@moonliiighht
|
"İyi okumalar!"
⚫️ "Buluştuğumuz için çok mutluyum. Tıpkı eski günlerdeki gibi." Serenay karşısında oturan arkadaşı Kutaya baktı gülümseyerek. Dersi bittikten sonra direkt sözleştikleri gibi bir kafede buluşmuştular. Önündeki sütlü kahvesini yudumladıktan sonra cevap verdi. "Ben de mutluyum Kutay. Kaç zaman oldu." Serenay sütlü kahvesini bir kez daha yudumlarken Kutaya düz bir ifade ile baktı. Esmer tenliydi. Zayıf ve ince bir yapısı vardı. Üzerinde boğazına kadar fermuarı çekili kahverengi bir deri ceket vardı. Siyah olan saçları kısaydı ve aynı renkteki kirli sakalları uzun yüzüyle uyum içerisindeydi. "Ee?" diye konuştu Serenay dakikalardır aralarında süren sessizliği bozarak. "Eski üniversitemdeki insanlar hala arkamdan konuşuyorlar mı?" "Birkaç bir şey duydum evet." dedi Kutay başını sallayarak. "Simge ve arkadaşıyla karşılaşmışsınız sanırım geçen gün. Yeni arkadaşların da yanındaymış. Sonra sen ağlayarak çıkmışsın." "Bırak konuşsunlar." dedi Serenay gülümseyerek geçiştirircesine. "Ancak arkamdan konuşurlar zaten. Eğer Simgenin ilgisine karşılık verseydin ve ikimiz bu kadar yakın arkadaş olmasaydık bunların hiçbirisi olmayacaktı. " "Ben Simgeden hiçbir zaman hoşlanmadım Serenay." dedi tek nefeste Kutay. "Bunu sen de biliyorsun. Ona umut bile vermedim. Kendi kendine kuruntu yapıp durmuş. Beni takıntı haline getirmiş. Arkandan dedikodunu yapmaya devam ettiğine göre hala bana takıntılı olmalı." "Sen o kızla muhattap olmuyorsun değil mi? O zaman sorun etme. Boş ver." Kutay istemsizce yükselen sesiyle "Yok be, ne işim olur benim onunla?" dedi ve önündeki Türk kahvesini yudumladı. "Ee var mı hayatında önemli birisi?" diye sordu Serenay meraklı ve imalı bir biçimde. "Hayır." diye cevap verdi Kutay gülerek başını iki yana sallayıp. "Yok." "Konuştuğun da mı yok?" "O da yok." "Hiçbir şey değişmemiş." dedi Serenay da onunla birlikte gülerken. Kutay sorgularcasına tek gözünü kırparak "Nedir o değişmeyen?" dedi. "Önceden de senin yoktu kız arkadaşın. Kaç zaman sonra daha bugün yeni buluştuk, hala olmadığını söylüyorsun." "Yok çünkü." dedi Kutay bu konunun kapanmasını istercesine. Serenay onun bu tutumunu yok sayarak üzerine gitmeye karar verdi. "Niye yok peki?"Kutay ince dudakları aralanmış şekilde karşısında konuşan kıza baktı sanki onun söylediklerine cevap vermek istercesine. Fakat olmazdı, bunu yapamazdı. "Neden hayatında bir değişiklik yapmıyorsun hiç?" Kutay en sonunda daha fazla dayanamayıp ona dile getiremedikleriyle ve onun cümleleriyle birlikte patladı. "Yoksa yok. Hep neden olmadığını sorgulayıp duruyorsun." Serenay onun ayağa kalkıp birden bağırmasını beklemezken şaşkınlıkla yüzüne baktı. "Hiç Kutayı düşünen yok! Hiç sormak yok Kutaya! Sevdiği birisi mi var, hoşlandığı birisi mı var. Hiç bunları sordun mu peki?"Kutay alayla güldü. "Sormak aklına bile gelmememiştir eminim. Çünkü senin için bir önemi yok sonuçta. " "Kutay otur bir sakinleş." dedi Serenay. Kutay cebinden çıkardığı parayı masanın üzerine fırlatırcasına koydu. "Her neyse. Ben daha fazla konuşmak istemiyorum. Gidiyorum. " "Kutay-"diye bağırdı Serenay arkasından. Kutay onun bu bağırışını duymazlıktan geldi. Bir kez daha "Kutay." diye bağırdığında nafileydi, çoktan çıkıp gitmişti kafeden. Serenay onun bu fevri davranışına anlam veremeyip oflayarak camdan onun hızlı adımlarla uzaklayışını izledi.
⚫️ Serenay, sonu olaylı biten bir buluşmadan sonra arkadaşı Canan ile buluşup evine davet etmişti. Odasında kız kıza oturup konuşurlarken Kutayla aralarında geçen tatsızlıktan hiç bahsetmemişti Canan'a. Canan'ın biraz daha morali düzelmiş ve kafası dağılmış gibiydi. Serenayla buluşmak iyi gelmişti. O sırada anneleri Gülçin Hanım, kapıyı tıklatarak odalarına girdi. "Nasıl olmuşum?" dedi üzerindeki elbisesini göstermek istercesine hafifçe dönerek. Gülçin Hanım, uzun koyu kahverengi saçlarını maşayla hafif dalgalı haline getirerek hafif bir makyaj yapmıştı. Üzerine geniş yaka vücudunu saran uzun siyah bir elbise giymişti. Ayağındaki siyah stilettolar ile oldukça şık gözüküyordu Gülçin Hanım. Serenay annesinin bu kadar özenli ve şık giyinişini görmesiyle unuttuğu bir şeyi hatırladı. "Ah!" dedi hafifçe elini alnına vurarak. "Bugün evlilik yıl dönümünüz olduğunu tamamen unutmuşum." Ayağa kalkıp annesine sarıldı ve yanağını öptü. "Çok güzel olmuşsun anne. Babam sana bayılacak." "Gerçekten de çok güzel olmuşsunuz." dedi Canan da gülümseyerek Serenayı destekleyip. "Teşekkür ederim kızlar." dedi Gülçin Hanım gülümseyerek. "Gülçin, hadi hayatım! Ben hazırım." Serenay babasının sesini duyduğunda odadan çıkan annesiyle birlikte hareketlenip yatak odasından siyah ceketini giyerek çıktığını gördü. Babası Selim Bey, krem rengi pantolon ve üzerine siyah ceketiyle aynı renkte olan saten bir gömlek giymişti. Gömleğini pantolonunun içine sokmuştu. "Annem çok şık olmuş değil mi baba?" dedi Serenay gülümseyerek. Selim Bey, Gülçin Hanıma beğeniyle bakarken Gülçin Hanım eşine doğru yaklaştı ve gri kravatını düzeltti. Gülçin Hanım topuklu ayakkabılarından dolayı eşinden birkaç santim daha uzun gözüküyordu. "Nereye gideceksiniz? Yemeğe mi?" "Evet kızım." dedi Gülçin Hanım kızına cevap verip. "Ama biz eve gece biraz geç döneceğiz. Korkmazsın değil mi?" Serenay annesinin söylediğine gülerek "Anne yirmi üç yaşındayım artık." dedi. "Neden korkayım? Hem zaten Canan ile takılacağız bu akşam evde." "Tamam o zaman. Telefonlaşırız mutlaka zaten." Serenay annesiyle babasını geçirdikten sonra mutfağa gelip su içen Canan'ın yanına geldi. "Aç mısın? Çekinme söyle, hazırlayayım bir şeyler. Ya da dışarıdan söyleyelim." "Benim iştahım yok açıkçası fazla." diye cevap verdi Canan. "Ama sen açsan sana ayak uydururum." "Ben açım. Doğru dürüst bir şey yemedim bugün. Pizza söyleyelim mi? Pizza sevmezsen hamburger de olur." "Pizzayı daha çok seviyorum." "Tamam o zaman. Pizza söylüyorum."
