@morkanatlizambak
|
Üç kişilik koltukta bacaklarını uzatmış elinde tatlı kaşığı, bir elinde telefonu diğer elinde koca bor cam, üzerinde çoğunlukla giydiği siyah eşofman altı miskin miskin oturan Ateş'e mutfak kapısından uzanarak sinsice baktı Ufuk. Elinde de beyaz çırpma teli vardı. Akşam Ateş'in mesaisine tanık olurken yiyecekleri tatlıyı yapıyordu. "Of, Ateş tatlının hepsini bitirdin!" diye çıkıştı Ufuk sahte bir sinirle. "Ben onu akşama yapmıştım!" "Bir daha yapıver eline mi yapışacak sanki?" Ufuk aldığı karşılıkla kaşlarını çatsa da Ateş'in düşeceği durum yüzünü tekrardan güldürmüştü. "Sanki kolay bi şey yapıver diyor." "Senin için kolay aga. " dedi Ateş tatlı kaşığını ağzına almadan hemen önce. "Benim için kolay da, senin için zor olacak Ateş" diye kendi duyabileceği şekilde mırıldandı Ufuk. Hemen ardından temek yaptığı mutfağa geri döndü. Elinde di beyaz çırpma teliyle ocağın üzerinde ki yaptığı sosu karıştırmaya devam etti. Kakaolu sosu hazırladığı bardaklara tek tek döküp tencereyi suyun altına bıraktı. Ateş'in kıvranışlarına gülerken zevkle tatlılarını yiyeceklerdi. Ocakta altı yanan çorbayı bir tur karıştırıp altını kapattı. Mutfakta toplu çalıştığı için pek bi dağılmamıştı, yemekler de hazır olduğuna göre artık ders çalışabilirdi. Üzerinde ki tişörtü düzeltip salonda ki tekli koltuğa oturdu. Eline sehpanın üzerine bıraktığı kitaplardan birisini aldığı sıra tatlının büyüsünden çıkan Ateş konuştu. "Ufuk!" "Hı?" diye karşılık verdi genç adam kitabın bir kaç sayfasını değiştirirken. "Akşama Hamdi amcaları mı çağırsak? " Ufuk kaşlarını yukarı kaldırıp gözlüğünün üzerinden karşısında tabiri caizse ayı gibi yatan Ateş'e baktı. Aslında menüsü çok güzeldi ama akşam Ateş'e olacak olanlar aklına gelince sırıttı. "Cık" diye bir ses çıkardı ağzından. "Başka bir akşam çağıralım." "Hangi akşam mesela?" diye sorduğu sıra kapı kırılırcasına açıldı. "Umarım o anahtar deliğinde anahtar kırılmamıştır. " diye söylendi Ufuk. Salona uçarak ren Fırat ve ardından aceleci adımlarla gelen Atıf'a ikili şaşkınca baktı. "Ne bu acele lan, köpek mi kovaladı?" dedi Ateş tatlıdan son kaşığı alırken. "Oh yetiştik" dedi Fırat elini kalbine koyarak. Atıf da koltuklardan birisine yaslanmıştı. "Yetiştik vallaha o görüntüyü kaçırmadık." "Neyi?" diye soran Ateş'i herkes görmezden gelmişti. "Bir yarım saat falan var daha, araştırdım ben iki saatte etki ediyormuş." dedi Ufuk. "Ne?" diye sordu tekrardan Ateş. Atıf dudağının bir tarafını yukarı doğru kıvırarak güldü, gözleri Ateş'in üzerindeydi. "Neyse, hadi yemeğimizi yiyelim." dedi sakin sesiyle Atıf. "Tamam" dedi Ufuk. "Yemekler zaten sıcak, hadi balkonda yiyelim." dedi gülerek. "Of, çok açım" diyip ayağa kalktı Ateş. Bir yandan da karnını ovuşturuyordu. Dört elden mutfak balkonunda ki masayı hazırlayıp oturdular. Bir yandan geceyle birlikte sessizleşen mahalleyi izliyorlar bir yandan da sohbet ediyorlardı. Sohbet eşliğinde yedikleri yemeği kaldırıp tatlıları getirdiler masaya. "Bu tatlı yediğimden daha güzel." dedi Ateş, tatlının yarısını yemişti. "Tabii ki de güzel ben yaptım çünkü." dedi Ufuk övünerek. "Eline sağlık aga " dedi Fırat. "Acaba sen hayallerinin peşinden gitmek yerine bize sürekli yemek mi yapsan." diye de ekledi. "Olmaz kardeşim, hayaller gerçekleştirilmek için var. Yoksa ben boşuna mı ingilizce öğrendim, şimdi de italyanca öğreniyorum." "Haklı" dedi Atıf tatlısını yerken. O sıra Ateş eli karnında hızla masadan kalktı. Ateş balkondan çıkıp banyoya koşarken geride bıraktıklarından büyük bir kahkaha koptu. Üçlü aynı anda kahkahalarla gülüyorlardı. "Diş fırçasının öcü başarıyla alındı." dedi Atıf. "Evet." dedi Ufuk gülerek. "Yanlız tatlıyı yemememek için zor durdum, öyle lezzetli görünüyordu ki..." "Aman diyeyim" dedi Fırat. "O toplara girmek istemiyorsanız bana karşı ayağınızı denk alın koçum." dedi Ufuk. "Öyle bir hataya düşmem." Balkon kapısından giren Ateş karnını tutarak konuştu. "Salgın mı var acaba? Ben niye böyle oldum?" hemen ardından koşarak mutfaktan çıktı. Fırat arkasından seslendi. "Salgın değil de, Müshil amca sana ziyaret gerçekleştiriyor." Üçü tatlılarını yemeye devam ederken Fırat kahkaha attı. "Lan!" Ateş'in bağırışı evde yankılanırken Atıf, Fırat ve Ufuk kahkahalarla gülüyorlardı. Ateş buruşmuş yüzüyle balkon kapısından uzanıp gülen yüzleri tek tek izledi. "Bana bunu nasıl yaparsınız?!" "Vallaha çok kolaydı." dedi Ufuk tatlısını yiyerek. "Hain Ufuk!" deyip koşarak mutfaktan çıktı genç adam. İki saat sonra... İki eli de belinde yorgun bir şekilde banyodan çıkan Ateş nefes alamıyordu bile. "Müshil'i üreten adamın içtiği sütü üreten ineğin yiyeceği yeme umarım müshil katarlar da bir daha kendine gelemez!" "Hayvandan ne istedin oğlum?" dedi Fırat yüzünde ki sırıtmayla. İki bardak tatlı yemişti ve hatta diğerlerinin tatlısından da biraz yemişti. "İnek müshilli yem yiyecek ki yaptığı süt de müshilli olacak. O müshil'i üreten beyinsiz adam da müshilli süt içmiş olacak!" deyip banyoya koştu Ateş. Balkonda oturup çay içen üçlü Ateş'in hâline güldükleri sıra tek tek karınlarını tuttular. "Sanki karnıma bi ağrı girdi." dedi Fırat ayağa kalkarken. "Bana da bir şeyler oluyor." deyip Ufuk'da kalktı. Atıf elini karnına bastırırken korkuyla Ufuk'a baktı. Tedirginlikle "Ufuk!" dedi. "Senin, bizim yediğimiz tatlıya da müshil katmış olma olasılığın kaç?!" Yaa off! bölümleri yavaş yavaş oyartuyorum. bir yandan texting bir yandan düz yazı bölüm olunca böyle oluyor. Hem çocuklarımın ortamını anlatmaya çalışıyorum |
0% |