@moonliiighht
|
"Yepyeni hikayemle hepinize merhabalar! Dünyama hoş geldiniz! Konusu ve hikayenin süreci bir buçuk senedir belli olan askıdaki hikayemi yayınlama günüm meğerse bugüne kısmetmiş. Umarım beğeneceğiniz bir hikaye olur ve bu yolculukta bana eşlik edersiniz." Tarih bırakabilirsiniz... "İyi okumalar!" ⚜️
Belime kadar uzanan kahverengi saçlarımı düzleştirmemin ardından düzleştiricimin fişini çektim ve boy aynasından kendime süzercesine baktım. Kıyafetim, makyajım ve saçlarım bu gece için gayet uygundu. Siyah mini şort eteğimin üzerinde siyah tül transparan bluzum vardı. Transparan bluzumun içine ince askı crop atlet giymiştim. Çok ağır bir makyaj yapmak istemeyip sadece gözlerimin kenarlarına o parlak taşlardan yapıştırmıştım. Dudaklarımda ise kırmızı ruj vardı. Son olarak makyaj masasının üzerinde duran pembe şişedeki parfümden üzerime sıktım. Derin bir nefes alıp verdim ve kendi kendime gülümsedim. Bu gece yine her zamanki gibi çok eğlenecektim, çok güzel geçecekti. Fakat içimde anlamlandıramadığım tuhaf bir his vardı sanki. İçimdeki bu tuhaf his beni güzel de hissettirmiyordu kötü de. Fakat insanın sorgulamasına sebep veren türden bir histi. Bu his de nereden çıkmıştı şimdi durup dururken? İçimdeki bu tuhaf hissin kötü bir şeye çağrı olmayacağını umarak yok saymaya karar verip odadan çıktım ve ablamın odasına baktığımda odasının kapısı sonuna kadar açıktı. Ablam makyaj masasının önünde yüksek sayılabilecek bir sesle telefonla konuşuyordu. "Heves gelmiyor." Adımı duymamla beraber kulak kesildim ve duymak istercesine kafamı ileri doğru uzattım. Ne demek gelmiyordum? Nasıl o benim adıma gelip gelmeyeceğime karar verebiliyordu? "Heves bizimle hiçbir yere gelmiyor Murat." Bunu ona soracaktım. "En son neler olduğunu bir hatırlasana. Son zamanlarda bunu sürekli yapar oldu. Hayır. Bizimle gelmeyecek." Ablamın art arda cümleleri sıralarcasına konuşmasını dinlerken odasına girdiğimde ablam başını bana çevirdi ve telefon konuşmasını sonlandırır bir edayla konuştu. "Tamam hayatım. Geldiğinde çaldırırsın ben de inerim o zaman. Görüşürüz." Ablam telefonunu kapattıktan sonra yüzünde alaycı bir eda oluştu ve beni süzercesine gözlerini üzerimde gezdirdi. "Hayırdır Heves? Sen nereye hazırlandın böyle?" Ben de ablama tıpkı bana yaptığı gibi süzercesine gözlerimi onun üzerinde gezdirdiğimde ablam, beyaz crop ip askı atletinin altına siyah paraşüt pantolon giymişti. Saçlarına maşa ile hafif dalgalar vermişti ve dudaklarına kahverengi tonlarına yakın sürmüş olduğu ruj haricinde o da çok ağır bir makyaj yapmamıştı. "Sen benim adıma gelip gelmeyeceğime nasıl karar verebiliyorsun?" dedim onun bu alaycı tavrına sinirlenirken. Ablam kollarını göğsünde bağlayarak kalçasını makyaj masasına yasladı. "Gelip gelmeyeceğine en son gelişinde sergilediğin hareketler karar veriyor. Ben değil." "Nasıl hareketler sergilemişim ben?" dedim kaşlarımı kaldırarak. "Sen daha iyi biliyorsun." diye cevap verdi ablam bana imalı imalı. Ofladım. Ona doğru bir adım attım ve meydan okurcasına tek kaşımı kaldırdım. "Sen benim adıma karar veremezsin çünkü sen benim annem babam değilsin Gaye." dedim ciddiyetle. "Ablanım ben senin!" dedi Gaye sesini yükselterek. " Ve ben de sana gelmiyorsun diyorum Heves. Bitti!" "Sadece içkiyi fazla kaçırdım." dedim. "Bak bir kere oldu, iki kere oldu sesimi çıkarmadım. Olur arada öyle dedim. En sonunda artık şu art arda zil zurna sarhoş olmaların beni çileden çıkardı." Ablam hiddetle başını iki yana salladı. "Ben senin bu hallerinle sürekli uğraşamam." Alaycı bir eda takındım ve güldüm. "Sanki sana uğraş diyen var. Uğraşmak zorunda değilsin." "Gelmiyorsun diyorum Heves. Bitti!" "Senin karşında çocuk yok yalnız." diye karşılık verdim. "Yirmi yaşındayım ben. Yirmi." "Kaç yaşında olursan ol. Sen benim kardeşimsin. Herhangi birisi değil." Ablamın sesi yumuşamıştı. "Ben