⚫️ İkili birlikte mutfaktaki masanın üzerinde pizzalarını yerken Canan çoktan dördüncü dilime geçmişti bile. Serenay daha henüz ikinci dilimindeydi. Arkadaşına bakarak güldü. "Sende benden daha açmışsın da haberimiz yokmuş." "Ne yapayım?" dedi omuz silkip Canan diliminden kocaman bir ısırık alırken . "Acıkmışım farkında değildim." Serenay bir elini onun omuzuna koydu. "Artık üzülmek yok o çocuk için. Tamam mı? " "Söylemesi kolaydı." dedi Canan alaycı bir sesle. "Evet biliyorum kolay değil ama. Üzülmemeye çalış. Gerçekten bir zaman sonra onun için değmezmiş diyeceksin. Biz kafamızda çok büyüttüğümüz için bu kadar üzülüyoruz. " "Deneyeceğim." dedi başını sallayarak Canan kararlılıkla cesaretlenircesine . "Onu unutmaya çalışacağım. Sanki bana başka erkek yok. Bir erkek için kendimizi üzüp üzüp harap ediyoruz. Değer mi be?" "Ha şöyle!" dedi Serenay gülerek. Serenay masanın üzerinde çalan telefonu ile birlikte ekrana baktığında Kutayın aradığını gördü. Neden arıyordu ki şimdi onu? Bu fevri hareketinden sonra daha ne söyleyecekti acaba? "Buna bakmam lazım." dedi Serenay ayağa kalkıp ve mutfaktan çıkıp salona geçti daha rahat konuşabilmek için. Telefonu açıp kulağına koyarak "Efendim?" dedi düz bir sesle ikili koltuğa oturarak. "Serenay..." Kutayın sesi pişmanlıkla çıkıyordu. "Ben öyle bağırmak istememiştim sana. Özür dilerim. Seni kırdıysam gerçekten özür dilerim. " "Hayır kırılmadım." diye cevap verdi Serenay. "Birden bire bağırman evet hoş değildi ama kırılmadım. " "Çok pişmanım sana o şekilde davrandığım için. Tekrar tekrar özür dilerim." "Tamam." dedi Serenay biraz da olsa yumuşayarak. "Ben de üzerine biraz gittim senin sanki." "Hayır üzerime gitmedin. Ben fevri davrandım sana." Kutay umut dolu bir sesle konuştu. "Hala arkadaşız, değil mi?" "Tabii ki arkadaşız." diye cevap verdi Serenay. "Ben çocuk muyum da bir kere bağırmanla arkadaşlığımızı sonlandıracağım? Sen benim en yakın arkadaşımsın." "Zaten biz seninle yakın arkadaş olabiliriz ancak. Başka bir şey olamayız." dedi Kutay sitem dolu bir sesle. İşte bu yüzden dile getirmek istediklerini ona söyleyemiyordu. Serenayın ona olan davranışlarının değişmesinden ve arkadaşlıklarının bitmesinden korkuyordu. Söylemeyecekti, hiçbir zaman söylemeyecekti. Bu zamana kadar içinde tutmuştu. Tutmaya da devam edecekti. "Nasıl yani?" dedi Serenay ondan net bir cevap almak istercesine kaşlarını çatıp. "Yani demek istediğim.." dedi Kutay toparlamak istercesine. "Tabii ki yakın arkadaşız Serenay. Sen de benim en yakın arkadaşımsın. Her neyse.." dedi sonlandırmak istercesine ardından. "Sevindim tatlıya bağlanmasına." "Kutay ben kapatsam olur mu ? Arkadaşımın morali bozuk olduğu için bize davet ettim de. Ona da ayıp olmasın şimdi. Daha sonra konuşuruz." "Tamam görüşürüz." Serenay telefonu kapattıktan sonra mutfağa gidip kalktığı sandalyesine yine oturdu. "Sevgilinle mi konuşuyordun?" dedi Canan imalı bir ses ile. "Hayır. Bir arkadaş. " diye cevapladı kısaca Serenay. Pizzasını bitirip geriye yaslandı Canan eliyle karnını ovuşturarak. "Birden yiyince karnım şişti." Serenay ona güldükten sonra "Gökhan'la Göktuğu da çağırayım mı?" diye sordu Canan'a. "Hep birlikte olunca daha eğlenceli olur. Annemle babam da geç gelecekler zaten. Mısır patlatıp film izleriz, ha? " "Yareni çağırma sakın." dedi Canan ani bir tepkiyle. "Bu aralar uyuz oluyorum da ona." "Öyle bir niyetim yok zaten." diye cevap verdi Serenay. "O zaman ben bir arayayım Gökhan'ı." Serenay onun numarasını çevirip kulağına koyarken birkaç çalıştan sonra açıldı ve Gökhan'a ait olmayan bir ses duydu. "Gökhan'ın telefonu."Daha kalın bir tok sesti bu. Serenay kaşlarını çatarak "Sesini çıkartamadım da." dedi. "Sen kimsin?" "Hani bugün sınıfa geldim, senden şarj aleti istedim. Sonra Gökhan Gökhan diye kafamı ütüleyip durdun." Serenay onun söyledikleriyle ve alaycı sesiyle birlikte kimin olduğunu çıkarabilmişti sonunda. Telefondan sesi farklı gelmişti. Ya da ilk kez telefondan sesini duyduğu için farklı gelmiş de olabilirdi."Gökhan yok mu?" Göktuğ başını hafifçe yan yatırıp sanki karşısındaymış gibi gözlerini kısarak alaycı tavrını hiç bozmadı. "Tabii sen de haklısın çil, benim sesimi duymayı beklemiyordun." "Gökhan