@moonwien
|
Yeni dünyada etrafımızda parlayan renkler ve canlı sesler varken, içimdeki heyecanla adımlarımı hızlandırdım. Arda, yanımda yürürken gözlerindeki merakla çevreyi inceliyordu. "Burası çok farklı," dedi, "ama yine de bir şeylerin bizi beklediğini hissediyorum."
Etrafımızdaki bitkiler, parıldayan yapraklarıyla dans ediyor gibiydi. O an, aklımdan geçen tüm korkuların ve kaygıların yavaşça kaybolduğunu hissettim. Ama içimde yine de bir belirsizlik vardı. “Bu sınavın ne olduğunu bilmiyoruz,” dedim.
Arda, “Her şey zamanla açığa çıkacak. Birlikteyiz, bu yüzden güvende olmalıyız,” dedi. Bu sözler beni rahatlattı ama yine de içimde bir şeylerin ters gittiğini hissediyordum.
İlerledikçe, bir grup yaratıkla karşılaştık. Onlar, fantastik görünümlü, tüylü ve renkli bir biçime sahipti. Gözleri büyük ve parıldıyordu. "Hoş geldiniz, yolcular!" dedi en öndeki yaratık, sesi melodik ve hoştu. "Biz, bu dünyanın koruyucularıyız. Size yardım etmek için buradayız."
"Teşekkür ederiz," dedim, hala şok içinde. "Ama burada ne yapmalıyız?"
Yaratık gülümsedi. "Bu dünya, içsel yolculuklarınızı keşfetmeniz için tasarlandı. Sınavlarınız burada başlayacak, ancak korkularınızdan arınmadıkça ilerleyemezsiniz."
Arda ile birbirimize baktık. “Korkularımızı aşmayı başardık,” dedim. “Ama daha fazlasını başarmamız gerektiğini hissediyorum.”
Yaratık, “Evet, her sınav yeni bir ders içerir. Şimdi, karşınıza çıkan ilk sınav, ‘kendi gerçeğinizi bulmak’ olacak,” dedi. Bir anda etrafımızdaki ağaçların arasında bir kapı belirdi. Kapı, içten gelen bir ışıkla parlıyordu.
“Kapıdan geçmek zorundasınız,” dedi yaratık. “Ama unutmayın, içeri girdiğinizde kendi gerçeğinizle yüzleşeceksiniz.”
Arda, “Bu sınavda nelerle karşılaşacağımızı merak ediyorum,” dedi. Elimi sıkıca tuttu. “Ama bunu birlikte yapacağız.”
Kapıya yaklaştık. Derin bir nefes alarak, kapıyı ittim ve içeriye adım attım. İçimdeki heyecan, korkuyla karışmıştı. Geçişin ardından karanlık bir tünelin içine girdik. Ama bu tünel, içsel sesler ve anılarla doluydu.
Tünelin sonunda, kendimizi dev bir salonda bulduk. Salonun ortasında, bir aynanın etrafında birçok farklı yansımalar vardı. Her biri farklı bir benliği temsil ediyordu. “Bu, kendi gerçeğiniz,” dedi bir ses. “Kendinizle yüzleşmelisiniz.”
İlk yansıma, çocukluğumdan bir anıydı. Kendimi, en büyük korkum olan başarısızlık hissiyle karşı karşıya buldum. "Ben bu kadar yetersizim," dedi yansıma. O an, geçmişte hissettiğim tüm kaygıları yeniden yaşadım.
Arda yanımda durarak, “Bunu aşmalısın, Serra,” dedi. “Sen güçlü bir insansın ve bunu biliyorum.”
Yansıma, “Ama hep başarısız oldum,” dedi. O an içimdeki duygularla yüzleşmek zorundaydım. “Hayır,” dedim, “Benim hatalarım beni tanımlamaz. Her başarısızlık, beni daha güçlü kıldı.” Bu sözlerimi duyduğumda, yansıma sarsıldı ve bir anda parçalandı.
Arda da kendi yansımalarıyla yüzleşmek zorundaydı. "Beni bırakma!" dedi, geçmişteki korkularını aşmak için mücadele ederken. Onun yansıması, kendini değersiz hissettiği anları temsil ediyordu. Ama Arda'nın gücü ve azmi, onu geçmişin yüklerinden kurtardı.
“Bunu yapabilirsin,” dedim. “Sen, her zaman daha fazlasını yapabilecek birisin.” Bu sözler, Arda’nın yansımasını da etkiledi. Birlikte, yansımalarımızı geçmeyi başardık.
