@moonzeze
|
Her gün doğum günün kutlu olsun güne hergün uyandığın için .
Aslında bu çok da önemli değildi ne de olsa böyle basit şeylere takılıp moral bozacak bir adam değildim. Çocukların neden ilk anne dediklerinin mantıklı açıklamalarını kendime yaptıktan sonra aklıma isim meselesi gelmişti. Doğum hiç beklemediğimiz bir şekilde erken olduğu için ben de Migel de ikizlere isim bulamamıştık. Doğum sürecinde de sürekli ertelemiştik. Fazla zaman geçmemesine özen göstererek bir araya geldik ve en kısa sürede isimleri bulduk. En kısa süre dediğime bakmayın aklımıza gelen birçok isim arasında kaldık hele de işin içine heyecan karışınca çok zorlandık. İkizlerden birinin isminin Emilio diğerinin ise İvan olmasında hemfikir olmuştuk. Tek dertleri karınlarını doyurmak ve yumuk yumuk gözlerle derin bir uykuya dalmak olan ikizlerin, tabii bunlar sakin olduklarında olan şeyler. Bir de bu işin diğer boyutu var acıktıklarında, huzursuzlandıklarında ne kadar ağladıklarını anlatamam. Her şeye rağmen sabredip ikizlerimiz için elimizden geleni yapıyorduk. Onlar gün geçtikçe büyüyor gelişiyor haliyle ihtiyaçları da çeşitleniyor ve artıyordu. Her şeye rağmen onlar bizim çocuklarımız ilk göz ağrılarımızdı ikisi de birbirinden tatlı ve yakışıklıydı. Hepimiz çok mutluyduk evimiz bugünlere nazaran daha sessizdi şimdi ise Emilio ve Ivan bazen şen şakrak sesler çıkararak evimize huzur getiriyor bazen ise susmak bilmeyen ağlamaları ile bize çektiriyorlardı. Yine bir gün yatarlarken yanlarına geldim. Migel yanlarında oyuncağı Ivan'ın göz hizasına tutup onunla oynuyor bir yandan da Emilio'ya uzatıyordu. Ivan ağzını ve ellerini açıp bir yandan oyuncağı tutmaya çalışıyor bir yandan da ağzından ciyaklamaya benzer çığlıklar atıyordu. Bu görüntü karşısında gülmeden edemedim. Ben de yanlarına oturup oyuncağı onlara uzattım sonra dayanamayıp Emilio'yu kucağıma aldım yerden kaldırdığım için olsa gerek biraz huzursuzlanmıştı yere bırakmak için kucağımda doğrultmamla üstüme kusması bir oldu. Yüzümün aldığı şekil ile Migel gülmeye başladı Emilio'yu yere yatırdığımda eseri artık daha net görünüyordu gömleğime beyaz bir leke bırakmıştı. Migel hâlâ gülüyordu bir yandan da bana bir şeyler söylüyordu.
"Eee bunlar daha başlangıç . Sen burada kal ben sana temiz bir şeyler getireyim ."
Deyip yanımızdan ayrıldı. Emilio sanki bilerek yapmış gibi yattığı yerden bana gülümsüyordu bunu görünce ben de gülmeden edemedim kerata şimdi huzurlu görünüyordu. Günler böyle geçip gidiyordu. Günleri aylar kovalayıp neredeyse 1 yıl geçmişti. İkizler artık emeklemeye hatta ayağa kalkmaya bile başlamışlardı. Hayata hızlı bir giriş yapmışlardı ve büyürken de hızlı davranıyorlardı. 1 yaşına değmelerine daha 2 ay vardı ama şimdiden çok hareketliydiler. Ağızlarından çıkan ilk kelime anne olmuştu. Anneleri bunu duyduğunda o kadar mutlu olmuştu ki... Ben de çok mutlu olmuştum ama biraz da kıskanmıştım. Bunu muzip bir şekilde dile getirip Migel'e bozulmuş gibi yapıyordum. Migel de bana gülüp geçiyordu. Şimdi şöyle bir şey var yani her çocuk ilk anne demek zorunda diye bir şey yok neyse bir gün ben de "Baba" kelimesini duyacağım. Hem bir de şu yönden bakarsak çocukların anne demesine şaşmamalı ben iş yüzünden gün içinde onlarla annesi kadar vakit geçiremiyorum. Migel'in hakkını yemeyelim 9 ay karnında taşımak anne olmak kolay değil ben olsam ben de kesin ilk "Anne" derdim.
