Yeni Üyelik
11.
Bölüm

(11) PADİŞAHI KURTARMAK

@moonpiece.24

 

 

 

 

Kulaklarlarım gür bir kahkaha sesini işitti. Tugay kahkahalarla gülüyordu büyük ihtimal anlattıklarının gerçek olup olmadığını zihninde sorguluyordu. Onu anlayabiliyordum. Bir kız çıka gelip 'gelecekten geldim' diyordu. Eğer onun yerine bu durumu ben yaşasaydım kamera şakası olduğunu düşünebilirdim. Ona hak veriyordum çünkü verdiği tepkide haklıydı. Kim gelecekten birinin gelebileceğine inanabilirdi ki? Ama maalesef benim gelecekten geldiğim bir gerçekti ve zamanda yolculuğun imkansız olmadığı ise kesindi.

 

Tugay'ın kahkahaları kesilmek yerine artmıştı. Bir eli karnına gitti ve sakinleşmeye çalıştı. Sakinleştiğine emin olduğu anda bana döndü. Yüzündeki maskeden dolayı sadece gözlerini görüyordum. Ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. "Tamam güldük eğlendik ama şimdi gerçeği anlat" bu gerçeği anlatmak bu kadar zor olacağını düşünmemiştim Karmen. Derin bir nefes aldım ve yutkundum. "Bu gerçek. Biz gelecekten geldik." Başımı omzuma doğru eğdim. "Üzerimizden çıkan aletleri hiç sorgulamadın mı?" Telefon ve kulaklıklar bile bizim gelecekten geldiğimizde dair kanıttı.

 

Kafasını iki yana salladı. "Sen delirmişsin" gözlerimi devirerek ayağa kalktım. "İnanıp inanmaman umrumda bile değil. Biz gelecekten geldik ve bu bir gerçek. İster deli de ister inan umrumda bile değil. Onca dert ve sorumluluğum varken seninle uğraşacak değilim" zaman kıran kitabını alıp hızlı adımlar ile kulübeye ilerledim. Tugay beni durduracak hiçbir şey yapmadı. Aslında bu durum işime gelirdi. Yalnız başına olanları sorgulayacak ve dediklerimi tartacak zamanı olacaktı. Kulübenin kapısını açıp içeri girdiğimde gördüğüm manzara ağzımın beş karış açılmasına sebep oldu.

 

Durum şuydu. Kayra aker'in yakasını tutmuş onu tehdit ediyordu. Gizem ise kayra'nın sırtına çıkmış ve saçını yoluyordu. Saye ise aker'in kolunu ısırırken, Aker de saye'nin saçını tutuyordu. "Durun!" Diye bağırdığımda hiçbiri pozisyonlarını bozmadan bana doğru döndüler. Şaşkınlık ve öfke karışımı bir duyguyla onlara bakıyordum. Kaşlarım çatılmış ve burnumdan derin nefesler alıp veriyordum. Elimi alnıma attım ve baş parmağım ile alnımı hafifçe ovdum. "Alt tarafı beş dakikadır yokum ve siz o beş dakikada kedi ve köpek gibi birbirinize mi sataştınız?" Sesim benden beklenemeyecek derecede tok ve tehditkar çıkmıştı.

 

Şşt pşşt sakin ol. Sinirlerine hakim ol Karmen!

 

Saye dişlerini Aker'in kolundan çekse de ellerini çekmedi. Saye işaret parmağını bir ilkokul öğrencisi gibi havaya kaldırarak söz istedi. "Tüm olayı ben anlatabilir miyim?" Derin bir nefes aldım. Saye anlatsa kesin ortaya kinini koyacağı için sorun olacaktı. Olayları tarafsız şekilde anlatacak tek kişi gizemdi. En azından ben öyle umuyordum. Göz ucu ile gizem'e baktım. "sen anlat giz" gizem Kayra'nın sırtından atlayınca Kayra da Aker'in yakasını rahat bıraktı. Aker ellerini saye'nin saçından çekince saye de aker'in kolunu bıraktı.

