Yeni Üyelik
15.
Bölüm

(15) KAÇIŞ ODASI

@moonpiece.24

 

(Karmen'den)

 

Hislerim yağmurlu bir havada soğuktan dolayı camda oluşan buğu gibiydi. Ne önünü görebiliyordum ne de arkasını. Sanki hayatımı o camın,o buğunun arkasından izliyordum. Hissizdim, tüm duyguların yeri bende kayıptı. Ama biliyordum ki bilincimin yerine gelmesi de yakındı. Gözlerimi göz kapaklarıma vuran kan kırmızısı ışığa inat açmaya çalıştım. Birkaç denemede başarısız olsam da göz kapaklarını sonunda aralayabildim. Saçlarım yüzümün önüne düştüğü için etrafa saçlarımın ardından bakıyordum.

 

Sol elimle açık kahverengi saçlarımı arkaya attım ve etrafa baktım. Yerdeki beyaz halının üzerinde boylu boyunca yatıyordum. Kısa ve küçük bir odanın içindeydim. Bu odada hiçbir mobilya yoktu. Sadece bir sandık,birkaç tablo ve heykel vardı. Sandığın yanındaki paylanço heykeli ise tüylerimin diken diken olmasını sağladı. İstemsizce için titredi ve korkmaya başladım. Ama yine de korkuma inat çenemi diktim. Bu odayı sadece kırmızı bir ışık aydınlatıyordu.

 

Sinirle ayağa kalktım ve önümdeki kapıya ilerledim. Kapının yüzeyinde labirent gibi çizgiler vardı. Kapının kulpu olmadığı için bir anlığına kapıyı nasıl açacağımı bilemedim. Elimi yumruk yaparak sertçe kapıya vurdum ve yüksek sesle "çıkarın beni!" Diye bağırdım. Bu esnada birden odadan bir cızırtı yükseldi ve bakışlarımı kapının üstündeki hoperlöre çevirdim. Cızırtının ardından robotik bir ses "ses deneme bir iki bir iki zamanın kızı" deyince kaşlarımı çattım. Beni kaçıran anca iki kişi olabilirdi.

 

1. Zaman kıran

2. Onun askeri ya da casusu

 

Ama içimden bir ses birinci olduğunu söylüyordu.

 

Sert bir sesle "sen!" Robotik ses kahkaha atınca ellerim yumruk oldu. Sesi korkutucuydu. "sevgili zamanın kızı sonuçta karşı karşıya geldik" alayla gülümsedim. "Hayır karşılaşmadık sen hala bir korkak gibi benden kaçıyorsun" birkaç saniye cevap gelmeyince devam ettim. "Asıl zaman kıran sensin değil mi?" Bakışlarımı kameralara çevirdim. "Senin kim olduğunu bilmiyorum ama bulduğum gün benden kork çünkü seni yaşatmam!"

 

"Şuan bir kaçış odasının içindesin ve toplam 5 oda var. Ve her odada tahmin edersin ki bilmeceler var. Her oda için ise 5 dakikan var" dişlerimi sinirle çattım. "Ne zırvalıyorsun sen be!" Onun o robotik gülüşünü tekrardan duydum. "İster inan ister inanma ama süren başladı zamanın kızı. Eğer 5 dakikada odadan çıkamaz isen kapı sonsuza kadar kilitli kalacak ve asla çıkamayacaksın. Bu arada ben sana bir iyilik yaparak ip ucu vereceğim" gözlerimi devirdim. "Senin iyiliğini sikeyim!" Kollarımı göğsümde birleştirerek ip ucunu bekledim. "Her şeyin başlangıcı" bir kaşım yukarıya doğru kalktı. "Her şeyin başlangıcı derken?"

