9. Bölüm

9.Bölüm

Moon Light
moonliiighht

"İyi okumalar!"

 

 

 

 

⚫️

Serenay odasının kapısının tıklatılması ile birlikte karşısındaki boy aynasından gözlerini ayırmadan coşkulu çıkan sesiyle "Gel." dedi.

Odasına ağır adımlarla giren babaannesine bakıp gülümseyerek "Babaannem sen miydin?" dedi sevgi dolu bir sesle. Babaannesine sarıldı ve yanağını öptü.

Babaannesi geri çekilerek özenle hazırlanmış torununu süzdü. "Ne güzel olmuşsun sen öyle." Serenay üzerine açık gri yatay ince çizgileri olan ve vücudunu saran koyu gri kısa kalın triko bir elbise giymişti. Altına file desenli siyah külot çorap giymişti. Günlük hayatında kısa giymeyi pek tercih etmezse de bugün giymek istemişti.

Serenay kahkaha atıp göz kırparak "Kimin torunuyum sonuçta?" dedi.

Babaannesi on beş gündür evlerinde misafirdi. Senede iki üç kez ziyarete geldiği evlerinde bir aya yakın kalıp yaşadığı şehre yani memleketlerine geri dönüyordu. Serenay babaannesini çok seviyordu. Çok düşkündü babaannesine.Küçükken annesi çalışırken belli bir yaşa kadar babaannesi bakmıştı kendisine. Bu yüzden belki bu kadar çok düşkündü.

Suzan Hanım ufak bir iç çekmeyle birlikte torununa baktı düşünceli ve buruk gözlerle. "Aynı benim gençliğime benziyorsun. Sana baktıkça gençliğimi görür gibi oluyorum. "Torununun saçlarını okşadı. "Saçlarım da böyle seninkiler gibi gürdü, uzundu."

"Sen hala çok güzelsin babaanne." dedi Serenay hafif bir gülümsemeyle.

"Güzelliğimiz mi kaldı artık kızım? Gelmişim yetmiş beş yaşıma. "Suzan Hanım yatağa oturdu ve imalı gözlerle torununa baktı. "Sen de pek süslenip püslenmişsin. Derse gidiyorsun diyeceğim ama bugün pazar. Nereye böyle? Gezmeye mi?"

Serenay kocaman gülümseyerek "Evet bugün pazar ama yine dersle alakalı babaanneciğim." dedi. Kahverengi gözleri mutlulukla parlıyordu. "Haftaya vizeler başlıyor. Gökhan'la ders çalışacağız. Beni evine davet etti. Evinde ders çalışacağız. Göktuğ da olacak. Belki Canan da gelebilirmiş bilmiyorum."

"Senin neden süslenip püslendiğin anlaşıldı şimdi." Babaannesi imalı bir sesle konuşup başını salladı. "Bırak bu ders sınav işlerini. O arkadaşlarından söz ettiğin zaman gözlerinin parladığını görmüyorum ben sanki. "

Serenay gülümsemesini bozmadan "Hangi arkadaşlar babaanne?" dedi.

"O isimleri birbirine benzeyen çocuklar var ya." dedi Suzan Hanım çattığı kaşlarıyla elini hareket ettirerek. "Onlar."

Serenay babaannesinin cümlesine gülerek "Babaanne sana inanmıyorum! " dedi. "Onlar benim arkadaşım."

"Ben gördüğümü söylüyorum sadece kızım." dedi Suzan Hanım istifini bozmadan.

Serenay babaannesine hiçbir yanıt vermeyip tek kulağına sallantılı bir küpe taktı ve elbisesiyle aynı boyda olan yatağın üstündeki haki rengi montu eline alıp üzerine giydi.

Hala yatağın üzerinde oturmayı sürdüren babaannesinin yanağını öptü vedalaşırcasına Serenay. "Ben gidiyorum babaanne. Gelmem akşamı bulur. Annemle babam da gezmeye gittiler pazar bugün malum. Sen de evde yalnızsın. Sıkılmazsın değil mi?"

