Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Bölüm:5

@moonzeze

İçim tir tir titriyordu. Gelmelerine yaklaşık 10 dakika kadar kalmıştı ama benim için gelmedikleri her dakika sanki bana bir ömür gibi geliyordu. Gözlerim sürekli açık olan kapıyla kucağımda hareketsiz yatan Migel arasında gidip geliyordu. Kulağıma gelen siren sesi ile eşimi yavaşça yere bırakıp kapıya yöneldim. Kapıda görevlileri görür görmez yalvarırcasına acele etmelerini söyledim. Her geçen dakika beni umutsuzluğa sürüklüyor Migel'i benden, bizden alıyordu. Görevliler aceleyle içeri girdiler. Ben de arkalarından içeri girip ikizleri yanıma aldım. İkizlerin ağlaması azalmış şişkin gözlerle etrafı seyrediyorlardı. Eşimi dikkatli bir şekilde sedyeye alarak ambulansa doğru ilerlemeye başladılar biz de arkalarından ambulansa bindik. Hastaneye doğru giderken yolun yarısında şoför sirenleri açtı. İçim bu sesle daha da titremeye, kötü düşünceler zihnime nüfuz etmeye başlamıştı. Oysa hepimizin ihtiyacı olan şey umudunu yitirmemek, metanetli olmaktı. Derin bir nefes alıp aynı şekilde geri üfledim. Aldığım nefes ne içimi ferahlatmaya yetmişti ne de içimdeki düşünceleri dışarı atmaya yetmişti. Sevmediğim yere doğru bir kez daha yol alıyorduk.

Hastaneye geldiğimizde görevliler hızla içeri yol alıyor bir yandan da etraftakilere kenara çekilmelerini söylüyorlardı. Giriş kapısını geçince üzerinde ameliyathane yazan büyük kapıdan içeri eşimle birlikte girdiler. Gözlerim eşimi takip ederken siz giremezsiniz beyefendi diyen bir ses ve bir çift kol ile olduğum yerde kalmıştım. Gözlerimden yaş bir türlü akmıyordu belki bunun sebebi çocuklarımın önünde güçlü durmaya çalışmamdandı belki de gerçekten o güç içimde bir yerlerdeydi.

 

Gözlerimi büyük kapıdan ayırıp ikizlerle kenarda boş olan koltuklara oturduk. İkizler arada bir bana bakıp tekrar önlerine dönüyorlardı. Sonunda dayanamayıp annem geri gelecek mi diye sordular. Zar zor yutkunup başımı çevirdim.

 

"Merak etmeyin anneniz iyi olacak ve aramıza tekrar gelecek."

 

Bu sözlerimle gözlerinde ufak bir parıltı peydah olmuştu. Umut bazıları için sadece bir kaç kelimeden oluşuyordu... Uzun bir süre bekledikten sonra kapıdan çıkan doktoru görmemle ayaklanmam bir oldu. Hızlı adımlarla yanına geldim.

 

"Durumu nasıl doktor bey? İyi mi ?"

 

Doktor başını hafif aşağı eğip sesine ciddi bir hava takındı. Ağzından dökülecek bir kaç iyi cümle duymanın umudu ile kalbim yerine sığmıyordu. Tersini düşünmek işime gelmiyor,canımı acıtıyor, nefesimi kesiyordu.

 

"Bakın çarpmanın etkisiyle beyin hasarı oluşmuş ve beyin kanaması riski var. Uzman bir doktoru çağırmam gerekiyor lütfen izin verin geçeyim."

 

Bu kötü haberi verip yanımdan geçip giden doktorun ardından bakıp kalmıştım.

 

"Baba özür dilerim hepsi benim suçum annem benim yüzümden ölüyor!"

 

Duyduğum ağlama sesiyle kendime gelerek ne kadar mümkündü bilmiyorum ama en azından deneyerek Emilio'ya döndüm. Doktorun konuşmasından ve acelesinden kötü bir şeyler olduğunu anlamışlardı. Sesimi korumaya çalışarak kucağıma alıp az önceki oturduğumuz yere oturdum.

 

"Şşş... hayır hayır böyle söyleme senin hatan değildi kimsenin hatası değildi kazaydı."

 

Söylediklerim biraz olsun Emilio'ya iyi gelmiş gibiydi elinin tersiyle gözyaşlarını silip kafasını göğsüme yaslamıştı. Ivan da yan tarafıma geçmiş elimi tutmaya başlamıştı. Yine bir bekleyiş başlamıştı. Uzman doktor ile içeri giren doktor dışarı çıkmıştı. Ama neden bu kadar umutsuz umutsuz bakıyordu daha doğrusu bize bakmıyordu yere bakıyordu...

 

"Doktor bey noldu eşim iyi mi bir şey söyleyin susmayın nolur..."

 

Doktor başını kaldırmış olsa da gözleri gözlerime bakmıyor etrafta geziniyordu. Sonra kendini toplamış olacak ki gözlerime odaklandı.

 

"Maalesef üzgünüm biz elimizden geleni yaptık ama tüm uğraşlarımıza rağmen kurtaramadık başınız sağolsun..."

 

Duyduğum şey beynimin her köşesine yayılmış alabildiğine yankı yapıyor düşünmeme engel oluyordu. Doktorun söylediği kelimeleri istemsizce tekrar etmeye başladım.

 

"Başınız sağolsun... Başınız sağolsun mu dedi.. hayır olamaz... bu... bu olmaz..."

