Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm “Talihsiz Kaza”

@mor_gibisin

iyi okumalar


........


Yoldayım. Yürüyorum. Deli gibi yağmur yağıyor farkında değilim. Hasta olur muydum? Ne fark eder ki? Kayboldum sanırım ama çokta tanıdık bu yollar. Nerdeyim ben? Hava karanlık. Sol tarafımda evler ortasında yol ve ben tam sağında kaldırımda yürüyordum. Sokak lambaları aydınlatıyordu yolu. İlerliyordum hâlâ. Kimse yok ne bir araba ne bir insan. Yoksa varmıydı? Neydi bu karşıdaki silüet? Tam evlerin yanında durmuş çok uzun boylu. yüzü yokmuydu onun? Göremiyorum ki. çok karanlık. Karşıya geçmeliyim ama hiç araba olmayan yoldan arka arkaya arabalar geçmeye başladı. Neler oluyordu böyle? Karşıdaki silüet hareket etmeye başladı. "Dur" dedim ona doğru. "Nerdeyim ben" dedim.

Çok gür bir ses geldi ben konuştuktan sonra. "Sen, çok yakınımdasın. Sakın bana gelmeye çalışma. Sana zarar verirler" dedi. Erkek miydi karşıda ki kişi? Çok güzel bir sesti bu. Büyüleyici. Arkasını döndü sanırım silüet. Adım sesi duydum sonra. Ara sokağa girdi. "Dur" dedim tekrar. Ayağımı uzattım yola doğru.


.........


Çığlık atmıştım yataktan düşerken ne değişik bir rüyaydı böyle. Yerden elimi uzattım komodinin üstündeki telefonuma. Saate baktım. "Lânet olsun." Diye isyan ettim. Saat 9:17 geçiyordu ve Nur'dan 50 tane arama vardı. Üstümden yorganı atıp ayağa kalktım. Hızlı kalkınca başım dönmüştü tabi. Telofunu yatağın üstüne atıp koridordan banyoyo geçtim. Hızlıca dişlerimi fırçalayıp işlerimi halletim. Ben nasıl uyuya kalmıştım böyle. Tekrar odama geçtiğimde telefonumun titredigini fark ettim. Nur arıyordu. Telefonu açtım dolaba illerledim.


"Kızım nerdesin sen? Hasan hoca seni öldürecek bu sefer."


"Hiç sorma kuzu uyuya kalmışım yine"


"Eslem 15 dakikan var koş. Hatta koşma, uç Eslem uç."


"10 Dakikaya ordayım." Dedim kapattım teleofunu. Nur'la konuşana kadar üstüme giyeceklerimi seçmiş. Pantolunu mu giymiştim bile. Dünden hazırladığım çantamı aldım çalışma masamın sandalyesinden. Arkamı dönüp çıktım odamdan ve fortmantodan ceketimi, kapının üstünde ki anahtarı alıp çıktım evden. Kapıyı iki kere kilitleyip merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Evim ikinci katta olduğu için asansör kullanmaya gerek duymuyordum. Dış kapıyı açıp kaldırımdan okula doğru koşmaya başladı. Hacıtepe ünüversitesin' de Türk dili ve edebıyatı okuyordum. Açıktan da Almanca ve Fransız dili Edebiyatı okuyordum. Dışarıdan okuduğum dillerde daha 2. sınıftaydım ama hacıtepe'de son sınftım.


Hızlıca ilerlerken düşüncelere dalmıştım. Karşıya geçmem gerekiyordu okulu burdan görebiliyordum. Koşar adım karşıya geçerken önce sola sonra sağa baktım ve durdum araba geliyordu hem de çok hızlı. Ne yapacaktım şimdi? Adım atmalıydım. Evet adım. Ayağımı ileri uzatmışken bir acı hissetmiştim. sonra ayaklarımın yerden kesildiğini. Arabanın sert fren sesi ile kendi çığlığım yankılanmıştı beynimde. Olur ya bütün hayatın gözünün önünden geçer hah işe tam da onu yaşadım. Başım ve göğüsüme bir ağrı saplanmıştı. Sol kolum'da çok büyük bir acı vardı. insanların sesini duyuyorum. Ambulansı aramışlardı sanırım. Zaman geçmıyor acım daha da katlanıyordu. sonra ambulansın sesini duydum uzaktan. Son hatırladığım şeylerdi bunlar.