Babaannesi de Serenayın iki yanağından öperken "Sıkılmam kuzum." dedi. "Televizyon izlerim ben de siz gelene kadar. Dizim çıkacaktı. Dizimi izlerim."

"Tamam babaanne. Eve geldiğimde görüşürüz o zaman."

Serenay içine çalışacağı dersin kitabını ve notlarını koyduğu büyük çantasını koluna takıp babaannesini ardında bırakarak o anın sabırsızlığıyla evden çıktı.

 

 

 

⚫️

Serenay geldiği evin kapısının zilini çalarken en son dün akşam Gökhan ile konuşmalarını geçirdi aklından. Ders çalışacakları konusunda anlaşmalarıyla birlikte evine davet etmişti Gökhan. Bugün aralarında herhangi bir konuşma geçmemişti. Sadece 'Geliyorum.' diye mesaj atmıştı kendisine.

Kapının açılma sesi ile birlikte hafifçe irkilerek düşüncelerinden uzaklaştı ve gözlerini kapıyı ardına kadar açan Göktuğa dikti.

"Hoş geldin."

Göktuğ hafif bir gülümseme ile Serenayı karşılarken Serenay da ona aynı gülümseme ile karşılık vererek gözleriyle baştan aşağı süzdü karşısındaki adamı. Üzerinde bol beyaz kapişonlu bir sweatshirt ve kot pantolon vardı. Önden hafifçe havaya dikilen koyu renkteki saçları ve hafif kirli sakalıyla her zamanki görünümündeydi. Göktuğ da karşısındaki kıza aynı şekilde baktı. Her zamankinden daha güzel görünüyordu. Tek kulağına takmış olduğu küpe ona ne kadar yakışmıştı öyle. Aralarındaki sessizliği bozan Göktuğ oldu.

"Buraya kadar geldiğine göre Gökhan sana söylememiş anlaşılan."

"Neyi?" dedi kaşlarını çatarak Serenay. Göktuğun yüz ifadesi de ses tonu da ciddiydi. Alaycı tavrından uzaktı davranışları.

"Gökhan cenazeye gitti. Gideli iki üç saat oldu. Yakın arkadaşlarından birisinin babası vefat etti."Serenayın aklından geçeni okurcasına son cümlesini söyledi. "Giderken çok üzgündü o yüzden sana söylemeyi unutmuş olabilir."

"Allah rahmet eylesin." dedi Serenay üzgün bir sesle. "Çok üzüldüm."

"Ben de üzüldüm."

Serenay eliyle merdivenleri göstererek "İyi o halde ben gideyim." dedi. "Birlikte ders çalışamayacağız madem, içeriye girmemin de bir anlamı yok. Gökhan'a geldiğimi söylersin. Olur mu?" Serenay tam arkasını dönmüşken onun kendisine seslenmesi ile duraksadı ve ona döndü.

"Serenay!"

Adı onun tok sesinden ne güzel çıkmıştı öyle. Bunca zaman sonra ilk kez kendisine adıyla seslenmişti. Bunun şaşkınlığıyla yüzüne bakarken Göktuğ yüzündeki ifadeyi görmezden geldi.

"İçeriye geçsene. Bu kadar yol geldin. Yorulmuşsundur."

"İçeriye mi?" dedi Serenay bir kez daha şaşırarak. Göktuğdan beklenmedik hareketlerdi bunlar. Adını seslenmesi ve içeriye davet etmesi.

"Evet." diye devam etti Göktuğ. "Sana kahve yaparım. "Serenayın değişmeyen düz bakışları karşısında kardeşini öne sürdü. "Gökhan da bir iki saate gelir zaten. Gökhan'ın ben pek zannetmiyorum seninle ders çalışacağını geldiğinde ama. Seni görünce mutlu olur hiç olmazsa." Serenayın hala değişmeyen bakışları karşısında "İçeriye geçmek istemezsen anlarım." diye ilavede bulundu cümlesine. "Seni zorlayacak değilim."

