Yeni Üyelik
13.
Bölüm

(13) KAÇIRILMA

@moonpiece.24

 

(Tugay'dan)

 

Kendimi, bir vazoyu kırıp ailesinden korkan ve odasında saklanan o çocuk gibi hissediyordum. Çünkü o çocuk vazoyu kırdığı için annesinin ve babasının öfkelenip ceza vereceğini bilirdi. Odasında saklanır ve babasının gelip ceza vermesini beklerdi. Saatleri beklemekle geçerdi ama babası gelmezdi. Bu sefer çocuk korkardı. Çünkü alacağı ceza gözünde büyürdü. Belli bir zaman sonra ise alacağı ceza da umrunda olmazdı. Yeter ki gelsin gerekirse ceza da versin diye düşünürdü. O çocuk korkardı. Korktuğu şey ise alacağı cezadan değil belirsizliktendi.

 

Gerekirse dövsün yada sövsün yeter ki bu belirsizlik bittsin diye içten içe yalvarırdı.

 

Çünkü belirsizlik cezaların en büyüğüydü.

 

Kendimi o çocuk gibi hissediyordum. Çünkü geleceğim belirsizdi. Kendimi birden bire hiç bilmediğim bir zamanda bulmuştum. Gözümün önünde karmen'ni öldürmeye kalkan adam buhar olmuştu. Yetmezmiş gibi bir de birçok kişi tarafından ben karmen'in üzerindeyken basılmıştık. Geleceğim belirsizdi çünkü neler yaşayacağımı bilmiyordum. Gözlerimi açar açmaz kendimi bir odada bulmuştum. Benim zamanımda osmanlıca konuşan Karmen ve arkadaşları birden bilmediğim bir dil konuşmaya başlamışlardı.

 

Sonrasında Karmen önüme bir kutu koymuştu. Kutudaki bacı sayesinde onların dillerini az da olsa çözmüş ne dediklerini bir nebze de olsa anlayabilmiştim. Sonrasında da konuşabilmiştim. Tabi sonrasında ne olduğunu anlamadan o bacının yerine başka bir hatun geldi ve çığlık atması ile ben de başının belada olduğunu düşünüp o kutuyu kırmıştım.

 

O bacıların o kutunun içinde ne işi vardı?

 

Sonrasında ise arkadaşları gelmişti. Kutuyu kırmamı umursamayan Karmen ondan daha ufak bir kutuyu bir anlık korku ile parçalamam ile üzerime atlamış ve beni dövmeye başlamıştı. Tabi sonrasında olanları biliyorsunuz. Topluca bir basılma yaşamıştık. Şuan ise hepimiz bahçede,yağmurun altında tek ayağımızın üzerinde duruyorduk. Yağmura ve soğuğa alışık olduğum için ben üşümüyordum. Ama kızlar için aynı şeyi diyemeyeceğim. Kızlar fazlası ile titriyordu.

 

Karmen karşımızdaki yaşlı kadına üşüdüğünü belli etmemek için çenesini dikleştirerek ona bakıyordu. Ama sıktığı çenesi üşüdüğünü belli ediyordu. Hepimiz sırayla dizilmiştik. Sol tarafımda Karmen,saye ve Aker. Sağ tarafımda ise Kayra ve gizem vardı. Yağmurdan dolayı hepimizin üstü ve saçları ıslak olmuştu. Büyük ihtimal hepimiz hasta olacaktık. Yaşlı kadın hepimize öfkeli ve otoriter bir şekilde baktı. Oda tıpkı karmen gibi çenesini ve omuzlarını dikleştirdi. Karmen ve o yaşlı kadın ne kadar farkında olmasalarda birbirlerine çok benziyorlardı.