 

O robotsu ses tekrardan kahkaha attı. "İşte orasını da sen bulacaksın zamanın kızı" ona gözlerimi devirerek odayı aramaya başladım. Nedense kendimi bir anlığına aptal gibi hissetmiştim. Sandığın önünde diz çöküp onu açmaya çalıştım. Belki onun içinden birşeyler çıkabilirdi. Ama kötü haber sandık açılmıyor çünkü şifresi var! Derin bir nefes alarak şifre kısmına baktım. 3 haneli bir şifre gerekiyordu. Her şeyin başlangıcı derken ne demek istiyordu?

 

Mete han tarihi?

 

Malazgirt savaşı tarihi?

 

Zaman kıran'ın hayatıma girdiği tarih?

 

Cumhuriyetin kurulduğu tarih?

 

Annemin öldüğü tarih?

 

Derin bir nefes alarak etrafa baktım. Bu sırada zaman kıran kendini beli etti. "Son 4 dakika" hızla eşyalara bakmaya başladım. Çakma monalisa tablosunun arkasındaki rakamı görmem ile dudağımın kenarı yukarıya doğru kıvrıldı. Bulduğum ilk rakam 5'ti. Ardından vazoların altına baktığımda ise bir rakam daha buldum. 3 .

 

Son bir rakam.

 

"Son 2 dakika" etrafa bakmaya devam ettmeye devam ettim. En sonunda duvardaki durmuş saate akrep ve yelkovan'ın takıldığı Romen rakamına baktım. VII yani 7 rakamıydı. "Son 1 dakika" o anki sinirle "kes sesini!" Diye bağırdım ve sandığa doğru ilerledim. Sadece 3 rakamın yerini bulmam lazımdı. Tüm kombinasyonları sırasıyla denedim.

 

537 (üstü çizili) yanlış şifre.

 

357 (üstü çizili) yanlış şifre.

 

753 (üstü çizili) yanlış şifre.

 

735 (üstü çizili) yanlış şifre.

 

"Son 30 saniye" derin bir nefes aldım ve son bir sayı daha denedim.

 

375

 

Sandık açılmıştı! Sırıttım. 375 kavimler göçünün başlangıç tarihiydi. Siktir! Her şeyin başlangıç tarihi! Hızla sandığı açtım ve içinden çubuk gibi birşey çıktı. O çubuğu alıp hızla kapıya ilerledim ve kapının üzerindeki labirente benzer şeyin başlangıç yerine koydum ve ilerlemeye başladım. "Son 10 saniye" elimi hızlandırıp labirentin çıkışına ulaştığımda odadaki kırmızı ışık yeşile döndü ve kapı ardına kadar açıldı. "Tebrikler zamanın kızı" kameraya en ters şekilde bakıp orta parmağımı çektim.

 

Hızla bir sonraki odaya girdim. Bu odayıda bir önceki gibi kırmızı ışık aydınlatıyordu. Kapıyı açmayı başarınca ise yeşil ışık yanıyordu. Boynumu kıtlatıp etrafa göz gezdirdim. Odanın ortasında bir tane masa vardı ve masanın üzerinde küpler vardı. Küplerin üzerinde ise harfler vardı. Odanın her bir yerinde ise dolap vardı. İp ucu amaçlı kameraya baktığımda hoperlörden ses yükseldi. "zorluk biraz daha artı zamanın kızı" sırıtarak "senin zorlukların bana vız gelir" deyip umursamazca elimi salladım ve ip ucunu bekledim.

 

"Zamanın yıkılması" kaşlarımı çattım ve öfkeyle kameraya baktım. "Sağol ya çok büyük destek oldun çok yardımcı oldun ya!" Robotik sesi kahkaha atınca homurdanarak dolaplara ilerledim. İlk başta sesi korkutsada alışmıştım. Dolabın birini açmaya çalıştığımda kilitliydi. Bir sonraki dolaba ilerlediğimde ise Allah'tan açıktı. Dolapta yırtık bir kağıt parçası vardı. Kağıdın üzerinde yarım bir daire ve dairenin içinde ise Romen rakamları vardı. 8,9,10,11 ve 12. Kağıdı masanın üzerine bırakıp diğer dolaba ilerledim ve ondan da kağıt parçası çıktı. Yine aynı daire ve dairenin içinde Romen rakamı vardı.