Serenay bir anlığına girip girmeme konusunda kararsız kalsa da Gökhan'ın mutlu olacağını düşünerek gülümsedi ve "Biz de birlikte ders çalışırız o zaman Göktuğ." dedi kabul ettiğini belirtircesine. "Değil mi?"

Göktuğ alaycı bir gülüş yollarken Serenayı içeriye buyur etti. Birlikte salona geçtiklerinde Serenay montunu çıkarırken Göktuğ portmantoya asmak için elini onun montuna doğru uzatarak "Alayım." dedi.

Serenay montunu ona uzatırken Göktuğ montu portmantoya asıp geriye döndü ve hala ayakta dikilen Serenayın tam karşısına geçip baştan aşağı süzdü. Koyu kahverengi gözlerindeki beğeniyi görmemek zor değildi. Onun tek kulağına takmış olduğu sallantılı küpeye parmaklarını değdirdi. "Bugün bir değişik geldin gözüme."

Serenay onun bakışları karşısında gözlerini kaçırmamak için direnerek gözlerini onun yüzüne dikti. "Değişik derken?" dedi sorarcasına.

Göktuğ elini ensesine götürerek "Her zamanki halinden farklı görüyorsun." dedi tek nefeste. "Böyle giyinmişsin falan. Güzel olmuşsun işte."

Serenay onun cümlelerindeki ciddiyeti ve samimiyeti anlasa da 'Güzel olmuşsun işte.' dediği kısma takılmamaya çalışarak "Göktuğ giyinmeden gelecek halim yoktu ya." dedi dalga geçercesine gülerek. Kendisini üç oldu şaşırtıyordu.

Göktuğ da sanki saçmaladığının farkına varmışcasına onunla birlikte gülerek gözlerini kaçırdı. Ardından birden bire sıcakladığını hissederek üzerindeki sweatshirti çıkarıp içine giymiş olduğu siyah kısa kollu tişörtüyle kaldı. Serenay birden bire onun sweatshirti çıkarması karşısında gözlerini büyütse de içine giymiş olduğu siyah tişörtüyle kaldığını görerek rahatladı.

Göktuğ Serenayın bakışları karşısında "Sıcakladım." dedi her zamanki alaycı tavrını takınarak. "O yüzden çıkardım."

Serenay ikili koltuğun en ucuna otururken elinde tuttuğu çantasını yanına koydu ve Göktuğ da sol çaprazındaki tekli koltuğa yerleşti rahat tavırlarla. Erkeksi bir şekilde bacağını bacağının üzerine attı. Serenay koltuğun en ucunda oturduğu için birbirlerine oldukça yakın bir mesafedeydiler.

"Ee annen evde yok mu?" dedi Serenay sorarak gözlerini salonda gezdirirken. "Baban?"

"Yalnızım." diye cevapladı kısaca Göktuğ.

"Canan gelmeyecek mi?" diye sordu yine Serenay. "Gelirim belki demişti de o bakımdan sordum."

"Canan gelmeyecek." dedi Göktuğ alaycı bir şekilde yüzündeki gülümsemeyle. "Başka bir işi varmış. "

"Canan da gelmeyecekse ders çalışmaya başlayalım o zaman. Durduğumuz kabahat."

Serenayın gülümseyerek belirttiği cümle üzerine Göktuğ bozmadığı alaycı tavrıyla birlikte "Seninle burada ciddi ciddi ders çalışacağımı düşünmüyorsun değil mi?" dedi.

"Senin vizelerin başlamıyor herhalde." dedi Serenay da alaycı bir tavırla ona cevap vererek.

Cümlesini duymamazlıktan gelerek ayağa kalktı Göktuğ. "Kahveni nasıl içersin?"

"Sütlü." diye yanıtladı Serenay. Serenay da ayağa kalktı ve onun koluna dokundu. "Sen otur istersen ben hazırlarım bize."

"Olmaz." dedi Göktuğ keskin bir dille. "Sen misafirsin. Otur."

Serenay onun keskin konuşması karşısında "Tamam." diyebildi sadece.