 

Kayra'nın bir gözü mordu. Aker'in ise dudağı patlamış burnu kanıyordu. Gizemin saçı başı karışmıştı. Saye'nin saçları dağılmış ve çenesi morarmıştı. Gizem duruşunu düzelterek "kar şimdiden söyleyeyim hepsi benim suçum" bunu der demez anında saye "hayır benim suçum kavgayı ben başlattım" kayra oflayarak "hayır benim suçum aker'i ben kışkırtım" bunun ardından hepimizin bakışları aker'e döndü. Aker bir süre aval aval suratımıza baktı. Ardından "ne?" Dedi. "Hepsi doğru hepsi onların suçu aralarındaki tek melek benim" deyince kayra yüz kızartıcı bir küfür savurdu. Saye şaşkınlıkla "Kayra'yı sen kışkırtmadın mı?" Diye sordu. Gizem ise önce derin bir nefes aldı ardından aker'i göstererek "bana bak kar ben bu herifi döverim!"

 

Sinir dolu bir nefes aldım. "Olayı en baştan anlat giz" gizem kafasını salladı. "şimdi herşey şöyle başladı"

 

                                 ⏳

 

(5 dakika önce)

(Yazar'dan)

 

 

Herkes üzerini giyinmiş ve yerde oturarak Karmen'in gelmesini bekliyorlardı. Aker kısmış gözleri ile kayra'ya bakıp duruyordu. Kayra ne kadar birşey demese de içten içe sinirleniyordu. Aker kayra'yı çatık kaşlarının ardından izliyordu. Kayra en sonunda dayanamayıp tepkisini ortaya koydu. "Endurdin kaşlaruni, endurdin kaşlaruni babani, babani mi öldirdum?" Aker'in yüzünde mimik oynamaz iken gizem ve saye gür bir kahkaha attı. Kayra Aker'in yüzünde tek bir mimik dahi oynamadığını görünce kaşlarını çattı. "Ne var lan?!" Aker'in kaşları mümkünmüş gibi daha da çok çatıldı. "Benim bir şeyim yok da asıl sende bir haller var asıl senin neyin var?" Kayra aker'in ne demek istediğini çözmek ister gibi yüzüne baktı.

 

Ne diyordu şimdi bu çocuk?

 

"Ne haller varmış bende?" Derken sesindeki gerginlik zaten gergin olan ortama tuz biber eklemiş aker'in de ekmeğine yağ sürmüştü. Aker alaycı bir tınıyla "neden ikili oynadığını merak ediyorum. Gizem de Karmen de benim kardeşim. Sen nasıl bir adamsın he?! Bir bakıyom gizemle oynaşıyon bir bakıyom karmeni kıskanıyon hayırdır?" Kayra duyduğu bu cümleler ile daha fazla dayanamadı ve hızla ayağa kalkıp yakalarını tutu. Ne hakla onla böyle konuşabilirdi ki? "Hayra giden yol bayırdır aslanım!" Deyip burnuna sert bir yumruk attı. Attığı yumruk ile aker'in burnu kanamaya başladı. Burnunun kırıldığından emindi.

 

"Ne diyorsun lan sen?! Ben sence öyle birşey yapar mıyım? Hiç mi tanımadın lan beni!" Aker kendinden emin bir şekilde "tanımamışım demek ki!" Dediğinde gizem "ay süslü çabuk çekirdek getir ya da çekirdek var mıdır bu evde?" Dediğinde saye 'tehesüf ederim' der gibi baktı. "Vardır tabiki de ortalama bir türk kadını çekirdeksiz yapamaz. Çekirdek olmazsa dedikodu olmaz" gizem katılırcasına kafasını salladı. Bu sırada Kayra ve Aker karşılarındaki ikili manyağa garip bakışlar atıyordu. Kayra fısıldayarak "aynı tarafta olduğumuz için şanslıyız" dediğinde Aker gözlerini büyüterek "ben yine de korkuyorum" diye mırıldandı. Onlar kavga ederken tek dertleri cidden çekirdek miydi? Aker saye'ye homurdanarak "ayaklı fili boyam benim ne çekirdeği! Biz burada kavga ediyoruz siz ne konuşuyorsunuz?" Saye aker'in ilk söylediği ayaklı fili boyam cümlesi ile ayağa kalktı. Sinirlenmiş ve gözü dönmüştü. Ruhu kan ve vahşet istiyordu.

