırdı sanki kardeşinin öfkesinden etkilenmemiş gibi. "Hop hop şiddet yok! Öncelikle bir sakin ol."

Gökhan gözlerini kapatıp birkaç kez derin bir nefes alıp verdi kendisini sakinleştirmek istercesine. Gözlerini açtığında gözleri öfkeden daha da koyulaşmıştı. Sakin olmaya çalışsa da sesi hala sertti. "Sen Serenaya ne saçmaladın? Hoşlandığımı ve aşık olduğumu söylemişsin. Saçma sapan konuşmuşsun."

"Yalan mı?" dedi Göktuğ ima ve alay barındıran sesi ile. "Hoşlandığın birisi yok mu?" Göktuğ ona doğru birkaç adım atıp tam karşısında dikildi ve elini omuzuna koydu. "Merak etme. Kendisi olduğunu anlamamıştır bile. Korkun buysa eğer." Tek gözünü kısıp birkaç saniye düşünür gibi yaptıktan sonra yeniden konuşmaya başladı. "Belki de korkun başkasından hoşlandığını düşünmesidir ha? Olamaz mı?"

Gökhan işaret parmağını abisine doğru sallayıp tehdit edercesine konuşarak "Eğer bir daha ona benzeri ya da bu şekilde saçmaladığını işitirsem yemin ederim bak abi falan dinlemem, çok kötü şeyler olur." dediğinde sinirden çenesi kasılmıştı bile.

Göktuğ kardeşinin bu cümlelerine alaycı bir gülümseme takındı. "Bana yalnız kuru tehditlerle değil, icraata getirebileceğin tehditlerle gel kardeşim."

"İcraata getirebiliyor muyum getiremiyor muyum o zaman görürsün." Gökhan dişlerini sıktı. "Şimdi deneyelim istersen."

"Sen de çabuk gaza geliyorsun ama." dedi Göktuğ küçümsercesine gülerek.

Gökhan sakinleşmeye çalışıp banka otururken sesi bu sefer konuşurken daha sakindi. "Bir daha ona saçmalamanı istemiyorum Göktuğ. Tamam mı? Başkasından veya benim kendisinden hoşlandığımı düşünsün istemiyorum. Eğer bir gün ona itiraf edecek olursam benim ağzımdan duymalı. Sağdan soldan değil."

"Merak etme." diye yanıtladı kardeşini Göktuğ bir ayağını bankın üzerine koyup dizini kırarak . "Bu kadar moralinin bozuk oluşuna taktığına göre belli ki seni önemsiyor ve sana değer veriyor. "

Gökhan kaşlarını çatıp abisine baktı. "Yani sen burada ne demek istiyorsun?"

Göktuğ ayağını bankın üzerinden çekip umursamazca kardeşine baktı. "Ona kaptırma artık kendini daha fazla, bırak sevgilisi var demek."

Göktuğ kardeşini geride bırakıp giderken Gökhan kafasındaki karmaşık düşüncelerle birlikte dirseklerini dizlerine koyup başını ellerinin arasına aldı.

 

⚫️

 

Loading...
0%