@moonpiece.24
|
Şüphe zehir gibiydi. Bir kere kana karıştı mı al başına yanlış anlaşılmayı. Bizim yaşadığımız şey tam olarak buydu. Yanlış anlaşılma. Casusları yakalamak isterken casus konumuna düşmüş ve kendi atalarımız tarafından zindanı boylamıştık.
Rezalet. Tam bir rezalet.
Hepimizin ellerini bağlamışlardı. Ben,saye ve gizem yerde otururken Kayra ve Aker ise bir ileri bir geri ilerliyorlardı. En sonunda gizem dayanamayarak "ne o sarkaç gibi bir ileri bir geri gidiyorsunuz. Durun artık! Sinirlerim bozuldu zaten!" Kayra ve Aker oflayarak yere oturdular. Saye mutsuzca "benim şuan alışverişte olmam lazımdı hapiste değil" diye söylendi. Aker "Karmen ne olacak?" Diye sorduğunda omuz silktim. "Kurultay'dan biri yada bizzat Alparslan gelip bizi sorguya çekerler eğer cevaplarımız mantıklarına uyarsa serbest oluruz"
Kayra'nın kaşları çatıldı. "Ya mantıklarına uymazsa" başımı halsizce kaldırıp ona baktım ve sırıtım. "işte o zaman boku yeriz" hepsi gözlerini büyüterek bana baktı. Büyük ihtimal korkuyorlardı. Aker yüzünü buruşturdu. "Alparslan ile görüşmeyi hep hayal etmiştim ama bu şekilde değil!" Onunla aynı fikirde olduğumuz için sesiz kaldık. Bu sırada zindandan içeriye alparslan girdi. İki elini arkasında birleştirmişti. Bizimkileri görmezden gelip benim önümde durdu. "kaldırın şu desturssuzu!" Emri ile iki tane asker beni kollarımdan kaldırarak alparslan'ın karşısına diktiler.
"Sen bu çetenin başısın belli" ona alaylı bir bakış attım. "Yalnız çete demezsek sevinirim siz en iyisi bu gurubun lideri deyin" Kayra bir küfür savurdu. "Ne ara lider oldun lan!" Omuz silktim. "Sizle tanıştığımız anda kara çocuk!" Ardından Alparslan'a döndüm. "Size her şeyi baştan sona anlatacağım" ve biraz da yalan katacağım. "İnanıp inanmamak size kalmış" Alparslan anladığını belirtir bir şekilde kafasını salladı ve eliyle beni işaret etti. "dinliyorum" derin bir nefes aldım. Anlattığım her şey inandırıcı olmalıydı.
"Babalarımız ölmeden önce bizi bizanslara casus olarak yolamıştı. Biz de bu süreçte bizansların Türklere casus yolayacağını öğrendik. Orada yaralanan bir türkü alıp buraya geldik sizi bilgilendirmek için. Bir casus sizin şarabınıza ilaç katmıştı bunu fark eder etmez çadıra girdim ama maalesef yetişip engel olamadım. Arkadaşlar Aydilge hatun o an bana engel olmasın diye ona yay doğrultular" alparslan'ın kaşları çatıldı. "Sana neden inanayım?"
Bizimkilerin bakışlarını üzerimde ağır bir şekilde hissediyordum. Herkes benim vereceğim cevabı bekliyordu. Kendimden beklenmeyecek bir özgüvenle çenemi ve omuzlarımı dikleştirdim ve tıpkı onun yaptığı gibi iki elimi arkamda birleştirerek rahat hareketini yaptım. "Size üç seçenek sunacağım. Biri bana inanmanız. Eğer inanırsanız arkadaşlarım ve ben casuslardan kurtulmak için elimizden gelenin fazlasını yapacağız. Diğer seçenek inanmamanız. Eğer inanmıyorsanız akşama kadar bekleyin. O an casus olduğunu ve savaş taktiğinizi karşı tarafın öğrendiğini anlayacaksınız"
Alparslan bana kararsızlıkla baktı. Ama ben onun aksine kararlılıkla bakıyordum. "Peki ya Üçüncü seçenek?" Tehlikeli bir biçimde güldüm. "Üçüncü seçenek ise bizi öldürmeniz. Vatan haini olarak anılmaktansa ölmeyi yeğlerim" bunu demem ile bizimkiler yüksek sesli bir küfür savurdu. "Lan biz niye ölüyoruz!" Diye bağırdı Kayra. Aker telaşlı bir sesle "ben yaşamayı seviyorum!" Dedi. Gizem "beni de öldürün sultanım. Hain olarak anılmaktansa öldürün!" Saye beni şaşırtarak "beni de öldürülenler listesine ekleyin sultanım!" Dediğinde alparslan'ın dudakları kıvrıldı.