 

1,2,3,4 ve 5. Bir başka çekmecede ise yine aynı kağıt parçası vardı ama bu sefer daha küçüktü. 6 ve 7 vardı. Masanın üzerinde hepsini bir araya getirdiğimde bir saat meydana geldi. Ama bu saatin akrep ve yelkovanı yoktu. Aynı şekilde saatin üzerinden geçen kırık bir çizgi vardı. Sanki saat kırılmış gibi bir görüntü oluşturuyordu.

 

Zamanın yıkılması

 

Kırık saat

 

O an beynimde yakılan ampül ile duraksadım. Cevap beliydi. Zaman kıran! Küpeleri aldım ve harfleri sırasıyla boşluklara yerleştirdim. "Son 10 saniye" siktir! Kağıtları ararken vakit kaybetmiştim! Tüm küpleri yerleştirdiğimde masanın yüzeyi birden ikiye ayrıldı ve içinden bir anahtar çıktı. Anahtarı alıp kapıya yöneldiğimde kapıyı açamamıştım.

 

O oranın anahtarı değil Karmen. Sinirle soludum neyi yanlış yapmıştım? Sakin ol Karmen. "son 5 saniye" o an hızla dolaba ilerledim. Kilitli dolabı elimdeki anahtarla açıp dolaptaki anahtar ile kapıyı açtığımda derin bir nefes aldım. Odayı artık yeşil ışık aydınlatmaya başlamıştı.

 

Süre azaldıkça beynin daha hızlı mı çalışıyor Karmen?

 

Galiba öyle iç ses.

 

Bir sonraki odaya girdiğimde ise derin bir nefes alıp sakinleşmeyi denedim. Odaya adım atar atmaz arkamdaki kapı kapanmıştı. Bu odada ise bir masa ve radyo vardı. Duvarlarda ise bilim insanlarının fotoğraf çerçeveleri vardı. Zaman kıran'ın robotik sesiyle "artık ip ucu yok zamanın kızı" deyince ateş saçan gözlerimle kameraya baktım. "Ne demek ip ucu yok! Ben nasıl ilerleyeceğim mal kafa!" Birkaç saniye cevap bekledim ama cevap vermemesi daha da sinir bozucuydu. Sinirle önümdeki duvara tekme attım.

 

Galiba bu sefer tek başımaydım...

 

                                 ⏳

 

(Zaman Kıran'dan)

 

Her insanı tatmin eden şeyler vardı. Kiminkisi bir yiyecek,kiminin bir kişi,kiminin teknoloji,kiminin kazanması,kimini ise seks tatmin ederdi. Beni ise tatmin eden tek bir duygu vardı. Tek bir amaç,tek bir hedef. İNTİKAM! Beni bu sikik hayata inat yaşama bağlı tutan şey intikamdı. Türklerden alacağım intikam. Hayır yanlış anlamayın. Benim türkler'le bir derdim yoktu. Tabi bir zamanlar yoktu. Hissetiğim yoğun zevk ile kameradan Karmen'i izlemeye devam ettim. Kendisi üçüncü odadan çıkmak için çabalıyordu. Çıkabileceğine emindim çünkü zeki bir kızdı. Ve zamanının kısıtlı olması zekasını daha da zorluyordu.

 

Yalan yok. Zamanın kızının aptal olmasını bekliyordum. Bilirsiniz Türkler hep aptaldır. Öbür kameraya baktığımda karmen'in anneannesi aynı zamanda benim değerlimin değerlisi olan kadına baktım. Fatma Aydın. Karmen'i bulamayınca deli olmuştu. Öfkeyle odasını dağıtıyor ve her korumaya emir veriyordu. Hayır Fatma yanlış korumaya emir veriyorsun. O benim casusum. Başka bir kamerada ise onu gördüm. Tugay agah. O da Fatma kadar deli olmuştu. Dudağımın kenarı istemsizce kıvrıldı.