........


"Yok. Hayır ben iyiyim. Bana bir şey olmadı. kız çok fena ama vicdan azabı çekiyorum. evet. biliyorum her neyse siz ne yaptınız bulabildiniz mi?" ses uzaklaştı yanımdan kapı açılma sesi geldi sonra geri kapandı. Bütün kemiklerim sızlıyordu. Yavaşça açtım gözlerimi. Ah başım çatlıyor. Elimi başıma götürmeye çalıştım ama sadece çalıştım anında keskin bir acı hissetmiştim. Elimin acısına istemsiz inlemiştim. Acıdan dolayı kasılan bedeni serbest bıraktım. Kapı açıldı tekrar. İçeriye biri girdi. Uzun boylu beyaz tenli ve kirli sakalıydı üzerinde siyah takım elbise vardı. Çok tanıdıktı siması. Nerden tanıyordum ben seni? yanıma yaklaştı eğildi biraz bana doğru "iyi misin?" dedi. iyi miydim? kesinlikle hayır! Konuşmak için ağzımı açınca yüzümü buruşturdum zehir yemişim gibi tad vardı ağzımda.


"su" dedim sesim çok çatallı çıkmıştı. Boğazım ağrıyordu. Yabancı adam Yanımda ki sürahiyeden su doldurdu bardağa sonrada bana uzattı sol elimi kaldırmaya çalıştım tekrar istemsizce. Solaktım cünkü ben. Yine kaldıramayıp elim sızlayınca pes edip koluma doğru baktım. Elim sargılıydı. Bir şey olmuştu demek ki. Neredeydim ben? Hastane odasına benziyordu burası. Sağ elimi kaldırdım bu seferde bakış alanıma giren suyu elinden alıp içtim. Bardağı geri uzatım yabancı adama. Bu telefonla konuşan kişiydi sanırım. Elimden bardağı alıp komidine bıraktı. Kapıya ilerledi. Dışarıya seslenıp bir şeyler söyledi sonra bana dönüp yanıma geldi.


"Nasıl hissediyorsun kendini? İyi misin? Canın çok acıyor mu?"


"Canım acıyor" boğazım biraz daha yumuşamıştı sudan sonra. Kapı açıldı tekrar. Beyaz önlük giymiş biri girdi içeriye. Yanında bir erkek daha girmişti. Doktor gelip gözlerime ışık tutup baktı. "Nasıl hissediyorsunuz?" dedi. Ağızımı açıp cevap verecekken yanımda ki adam konuşmuştu. "Canının acıdığını söyledi" dedi. Kaşlarım çatıldı istemsizce ona baktım. O kimdi? Sen hayırdır bakışı attım kısaca ama bana bakmayıp doktora keskin bakışlar atıyordu. Doktor kafasını çevirip yanımda ki adama baktı.


"Merak etmeyin Ali Bey şimdi ağrı kesici yapıcaz daha az ağırır."


"Daha az değil. Hiç acımasın. Ona göre bir şeyler yapın"


"Peki Ali Bey. İzninizle" dedi doktor kapıya yönelip çıktı dışarıya. Hemşir koluma bağlı olan seruma şırıngadan bir sıvı enjekte etmişti. sonra o da çıktı odadan. Yabancı adamın ismi Ali’ymiş. Kafamı ona doğru çevirerek bakışlarımı Ali’nin yüzüne sabitledim.


"Ali Bey değil mi?" dedim.