 

Gözlerim sarayı andıran evin önündeki halka kaydı. Oradaki adamların çoğu siyah giyinmişti. Diğer kalanları ise bize bakarak gülüyordu. Karmen'in öfkesi bundan olmalıydı. Yaşlı kadın hepimizi tek tek inceleyip en sonunda tekrardan karmen'ne döndü. "Bir açıklaman var mı?" Hepimizin bakışları karmen'ne kaydı. Kayra gizem'in üstünde,ben karmen'in üstünde,saye ise aker'in üstünde topluca basılmıştık. Bunun bir açıklaması ya da izahı olamazdı.

 

Ama Karmen de çok iyi yalan söylüyordu. Her şeye bir cevabı vardı. Bunu kadı'nın mahkemesinde fazlasıyla görmüştüm. Büyük ihtimal yine bir yalan söyleyip işin içinden sıyrılırdı. Ama bu saaten sonra bizi hiçbir yalan kurtarmazdı. Karmen omuz silkerek "çalışıyorduk" deyince yaşlı kadının bir kaşı sorgular bir ifade ile yukarı kalktı. "Ne çalışıyorsunuz?" Karmen gözlerini devirdi. "Tiyatro anneanneciğim. Üzerimizdeki saçma kıyafetleri de mi görmüyorsun?" Bizim zamanımızın kıyafetlerine saçma demesi ile kaşlarımı çattım.

 

Atalarının kıyafetlerine saçma diyordu saygısız torun.

 

Karmen konuşmaya devam etti. "Biz hepimiz tiyatroya yazıldık ve üç tane tiyatroyu oynayacağız biz de bunu çalışıyorduk. " Eliyle saye ve aker'i gösterdi. "ikisi Hacivat ve karagöz'ü oynayacaklar zaten onlar kavga sahnesini oynuyorlardı" eliyle bu sefer gizem ve kayra'yı gösterdi. "Onlar uyuyan güzel'li oynuyorlardı. Prens prensesi öper ve prens uyanır. Tabi öpüşme sahnesinde gerçekten öpüşmeyecekti. Bilirsin anneanneciğim biz tiyatrocular ve oyuncular öpüşme sahnesinde baş parmağımızı kullanırız ve gerçekten öpüşmeyiz"

 

Bu sefer benle kendisini işaret etti. "Biz ise Romeo ve julieti oynuyorduk" dediklerinden hiçbir şey anlamamıştım. Kendi zamanımda kendi aklımla övünürken bu zamanda cahil olmam hayatın bana oynadığı en büyük cilveydi. Karmen hesap sorar bir ifadeyle anneannesine baktı. "Gördüğün gibi anneanneciğim benim bir açıklamam var peki senin" çenesinin ucuyla bizi izleyen kişileri işaret etti. "Sizin benim odama benden izinsiz kapıyı dahi çalmadan içeriye girmenizin bir açıklaması var mı?"

 

İstemsizce dudağımın kenarı kıvrıldı. Kızın gerçekten de her şeye bir cevabı ve açıklaması vardı. Çarpık bir gülümsemeyle ona baktım.

 

İşte benim kızım.

 

Karmen'in anneannesi bir anlığına affalar gibi oldu ardından ifadesini toparladı. "Kendi evimde sana hesap vermeyeceğim" Karmen zafer ile sırıttı. "Ben de anneannemin evinde kimseye hesap vermeyeceğim" ardından bize döndü. "Kayra tugay sizde kalsın olur mu?" Kayra kaşlarını çattı. "Aramızda sarayda yaşayan sensin o sarayda bu garibana bir oda dahi mi yok?" Umarım gariban diyerek benden bahsetmemiştir. Karmen kaşlarını çatarak "anneannem izin vermez" dediğinde kayra homurdanarak "bu senin sorunun" deyip hızlı adımlarla yanımızdan ayrıldı.

 

Bu yağmurda yaptığı en iyi şeydi.

 

Zalim yaşlı kadına baktım. Biz yağmur altında ıslak bir şekilde tek ayağımızın üzerinde dururken o elindeki siyah aletle kendini yağmurdan koruyordu. Aker "ben de gideceğim sonra görüşürüz" diyerek koşarak yanımızdan ayrıldı. Ardından gizem ve saye de yanımızdan ayrıldı. Karmen derin bir nefes alıp tekrardan anneannesine baktı. "Tugay benim amcamın oğlu buraya üniversite için geldi. Bizimle kalacak" amca oğlu mu? Peki bundan şeyin haberi var mı? BENİM!