Kayra ve aker'e baktı. "Hatunlar sizden daha cesurmuş" dedi. Yalan yok adam oldukça haklıydı. Bir gün bu yersiz cesaretin senin başını yakacak Karmen. Demedi deme. Tepki vermeden ona baktım. "Cevabınız ne ise boynum kıldan ince" bunu demem ile tebesüm etti. "Madem öyle üçüncü seçeneği seçiyorum kendini öldür" gülümsedim. "Kusura bakmayın sultanım ama bu intihar olur. Madem öleceğim bari ahirette yanmayayım. Beni siz öldürseniz" Alparslan bir an bana ciddi miyim diye baktı ama ciddi olduğumu görünce afaladı.
Gizem'me döndüm. "Görüyorsun giz, iyiler daima çok çabuk ölüyor neyse cehennemde görüşürüz" gizem kahkaha attı. "eğer cennet ve cehennem arasında köprü gibi birşey varsa bir ihtimal. Halini görmek için cennetten ayrılıp ceheneme gelirim" bu sırada içeriye Aydilge geldi. Önce bana sonra diğerlerine baktı. İyi olduğumuzu anlayınca rahat bir nefes verdi ve Alparslan'a döndü. "Sultanım ben Karmen hatun ve arkadaşlarına kefilim. Kendisi casus değildir aksine casusları yakalamak istemiştir." Alparslan aydilge'yi duymazdan gelerek kılıcını çıkardı.
Ağlamam lazımdı,belki isyan etmem,belki öfkelenmem ama ben aksine gülümsedim ve sanki ölen değil öldüren olacakmış gibi çenemi havaya kaldırdım ve alparslan'ın gözlerine baktım. Alparslan kılıcını kaldırdı. Gözlerimi kapadım. Kulaklarımı kayra'nın küfürleri,aker'in tehtidleri,saye'nin ağlayışı ve aydilge'nin çığlığı doldurdu. Bir tek gizem birşey dememişti çünkü bu yolda şehit olmak benim için bir onurdu. Ve gizem bunu bildiği için susuyordu.
Bekledim. Acıyı bekledim, hayatımın gözlerimin önünden geçmesini,nefesimin kesilmesini bekledim. Ama hiçbiri olmadı. "Arkadaşlarını al ve casuslardan kurtul,bu bir emirdir asker" gözlerimi açtığımda bana gurur ile bakan Alparslan'ı gördüm. Alparslan ilk seçeneği seçmişti yüzümde zafer dolu bir gülümseme peyda oldu. "Emredersiniz sultanım"
⏳⏳⏳
(Yazardan)
Karmen,gizem,saye,Aydilge,Aker ve Kayra ormana doğru ilerlerken saye derin bir nefes verdi. "Bir an öleceğiz zannettim" gizem homurdanarak "keşke geberseydin" dediğinde saye üzgünce dudağını büzdü. "Aşk olsun gizo!" Gizem yüzünü buruşturdu. "Aşk maşk! Olmasın! Ben bu halimle mutluyum!" Karmen saye'ye 'ne oluyor?' dercesine göz kırptı. Saye göz devirerek "ne olacak bu geri zekalıya bu devirden birine aşık olma dedim onun tribini atıyor!" Gizem kaşlarını çattı. "Ne alaka ya!" Saye dilini çıkardı. "Çok alaka!"