"Evet, Ali Vural Acar"


"peki Ali Bey siz kimsiniz?" Eli ensesine gitti.


"Şey ben ilk önce özür dilemek istiyorum. Size çarpan araba benimdi, yani bende vardım araçta. Size çarpınca ambulansı aradılar. öyle olunca da sizi hastaneye getirdik."


"Ne zamandır burdayım ben?"


"1 haftadır" nasıl yani ben bir haftadır buradamıydım? Ben okula gidecektim en son. Teker teker zihnime düştü olanlar. Nur çıldırmıştır bana ulaşamayınca. Doğrulmaya çalıştım. Yardımcı oldu Ali bey. sırtımın arkasına koyduğu yastıklara yaslandım daha çok sağ tarafıma yükümü vererek. Nur'u aramam lazımdı.


"Benim çantam nerede?" içindeydi telefonum. Sol tarafta ki dolaba ilerleyip kapsını açtı. İçinden çantamı alıp çıkardı. Yanıma yaklaşıp bana uzattı. Sağ elimi uzatıp aldım cantayı. Çantanın ağızı açıktı hırpalanmış duruyordu. Çantayı üsteme koyup elimi içine uzattım. Telefonumu arıyordum. Sağım'da ki koltuğa oturmuş Ali Bey'in sesini duyunca o tarafa döndüm.


"Eğer telofonunu arıyorsan parçalanmıştı. Bütün eşyaların dışarıya savrulmuş ben seninle beraber geldim hastaneye. O yüzden çalışanlarım toplamışlar. cüzdanını da bulamadıkları için kaydını da yapamadık. Eğer birini aramak istersen benim telofonumu kullana bilirsin." ilk önce dediklerini idrak etmeye çalıştım. Pardonda ne bu samimiyet Ali bey! Burnumdan derin bir nefes verdim. Nur'u aramam lazımdı. Kabül ettim bu yüzden. Telefonu uzattı bana. Yine sağ elimi uzatıp aldım. Tek elle yazmak hiç bu kadar zor gelmemişti bana. Titrek bir nefes verdim telefonu kulağıma götürdüm. Nur'un sesini duydum. kimsiniz diyordu. Sesim çıkmadı bir an. Onun sesi çok yorgun geliyordu. titrek bir sesle "Nur" dedim.


"Eslem sen misin? İyi misin? Nerdesin Eslem ? Kafayı yedim sana ulaşamayınca" ağlamaya başlamıştı sonlara doğru.


"Ben" duraksamıştım. İyiyim diyemezdim

yalan olurdu.


"Hastanedeyim. Gel öyle konuşalım olur mu?" dedim.


"Tamam hangi hastane? Çabuk söyle. Hemen geleyim"


"Hangi hastanedeyim" dedim kendi kendime sonra Ali beye döndüm. Ona sordum bu sefer.


"Hangi hastanedeyim ben?"


"Kuzey araştırma hastanesi" dedi sonra bende tekrarladım hastanenin adını.


"Ben hemen ordayım geldim kuzu bekle" sonra da telefonu kapatmıştı. Telefonu Ali beye uzattım. Eimden alıp koltuğa oturdu.


"İsminiz nedir?" diye sordu Ali Bey. Aynen böyle Alicim araya bir mesafe koyalım lütfen.


"Eslem" diye yanıtladım sorusunu.


"Eslem" diye tekrarladı.


"Çok güzelmiş isminiz. Anlamı nedir?" kıkırdadım.


"İnanmazsınız belki Ali Bey ama sürekli ismimin anlamına bakar ve kısa bir süre sonra unuturum." Dedim. O'da gülümsedi bu dediğime.


"İsimlerin anlamını merak ederim sizin isminizde çok güzel olunca tutamadım kendimi mazur görün. Bazı isimler kişiyi yansıtır. Belki de planlanmıştır kaderimizde ismimiz. Belki de kader yazdırmıştır ismimizi." Çok güzel konuşmuştu. Diksiyonu o kadar iyiydi ki saatlerce konuşsa dinleyebileceğiniz türdendi.