 

Yaşlı kadın bana bakmadan sert gözlerle karmen'ne baktı. "Kalmayacak" Karmen gülümsedi. "Eğer o kalmayacaksa ben de kalmayacağım" yaşlı kadın alaylı bir şekilde gülümseyerek "gidebilirsin gittmen umrumda bile değil" dediğinde Karmen umursamazca omuz silkti. "Peki" bir anda benim elimden tutup tüm ailesine arkasını dönerek ilerlemeye başladı. Alt dudağımı endişeyle ısırdım. "Karmen" Karmen bana cevap vermedi. Birden bire karmen'in kafasına gelen terlik ile ikimizin de adımları durdu ve Karmen elini elimden çekip inleyerek elini kafasına attı.

 

Gözlerimi büyüterek yaşlı kadına baktım. Kadın öfkeli bir sesle "tamam o da yanımızda kalabilir kahrolası saygısız,küstah torunum!" Karmen zaferle sırrıtı. "Hadi hızla eve girelim dondum!" Diyerek hızla saray gibi evimde doğru koştu. Ben ise hala olduğum yerden onu izliyordum bir yandan da olanları sorguluyordum. Bir anda omzumda hissettiğim el ile karşımda dikilen yaşlı kadına baktım. Kaşlarını çatarak bana bakıyordu. "Adın ne?" Adımı bildiği halde sorması garbime gelsede cevapladım.

 

"Tugay agah" bir süre beni inceledi. Ardından "Karmen tıpkı annesi ve teyzesi gibi yalancı bir kız. Her duruma uygun bir yalanı vardır. Senin onun amcasının oğlu olmadığına eminim. Kesin bu da yalan" ne kadar yalan olduğunu bilsem de karmen'in dediklerini bozamazdım. Omuz silktim. "Yalan değildi aksine onun kuzeniyim" kadın alayla güldü. "Madem kuzenisin o zaman soy adın ne?" O an duraksadım. Soy adı da ne demekti? Farklı bir zamanda olmak cidden zordu. O an ona hiçbir cevap vermediğimde dudağının kenarı kıvrıldı. "Biliyordum. Osmanlının en korkulan şehzadesi tugay agah"

 

O an nefesimi tutum. Sanki zaman bir anlığına durmuştu. Bu kadın benim geçmişten geldiğimi nasıl bilebilirdi? Belki de blöf yapıyordur? Hayır bunu kendinden emin bir ifadeyle söylemişti. Zaman kıran kitabını biliyormuydu peki? Tabiki de biliyordu. O karmen'in anneannesiydi. Belki de Karmen anlatmıştı. Kadın hafiften buruşmuş elini uzattı. "Ben Fatma Aydın" bir süre yüzünü inceledim. Alnında birkaç tane kırışıklık vardı. Ela gözleri karmenin gözleriyle aynıydı. Yer yer beyaz,siyah ve gri olan saçları omzuna kadar uzanıyordu.

 

Elini hafifçe sıktım ve geri çekildim. "Geçmişten geldiğimi biliyorsunuz" bunu soru sorar gibi sormuştum. Gülümsedi "emin ol sizin bildiğinizden daha fazlasını biliyorum" arkasını döndü ve eve doğru ilerledi. Ben ise kafam karışmış bir şekilde arkasından bakıyordum.

 

 

(Karmen'den)

 

Önümdeki kıyafetleri incelerken bir yandan da tugay'ın üzerine tutuyordum. Tahmin edin ne yapıyorduk? Doğru bildiniz tabiki de Alışveriş! Tugay uzun süre üzerinde Osmanlı kıyafetleri ile kalamayacağı için hep beraber ona kıyafet bakıyorduk.

