@moonpiece.24
|
İyi okumalar 🌼
****
Kim derdi ki Kürşad kemikle etti O bir kişi değil bir devletti Bayraktı vatandı Bir candı tepeden tırnağa,kıpkızıl kandı.
- atsız -
Zaman bana göre daima imkansızlık demekti. Geleceğe gitmen imkansızdı. Geçmişe gitmen imkansızdı. Sadece bu gününü yaşayabilirdin. İşte bu yüzden yaşadığım her anın keyfini çıkarıp tercihlerimi akılı bir şekilde kullanmıştım. İnsan tercihlerden ibaretti. Bu tercihler insana bazen çok şey verir bazen ise çok şey alırdı. Peki pişman mısın derseniz? Hayır! Bu dünyaya bir kez daha gelseydim yine aynı hatayı yapardım. Tıpkı geçen yılki doğum gününde dilek dilerken yaptığım hata ve tercihteki gibi.
Dünyaya bir kez daha gelsem geçen yılki doğum günümde yine aynı dileği diler, aynı hatayı ve yine aynı tercihi yapardım...
Geçen yılki doğum günümde pasta mummunu üflemeden önce bir dilek dilemiştim. Gerçekleşeceğini bilemeden dilemiştim. 'Geçmişe gitmek istiyorum' kabul olacağını bilseydim valahi de başka bir şey dilerdim. Ne kadar kulağa fantastik gelse de zamanda yolculuk yapmış ve geçmişe gelmiştim. Hiç bilmediğim bir zamana hemde. Şimdi ne yapsındı Karmen,nerelere gideyim ben.
Tek derdimiz bu mu Karmen.
Evet! Tek derdim buydu! Şuan bir kayanın üzerine oturmuş ve hayatımı sorguluyordum. Elimdeki zaman kıran kitabına uzun uzun baktım. Şiir gibi yazılan satırlardan anladığım kadarıyla Kürşad bir şekilde ölecekti ve benim onu kurttarmam lazımdı. Ama nasıl?! Sen Superman değilsin Karmen! Yüzünü bile görmediğim bir adamı nasıl kurttaracaktım. Kurtarmayı bırak nasıl bulacağım? Aklını kullan Karmen! Karmen kadar başına taş düşsün emi! Duyduğum birkaç bağrış sesi ile irkildim ve yanlışlıkla kayadan tepetaklak düştüm.
Ben böyle işi var ya!
Yerimden hızla kalkıp sese doğru yürümeye başladım. Bayağı bir ilerledikten sonra biraz ileride kadınları zorla at arabasına bindirmeye çalan çekik gözlü hıyarları gördüm. Bunlar kim amk. Korkuyla geriye doğru bir adım attım. Çıkan çıtırtı sesiyle çekik gözlülerin bakışları bana döndü. Onlar o kısık gözleriyle nasıl görüyordu? Saçmalama Karmen. Kadınlara kısa bir bakış attım. "Kusura bakmayın ablalarım ama can tatlı beni kendim sizi de Allah kurtarsın" diyerek son hızda geriye doğru koşmaya başladım.
Kafamın üstünden geçen mızrağa hayretle baktım. "Çüş! Biraz medeniyet lütfen!" Koşmaya devam ederken takıldığım ağaç kökü ile yüz üstü düştüm. Birden bire bir el çok sert bir şekilde saçlarımı çekti. Saç diplerimdeki acıdan dolayı hafifçe inledim. Medeniyet dediğin çekik gözlü tek dişi kalmış canavar Karmen. Saçlarımı daha sert bir şekilde çekti. Bu esnada arkama başka bir adam geçti ve ellerimi halatla bağlamaya başladı. Beni resmen sürükleye sürükleye at arabasının önüne getirdiler. Arabadaki bacılara yalvaran gözlerle baktım.
"Ablalar gelin girl Power diyelim de şu çekik gözlü hıyarları doğrayıp cacık yapalım ne dersiniz?" Ablalardan biri sırıtarak "can tatlıdır,seni artık Gök Tanrı kurtarsın" sen kadınlara öyle dersen onlar da yediğin haşı pişirip böyle önüne koyarlar. Kadınlardan hayır gelmeyeceğini anlamıştım. Adamlar zorla beni at arabasındaki kafese benzeyen şeyin içine attı ve üzerime kapıyı kitledi. Benim gibi 10 kadın vardı. Tüm kadınların gözleri neden benim üzerimdeydi. "Ne bakıyorsunuz?! Hiç mi kaçırılan kız görmediniz?! Allah! Allah! Ya! Hala bakıyorlar!"