Karmen en sonunda bıkkın bir nefes verdi. Bu esnada yol ayrımına gelmişlerdi. Üç tane ayrı yol vardı. Kayra sorgular bir ifadeyle karmen'ne baktı. "Hangi yoldan gideceğiz?" Karmen omuz silkti. "Üçe ayrılacağız; Kara çocuk ve giz siz sağdan gidin, Aker ve süslü siz ortadan. Ben ve Aydilge ise soldan gideceğiz" Aker alınmış bir şekilde ona baktı. "Benim lakabım yok mu kar?" Göz devirdi. "İlla lakap arıyorsan bundan sonra adın hacı" bunu demesi ile Kayra yüksek seste bir kahkaha attı. "Bence de hacı olsun" Aker yüzünü buruşturdu. "Senin vereceğin lakaptan da en fazla bu beklenir Karmen"
Hiçbir tepki vermeden diğerlerine döndü. "Hadi çene çalmayın da başlayın. Unutmayın casuslar hilal taktiğini öğrendi ve Bizans kralına söylemek için yola çıktılar. Onlar krala ulaşmadan hepsini engelemeliyiz. Önünüze çıkan bir Bizans askerini bile sağ bırakmayacaksınız! Ben yapamam diyen varsa şimdi gidebilir! Şimdi sizler benimle misiniz?" Hepsi birden "SENİNLEYİZ!" diye bağırdığında Karmen'in yüzünde gururlu bir tebesüm oluştu. Hepsi görüşürüzler eşliğinde ayrıldılar. Kayra ve gizem sağdan,saye ve Aker ortadan, Aydilge ve Karmen ise soldaki yolda ilerlediler.
⏳⏳⏳
Gizem ve Kayra ilerlerken oldukça sesizlerdi. Ayrıldıktan sonra bir kere bile iletişime geçmemişlerdi. Hatta Karmen ile karşılaşmasalardı birbirlerini göremiyeceklerdi bile. Gizem bakışlarını kaçırdı ve boğazını temizledi. Umursamaz bir hava vermeye çalışarak "Karmen ile yakışıyorsunuz" dedi. Karmen saye'nin çantasını kurtardıktan sonra onunla aynı sınıfta olduğunu öğrenmiş ve sınıfa girdiğinde Kayra ve karmen'i gülüşürken görmüştü. Ne kadar belli etmese de içten içe karmen'i kıskanıyordu.
Kayra hınzırca gülümsedi. "Tabiki de yakışıyoruz" gizem sinirle dudaklarını dişledi. Kayra'nın gözleri bir an gizem'in dudaklarını buldu ve hızla bakışlarını kaçırdı. "Ona aşık mısın?" Kayra bu soruya sırtımakla yetindi. "Beni kıskanıyor musun?" Gizem ona 'sen ciddi misin?' bakışı attı. "sildiğim insanları kıskanmam." Bunu dediği an kayra'ya kibirli bir bakış attı. "Ve sen beni aldattığın gün seni sildim" kayra'nın gülüşü silindi ve kaşları çatıldı. "seni aldatmadım gizem!" Gizem alay edercesine güldü. "Kayra, ben seni bir otel odasında üstsüz bir şekilde seni başka bir kadınla bastım" bu sefer acı dolu bir kahkaha attı. "eğer beni aldatmasaydın şuan sözlüydük!"