"Belki de dediğiniz gibidir. Kaderimiz yazdırmıştır ismimizi. Peki Ali bey sizin isminizin anlamı nedir? Çok duymuşluğum var bu ismi fakat hiç dikkatimi çekmemişti ama sizin sözlerinizden sonra merak ettim açıkçası."


"Yüksek ve yüce demek." Dedi.


"Peki Ali bey sizi bu özellikleri taşıyor musunuz?"


"Bilmem belki de taşıyorumdur." Dedi. Telefonu çaldı o anda arayana baktı ve ayağa kalktı. İzninizle diyip dışarıya çıktı.

Cidden neden böyle bir durum da böyle şeyler konuşuyorduk ki. Sanki herhangi bir yerde tanışmış ve kafede sohbet ediyormuşuz gibiydi. 2 dakika sonra içeriye girdi. Kapının önünde durup konuşmaya başladı.


"Eslem hanım benim acil bir işim çıktı gitmem gerekiyor eğer bir şey isterseniz kapıda çalışanlarım var onlara seslenin. En kısa sürede tekrar ziyarete geleceğim."


"Sorun değil Ali bey sizi de işinizden alıkoydum. Tekrar görüşmek üzere." Dedim. Açıkçası gitmesini istemiyordum. Bilmiyorum sanki 40 yıldır arkadaşız gibi.


"Kendinize iyi bakın."


"Siz'de Ali bey iyi günler" dedim kapının kulpundan tutum son bir kez bana bakıp çıktı dışarıya ardından da kapıyı kapattı.

Ee ne yapacağım şimdi. Uyusam mı acaba. Zaten kendimi de çok yorgun hissediyordum. Yavaşça kendimi aşağıya yitirip kafamı yastığa getirdim. Tabi bunları yaparken ne kadar canımın yandığını anlatamam. Yavaşça gözlerim kapanmaya başladı. Sonrası karanlıktı zaten.


......


Yine yanımdan ses gelerek uyandım. Gözümü açıp etrafa bakındım sağ yanımda bir adet Nur beklemiyordum. Gözleri kıpkırmızı elinde bir mendil yüzüne düşen yaşları siliyordu. Gözümü açtığımı fark edince elini uzatıp sağ elimi tutu.


"Kuzu ne oldu sana böyle?" Bu sözlerden sonra hıçkırarak ağlamaya başladı.


"Merak etme sadece araba çarptı."


"Ne demek merak etme." Dedi kaşlarını çatarak kızgınlıkla elini çekti elimin üstünden.


"Bir haftadır ben ne haldeyim senin haberin var mı? Annen kaç kere aradı? Murat bile bir hafta seni göremeyince gelip bana sordu. Nerde Eslem? diye ve sen halen bana diyorsun ki. Merak etme. Çabuk en baştan anlat ne olup bittiğini." karşıda duran sandalyeyi çekti yatağın yanına. derin bir nefes verdim en baştan anlatmaya başladım...


"Öyle oldu işte sonrada seni aradım. adamın da işi varmış gitti. sonrasını biliyorsun zaten." Anlattığım süre boyunca ağzı açık bir şekilde dinlemişti.


"oha" dedi. kıkırdadım hatta kahkahaya dönüştü kıkırtım. Öyle komik bakıyordu ki suratıma. Gülünmeyecek gibi degildi. Benim gülmeme o da gülmeye başladı. Dişardan bizi görseler deli derlerdi sanırım. Heryeri yara bere içinde, hastane önlüklü bir kız ve hem salya sümük ağlayıp hem'de deliler gibi kahkaha atan bir kız daha. Kesinlikle deli sanarlardı.