Göktuğun mutfağa gitmesi ile birlikte Serenay tekrar yerine oturdu. Göktuğ birkaç dakika sonra elinde tepsi ile geldiğinde tepsiyi ortalarındaki sehpaya koydu ve az önceki kalktığı yerine oturdu. Serenay kahvesini içmeden hemen önce tabaktaki kurabiyelerden birisini yemek için eline aldı.

Tadına bakarcasına ısırırken Göktuğ kahvesinden bir yudum aldıktan sonra "Dün annem yaptı bu kurabiyeleri." dedi açıklama yaparcasına.

Serenay ısırdığı kurabiyeyi çiğnerken "Annenin ellerine sağlık." dedi. "Güzel olmuş." Ardından sütlü kahvesinden içti. "Kahve de güzel olmuş. Tam kıvamında." Göktuğ onun cümleleri ile birlikte hafifçe başını salladı.

Serenay kurabiyelerden birkaç tane daha yedikten sonra kahvesini de bitirmişti. Aralarındaki sessizliği Göktuğun telefonunun melodisi bozdu. Göktuğ arayan kişiyi görünce gözlerini devirdi. Önceden araması kendisini mutlu ederken şu sıralar sadece gözlerini devirerek tepkisini ortaya koyuyordu.

Göktuğ telefonu açıp kulağına koyarak "Efendim Yaren." dedi.

Serenay onun sesindeki bıkkınlığı sezerken aynı zamanda duyduğu isim ile birlikte gözlerini devirmeden edemedi. 'İnşallah yine çat kapı gelmez.' diye geçirdi içinden. Bir ay önce hep birlikte film izledikleri akşam davetsiz bir şekilde gelmesi yeterince sinirini bozmuşken yine böyle bir saçmalıkla karşılamak istemiyordu. O kızın yüzünü görmeyi tahammül bile edemiyordu. Geldiği an kalkıp giderdi buradan.

"Göktuğ gezelim mi? Hava çok güzel, herkes dışarıda. Evde otur otur sıkıldım. Sen de evdeysen çıkalım."

"Olmaz." dedi Göktuğ keskin bir tonla.

"Neden olmaz?" dedi incelttiği sesiyle Yaren. Kızgın bir tavır takındı ardından. "O kız geldi geleli bana olan tavırların da değişti zaten. Ne zamandır birlikte el ele gezip dolaşmıyoruz."

Göktuğ onun kızgın ve biraz da isyanlı sesi karşısında alaycı tavrını takınıp "Evde değilim çünkü dışarıdayım." dedi. Aslında evde olduğunu ona söyleyebilirdi fakat onun buraya geleceğini ve Serenayı gördüğü zaman tatsızlık çıkaracağını bildiği için yalan söylemişti . Serenayın huzuru bozulsun istemiyordu. Söylediği yalan Serenayın içten içe hoşuna gitmişti.

"Nerdesin?" diye sordu Yaren. "Nerdeysen söyle yanına geleyim."

Göktuğ alaycı tavrını bozmadan "Senin bulamayacağın bir yerdeyim." dedi.

"Sen söylemezsen Gökhan'ı arar sorarım, o söyler bana nerde olduğunu. "

Göktuğ dayanamayıp ofladı ısrarcı tavırları karışımında. Sesindeki bıkkınlık bariz olsa da alaycı tavrını hiç bozmadı. "Gökhan telefonuna bakarsa eğer alırsın cevabını. Oldu mu? Diyecek başka bir şeyin yoksa ben kapatıyorum."

"Tamam kapat."

Göktuğ Yaren'in gücenircesine çıkan sesine aldırmayıp telefonu kapattı. "Ne diyor sana?" dedi Serenay merakla. "Buluşalım mı diyor?"

"Evet." diye cevap verdi Göktuğ. "Sen de onunla buluşmak istemedin." Göktuğ hafifçe başını salladı bu cümle karşısında ve buluşmamak istememesi de Serenayın içten içe hoşuna gitmişti. O kız Göktuğu hiç hak etmiyordu!