 

Tüm hepsinin parasını ben yani anneannem ödeyecekti.

 

Nasılsa zengindim. Bu yüzden önüme gelen her kıyafeti alıyordum. Erkek reyonundaydık. Aker birden sırıtarak keko kıyafetlerini tugay'a uzatınca kaşlarını çattım. "Azman!" Aker anında kıyafeti aldığı yere geri koydu. İstanbul beyefendisi tugayı keko yapacak değildim. Kızlar ve ben seçtiğimiz kıyafetleri tugay'ın kollarına bıraktık. Saye sırıtarak "ileride deneme kabini var hepsini giyin ve yanımıza gel biz de seni puanlayacağız" saye oldukça heyecanlı görünüyordu. Bu alışveriş işi bir tek onun işine gelmişti.

 

Kaşlarımı çattım. "Puanlama olmayacak" saye üzgün bir şekilde dudaklarını büzdü. "Tüh ya!" Tugay gözlerini devirerek deneme kabinine girdi. Hepimiz onu bekliyorduk. Göz ucuyla üzerimizdeki kıyafetlere baktım. Ben üzerime siyah etek ve beyaz crop giyinmiştim. Gizem ise siyah İspanyol paça pantalon ve kırmızı crop giyinmişti. Saye ise düğüne gelir gibi belirgin bir makyaj yapmış ve üzerine pembe göğüs dekolteli bir elbise giyinmişti. Biz ne kadar özenliysek erkekler de o kadar özensizdi.

 

Aker ve Kayra üzerlerine siyah pantalon ve tişört giyinmeyi tercih etmişti. Ama yalan yok dar tişört onların kaslarını belli ediyordu. Hepsi de nazar değmesin birbirinden yakışıklıydı.

 

Ama yine de hiçbiri bir tugay etmezdi.

 

Aklımdaki sorulardan birini cevaplamak amacıyla gizem'e döndüm ve fısıldayarak "siz Kayra ile eskiden sevgili miydiniz?" Gizem umursamazca bana baktı. "Nişanlıydık" bir kaşım yukarıya kalktı. "Neden ayrıldınız?" Gizem bir an iç çekti. Gözlerinden acı çektiği anlaşılıyordu. O tam konuşmak için dudaklarını aralamıştı ki onun yerine saye konuştu. "Şerefsiz piç herif aldatmış" kaşlarımı çattım. Kayra'nın gizem'i aldattığına inanmıyordum. Ortada bir yanlış anlaşılma olmalıydı. "Emin misin?" Gizem alayla güldü. "onu yatakta bir kızla bastım" o an ne diyeceğimi bilemedim.

 

Kayra'dan beklemezdim.

 

Dudaklarım aralandı ama hiçbir cümle çıkmadı. Böyle bir durumda ne denilirdi? Göz ucuyla kayra'ya baktım. Delikanlı bir hali vardı. Cidden aldatmış mıydı?

 

Erkolar hiç şaşırtmıyorsunuz.

 

Kayra'ya artık eskisi gibi bakabileceğimden emin değildim. Bu esnada tugay deneme kabinine çıktı ve ben baştan aşağıya onu süzerek inceledim. Üzerinde beyaz tişört ve siyah bir ceket vardı. Altında ise siyah bir kot pantalon. Onu uzun süre incelediğimin farkında bile değildim. Yalan yok görüntüsü nefesimi dahi kesmişti. Tugay bana gülümseyerek baktı. "nasıl olmuşum?" Dudağımın kenarı istemsizce kıvrıldı. "Süper olmuşsun" yakışıklı,çekici ve karizmatik olmuşsun. Gülümseyerek ona bakarken onun gözleri tekrardan üzerimdeki kıyafetleri buldu ve kaşları çatıldı.