oradaysa onunla konuşabilir miyim?" dedi Serenay onun alaycı sözlerini yok sayarak. "Gökhanla konuşamazsın." dedi Göktuğ kaşlarını kaldırarak. "Çünkü yanımda değil." Gökhan birden bire sanki konuştuklarını hissetmiş gibi odaya dalarken Göktuğun yatağın üzerinde oturup kendi telefonundan birisiyle konuştuğunu gördü . "Bak iyi insan lafının üstüne gelirmiş. Şimdi veriyorum ona." Göktuğ imalı bir bakışla kardeşine telefonu uzatırken Gökhan da telefonu elinden alıp abisinin karşısındaki yatağa uzanırcasına oturarak "Efendim Serenay." dedi kendisini aramış olmasından mutlu olmuş bir şekilde. "Gökhan ben seni şey için aramıştım.." dedi söze girişerek Serenay. "Göktuğ ile bize gelsenize eğer bir işiniz yoksa. Canan da bizde zaten şu an. Film izleyip birlikte vakit geçiririz ha? Canan'ın biraz morali bozuk da. Ona da moral olur hem." "Niye bozuk?" diye sordu Gökhan arkadaşını merak ederek. Göktuğ dikkat kesilmişcesine kardeşini izliyordu. "Canan bana bir şey anlatmadı." "Siz gelince anlatır. " "Tamam hazırlanıp geliyorum ben o zaman. Göktuğ da istiyorsa gelmek gelir." "Süper." dedi Serenay sevinerek. Ardından birbirleriyle vedalaştıktan sonra telefonu kapattı Serenay. Gökhan telefon kapandıktan sonra alttan alttan kendisine bakan abisi Göktuğa baktı. "Serenay bizi evine davet ediyor. Canan da oradaymış. Film izleriz falan diyor. " "Tamam gidelim." dedi Göktuğ ayaklanarak. Gökhan abisine bakarak "Sen de mi geleceksin?" dedi. "Neden gelmeyeyim?" dedi Göktuğ tek kaşını kaldırarak. "Bizi davet ediyor demedin mi sen az önce? Hem bugün ondan şarj aleti istemiştim. Geri vermiş olurum." Gökhan abisinin hem gelmek istemesine hem de şarj aleti istemiş olmasına şaşırarak "Şarj aleti istedin?" dedi. Kaşlarını kaldırdı. "Serenaydan?" "Niye rahatsız mı oldun?" dedi Göktuğ gevşek bir gülüş ile yeniden alaycı tavrını takınarak. Gökhan doğrularak yatağında oturur pozisyona gelerek "Rahatsız olmadım." diye cevap verdi. "İstemiş olmana şaşırdım. "Ardından imalı bir tavır takındı abisine."Bu kız geldiğinden beri güzel şeyler hissetmiyorum cümlesini ağzından hiç düşürmüyorsun ama ondan şarj aleti istemekten de geri kalmamışsın bakıyorum. Sanki çevrende isteyebileceğin başka insanlar yokmuş gibi gidip ondan istemişsin." "Hissetmiyorum doğru." dedi Göktuğ rahat tavırlarla istifini bozmadan. Meydan okurcasına kardeşinin yüzüne dik dik baktı. "Ayrıca sen de bana demedin mi geçen akşam fazla önyargılısın diye? "Alay edercesine kollarını hafifçe kaldırdı. "Ben de bu önyargıyı yıkmaya çalışıyorumdur belki." Gökhan çenesini sıkarak sinirle ayağa kalktı ve abisinin karşısına geçti üzerine doğru yürüyerek. "Madem önyargını yıkmaya çalışıyorsun, sen de kendini kaptırma bu kıza demeyeceksin bundan sonra bana Göktuğ! "Sonlara doğru sesi yükselmişti Gökhan'ın. Elini abisinin göğsüne koyup sertçe iteledi. "Kendimi kaptırıp kaptırmamam seni hiç ilgilendirmez!" "Ne demek ilgilendirmez?" dedi Göktuğ kaşlarını çatarak ciddi bir sesle. Sesi Gökhan'ın aksine sakin çıkmıştı. "Ben senin abinim. Elbette ilgilendirir." O sırada kapının tıklatılmasıyla açılması bir oldu. "Niye bağırarak konuşuyorsunuz siz öyle? Neyi paylaşamıyorsunuz? Sesinizi daha salondan duyuyorum." Göktuğ ve Gökhan, anneleri Sultan Hanıma çevirdiler bakışlarını. "Paylaşamadığımız bir şey yok anneciğim." dedi Göktuğ gülümseyerek. "Gökhan ile konuşuyorduk öyle kardeş kardeş." Gökhan abisini onaylarcasına alayla başını salladı annesine. "Evet, kardeş kardeş konuşuyorduk. " Göktuğ kardeşine çevirdi başını ardından yüzündeki alaycı bir ifade ile. "Biz de çıkıyorduk şimdi zaten değil mi kardeşim? Geç kalmak istemeyiz." "Nereye gidiyorsunuz?" diye sordu Sultan Hanım çatık kaşlarının altından oğullarına bakarak. "Akşam yemeğine kalmayacak mısınız şimdi?" "Arkadaşın biri bizi davet etti de okuldan." diye devam etti Göktuğ. "Takılıp film izleyeceğiz öyle." "Tamam. Geç kalmayın." dedi Sultan Hanım otoriter bir sesle. Göktuğ gülerek annesinin yanağını öptükten sonra elini Gökhan'ın sırtına koyup "Hadi yürü abicim, geç kalmayalım." dedi yönlendirircesine. Gökhan'ın da peşinden gelmesiyle birlikte abi kardeş hızlıca ceketlerini ve ayakkabılarını giyip evden çıktılar.
