@moonzeze
|
Sabah pencereden sızan güneş ışıkları yüzümü hafiften yakıyordu buna nazaran hafif bir rüzgar yüzümü okşayınca yüzümde bir gülümseme belirdi. Yaz çoktan yerini sonbahara bırakmıştı. Geride kalan şey sadece mevsimler değildi, yıllar da geride kalmıştı. Günler ne de çabuk geçmişti öyle. İkizlerimizin 1. Yaş gününü birlikte kutlamamız sanki daha dün gibiydi ama öyle değildi. Aradan koskoca tam 5 yıl geçmiş canlarım 6 yaşına değmişti. Dile kolay 5 yıl! İnsanın geriye dönüp baktığında içi burkuluyordu. Sanki zaman hep o huzurlu, duygulu anda ilerlemeden kalacak gibiydi.
Havanın serinliği yavaştan hissediliyordu. Gözlerimi yeni bir güne açmanın verdiği huzur içime dolarken Yataktan usulca doğrulduğumda hayatımı paylaştığım, yanında huzur bulduğum, her ne olursa olsun o yanımdayken üstesinden gelebileceğime inandığım adamın hâlâ uyuduğunu görünce uyandırmadan aşağı inmek için sessiz adımlarla kapıya yöneldim bir yandan da esnememe engel olamıyordum. Aşağı inmeden önce ikizlere de bakmayı ihmal etmemiştim. Onlar da mışıl mışıl uyuyordu. Kapıyı yavaşça kapatıp mutfağa indim. Uykumdan çabucak sıyrılmam gerekiyordu. Elimi yüzümü yıkamak için musluğu açtığımda suyun yüzüme değen soğukluğu ürpermeme sebep olmuştu. Elimi yüzümü kurulamak için sandalyede asılı duran havluyu elime alıp yüzüme kapattım. Bu anı seviyordum. Uykun dağılıyor ama bir yandan da huzurlu bir uyku bastırıyordu. Havluyu tekrar yerine astıktan sonra dolaptan aldığım kahvaltılıkları masaya yerleştirip biraz beklemeye başladım. Saate baktığımda David'in işe gitme saati yavaştan geliyordu. Yüzüme yerleştirdiğim gülümseme ve alaycı bir ses tonuyla
"Uykucu işe geç kalacak "
diyerek merdivenlere yol almıştım ki David ile burun buruna geldik tam geri bir adım atacakken buna izin vermedi ve ellerini belime doladı. Uykulu gözlerim şimdi beklemediğim bu hareketle öncekine göre açılmıştı. Yüzüne güzel bir gülümseme yerleştirdi belimde olan eli şimdi öne düşmüş saçlarımı geri ittirmekle meşguldü. Yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra muzipçe sırıttı bir yandan da
"Kimmiş o uykucu?"
Diye benimle alay ediyordu belli ki bu cümlem hoşuna gitmişti. Sanırım bugün herkesin keyfi yerindeydi. Beraber masaya geçerken ikizlerin aklıma gelmesiyle duraksayıp David'e,
"Ben gidip ikizleri uyandırayım."
Deyip yukarı çıkmak için hareketlenmiştim ki David beni durdurdu.
"Yok yok hiç dokunma ben baktığımda hâlâ uyuyorlardı biraz daha uyusunlar. Aslına bakarsan ben az daha uyandırıyordum."
Bunun üzerine masaya geri döndüm. Neşeli bir sesle
"Nasıl fazla ses mi yaptın?
Diye sordum. Benim aksime David'in yüzü biraz düştü bir yandan da hafif uzun olan sakalını kaşıyordu.
"İkizleri yanağından öpmek için eğildim başımı kaldırdığımda İvan'ın kıpırdandığını sonra da eliyle yüzünü kaşıdığını fark ettim. Sanırım sakalım yüzüne battı."
David'in yüzü hâlâ biraz asık duruyordu ortamı düzeltmek için elimi yanağına götürdüm.
"Kesersin olur biter canım bunun için üzülme."
Bana katıldığını belli edercesine başını aşağı yukarı salladı.
"Evet kahvaltıyı yapalım ilk işim sakalları kesmek olacak"
Hoş sohbetler eşliğinde kahvaltımızı bitirdik ben masayı toplarken David de tıraş olmak için banyoya gitmişti. Az sonra neşeli bir sesle
"İşte şimdi keyfim yerine geldi doya doya öpebilirim kerataları"
Diyerek banyodan çıktı. Bir yandan da eliyle yüzünü sıvazlıyordu. Yanına gelip hafif dağılmış saçlarını düzeltip askıdan montunu uzattım daha fazla oyalanırsa gerçekten geç kalacaktı. Montunu giyerken bir yandan da saatine bakınca telaşla
"Eyvahh geç kalıyorum ben kaçtım"
Deyip hızla ayakkabılarını giyip kapıdan çıktı çıkarken de görüşürüz demeyi ihmal etmemişti. Kapıyı kapatıp mutfağa döndüğümde ikizler uyanmış aşağı iniyorlardı. Yanıma gelip uykulu bir sesle bir yandan da gözlerini ovuşturarak
"Anne babam nerede?"