"Ayy tamam bu kadar güldüğümüz. Anlat bakalım adam nasıldı çok mu yakışıklıydı? kızım hangi hastanede olduğunun farkında mısın? içeri girerken bile cebimde ki paramın çekildiğini hissetim. Hele kapıdaki adamlar Acunu yaşattılar bana" dedi. kapının ordan biri boğazını temizliyor gibi ses çıkarınca Nur'la aynı anda kapıya döndü kafalarımız. Üzerinde önlük saçları dağınık uzun boylu bir adam. Bıyık altı gülümseyerek girdi içeri.


"Merhaba Eslem hanım. Ben Burak yeni doktorunuz benim. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" konuşurken de ayağımın ucunda duran masadan dosyayı aldı. Nurla bakışıp tekrardan doktora döndüm.


"İlk uyandığıma göre daha iyiyim. Dinlenmiş hissediyorum."


"Güzel. Size ne olduğunu bılıyor musunuz peki?"


"Evet. Araba kazası"


"Tamam o zaman bende kazanın size bıraktığı kötü şeylerden ve siz uyurken neler olduğunu anlatayım. İlk geldiğinizde kafanızda bir kanama vardı. Araba sağ tarafınızdan çarpmış ve solunuza doğru sert bir düşüş yaşamışsınız. Sol kaburganızda incinme var. sol kolunuzda da aynı şekilde. Bacağınız yere sürttüğü için yırtılma oluşmuş. Ayrıca kafanıza da darbe aldığınız için sizi uyutmak zorunda kaldık. Merak ettiğiniz bir şey varsa sorabilirsiniz." o kadar sakin ve seri konuşmuştu ki far görmüş tavşan gibi kaldık Nur'la. Konuşmam gerekiyordu. Burak bey halis misiniz acaba?


"ne zaman çıkarım?" dedim aklıma ilk gelen soruyla.


"1 hafta daha bizlerlesiniz. Size iyi bakıcağımızdan emin olabilirsiniz." Çapkın bir edayla gülümseyip kafasını Nur'a çevirdi.


"Siz refakatçisisiniz sanırım. Kayıt işlemlerini yapmamız gerek." Hadi bu cümleyi bağdaşlarına ayır Eslem , adama ilk defa erkek görmüş gibi bakma. Nur kendine gelip boğazını temizledi.


"Evet ben kalacağım yanında. Aşağıya mı inmem gerekiyor işlemler için." Dedi.


"Evet. İsterseniz ben size eşlik edeyim."

Nur bana baktı sonra doktora baktı. Çantasını komodinin üstünden alıp ayağa kalktı.


"Peki madem. Olur" dedi. Ben şu an aldatılmış hissediyorum. Eslem yıkık. Eslem terk edilmiş. Eslem üzgün. Sevgili doktorcuğum' da "Gidelim o zaman" dedi.

Ne ara unutunuz Nur hanım benim yaralı olduğumu. Ben kendi kendime acitasyon yaperken çıkmışlardı 5 saniye arayla' da Ali bey girmişti içeriye.


"Merhaba musaitmisiniz?" Nur'un şaşkınlığını atlatamamışken üstüne Ali bey gelmişti.


"Tabi Ali bey. Buyrun oturun." Dedim. İlerleyip Nur'un oturduğu sandalyeye oturdu.


"Nasılsınız Eslem hanım?"


"Daha iyiyim Ali bey. Siz nasılsınız?"


"Şimdi daha iyiyim" Dedi o da. Sözlerinden sonra duraksadı. Sesizlik oldu aramızda. Eee sonra Ali beyciğim. Siz daha daha nasılsınız faslına mı geçiyoruz yoksa. Ben böyle boş boş düşünürken adam. Mantıklı bişey bulmuş olmalı ki konuşmaya başladı.


"Doktorunuzla konuştum. 1 hafta daha kalmanız lazımmış hastanede. Eğer rahat edemezseniz evinize götürelim sizi orda bakmaya devam etsinler." Oha Ali beyciğim oha.


"Sağolun Ali bey. Burası iyi. Zaten kısa bir süreç. Hızlı toparlanacağımı düşünüyorum." Arka arkaya sıraladım düşüncelerimi.