⚫️
Kapı zilinin çalmasıyla birlikte ayağa kalktı Serenay. "Geldiler." dedi coşkulu bir sesle Canan. Serenay arkadaşının bu saf coşkusuna gülerek içinde anlamlandıramadığı tuhaf bir heyecan ile kapıyı açmaya gitti. Kapıyı sonuna kadar açıp yüzüne minik bir gülümseme kondurarak "Hoş geldiniz." dedi. Serenay onları içeriye buyur ettikten sonra Gökhan poşeti Serenaya uzattı. Poşette meşrubatlar ve cips paketleri vardı. "Film izleyeceğiz dediğin için." dedi Gökhan gülümseyerek. "Güzel düşünmüşsünüz. Teşekkür ederim." dedi Serenay elinden poşeti alarak. "Ben düşünmedim." dedi Göktuğ atılarak her zamanki alaycı tavrıyla. Serenay onun yüzüne düz bir ifade ile bakmakla yetinerek mutfağa gidip poşeti masaya bıraktı. Göktuğ ve Gökhan salona geçerlerken Canan ile selamlaştıktan sonra Göktuğ tekli koltuğa, Gökhan ise tekli koltukların karşısındaki ikili koltuğa Canan'ın yanına oturdu. Serenay da Gökhan'ın yanındaki yerini alırken "Gelmenize çok sevindim." dedi Göktuğun kendisine olan dik ve bir o kadar da alaycı bakışlarıyla karşılaşarak. "Biz bize mi olacağız sadece?" diye sordu Gökhan. "Başka hiç kimseyi çağırmadın mı? Yakın arkadaşlarını falan?" Serenay gözlerini Gökhan'a çevirerek "Hayır." diye cevapladı kısaca. Gökhan aldığı cevap ile birlikte boğazını temizleyerek ayağa kalkarken "Lavabo hangi tarafta? " dedi sorarcasına. "Ben bir lavaboya gideyim." "Koridorun solunda hemen en ileride." Gökhan hareketlenip koridora girdiğinde en ileride olduğunu düşünerek önünde durduğu kapının kapısını direkt açtı. Kapıyı ardına kadar açtığında bir odanın kapısını açmış olduğunu fark etti. Yanlış kapıyı açmıştı. Banyo olduğunu düşünerek kapıyı açmıştı halbuki. Gözlerini kısarak odaya incelercesine baktığında 'Burası Serenayın odası olmalı' diye geçirdi içinden. Çünkü bir misafir odasına hiç benzemiyordu. Makyaj aynasını görmesiyle yanılmadığını anladı. Gökhan içinde beliren merak duygusu ile birlikte ışığı açıp yavaş adımlarla odaya girdi. Yeniden gözlerini gezdirdi odada. Duvarda asılı olan bir iki resim dışında odası tamamen sadeydi. Tek kişilik yatağın üzerinde duran Serenaya ait olan siyah kısa monta gözü çarptı. Bugün üzerinde görmüştü o montu. Yatağın yanına doğru yaklaşıp montu eline aldı ve montu burnuna götürdü. Sanki ona sarılıyorcasına monta sımsıkı sarılıp onun kendisine olan has kokusu ile parfümle karışan kokusunu içine çekti. Birbirlerine sarıldıklarında da o aynı kokuyu almıştı Gökhan. Onu her görüşünde, onunla her konuşmasında, onunla geçirdiği her vakitte içinde oluşan o coşkulu duyguya engel olamıyordu. Şu sıralar sürekli aklını meşgul ediyordu. Hatta ondan başka hiçbir şey düşünemez olmuştu. Abisi Göktuğun söylediğini hatırladı bir an. Ona sadece ilgi duymuyordu gittikçe kapılıyordu. Belki de sadece kapılmakla kalmıyordu. Elindeki montu yavaşça yatağa bırakıp komodinin üzerinde duran çerçevedeki fotoğrafa çarptı. Annesi ve babasıyla birlikte çekilmiş olduğu bir fotoğraftı. Fotoğrafı eline alıp baktığında Serenayın annesine ve babasına hiç benzemiyor olduğunu gördü. Kendi kendine güldü fotoğrafa bakmayı sürdürüp. Serenay oturduğu koltuktan kalkarak "Bir şey içer misin Göktuğ?" diye sordu gözleri onunkisiyle buluşurken. "Su alabilirim." dedi Göktuğ alaycı tavrıyla başını hafifçe sallayıp. Ardından Canana başını çevirerek "Sen?" diye sordu Serenay. Canan istemediğini ima edercesine başını sallarken Serenay mutfağa gitmek için hareketlendiğinde koridorda duvara yansıyan ışığı gördü. Başını sola çevirdiğinde odasının kapısının açık olduğunu ve ışığın yanık olduğunu fark etti. Odasından çıkarken halbuki kapıyı kapatıp ışığı söndürmüştü. Meraklanarak odasına baktığında Gökhanın arkası dönük bir şekilde elindeki çerçeveye baktığını gördü. Odasında ne işi vardı? Lavaboya gitmek için kalkmamış mıydı? Serenay kollarını göğsünde bağlayıp boğazını temizleyerek "Yanlış yere girdin sanırım." dedi imalı bir ses ile onun elinde tuttuğu çerçeveye bakıp kapının ağzında dikilirken. Gökhan irkilerek ona döndü. Başta onun neyi kastettiğini anlamazsa da banyoyu kastettiğini anlamıştı daha sonradan. "Şey ben.." dedi Gökhan hafifçe ondan gözlerini kaçırıp. Serenay onun utanmış olmasına gülümsedi hoşuna gidercesine. Gökhan siyah gözlerini ona dikip "Evet." dedi netlik kokan sesiyle kendisini toparlayarak. "Banyoya gireceğimi düşünürken yanlışlıkla odana girdim. Kusura bakma. Böyle olmasını ben de istemezdim." Serenay ona gülerek "Dedim ya sana banyo hemen en ileride diye." dedi. "Olsun. İnsanlık hali." Gökhan hafifçe başını sallayıp siyah gözlerini elinde tuttuğu çerçeveye indirip düşüncesini dile getirdi. "Fotoğraf gözüme çarptı da. Hiç benzemiyorsun annenle babana. " Serenay içten bir gülümseme yolladı. "Evet. Babaanneme benziyorum." dedi açıklama yaparcasına. "Anladım." dedi Gökhan fotoğrafı yerine koyarken. "Benzemiyorsun annenle babana hiç belli zaten." Ardından Serenaya doğru yaklaşıp elini onun koluna koydu. "Kusura bakma tekrar." deyip odadan çıkarak banyoya girdi. Serenay onun çıkmasıyla ışığı söndürüp odanın kapısını kapattıktan sonra elinde bardakla dikilen Göktuğ ile karşılaştı. Omuzunu duvara yaslamış bir şekilde alaycı yüz ifadesi ile Serenaya bakıyordu. "Ben sana su getirecektim." dedi kaşlarını çatarak. Göktuğ suyun hepsini tek dikişte içtikten sonra "Kardeşimle sohbetiniz bittikten sonra mı?" dedi alaycı bir ses ile. "Sohbet etmiyorduk." dedi Serenay gözlerini devirerek. "Banyoya gireceğine odama girmiş yanlışlıkla. Karıştırmış." Göktuğ onun cümlelerine alayla güldü. "Hiç şaşırmadım. " "Odama yanlışlıkla girmesine mi?" dedi Serenay kaşlarını kaldırarak. Göktuğ onun saf bir şekilde sormuş olduğu soruyla birlikte "Gökhan gittiği evlerde hep bunu yapar." dedi kafa bulmak istercesine. "Banyoya gireceğine milletin odasına girer, mutfağa gireceğine banyoya girer mesela." Serenay onun alaycı tavırlarına alışmış olsa da bu az önceki söylediğine sinirlenerek "Kafa mı yapıyorsun sen benimle?" dedi. "Evet." dedi Göktuğ bundan keyif alırcasına. "Kafa yapıyorum." Serenay arkasını dönerek hızlı adımlarla mutfağa girdi kendisine sigara yakmak için. Göktuğ omuzunu yasladığı duvardan çekip onun peşinden gitti ve elindeki bardağı tezgaha koydu. Serenay arkasını dönüp onu gördüğünde "Ne var?" diye bağırdı kızgınlıkla. "Sanırım az önce bana kızdın. " dedi Göktuğ muzip bakışlarla. Serenay derin bir nefes alıp verdi. "Evet." dedi itiraf edercesine. "Az önceki davranışın doğru değildi." "O zaman sen de saçma sapan sorular sorma, ben de seninle kafa yapmayayım çil." diye cevap verdi Göktuğ kaşlarını kaldırarak. Ardından masanın üzerinde duran kolalardan birisini açıp kendisine ve Serenaya bir bardak doldurdu. Göktuğ doldurmuş olduğu bardaklardan birisini alıp bir yudum içerken kalçasını tezgaha yasladı. Serenay masaya oturdu ve masanın üzerindeki sigara paketini eline alıp içinden bir dal alacakken Göktuğun konuşması ile birlikte bakışlarını onun yüzüne dikti. "Sigaranı ben gittikten sonra yaksan? Yanımda sigara içilmesinden pek haz etmiyorum biliyorsun." Serenay sigara yakmaktan vazgeçerek "Git o zaman sen de mutfaktan." dedi. "Ben de rahat rahat içeyim." Göktuğ kaşlarıyla masanın üzerinde duran bardaktaki kolayı işaret ederek "İçsene kolanı." dedi. "Sen iç diye doldurdum, masanın üzerinde dursun diye değil." "İçmeyeceğim." dedi Serenay bardağa düz bir bakış atarak. "İstemiyorum." Göktuğ 'Sen bilirsin' dercesine omuzunu silktiğinde bardağındaki kolasını tek dikişte içti. Göktuğ ikinci bir bardağı daha tezgaha koyduktan sonra hala üzerinden çıkarmamış olduğu siyah deri montunun cebinden ödünç aldığı şarj aletini Serenaya uzattı. "Şarj aletin." dedi hafif bir gülümseme ile. "Teşekkür ederim ödünç verdiğin için." Serenay şarj aletini ondan aldı ve "Bir şey değil." dedi düz bir sesle. O sırada Gökhan mutfakta belirirken "Niye burada duruyorsunuz?" dedi sorarcasına ikisine birden bakıp. "İçeriye gelsenize." Serenay "Ben sigara içmek için buradayım." diye açıklama yaparken Göktuğ ise "İçeride Cananın platonik aşığını dinlemektense burada durup mutfak dolaplarını izlemeyi tercih ederim." dedi. "Canan çok üzgün ama." dedi Serenay yumuşak bir sesle. Göktuğ hafifçe kollarını kaldırarak "Biz ne yapalım?" dedi Serenaya bakıp. "Herifin sevgilisi var diye bizde mi üzülelim?" "Hadi içeri geçelim biz." dedi Gökhan Göktuğa doğru bakıp. "Serenay da sigarasını içtikten sonra gelsin ve sonra izleyeceğimiz filme karar verelim." "Pekala." diye mırıldandı Göktuğ ve isteksiz adımlarla kardeşinin peşinden takılıp salona geçti onu mutfakta bırakarak. Dizlerini kendisine doğru çekmiş bir şekilde oturup boş boş bakınan Canana kaydı gözleri Göktuğun. Yanına oturdu. "Bana bak. O herif için üzülmeni istemiyorum artık." Göktuğ yumuşak ve ciddi bir sesle alaycı bir tavır barınmadan konuştuğunda Canan mavi gözlerini ona çevirdi. "Evet doğum gününde sana çiçek aldı. Buna aldandın belki ama o adam kızların üzerinden egosunu tatmin eden boş beyin yığınından başka bir şey değil. Sen de en başından beri onun nasıl insan olduğunu biliyorsun. Ve senin de bu boş beyin yığını için daha fazla üzülmeni istemiyorum. Tamam mı?" "Göktuğ haklı." dedi Gökhan tekli koltuğa oturup erkeksi şekilde bacak bacak üstüne atarak. "Tamam." dedi Canan ona gülümseyerek. "Sağol söylediklerin için." "Tabii ki söyleyeceğim." dedi Göktuğ da ona gülümseyerek. "Biz dostuz." Göktuğ telefonunun çalması ile birlikte montunun cebinden telefonunu çıkarıp arayan ismi görünce alayla güldü Gökhana bakıp. "Ben de Yaren ne zaman arayacak diyordum." Telefonu açıp kulağına koyarak "Efendim." dedi alaycı tavrını yeniden takınarak. "Nasılsın Göktuğ?" dedi Yaren ince çıkan sesiyle. "İyiyim. Seni sormalı? Geçti mi başının ağrısı?" "İyiyim. Geçti." Yaren hevesli ve coşkulu çıkan sesiyle "Eğer bir işin yoksa bu akşam buluşalım mı?" dedi. "Buluşamayız." dedi Göktuğ sanki Yaren karşısındaymış gibi başını iki yana sallayıp. "Çünkü bir arkadaşın evindeyiz Gökhan'la birlikte. Film izleyecekmişiz. Canan da biz geldiğimizde oradaydı zaten." Canan'a düz bir bakış attı. "Hatta Cananın sana selamı var, çok öpüyormuş seni." Gökhan Göktuğun son söylediğini komik bulurcasına gülerken Canan ise gözlerini devirip sesini Yarene duyurmak istercesine bağırarak "Yalan söyleme Göktuğ." dedi. Yaren Canan'ı duymuş olsa da aldırmadı ve sert çıkan sesiyle konuştu. Az önceki hevesli ve coşkulu sesinden eser yoktu. "Kimmiş o arkadaş? Ben neden aranızda değilim acaba?" "Aramızda olmayışının nedenini bizi davet eden kişiye sorsana." dedi Göktuğ alaycı sesiyle. "Kim o Göktuğ?" dedi Yaren kızgınlıkla çıkan sesi bağırmaya dönüşürken. "Kimin evindesiniz siz?" Canan onun bağırışını telefonun ucundan işitirken yüzünü buruşturdu. Göktuğ onu sinirlendirmekten keyif alırcasına "Dur , ipucu vereyim." dedi. "Hani Gökhan'la bu aralar sürekli yakınlar, sen de onu kıskançlığından çekemiyorsun." Yaren kaşlarını çatarak duyduklarına inanamıyorcasına "Serenayın evinde misiniz siz ?" dedi yükselttiği sesiyle. "Evet." diye cevap verdi Göktuğ olağan bir tavırla. "Onun evindeyiz." Yaren sinirden köpürürcesine "Ne işin var o kızın evinde senin?" dedi. "Kardeşine niye uyuyorsun sen? Gökhan giderse gitsin, sana ne!" "Sen niye sinirlendin şimdi buna bu kadar?" dedi Göktuğ olağan tavrını sürdürmeyi devam ederek. "Nasıl sinirlenmeyeyim? Ben senin o kızla muhattap olmanı