Göktuğ kendisini toparlayarak yeniden alaycı tavrını takınıp Serenayın yüzüne baktı. "Benim sevgilimi konuşmaya bırakalım da sen benim sana söylediğim şu diziye başladın mı?"

"Daha başlamadım." diye cevap verdi Serenay.

"Günlerdir sana başla diyorum çil." dedi Göktuğ yakınırcasına alaycı tavrını hiç bozmadan. Hafifçe omuzunu silkti. " Madem başlamaya hiç niyetin yok. Biz de ilk bölümü şimdi beraber izleriz o zaman."

Serenay onun cümlelerine gülerken "Bu kadar ısrar ettiğine göre güzel bir dizi olmalı." dedi.

Göktuğ televizyonu açtı. "İlk bölümü şimdi izleyelim ister misin çil?"

"Sen ikinci kez izlemekten sıkılmayacaksan izlemeye başlayalım." dedi Serenay onun teklif edercesine sormasını kabul ederek.

"Benim için sorun değil." dedi Göktuğ ve diziyi başlattı.

Serenay dizinin ilk bölümünü izlediğinde Göktuğun izlemesinde ısrarcı olmasına hak verdi. İlk söylediği anda başlamamasına pişman olmuştu. Göktuğ biten bölümün ardından "Israr ettiğim kadar varmış değil mi?" dedi yamuk bir gülümseme ile.

Serenay gülümseyerek kahverengi gözlerindeki hayranlıkla "O başroldeki çocuk. Ne o öyle ya? Acayip yakışıklı. Eve gider gitmez diğer bölümlerini de izleyeceğim." dedi.

Göktuğ gözlerini devirerek alaycı tavrıyla "Israr ettiğim kadar olduğu için değil de sırf başroldeki çocuğu yakışıklı bulduğun için mi eve gider gitmez diğer bölümlerini izleyeceksin?" dedi.

"Tabii sadece başroldeki çocuğu yakışıklı bulduğum için değil." dedi Serenay istifini bozmadan. "Keşke sen bana ilk söylediğin anda başlamış olsaydım. Beğendim diziyi. Merak ettiren bir yapısı var."

"Sen diziyi beğenmemiş olsan bile sırf çocuğu yakışıklı bulduğun için izlersin." dedi Göktuğ alayla başını sallayarak onun yüzüne dik dik bakarken. "Çünkü senden beklenir. "

Serenay ona bir karşılık vermeyip çantasından telefonunu çıkarıp bir mesaj gelip gelmediğine baktı. Ardından yine Göktuğun alaycı sesini işitti.

"Aranız nasıl Serenay? Erkek arkadaşınla?"

Serenay bacak bacak üzerine atıp duruşunu dikleştirdi ve ellerini dizlerinin üzerinde birleştirdi. "Yani son zamanlarda öyle eskisi gibi değiliz. Ben de artık öyle hevesli değilim onunla birlikteyken."

Göktuğ başını hafifçe yana yatırdı. "Neden ondan ayrılmıyorsun o zaman? Niye hala onunla birliktesin?"

"Sen niye hala Yarenle birliktesin?" dedi Serenay konuyu ona yöneltip meydan okurcasına bir bakış ve gülümseme ile. "Bence sen de öyle hevesli değilsin onunla birlikteyken."

"Hevesli değilmiş gibi mi gözüküyorum?" dedi Göktuğ alaycı tavrını yeniden takınarak.

Birden bire kapının anahtarla açılan sesini duyduğunda imalı bir bakış ve aynı tonlamayla "Geldi." dedi Serenaya.

Serenay ona gözlerini devirdiğinde salona giriş yapan Gökhan ile göz göze geldi. Üzerinde gri kapüşon ve siyah pantolon vardı. Keyifsiz ve dağılmış gözüküyordu. "Serenay." dedi ses tonu kısık ve keyifsiz çıkarken. "Geleceğin tamamen aklımdan çıkmış kusura bakma. Haber de veremedim sana."