Hala bana bakıyorlardı. "ne yani benim o aksiyon filmlerindeki kızlardan neyim eksik kaçırılamam diye kural mı var? Var da ben mi bilmiyorum?!" Sus artık Karmen! Homurdanarak "yahu ben niye hep kaçırılıyorum" diye isyan ettim. Alt tarafı iki kere kaçırıldın Karmen. Susup yolu izlemeye başladım çünkü buradan başka gidecek yerim yoktu.
⏳⏳⏳
"Ah! Karmen sen bu hallere düşecek kadın mıydın ya?!" Kadınların hepsi bana 'artık sus' dercesine bakıyorlardı. 2 dakikadır bu zindandayım ve sıkılmıştım. "ah ah! Bir beyaz atlı prensim yok ki beni kurtarsın!" En ters bakışım ile kadınlara baktım. "Ula! Ben dedim gelin girl power yapalım diye ama siz ila benim cümllemi bana satacaksınız"
"Sus artık hatun!"
Duyduğum kalın ve boğuk sesle solumdaki zindana döndüm. Nasıl bulacağım diye düşündüğüm kürşadı bulmama gerek kalmamıştı. Çinliler sağ olsun yol üzeri beni onun yanına bırakmışlardı. Kürşad resmindeki gibi duvara zincirle bağlanmıştı. Üstü başı tamamen kandı ve kandan tanınmaz halldeydi. Üstünün olmaması hoşuna gitmesin Karmen. Unutma o senin atan biraz saygılı ol! Gözlerimi devirdim. "Sen hiç karışma bence dedecim" teknik olarak dedem sayılıyordu. Kürşad'ın kaşları çatıldı. Ben ise sırıtım.
"Sen benim büyük,büyük,büyük,büyük,büyük, sonsuz kere büyük dedemsin ben de senin küçük,küçük,küçük,küçük,küçük, sonsuz kere küçük torununum" Kürşad bana uzaylı görmüş gibi bakmaya başladı. Artık ben de senin uzaylı olduğuna ikna oldum Karmen. "Deli misin?" Bunu ciddi ciddi sorması ile gür bir kahkaha attım. Kürşad kafasını aşağı yukarı salladı. "Anladık delisin" kafamı iki yana salladım.
"Kurtarıcınla böyle konuşmak ayıp değil mi?" Başımı omzuma doğru eğip ona kısılan gözlerimle bakarken. Hınzırca bir ifadeyle "bir er'le böyle konuşmak ayıp değil mi?" Yüksek seste bir kahkaha attım. "Ne güzel iki deli birbirimizi bulmuşuz" Kürşad gözlerini devirdim. Yok artık! Bunlar geçmişte göz devirmeyi biliyorlar mıydı? Sen de bunlar geçmişte yaşıyor diye iyice cahil belledin Karmen. "Kimin deli olduğu tartışılır" ona Sid eye bakışı attım. "Ben bundan pek emin olamıyorum" adam 40 kişiyle çin sarayını basmıştı!
Adam yürek yemiş Karmen! Birkaç porsiyon da sen ye çünkü ihtiyacın olacak!
Bir kaşı yukarıya kalktı. "Hangi deliliğimi gördün?" Görmedim tarih kitaplarından okudum. "Bu halde olman bile deli olduğunu göstergesi" bu dediğim ile kahkaha attı. Dudaklarımı büzdüm. "bak işte delisin hem de zır deli" onun gülmesiyle daha da sinirlendim. "Anlamıyorum ki ,ben insanları ağlatmak isterken neden hepsi bana gülüyor?" Acaba paylançosun da haberin mi yok Karmen? Büyük ihtimal öyleydi. Kürşad'ın gözleri büzmüş olduğum dudaklarıma kaydı ve yutkundu ardından hızla bakışlarını kaçırdı.