 

Ne ara zamanın kızına aşık oldun sert çocuk?

 

Kaşlarımın arasında oluşan çukur ile zaman kapan'lara baktım. Karmen'in yokluğu ile hepsi kavga etmeye başlamıştı. Karmen guruptaki tutkal gibiydi. Hepsini bir araya getiren oydu. Aynı şekilde bir arada tutan da oydu. Ama karmen'in olmaması ile birbirleriyle ettikleri kavga kaçınılmaz olmuştu. Ama bu kavga diğerlerinden daha da beterdi. Yalan yok şuan oldukça keyiflenmiştim.

 

Kapımın tıklatılması ile keyfim ne kadar bölünse de sesimi sakin tutum. "Gir" kapı yavaşça aralandı ve içeriye askerlerimden biri girdi. İngilizce konuşarak "kadın sorun çıkarıyor efendi zaman kıran" dediğinde sırıtarak ona baktım. "Demek sorun çıkarıyor" istemsizce kıkırdadım. "Oyun istiyor abisi oyun istiyor" rahat koltuğumdan hiç istemesem de kalktım ve son kez kameralara baktım. Hepsi ne kadar aksini iddia etsede hepsi benim elimdeydi. Hepsi avuçlarımın içindeydi. Hepsi kendilerinin özgür olduğunu sanıyordu değil mi? Aksine onların aldığı her karar benim kararımdı.

 

Onlar özgür olduklarına inanan tutsaklardı. tıpkı sizin gibi :⁠-⁠)

 

Farkında değillerdi ama yaptıkları herşey benim iznimle oluyordu. Ben gel desem geliyor git desem gidiyorlardı. Benim için evcil bir hayvandan farkları yoktu. Bakışlarımı karmen'ne çevirdim. Ona bakarken yüzümde oluşan gülümsemeden bir haberdim. "Bekle zamanın kızı, kavuşacağımız günü bekle" gülüşüm bir an bile bozulmadı. "Zafer yakın" bakışlarımı kameradan çekip adamıma baktım. "Koltuğa geç ve her dakika başı dakikayı hatırlat ve ara sıra ip ucu ver" diyip odadan çıktım. Ağır adımlarla karanlık zindana doğru ilerledim. Her bir adımım merdivenlerde ses çıkarıyordu.

 

Borulardan damlayan su damlası ve inleme seslerini işitebiliyordum. Zindanların olduğu bölümlerde ilerledim ve dördüncü zindanın önünde durdum. Herkesin öldü zannettiği ve ölümü dahi umursanmayan, yası bile tutulmayan o kadın. Umay Öztürk, evlenmeden önceki soyadı ile Umay aydın. Karmen'in annesi... Bana yoğun bir öfke ile bakıyordu. Onu baştan aşağıya inceledim. Çıplak ayakları ve bacakları kir ile doluydu. Uzun zamandır banyo yapmadığı için kötü kokusu buraya kadar geliyordu.

 

Üzerinde sadece beyaz,yırtık ve kirli bir tişört vardı. El ve ayak bilekleri zincirlerle duvara sabitlenmişti. Siyah koyu saçları dağılmış, yağlanmış ve birbirine yapışmıştı. Oldukça zayıflamıştı. o kadar zayıflamıştı ki kemikleri sayılıyordu. Cidden berabat bir görüntü sunuyordu. Ona uzaktan bakan ya dilenci ya da bir köle olduğunu düşünürdü. Ellerimi cebime koyarak ve sırıtarak ona baktım.

 

"günaydın Umay" elimi yalandan bir şaşkınlıkla ağzıma götürdüm. "Pardon senin dışarıyı göremediğini unutmuşum" öfke ile dişlerini sıktı. Onun aksine sakin bir şekilde "Karmen anneannesine taşındı ve kötü haber bütün akrabalarının yaşadığını biliyor. Baba tarafı hariç. " Sırıtışım daha da büyüdü. "Zavallı kız babasının yaşadığından bi haber" Umay kaskatı kesilmiş bir şekilde bana baktı. Hiçbir şeyden korkmuyordu ama karmen'in herşeyi öğrenmesinden korkuyordu. hem o hem de Fatma karmen'in gerçekleri öğrenmesinden ürküyorlardı.