Serenay ayağa kalkıp onun karşına geçerek sarılırken "Her şeyden haberim var." dedi şefkatli çıkan sesiyle. "Göktuğ söyledi. "

Serenay geri çekildiğinde Gökhan onu beğenen gözlerle süzdü. Göktuğun da bu gözünden kaçmayıp oturduğu yerden imalı bakışlarla onlara bakıyordu. "Serenay bugün her zamankinden daha farklı görünüyor değil mi?" dedi Göktuğ alaylı bir sesle. "Giyinmiş falan. Güzel olmuş."

Gökhan sert ve bir o kadar da keyifsiz bakışlarını abisinin üzerine dikti. "Ne zamandan beri Serenaya ismiyle hitap ediyorsun?"

"Bugünden beri." dedi Göktuğ istifini bozmadan.

Gökhan bakışlarını abisinin üzerinden çekip karşısındaki kıza dikti ve sesindeki hayranlığı ona yansıtmaktan ona çekinmedi. "Senin güzel olman için güzel giyinmene hiç gerek yok. Sen her halinle güzelsin."

Serenay teşekkür edercesine Gökhan'a kocaman gülümsedi.

Göktuğ araya girerek "Yaren seni aradı mı kardeşim?" diye sordu. "Telefona hiç bakmadım." diye cevap verdi Gökhan. "Ne oldu beni mi araması gerekiyordu?"

"Benimle buluşmak isteyince yan çizdim de.Nerede olduğumu sana sormadı mı?"

"Telefona bakmadım dedim ya." dedi Gökhan sinirle abisine çıkışarak. "Senin sevgilinin beni aramasından daha önemli şeyler oluyor bu hayatta. Mesela insanlar sevdiklerini kaybediyor."

Gökhan onları salonda bırakıp hızlı adımlarla odasına girdi. Kapısını kapatmamıştı. Serenay da onun peşinden gittiğinde odada karşılıklı iki tane baza, çalışma masası ve dolaptan ibaret olduğunu gördü. Fenerbahçeli futbolcuların posterleri duvarları süslemişti. Odanın kapısını kapatıp sırtını kapıya yasladı. Gökhan yatağının üzerine oturarak Serenaya baktı.

"Fenerbahçeli misin?" diye sordu Serenay gözlerini posterlerde gezdirerek.

"Evet." dedi Gökhan düz bir sesle. "Göktuğ da öyle. Sen hangi takımlısın?"

"Galatasaray." dedi Serenay gülümseyerek. "Ama odamın duvarlarına futbolcuların posterlerini asacak kadar fanatik değilim."

Gökhan anladığını belirtircesine başını sallarken üzerindeki kapüşonu çıkartıp siyah tişörtüyle kaldı. Giydiği bol sweatshirtler fiziğini gizlediği için Serenay onun ilk kez fiziğini bu kadar yakından görüyordu. Siyah tişört vücudunun bütün heybetini ortaya seriyordu. Vücudu en az Göktuğunki kadar atletikti.

Gökhan ayağa kalkarak elini siyah tişörtünün eteklerine götürürken Serenaya düz bir bakış attı. "Müsaade eder misin, üzerimi değiştireceğim."

Serenay onun cümlesi ile birlikte odadan çıktı ve kapalı kapının önünde beklemeye başladı. Gökhan'ın "Tamam. Gelebilirsin." demesiyle birlikte odaya yeniden girdi.

Gökhan siyah bol bir sweatshirt ve altına da gri paçaları lastikli eşofman altı giymişti. Gökhan yatağına otururken Serenay da karşısındaki yatağa oturdu.

"Çok üzgünüm." dedi Gökhan keyifsiz bir sesle oflarken. Elleriyle yüzünü ovuşturdu. "Arkadaşıma o kadar çok üzüldüm ki. "

Serenay oturduğu yataktan kalkıp yavaşça Gökhan'ın yanına oturdu ve destek olurcasına omuzunu sıktı. "Ben de çok üzüldüm Göktuğ söyleyince." dedi Serenay üzgün bir sesle. "Arkadaşının başı sağolsun. Allah ailesine sabırlar versin."