"Siz kendinizi nasıl daha iyi hissedeceksiniz öyle yapalım. Rahatsız olduğunuz bir durumda lütfen bana söylemekten çekinmeyin." Gülümsedim. Sözlerine.


"Teşekkür ederim Ali bey." Dedim


"Lütfen teşekkür etmeyin ben kendimi hâlâ suçlu hissediyorum"


"Hayır tek suçlu siz değilsiniz. Okulu görünce kafam dağıldı. Ben de çok dikkatsizdim."


"Okula mı gidiyorsunuz? Bilmiyordum."


"Evet. Hacı tepe üniversitesi son sınıf"


"Hangi bölüm?"


"Türk Dili ve Edebiyat"


"Ah edebiyat en sevdiğim derslerden biridir." Duraksadı biraz. " Hangi kitapları okumayı seviyorsunuz Eslem hanım?"


"Ben daha çok klasikçiyim. Honore de Balzac, Charlotte Bronte. Ayrıca Mehmet Rauf, Reşat Nuri Güntekin'in kitaplarına bayılırım."


"Ne güzel. Bende çok severim hele Reşat Nuri Güntekin'in dudaktan kalbe eseri çok güzel." Dedi gülümseyerek. Bende gülümsedim konuşmasına.


"Bende okumuşumtum o eseri. Kalemi çok güçlüdür hepsinin. Hayranlıkla okumuştum kitaplarını. Çok fazla derine yolculuk ve gerçekçilik vardı" Dedim


"Evet. Klâsik sevmemim nedenlerinde biri de anlattıklarınız." Birbirimize bakıp mal mal sırıttırken içeriye. Nur daldı. Ali beyi görünce duraksadı sonra bana baktı Ali beye döndü. Konuşmayacağını anlayınca ben konuştum.


"Ali bey bu arkadaşım Nur. Sizin telefonunuzdan aramıştım hatırlarsanız.

Nur bu beyfendi de Ali onun telofunuyla aramıştım seni" ne saçma bir tanıtma olmuştu. Hem ben Ali mi demiştim? Nur elini Ali beye uzatıp. "Memnun oldum" dedi. Ali beyde sıkıca elini tutup sıktı. " Bende Nur hanım." Dedi elini çekip bana döndü Ali bey.


"O zaman Eslem. Yani Eslem hanım ben çıkayım bir ihtiyacınız veya baska bir şey olursa dışarıya seslenmeniz yeterli." Kapıya doğru ilerleyip Nur'a da "iyi günler" dedi ve çıktı. Nur'la birbirimiz bakakaldık ilk önce, sonra gülmeye başladık.


"Kızım o Ali bu Ali mi ?Taş mübarek. Yaptığın en doğru kararlardan biri olmuş arabaya çarpman" yine sattın beni Nur. Deşme daha çok yaramı daha yeni alışıyordum.


"Nur sol elimi kullanamayışım sağ elimi kullanamadığım anlamına gelmiyor. O yüzden sabrımı sınama"


"Ama sende hak ver adam bir heycanlandı sanki birde nasıl sırıtıyor sana bakarak"


"Nur!" Diye çığlık atıp kafamın altında ki yastığı attım üstüne. O da geri sekerek yastığı yakalamaya çalıştı. Kıkırdayıp geri çekildi biraz daha.


"Tamam sustum."


"Güzel. Sustuğuna göre yastığı geri verir misin? Biraz daha uyumak istiyorum" dedim Yastığı kafamın altına koyup geri çekildi.


"Sen uyuyacaksan bende koltukta uzanayım bari, seni aramaktan gözüme uyku girmedi" ona öpücük atıp gözlerimi kapadım. Gerçektende istemsiz gözlerim kapanıyor ve başımda bir ağırlık oluşuyordu. Sonrada dalmıştım uykuya…


🌸

Loading...
0%