istemiyorum Göktuğ. " Yaren sinirle inledi. "Bir de evine gitmişsin, inanamıyorum sana ya!" "Ne zamandan beri kardeşimle birlikte bir arkadaşın evine gitmem senin için problem olmaya başladı Yaren?" "Göktuğ ben sana güveniyorum zaten." dedi Yaren az öncekine nazaran daha sakin bir ses tonuyla. "Sorun değil benim için bunlar. Benim için asıl sorun o kızın evine senin de gitmiş olman. Kardeşin giderse gitsin bana ne. Ben o kızla alakalı hiç güzel şeyler hissetmiyorum. Güya sen de hissetmediğini söyleyip duruyordun ama kardeşinin peşinden takılıp evine gitmişsin. " "Yaren ben kapatıyorum artık, seninle daha fazla tartışmak istemiyorum. " dedi Göktuğ sıkıldığını belli edercesine. "Bana güveniyorsun madem o zaman güveniyormuş gibi davran. Oldu mu? " "Oldu." dedi Yaren mırıldanırcasına. "Öyle davranmaya çalışırım." Ardından telefonu öfkeyle direkt kapattı Yaren. Göktuğ telefonun kapanmasıyla birlikte oflayarak telefonu koltuğun üzerine koyup birden bire sıcakladığını hissetti ve deri montunu çıkardığında siyah uzun kollu ince badisiyle kaldı. Gökhan alayla abisine bakıp "Yaren yine seni her zamanki gibi haşladı anlaşılan." dedi. Göktuğ gözlerini devirip "Yaren o kızla bozdu kafayı." dedi Serenayı kastederek. "Evet ya." dedi Canan da atılarak. "Ben de bu aralar Yaren'in davranışlarını hiç beğenmiyorum." O sırada Serenay mutfakta iki dal sigara içtikten sonra salona gelip gülümsedi ve Gökhan'ın yanındaki tekli koltuğa oturdu. "Sıkılmamışsınızdır umarım." Gökhan başını Serenaya çevirip gülerek "Göktuğ sayesinde sıkılmadık." dedi. "Telefondan sevgilisi ile kavga ettikleri için." "Niye kavga ettiniz?" diye sordu Serenay meraklı bir şekilde Göktuğa bakarak. Göktuğ ona herhangi bir cevap vermeyip elini 'Boş ver' dercesine salladığında Serenay ayağa kalktı. "Siz televizyondan kafanıza göre seçin film. Türü fark etmez. Uyarım size. Ben de mısır patlatayım. Olur mu?" Gökhan gülümseyerek başını salladığında Serenay mısır patlatmak için mutfağa gitti. Serenay mısırların iyice patlamış olduğundan emin olduktan sonra ocağın altını kapadı ve dolabın kapağını açıp beyaz kaseleri almak için yukarıya doğru uzandı. Fakat boyu yetmediğinden bir türlü kaseleri alamamıştı. Oflayıp parmak uçlarında yükselip yeniden almak için yukarıya doğru uzanmışken önce arkasında ufak bir kıkırdama sesi duyup ardından uzanıp bir türlü alamadığı kaseleri yukarıya doğru rahatlıkla uzanan bir el tarafından alındığını görerek o elin sahibine döndü. Göktuğ Serenayın dönmesi ile birlikte aralarındaki yakınlığı bozmadan kaseleri tezgahın üzerine koydu. Yakın olmalarına rağmen aralarında ufak da olsa bir mesafe vardı. Göktuğ yüzüne muzip bir ifade yerleştirirken Serenay ise dudakları aralanmış bir şekilde ona bakıyordu. Göktuğdan böyle bir hareket beklemediğini yüz ifadesiyle açıkça belli ediyordu. Üzerindeki siyah ince badi heybetli ve atletik vücudunu sergilemek istercesine vücuduna tam oturmuştu. Gökhanın aksine vücudunun heybetini gizlemeye gerek duymazcasına hep dar kıyafetler giyiyordu. Gökhan hep bol giyiyordu, kıyafetleri vücudunun heybetini hep gizliyordu. Neden Gökhanla karşılaştırmıştı ki şimdi Göktuğu? Neden böyle bir karşılaştırma yapma gereği duymuştu? Ardından gözleri onun anahtar şeklindeki gümüş kolyesine çarptı. Serenay kolyeye dokunup incelercesine baktı. Göktuğ alaylı bir sırıtma ile onun yüzüne bakarak "Çok mu beğendin?" dedi imalı bir sesle. "Güzel kolye." dedi Serenay onun iması üzerine elini kolyeden çekip. Ardından çekinmeden ona itiraf ederek "Sana da uymuş yani üzerine." dedi. "Sana vermeyi çok isterdim ama benim de çok sevdiğim ve boynumdan hiç çıkarmadığım bir kolye çil." Göktuğ alaycı tavrını bozmadan dile getirdiği uzun cümlesiyle birlikte aralarındaki ufak mesafeyi kapatıp ona iyice yaklaştı ve kızın tezgaha değen saçlarının uçlarına gözü çarpıp saçlarına elini değdirerek sol omuzuna attı. Serenay saçlarında onun elini hissederken titrek bir nefes verdi. "Saçların tezgaha değiyordu." dedi Göktuğ açıklama yaparcasına ve ondan tamamen uzaklaştı. Mısırların patladığı büyük tencereye baktı. "Umarım mısırlardan saç çıkmaz." Serenay saf bir kızgınlıkla "Çıkarsa yemezsin sen de o zaman Göktuğ." dedi. Göktuğ ona gülerken mutfağın girişinde belirip Gökhan araya girerek "Biz bir film seçtik bile. Gerilimde karar kıldık."dedi abisinin yüzüne bakarak. "Mısırlar da patladıysa artık seçtiğimiz filmi izleyebiliriz." Gökhan mutfağa girerek "Sen içeriye geç Serenay." dedi. "Yeterince uğraştın. Biz gerisini hallederiz." Serenay Gökhana gülümseyerek onun koluna dokunup hafifçe sıktı teşekkür edercesine. Ve içeriye geçti abi kardeşi baş başa bırakıp. Gökhan baş başa kalmalarıyla birlikte mutfağın kapısını kapatıp kısık bir sesle "Sen ne yapıyorsun burada?" diye sordu. "Ben de film seçtiğimizi söyleyecektim aslında." dedi Göktuğ alayla açıklama yaparcasına. "Ama gördüm ki boyu kaseleri almayı yetmedi, ben de kaseleri alarak ona yardımcı oldum." "Ona olan ön yargını bu şekilde yıkıyorsun yani." dedi Gökhan da alayla hafifçe başını sallayıp. "Şarj aleti isteyerek ve kaseleri alıp ona yardımcı olarak. Çok iyi." "Beğenemedin mi?" "Hadi mısırları ve cipsleri kaseye koyalım." dedi Gökhan konuyu değiştirircesine. "Sonra da kola doldururuz bardaklara." Abi kardeş işe koyularak mısırları ve cipsleri ayrı ayrı kaselere koydular. İçeriye kaseleri ve kola doldurdukları bardakları da götürdükten sonra hepsi yerlerine oturdular. Serenay kumandayı eline alıp televizyondaki filmi başlatacakken çalan telefonu ile kumandayı bıraktı. "Telefona bakayım da hep birlikte izlemeye başlayalım. Annemler arıyor olabilir." Serenay konuştuktan sonra telefonundaki arayan