Kayra sertçe gizemin kolunu tutu ve ona doğru dönmesini sağladı. Yüzleri arasında çok az bir mesafe vardı. "Eğer bana inansaydın şuan evliydik" o an gizem ne diyeceğini bilemedi. Kayra da diyeceği hiçbir şeyi umursamadan kolunu bıraktı ve ilerledi. Bu sırada onlara doğru koşan 4 tane casusu gördü. Anında yayını kavradı ve ikili ok atarak iki casusu yere serdi. Gizem kılıcını çıkarıp önce çevirdi ardından seri bir halde bir adamın boynunu kesti ardından dönerek diğer adama sapladı. Böylelikle 4 casusu yere sermişlerdi. Casuslar toplam 20 kişiydi. Kayra hayranlıkla gizem'e baktı. "Etkileyiciydi" gizem özgüvenli bir şekilde kızıl saçlarını arkaya attı. "Biliyorum"
İlerlemeye devam ettiklerinde gizem'in ayağı taşa takıldı ve yere yapıştı. Bunu gören Kayra kendine hakim olamadan kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Ama gizem o an hissettiği korkudan dolayı gülemiyordu. Çünkü hemen karşısında onun yüzüne doğru tıslayan bir yılan vardı. Gizem'in kalbi hissetiği korku ile hızla atmaya başladı. Kendini ölüme yakın hissediyordu. Kısık çıkan bir sesle "Kayra" dedi. Kayra gülmeyi kesip gizem'e ve yılana baktı. Endişe ile kasıldı.
Gizem'i sakinleştirmek için "sakin ol alt tarafı bir yılan ben şimdi onu alacağım" diyerek tane tane konuştu. Gizem resmen ağlayacak raddeye gelmişti. "Kayra bir yerde okudum yılanlar tatlı söz ile yaklaşmıyormuş ben şimdi tatlı dille konuşsam uzaklaşır mı?" Kayra'nın bir kaşı 'öyle mi?' dercesine havaya kalktı. "hangi cahil bunu dedi?" Gizem'in en sonunda korkuyla gözleri doldu. "kayra birşey yap" Kayra gizem'i güldürmek için "az önce iki adamı kılıçtan geçiren kız bir yılandan mı korkuyor?" Dedi ama gizem'in gülecek hali yoktu. Çünkü korkusu daha baskındı. Yılanlardan korkuyordu.
Yılanın yüksek ses ile tıslamasıyla gizem çığlık atarak ayağa kalktı ve gelir geri gitmeye başladı. Bu sırada bir ayağı boşluğa basınca bir çığlık daha attı. "GİZEM!" Kayra gizemin arkasından koşmaya başladı çünkü beklenmeyen olmuştu. Gizem geri geri giderken uçurumdan düşmüştü.
Artık hiçbir çaba onu geri getiremezdi.
⏳⏳⏳
Saye ve Aker ilerlerken saye yüzünü buruşturdu. Aker en sonunda dayanamayıp ona baktı. "derdin ne?!" Saye üzgün bir şekilde "ben yay kulanamam" diyince aker'in kaşları çatıldı. "Neden kullanamıyor musun?" Saye kafasını olumsuz anlamda salladı. "hayır, şimdi yüzüme kan falan sıçrar çirkin olurum"
"Zaten çirkinsin" saye hayretle baktı. "Ben mi çirkinim?! Siktir lan! 2 saat yüz bakımı, burundan estetik, eleyiner, rimel,ruj,fondöten,kapatıcı,açıcı, kaş kalemi, göz kalemi, lens, kontür, ve çekici kıyafetlerimle tüm kadınlara taş çıkarırım be!" Aker'in gözleri fal taşı gibi açıldı. "İki yüzlü müsün kızım?" Yüzünde bu kadar makyaj olmasına hayret etmişti. Saye öfkeyle "bunu yüzsüz biri mi diyor?!" Diye bağırdı.
Aker öfkeli bir nefes aldı. Karmen hangi akla hizmet olarak bu kızla gurup yapmıştı onu. Biraz ilerideki nehri görünce sırıttı ve bir anda saye'yi bacaklarından tutarak omzuna attı. Bunu beklemeyen saye önce afaladı ardından yumruklarını ard arda aker'in sırtına geçirmeye başladı. Bu adam ne yapıyordu ve kendini ne zannediyordu?! "BIRAK! BIRAK! İMDAT! YARDIM EDİN! KIZ KAÇIRIYORLAR!" nehrin yanına geldiklerinde saye telaşa kapıldı. Onu tutan ruh hastasının ne yapacağını anlamıştı. Tehditkar bir sesle "SAKIN!" Diye bağırdı. Aker onu duymazdan gelerek birden bire onu göle fırlattı. Saye ağzından çıkan çığlığa engel olamadı. Bu gibi su onu oldukça üşütüyordu.