Hayat ikizler ile bir oraya bir buraya koşuşturarak geçiyordu. İkizler artık daha düzgün adımlar atarak yürüyor hatta düşerekte olsa kısa mesafelere kadar koşuyorlardı. David ve Migel'e göre yaş günleri önemli olan ve öneminin yerine getirilmesi gereken bir gündü. Bugün de doğum günü çocuklarının 1. yaş günüydü. Bugünü kutlamak için David iş çıkışı ikizler için oyuncakçıya gidecek ve onlara hediye alacaktı. Migel ise pasta yapacaktı. Tüm süreci çift akşam konuşup görev dağılımı yaparak planlamışlardı. İkizler bu kutlamadan bihaber odada oyun oynuyorlardı. Yorulmuş olduklarını hallerinden anlayan Migel çocukları yataklarına yatırdı çok geçmeden minik bedenleri uykuya teslim olmuştu. Pastayı yapmak için bu çok iyi bir fırsattı hem etrafta dolanıp durmazlardı hem de doğum günü sürprizini öğrenmezlerdi. Hoş öğrenseler de anlayacakları meçhuldü çünkü 1 yaşındaki bir çocuk doğum gününün ne olduğunu bilmezdi ki ama konu yetişkinlere gelince yaş ve anlama düzeyine bakmadan her doğum günü kutlamasında olması gerektiği gibi plan yapıyor ve gizli davranıyorlardı.
Bu düşüncelerle ikizlerin odasından sessizce çıkıp mutfağa doğru yöneldim. Dolabın kapağını açıp düşünceli şekilde bakmaya başladım bir yandan da kendi kendime konuşuyordum.
" Hımm bir bakalım.. şeker, yağ, yumurta,vanilya taamamm.. Hayır olamaz en önemli malzemeler süt ve kabartma tozu yok bunlar olmadan pasta olmaz ki.."
Sıkıntılı bir şekilde nefesimi dışarı üfledim. Gözüm çantama ilişti, hemen gidip cüzdanı elime aldım. Cüzdanı çantama koyup markete gitmek için hazırlanmaya karar verdim. İkizleri evde yalnız bırakıp gitme fikri içimi huzursuz ediyordu. Kısa bir süreliğine bile olsa. Doğum günleri benim için önemliydi bu yüzden gitmek zorundayım en azından kapıyı kilitlemeliyim diye düşünerek çıkarken kapıyı kilitledim ve hızlı adımlarla markete doğru yöneldim hemen almam gerekenleri aldıktan sonra bunun verdiği rahatlıkla eve geldim. Belki uyanmışlardır diye malzemeleri mutfaktaki masanın üzerine bırakıp ikizlerin odasına çıktım. Kapıyı olabildiğince yavaş açıp içeri bir göz gezdirdim. Neyse ki ikizler hâlâ uyuyordu. Nefesimi rahatlıkla dışarı üfledim. Dışarıda çok fazla oyun oynamışlardı bu yüzden hâlâ uyuyorlardı. Aynı sessizlikle kapıyı kapatıp merdivenlere yöneldim.