 

Gizem birazdan üçüncü dünya savaşının çıkacağının bilincinde olarak ayağa kalktı. "Arkadaşlar şiddet çözüm değildir. Hadi öpüşün barışın yoksa ortalık fena karışacak" bütün herkes gizem'e ölümcül bakışlar atarken gizem sevimli bir şekilde gülümsedi. Kim vurduya girmek istemezdi. Saye sinirle " gizo bu azman şerefsizi bana filli boya dedi ben filli boya mıyım?" Evet bunu ciddi ciddi sormuştu. Gizem arkadaşını kısa bir süreliğine süzerken "yoo azman'ın ağzından kaçmıştır değil mi aker?" Bu cümlenin altında benimle aynı fikirde olmazsan sana gösteririm anlamı vardı. Aker umursamaz bir tavırla omuz silkti. "Yoo hiçte ağzımdan kaçmadı" gizem ona acıyan bakışlarla bakarken homurdanmadan edemedi. "Ağzından kaçmadı ama birazdan mabedine kaçacak!" Ardından bakışları saye'ye kaydı. "Go girl! Ben arkandayım!"

 

Saye gizem'in verdiği gaz ile aker'in üzerine atladı ve omzunu ısırdı. Aker yüksek sesle bağırırken Kayra anında geri çekilip gizem'e doğru ilerledi. Gizem ise bu görüntüye şok içinde bakıyordu. Kayra yutkunarak "aman beni de ısırır ben hiç girmeyeyim" dediğinde gizem gözlerini devirdi. Bu esnada Aker daha fazla dayanamadı ve saye'nin saçını tutu. Saye anında "saçım!" Diye bağırdığında gizem kayra'ya döndü. "ayırsana onları!" Kayra omuz silkerek "ikisi de kardeşim kimi kimden ayırayım?!" Dediğinde gizem bir anlığına ona hak verdi. Ardından kavgayı dağıtmak için araya girmişti ki karnına yediği yumruk ile geriye sendelendi. Kafasını kaldırdığında saye ona irileşmiş gözlerle bakıyordu. "gizo özür dilerim ben bu dağ ayısına yumruk ataca-" daha devamını getiremeden gizem saye'nin karnına tekme atmıştı. Kızıl saçını sırtına savurarak "işte şimdi ödeştik!" Dedi.

 

Aker sinirle "süslü yanlışlıkla yaptım dedi ya!" Dediğinde kayra "bu onun karnına yumruk attığı gerçeğini değiştirmez" Aker yüksek sesli bir kahkaha attı. "Kayra beyimiz bu sefer de gizem'i mi koruyor?" Kayra öfke ile aker'in karnına bir yumruk geçirdi. Saye aker'i durdurmak amacı ile kolunu ısırırken ,gizem ise kayra'yı durdurmak için sırtına çıkmış saçını çekiştiriyordu. Ortada rönesans tablosu gibi bir görüntü vardı. Kayra Aker'in yakasını kavramış kafa atacaktı ki içeriye giren kişi kimsenin yapamadığını yapıp kavgayı durdurdu. "Durun!" Karmen bağırarak onları durdururken ortalığa şaşkınca bakıyordu.

 

                                  ⏳

 

 

(5 dakika sonra)

(Karmen'den)

 

 

 

 

Bizimkilerin suratına aval aval bakıyordum. "Size inanamıyorum!" Medeniyet yoksunları ne olacak?! Sinirli bir nefes verdim. "Bırakın kavgayı falan da hazırlanın yeni görev geldi." Kayra gülümseyerek "sonunda" dediğinde tepki vermeden yüzlerine bakmaya devam ettim. "yeni görev padişahı kurtarmak. Padişah bir süikasta uğrayacak ve biz de onu kurtaracağız bu kadar şimdi hazırlanın" deyip kulübeden sinirle çıktım.

 

Çocuktan farkları yoktu!

 

Kulübeden çıktığımda tugay'ı ağaca yaslanmış otururken gördüm. Ona doğru ilerleyip tam yanında oturdum. Bir süre konuşmadık ardından "gelecekte neler var?" Diye bir soru yönelterek sessizliği bozdu. Bu soru ile gülümsedim. Sorduğu soru gelecekten geldiğimizi kabul ettiği anlamına geliyordu. Bez çantamdan telefonumu çıkarıp ona gösterdim. "Telefon var. Uzaktaki sevdiklerinle konuşmanı hatta görüşmeni sağlıyor" şok içinde bana baktı. "bu caiz değil" o an ne diyeceğini bilemedim verdiği tepki beni şaşırtmıştı. Kafamı iki yana salladım.