kardeşimi böyle zil zurna sarhoş olurken görmek istemiyorum. En son sarhoş olduğunda ertesi gün yataktan kalkamadın, bütün gün kustun hatırlıyorsan." "O zaman her zamankinden çok fazla içmiştim ama. Bu sefer o kadar çok içmeyeceğim. Gerçekten." İkna etmek ister gibi bir tavırla konuştuğumda Gaye gözlerini devirdi. "O kadar çok içmeyeceğim diyor bir de." Son noktayı koyarcasına konuştu. "Bizimle gelmiyorsun dedim. Bitti." Gayenin yatağına oturduğumda konuyu değiştirmek ister gibi bir eda ile sordum. "Murat abi sana ne söylüyordu?" "Buraya gelecek işte almaya." diye yanıtladı. "Bir de bizimle beraber başka bir arkadaşı daha aramıza katılacakmış." Kaşlarımı çattım. "Başka bir arkadaşı daha mı?" "Evet. Yurtdışında yaşıyormuş. Kısa bir süre önce dönmüş." diye yanıtladı. Murat abi daha önce yurtdışında yaşayan bir arkadaşı olduğundan bize hiç bahsetmemişti. "Ben de bu akşam tanışacağım kendisiyle." "Tatile falan mı geldi acaba?" dedim kendi kendime mırıldanırcasına. Gaye alayla konuştu. "Sorarım kendisine bu akşam senin için." "Senin benim için sormana gerek yok Gaye." Ben de ona alayla karşılık verdim. "Ben de geleceğim için sorabilirim kendisine." "Sana hala gelebileceğini söylemedim." "Bana çocuk muamelesi yaptığın yeter artık!" dedim sinirle ayağa kalkarak. "Ben sadece senin iyiliğini düşünüyorum, iyiliğini istiyorum." dedi Gaye yumuşak bir sesle. "Bizim birbirimizden başka kimimiz var Heves? Söylesene?" "Babam var." dedim. Kurduğum bu cümleye aslında kendim bile inanmıyordum. Sadece vardı işte. Gaye'nin kaşları hafifçe havaya kalktı. "Baban mı var?" dedi histerik bir gülüşle, alay eder gibi. "Hani nerede?" Ardından başını çevirip etrafına bakınırmış gibi yaptı. "Sen görebiliyor musun ha? Nerede hani?" "O senin de baban Gaye." diye konuştum vurgulu bir tonla. "Sadece benim değil." Gaye'nin yüzüne baktım. Durgunlaşmıştı. "O benim hiçbir şeyim değil!" dedi saf bir öfkeyle, gözlerimin içine bakıp. "Öyle bir adam benim babam olamaz Heves! Çünkü ben bize yapılan hiçbir şeyi unutmadım!" Sessiz kaldım. Gaye babam konusundaki tepkilerinde çok haklıydı. Ben de unutmamıştım, tıpkı ablam gibi. Fakat ne olursa olsun, her şeye rağmen o benim babamdı. Bizim birbirimizden başka kimsemiz yokmuş gibi gözükse de babam vardı. Gaye yüzüme bakarak "Gelebilirsin." dedi nihayetinde. İşaret parmağını bana doğrulttu. "Tek bir şartla. Bu akşam alkollü hiçbir şey içmiyorsun." "Hiç mi yok?" dedim yalvaran bir ifadeyle. "Ya gelirsin ya gelmezsin." Ablam keskin bir tavırla konuşmasının ardından omuzunu silkti. "Seçim senin." "Geliyorum." dedim gülümseyerek. "Bu akşam alkollü hiçbir şey içmiyorum. Anlaştık." Gaye de memnun olurcasına bana gülümsedi. Aslında alkol içmeden de çok güzel bir şekilde eğlenebilirdim, bu gecenin tadını çıkarabilirdim. Ayağa kalktım ve odama geldim. Giysi dolabımın kapağını açıp alt bölümüne dizmiş olduğum çantalardan siyah olanını aldım. İçine telefonumu, cüzdanımı ve birkaç bir şey daha koyduktan sonra ablamın odasına geri geldim. Gaye bana kısa bir bakış attıktan sonra saatini kontrol etti. "Murat da birazdan burada olur." "O yurtdışından gelen arkadaş da mı Murat abiyle birlikte buraya gelecek?" diye sordum. "Evet birlikte gelecekmişler." Başımı salladım. Gaye ile tartıştığım esnada o içimde beliren tuhaf his bana kendisini unutturmuşken yine yeniden kendisini belli etmeye başlamıştı. Bu tuhaf hissi bir türlü adlandıramıyordum doğrusu. Sanki bu akşam diğer eğlendiğim akşamlardan daha farklı geçecekmiş gibi hissediyordum. Bu tuhaflık hissi umarım kötü bir şeye kapı açmazdı. O esnada ablamın telefonu çaldı ve ablama dönüp baktığımda ablam telefonunu kulağına götürüp "Hemen iniyoruz hayatım." dedi tek seferde. Murat abi gelmişti. Ablam telefonunu kapattı ve küçük krem rengi çantasına telefonunu koyduktan sonra bana döndü. "Çıkalım Heves." ⚜️
|
0% |