Mutfağa inip pastanın malzemelerini tezgaha dizdikten sonra yapmaya başladım. Elimin çabuk olmasını seviyordum pastanın harcını hazırlamam yaklaşık 15 dakikamı almıştı. Pişmesi için fırına koydum normal fırın olmadığı için pek güzel pişmeyecekti ama bu o kadar da önemli değildi. Sevgi ve içtenlikle düşünülerek yapılan şeylerde maddi güzellik çokta önemsenecek bir konu değildi. Bizim bir arada olmamız yeterliydi. Pasta 30 dakika pişecekti gerekli ayarlamaları yapıp fırının kapağını kapattım. Ben de bu süre zarfında boş durmamak için etrafı toparlamaya karar verdim. Az sonra uykudan uyanan ikizlerin ağlamaya benzeyen mırıltıları duyulmaya başlamıştı. Acıkmış olduklarını düşünerek yukarı çıktım. Yatakta oturmuş açılan kapıyla beraber bana dönmüşlerdi. Yanlarına gidip ikisini de kucağıma aldım. İkizler kucağımda aşağı indik. Karınlarını doyurdum. Yemekleri bitince ikisini de kanepenin yanına serdiğimiz minderin üzerine bıraktım. kendi kendilerine oynamaya , garip ama tatlı sesler çıkarmaya koyuldular. Gözlerimi ikizlerden çekip pencereden dışarıya çevirdiğimde güneşin neredeyse battığını görmüştüm. Akşam olmak üzereydi. Başımı duvarda asılı olan saate çevirdiğimde 6 ya gelmek üzere olduğunu gördüm. David işten çıkmış eve geliyor olmalıydı. Akşam yemeği yapmam gerekiyordu ama aklımda herhangi bir şey yoktu. Pastadan dolayı yemek aklıma gelmemişti. Herhangi bir fikir bulamayınca dolapta bulduğum domatesler ile domates soslu makarna yapmaya karar verdim. İkizler makarna yemeye bayılıyorlar, yerken elleri yüzleri makarna sosuna bulanıyordu. Malzemeleri hazırlayıp tencereyi ocağa koyduktan sonra ocağın altını yaktım. Su kaynadıktan sonra makarnayı koydum ve pişmeye bıraktım. Yemek piştikten sonra çoktan pişmiş olan pastanın kremasını yapıp pastayı süsledim. Ortaya çıkan görüntü ile gözlerim parlamıştı. Tahminimden daha güzel olmuştu. Yüzümde pastanın güzel olmasından kaynaklı bir tebessüm ile pastayı dolaba bıraktım ve kapı çaldı. Kim olabilirdi acaba eşimin gelme saatiydi ama kapıyı çalmadan içeri girerdi genelde. Dışarıdan gelen tanıdık bir ses ile rahatladım. Gelen David idi.
" Migel canım kapıyı açar mısın."
"Kapının açık olması gerekiyordu tamam açıyorum."
Kapıyı kilitlemiş olmam beni şaşırtmıştı. İkizlere bir şey olmasından korktuğum için marketten döndüğümde kapıyı kilitlemiştim evet ama bunu daha önce hiç yapmazdım. Evde olduğum halde kapıyı farkında olmadan kilitlemiştim.
"Kapıyı kilitlemezdin noldu, ben yokken bir şey mi oldu?"
Diye David şaşkınca sordu. Kapıyı kapatırken bir yandan da ona cevap veriyordum.
"Pasta malzemesi almak için markete gitmiştim farkında olmadan döndüğümde de kilitlemişim."
Yaptığım açıklamayı çok önemsemeden sesi bir anda heyecanlı bir hal aldı ve elindeki hediye paketi olan poşeti bana uzattı.
"Bak ikizler için ne aldım!"
Dikkatlice paketi açtım içindeki çok güzel görünen iki adet araba heyecanlanmama sebep olmuştu Emilio ve Ivan çok sevineceklerdi. Paketi poşete tekrar koyarken David'in peşinden salona doğru yürürken bir yandan da David ile konuşuyordum.
"David bunlar çok güzel çok mutlu olacaklar."
O da benimle aynı fikideydi gülümseyip
"Olsunlar tabii ya " Dedi.
Saat artık bayağı ilerlemişti akşam yemeği için masayı hazırladım. David, Emilio ve Ivan'ı getirmek için salona gitmişti. Akşam yemeğini yedikten sonra doğum günü kutlama vakti gelmişti. David onları oyalarken ben de mutfaktan pastayı alıp ikizlere fark ettirmeden sessiz adımlarla salona getirdim. David'in yüzü bana dönük olduğu için parmaklarımla saymamı görmüş ve benimle birlikte iyi ki doğdun şarkısını söylemeye başlamıştı. Bir anda yükselen sesle ikizler sesin geldiği tarafa bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Çocuklar elimdeki pastayı görünce çok mutlu olmuşlardı ve bize komik gelen bir şekilde ikisi bir ağızdan bağırdılar.
"Paştaaa!!!"