 

"Araba var. Bu zamandaki atlı arabalar gibi ama bunlar motorla yani ateşle çalışıyor" gözleri ardına kadar açıldı. "Ateşle çalışıyorsa araba nasıl yanmıyor?" Güzel soru. Nedense kendimi üç yaşındaki çocuğa birşeyler anlatmaya çalışır gibi hissediyordum. Derin bir nefes aldım. "Gökdelenler var. Buradaki tek katlı veya iki katlı evlerin aksine otuz, kırk katlı" dudakları şaşkınlıkla aralandı. "Binaların yükselmesi kıyamet alametidir" gülmemek adına dudaklarımı birbirine bastırdım ama en sonunda dayanamayarak yüksek seste kahkaha atmaya başladım. Karnımı tutarak gülüyordum.

 

Kahkahalarım kesildiğinde tugay'a döndüm. Gözleri gülüşüme takılmıştı. Ona baktığımı anlayınca anında bakışlarını bana çevirdi. Başımı omzuma doğru eğdim. "Neden yüzünü gizliyorsun?" Omuz silkti. "Korkmak istiyorsan açabilirim" dudaklarım kıvrıldı. "Eğlenceli ve Komik olan şey de zaten korku. Bu yüzden aç yüzünü" gözlerinden kararsız bir ifade geçti. Ardından "çığlık atmayacağına söz ver" dediğinde ne ile karşılaşacağımı bilmediğim için elimi ağzıma kapadım. Bu hareketime kahkaha attı. Ardından ise yüzündeki maskeyi yavaşça çıkardı. O an kalp atışlarım hızlandı. Karnımdan garip bir his geçti. Galiba bu hissin adı heyecandı.

 

Onun yüzünün her bir santimine dikkatle ve özenle inceliyordum. Hayran kalmıştım. Ona hayran kalmıştım. Yalan yok maskenin ardında çirkin ve korkutucu bir yüz bekliyordum ama gördüğüm kişi beni afalatmıştı. Yakışıklıydı hem de fazlası ile. Elmacık ve çene kemikleri fazlası ile belirgindi. Hokka bir burna sahipti. Alnından başlayıp çenesine kadar ulaşan bir yara vardı. Bir an o yaranın neden oluştuğunu merak ettim. Ne kadar yakışıklı olursa olsun yüzündeki o büyük yara yakışıklı suratına korkutucu bir hava katıyordu. Ama en başta da dediğim gibi.

 

Eğlenceli olan korkuydu.

 

Parmak uçlarım yüzüne dokunmak için karıncalanıyordu. Bir andan sonra karşı koyamadım ve parmak uçlarım ile hafifçe yarasına dokundum. Alnından başlayıp çenesine kadar yara boyunca ilerledim. Kaskatı kesilmişti. Yüksek sesle yutkununca adem elması kavislenmişti. "Acıyor mu?" Kaşları çatıldı. "Ne?" Gülümsedim. "Yara, acıyor mu?" Herhangi bir cevap vermeden dümdüz bakmaya devam etti. "küçükken ben çok sakar bir çocuktum. Sürekli düşer bir yerlerimi kırar yada yaralardım. Hastaneler evim haline gelmişti. İlk düştüğümde dizim çok fena kanamıştı ve ben çok ağlıyordum"

 

Parmak uçlarım yaranın üzerinden geçerken kıkırdadım. "Öyle bir ağlıyorum ki beni susturana aşk olsun neyse işte annem en sonunda akan kandan gram iğrenmeden geldi dizimi öptü. Belki inanmayacaksın ama acısı hemen geçmişti" çenesinden kavradım ve yarasının üzerine dudaklarımı bastırdım. Kalp atışlarım sanki mümkünmüş gibi daha da hızlandı. Dünya sanki bir anlığına durdu. Genelde hep duygusuz bir kız olduğumu düşünürdüm ama çok garip bir şekilde tugay ile karşılaştığımdan beri çok büyük bir duygu curcunası yaşıyordum.