Aklına saçma sapan şeyler gelmesin atan o senin Karmen!
Kürşad sert sesiyle "seninle tartışacak değilim" dediğinde benimle konuşmak istemediğini anlamıştım. Ziyanı yoktu. Zaten bu zamana kadar hiç kimse çenemi kaldıramamıştı. Kendi öz annem bile daima beni susturmuştu. Dedeciğimin bu yaptığına bu yüzden alınmıyorum.
Boş yere dram kasma Karmen.
Canım tekrardan sıkıldığı için nöbet yapan gardiyanların konuşmalarını dinlemeye başladım.
"Hükümdar için en iyi kızları seçtik"
"Hayat zaten bir hükümdara güzel"
Bizim zindandaki kızlara ardından da gardiyanlara baktım. Bu işlemi birkaç kez tekrarladım. Ardından yüksek bir sesle "NE! YUH! ÇÜŞ! OHA!" diye bağırdım. Kürşad yüzünü buruşturarak "ne oldu?" Diye sordu. Elinin körü oldu! "Çin hükümdarı gelip kızlardan biriyle yatacak" diyerek gayet net ve kısa bir açıklama yaptım. Kürşad'ın bana öfkeyle bakması ile rahatsızca yerimden kıpırdandım. "Ne diye bana öyle bakıyorsun! Kızlarla yatacak olan ben değilim o aptal hükümdar! Kızlarla da yatmam zaten! Lezbiyen değilim! Erkekler daha çok dikattimi çekiyor!"
Kafan mı güzel Karmen!
"Onu istiyorum" duyduğum cümle ile kafamı çevirdim ve çekik gözlü bir adam gördüm. Her yerde çekik gözlü içim baydı Karmen. Bu çekik gözlü şahıs diğerlerinin aksine daha şık giyinmişti. Kıyafetleri altından yapılmıştı. Gardiyanlar "emredersiniz" zindanı açtılar. Birden bire kolumu sıkıca tuttular ve zindandan zorla çıkarmaya çalıştılar. Hızla kürşad'a baktım. Bizi izliyordu ama bakışları fazla ifadesizdi. Gözlerinde derin bir boşluk vardı.
Şimdiye kadar içimde hiçbir korku olmamıştı. Hiç korkmadım. Ne beni okuldan kaçırdıklarında, ne de annen öldü dediklerinde, ne yeni bir hayata başladığımda, ne de zamanda yolculuk yaptığımda ,ne de at arabasıyla kaçırıldığımda. Hiçbirinde korkmadım. Ama şimdi korkudan ödüm patlıyordu. O çekik gözlü hıyar bana dokunacak diye ödüm kopuyordu. Göğsümde ağır bir huzursuzluk yayılmıştı. Sanki bu huzursuzluk benim için bir ön gösterimdi.
Kafamı iki yana salladım. "Nereye götüreceksiniz beni? İstemiyorum! Bırakın beni!" Kolumu onlardan kurtarmaya çalışmak boşa kürek çekmek demekti. Çünkü onlar benden daha güçlüydü. Hükümdar olduğunu düşündüğüm adam önden giderken gardiyanlar da beni zorla peşinden götürüyorlardı. Şuan kendimi hiç olmadığım kadar karanlıkta ve kimsesiz hissediyordum. Çünkü beni koruyup kurtarabilecek kimse yoktu.
Hükümdarın gösterişli odasına geldiğimizde gardiyanlar beni yere fırlattı ve odadan çıktılar. Yere düşmem ile siyah saçlarım yüzüme dökülmüştü. Hızla ayağıya kalktım ve odanın en uzak köşesine geçtim. Şimdi ayıkla pirincin taşını Karmen. Ha! Bir sen eksiktin iç ses! Hükümdar bana ağır adımlarla yaklaşırken içimdeki korku daha da artıyordu. Elimi dur anlamında havaya kaldırdım. "Sakın yaklaşma!" Bağırmam onun hiç umrunda olmamıştı. Bana yaklaşmaya devam etti. O an hissettiğim korku ve stresten dolayı tüm bedenim zangır zangır titremeye başladı. Dokunsalar yıkılacaktım.