 

Doktor kurtaramadık demişti. Bu nasıl olabilirdi ki biz çok mutluyduk birlikte. Şimdi ise her şey alt üst olmuş kocaman bir boşluğa düşmüştük. Canımın içi ameliyat masasında nefessiz, bizsiz yatıyordu... Cansız bedeni yavaş yavaş soğuyordu... Bir gülümsemesiyle içimizi ısıtan, yüzümüzde tatlı bir tebessüm oluşturan kadın artık yoktu... Hayatımda koskocaman bir boşluk oluşmuştu... O olmadan biz ne yapacaktık... Oğullarım annesiz nasıl büyüyecek, ağızlarını süsleyen anne kelimesini kime söyleyeceklerdi.... Peki ya ben? Ben ne olacağım.... Hayatımda en değer verdiğim insan ellerimden kayıp gitti ve ben hiçbir şey yapamadım... Aptalca kendimi süslü cümlelere inandırmaya çalıştım... İyi olacakmış, kurtulacakmış! Sen kimsin de böyle konuşuyorsun aptal! Tanrı mısın ki birinin hayatı üzerine kumar oynuyorsun? Aptalın tekiyim gerçekten bu aptalca yalana küçücük çocukları da inandırdım şimdi ne halt edecektim hani annem iyi olacaktı diye hesap sorduklarında onlara ne diyecektim!? Kendime olan öfkem içimde kabarıyordu.

 

"Baba annem nereye gitti? Neden çıkmadı o kapıdan? Doktorlar niye onu kurtaramadı....!!!"

 

Daha ben yaşadığım şoku atlatamamışken Ivan birbiri ardına dizmişti sorularını. Boğazım düğüm düğüm olmuş, gözlerim akmaması için direndiğim yaşlar yüzünden yanıyordu. Kalbime saplanan ağrının hiçbir açıklaması yoktu... Boğazıma düğümlenen acıyı yutkunarak bastırdım. Kendimi toplayarak İvan'ın hizasına eğildim.

 

"Oğlum üzgünüm... Üzgünüm ama artık anneniz bizimle değil. Anneniz çok güzel bir yere gitti... Hadi ağlamayın artık anneniz bizi izliyor... Bizi böyle görürse çok üzülür..."

 

Verdiğim cevapla tatmin olmayıp daha da ağlamaya başlamıştı. Nasıl tatmin olmaları beklenirdi ki? Babaları tutmuş anneniz artık bizimle değil diyor gerçekten bir işi bile beceremeyen aptalın tekiyim.

 

"Ama baba ben annemi çok özledim... Gelsin yanımıza.... Lütfen baba...Gelsinnn..."

 

Hıçkıra hıçkıra ağlıyor elleriyle gözlerini ovuyordu. Kendime çekip sarıldım. Engel olmaya çalıştığım yaşlar şimdi yüzümden aşağı akıyordu. Titreyen sesime engel olmaya çalışarak Ivan'ın bedenini kendime çevirdim.

 

"Oğlum yapma böyle nolur... Hadi evimize dönmeliyiz artık..."

 

Ağlamasının arasında söylediği şey ile birden telaşa kapıldım.

 

"Baba Emilio yok... "

 

"Nasıl yok nereye gitti? Beraberdiniz..."

 

"Bilmiyorum baba ama çok kötüydü sürekli annem benim yüzümden öldü diyip duruyordu."

 

Az önceki haline geri dönmüş yine hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. Aklıma saçma sapan düşünceler yerleşmişti.

 

"Hayır olamaz... Aklımdan geçen şeyi yapamaz... Yapmaz değil mi? Çocuk aklıyla bu yükü tek başına yüklenmez... "

 

Karşımızdan gelen hemşireyi görüp hemen durdurdum.

 

"Hemşire hanım 6 yaşlarında küçük bir çocuk gördünüz mü? Güvenlik kameralarına bakın lütfen oğlum kayıp onu bulmalıyız!!!"

 

"Hayır görmedim beyefendi. Gelin kamera görüntülerine baklım sakin olun buradadır."

 

"Çabuk olalım lütfen..."

 

Bunu yapacak olması aklımın ucundan geçmezdi. Annesinin ölümünden kendini sorumlu tutuyordu... Çok üzgün hepimiz gibi ve şuan kendinde değil.... Bu düşünceler ile bir sağa bir sola yürürken hemşirenin sesi ile başımı güvenlik kamerası görüntülerine çevirdim.

 

"Beyefendi çabuk olun çatıya çıkıyor!!!"

 

"Ne... Nasıl olur... O daha çok küçük!!!"

 

Gördüklerime bir türlü anlam veremiyordum. Oğlum kendinden geçmiş bir halde metrelerce yüksek binanın çatısına çıkıyor ve biz ona yetişebilecek miyiz bilmiyordum. Koşarak kapıdan çıkarken arkamdan gelen Ivan'a döndüm.

 

"Oğlum sen burda kal kardeşini getireceğim!!!"

 

Ivan beni reddetse de onu hemşire ile bırakıp koşarak asansöre bindim en üst katın numarasını tuşladım. Bir saniye bile geç kalmam çok kötü sonuçlara sebep olabilirdi. Asansörün kapısı açılır açılmaz dışarı fırladım. Emilio'yu görünce bir yandan koşmaya başladım bir yandan da korkuyla bağırıyordum.

 

"Hayırrrrrr!!!!! Oğlum dur! Düşeceksin!!!"

 

"Özür dilerim anne.... Özür dilerim... Anne gitme..."

 

Beni duymadığı kendinden geçmiş bir şekilde yalpalayarak yürümesinden ve sürekli aynı şeyleri söylemesinden belliydi...Yürüyerek binanın ucuna gidiyordu....

 

"Hayırrrr!!!"

Loading...
0%