 

Sabahtan beridir benim üzerimdeki kıyafeti her gördüğünde kaşlarını çatıyordu. Dudaklarını aralayıp birşey söyleyecek gibi oldu ama sonra sustu. En sonunda dayanamamış olmalı ki dudaklarını aralayıp konuştu. "Biliyorum haddim değil. Hakkım değil. Sen özgürsün ve ne istersen onu giyinirsin ama" kaşlarımı çattım. "Ama?" İç çekti. "bak Karmen zaman değişse de erkeklerin niyeti asla değişmez. Yani biraz kapalı giyinsen olur mu?" Gülümsedim. Ne demek istediğini anlamıştım. Ona göz kırptım. "Bundan sonra öyle giyinirim"

 

Tamam özgürdüm. Ama özgürüm diye de her yerimi açmak zorunda değildim.

 

Kayra ve Aker sırıtarak tugay'a baktılar. Aker ıslık çalarak "jilet gibi olmuşsun" dedi. Tugay ise gülümseyerek "gay gibi oldum" dedi. Bunu demesi ise ben de dahil saye ve gizem de şaşkın bir şekilde tugay'a bakarken Aker ve Kayra gülmemek için kendilerini tutuyorlardı. Ben ise hala şaşkınca bakıyordum. Afalamıştım. En sonunda gizem kendine geldi. "tugay sorması ayıp ama gay ne demek biliyor musun?" Tugay bizim zamanımıza yeni gelmişti ve birçok kelimeden bir haberdi. Birinden bu kelimeyi duyup yanlış anlamış olabilirdi.

 

25 yaşındaki adama sanki çocukmuş gibi bakmak zorundaydım!

 

Tugay gülümseyerek devam etti. "Yakışıklı demekmiş Kayra öyle dedi" bu sefer şok içinde kayra'ya baktık. Kayra ise öksürmeye başlamıştı. "Açıklayabilirim" gizem öfkeyle "neyi açıklayacaksın! Senin gay olduğunu en başında anlamalıydım. Beni Samet abiyle aldatmıştın değil mi?!" Gizem öfkeyle birden Kayra'nın üzerine atladı. Saye ise sinirle "sen benim arkadaşımı bir erkekle mi aldattın?" Diyerek o da dövmek amaçlı Kayra'nın sırtına atladı. Aker ise onları ayırmak için araya girerken dördü birden kavga etmeye başladı.

 

Ben gayet normal bir şekilde izlerken tugay ise şok içinde onlara bakıyordu. İlk başlarda ben de şaşırmıştım ama sonrasında kavgalarına alışmıştım. Tugay da sonradan alışırdı. Kutay ise gayet ciddi bir şekilde olayları izliyordu. Ah tabi bahsettmeyi unutum. Bu alışverişte Kutay da beni korumak için yanımdaydı.

 

Sanki mafyayız!

 

Kutay yanımdayken kendimi mafya kadını gibi hissediyordum. Kutay umursamazca olayları izliyordu. Tek amacı beni korumaktı onun dışında olanlar onun umrunda bile değildi. Bu arada Kutay sürekli peşimde olduğundan tugay da nefret ediyor ama ağzını açıp birşey diyemiyordu.

 

"Fıstık" duyduğum sesi hiç duymamış olmayı dillerdim. Hatta yok olmayı,yerin yarılmasını ve içine girmeyi dilerdim. Duyduğum ses benim ortaokul kabusumdu. Ellerim bir an titrer gibi oldu ama kendimi tutum ve gülümseyerek ona baktım. Erkan sırıtarak bana bakıyordu. Tugay kaşlarını çatarak ona baktı. Büyük ihtimal aramızda ne olduğunu düşünüyordu. İç çektim. Ortaokul anılarım en acı şekilde zihnimde yer edindi.

 

Okuldaydım ve son ders zili çalmıştı. Okulun bahçesindeki bankta oturmuş ders çalışıyordum. Bu esnada Erkan yanıma geldi. Ve ben daha ne olduğunu çözemeden çenemden tutuğu gibi ona bakmamı sağladı ve bir anda dudaklarıma yapıştı. O an şok olmuştum. Hiçbir tepki veremiyordum. Kalbim hızlı çarpmadı aksine midem bulandı ve sert bir şekilde onu itip yanağına okkalı bir Osmanlı tokadı yapıştırdım. "NE YAPTIĞINI SANIYORSUN SEN! NE HAKLA! NE CESARETLE!" hiç bu kadar öfkelendiğimi hatırlamıyordum.