kişiye baktığında erkek arkadaşının aradığını gördü. Yanılmıştı. Açıp kulağına koyarak "Efendim Buğra." dedi onu yanıtlayıp. Gökhan dikkat kesilmişcesine Serenaya baktı o an. Göktuğ da dikkat kesilmişti kardeşiyle birlikte. "Serenay ben aşağıdayım. Üzerine bir şeyler giyin de dolaşalım biraz." "Olmaz." dedi Serenay onu reddederek. "Arkadaşlarımı evime davet ettim de. Film izleyecektik biz de şimdi. "Gülümsedi. "İstiyorsan sen de yukarıya gel Buğra. Hep birlikte izleyelim. Hem de yeni arkadaşlarımla tanışmış olursun sen de." Gökhan gözlerini devirdi bu cümle ile birlikte. Erkek arkadaşının burada olacak olması kendisini sinirlendirmişti. Gökhan'ın bu hareketleri Canan'ın dikkatini çekmişti. "Süper olur." dedi Buğra bu davetin sevinciyle. "Tamam ben sana kapıyı açıyorum şimdi." Serenay telefonu kapattıktan sonra Gökhan bundan hoşnut olmamışcasına konuşarak "Erkek arkadaşın mı gelecek?" dedi. "Kimsenin gelmeyeceğini söylemiştin halbuki." "Evet." diye cevapladı Serenay. "Buraya kadar gelmiş o kadar. Ayıp olmasın diye davet ettim ben de ne yapayım?" "Keşke davet etmeseydin." dedi Gökhan düşüncelerini dile getirerek. "Biz bize olsaydık daha iyiydi. " Serenay ona hiçbir cevap vermeden kapıyı açmaya gittiğinde beni Gökhan'ın hemen yanında oturan Canan kaşlarını çatarak "Sen hoşlanıyorsun değil mi ondan?" diye sordu kısık bir sesle. "Serenaydan?"Arkadaşının hal ve hareketleri, sürekli dilinden onun adını düşürmemesi ve bugünkü moral bozukluğu fazlasıyla ele vermişti. Artık emin olmuştu arkadaşının ona karşı bir şeyler hissettiğinden. Göktuğ diğer ikili koltukta otururken Canan'ın cümlesini duyup atılarak "Günaydın." dedi alaycı sesle gülerek. Canan gözlerini devirerek kendisine bir şeyler söyleyen Gökhan'a döndü. "Belki de hoşlanmaktan daha fazlasıdır." dedi itiraf edercesine kısık bir sesle. "Sevgilisi var ama." diye konuştu Canan. Gökhan hafifçe yükselttiği sesiyle "Biliyorum." dedi çaresizce dişlerini sıkarak. Serenay hemen arkasında yürüyen erkek arkadaşı ile birlikte içeriye girdiğinde "Merhaba." dedi Buğra elini onlara doğru kaldırıp. Ardından tanışırcasına hepsiyle el sıkıştığında Gökhan sertçe mesafeli bir tavırla onun elini sıkmıştı. Gökhan'ın sert bakışları onun üzerinde olacağına benziyordu film boyunca. Buğra buna bir anlam veremeyip Gökhan'ın yanına oturdu ikili koltuğa aralarında mesafe olacak şekilde Serenayla birlikte. Serenay mısır kasesini sevgilisiyle arasına koyarak filmi başlattı. Hiç konuşmadan sessizce karanlıkta filmi izlerlerken filmin ortalarına doğru gelmiştiler bile. Gökhan Buğra ile yan yana oturmak istemediği için tekli koltuğa geçip oturmuştu. Filmi izlemekten daha çok Buğraya bakmıştı sert dik bakışlarıyla. Buğra oflayarak sessizliği bozdu. "İzleyecek başka bir film bulamadınız mı? Film başlayalı kırk dakika oldu hala bir şey olmadı. Ne kadar boktan bir film bu böyle." "İzleme o zamansa kardeşim boktan bir filmse." dedi Gökhan sert bir sesle Buğraya çatmaya yer ararcasına. Buğra onun sert tepkisinin aksine gülerek "Kardeşim sen bana niye yükseliyorsun şimdi?" dedi. "Sana bir şey dediğim yok." "Kardeşim bu aralar sinirli." dedi Göktuğ alayla Buğraya. "Aldırma sen ona. Sevgilinle bak rahatına." Gökhan Göktuğa ters bir bakış atarken "Tamam ya susun." dedi Serenay ortamdaki gerginliğe son bulmak istercesine. "Evet ya." diye atıldı Canan. "Susun. Bu yaptığınız saygısızlık." Hepsi susarak filme yeniden odaklanmışken birkaç dakika sonra çalan kapı ziliyle birlikte Serenay filmi yine durdurup ayağa kalktı. "Yine mi son dakika davet ettiklerinden birisi?" dedi Gökhan imalı bir sesle. "Ayıp olmasın diye onu da içeriye alırsın sen şimdi." "O son dakika davet edilenlerden birisi de ben oluyorum herhalde." dedi Buğra alayla gülerek onun kendisini kastettiğini anlayıp. "Evet son dakika kısmı doğru olabilir ama ayıp olmasın diye çağırıldığımı hiç zannetmiyorum kardeşim." Gökhan ona alayla gülerek karşılık verip başını salladı." Annemle babam da gelmiş olabilir." diye cevap verdi Serenay onların bu anlam veremediği çekişmeye aldırmadan. Serenay hızlı adımlarla kapıyı açmaya gittiğinde kimin geldiğini görmek için delikten baktı. Annesiyle babası değildi. Kendisini gelmesiyle şaşırtan birisiydi. Yaren gelmişti. Davet bile etmemişti. Niye gelmişti ki? Göktuğ için gelmiştir, diye geçirdi içinden. Son dakika bile olsa gıcıklığını yapmıştı bile Yaren. Hatta bu saate kadar nasıl yapmadığına şaşırdı Serenay. Kapıyı açıp yapmacık bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. "Hoş geldin. " Yaren de ona yapmacık bir gülümseme ile karşılık vererek "Umarım film izlemeye başlamamışsınızdır." dedi. "Başladık." dedi yapmacık bir üzüntü ile Serenay. "Son dakika geleceğini bilseydim başlamazdık. Biraz geç kaldın." Yaren içeriye geçerek "Buna üzüldüm." dedi ve elinde içi çeşitli cipslerle poşeti ona uzattı. Gözlerini devirdi. Evde yeterince cips vardı. "Film izlerken güzel gider." Serenay poşeti onun elinden alarak "Ben de mısır patlattım." dedi. "Film izlerken güzel gider diye." Yaren gözlerini devirerek salona geçerken Serenay cips poşetini mutfağa koydu. Serenay da salona geçtiğinde Yaren'in direkt Göktuğa sarıldığını ve yanına sokulurcasına oturduğunu görünce gözlerini devirmekten çekinmedi. Bu ortamda sıkılan ve sanki onu zorla tutuyormuş gibi bir tavır sergileyen Buğranın yanına oturdu. Canan onun gelmesinden memnun olmamış bir şekilde Yarene "Davet edilmediğin bir yere gelecek kadar gurursuz olduğunu bilmiyordum ." dedi. Yaren gülümseyerek Canan'a baktı. "Tatlım, Göktuğ nerede ben oradayım. "Ardından bakışlarını Gökhan'a çevirdi. "Gökhancığım sağolsun, bana hemen konumu attı geleceğim diye mesaj