Aker'in bilmediği bir şey vardı o da saye'nin yüzme bilmemesiydi. Saye yüzeye ulaşmak için çırpınsa da ilerleyemiyordu. Kolları çoktan yorulmuştu ve nefesini daha fazla tutamazdı. Aker alaylı sesiyle "şimdi tüm makyajın çıkar da seninle yüz yüze konuşuruz" dedi. Ama saye'nin çırpındığını farkedince kaskatı kesildi. Yüzme bilmiyor muydu? O an alaylı hali endişe ve telaşa döndü. Saye'ye bir şey olmamalıydı! Tam bir aptaldı! Hiçbir şey düşünmeden kendini nehre attı.
Bu esnada saye'nin gözleri kapanmaya başlıyordu. Farkında olmadan su yutmuştu. Gözleri kapandığı anda onun bedenini sarmalayan bir sıcaklık hissetti ama bakamadı. Aker, saye'yi kucaklayıp nehirden çıktı. Gözleri çoktan dolmuştu. Ona birşey olması düşüncesi bile onu delirtebilirdi. İlk defa bu denli bir duygu hissediyordu. Ama bu duyguyu isimlendirecek zamanı yoktu! Saye'yi kurtarmalıydı! Titreyen parmakları ile saye'nin nabzını ölçmeye çalıştı ama anlayamıyordu. Nabzını hissedemiyordu. İki elini üst üste koyarak saye'nin kalbine baskı yapmaya başladı. Belki bir umut kendine gelir diye...
İlk yardım dersinde gördüğü gibi kalp masajı yapıyordu ama hiçbir işe yaramıyordu. Saye'den ne bir ses ne de bir tepki geliyordu. Aker bir an delirecekmiş gibi hissetti. Kaç dakika kalp masajı yaptı bilmiyordu ama en sonunda bunun işe yaramadığını anlamıştı. Belki bir umut diyerek suni teneffüs'e geçti. Saye'nin dudaklarını araladı ve ağzından içeriye hava gönderdi. Ne birleşen dudakları ne de atan kalbi umrundaydı. Çünkü o an tek bir nefese muhtaçtı. Saye'nin yaşadığını bilmeliydi yoksa bu vicdan azabı ile yaşayamazdı. Kaç dakika suni teneffüs yaptı bilmiyordu ama saye'nin elinin hareket ettiğini görünce geri çekildi.
Birkaç dakika sonra saye öksürmeye başlayıp su kustu. Saye kendine geldiğinde etrafa baktı ve neler yaşandığını çözmeye çalıştı. En sonunda olanları hatırlayınca ayağa kalktı ve öfke ile Aker'e doğru ilerledi. Aker korku ile birkaç adım geriye doğru ilerledi. "Seni lanet herif! Az daha boğuluyordum lan!" Diyerek yerde aldığı taşı aker'e fırlattı ve taş aker'in kafasını buldu. Aker acı ile inleyince saye zaferle gülümsedi. "Tam on ikiden" Aker alınmış bir sesle "seni suni teneffüs ile kurtaran adamı vurmak nedir deli karı!" Deyince dilini ısırdı ve dediği şey ile yutkundu.
Aker işte şimdi boku yemişti. Saye birkaç saniye olayları idrak etmeye çalıştı. Ne dediğini anlayınca gözleri fal taşı gibi açıldı. Şaşkınca eli dudaklarına gitti. Aker onu öpmüştü. Bu bir kabus olmalıydı çünkü aker onu öpmüştü.
Oysa o ilk öpücüğünü sevdiği adama saklamıştı...
|
0% |