Salonun ortasındaki ayna, tüm geçmişimizi ve gerçeklerimizi sergileyen bir penceredeydi. Artık daha güçlüydük ve kendi gerçeğimizi kabul etmiştik. Ama yolculuğumuz burada bitmemişti.
“Şimdi, sıradaki sınavınız, ‘gerçek potansiyelinizi bulmak’ olacak,” dedi yaratık. “Bu, en zorlu sınavlardan biridir.”
Kendimi daha hazır hissediyordum. “Geçelim,” dedim, Arda ile birlikte ileri doğru adım attık.
Yeni bir odaya girdik. Etrafı saran altın rengi ışık, içimi aydınlatıyordu. Ama içimde bir gerginlik vardı; gerçek potansiyelimi bulmanın ne anlama geleceğini bilmiyordum.
Bu yeni odada, birçok kapı belirdi. Her biri farklı bir yeteneği ya da potansiyeli temsil ediyordu. “Hangi kapıyı seçeceksiniz?” diye sordu yaratık.
Arda, “Bu kapılardan hangisi en çok korktuğumuz potansiyeli temsil ediyor?” diye sordu. “En derin korkularımızı aşmak için hangi kapıdan geçmeliyiz?”
Bir kapı, “Cesaret” yazıyordu. Diğerleri ise “Aşk”, “Bilgelik”, “Güç” ve “Özgürlük” gibi kelimelerle süslenmişti. “Cesaret kapısını seçelim,” dedim. “Çünkü cesaret, diğer her şeyin temelidir.”
Arda, “Evet, cesaret olmadan hiçbir şey başaramayız,” dedi. Beraberce cesaret kapısına doğru yöneldik. Kapıyı açtığımda, kendimizi başka bir dünyada bulduk.
Bu dünya, devasa dağlar ve uçsuz bucaksız gökyüzüyle doluydu. Ama burada bir mücadele bekliyordu. Bir ses yankılandı: “Burada cesaretinizi göstereceksiniz. Herhangi bir korkuyla yüzleşmek zorundasınız.”
İlk önce, dağların tepesine tırmanmak zorundaydık. Ama zirveye çıkmak için, içimizdeki korkuları aşmak zorundaydık. “Hadi, yapabiliriz!” dedim. Arda’nın elini sıktım ve yola koyulduk.
Zirveye çıkarken, içimdeki cesaretin güçlendiğini hissettim. Ama tırmandıkça, içimdeki kaygılar da yükseliyordu. “Yetersizim, düşeceğim!” diye düşündüm. Ama Arda, yanımda durarak, “Hayır, yapacaksın!” dedi.
Zirveye vardığımızda, karşımızda muazzam bir manzara belirdi. Dağların üzerinde dururken, cesaretin anlamını anladım. Korkularımla yüzleşmiş, kendimi keşfetmiştim. “Burada olduğumuz için cesaretliyiz,” dedim.
Arda, “Birlikte her şeyin üstesinden gelebiliriz,” diye ekledi. Bu an, bizim için gerçek bir zaferdi. Ama daha fazlası vardı; potansiyelimizi bulmak için buradaydık.
Daha fazla mücadele etmemiz gerektiğini biliyordum. “Geri dönüp, daha fazla kapıyı keşfedelim,” dedim. Etrafımızda beliren kapılar, her biri yeni bir potansiyeli temsil ediyordu.
Kapılardan birine doğru ilerledik. “Aşk” kapısı, içimden geçen duygularla doluydu. “Bu kapıdan geçmek istiyorum,” dedim. Arda’nın bakışları, benim için önemliydi. “Evet, aşk da cesaretin bir parçası,” dedi.
Kapıyı açtığımda, kendimizi muhteşem bir bahçede bulduk. Etrafımızda parlayan çiçekler ve neşeli yaratıklar vardı. Ama bir şey daha vardı; içimdeki sevgi ve bağlılık hissi, burada daha da güçleniyordu.
“Bu, gerçek aşkın yansıması,” dedi yaratık. “Kendinize ve başkalarına duyduğunuz sevgi, en büyük potansiyelinizdir.”
Burada, sevgiyle yüzleşmemiz gerekiyordu. “Kendime sevgi duymayı öğrenmeliyim,” dedim. Arda, “Ben de seni seviyorum, Serra,” dedi. O an, içimdeki sevginin tüm korkularımı yendiğini hissettim. |
0% |