Diye soran Emilio'yu Ivan da kafa sallayarak onayladı. Boylarına eğilip ikisinin de yanağına birer öpücük kondurduktan sonra sorularını cevapladım.
"Babanız işe gitti şimdi söyleyin bakalım kimler acıktı?"
Sesimin heyecanla artışından olsa gerek onlar da heyecanla ikisi bir ağızdan "ben!!!" Diye bağırdılar. Koşarak masaya geçtiler. Bu heyecan biraz acıktıkları için biraz da en sevdikleri şeyler olduğu içindi. İştahla yediler. Etrafı toplayıp bahçeye çıkmayı teklif ettiğimde onlar buna dünden razıymışta söylememi bekliyorlarmış gibi koşarak dışarıya çıktılar. Ben de arkalarından gülerek çıktım. Etrafta bir oraya bir buraya koşturup duruyor etraflarına neşe saçıyorlardı. Onlar benim neşe kaynağımdı.
Çimenlere oturup onları izlemeye başladım. Az sonra İvan yere eğilip geri kalktı. Heyecanlı heyecanlı bana doğru koşmaya başladı. Gördüğü şey onu çok şaşırtmış olmalıydı.
"Anne bak değişik bir şey buldum. üzerinde siyah noktaları var bunun ne olduğunu biliyor musun? "
Eline aldığı şeyin bir uğur böceği olduğunu görüp gülümsedim. Şaşırmış gibi yaparak
"Bakayım.. aaa uğur böceği bulmuşsun nerden buldun bakalım?"
Diye sordum. Bulduğu yeri göstermek için yan tarafına döndü bir eliyle de ilerideki ağacın altını işaret ediyordu.
"Az ilerideki ağacın altındaki çiçeğin üstünde duruyordu. "
Aklıma yıllardır inandığımız ya da inandırıldığımız bir hikayeyi anlatmak geldi. Yakınımızda çiçek toplayan Emilio'ya seslendim.
"Bak şimdi size uğur böceği ile ilgili ne anlatacağım.. Emilio oğlum hadi yanımıza gel kardeşin çok güzel bir şey bulmuş."
Başını bize çeviren Emilio hemen hareketlenip yanımıza gelmeye başlamıştı. Bir yandan da ne bulduğunu soruyordu.
"Ne bulmuş anne ? geliyorum..." Yanımıza gelip elimizdeki uğur böceğini görünce gözlerini irice açıp konuşmaya başladı.
"Aaa çok güzel görünüyor anne bunun adı ne?"
Onları daha fazla merakta bırakmayıp anlatmaya başladım.
"Bu böceğin adı uğur böceği size anlatmak istediğim şey de biz küçükken uğur böceği bulduğumuzda onu parmağımızın ucuna koyar gözlerimizi kapatıp bir dilek tutardık. Sonra da uğur böceğine üfler onun uçmasını isterdik. Eğer uğur böceği uçarsa dileğimizin gerçekleşeceğine eğer uçmazsa gerçekleşmeyeceğine inanırdık. Siz de denemek ister misiniz? " Anlattığım hikaye onları daha da heyecanlandırmış görünüyordu. Az sonra Emilio'nun yüzü asıldı. Üzgün bir ses tonuyla,
"Evet isteriz ama anne bir tane uğur böceği var..." Dedi. Ivan da ona katıldığını belli eder şekilde başını salladı. Duruma hemen bir çözüm yolu bulmam gerekiyordu.
"O zaman siz de birlikte tutup uçurun hadi bakalım dileklerinizi tutun."
Bulduğum fikir hoşlarına gitmiş olacak ki yüzleri tekrar eski haline döndü.
"Tamam o zaman anne."
Minicik ellerine uğur böceğini bıraktım. Kısa süreli bir sessizlik oluştu.
"Tuttunuz mu bakalım? " Heyecanla gözlerini açıp ikisi bir ağızdan bağırdılar.
"Eveeett!! "
"Hadi şimdi uğur böceğini uçurun bakalım uçacak mı?"
Ellerindeki uğur böceğine güçsüz nefesleriyle üflemeye başladılar. Uğur böceği kanadını açıp birden havalandı. İkizler de sevinçle,
"Yaşasın uçtu uçtu dileğimiz gerçek olacak!!!"
Diye bağırdılar. Uğur böceği neredeyse gözden kaybolmuştu. Bahçede bayağı vakit geçirdiğimizin bilincine varıp ayağa kalktım.
"Aferin size hadi şimdi gidip yemek yiyelim birlikte."
Yemek kelimesini duyunca açlıklarını unutan minikler yerden hızla kalktılar.
"Yaşasınnnn yemek yicezzz çok acıktım."
Yemeğimizi yedikten sonra yorulduğum için uykum gelmişti çocuklarım sanki bugün hiç yorulmuyorlardı. Yemekten sonra oyun oynamaya koyulmuşlardı. Yine ve yine. Onların sakin bir şekilde oyun oynadıklarını görünce biraz olsun rahatlayıp kanepeye uzanmaya karar verdim. Günün yorgunluğu iyice üzerime çöküp beni uykuya hapsetmişti. İkizlerin birkaç dakika önceki net sesleri yerini mırıltıya bırakmıştı. Ağırlaşan gözlerime karşı daha fazla direnemeyip uykuya daldım. |
0% |