Gözlerindeki mutluluk her şeye değerdi. Daha küçük oldukları için mum tehlikeli olur diye onları kucağımıza aldık mumları öyle üflediler biz iyi ki doğdun şarkısını söylerken ikisi de kıkır kıkır gülüyordu. Sırada pastanın tadına bakmak vardı. Pastayı kesip önlerine koyduk çatal ile yiyemedikleri için minik elleriyle pastayı yediler pastayı gömdüler desek daha doğru olurdu. Elleri yüzleri pasta olmuştu. Her yerleri pasta olan minikler birbirine bakıp daha da gülüyorlardı. Pastaları bittikten sonra ellerini yüzlerini temizleyip odalarına çıkarttım zaten yarı uyur bir hal almışlardı. Yatağa yatırdıktan sonra sessizce kapıyı kapatıp aşağı indim. Güzel bir gündü ama bunun elbet yorucu bir tarafı olacaktı. O yorucu taraf tabii ki temizlikti. Aşağı indiğimde etrafın temiz olduğunu görünce şaşırdım. Bunun nasıl olduğunu düşünürken koltukta uyuyakalan bir yardımsever eş görmem uzun sürmedi. Tüm gün çalışıp yorulan kendisiydi ama benim yorulduğumu düşünüp etrafı temizlemişti. Sonra da uyuyakalmıştı. Yanına gidip korkutmamak için usulca omzuna dokunarak uyandırdım. Yanağına teşekkür amaçlı bir öpücük kondurduktan sonra odamıza çıktık. Bugün güzel ama yorucu bir gün olmuştu hepimizin uyuyup dinlenmeye ihtiyacı vardı. Gece ikimiz de deliksiz bir uyku çekmiştik. Çalan alarmın sesiyle yatakta doğrulup gözlerimi ovuşturdum. Dinlenmiş olmanın verdiği huzurla kahvaltı hazırlamak için mutfağa indim. Çok geçmeden David de yanıma gelmişti. Birlikte sohbet eşliğinde kahvaltımızı yaptık. İkizler bugün erken uyanmışlardı onlar da yemeklerini yiyor daha doğrusu ağızlarına yüzlerine sürüyorlardı. Bugün tatildi bu yüzden David işe gitmemiş bunu fırsat bilerek ortaya bir fikir atmıştım. Dün ikizlerin 1. Yaş günlerini kutlamıştık ama fotoğraf çekilmek aklımıza gelmemişti bu yüzden bugün dışarı çıkalım ailecek fotoğraf çekilelim sonra da parka gidelim dedim. David de bu fikre sıcak bakınca etrafı toplayıp ikizleri hazırladım. Kapıyı kilitleyip eve 30 dakika uzaklıktaki olan fotoğrafçıya doğru yol aldık. Yolda sohbet ederek yavaş yavaş geldik. Fotoğrafçıdan içeri girdiğimizde içerideki duvara asılmış birbirinden farklı fotoğraflar dikkatimi çekti hepsi de çok güzeldi.
İçeri girdiğimizi gören orta yaşlı adam başını kaldırıp bize baktı ardından bir şeyler söylemek için ağzı aralandı.
"Hoş geldiniz!" Adamın sevecen sesine karşılık biz de "Hoş bulduk" Dedik. Ailecek fotoğraf çekilmek istediğimizi söyleyince adam oturduğu yerden ayaklandı ve bize "bu taraftan" der gibi aşağı inen merdivenleri gösterdi. Yanımızda dururken ekledi.
"Siz inin ben hemen geliyorum."
Gösterdiği yerden aşağı indik aşağısı yukarısına göre daha karanlıktı. Beklemeye başladık. Az sonra elinde fotoğraf makinesi ile yanımıza geldi oturup poz vermemiz için bir müddet bekledikten sonra düğmeye bastı. Makinedeki fotoğrafları bize gösterdikten ve güzel yanıtını aldıktan sonra aynı merdivenlerden tekrar yukarı çıktık. Aşağıda biraz huzursuz olan ikizler şimdi daha rahatlardı. Fotoğrafları alıp çerçevelettikten sonra fotoğrafçıdan ayrılıp evin yakınındaki parka geldik. İkizler etraftaki çocukların şen şakrak seslerini duydukça ellerini çırpmaya başlamışlardı. Daha şimdiden böylelerdi büyüyünce kim bilir neler yaşanacaktı, belki parktan hiç çıkmak istemeyeceklerdi. Yaşayıp görecektik. |
0% |