Tam dibimde durduğunda ellerini saçlarıma uzattı ve birkaç tuttamımı kulağımın arkasına attı. Sırf saçlarıma dokundu diye saçlarımı kökünden kazıtmak istiyordum. Ağzıma metalimsi bir tat geldi. Midem bulamaya başladı ve hatta kusmak istedim. Saçlarımı her türlü deterjanla yıkamak istiyordum. Başını boynuma doğru eğip beni koklamaya çalışınca yüzüne okkalı bir tokat attım. Attığım tokat ile başı yana doğru düştü.
Ellerim daha çok titremeye başladı. Göğsümde hissettiğim ağır huzursuzluk yerini korkuya bıraktı. Bakışlarını bana çevrildiğinde gözünden şimşekler çakkıyordu. Onu görmezden gelerek kapıya doğru koştum ve kapıyı açmaya çalıştım. Lanet olsun! Kapı kilitliydi! İşte şimdi boku yedin Karmen! Yutkundum. İşte şimdi yolun sonuna gelmiştim. Bakışlarımı odada dollaştırdım. Gözlerim yatağın üzerindeki içki şişelerinde duraksadı. Hadi ama Karmen! Yapabilirsin . Yatağa doğru koşttuğumda gülmeye başladı. "Aklını kullanıp altımda olmayı seçmen güzel" söyledikleri ile midem daha da bulandı.
İçki şişesini aldığım gibi sert bir şekilde yere fırlattım. Cam şişe binlerce parçaya bölünmüştü. Tıpkı ruhum gibi... Parçalardan en büyüğünü aldım ve şah damarıma dayadım. "Seninle olacağıma ölürüm daha iyi!" Diye bağırdım. Ona saldıramazdım. Üstünde kılıç ve kapıda gardiyanlar varken ona saldırmam aptallık olurdu.
Annem bana;
Gücün yetiyorsa öldür.
Aklın yetiyorsa süründür.
Şansın yaver ise kaç demişti.
Şuan ise ne onu öldürecek gücüm, ne süründürecek aklım, ne de kaçabileceğim bir şansım vardı. İşte bu yüzden benim için tüm yollar ölüme çıkardı. İntihar etmek günah diye biliyordum. Ama yapamazdım. Bana dokunmasına izin veremezdim. Bununla yaşayamazdım. Kürşad da artık kendi kendini kurtarsındı. Benim daha kendime bir hayrım yokken ona nasıl yardım edebilirdim ki? Gözlerimi sımsıkı kapadım.
Haydi yap şunu Karmen kes şu şah damarını!
Yanağımda hissetiğim ıslaklık ile ağladığımı anlamıştım. Elimdeki cam parçasını hafifçe boynuma bastırdım. Duyduğum erkek iniltisi ile gözlerimi açtığımda gördüğüm şeye adeta inanamıyordum. Kürşad hükümdarın üzerine çıkmış ve onu dövüyordu. Yumrukları ard arda hükümdarın yüzü ile buluşuyordu. O kadar çok vurmuştu ki parmak boğumları kan olmuştu. Saçları terden sırılsıklam olmuştu. Telaşla kürşad'ın kolunu tutum. "Lütfen bırak! Birazdan gelirler" sanki beni duymuyor gibiydi. Kürşad'ı kolundan tutup çekmeye çalıştım. "Kürşad lütfen biri gelecek lütfen"
En sonunda beni dinleyip hükümdarı bıraktı ve geri çekildi. Hükümdara baktığımda yeni bir telaş bana kucak açmıştı. Korkuyla "öldü mü?" Diye sordum. Bunu sorarken sesim titremişti. Hükümdar için korkmadım ama zamanın akışı bozulur diye korkmuştum. Kürşad söylene söylene hükümdarın nabzını ölçtü. "Öldü mü?" Sorum üzerine gözlerini devirdi. "Yok yaşıyor şerefsiz" o an rahat bir nefes verdim. Bu sırada içeriye giren iki gardiyan ile korkuyla geriye doğru bir adım attım.