 

Çünkü biliyorlardı ki Karmen tüm gerçekleri öğrenirse tüm dünyayı ceheneme çevirecekti.

 

"Bir kötü haber daha Karmen abisi ile farkında olmadan tanıştı. Abisi ona arkadaş gibi davranıyor ve onla arkadaş oldular. Hatta abisi zaman kapan gurubunda. Merak ediyorum arkadaşının abisi olduğunu bilse ne tepki verirdi?" Umay öfke ile zincirleri çekiştirdi. "Piç herif!" Yüksek bir kahkaha attım. "Karmen'den babasını da abisini de saklayan sensin. Kendi öz anneni ve kardeşini saklayıp tüm akrabaların öldü yalanını söyleyen sensin. Onun hayatını mahveden sensin ama piç olan benim öyle mi?" Gözlerimi devirdim.

 

"Sen bu hikayenin iyi karakteri olabilirsin" gülüşüm yavaş yavaş bozuldu. "nasılsa bu hikayenin kötü karakteri benim"

 

Tiktok izleme süreni azalt zaman kıran.

 

Umay öfkeyle "Karmen tüm gerçekleri öğrendiğinde bana hak verecektir!" Dilimi damağıma vurarak üç kere cıkladım. "Aksine en çok senden nefret edecektir. Tik tak tik tak. Zaman daralıyor Umay." Umay öfkeyle bir çığlık attı. Akıl sağlığını hala koruyabilmesi beni şaşırtıyordu her defasında. Ateş saçan gözlerine karşılık rahat bir tavırla ona baktım ve başımı omzuma doğru eğerek ona baktım. "siz Türklerin bir atasözü vardı neydi o?" Düşünüyormuş gibi yaparak bir elimi çenemin altına koydum.

 

Ardından yalandan gözlerimi büyüterek ona baktım. "Buldum!" Umay bana kafası karışmış bir şekilde baktı. Büyük ihtimal 'ne zırvalıyor bu deli' diye düşünüyordu. Gülümsedim. "Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış" ona göz kırpıp merdivenlere doğru ilerledim. "ve senin yalanın ise Karmen en büyük yarayı alacağı gün sona erecek" arkamdan attığı yüksek sesli çığlığı ve zincir seslerini duysam da umursamadım ve merdivenleri çıkmaya devam ettim.

 

Yıllardır süren bu hikayenin de yalanın da sonunu ben getirecektim.

 

Zindandan çıktım ve çalışma odasına girdim. Zaman kıran kitabı masanın üzerinde duruyordu. Kitaba zarar vermemeye çalışarak açtım ve sayfalarını açtım. İlk defa şaşkınlıkla baktım. Gözlerim ardında kadar açıldı. Sayfaların hepsi boştu! Oysa dolu olması lazımdı. O an aklıma kitabın karmen'ne verdiği güçler geldi. Kitap bir tek Karmen'in elindeyken çalışıyordu. Siktir! Sinirle tüm sayfaları çevirdiğimde sadece tek bir sayfada yazı belirdi.

 

Biz Türklerin ünlü bir atasözü vardır;

 

Yenilen pehlivan güreşe doymazmış.

 

Alayla kahkaha attı. Ama kahkahası sinirdendi. Kitap da tıpkı Türkler gibi laf sokmayı çok seviyordu anlaşılan. Ama şaşırılmamalıydı. Sonuçta yazarı türktü. Yazarının kim olduğunu biliyordu ve zaman kıran'dan çekeceği vardı. Kitabın yazdığı cümleyi umursamadan odanın camından dışarıya baktı.

 

"Zafer yakın"

 

 

Loading...
0%