 

Dudaklarımı yaranın üzerinden çektiğimde bana olan bakışları çok garipti. Sert bakmıyordu ama yumuşak da bakmıyordu. Gözleri kararmıştı. Dudağımın kenarı kıvrıldı. "Geçti mi?" Ondan nasıl bir yanıt bekliyordum bilmiyorum ama anında "geçmedi" dedi. "Geçmedi, her acı zamanla geçmez. Geçse bile izi kalır" yutkundum. "Öyleyse geçene kadar öperiz ve izini dahi unutururuz" birbirimize öylece baktık ardından o kafasını iki yana sallayarak tekrardan maskesini taktı. "Herşeyi en baştan anlat şu zaman şeyini" kafamı olumlu anlamda sallayarak her şeyi baştan sona anlattım.

 

                               ⏳  

 

 

 

Pazarda ilerlerken hepimiz bu zamana uygun kıyafetler giyinmiştik. Tugay'a tüm herşeyi anlattığımızda bize yardım etmeye karar vermişti. Şuan pazardaydık ama pazardaki amacımız padişahı süikasten kurtarmaktı. Bizimkilere döndüm. "Şimdi hepiniz beni dinleyin. Saye ve gizem siz ikiniz satıcı kılığına girin ve gördüğünüz ZK adamlarını anında bize iletin. Kayra ve Aker siz ikiniz buradaki binalardan birinin çatısına çıkın ve gözcülük yapın gördüğünüz ZK adamlarını ok ile vurun. Ben ve tugay meydanda meyve satın almak isteyenlerdenmiş gibi yapıcaz plan bu sorusu olan?"

 

Aker parmağını kaldırdığında onu görmezden gelerek "kimsenin sorusu olmasın şimdi herkes görev yerlerine" dediğimde kayra ve Aker çatıya çıkmıştı. Gizem şeftali, saye ise limon tezgahının önüne geçmişti. Boynumu kıtlattım. İşte şimdi başlıyorduk. Önüme çıkan ilk ZK askerini gözüme kestirdim ve ona doğru ilerledim. Anında kolunu tutuğumda bana döndü. "Ne oldu parazit!" Ne kadar söylediğine sinirlensem de umursamadan "ağam benle gelin çok güzel meyvelerim var" onu kimsenin görmediği bir alana çektiğim an yüzüne yumruğu geçirdim ve o daha kalkamadan yayımı onun boynuna dolayarak onu boğdum. Tekrardan meydana ilerlediğimde gördüğüm manzara beni gururlandırmıştı.

 

Aker ve Kayra beş tane ZK askerini, gizem ve saye dört, tugay ile ben ise iki ZK askerinin sonunu getirmiştik. Geriye sadece bir tane kalmıştı. Kaç kişi olduğunu zaman kıran kitabındaki resimlerden biliyorduk. Tugay'a doğru bir adım atmıştım ki birden bire boynuma dolanan kol ve şah damarıma dayanan bıçak ile kaskatı kesildim. Bıçağın soğukluğunu hissedebiliyorum. Kalbim kontrolünü yitirerek atmaya başladı. Sebebi bu sefer heyecan değildi korkuydu. Padişah da dahil birçok kişinin bakışları bana kaydı. Biz ZK askerlerini öldürürken gizli ve sesiz yaptığımız için fazla dikkat çekmemiştik. Ama arkamdaki adamın boynuma pazar yerinin ortasında bıçak dayaması herkesin bakışlarının bize dönmesini sağladı.

 

Adamın iğrenç nefesini ensemde hissediyordum. Yutkundum. O an tugay ile göz göze geldik tugay anında elindeki yayı ve okları yere bıraktı. "Tamam sana birşey yapmicaz ama eğer onun saçının teline zarar gelse ölümlerden ölüm beğen" o an şok içinde yutkundum. Sesi o kadar boğuk ve tehditkar çıkmıştı ki bir an ben bile korkmuştum. O an arkamdaki adam yüksek sesli bir kahkaha attı. "belki ölmek istiyordumdur, belki de kendimle beraber cehenneme peşimden arkadaş götürmek istiyorumdur" dudaklarım şaşkınlıkla aralandı.

 

Biz nasıl bir manyağa denk geldik Karmen!

 

 

Loading...
0%