attığımda." Serenay onun Gökhancığım demesiyle birlikte direkt yüzünü buruşturdu. O kelime ne kadar itici çıkmıştı ağzından öyle. Canan kızgınlıkla Gökhan'a "Neden ona konum atıyorsun Gökhan?" dedi. Gökhan kollarını hafifçe kaldırarak "Abimin sevgilisi sonuçta." dedi olağan bir şekilde. "Gökhan haklı." dedi Göktuğ her zamanki olağan tavrıyla. Yaren Canan'ın bu tavrı ile birlikte ona dönerek "Bu tavırlarını hiç beğenmiyorum Canan." dedi. Eliyle Serenayı gösterdi. "Bu kız geldiğinden beri bana olan tavırların da değişti farkında mısın? " Serenay Yaren'in son söylediğine gülerek "Şu an kendimle gurur duyuyorum." derken Canan "Ben de senin tavırlarını hiç beğenmiyorum Yaren." diye karşılık verdi. "Tamam hadi izleyeceksek izleyelim artık şu sıkıcı filmi." dedi Buğra bıkkınlıkla sıkıldığını belli ederek müdahale ederken. "Sıkıldıysan izleme git o zaman kardeşim millete laga luga yapma." dedi Gökhan yine sert tavrıyla. Serenayın sevgilisi olmasının hıncını ondan çıkarmak istiyordu. "Kardeşim sen de bana yükselip durma ikide bir." dedi Buğra da aynı tavırla karşılık verip ayağa kalkarken. "Bir derdin varsa söyle açık açık konuşalım." Gökhan onunla kavga etmemek için kendisini zor tutarken gözlerini kapatıp derin bir nefes alıp verdi sakinleşmek istercesine . "Seninle bir derdi yok Buğra." dedi gözlerini devirerek Serenay kendisine göre anlamsız olan bu çekişmeye müdahale etmek istercesine. Çekişmenin kötü sonuçlanacağını tahmin edebiliyordu."Hadi filme kaldığımız yerden devam edelim." Buğra oflasa da daha fazla bu çekişmeyi uzatmadı. "Ama ben filmi kaçırdım." dedi Yaren atılarak. "Yeniden başlatsak olur mu?" Serenay başını sallayıp ona anlayış gösterdi ve filmi yeniden başlattı. Ve bu sefer filmi bölen herhangi bir şey olmamıştı. Sonuna kadar izlemiştiler. Serenay filmin bitmesiyle birlikte televizyonu kapatıp "Nasıldı beğendiniz değil mi?" dedi. "Ben beğendim." "Sonu beklemediğim bir şekilde bitti." diye yanıt verdi Canan. Buğra elindeki telefonunun çalması ile birlikte ayağa kalkıp telefonu sessize aldı ve cebine koydu. "Benim hemen gitmem lazım." dedi Serenaya bakıp. "O arayan kimdi?" diye sordu Serenay merakla. "O arayan kişinin yanına mı gideceksin?" "Arayan hiç kimse." diye yanıt verdi Buğra. "Yani önemsiz. Tanımazsın. Ve evet arayan kişinin yanına gideceğim." Bir an önce buradan gitmek istercesine davranıyordu. Gökhan yine dik bakışlarla ikisini izliyordu. "Tamam git. " dedi Serenay düz bir sesle. "Arayan her kimse bekletme. " "Görüşürüz." Buğra kapıya doğru ilerlediğinde Yaren "Sevgilini geçirmeyecek misin?" diye sordu Serenaya. Serenay kapının açılıp kapanma sesini duyduğunda onun gittiğini anlamıştı. "Gitti bile." dedi Serenay umursamazca gülümseyip. Canan da ayağa kalkarak telefonuna bakıp "Annem mesaj atmış eve gel artık geç oldu diyor." dedi. Gökhan'a çevirdi bakışlarını. "Hadi gidelim artık." Saat gece on ikiye geliyordu. "Evet." dedi Gökhan Serenaya bakarak. "Biz gidelim artık. Senin de annen baban gelir birazdan." Hepsi topluca gitmek için ayaklandığında arkadaşlarıyla vedalaşıp onları geçirdi. Arkadaşları gittikten sonra annesini arayıp onunla konuştuğunda annesiyle babasının restoranda yemek yedikten sonra sahile gittiklerini ve bir saat içinde döneceklerini öğrendi. Dağılan evi ve mutfağı toparladıktan sonra yatıp uyumak için hazırlandı. Yarın erkenden dersi vardı. Serenay klasik gece rutinini tamamladıktan sonra yatağına yattığında bugünü düşündü. Gökhan'ın yanlışlıkla odasına girişini, Göktuğun uzanıp kaseye alışını ve saçlarına dokunuşunu... Sanki o dokunuşu hala saçlarında hisseder gibiydi. Göktuğun alaycı tavırları bazen kendisini sinirlendirirken bazen ise hoşuna gidiyordu. Yakıştırıyordu ona alaycı tavrını. Gökhan ise nazik tavırlarıyla kendisini mutlu ediyordu. Onunla konuşmaktan ve vakit geçirmekten asla sıkılmıyordu. İki kardeşi birbirleriyle karşılaştırırken kendi kendine gülümsedi ve komidinin üzerine koyduğu telefonunun çalmasıyla birlikte doğrularak telefonuna baktı. Gökhan arıyordu. Araması birden bire kendisini mutlu ederken gülümseyerek telefonunu eline alıp açtı. "Efendim Gökhan." "Napıyorsun?" dedi Gökhan heyecanlı ses tonuyla. "Gerçi daha az önce hep birlikteydik ama. Sesini duymak istedim." "Yatıyorum öyle annemlerin gelmesini bekliyorum." "Serenay.." dedi duraksarcasına. "O seni hak etmiyor. Erkek arkadaşın." Serenay onun bu söylediğine hiç kızmadı. Gökhan'ın da ona sinir olduğunu sevgilisine olan davranışlarıyla birlikte anlamıştı. "Erkek arkadaşıma olan davranışların gözümden kaçmadı." dedi gülerek. "Kusura bakma." dedi Gökhan. "Ama seni hak etmiyor. Ondan hiç hoşlanmadım. Hareketleri de hiç içime sinmedi doğrusu. " "Benim de bu aralar bazı hareketleri içime hiç sinmiyor merak etme." dedi itiraf edip içini dökercesine Serenay. Gökhan meraklanarak "Nasıl yani?" dedi. "Yani telefonuna gözüm kaydığı zaman hep benden gizliyor böyle saklıyor. Sanki bir şey varmış gibi. Bunu son zamanlarda yapmaya başladı. Önceden böyle bir huyu yoktu. " "Evet benim de gözüme çarptı o hareketleri film izlerken. " "Sen bizi mi izledin filmi izlemek yerine?" dedi şakacı bir tavırla Serenay. "Öyle yapmış olabilirim." dedi Gökhan gülerek. "Biliyor musun, ben ondan soğudum zaten biraz. Artık eskisi gibi onunla olurken öyle hevesli değilim. "Serenayın söyledikleri Gökhan'ı birden bire mutlu etmişti. "Her neyse. Aramana sevindim. Uykum var kapatıyorum ben. İyi geceler!" Gökhan ağzı kulaklarına varmış bir şekilde gülümseyerek mutlu olmuşcasına "Sana da iyi geceler Serenay!" dedi ve telefonu kapattı. Serenay da telefonunun kapanmasıyla birlikte gözlerini kapattı ve kendisini uykuya teslim etti. ⚫️
|
0% |