Kürşad ise gayet rahat bir şekilde kadeh şişelerinden birini aldı ve sert bir şekilde gardiyan daha ona saldıramadan vurdu. Böylelikle gardiyan bayılmıştı. Ben de Kürşad'dan kopya çekerek bir kadeh şişesi aldım ve gardiyanın kafasında kırdım. Ama istediğim sonucu elde edemedim. Gardiyan bayılmamıştı. Küçük bir çocuk gibi mızmızlanıp "neden Kürşad yapınca oluyor da ben yapınca olmuyor?!" Dedim. Gardiyan dediğimi umursamadan kılıcını çekti. Bu esnada kürşad gardiyanın arkasına geçti ve elindeki vazoyu sert bir şekilde gardiyanın kafasına geçirdi.
"Demek ki sen kalın kafalıymışsın" kürşad birden yüksek sesli bir kahkaha attı. Son cümlem ona komik gelmişti. Kürşadı iyice inceledim. O en son tutsak değil miydi Karmen? Benim onu kurttarmam gerekirken o beni kurtarmıştı. Kürşad'ın bir an bakışlarına hüzün çöktü. "İyi misin?" Sorusuna kafamı olumlu anlamda sallayarak cevap verdim. "Teşekkür ederim" son kez yerde boylu boyunca kanlar içinde yatan hükümdara baktım. "Eee hükümdar boşuna dememiş atalarımız alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste" Kürşad'ın kaşları çatıldı. "Hangi atamız demiş onu?" Umursamaz bir şekilde omuz silktim.
"Kim olduğunu bilmediğim için zaten atalarımız dedim" Kürşad yüzünü buruşturdu. "Nereden biliyorsun belki de bir atamız demiş belki de bizim atamız dememiş ne malum atamızın böyle bir cümle kurduğu" "Ben kurdum oldu mu?!" Diye bağırdım.
Bu adam bizim sabrımızı mı test ediyor?!
"Başkalarının başarısını sahiplenmek ayıptır Anan baban hiç mi öğretmedi" anam babam ne alaka? "Annem ve babamı işin içine ne diye kalıyorsun? Hem Allah aşkına dışarıda onca Çinli varken ve biz bu odada mahsur kalmışken senin takıldığın nokta bu mu?" Kürşad kinaye dolu sesiyle "evet bu! Çünkü ben senin aksine atalarıma değer veriyorum" dedi. Ona hayretle baktım. "Eğer ben de burada isem atalarıma verdiğim değerden" kürşad'ın gözleri kısıldı. "ne demek istiyorsun?"
Zamanda yolculuk yaptığını söyleme sakın Karmen!
"Boş ver" Kürşad da beni dinledi. Boş verdi. Kürşad beni kolumdan tutarak peşinden götürmeye başladı. İtiraz etmeden onu takip ettim. Hayat cidden çok garipti. Birkaç dakika önce öleceğime kesin hüküm vermişken şimdi oksijeni farkına vararak soluyordum. Kaçmak için koşarken karşımıza çıkan iki adam ile ikimiz de durduk. Önümüzdeki adam kürşad'a yayını çekmişti. Aramızdaki,sağımızdaki ve solumuzdaki adam da. Dört bir yanımızı kuşatmışlardı. Tek hedefleri ise kürşadtı.
Keşke zamanı durdurabilseydim.
Kolumu tutan ellerdeki sıcaklık kesilince kafamı kaldırdım. Ve etrafıma baktım. Herşey herkes donmuştu. Zamanı da durdurmuş olamazsın değil mi Karmen? Artık kendime eskisi gibi güvenmiyorum iç ses. Elimi kürşad'ın gözlerinin önünde sağa sola salladığımda herhangi bir tepki alamadım. Gözlerini bile kırpmamıştı. Bizi kuşatan adamlara baktığımda ise onlar da donmuştu. Onların yakasında yazan cümleyi görünce dondum kaldım.
Zaman kıran
İşte o an kitapta yazan cümleler gözümün önüne düştü.
Kİmse dokunamaz geçmişin akışına
Zaman kıran umursamadı kurallı başladı bozmaya
İlk hedefi Kürşad olacak
Öldürmeye kalkışacak Türklerin son umudunu
İlk görevin budur zamanın kızı
Kurtar kürşadı zaman kıran bulmadan
Geçmişin akışı bozullur bu ayaklanma olmadan
Yardımcı olacaktır sana kitap: zaman kıran
⏳⏳⏳
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın...
|
0% |