"Amin." dedi Gökhan buruk bir gülümseme ile. "Sağol. "Ardından devam etti konuyu değiştirerek. "Sana haber veremedim kusura bakma bu arada. Benim de şu an ders çalışacak mecalim yok. "

"Tamam." dedi Serenay anlayışlı bir şekilde. "Ben de sana zaten şu an ders çalışalım demeyecektim. Aslında içeriye hiç geçmeyecektim ama hem Göktuğ buraya kadar gelmişsin diyerek ısrar etti hem de seni görmeden gitmek istemedim. Yoksa aklım sende kalacaktı."Ayağa kalktı. "Ben gideyim artık. Sen de dinlen. Toparla kendini. Olur mu? Yarın görüşürüz."

Gökhan da ayağa kalkarak karşısındaki kıza sıkıca sarıldı. Serenay da kollarını ona dolanmaktan çekinmedi. "Sağol." dedi Gökhan minnet dolu bir sesle onun saçlarını okşarken.

Serenay geri çekilirken bir elini onun pürüzsüz yanağına koydu. Yeni sakal traşı olmuştu. Anlık koyduğu elini geri çektikten sonra odadan çıktı ve salondaki koltuğun üzerinde duran çantasını almak için salona ilerledi. Göktuğun hala oturduğu koltuktan kalkmamış olduğunu görürken aynı zamanda telefonuyla oynadığını da gördü.

Çantasını alarak "Gidiyorum ben." dedi. Göktuğ kafasını kaldırarak Serenaya baktığında alaycı tavrıyla "Kardeşimle ders çalışmayacak mısınız?" dedi.

"Onun ders çalışacak hali mi var Göktuğ?" dedi gözlerini devirerek Serenay.

Göktuğ telefonu cebine koyup ayaklanarak "İyi o halde ben seni geçireyim." dedi ve birlikte kapıya doğru ilerlediler.

Serenay üzerine portmantodan aldığı montunu giyerken birden bire Göktuğun sol üst kolundaki ikili kol bandı dövmesi gözüne çarptı. Kaşlarını çatarak hafifçe dövmeye dokundu. "Dövmen mi var senin?"

"Burada o kadar durdun durdun fark etmedin şimdi gidecekken mi fark ettin bir dövmem olduğunu?" dedi Göktuğ alayla.

"Evet." dedi Serenay elini çekip düz bir sesle. "Şimdi fark ettim." Montunu giyindi ve kapıyı açtı. "Her neyse. Görüşürüz."

"Görüşürüz çil."

 

 

 

⚫️

Serenay evinin olduğu sokağa geldiğinde sevgilisi Buğranın beklemekten sıkılmış bir şekilde volta attığını gördü. Ondan ayrılacağını söyleyecekti. Bitirmek istiyordu bu ilişkiyi. Daha fazla sürdürmek için bir sebebi kalmamıştı. Son bir aydır birbirlerinden iyice kopmuştular.

Evinin olduğu apartmana doğru yürüyerek "Buğra." diye seslendi. Buğra durarak kendisine doğru gelen Serenaya baktı.

"Ne işin var burada senin?"

Buğra ellerini kot ceketinin cebine sokarak "Seninle bir şey konuşacağım Serenay." dedi. "Zamanını almayacak bir şey merak etme."

Serenay onun ne söyleyeceğini merak edip öncelikle onu dinlemeye karar verdi. Ne derse desin ayrılacağını ona söylemekle kararlıydı. "Dinliyorum." dedi kollarını göğsünde bağlayarak.

"Ayrılmak istiyorum."

Duyduğu cümle ile birlikte birden bire içinin rahatladığını hissetti Serenay. Aynı fikirde olduklarına mutlu olmuştu. Çünkü kendisi de aynı cümleyi şimdi ona söyleyecekti.

"Biliyor musun? Ben de sana şimdi aynısını söyleyecektim. Ben de ayrılmak istiyorum Buğra. Bitirelim."

"Neden diye sormayacak mısın peki?"

Serenay onun sorusu ile birlikte duruşunu dikleştirdi. "Hayır. Çünkü neden ayrıl�

Bölüm : 06.01.2025 21:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...