 

Bu esnada o sırıtarak bana baktı. "Tokadın umrumda değil nasılsa istediğimi aldım." Ne demek istediğini anlamamıştım ta ki etrafıma bakana kadar. Çoğu öğrenci etrafımızda çevrelenmiş bizi izliyor ve çekiyorlardı. Yutkundum. Ne yapmak istediğini anlamıştım. Erkan benden nefret ediyordu çünkü sevgilisini aldattığını sevgilisi büşra'ya anlatmıştım. Büşra da onu terk etmişti. O da intikam almak için beni öpmüş ve üzerime iftira atarak beni okuldan kovacaktı.

 

Birkaç gün sonra da tam tahmin ettiğim gibi olmuştu. Onu zorla öptüğümü söylemiş ve çoğu öğrenci ise bunu destekleyen şeyler söylemişti. Sonuç okuldan atılmıştım .

 

Aklıma gelen anılar ile bir an ürperdim. Erkan tam bana doğru bir adım atacaktı ki tugay önüme geçti. Hatırladığım anılar ile omuzlarım çökmüştü. Alt dudağımı ısırdım. Ne yapacaktım. Erkan'ın gözleri dudağıma kaydı ve sırıttı. "Zevkliydi" ne demek istediğini sadece ben anlamıştım. Onu gördükçe midem bulanıyordu. Kusacak gibi olduğumda bir an bile kalmadım ve arkamı dönerek hızla koşmaya başladım ve alış veriş merkezinden çıktım. Arkama döndüğümde Kutay bana yetişmeye çalışıyordu ama onu umursamadan daha çok koşmaya başladım.

 

Bu esnada yağmur sertçe yağıyor ve beni ıslatıyordu. Ne kadar süre koştum bilmiyorum ama bir adım dahi atacak halim kalmadığında diz çökerek yere oturdum ve ellerimi çimlere bastırıp var gücümle bağırdım. O an şimşek çaktı ve gök gürledi. Sanki gökyüzü benim içimde biriktirdiklerimi benim yerime atıyordu. Sesim kısılana kadar var gücümle bağırdım. Bu esnada ağlamaya başladığımdan bir haberdim.

 

Yorulmuştum.

 

Üzerimdeki sorumluluklarından,geçmişimden,aile sırlarından,entrikalardan,kötülerden,zaman kırandan. Her şeyden yorulmuştum.

 

Sen çok güçsüz bir kızsın Karmen!

 

Öyleydim. Güçlü bir kadın değildim. Ne yapacaktım ben? Annem ölmüştü,babamı tanımıyordum,zaman kıran kitabı kayıptı, çözmem gereken aile sırları vardı. Tugay bizim zamanımızdaydı. Ve bunların hepsi omuzlarıma yük olarak kalmıştı. Bir süre sonra gözyaşlarım akmayı bıraktı ve iç çektim. Boğazım yanıyordu. Sanki biri boğazımda dikenli tel ile sıkıyordu. Gözlerimi silip etrafıma baktığımda bilmediğim bir parkta olduğumu gördüm. Burayı bilmiyordum. Bu parkı tanımıyordum. Galiba kaybolmuştum.

 

Yorgun bir şekilde ayağa kalktım. Bu esnada birden ağzıma ve burnuma bir bez kapandı ve bir kol beni sertçe bedenine çekerek hareket etmemi engelledi. Elimden geldiğince çırpınıyordum ama çırpınışlarım boşunaydı. En sonunda Bezdeki etrerden dolayı başım dönmeye ve bilincim kapanmaya başladı. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Bayılmadan önce duyduğum son ses ise şuydu.

 

"Artık elimdesin zamanın kızı"

 

 

 

Loading...
0%